> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > Edebiyat Eserleri > Makale Dünyası > Denemeler > Gelenekten geleceğe şiirimiz
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Gelenekten geleceğe şiirimiz  (Okunma Sayısı 838 defa)
06 Eylül 2010, 16:57:37
Sümeyye

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 29.261



Site
« : 06 Eylül 2010, 16:57:37 »



gelenekten geleceğe şiirimiz

Gelenek, şiirde de yıllardır tartışılan bir kavram. Bu durum da gösteriyor ki bugünün şiirini kuranlar ve geleceğe uzanmak isteyenler bu kavramla barışmak ve bu konuda sağlıklı bir anlayışa ulaşmak durumundadırlar. Çünkü geleneğin hâlâ tartışılıyor olması, hem onun varlığını sürdürdüğünü hem de ona ihtiyaç duyduğumuzu göstermektedir.

Gelenek, zengin bir tarihî ve kültürel geçmişe sahip toplumlar için sözkonusu edilebilecek bir kavramdır. Geleneğin kendine özgü inanç değerleri vardır. Zaten gücünün ve hâla tartışılıyor olmasının da bir sebebi budur.

Gelenekle ister yüzleşme ister ondan yararlanma diyelim bu anlamda bir ilişki içinde olmadan yeni bir şiir dünyası kurmak imkânsızdır. Hele bizdeki gibi zengin bir gelenek sözkonusu ise ve mevcut durum bir sıkıntının ve çıkmazın içindeyse  bu imkânsızlık daha da artar.

Şiirimize baktığımızda gelenek karşısında alınan tavırlarda bir çeşitlilik görülür. Şimdi bu durumu açıklayabilmek için önce geleneğin nasıl ele alınması gerektiğine bakalım:

Türkiye, tarihinde çok önemli kırılma noktaları yaşadı. Farklı kültür ve medeniyet tercihleriyle karşı karşıya geldi. Ama gelenek, kimliğimizin ve kişiliğimizin de ayrılmaz bir parçası olarak söz yerindeyse yakamızı bırakmadı ve biz onunla hep yüz yüze geldik. Kimimiz geleneğe bağlılığı tutuculukla eş değer görürken kimimiz de sıkı sıkıya ona bağlanmayı tercih ettik.

Her iki tavrın da çok sağlıklı argümanlara sahip olduğunu söyleyemeyiz elbette... Hayat değişkendir. Değişme vasfı içinde devamlılığı da söz konusudur. Öyleyse gelenek konusuna bakarken bu devamlılık içerisinde ne sıkı sıkıya geleneğe olduğu gibi bağlılığı ne de onu tümüyle reddetmeyi düşünmek mümkün değildir.

Burada bir hususun önemli olduğunu düşünüyorum. Geleneksel olanların bir kısmı klasik olana dönüşür. Klasik olan ise hem yerli hem de evrensel özellikleriyle her çağda şairler için de önemli bir zenginlik kaynağıdır. İşte bu noktada belki Tanpınar gibi düşünmek gerekiyor yani “Devam ederek değişmek, değişerek devam etmek…” bizim geleneğimiz büyük ölçüde klasikleşmiş eserler toplamdır. Öyleyse onun bu özelliğini göz ardı etmemek gerekiyor.

Burada bu söz vesilesiyle yenilik kavramını da irdelemek gerekiyor. Yenilik kimi zaman gelenekle tamamen bağları kopararak ortaya bir şeyler koymak olarak anlaşılırken kimi zaman da geleneği gerek şekil gerekse muhteva olarak yeniden kurmak şeklinde anlaşılıyor. Geleneğin olduğu şekliyle bugün tekrarlanması bir yenilik olarak görülemez. Yani şekil boyutunda bugüne taşımak gelenekten yararlanma değildir. Mesele özdedir. Toplumun yüzyıllar boyunca şuuraltında ve hayatında taşıdığı öz değerlerdedir. Gelenekten yararlanma, işte bu değerlerin yeni zamanların gerçeklerine uygun olarak yeniden yorumlanması biçiminde anlaşılması gerekir. Aksi takdirde ortaya özgün eserlerin çıkması mümkün değildir.

Şiirimiz, bu durumların hemen hepsini yaşadı. Tanzimat sonrası şiirimizde yeni zamanların şiir tutumuna bağlı olarak hem geleneğin reddedilmek istendiğini hem de muhalif bir duruş olarak ya halk ya da divan şiirinin gelenekten yararlanma anlamında kimi şairlerce ihya edilmek istendiğini gördük. Milli Edebiyat ve sonrasında hece şiirine dönüş oldu. 1940’lardan sonra aynı durum divan şiirimiz için de gerçekleşti. Adı koşma olan adı gazel olan ama muhtevasıyla ne koşmaya ne de gazele benzeyen örnekler ortaya kondu. İlk anda çarpıcı bir etki uyandırsa bile bu uzun süreli olmadı. Çünkü ya taklit ya da sadece biçimsel anlamda gelenekte olana benzeme bu çalışmalar özgün metinlere dönüşemedi.

