> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > Edebiyat Eserleri > Makale Dünyası > Denemeler > Hayat
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Hayat  (Okunma Sayısı 840 defa)
04 Eylül 2010, 13:03:03
Sümeyye

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 29.261



Site
« : 04 Eylül 2010, 13:03:03 »



HAYAT

Hayat bütün ihtişamıyla devam ederken, anlık meselelerde takılı kalmak insanı yoruyor. İnsan kendisine verilmiş olan zaman sürecini lüzumsuzca harcıyor. Aslında her şeyin farkında olsa da farkına varmamış gibi hareket etme özelliği belki de dağılmasını, tedirgin olmasını, çözülmesini yer yer gündeme getirse de kimi zamanda bu kaçışlar onun kendi özünden kopmasına neden oluyor.

Savunduğumuz hayat, bütün iksirleriyle eteğimizden, yüreğimizden ve ruhumuzdan yakalıyor bunun kaçışı yok. Asıl üzerinde durmamız gereken nokta ise; yalnızlıklar ülkesinde farz etsek de kendimizi aslında yalnız olmadığımızı da biliyor olmamızdandır. Kaçırdığımız ne kadar ayrıntı varsa, kavradığımızın yanında kaçırdıklarımız çok da fazla değillerdir. Buna rağmen insan kendisini mutsuz etmenin bir yolunu bulup mutsuzluklar dünyasında karabasanlar ve albasanlarla yaşamayı yeğler. Bu durum hepten özün hırpalanması, yüreğin sıkıştırılması, ruhun pörsümesidir.

 Asıl dirilişin, ruhta başlayıp bedenle birlikte yeni bir kimlikle yeryüzü duruşunda daha asli duruşlar ve ödevler için kendisini hazır hissetmektir. Kadim anlayış bize ölümsüzlüğün yollarını öğretmiştir. Yani ölmeden önce ölmenin sırlarını serpiştirmiştir yeryüzüne. Bunu bulmak ve bundan faydalanmak mutlak gerçekte sonsuzun sunumlarından bitimsiz aşk ve istekle yanmak ve kavrulmaktır.

 

‘Ölüm bize ne uzak, bize ne yakın ölüm

Ölümsüzlüğü tattık bize ne yapsın ölüm’ diyebilmektir rahmetli Erdem Bayazıt’ın ifadesiyle.

 

Bütün mesele buradadır. Hayat istediği kadar harmanını, bağ ve bahçesini ne kadar cömertçe açarsa açsın; bütün bunları bize verilmiş ikramlar olarak görmektir. Bu ikramlardan faydalanmak ve olabildiğince israfsız kullanma bilinciyle hükmetmek gereklidir. Hayat, verilen emanetler içerisinde belki de en büyük bağıştır. Bu bağış olmasaydı yeryüzünün varlığı olabilir miydi? Aslında yeryüzünün varlık sebebi de belirlenmiş bir belirlilikle ‘sen olmasaydın ben bu âlemi var etmezdim’ muştusuyla altı çizilmiştir. O nedenle varlıkların birbirlerine olan yakın temas ve tutkuları merkez itibariyle yaratıcının ruhlara verdiği sürgündedir. Bu vergi bütün insanlık için geçerli olduğu kadar da bütün varlıklar âlemi içinde aynı derecede geçerlidir. Varlıkların kıymet ve değeri de biraz buradan ileri gelmektedir. Seçici olabilme, arayıp bulabilme, koruyup kollayabilme, sevip sayabilme, daha beklide bir sürü şey ilave ederek konu anlatılabilir. Bunun sebep ve sonuç ilişkileri ruhlara verilmiş olan sürgündeki o süreğenliği sürekli hale dönüştürerek yeryüzü bahçesinde Romeo ve Jülyet’ten, Leyla ile Mecnundan, Aslı ile Keremden, Ferhat ile Şirinden ve Mona Roza’dan bahsediyoruz.

 

Aşk imiş yürekleri yakan

Ferhat’a dağlar deldiren, aşk imiş

Bir bahar ülkesi gibi

Çiçekler kelebekler var imiş

O var imiş, bu var imiş

Tanrım ne büyüksün

Leyla’yı sevmek için mi acep

Bizleri var eylemiş.

