> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > Edebiyat Eserleri > Makale Dünyası > Denemeler > Kaybolan Silah
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Kaybolan Silah  (Okunma Sayısı 1073 defa)
24 Mart 2010, 16:45:45
ღAşkullahღ
Muhabbetullah
Admin
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bay
Mesaj Sayısı: 25.839


Site
« : 24 Mart 2010, 16:45:45 »



Kaybolan Silah

Paşa o sabah Zeynel çavuşa: "Oğlum, demişti. Herkese söyle, saat tam onda salonda hazır bulunsunlar. Tabiî sen de." "Başüstüne Paşa Hazretleri." "Unutma, çok önemlidir."

Paşa orta boylu, zayıf biriydi. Kısa kesilmiş bıyık ve sakalı çoktan ağarmıştı. Çatık kaşlı, keskin gözlü idi. Ömrünün sonlarında seferberliği, yani Cihan Harbi'ni gördüğü için beli bir kat daha bükülmüş, yüzündeki çizgiler daha da derinleşmişti.

Yetmiş sene kadar evvel Kadıköy'ün Söğütlüçeşme semti, yemyeşil çayırlıktı ve oraya buraya serpiştirilmiş konaklar vardı. Bunlardan biri de, Fehmi Paşa'nındı. Yüksek çevre duvarları içinde, ulu ağaçların kuşattığı ahşap, iki katlı, güzel bir konaktı.

Herkes alt kattaki salonda yerini almıştı ki Paşa hızlı adımlarla, fakat düşünceli bir halde salona girdi ve baş köşeye oturdu. Herkes gözlerini ona dikmiş, bu ânî toplantının sebebini anlamaya çalışıyordu.

Paşa, sol dirseğini koltuğuna dayadı. Parmakları şakaklarında gezindi. Alnı daha da kırışmış bir halde, karşısında tek sıra halinde dizilmiş bulunan konak halkını süzerek bir şeyler okumaya çalıştı. Sonra:

"Oturun, ayakta kalmayın!" dedi. Bu sefer kendisi ayağa kalkarak, elleri arkasında kenetlenmiş ve öne doğru eğilmiş bir halde onlara doğru yaklaştı ve birden söze girdi:

"Beni iyi dinleyin. Hepiniz bir tabancam olduğunu bilirsiniz. Her zaman kilitsiz komodinin gözünde durur."

Herkes dikkat kesildi, Paşa devam ediyordu:

"Bu sabah tütün tabakamı almak için çekmeceyi açtığımda bir de ne göreyim. Tabancam yoktu yerinde. Ev boş kalmadığına ve bu yüzden hırsız giremeyeceğine göre, mutlaka biriniz almış olmalısınız."

Paşa bir ileri bir geri, başı Önünde gidip gelerek konuşmasını sürdürdü:

"Unutmayın, bu evden ve sizlerden ben sorumluyum. Bir cahillik etmenizden endişeliyim. Korkmayın, ben sağ oldukça kimse kılınıza dokunamaz. Allah büyüktür. Serinkanlı olmalıyız. Bugünler de geçer. Karanlık gecelerin sabahı yakındır" dedi ve bir süre sustu. Sonra, tam Zeynel Çavuş'un karşısında durup gözlerini ona dikerek:

"Sen mi aldın?"

İlk sorunun kendisine yöneltilmesi Zeynel Çavuş'u çok sarsmıştı. Tok bir sesle:

"Paşam, eski bir asker olarak hemen belirteyim ki. eğer almış olsaydım, hiç çekinmeden söylerdim bunu."

O gün kimsenin alınmasına aldırdığı yoktu Paşa'nın:

"Sen Firdevs Bacı, sakın sen almış olmayasın. Hani demez miydin Bu İngiliz kâfirini bir kaşık suda boğasım geliyor, ne işi var vatanımızda?"

Firdevs Bacı titrek bir sesle:

"Paşa Paşa, elbette öldüresim geliyor. Eğer iş bana kadar düşerse, cephedeki Ali'mden asla geri kalmam. Fakat yemin ederim ki ben almadım" der ve gözleri dolar.

"Peki peki, inanıyorum. Elinizden bir kaza çıkmasından korkmasam, sizleri böyle sıkıştırır mıydım hiç? Sen işinin başına dönebilirsin. Hadi, üzülme."

Şimdi gelinin karşısındaydı. Oğlu tabip binbaşı Muzaffer Bey, Anadolu'ya geçmiş Kuvâ-i Milliye'ye katılmıştı.

