๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Denemeler => Konuyu başlatan: Sümeyye üzerinde 13 Eylül 2010, 15:43:34



Konu Başlığı: Dostun gülü
Gönderen: Sümeyye üzerinde 13 Eylül 2010, 15:43:34
DOSTUN GÜLÜ

Issız  bir mekanda kendimle söyleşmeyi yeğlerken yine çıkageldin. Her gelişinde namlusu geri  teptiği gibi  karanlığın, ümitsizliğin.. Karamsarlık bulutlarını dağıtıp fitilini ateşlediğin gibi umudun, aşkın, heyacanın. Bu kez gece yarısı bir bülten ve beni gözyaşlarına boğan kelimeler. Kelimeler  bizde soluk almadır bilirsin,  kelimeler bizde mücevherdir,  kelimeler bizde sorgudur, tartıdır. Şiir barınağında az mı harmanladın kelimeleri,  dağarcığında az mı heceledin. Her satırı kendinle hesaplaşma olan, her satırı kendimizle hesaplaşma olan, her satırı bir şairin  manifestosu olan bir bülten. Kendimizden kaçışın değil, kendimiz olmak için çabalayışın ayak sesleriydi ifadelerin. Yazgısı ne olursa olsun, yaşayacakları levh-i kalemde nasıl takdir edilir bilemediğimiz, başlangıcı ve sonu hayır olan  bir yol için  duada ve kıyamdaydık. Zor olduğunu bilerek, bugün takdir edilmediğini ve yalnızlığa terk edildiğini  görerek yola çıkmıştık. Emekleyerek ve ilkeler ortaya koyup, o ilkelere sadık kalarak yürüyüşe devam edecektik. Yazdıklarımız kadar yaşadıklarımız, kelimelerle ifade ettiklerimiz kadar duruşumuz da önemliydi. Müslüman olmanın gereği olarak, nasıl olmamız gerekirse öyle olacaktık. Yol haritamız belliydi ve zihni kargaşalar yaşamıyorduk. Neden yaşayalım ki, neden kalb-i emin olmayanların korkularını taşıyalım ki.?

 

 Yola koyulanlar özür beyan etmemeli ve gidecekleri menzil için emin adımlarla yürüyüşe devam etmeliler. Bizde öyle  yaptık ve yılmadan ve bıkmadan da devam edeceğiz. Gördüklerimiz, tanık olduklarımız var ki, sende büyüyen ıstıraba ket vuruyor, kimi zamanda her birimizi üzüyordu. Ana harterleri işgal edip, ara sokakları çıkmaza dönüştürenler ve  kendilerinden başka merkez tanımayanların  fıyakaları bozulacak, temsil ve takdir hakkının kendilerinde olmadığını yine de anlamayacaklardı. Şikayeti lütüf sayıp,  ele geçirdikleri küldişi kulelerden saman çöpü oklar atmayı hüner addedenler,  objektif bakışın tellalı, subjektif  iğnelemenin celladı kesilmişlerdi. İnsan yetişmiyor, sanat ve edebiyat kımıldıyor ama, şahlanmıyor. Şiir var ama  geleneğin armanağı şiir yok , mısra-ı berceste yok. Öykü  nerde.? Deneme nerde yazılıyor.? Araştırma ruhunu kaybetmemiş akademisyenler hangi gemi de yolculuk yapmaktadırlar.? Sadece sorular olsa  ne gam, sadece sorgu olsa ne gam. Sorgu sonrasında  topyekün yok çığırtkanlıkları ve  aranmayan sebebi hikmet. Feryad edeceğinize, yol açın, kulvar açın,  olması gereken konusunda  fiili adımlar atın. Adım atmak yok, öncü olmak yok,  biz varız ve başkası yok anlayışında ısrar var. Sonra da tevazu gösterip hizmeti şahsiyetin önüne alanlar iğneyle kuyu kazar gibi bir şeyler ortaya koyunca rahatsız olmak. Haksız  ve yersiz mukayeseler, urbası gurur ve kibir kokan diklenmeler.

 

Gece bülteni bende mahfuz, ama bilmeni istiyorum ki, sanal dünyanın  hiçbir disipline tabi tutmadan harcadığı yetenekler ve kendi  hazırladıkları sahifeleri genelde kendileri okuyan veya farklı üsluplarla her yazılanı sanat- edebiyatla ilişkilendirenler, bu selin karşısında direnen ve geleneği koruma altına alan, bu geçiş döneminde varlık mücadelesi verenleri şükranla anmak yerine yok saymaktadırlar. Bu sağnağı görmeyenler, belli bir disiplin içinde çalışmalarını sürdüren, verdiği ürünlerle soylu bir yürüyüş yapanları da görmüyorlar. Nedense görmezden gelmek gibi bir davranış erdem sayılır oldu. Birilerine eziyet olsun diye değil belki, ama kendi varlıklarının gölgelenmesinden korkuyorlar. Sonrada, sofrada tuzu -biberi bulunmayanlar hesaba çekiyor, yılgınlık kapısını araladıklarını bile fark etmiyorlar. Bugün zor şartlarda kültür ve sanat faaliyetine katkıda bulunan, sanaldan kopardıkları yeteneklere kendilerini fark ettirenler ve bunun maddi-manevi külfetine katlananlar tüm olumsuzluklara rağmen  ürünler veriyor, bir kıvılcım bile olsa aydınlatmaya devam ediyorlar.Yıllardır bu çaba ve gayretle yol alanları kutlamak, takdir etmek düşüyor bize.

Fetret de bir doğum haberidir. Kimi susuşlar, beyhude konuşmalardan çok hem de çok evladır. Güzel insan, çehresi nur, yüreği Ortadoğu ve sözü yunus olan. Kelimelere yüklediği hasleti kimliğine de nakşeden alperen. Susuşun kardelen olunca bekliyoruz. Gurbetini yok saydığımız acılardan feragat ediyor, ufka kilitlenen hasretimizi dindirecek günleri sayıyoruz.

Durman

Şair

Diploması okumak olan bilge.

Şimdilerde yine kendini sorguluyor.



Şeref AKBABA