๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Denemeler => Konuyu başlatan: ღAşkullahღ üzerinde 21 Mayıs 2010, 05:41:27



Konu Başlığı: Mendilimde Gül Oya
Gönderen: ღAşkullahღ üzerinde 21 Mayıs 2010, 05:41:27
Mendilimde Gül Oya

Önceleri hayatın hemen hemen her karesinde yer alan mendil, günümüzde unutkanlık çengeline asılmış bir hâlde duruyor. Hayatın unutulmaz anları, mendil vasıtasıyla anlamlı hâle getirilmek istenirdi âdeta.

Mendil denince zihnimde ona yakıştırdığım bir işçilik beliriyor: Oya… Mendilin ayrılmaz bir unsuru gibidir bu işçilik… Her mendil oyalı olmaz elbette… Ama oyalı mendilin bir ayrıcalığı olduğunu kabul etmeliyiz. Nişanlılık döneminin en önemli hatırası gibi görülürdü oyalı mendiller. Hayatın dönüm noktalarından biri olan evliliğe ilk adımı atarken sevgiyi, mutluluğu ve hayatın yükünü birlikte taşımaya karar vermeyi simgelerdi bu mendiller. Öyle ortalarda dolaşmazdı; özenle saklanırdı. Yıllar sonra ona bakılır, hatıralar tazelenirdi. “Çanakkale içinde bir uzun selvi/Kimimiz nişanlı kimimiz evli” diye türkü yakanların cebinde de oyalı bir mendil var mıydı acaba?

Çocukluğumda düğün davetiyesi yerine mendil dağıtılırdı ve adına “okuntu” denirdi. Bu isim sadece mendil için değil, davetiye olarak verilen bütün nesneler için kullanılırdı. Eski Türkçede “okumak”, fiilinin bir anlamı da “davet etmek” tir. O hâlde “okuntu”, “davetiye” anlamına geliyor. İnsanların, kendilerine verilen nesneyi sıradan görmemeleri, onun bir davetiye, bir çağrı olduğunu iyi okumaları için mi bu isim verilmişti acaba? Yoksa bu davetiyeleri gönderenler dua okurda mı gönderirdi? Ya da alanlar dua mı okurdu? Bunlar geçmişte çocuk zihnimi meşgul etmeyen ama bugün düşündüğüm “etimolojik” ihtimaller cümlesindendir. Mendil, o dönemlerin en muteber nişan hediyesi ve düğün davetiyesiydi.

“Beyaz mendil salladım akasyalar açarken” diyen şarkının sözleri sizce ne anlama geliyor? Mendildeki beyazlıkla; sevgi ve mutluluk arasında ince bir bağ var mıdır acaba? Mutluluklar, aşklar sadece mendille değil, mendilin beyaz rengiyle mi anlamlandırılırdı yoksa? Yahya Kemal, mendil sallamaya daha bir derinlik katmak ister sanki… Meçhule giden gemiyi anlatırken: “Sallanmaz o kalkışta ne mendil ne de bir kol” der. O hâlde mendil sallamak ne anlama geliyor? Meçhule gitmeyen gemilerde yolcu ettiklerimize mendil sallarken meçhule giden gemilere neden mendil sallamayız? Ömrümüzün hicran ve sevgi dolu en anlamlı vedalaşmalarına şahit olan tren istasyonlarında neden mendil sallanmaz? Demek ki mendil, belli mekâna ve zamana ait özel anlamlar taşıyabiliyor.
Onca kalabalığın karşısına mendiliyle çıkan sihirbazlar var bir de… İzleyenlere: “Mendil olmadan ne şapkadan tavşan çıkıyor ne de baston işe yarıyor.” dedirtecek türden mendiller… Sihirbazlar, hareketlerine mendilleri neden perde yaparlar? Ya da her maharet öncesi neden mendiller nazara verilir? Mazhar olduğu itibarı görenin, mendile keramet atfedeceği gelir.

Alın teri silinen mendilleri de unutmamalı… Onurlu bir hayatı örgüleyen her damla terin, nakış nakış işlediği mendilleri, insanlık adına tarihe düşülen bir not gibi düşünürüm. Ceket ceplerinde taşınan mendiller gibi aksesuardan ibaret değildir onlar. Göze değil, akla seslenirler, düşünenlerle konuşurlar.

Gözyaşlarına değen mendiller de var… Bunlar ya bir teselliye ortak olmuş ya da bir sevinci paylaşmışlardır. Sırlarımızı emanet ettiğimiz mendillerdir bunlar.

Bayramlarda hediye edilen ipek mendiller, ne kadar eskilerde kaldı! Günümüz nesli böyle hediyelerle muhatap olmuyor artık. Selim İleri bu sahneyi şöyle tablolaştırır: “Bayramın birinci günü anneannemlere, Kadıköyü’ne gitmişsek, ikinci günü de Lâleli’ye giderdik. Ah o gidişlerimiz! Onları hatırlarken, hatırlayışlarıma hep beyaz ipek, kocaman bir mendil eşlik eder. Dedemler, bayram harçlığı verirlerken; Nezihe halam elini öptürür gibi yapar, sonra hemen beyaz ipek mendili cebime sokardı. Bursa’da ipeklinin silinip gitmediği günlerden bu ipek mendiller bayramdan bayrama bende çoğalırdı. Sonraları, Nezihe halamız ne çok mendille gelmiş Bursa’dan diye düşündüm. Çünkü Nezihe hala, bayram ziyaretine gelen bütün çocuklara ipek mendiller hediye ederdi. Erkek çocuklarınki ağırbaşlı, düz ipek mendillerken, kız çocuklarınki ya beyaz üstüne işlemeli olurdu ya da renkli…”

Dilenci mendillerini görürüz kaldırıma serilmiş… İnsanların elinden düşecek birkaç bozuk parayı sabırla bekleyen mendiller… Duygu sömürüsünden, liyakat kavramına kadar birçok duygunun, zihinde siyah bir duman gibi savrulmasına sebep olan mendiller… Bir mendilin düşebileceği en son noktayı bu mendiller gösterir.

Günümüz nesli, bu anlattıklarımızın ne kadarını anlıyor acaba? Mendil deyince günümüz çocukları, sadece kâğıt mendilleri hatırlıyor. Onlarla sadece el ve burun silindiğini görüyor haklı olarak… Dünün mendiline hangi gözle bakılıyordu bugünün mendiline hangi gözle bakılıyor? Gelinen nokta ne kadar ibretlik!

 Şeref YILMAZ


Konu Başlığı: Ynt: Mendilimde Gül Oya
Gönderen: elveda üzerinde 21 Mayıs 2010, 11:19:08
sa "mendil"denilince pazartesi günleri beyaz mendille yapılan tırnak kontroleri geliyor ilk aklıma.sıranın üzerine mendil ve ellerimizi koyardık ,birde çok sevdiğim "mendil kapmaca oyunu" hızlı koşup mendili alan sokağın Süreyya Ayhanı'ydı.Yazı çok duygu yüklü teşekkürler