๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Denemeler => Konuyu başlatan: Sümeyye üzerinde 02 Eylül 2010, 14:28:43



Konu Başlığı: İnsanin masali
Gönderen: Sümeyye üzerinde 02 Eylül 2010, 14:28:43
İNSANIN MASALI

Bir kuş masalı okunuyordur şimdi, uzak zamanların dilinde. Değirmi yüzler, aynı kapıyı çalıyordur: yalnızlığın gizli tarihi. J. Habermas daha oturmamış masasına, L. Althusser daha sıyırmamış adam akıllı, Lazarus çıkmamış ölü toprağından.

 

Çocukluk günlerinden kalma uykularla bakıyorum dünyaya. Anderson kardeşler, yeni bir masal anlatmak istiyorlar bana. Dinlemiyorum. Artık insanın masalına kulak vermenin zamanı geldi. Ve her insan ancak kendi sözleri ile kendi masalını dinleyebilir. Nedir sözlerin. Yoksa masal kahramanlarına mı çaldırdın? Yabancı duyuyorsan kendini, buralarda…

 

Kaçtı keçiler, uçtu kuşlar, yandı sular, bitti yarınlar. Bir insan kaldı kendisinde. İnsanla, sadece insanda… Sözün bittiği yerde, kelamın başladığı demlerde… Muhavere.

 

Bir masaldı, denilmeden daha, sözler söylenilecek, entrikalar çevrilecek, yalanlar konuşacak, acılar çekilecek. Sonra, her şey bir masal gibi gelecek. Bir anda yaşandı bitti olacak. Bir kuş masalıdır, hayat, hayata dair her şey. Bir kuş geldi kondu parmak uçlarıma, sonra da pırrr, uçup gitti. Arkasında bakakaldık. Bir an için. Hüznü kalır, damarlarımızın isli yalnızlığında. O da bir vakte kadar. Sonra geçer acısı, biter hüznü. Ve başka bir masal başlar. Yani yalan. Vakit doldurma. Uykuyu kandırma. Göz kapaklarındaki iğneleri çıkarma.

 

Sınırlı, dar zamanlarda hayat küçük bir beşik olur. Bir sağa düşer insan geceleri, bir sola yuvarlanır hemcinsleri tarafından. Soğuk taş, beynin ellerinde dolanır durur. İhanetler ve aldatılma üzerine kurulur oyunlar gezdirilir iki ayaklı siyah perdeler üzerinde. Herkes kendini görür. Ahhh, ne berbat film! Hayat hikâyemizin, gayri resmi ifadesi, ötekileştirdiğimiz dillerimiz tarafından. Bu da ne! Yazık! Vah, vah!

 

Bir dilek, zamanın iki yakasında, vaktin iki kıyısında… Evvel zaman içinde, kalbur zaman içinde, develer tellal iken… Bir insan varmış. Hep unutulurmuş. Unuturmuş kendini. Nereye giderse, orada bırakırmış yüreğini. Ve hemen kapılırmış, önüne çıkan her metal parçasına. Sonra çok üzülürmüş, bir daha bu hataya düşmeyeceğim diye önce annesine, sonra kendisine söz verirmiş ama bir zamana kadar. Araya unutkanlık girdiğinden olsa gerek, karşısına bir başka metal parçası çıktığı zaman, yine eğilirmiş, alırmış onu yerden ve en güzel düşlerini, en özel sözlerini, en mahrem sırlarını ona anlatırmış. Bir vakte kadar, metalin sahte yüzünü görene kadar... Yaptığına pişman olurmuş. Bir daha yaparsam ne olayım, deyip büyük yeminler edermiş bu insan. Sonra yine unutkanlık, yine bir başka metal parçası… Bu böyle devam edermiş. Ömür boyu.

 

Aşağı yukarı bütün insanların masalı böyledir. Ne olduğunu bilmediği aldatıcı ‘şeyler’ içinde tüketmek kendini, insanlığın en kıymetli, paha biçilmez değerlerini.

 

İnsan düştüğü yerde kalkması bilmez. Düştüğünden daha ucuz kalkmak ister. Hatalarından ders almaz. Düşünür. Düşündüğünden bir şey anlamaz. Aklını kullanır, çelişkili hayat sürer. İnsana akıl sır erdirmek zor. Çünkü insan kendine yalan. İnanmıyor. Bir masal dinler gibi hayatı yaşıyor. Daha derin, daha uzun uyumak için.

 

Geçer zaman. Göçer kuşlar. Masaldır bu, ele avuca sığmaz. Usa gelmez. Uslanmaz. İflah olmaz. İkircikli kalır hep, göğün kurşuni yalnızlıklarında. Gök ağlarmış kendi halinde. Sular dururmuş, her günün batımında. Kanatların gölgesinde geçermiş, koca koca ömürler. Her insan kendini yiyip bitirmişte yine kendine yetmezmiş.

 

Zaman bir türkü yakmış, insana dair. Başkasını duyuyormuş insan, her sözde. Caddeler kimin deryasıdır, denildiğinde, hep bir başkasını gösterirmiş, olmayan parmağıyla.

 

Yaralarına dokunmaya geldim. Bir masal yeniden anlatmaya geldim. İnsanın masalı. Yeryüzüne insem yeniden, hiç kirletilmemiş gözlerle. Suya bıraksam yüreğimi… Cüceleri dansa kaldırsam, cinleri aya. Bardağı doldursam yaşam suyuyla… Yeniden insan desem, insan için.

 

Kuşlar konmuyorsa artık saçlarımın pervazına, demek ki gitmek vakti gelmiştir büsbütün. Yeryüzünü, yerin altını üstüne getirenlere bırakıp gitmek ve kaybolmak. Bir vakte kadar ya da sonsuz dek… Yazılmak için beklemek. Sonunu düşünmeden.

 

İnsandan başka kalemiz yok. Sığınacak başka bir limanımız yok. Her insan bir prenstir, kendi hayatında. Tükenmez bir cevherdir, gecenin derinliklerinde, kendi gerçekliğine kulak verdiğinde. Sesini duyduğunda. Sözlerini aşikâr kıldığında…

 

İnsan bir masaldı. Yandı bitti kül oldu. Yesenin’in dilinden çıktı son söz: Yeni insan, yenilen insan…



Faik ÖCAL