> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > Edebiyat Eserleri > Makale Dünyası > Denemeler > Hayat ve Hakikat
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Hayat ve Hakikat  (Okunma Sayısı 981 defa)
24 Mart 2010, 16:59:45
ღAşkullahღ
Muhabbetullah
Admin
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bay
Mesaj Sayısı: 25.839


Site
« : 24 Mart 2010, 16:59:45 »



Hayatı ve Hakikati Çözümleme 

Hayatın anlaşılması ve mânâlandırılması bir açıdan kullanılan dile, dilin kavram ve anlam zenginliğine, bu zenginliğin uygun kelimelerle doğru şekilde temsil edilebilmesine bağlıdır. İnsan sözlü ve yazılı dilin sembollerini kullanarak dış dünyanın gerçekçi veya çarpık bir modelini zihninde hem inşa eder, hem de dış dünyadaki varlıkların ve hâdiselerin doğru veya yanlış haritalarını zihninde çizmeye çalışır. Zihninde haritasını çıkardığı dünya, insanın kendisi tarafından gerçek dünyanın malzemesi kullanılarak yapılır ve gerçek dünyadan az veya çok sapmalar gösterir. Bu noktadan başarılı ve sağlıktı bir eğitimin hedefi, müşahhas (somut) ve mücerred (soyut) hakikatleri ihtiva eden dış dünyanın en az hata ve çarpıtmayla çocuğun zihninde şekillenmesini ve modellenmesini sağlamaktır.

DIŞ DÜNYA NASIL MÂNÂLANDIRILIR?

Başta beş duyumuz olmak üzere her türlü vasıtayla dış dünyadan beyine ulaşan binlerce sinyalin işlenmesi sonucu (idrak) ortaya çıkan potansiyel anlamlardan, kendimizce önemli ve değerli olan birini tercih ederiz. Algı (idrak) algılayan ve algılanan şeyin içinde bulunduğu şartlara ve konumuna (konteks) bağlı olarak ortaya çıkar. Anlamlandırmanın görme ve idrakla da ilişkisi vardır. Konteksin bir anlamı, görme ve idrak için kontrast (zıtlık) ve arka zemin oluşturmadır. Sürekli değişim ve tekamüle maruz eşyanın, zaten tek bir fotoğrafının (anlamının ve izahının) olması beklenemez. Çok boyutlu varlık ve hâdiselerin ifade ettiği anlamlar, çok sayıda olabilir. Meselâ tek bir nesne, çevreye, şartlara, zamana bağlı olarak çok farklı anlam ve fonksiyonlara sahip olabilir. Tarihin anlamı, onun nasıl okunduğuna ve okuyan kişinin niyetine bağlı olarak farklılaşır. Tarih zaferler veya yenilgiler açısından incelenebilir. Bu farklı inceleme açısı, bizleri farklı davranış ve tutumlara götürebilir. Ya nostaljik bir havaya girip geçmişin şanlı günlerine kendimizi hapsederiz veya geçmişin yanlışlarından ders alarak geleceğimizi daha sıhhatli temeller üzerine kurma gayretine gireriz. Bizler hedefimize, niyetimize, önemlilik ve değerlilik kriterlerimize uygun olarak eşya ve hâdiselerin değişen yere, zamana ve şartlara bağlı olarak ifade ettiği yüzlerce anlamı keşfetmeye çalışırız. Eğitim sistemimizde genelde eşya ve hâdiseler, geçmişte keşfedilen bir veya birkaç anlamıyla izah edilir ve bunların tek doğru ve gerçek olduğu vurgulanır. Eğitimimizin sonunda, dünyanın ve hayatın ne olduğu, ne anlama geldiği, zihinlerimize işlenmiş olur. Zihinlerimize işlenen dünya modeli, dış dünyanın gerçekliğinin aynısı olabileceği gibi, çoğu zaman gözlenildiği üzere, dış nesnel ve mücerred hakikatlerin kötü bir kopyası da olabilmektedir. Yetiştirilme tarzı, alınan eğitim, içinde bulunulan sosyokültürel şartların tesirleri altında insanlar, hem kendilerine ait zihnî gerçeklerini, hem de toplumlarına ait sosyal gerçekliği (realite) üretirler ve buna inanmaya başlarlar.