 

Bil ki aklın almaz imiş bunları

Bulan mecnun imiş yolları

Sen buldur bulamayan kulları

Aşk var imiş ta ezelden beridir

Ben bilemem sen öğret onları

 

İnsan kendisini kıymetlendirmeye devam ediyor. Her olay ve hadisede insan kendisini biraz daha yeterli hale getirmek için bütün melekelerini kullanıyor, ayrıntıları yakalıyor ve kendisini böylece büyütüyor. Büyütüp durduğu bizatihi kendisidir. Her insan, bu akışkanlığın farkında olamıyor kuşkusuz. Yine de aklını ve ruhunu beslemeyi bilen seçilmiş insan topluluğu içerisinde bunu bilen, bulan ve beceren onlarcası bulunacaktır.

O nedenle ‘her insan içindeki dünya kadardır’.

Burada şu sorular çok tabii olarak sorulabilir: gerçekten yaşadığımız hayatta bize ait olan şeyler nelerdir? Annemiz, babamız, sevdiklerimiz ne kadar bizimdir? Çocuklarımız, evlerimiz, bağ ve bahçelerimiz, yalı ve katlarımız, araç ve gereçlerimiz ne kadar bizimdir? Aklımız, ruhumuz, bedenimiz, dahası düşüncelerimiz, duygularımız ne kadar bizim? Bunlara daha nicelerini ekleyebiliriz. Daha fazla uzatmadan şöyle toparlasak; yaşadığımız hayatta, önümüze çıkan her fırsat, her düşünce, her anlayış, her yakalayış, her bağış ve sunum bize ne kadar katkıda bulunmaktadır? Bunları düşünmek gerekmektedir.       Dolayısıyla yolumuzun üzerindeki ana fikirler ve düşünceler bize yeni ufukları açma fırsatları vermektedir. O nedenle bizim gözlerimizin önünde durmaktadır. Hayata iyi tanıklık etmek, hayatı iyi okumak ve onun bize verdiği, sunduğu ikramları iyi ve doğru kullanmak gerekmektedir. Fırsatları iyi ve doğru değerlendirmek durumundayız. Evlerimizdeki kitaplarımız bizi beklemektedir. Okuyun öyleyse. Verilmiş nimetler bizi beklemektedir yiyin öyleyse. Yaşanılması gereken zaman ve hayat bize verilmiş, yaşayın öyleyse. Bütün bunlardan öğrenmemiz gereken şeyler bilgece davranmak ve bize sunulan her imkândan mutlaka kendimize ve geleceğimize dersler çıkarmaktır. Gelecek nesiller için doğru şeyler üretmek ve onlara bilginin ve hikmetin sırlarından yeni bohçalar hazırlayıp sunmaktır. O nedenle özel bilgilerimiz ve becerilerimiz varsa bütün bunlardan mutlaka faydalanmak ve faydalandırmakta gereklidir. Özel bilgiler ve tecrübeler özellikle hayatta herkesin kullanabileceği, faydalanabileceği bir alanda bulundurmak gereklidir. Doğru bir düşüncenin, iyi bir eylemin arkasında ısrarla yola devam etmek, ondan mutlaka en yüksek enerji üreterek yola devam etmek gereklidir. İyi ve doğru düşünceler izlenir. Siz de mutlaka kendi düşüncelerinizi ısrarla izleyin. Sizin izlemeniz demek başkalarının izlemesi demektir. Bunu unutmayın. Neye sahip olduğumuzun farkına varamaz isek elimizdeki fırsatları kaçırmış oluruz ki, bu hayatın elden kaybolup gitmezsidir.

Bence hayatın en önemli özelliği, bize her gün yepyeni olanaklar sunuyor olmasıdır. Sunulan imkânların farkında olmak demek, içindeki dünyanın farkında olmak demektir. O halde;

 

Her fark ediş, yeni bir uyanıştır.

Her fark ediş, yeni bir muştudur.

Her fark ediş yeni bir doğumdur.

 

Kendi uyanışımız, muştumuz ve doğumumuz için mutlaka uyanık bir ruha, uyanık bir gönle ve uyanık bir akıla ihtiyacımız vardır. Hayat eğer farkında olursak bize bütün bu imkânları sunmaktadır.


Recep GARİP
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Hayat
« Posted on: 19 Nisan 2024, 22:15:49 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Hayat rüya tabiri,Hayat mekke canlı, Hayat kabe canlı yayın, Hayat Üç boyutlu kuran oku Hayat kuran ı kerim, Hayat peygamber kıssaları,Hayat ilitam ders soruları, Hayatönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes