๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Denemeler => Konuyu başlatan: ღAşkullahღ üzerinde 28 Mart 2010, 03:12:05



Konu Başlığı: Duyarak Yaşamak
Gönderen: ღAşkullahღ üzerinde 28 Mart 2010, 03:12:05
Duyarak Yaşamak 

Hayat; duyarak, bilerek, şuurlu bir şekilde yaşanırsa, o zaman hayat olur. Hayat bu çerçeve içerisinde yaşanmadığı takdirde, her ne kadar nefsî ve bedenî arzular burada tatmin olsa da, ruh ve vicdan daima ızdırap içinde kalır.
İnanan insan, hayatını iman ve ahlâk kurallarına göre tanzim etmelidir. Allah'a hesap verme şuuruyla hareket eden kişi fırtına da olsa, kar-kış da olsa veya rengarenk süslenerek yüzümüze gülen bahar da olsa, "Kahrın da hoş, lûtfun da hoş!" der, her halde hayatından memnun olur, huzur duyar.

Gönüller imanla süslenir ve o gönül sahipleri İslâmî prensiplerle uyumlu hale getirilirse, aile ve toplumun kendisini yıkabilecek fırtınalara karşı dayanıklılığı artar. O fırtınalar, çevreye zarar vermesine rağmen, mümine zararı çok az olur.

Dayanıklı ve kazançlı insan, muhasebesini yapan insandır. Muhasebesini yapan insan ise, yaşadığı hayatın hesabını yaptığı gibi diğer âlemin de hesabını yapandır.

Pasaportu ve vizesi olanlar, dünyada emniyet ve huzur içinde seyahatlerini yapıyorlar, gezip dolaşıyorlar, olmayanlar ise; bunlardan mahrum kalıyorlar. Gitme mecburiyetinde olduğumuz kabir gümrüğünde de, İslâmiyet pasaportu, iman vizesi ve amel-i sâlih vesikası soruluyor. Bu sorulara doğru cevap verenler; mutlak huzuru bulacak, cennet ve diğer nimetlere ulaşacaklardır.

Nice insan, sırat-ı müstakime açılan kapıyı bulma şerefine erdi. Bunlar, huzur ve sevinci yaşadılar. Pasaport ve vize alamayanlar, yollarda takılıp kalanlar, ruhî ve kalbî dejenerasyona maruz kalanlar ise huzur ve sevinci tadamadılar. Bazıları da, sıkıntı ve ızdırap içindedirler, kurtuluşları için rehber arıyorlar, bu kişiler aynı zamanda şefkate, merhamete de muhtaçtırlar. Bunlar; merhametsizlerin tuzağına düşmüş, kaybettiği adresini ve kimliğini aradığı halde bulamayan nesillerdir.

O nesillerin, ızdırap ve şikâyetleri, inanmış insanlara yönelik şöyle olacaktır: "Sizler gerçek kurtuluşun müjdesini aldınız. Tattığınız bu müjdeyi kurtulmak isteyenlerle paylaşmayı hiç düşünmediniz mi? Selin kucaklayıp götürdüğü bir kardeşinizi, elinden tutup kurtaramaz mıydınız?"

"Anne-babamız başta olmak üzere, imana, Kur'ân'a muhtaç insanlığın imdadına nasıl yetişelim." diye ciğeri yanan, yeni hidayete ermiş kardeşlerimizin de feryadına kulak vermemiz gerekir. Dünyanın dört bir bucağından seslenenler: "Niçin ve neden geç kaldınız?" diyerek çığlık atıyorlar. Bütün bu çığlıkları duyacak, yanıp yakılacak, imdada koşacak, yangından insanları kurtaracak, cennetin kapılarını aralayıp, yol gösterecek talihlileri bekliyorlar.

Aslında bu talihlileri, dünyanın dört bir yanında görüyoruz. Hiçbir beklentisi olmadan yola çıkan bu hizmet erlerinin hedefleri sadece O'nun rızasıdır. Bu rıza sevdalıları, insanların kalbine Allah (cc) ve Rasulûllah (sas) sevgisini vermeye, yaşayarak ve anlatarak onların ahiretlerinin kurtulmasına vesile olmaya çalışıyorlar. Yani, "Herkesin gönlü Allah sevgisi ile dolsun, hayatları iman ve ahlâkla süslensin, güzelleşsin, herkes birbirini Allah için sevsin, kimse kimsenin maddî ve manevî hukukuna tecavüz etmesin." diyorlar.

Bunlar, Allah'ın verdiği rızkın ve meşru haklarının dışında, dünyanın aldatıcılığına hiçbir zaman talip olmadılar. Arzuladıkları tek şey vardır ki, o da O'nun rızasıdır.

Başkaları neyin esiri olurlarsa olsunlar, rıza sevdalılarının tek isteği, hayatı duyarak yaşamaktır.

Ali Haydar POLAT