"Betül kızım, yoksa sen mi aldın?"

Gelin, asker hanımına yaraşır bir şekilde:

"Paşa Hazretleri, hani geçen akşam kapı çalınmıştı ya..."

"Evet."

"Bir İngiliz subayı, iki neferle kapıya dayanmıştı da..."

"Eeee."

"İngilizlerin ikametine tahsis edilmek üzere konağın iki gün içinde boşaltılmasını istemişlerdi."

"İyi ama ertesi gün resmî kıyafetimin üzerine madalyalarımı takarak doğru İngiliz komutanına gitmiştim. Eski bir asker olduğumu söylemiş, üstelik İngilizlerin de bir madalyasını taşıyan bir paşa, İngilizlerce evinden atılmak isteniyor' dedikten sonra

'İngilizlerin insanlık anlayışı bu mu?' diye yüzlerine tükürmüştüm de utanç belâsı isteklerinden vazgeçmişlerdi."

"Biliyorum bunları anlatmıştınız. Fakat ben, sokaklarımızı pis çizmeleriyle kirleten düşmanların evimize de göz dikmeleri karşısında o kadar kin bağlamıştım ki, bir daha böyle bir şeye kalkışacak olurlarsa onların üstüne bütün kurşunları boşaltacaktım."

"Ve bunun için aldın öyle mi?"

"Hayır, Paşa Hazretleri."

"Vaz mı geçtin fikrinden?"

"Hayır, ama, yerinde yoktu."

"Allah Allah, peki kim aldı öyleyse?"

Sıra, Paşa'nın iki yetişkin kızı olan Fatıma ve Zeynep Hanımlara gelmişti:

"Kala kala sizler kaldınız. Hadi beni daha fazla üzmeden, hanginizde ise getirin"

"Biz mi?"

"Tabiî siz, başka kimse kaldı mı? Hadi uzatmayın, inanın affedeceğim. Hem zaten bu yaptığınız göğüs kabartıcı... Çünkü, kendinizi savunmak İçin almış olmalısınız."

"Fakat Paşa baba, ben almadım."

"Ben de."

Fatıma:

"Keşke alsaydım."

Zeynep:

"Keşke."

"Bakın, tepemi attırmayın. Güzellikle sakladığınız yerden getirin."

Yine ikisi birden:

"Seni nasıl inandırabiliriz?"

"Tabancayı getirmekle."

"Ama bizler almadık."

"İyi ama, uçmadı ya bu meret!"

Eşi Süheyla'ya dönerek:

"Hanım, ne dersin bu işe?"

"Vallâ Paşam, benim de aklım karıştı. Alsaydılar, mutlaka bir açık verirlerdi."

"Bana da öyle geliyor ya..."

Durdu, düşündü:

"Yahu, herkes sorguya çekildi mi?"

"Tabiî, hepimiz buradayız."

Paşa. birden sağ elini dizine vurarak:

"Tabiî ya, nasıl da unutmuşum? Hay Allah, şimdi hatırladım."

"Gördün mü ya, boş yere herkesin günahını aldın. Demek sonunda koyduğun yeri hatırladın?"

"Hanım hanım, yine mi unutkanlıkla itham ediyorsun?"

"Canım, sen demedin mî 'Hatırladım' diye?"

"Dedim demesine ama, sandığın gibi değil."

" Yaaa."

"Herkes huzura gelsin dememiş miydim?"

"Demiştin."

"Peki torunum niye gelmedi?"

"Neee, şimdi de el kadar çocuğa mı iftira ediyorsun."

"Göreceğiz. Çabuk getir bana."

"Tamam tamam sakin ol, şimdi gider çağırırım."

Rüşdiye'de, yani Ortaokul'da okuyan Fazıl, babaannesiyle kapıda görünür. Paşa diğerlerine:

"Sizler gidebilirsiniz" der ve salon boşalır. Sadece Betül Hanım çıkmamıştır. Oğluna sevgiyle bakmaktadır. Paşa, durumu anlamıştır.

"Kızım, bizi yalnız bırak, lütfen!"

Gelin hanım istemeye istemeye çıkar. Fazıl gelir, saygıyla dedesinin elini öperek:

"Bir şey mi var dedeceğim? Beni çağırtmışsın."

"........................"

"Niçin dik dik bakıyorsunuz?"

Paşa, sâkin olmaya ve ürkütmemeye çalışarak, zoraki yavaş bir sesle:

"Gel şöyle yanıma' der ve elini yüzünde ve başında sevgiyle gezdirerek:

"Nasılsın bakalım?"

