๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Denemeler => Konuyu başlatan: Sümeyye üzerinde 02 Eylül 2010, 14:10:22



Konu Başlığı: Kıyas ve kimlik
Gönderen: Sümeyye üzerinde 02 Eylül 2010, 14:10:22
KIYAS ve KİMLİK

Nitelikli insan ve nitelikli zaman…

 

Kendimiz olmak ve hayatın savurmalarından, fırtınalarından, bizden alıp götüreceklerinden hali olmak istiyorsak, önemli saydığımız ne varsa öncelik tanımak mecburiyetimiz vardır.

 

Artık zamanlar değil, nitelikli zaman…

Donatılmış insan değil, nitelikli ve donanımlı insan…

Programlanan değil, kendini programlayan…

 

Sanat mahreçli çalışmalar yapıyorsak, var olan yeteneğimizin bir eserle vücut bulmasını istiyorsak, artık zamanların masasına oturmamalıyız. Taklitle tahkiki birbirine karıştırmamalıyız. Taklit süreci, olgunlaşma ve gelecekte var olacak eserlerin atölye çalışmasıdır. Burada ustalar önemlidir, burada takip önemlidir, burada mevcudun büyüklüğü karşısında erimemek ve kendini ortaya koymak önemlidir. Özgün ve özgür bir çıkış, bir hamle, bir meşale… Sonrasında yılmadan ve bıkmadan devam etmek...

 

Yalnızca esere bakmakla ya da zirve sanatçıların etrafında turist gibi dolaşmakla sanatçı olunmuyor. Rodin’in heykeline bakarak heykeltıraş, Picasso’nun resmine bakarak ressam, Süleymaniye’nin etrafında dolaşmakla Sinan olunmuyor.  Elbette esere ve müessire giden yol erbab- ı sanatın yoludur. Ziyaretler yapmak, oralarda konaklamak gerekir. O koku sinmelidir üzerine ve oralardan her zaman nasiplenilmelidir. Bir bakış açısı, bir dünya görüşü, bir sanat tasarımı olacaksa, omurgası buralarda şekillenmelidir. Ancak bu tür bir eylem, alıcı bir mantıkla olmalıdır, turist algısıyla değil…

 

Sonrası atölye faaliyetleridir. Kendi kulvarında çalışmalar yapmak, sanatın hangi dalında aktifse o meyanda eserler vermek, üretmek ve üretmek… Üretilen bir zeminde eleştiriye açık olmak koşuluyla sabırla devam etmek… Yersiz mukayeselerden, kendini küçük görme ya da tüketen büyüklenmelerden uzak durmak. Hakir gören, kendi alanının dışındaki faaliyet alanlarını beyhudelik olarak niteleyenleri kâle almamak, alaycı bakışların abes olduğunu kabul ederek uzak durmak…

Bu uzak duruşa ihtiyaç var…

 

Hangi alanda olursa olsun, uzun soluklu olmaya ve direnmeye ve devam ederken, alan değiştirmemeye ihtiyaç var. Kendi yetenek alanımız ne ise orada kalmak, orada ilerlemek, orada zirvelerin etrafında olmak ve sabırla yol almak…

 

Üstad Necip Fazıl, Abdulhak Hamit’e sormuş, sanatını icra ederken bir hatarat hali yaşadın mı, diye… O da, Rize’de bir zamanlar dağlara çıkmak istediğini ama sonrasında dayanamayıp kalabalıklara karıştığını ifade etmiş… Üstad Necip Fazıl, eğer orada kalsaydı makber şairi, dünya çapında bir deha olurdu der…

 

Bunalım bize has değil. Bunalımla ıstırabı birbirine karıştırmamak gerekir. İmanla selamete ermiş bir toplumun bireyleri bunalım edebiyatı yapmaz. Bu noktada bunalıma sokan nedir sorusuna muhatap olmamak gerekir. Çile olgunlaşmaktır. Istırap, kendi içimizdeki merdivenlere basarak zirvelere doğru taşınmak… Bu taşınmadır ki kapılar aralatacak ve arzu edilen ne ise, hangi menzile taşınmak isteniyorsa o yolu açacaktır.

 

Nitelikli insan ve nitelikli zaman…
 
Artık zamanlar ayırdığımız ya da heva ve hevesin ötesine geçmeyen çalışmalarımızın bizi bir sonuca götürmeyeceğini bilmemiz gerekir. Nuri Pakdil, kalemin her daim kelama hazır olması gerektiğini, Tarık Buğra, resmi bir dairede mesai yapar gibi okumalarını ve yazmalarını ciddiye aldığını ifade etmişlerdir.

 

Nitelikli insan ve nitelikli zaman…
 
Özgün eser ve öncü insan için olmazsa olmazımız…

Hasretle beklenensiniz…

Gelin artık…



Şeref AKBABA