> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > Edebiyat Eserleri > Makale Dünyası > Denemeler > Dünyevileşme Girdabı
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Dünyevileşme Girdabı  (Okunma Sayısı 1051 defa)
19 Mayıs 2010, 18:37:14
ღAşkullahღ
Muhabbetullah
Admin
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bay
Mesaj Sayısı: 25.839


Site
« : 19 Mayıs 2010, 18:37:14 »



Dünyevîleşme Girdabı

Dünyanın yanağına tutkulu öpücükler kondurdukça içindeki arzu ateşi harâretini azaltacak sanıyordun. Oysa dünyaya her yüz verişin, dâvetkâr bahçesine her koşuşun, içindeki heves alevlerini daha da azdırdı. Bunu önceleri biraz biraz sezmeye, sonra da yakıcı bir gerçek hâlinde hissetmeye başladığında yol ayrımındaydın. Ya tamamen boyun eğecektin arzuna, ya da önüne baraj kurulmuş bir ırmak gibi onu kontrol altına alacak ve bu ırmaktan iç topraklarına bilincinin mârifetiyle gerektiği kadar su verecektin. Sen hangi yolu tuttun?

Yıllar boyu bu iki tercih arasında gidip geldin, gidip geldin de, gâh birinin dikenli, hatarlı çıkmazlarına sürüklendin; gâh diğerinin esenlik verici meltemlerine bağrını açtın. İnsan, bile bile bıçak sırtında yürür mü? Sen yürüdün, ne bu yanın esenlikli bahçesine atabildin kendini tamamen; ne o yanın dışı alımlı içi tuzak dolu sokaklarına teslim oldun. İnsan, hayatı boyunca derleyip özümsedikleriyle, duygu ve düşünce yoluyla aldıklarıyla kendini aşabilir. Değil mi ey nefsim!

Okul yıllarında pek çok şeyin kabuğunda dolaşıyordun, özüne inemiyordun. Çok okuyordun, okuyordun da okudukların, yediğin-içtiğin şeyler gibi tâ kılcallara kadar yayılamıyordu. Sadece avluda, eşikte oyalanıp uçuyordu. Bir şeyler anladığını, kavradığını sanıyordun da bu sathî özentiden öte gitmiyordu. Okudukların ruhunun ücralarına dengeli dağılmayınca da dünyada olup bitenlerin arka plânını, ayrıntılarda gizli incelikleri yakalayamıyordun.

Ama nihâyet senin de içine bir şeyler damlamaya başladı, geç de olsa anlamın kıyısız denizine ayaklarını sokabildin. Biraz daha sınırlarını zorlayıp bu denizi kulaçlamaya başladığında neler neler hissettin, ne derin ruh hâllerine büründün de kendini kimsenin kolay kolay erebileceğini sanmadığın bir duyarlık katında buldun. Oysa ne kadar ilerilere varırsan onun da ilerisinin olduğunu bilemedin. Bir ucu olmayan anlamlar denizinin hangi sığ sahilinde olduğunu sezemedin. Kendini bütünüyle kaptırdın da bunca iç yolculuğuna, bunu hep kendi mârifetin sandın. Senin attığın her adıma karşılık ey nefsim on adım ödüllendirildiğini bilemedin. Cılız çabalarına karşılık ne büyük ihsanlarla kuşatıldığını, minik sezgi hamlelerinle ne idrak bulutlarıyla sarıldığını… Sen bunu bilemedin ve nimetin büyüklüğünü ve gerçek kaynağını bilemeyince de şükrünü, minnet borcunu edâ edemedin.

İnsan, berrak bir aynadan seyreder gibi iç dünyasının kontrol edebilseydi firesiz bir iç yolculuğu başlatmada dirâyet gösterebilirdi; oysa kalbin madde gibi ele avuca sığar tarafı yok. Kendini her şeyin merkezi sayan kalp cılız ışığının yanında güneşi bir tarafıyla görseydi ne yapardı. Ey nefsim! Sana hakikat göklerinden bazı parıltılar gösterildiyse, bin gözün de olsa görmeye güç yetiremeyeceğin yıldızların, güneşlerin varlığı ya! Hakikat güneşinin bir huzmeciği bize hissettirilseydi ve en önemlisi biz bu buluşmayı hak edecek bir kalb ve ruh olgunluğu gösterebilseydik bunca yanılma/yalpalama, gölge varlıklarla bunca oyalanma olur muydu?

Ey nefsim! Vücut, tazeliğini yitirdikçe ruh yeni basamaklar çıkmalı değil mi? Yaratılışın sırrı gereğidir, insan yıl yıl eksiltirken ömür kumaşını, ruh olgunluğunu tamamlayan parça buçuklar bir araya gelir. Yani bedenin alımlılığını yitirip güçsüz düşmesi ruha yarar. Bir taraftaki bozulma, eksilme öbür tarafta ruhun eksiklerini tamamlar. Bu gerçeğin sana ağır gelen yükünü omuzlamaya hazır mısın? Yoksa kıymetsiz cam parçacıklarına yansıyan ufacık parıltılarla mı avunacaksın?

Seni dış görünüş bakımından gözden çıkaran ve kenara iten dünyaya karşı iç dünyana sığınmayacak mısın? Dünya pazarında tahtın sarsıldıkça mavera duygusuna sarılmak yerine kaybetmekte olduğun geçici şeylere mi yanıp duracaksın? Sendeki bu esrik hâl keşke tamamen mâverâ duygusundan olsaydı. Oysa cılız bir yürek sefasını varlığının en derin en yoğun istiğrak makamı sanıyorsun. Gerçek istiğrakı bir kıyıcığından bile hissedebilsen acaba nasıl bir çılgınlık hâli sergilersin ey nefsim?

 M. Said Türkoğlu

[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Dünyevileşme Girdabı
« Posted on: 28 Mart 2024, 19:50:41 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Dünyevileşme Girdabı rüya tabiri,Dünyevileşme Girdabı mekke canlı, Dünyevileşme Girdabı kabe canlı yayın, Dünyevileşme Girdabı Üç boyutlu kuran oku Dünyevileşme Girdabı kuran ı kerim, Dünyevileşme Girdabı peygamber kıssaları,Dünyevileşme Girdabı ilitam ders soruları, Dünyevileşme Girdabıönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes