๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Denemeler => Konuyu başlatan: ღAşkullahღ üzerinde 23 Eylül 2010, 15:57:37



Konu Başlığı: Gözlerden kalbe yol var
Gönderen: ღAşkullahღ üzerinde 23 Eylül 2010, 15:57:37
 
Gözlerden Kalbe Yol Var




Sen bu gözlerle Leyla'yı nasıl göreceksin?
Onlarla başkalarını gördün, ama göz yaşlarıyla onları temizlemedin!

Dünya ve ahirete ait işlerin merkezinde kalp bulunur. Kalbi de en çok meşgul eden, tehlikeye, fesada sürükleyen organ gözdür. Hz. Ali R.A. der ki: “Gözlerine sahip olmayan kimsenin yanında kalbin bir değeri yok demektir.”



Bakışları Temiz Tutmak...
 
İnsanın bu en değerli cevheri hakkında Yüce Rabbimiz şöyle buyurur:
“Rasulüm! Müminlere, gözlerini harama dikmemelerini, ırzlarını da korumalarını söyle. Çünkü bu, kendileri için daha temiz bir davranıştır. Şüphesiz ALLAH onların yapmakta olduklarından haberdardır.” (Nur/30)
Bu ayet üzerinde düşünüldüğü zaman, kısa olmasına rağmen çok değerli şu üç manayı ihtiva ettiği anlaşılır: Edep, ikaz ve tehdit.


Edep: Ayet-i kerimenin “müminlere söyle, gözlerini haramdan korusunlar!” cümlesi, bütün kulları edebe davet etmektedir. Elbette mümin kula gereken efendisinin emrine sarılması ve onun gösterdiği edebe uygun davranmasıdır. Böyle yapmadığı takdirde edebi terk etmiş olur; efendisinin meclisinde bulunmasına izin verilmez ve huzuruna kabul edilmez.


İkaz: Ayetin “...böyle yapmaları kendileri için daha temizdir.” kısmı uyarı mahiyetindedir ve şu iki manaya gelmesi mümkündür:


1. Böyle yapmaları kalplerinin daha temiz olmasını sağlar. Zira ayetteki “tezkiye” kelimesi “temizlik” anlamına gelir.

2. Böyle davranmaları onlar için daha hayırlı ve hayırlarının artmasını sağlayıcıdır. “Zekât” kelimesinin esas manası artmak, çoğalmak demektir. Dolayısıyla gözleri haramdan çevirmenin kalpleri temizleyeceği, taat ve hayrın çoğalmasını sağlayacağı ikaz edilmektedir.



İnsan Gördüklerinin Esiri...

Gerçekten de durum ayette belirtildiği gibidir. Eğer gözler haramdan çevrilmez, önüne gelene bakmasına izin verilirse haramlara bakmaktan kurtulamaz. Eğer bu haram bakış kasıtlı olursa günahtır, suçtur. Büyük ihtimalle bu bakışlara kalp de takılır ve işin sonuçları büyür. Bakılan şey haram değil de mübah olsa bile, kalp onunla meşgul olacak ve bazı durumlarda vesveseye ve tehlikeye düşecektir. Belki kişi gördüğü şeye hiç erişemeyecek, kalp sürekli onun talebiyle meşgul olduğu için de hayır işlemekten uzak kalacaktır. Halbuki gözler lüzumlu olmayan görüntülerden uzak kalsa, sıkıntılardan da uzak kalır ve kalp rahat eder. İmkanlarımız yetmediği halde sahip olma arzusuyla kıvrandığımız dünyalıkların sıkıntısını bilmeyenimiz var mı? Demek ki çoğu ızdıraplarımız görmekle, bakmakla başladı.

Şair ne güzel söylemiş:
Eğer gözlerini kendine rehber yapıp sonra da salıverir,
Kalbini de peşine takarsan; bir gün gördüklerine seni kaptırır.
Oysa sen, ne bütün gördüklerini yapmaya kadirsin,
Ne de bazılarına karşı sabır gösterebilecek güçtesin!
Bir yere gelen kötülükler ne kadar çok ise
Oranın kurtuluşu da o derecede zordur!
Zünnun-u Mısrî K.S. de: “Gözleri haramdan çevirmek, şehvetlere karşı ne güzel perdedir.” der.

Öyleyse kişi gözlerini haramdan korumak için ne derece bakışlarını çevirir, kendisini ilgilendirmeyen lüzumsuz şeylere bakmazsa, o derece gönlü ferah ve kalbi temiz olur. Pek çok vesveseden uzak ve tehlikelerden güvencede olduğu gibi hayırları da artar.

Tehdit: Ayette geçen “...şüphesiz ALLAH yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır.” ile Mümin Suresi 19’uncu ayetteki “gözlerin hain bakışlarını ve sinelerde gizlenenleri bilir!” ihtarı, Rabbi’nin celâlinden korkanlar için tehdit ve sakındırma olarak kâfi olmalıdır.


Bu Gözler Kimin İçin?

Rasulullah ve aleykümselam. şöyle buyurur: “Bir kadının güzelliğine bakmak şeytanın zehirli oklarından bir oktur. Kim bundan kaçınırsa, ALLAH ibadetin zevkini onu sevindirecek şekilde ona tattırır.” (Ebu Davud, Ahmed).
İbadetin tadını ve kulluğun zevkini tatmak elbette şerefli bir mertebedir. Bakışları koruyarak bu mertebenin elde edildiği tecrübeyle sabit olan bir hakikattir. Efendimiz ve aleykümselam.’ın bu haberine göre hareket eden kişiler, mutlaka vaadedilen sonucu elde ederler. İnsan kendini ilgilendirmeyen şeylerden bakışını çevirirse, ibadetin lezzetini ve tadını alır. Kalbinde daha önce hissetmediği bir lezzet, saflık ve duruluk meydana gelir.

Bütün organlarımıza şöyle bir bakalım ve ne için yaratılmış olduklarını düşünelim. Bir sonuca varınca da bu organların her biri ne için yaratılmış ise, yerinde kullanmak üzere koruyalım ve muhafaza edelim.

Bir müminin kendi azalarının yaradılış gayesini düşünürken varacağı nihai sonuç şudur: Ayaklar cennet bahçelerinde ve saraylarında gezinmek; eller cennette şerbet kadehlerini tutmak ve meyvelerini toplamak; gözler alemlerin Rabbi’ne nazar kılmak için yaratılmıştır. Ve elbette bütün bunlara erişmek için dünya hayatında iyiliklere, güzelliklere aracı olmak için... Dünya ve ahirette bundan daha değerli ve daha büyük bir nimet olabilir mi?

Böylesine değerli ve yüce bir gaye için yaratılmış gözlerimizin üzerimizdeki hakkı, yaradılış sebebine uygun olarak büyük bir özenle korunması, haram bakışlarla onların kirletilmemesidir.


Ali Kaya / Semerkand