KELİMELER VE ŞEYLER PROBLEMİ

İnsanların veya toplumların kendi dillerini kullanarak dış dünyanın gerçekliğini {ifade ettiği anlamları) hangi oranda çarpıtmadan zihinlerine kodlayabildikleri, eğitimleri süresince dış dünyayı zihinlerinde kodlayan insanların ürettikleri sosyokültürel gerçeklerin, hangi oranda dış nesnel dünyanın gerçekleriyle örtüştüğü veya onların bir yansıması olduğu bugün ciddi şekilde sorgulanmaktadır. Bir başka ifadeyle, hakikatte var olan müşahhas ve mücerred âlemleri ne ölçüde zihinlerinde sağlıklı şekilde modelleyebilmektedirler? Kelimeler ve şeyler bilmecesinin kesin ve net çözümünü bulmak hangi şartlarda mümkün olabilecektir?

Tanımlama ve anlamlandırma fonksiyonu ile insanoğlu, bir açıdan varolduğunun isbatını da yapmaktadır. Kendini ve çevresini anlamlandırmakla hem var olduğunu göstermekte, hem de kendini idrak etmektedir. Tanımlama ve anlamlandırma işlemi, gerçekte süreklilik gösteren dinamik bir fonksiyondur. Kendilerini ve çevrelerini tanımlama ve anlamlandırma işlemini, diplomalarını alır almaz bırakan insanlar hızlı bir şekilde donmaya ve klişeleşmeye başlarlar. Tutucu ve bağnaz olmaya yatkın hale gelirler. Belirli şartlara, yere ve zamana bağlı olarak anlamını ifade edip kaybolan varlık ve hâdiseler, yer, şartlar ve zaman değiştikçe yeni anlamlar ortaya koyarlar. Bu insanın niçin kendini sürekli yenilemesi gerektiğini izah eder. İnsanlar bunu göremez hale geldiğinde yavaş yavaş dış dünyanın gerçekliğiyle ilişkilerini kaybederler. Meselâ bir zamanlar dış dünyayı “Newton mekaniği” ve “mutlak determinizm” ile algılarken günümüzde, “quantum mekaniği” ve “istatistikî (şartlı) determinizm” ile daha iyi ve daha sağlıklı şekilde anlamlandırabilmekteyiz. Anlamlandırmada kullandığımız bilgiler, genelde belirli bir mekana ve şartlara bağımlı olarak elde edilir. Bilgi patlamasının yaşandığı ve bilginin hızla eskiyip geçersiz kaldığı günümüz şartlarında, eski bilgiler ışığında yapılan tanımlamalar ve anlamlandırmalar da geçersiz kalmaktadır. Bugün insanlık, kendini ve çevresini yeniden anlamlandırabilmenin krizini yaşamaktadır. Bunun en güzel misalini, dünyada her seviyede yaşanan değişik derecelerdeki kimlik probleminde görmekteyiz. Bugünkü bilgiler ışığında insanları klasik sağ ve sol düşünce ayrımına göre gruplamak ve insan davranışlarını bu çerçevede anlamaya çalışmak oldukça zordur. Çünkü zaman içinde sağ ve sol düşünce o kadar değişim geçirmiştir ki, bu zıt düşünceleri temsil edenlerin pratikte çok fazla ortak noktalara sahip olduğu görülmektedir. İnsanları pozitif (söz ve davranış bütünlüğü olanlar) ve negatif (söz ve davranış bütünlüğü olmayanlar) olmak üzere iki grup içinde incelemek daha açıklayıcı olmaktadır.

HADİSELERİ MANALANDIRMADA HEPTENCİ YAKLAŞIM

Anlamlandırmanın gerçekleşmesi herşeyden önce dış dünyanın sistematik ve düzenli hale konulmasını, dolayısıyla varlıkların ve hâdiselerin sınıflanmasını gerekli kılar. Gruplama veya sınıflama izafî bir ayrım olup, zihinlerde var olan bir kavramdır. Dış dünyada olaylar bir bütündür ve bütünlük içinde cereyan eder. Ve bir anlam taşır. Zihinlerimizde yaptığımız sınıflama, bütüne ait anlamı az veya çok tahrip eder. Meselâ beden-ruh, zihin-madde sınıflamaları gerçek nesnel dünyada geçersizdir. Beden-ruh, zihin-madde aynı hakikatin (bütünün) farklı iki yüzüdür. Her iki yüz de düzenlemeye, organizasyona, dengeye sürekli bağımlıdır. Biri olmadan diğeri fonksiyonlarını icra edemez. Her biri kendini karşıt yarımında keşfeder ve tanımlar. Beyindeki fizikî ve kimyevî değişiklikler, düşüncenin mahiyetini ve kalitesini değiştirdiği gibi, düşünceler, hissî durumlar da beyinde kimyevî değişikliklere sebep olur. Her ikisi aynı anda birlikte etkilerini gösterir. Biz ne bedenî fonksiyonları ruhtan, ne de ruhun bedenî fonksiyonlarını bedenden ayrı düşünebiliriz. Ancak ruh bazı fonksiyonlarını bedene bağlı olmadan da gerçekleştirdiğinden, bedenden ayrı bir hakikati olduğunu da kabul ederiz. Bunu genelleştirirsek, parça bütünü, fert toplumu etkilediği kadar, bütün parçayı, toplum da ferdi etkiler. Diğer bir deyişle atomun, molekül, bileşik ve makro yapıları aşağıdan yukarıya doğru etkilediği kadar, makro yapı da yukarıdan aşağıya atomlara varıncaya kadar herşeyi etkileyebilir. Kâinatın bütün birimlerinde gözlenen bu karşılıklı dinamik denge, parça (sistem elemanları) veya bütün (sistem) lehinde kullanılabilir. Meselâ, fert topluma, devlete hizmetçi kılınacağı gibi, devlet ve toplum da ferde hizmetçi kılınacak şekilde sosyal düzenlemeler yapılabilir. Eşya ve hâdiseleri anlamlandırma noktasında insan kâinatın içinde, kâinat da insanın içinde bir fihriste şeklindedir. Hayatı çözümleme, hem insanın kendini dünya içinde, hem de dünyayı kendi içinde tanımlayıp anlamlandırabilmesine bağlıdır. Bu da kâinattaki hakikatlerin (gerçek ve doğruların) çeşitliliğini ve birliğini bir arada görmeye bağlıdır. Ayrıca bir hakikatin niçin çok renklere girip farklılaştığı meselesinin anlaşılmasına bağlıdır.

HAKİKAT KAVRAMININ AÇILIMI VEYA ANLAM ZENGİNLİĞİ

Kâinatta herşeyi çiftler halinde yaratan Allah, herşeyin bir zıddını da yaratarak kâinat sarayını şenlendirmiştir. Nisbi hakikatler, Cenab-ı Hakk'ın isimlerinin tecellî etmesine de vesile olurlar. Allah insanları farklı kabiliyetlerde yaratarak nisbî hakikatlerin ortaya çıkmasını sağlamıştır. Herşeyin bir zıttı ve tamamlayıcısı olduğuna göre nisbî (izafî) hakikatlerin karşısında hakiki hakikatler (doğru ve gerçekler) vardır. Zaten nisbî hakikatler, mutlak hakikatlere bağlı olarak varlıklarını devam ettirirler.

“Hakikat” kelimesi hem doğruyu, hem gerçeği ifade ettiği gibi, doğru ve gerçeklerin hem değişen (izafî olan) alt gruplarını, hem değişmeyen sabit olan gruplarını da içine alır. Bu noktadan, İslâm alimleri hakikati ilk başta, hakikî (mutlak) ve nisbî hakikatler olmak üzere iki gruba ayırmışlardır. Hakikatin veya hakkın zıddı olan batıl ise hem yanlışı, hem de aslı olmayan şeyleri ifade eder. Ayrıca hakikat, eşyanın dışa ve içe bakan yönlerindeki doğru ve gerçekleri ifade etmede kullanıldığı için literatürde, zâhirî (dış) ve bâtını (iç) âlemler ile şehadet ve gayb âlemlerine (görünen ve görünmeyen âlem) ait hakikatler şeklinde bir sınıflamaya da gidilmiştir. Ancak bizler insan olarak hakikatleri, binler perde ve mesafeler içinde araştırırız. Dış dünyadan hakikatleri keşfedip zihinlerimizde şekillendirirken araya kabiliyetlerimiz, niyetimiz gibi perdeler de girer. İnsanlardaki farklı kabiliyetler, aynı hakikate kendi renklerini vererek hakikatlerin çeşitlenmesini sağlıyor. Hayatta en az seviyede başarısızlık ve olumsuzluklarla da karşılaşmak istiyorsak, mevcut farklı nisbî ve hakiki hakikatlere (gerçek ve doğrulara) saygılı kalarak onları birbirine karıştırmamalıyız. Gerçekler ve doğrular şeklinde hakikatin iki anlamını göz önüne aldığımızda, gerçekl...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Hayat ve Hakikat
« Posted on: 26 Nisan 2024, 02:03:16 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Hayat ve Hakikat rüya tabiri,Hayat ve Hakikat mekke canlı, Hayat ve Hakikat kabe canlı yayın, Hayat ve Hakikat Üç boyutlu kuran oku Hayat ve Hakikat kuran ı kerim, Hayat ve Hakikat peygamber kıssaları,Hayat ve Hakikat ilitam ders soruları, Hayat ve Hakikatönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes