๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Denemeler => Konuyu başlatan: Sümeyye üzerinde 06 Eylül 2010, 15:43:22



Konu Başlığı: El yordamı
Gönderen: Sümeyye üzerinde 06 Eylül 2010, 15:43:22
el yordamı

Zamanın dalkavukça attığı her çelmede yere kapaklanan, sahipsiz, yitik ve boşvermişliğiyle yaşama tutunan(!) soylu bir yadırgama bu. Evet evet.  Başka hiçbir açıklaması olamaz. Şimdi küçücük beyinlerine sığdıramadıkları anlam kargaşalarıyla yürürken, her adım atışta biraz daha, biraz daha süründükleri yararsız lakırdılar uçurumunun kenarından hangi devingen ünlem kurtaracak onları?

Her gün kahırdan bir elbise kuşanarak, yaşmak yapmayı bilmeyen narin ellerimle, sindirilmesi güç bir zorbalığı mekanizması bozuk eylemler eşliğinde karşılamak. Gerçek sürgün bu değil midir? Amacına uygunluğun dinginliğine alışamamışlık sızdırıyorsunuz göz kapaklarınızdan. Yavaşça soluklanıp sıkça yorulasınız geliyor. Adım atacağınız yerde, günü birlik korkularınız karşılayacak yine sizi. Tedirgin duruşunuza uzaktan göz kırpan bir yarasa, devasa bir boşluğa atılır gibi, sonsuzun kucağında oturan bir son'lu olduğunuzu fısıldayacak size. Hiç aklınıza gelmeyecek değil mi, gündüzün güzelliğinden çalıp gecenin yüzüne nurlar saçan varlığın sahihliği… Oysa öylesine yüce ki!

Ben tedirgin bir tavra bürünen sizi, belki çok eski bir hikâyeyi tozlu sayfalardan sökercesine okurken rastladığım şeye benzeteceğim; çelişki! Ve her çelişkide yiten bir ilişki olduğunu benden duymuş olacaksınız. Eğilip kulağınıza fısıldayacağım daha çok şey olacak. Boyunduruk altına alınamayacak kadar toy yanları da vardır yaşamın. Ve bu ancak serkeşçe söylenen bir söze eş tutulabilir.

Koca bir cümlenin içine sıkıştırılan hareketsiz ve yersiz durgunluğu yaşamın, sırıtırcasına seyr-i alem ediyor içimde. Ben şimdi bir yere oturmak, oturup kalkmamak, kalkmadan kalarak bakmak istiyorum yaşama uzaktan. Belki böylelikle, sabrın sıkça örülmüş ilmekleri arasından süzülüp gerçek boyutuna erişebilirim yaşamın. Ve daha derinlere inmek istedikçe, korkulası yanların göreceli birer kavramdan öte geçememiş olduğunu göreceğim. Gördükçe dirilecek, dirildikçe dirimin yüceliği karşısında eğileceğim.

 

O vakit sizler, küçülen varlığınızla serencam ederken üç boyutlu bir ayna karşısında, ben boyutların ötesine geçebilmişlik nedir, artık bunu biliyor olacağım. Kafanızda oluşan soru işaretlerinin kancasına takılmadan yürümeye çalışsanız da, her şeyi bilenin, bilgece sözlerinizin ötesine geçen çağrısı dolduracak kulaklarımı. Şuh sesli kadınlar geçiyorken rüyalarınız üzerinden ve siz şehvetvâri horultuları doldururken uyku aralarınıza, uykusuzluğumla boykot ediyor olacağım sizleri. Ta ki; geçip de gidilemeyen, gidip de dönülemeyen yolun bir adım ötesinde göz göze geleceğimiz güne kadar. Sorgunun yüzlerinize yansıtacağı korkudan tanınacağınız o günde, korku dolu bakışlarınızın göz bebeklerinizden bir an önce kurtulmak isteyişine şahit olacağım. Korku kelimesinin anlamı bir çığ gibi üzerinize dökülürken, ben uzaktan bakarak bu duruma, belki şunu düşünüyor olacağım tutarsızca;

 

Dünya! Boyunduruk altına aldın mı insanı, nasıl da güzelleştiriyorsun el yordamıyla…

 

ALINTI