 Bu konuda somut anlamda sözü etmemiz gereken bazı isimler var. Bunlar gelenekten yararlanma konusunda çabaları mutlaka bugün için de değerlendirilmesi gereken isimlerdir. Bunlardan ilki Yahya Kemâl’dir.  O şiirde yerli ve millî kalarak şiir yazılabileceğini göstermiş ilk önemli isimdir. Kendinden önce aynı duyarlığı taşıyan Ziya Paşa ve Muallim Naci gibi isimlerden daha ilerde bir duruşu sergiler. Mehmet Âkif’i ise geleneksel formlar içinde muhteva olarak yeni ve yerli şiirler söyleyen biri olarak görmek gerekir. Bir başka isim Necip Fazıl’dır. Daha çok halk şiirinin verimlerinden yararlanarak modern bir şiir kurma çabasında olan Necip Fazıl, geleneğin özünden yararlanma konusunda başarılı bir örnektir önümüzde. Ama daha kuşatıcı bir gelenek yorumcusu olarak modern bir şiir yapısı kuran Sezâi Karakoç ise saydığımız bu isimlerin çok ilerisinde bir şiir yapısı kurmuştur. Onun bu tutarlı tavrının en önemli sebebi ise geleneği de kuran inanç temellerimize sıkı sıkıya ve samimiyetle bağlılığıdır. Sezâi Karakoç, hem şekil hem de muhteva olarak gelenekten nasıl yararlanılması gerektiğini ve bu yararlanmanın çağdaş bir şiir yapısı içinde nasıl olabileceğini gösterdi. O, kimi zaman çağdaş bir Fuzûlî, kimi zaman bir Nef’î, kimi zaman bir Şeyh Galip olarak karşımıza çıktı. Modern gazeller, kasideler yazdı. Hem öz hem de şekilde yeni denemelerle değişerek devam etmeyi, devam ederek değişmeyi gerçekleştirdi. M. Âkif İnan, Erdem Bayazıt, Cumali Ünaldı Hassannebioğlu, M. Atilla Maraş gibi isimlerle Sezâi Karakoç’un açtığı bu yeni yol yeni şairlerini yetiştirmeye başladı.

Bu arada Necip Fazıl neslinden sayabileceğimiz Ahmet Muhip Dranas, Ahmet Kutsi Tecer, Fazıl Hüsnü Dağlarca, Atilla İlhan, Asaf Hâlet Çelebi, Cahit Sıtkı, Ziya Osman çok ciddi bir muhasebeye dayalı olmasalar bile kimi zaman gelenekten yararlanmanın, en azından Türkçe dil şuuruyla şiir yazmanın olumlu örneklerini verdiler.

Fakat, bu çabalar bir noktadan sonra yine kesintiye uğradı. Gelenekle öz anlamında bir sorunu olmayan kimi şairler bile yeni bir modernliğin kapısını araladılar. Servet-i Fünun, Fecr-i Âti ve 2. Yeni şiiri yeni bir formatla yeniden üretildi. Böylece gelenekten yararlanma konusunda yine çıkmaz bir yola girildi yani bu imkân terk edildi. Şimdi günümüzde bir yanda imge mezarlığına dönüşmüş söz oyunlarına dayalı ama yerlilik kokmayan, insanî sıcaklığı taşımayan, Türkçe’nin şiir dili vasfını değişime zorlayan üstelik ciddi bir birikime dayanmayan bir şiir olgusu var. Bu gidişin de uzun ömürlü olmayacağı ortadadır lâkin yabancılaşmış çevreler bu eğilimi alkışladıkları için sanki çağdaş şiir böyle olurmuş gibi yanlış bir tutum benimsenmektedir.

Görmek gerekir ki, karşımızda ciddi bir tehlike var: O da çeviri kültürüdür. Çeviri bir kültürle yerli bir şiir kurulamayacağı ortadadır. Çünkü çeviri kültür beraberinde çeviri bir dilin mantığını ve değerlerini de Türkçe’ye taşımak istemektedir. Bu da bu kendi değerleri içinde oluşmuş bir toplumun millet olma vasfını tehdit etmektedir. Ortada millet yoksa gelenek de yoktur. Bu bakımdan bugün sağlam bir şiir yapısı kurulacaksa ve bu yapıyla geleceğin Türk şiiri oluşturulacaksa millet olma meselesi üzerinden yola çıkarak çeviri kültüre karış yerli olanı ihya çabalarına hız ve önem verilmelidir.

Bu önem üzerinde durulurken din faktörü de gözden uzak tutulmamalıdır. Çünkü geleneğin hamurunun içindeki asıl maya inançlardır. Ne yazık ki gerek resmî baskılar ve kültürü, edebiyatı da farklı bir dünya görüşüne göre biçimlendirme çabaları ve buna bağlı olarak çeviri kültürün kapılarını sonuna kadar açma, gerekse gelenek birikimine sırt çevirme şiirimizi de zora sokmuştur.

Ben bugün itibariyle de örneklerini gördüğümüz gelenekten yararlanma tecrübeleri içinde Necip Fazıl neslinin ve Sezâi Karakoç’un açtığı yolun daha doğru olduğunu düşünüyor ve bu çizgide gelenekten yararlanmanın tutarlı bir seyir izleyeceğini ve bugünün yerli Türk şiirinin sağlam temeller üzerine bina edilerek geleceğe taşınacağını düşünüyorum.

Sonuçta olay bir medeniyet tercihinde düğümlenmektedir. Medeniyet tercihini doğru yapabilen şairler, gelenekten nasıl, hangi ölçüde ve niçin yararlanması gerektiğini de bilen şairler olacaktır. Türk şiirinin geleceği de yapılacak bu seçime ve tercihin gerektirdiği sabırlı, özverili ve ufuklu çalışmalara bağlıdır.


Mustafa ÖZÇELİK
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Gelenekten geleceğe şiirimiz
« Posted on: 29 Mart 2024, 18:23:38 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Gelenekten geleceğe şiirimiz rüya tabiri,Gelenekten geleceğe şiirimiz mekke canlı, Gelenekten geleceğe şiirimiz kabe canlı yayın, Gelenekten geleceğe şiirimiz Üç boyutlu kuran oku Gelenekten geleceğe şiirimiz kuran ı kerim, Gelenekten geleceğe şiirimiz peygamber kıssaları,Gelenekten geleceğe şiirimiz ilitam ders soruları, Gelenekten geleceğe şiirimizönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes