> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > Edebiyat Eserleri > Makale Dünyası > Denemeler > Emir öncesi son kez itaat ve sadakat
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Emir öncesi son kez itaat ve sadakat  (Okunma Sayısı 734 defa)
01 Eylül 2010, 22:57:32
Sümeyye

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 29.261



Site
« : 01 Eylül 2010, 22:57:32 »



EMİR ÖNCESİ SON KEZ: İTAAT ve SADAKAT

[Karanlık bir oda ya da hücre. Işık tek, ufak ve derin duvar arkasındaki aralıktan geliyor. Kurban son anlarını yaşadığının farkındalığında kendisiyle ve ilkeleriyle hesaplaşmaktadır.] 

 

On yıl doldu. Tam on yıl geçti İstanbul’dan ayrıldım ayrılalı. On yıl geçti İstanbul benden ayrıldı ayrılalı. Geride bıraktıklarım bir ömre sığdırılacak kadar küçük değildi aslında. Fakat zaman bölük pörçük etmiş gerçeklerimi ve birkaç ömre sığacak güzel günler bazen de bir kaç yıla sığdırılıyormuş işte.

 

Uzağım on yıldır. On yıldır yanlız, ıssızım. Düşlerim vardı gelirken, hayallerim... Martin Luther King’e ait rüyalara benzer kutsal rüyalar... Rüyalar görmüştüm  bu on yılım için... Oysa kabuslar gördüm gündüzünde, gecesinde...  Rüyalar yorumladım, kabusları sustum on yıldır. Bu bir on yılın muhasebesi midir? On yılın sorgulanması, hükme bağlanması mıdır yoksa?

 

Tam on yıl geçti ömrümden bir kez daha, ayrı kalmışlıklarımla. Ayrı kalmışlıklarım ve yanlızlıklarımla... Kafamı patlatırcasına düşündüğüm günleri geride bırakıp eyleme geçebileceğim bir on yıl düşlemiştim kaç gece. Kaç gece karanlık odama güneşin doğduğuna şahitti aydınlıklar. Hangi gündüzler ve hangi geceler ağlamaktan harap olan gözlerime şahitlik eder bilmem, tanımam artık, unutmuşum.

 

Evet unutmuşum, çünkü sorgu-sualsiz geçirdiğim vakitleri üst üste, yanyana  kayup toplayamadım; ömrümün son on yılından çıkaramadım; kayıp rüyalarımın kıyılarına çarpamadım; hayal kırıklığına uğradığım günlerin toplam sayısına bölemedim, evet yapamadım...

 

Boğuluyorum derin sularında on yılın. On yılın sığ, yavan günleri ve geceleri beni bir kaşık suda boğarcasına boğuyor düşündükçe. Bir kaşık suda tüm inandıklarım, sevdiklerim ve değer verdiklerim boğuluyorlar benimle sarpa saran hayatımın sığlıklarında. Boğuyor beni bu lanet olası, hiç geçmeyesice, ruhuma ızdırap on yılım. Karanlık kuyusundan çıkarabilsem ruhumu bir , ah. Bütün kuvvetimle sarılabilsem bir, içimde son her ne kaldıysa geçmişten, ona. İçimdeki O`na uzanabilsem bir, bir erişebilsem ellimi uzattığım anlarda...

 

[Nizamiyede hareketlenmeler vardır. Bir Tabur emir almak üzre hazırdır. Kurban’ın nizamiyeye getirilmesi üzre gardiyanlar emir alır. Kurban iç hesaplaşmasına devam etmektedir.]

 

Ah... Tüm itaatlerim... Siz çıkmaz yollarda bıraktınız beni. Rüyalarımı diri diri gömen siz tüm itaatlarim... Düzlüklerde sapa yollara saptıran sizler misiniz, yoksa ben miyim ateşlere atlayan? Beni yanlız bırakan siz mi kalmıştınız ömrümün son on yılında. Son on yılında beni terkedenler siz misiniz yoksa?

 

İtaat, sen nasıl bir şeydin ki, beni terk ettiğinde ölü ruhum kaldı kollarımda bir. Gücün, kuvvetin nasıldı ki sen yanlız bırakabildin beni? Evet, evet sen gittin, terk ettin ilk ve son kez ömrümün son on yılında. İlk sen uzak kaldın benden ruhumun okyanusuna açılan limanında.

 

Ey itaat, sen nasıl bir ızdıraptın ki, terkettiğini karanlık kuytulara bırakıyor, kurbanlarına ölümler diletiyorsun. Gecenin aydınlığına hasret bırakıyorsun ruhumu.

 

Ey itaat, sen ruhuma derinden de derin yaralar açansın. Sen son on yılıma kıyan, göz yaşlarımı kurutansın. Sen ayrılamadığım bir parçam gibi davranıp, sonra bir bıçak keser gibi kendini etimden koparansın. Cehennem kadar azap dolu gözlerin yalan söylerken dahi kıpırdamıyor. Öldürüyor haykırışların, ölüyor soluklarım seninle. Nefes alamaz hale geliyorum senin boğuk sesinle... Sesin solduruyor çiçeklerimi baharda. Sahi, baharda kuruyan tek çiçekler benimkiler miydi?

 

Ey itaat, sen yanlışı da öğrettin bana. Sen yanlışı da emrettin ve uydum sana imama uyarcasına farzlarda. Seni aklımda tuttum her horoz ötüşünden her gün batışına... Seni ezberledim son on yılımda bileklerimi kesercesine, nefesim kesilircesine.

 

Ey itaat, yanlışı doğru kıldın sen gözlerine uzun uzun daldığımda, beni ihanetle suçladın  her seferinde sorguladığımda emirlerini.  Doğrusu beni hiç sevmedin sen itaat. Beni neden hiç sevmedin sen? Sen ihaneti sevdin aslında. İhanet sendendi sanki, sen de ihanetten. Sen ey itaat, senden olmayanlarla oldun, sen seni sevmeyenleri sevdin aslında.

 

Ah... İtaat, bir sevebilseydin seni sevenlerini, beni.... Sevebilseydin kalbimi ve ruhumu, itaatlarerimi sevdiğin gibi... Baharları arzular gibi sevebilseydin; peteğinden bal tadar gibi, dalından bülbül dinler gibi, kar tutmuş dağları gözler gibi, toprağa taze düşmüş kara basar gibi sevebilseydin ruhumda derincesine açtığın yaraları. Sevmek zaaftı sende. Sen, sevmek kadar nefreti de kardeş kılmak istedin ruhuma. Nefret sende aslında silahtı. Ruhuma zehrini akıtan bir katran. Şırıngasında zehir tutandın sen. Sen Hipokrata da ihanet ettin.

 

Sen bana ihanet ettin.

 

Şimdi elimde ne kaldı? Peki ya ruhumda? Ayaklarım kadar kalbimde üşüyor artık. Isıtacak sadece bir kaç sadakatim kaldı sanırım. Evet... evet okyanusun ortasında sarılabileceğim enkaz artığı bir parça kuru tahta gibi sadakatlerim. Ciğerlerime solunum cihazı gibi nefes alıp verdiriyorlar sanki. Tüm damarlarımın tıkandığı kalbime yeni damarlar geriyorlar ruhumdan ve aklımdan. Beni yeniden inşaa ediyorlar sanki.

 

Sadakatlerim ve yaralı gövdem, bu kış gündüzünde ve karanlık kuyumda beni terk etmeyenler, yanlız bırakmayanlar... ölümüme şahit olacak olanlar....

 

[Gardiyanlar kapıda belirir. Kapı aydınlığından Kurban’ı gözlerler. Kapı, anahtar ve zincir gürültüleriyle açılır. Kurban yerde oturmakta ve hesaplaşmasına devam ederken iki kişi Kurban’ı kolundan tutarak kaldırır ve nizamiyeye doğru götürürler.]

 

Sadakatlerim, sizi hep sevdim. Sizi hep sevdim, çünkü siz kalmıştınız bir bende İstanbul`dan geriye kalan. Bir sizler vardınız elimde hurma çekirdeği  gibi kutsal. Soframdan geriye kalan ekmek kırıntıları kadar kutsal. Yağmur sonrası yol kıyısında akan su kadar, ayaklarıma yapışan toprak kadar kutsal ve mukaddes. Nereye gitsem peşimdesiniz, nerede konaklasam yanımda...

 

Ey sadık kaldıklarım ve ey bana sadık kalanlarım...  Kurumuş tuzlu gözyaşı izlerimi size ithaf ediyorum. Tırnaklarımı yer edinmiş kurumuş yağ artıklarını, avuçlarımda belirginliğini yitirmiş  hayat çizgimi ve tüm kalp kılırılmışlıklarımı yanlız size...

 

[Kurban nizamiyededir. Emir almaya hazır Tabur’un karşısına, duvara dayandırılır. Bir ses haklarını okur ve son arzusunu sorar.]

 

Sadakat, sen nasıl birşeysin ki, senden ayrılmak ruhuma ölüm fermanı gibidir. Sen ölümler öncesi bana sorulan son arzusun. Son arzum sensin celladımdan. Tek ümidim sensin ey sadakat, savaşa giderken eve dönüş yolunu ezberler gibi.

 

Ey sadakat, ömrümün son on yılında beni tüm ihanetime  rağmen bırakmayansın. Bana karanlık kuyularda Yusuf tadında ödev vericisin. Sen ab-ı hayat kadar mahremsin bana, sırsın... Beni çekip çıkaransın bataklıklarımdan. İhnanetin değirmeninde öğütülmekten kurtaran ve defalarca toprağa ekensin beni.

 

Sadakat, sen sadık bir sevgilisin. Saçların, Kadıköy rıhtımında rüzgara kendisini kaptırmış dalgalar kokuyor şimdi. Gözlerin salacakta batan güneşcesine parıldıyor bana. Teninin masumiyeti damar damar ebru`ya nakşedilmiş. Sözlerin ise kutsal kitap metinleridir.

 

[Emir almaya hazır Tabur beklenen emir için daha da hazırdır. Bekleyiş...]

 

Sen sadakat, içimdeki karanlığa doğan gümüş hilalsin, perisin. Kalbime hükmedensin sen, terk etmeden dost kalabilensin. Sen zaman zaman uğrayan gemiler değil, geride hep bekleyen sadık bir limansın.


[Emir: Ateş]

 

Sen bendeki imansın...



Hakan ÖZBEK
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Emir öncesi son kez itaat ve sadakat
« Posted on: 29 Mart 2024, 02:17:10 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Emir öncesi son kez itaat ve sadakat rüya tabiri,Emir öncesi son kez itaat ve sadakat mekke canlı, Emir öncesi son kez itaat ve sadakat kabe canlı yayın, Emir öncesi son kez itaat ve sadakat Üç boyutlu kuran oku Emir öncesi son kez itaat ve sadakat kuran ı kerim, Emir öncesi son kez itaat ve sadakat peygamber kıssaları,Emir öncesi son kez itaat ve sadakat ilitam ders soruları, Emir öncesi son kez itaat ve sadakatönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes