๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Denemeler => Konuyu başlatan: ღAşkullahღ üzerinde 28 Mart 2010, 03:37:44



Konu Başlığı: Dikkatli Bir Hayat
Gönderen: ღAşkullahღ üzerinde 28 Mart 2010, 03:37:44
Dikkatli Bir Hayat 

(http://www.sizinti.com.tr/images/konular/308/24.jpg)

Gül, menekşe, lâle, sümbül, yasemin ve diğer çiçekler mevsiminde yüzümüze güler, bir müddet sonra vazifelerini gelecek nesillere bırakır giderler.

Sabahları bize merhaba diyen Güneş, akşamları veda ederken, Ay başını çıkarır ve selâm verir. Bulutlar, bir kumandandan emir alan askerler gibi başımızın üzerinde resmi geçit yapar, yeryüzündekilerin yüzünü güldürür, sonra çekilir gider. Dünyaya gelmemize vesile olan anne-babalarımız bir gül gibi bizleri koklar, sever, öper, okşar, bütün sıkıntılarımıza katlanarak bizi büyütür, ardından maddî-mânevî varlıklarını bizlere emanet ederek bu misafirhaneyi terk eder giderler.

Ömür yapraklarımız her gün kopmakta.. süratle Allah'ın huzuruna gitmekteyiz. Biz istesek de dünyada duramıyoruz, sevkiyat devam ediyor. Bizi sırtında taşıyan dünyamızın da ömrü kısalmakta, o da süratle ilâhî emre inkiyâd içinde bir sona doğru yol alıyor.

Mülkün hakiki sahibi Allah, mülkünde dilediği gibi tasarruf etme yetkisine sahiptir. Bize emanet ettiği hayatı O'nu hoşnut edecek şekilde değerlendirmek bize düşüyor. Bulunduğumuz konumun hakkını vermek için, bin bir tuzakla yolumuzu kesmek isteyen şeytan ve nefsin esiri olmamamız ve engellere takılmamamız gerekiyor.

Yaratılanların en şereflisi olan insan, üstün meziyetlerle donatılmış, paha biçilmez uzuvlarla süslenmiş, kâinat âdeta onun için yaratılmıştır. Her şey ona selâm durmakta, bütün nimetler onun üzerine yağmur gibi yağdırılmaktadır.

İnsan eşyayı değerlendirme kabiliyetine sahip kılınmış; ama o bu kabiliyeti Allah hesabına değerlendirmeli, amel-i sâlih, hakkı tutup kaldırma, emr-i bi’l-maruf nehy-i ani’l-münker (iyiliği emredip, kötülüklerden sakındırma) vazifesinde her türlü sıkıntıya katlanabilmelidir. Bu haliyle insan, melekleri geride bırakır ve ulvi âlemlerin, Firdevslerin namzedi haline gelebilir. Fakat o, bu cevherlerin kıymetini bilemeyip, suiistimal ettiği zaman da, bedenî arzularının esiri haline gelmekte, zillete mahkum olmakta ve esfel-i sâfilîne düşmektedir.

İnsanın böyle bir sefalete ve talihsizliğe düşmemesi için, kendisini mükemmel cihaz ve hissi cevherlerle süsleyen Rabb'ini bilmesi, sevmesi O'nun emir ve yasaklarına uyması gerekir. Zira insan, kâinatı hüküm ve tasarrufunda tutan Allah'a muhtaçtır. O, acz ve za'fını kabullenip, hâliyle, kavliyle bütün ihtiyaçlarını Rabbü'l-âlemin'den istemeli, şerlerden O'na sığınmalı ve her hâlükârda halini O'na arz etmelidir.

A. Haydar POLAT