๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Denemeler => Konuyu başlatan: Sümeyye üzerinde 06 Eylül 2010, 15:09:40



Konu Başlığı: Kış nağmeleri
Gönderen: Sümeyye üzerinde 06 Eylül 2010, 15:09:40
kış nağmeleri


“Bir beyaz lerze, bir dumanlı uçuş / eşini gaib eyleyen bir kuş gibi kar” değil. Ve  “Geçen eyyâm-ı nevbaharı “ aramıyor. İçimdeki yokuşları tırmanmaya mecalim yokken, şubat 2007 ve İstanbul'da kar yok. Kış gelmedi diye yakınmaların tez elden kara dönüşeceği de yok gibi. Hangi buzullar erimiş, mevsim değişikliği ya da ileri geri alınmalar hangi insan kıyımının eseri. ? Sorular çok ama, sorulara cevapta yok.

Buzul eriten bir çağda yaşamıyoruz sadece, buz kesen bir sıcaklığın nevruz eşliğinde kapı araladığına da tanıklık ediyoruz. Kapanan yollar, Eskimo soğukları devam ediyor ama, bu kente kış gelmiyor. İnsanlar üşüyor, ama kış gelmiyor. Güz esnekliği nezleye bürünmüş ve geçit vermiyor. Değişecek iklimler nidasının mumu yanıyor ve gölgede kalıyor kış halleri. Kış masalları yerini eski kış anılarına bırakıyor da, dinleyeni olursa tabi.

Bu kirlenme nasıl temizlenecek.? Kar yağmazsa, kar lapa lapa dökülmezse nasıl yok olacak dibe köşeye sıkışmış olan lekeler. Berraklık yüzünü nasıl gösterecek, beyaz alınlar başını nasıl dik tutacak. ?

İçimde beyaz umutlar, bembeyaz yarınların görünürlüğü. Her gece iki gündüz arasıdadır soluğunu hissetmediğim an yok. Karamsarlıklara kapılarını açık tutan yalpalamalar yerine, şartları esir alma hissiyat ve anlayışla yola revan olmak. Bilgi kirliliği ortalığı beyaz kardan devralırken, Moğol kuşatmasıyla kasıp kavrulan ve Anadolu'nun kaderini yaşayan Ortadoğu'nun Mevlana  hissiyatına bürüneceği bir zaman diliminin ilk evresi sona eriyor gibi. Tarih okumaları düzenli yapıldığında, istila ve işgal seferlerinin gönül seferberliğini yenemediği açıkça görülür ve bağ sahibi bağbozumunu bilir.

İçimde yok olmayacak umutlar taşımam bir heves değil, bir gereklilik. Nükseden her olumsuzluğun tekeli kendini berhava edecek ve kar yağmasa da, ortalığı kasıp kavuran belirsizliklerin ömrü fazla olmayacak. Hakikat bugün Mevlana lisanıyla Anadolu'dan dünyaya ışık tutuyor, Yunus diliyle gönül yapmaya çalışıyor. Gözünü kan bürümüş zorbaların tasallutundan kurtulma işareti, gönül medeniyetine dönüş sinyalleri veriyor. Entrikalar, cinayetler, tarumar etmelerin sonu yoktur ve olmayacaktır. Korku salgını mekrin hasıdır ve salanların yüreklerini karartacaktır.

Kar yok.

İstanbul izdüşümlerinde karı arıyor, bense içimdeki kırılmaların nöbetini tutuyorum. Şehrin gözlerine sürme çekmenin ve dal budak salmış çiçek açmaların erkeni yaşanadursun, insanlığın dört mevsimi olmasın isteyenlere inat, Nesimi'nin nevbaharı gitmem diyor. Kış kendi argumanlarından yoksun, şehirli yaşamın kurguladığı kış hallerinden oturma odalarına düşsün istiyor.

Kar yok.

Ayaz nevresimi faklı örtünüyor, farklı kuşatıyor.

Mart bacadan baktıracak mı acaba.?

Beyazlık lapa lapa düşecek mi arza. Karartma geceleri yerini güne terk edecek mi ? Allah nurunu tamamlayacaktır hükmü varsa, hüküm onundur ve olacaktır. Kalb-i emin ve aklı selim duruşunu bozmayacaktır.

Kışın da içini boşalttık. İçini boşalttığımız insanın feryadı, çırpınışları, hezeyanlarından az mı çektik.

Kar yok.

Kış bahara salıklanmış gibi duruyor. İçimde sesini duyduğum yarınların lapa lapa beyazlığı cirit atıyor. Kendini saklayan bulutların gölgesinde, ayazın ferahlattığı bir kuşluk ve benim diyen genç adamın ayak sesleri.

“Ey rüzgar artık ne yandan esersen es”


ALINTI