"Babama ve ordumuza duacıyım dedeciğim."

"Aferin oğlum, hepimiz duacıyız. Üzülme, Allah bizimledir" der ve kısa bir süre torununa dikkat eder ve sonra: "Bak oğlum, sonunda Aziz İstanbul'umuz da işgal edildi."

"Defolup gitsinler."

"Merak etme, nasıl geldilerse öyle de gidecekler."

"Ne zaman?"

"Herşeyin bir zamanı vardır oğlum. Hele bir Anadolumuz kurtulsun.." der ve çenesini tutup, yüzünü kendisine çevirerek:

"Fazıl, oğlum."

"Buyur dede?"

"Tabancamı sen mi aldın?"

Böyle bir soruyla karşılaşınca, Fazıl birden şaşırır ve yüzü kızarır. Epey bir müddet ne diyeceğini bilemez. Sonunda:

"Neden alacakmışım?"

Paşa, Fazıl'ın halinden şüphelenir gibi olur. Olanca yumuşaklığını takınarak:

"Baban gibi gâzi olmak istemez misin?"

"İsterim tabiî."

"Bunun için bir silah gerekmez mi?"

"E... Evet."

"Tabancamın yerini sen de biliyordun değil mi?"

"Evet."

"Eeeee."

"....................."

"Hâlâ getirmeyecek misin?"

Fazıl, daha fazla saklayamaz..

"Ama dedeciğim, onunla İngilizleri vuracaktım."

"Demek öyle."

"Evet dedeciğim, yatak odamın penceresinden onların gezindiğini gördükçe dayanamıyorum."

"Ve, gidip tabancayı aldın."

"......................"

Torununun bu açıklaması Paşa'nın gözlerini yaşartmıştı. Fazıl'ı bağrına basarak:

"Arslan oğlum benim. Hangimizin kalbi kan ağlamıyor ki fakat sen henüz küçüksün. Önünde vatana hizmet edecek uzun yıllar var. Akıllı olmalıyız. Hislerimize kapılmamalıyız. Kuvâ-i Milliye boş durmuyor. Adım adım zafere yaklaşıyor. Biraz sabır gerek. Kendimizi neticesi şüpheli durumlara sokmamalıyız. Bütün Anadolu şahlandı. İzmir işgalinden daha dört saat geçmeden Denizli müftüsü bayrak açtı. "Düşman, vatanımıza girmiştir. Artık düşünecek zaman değildir. Elimize ne geçerse, gerekirse etimizle, tırnağımızla karşı durmalıyız" diye Ege'de Millî Mücadele'yi başlattı."

Fazıl, yaşaran gözleriyle:

"İyi ama dedeceğim, Anadolu canını dişine takmış savaşırken, biz burada eli kolu bağlı..." dedi ve arkasını getiremedi. Hıçkıra hıçkıra ağlıyordu. Paşa da çok duygulanmıştı.

"Oğlum, elin kolun hareketi, o sakin duruşlu başın altından nasıl çıkıyorsa, İstanbul da boş durmuyor. Sen asıl dibi görünmeyen sakin ve duru sudan kork. İstanbul harıl harıl çalışıyor. Padişahından en küçük ferdine kadar herkesin kalbi Anadolu için atıyor."

Paşa, yavaşça Fazıl'ın çenesini tutarak, başını yukarı kaldırır; sevgi ve takdir dolu bakışlarla:

"Nereden bileceksin a oğlum? Savaş bir hiledir. Öyle uluorta hareket edilmez. Bütün bu tekke ve dergâhlar, Anadolu'ya gideceklerin, izlerini kaybettirmek için bir süre bekledikleri ilk sığınaklardır."

Fazıl, morali düzelmiş olarak;

"Evet dedeciğim" der.

"Öyleyse bir daha tehlikeli işlere kalkışma"

"Peki"

"Aferin sana. Hadi, şimdi getir tabancayı."

Muhsin Bozkurt

[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Kaybolan Silah
« Posted on: 20 Nisan 2024, 17:53:39 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Kaybolan Silah rüya tabiri,Kaybolan Silah mekke canlı, Kaybolan Silah kabe canlı yayın, Kaybolan Silah Üç boyutlu kuran oku Kaybolan Silah kuran ı kerim, Kaybolan Silah peygamber kıssaları,Kaybolan Silah ilitam ders soruları, Kaybolan Silahönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes