> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > Edebiyat Eserleri > Makale Dünyası > Denemeler > Can düser can yeserir filistin
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Can düser can yeserir filistin  (Okunma Sayısı 803 defa)
03 Eylül 2010, 13:29:07
Sümeyye

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 29.261



Site
« : 03 Eylül 2010, 13:29:07 »




CAN DÜŞER CAN YEŞERİR FİLİSTİN

2009’a iç dünyamı parçalayan karmaşık duygularla girdim. Siyonist İsrail rejiminin, mazlum, müdafaasız Gazze halkına uyguladığı zalimlikten daha zalim katliam, yüreğimi yakmıyor bütün bir insanlık adına vicdanımın dayanma sınırlarını yerle bir ediyordu. Düşün mü, konuş mu, sus mu, unut mu? Bir konferans için seyahatteydim. Üstelik hasta, yorgun, bitkindim. Beni asıl takatsiz bırakan şahsi derdim değil, haber bültenlerine düşen acımasız bombardıman görüntüleri, parçalanmış çocuk ve bebek resimleriydi. Konuşacaklarımdan çok dimağımda merhum Âkif’in ‘Çanakkale Şehitlerine’ şiirindeki o dizeler dönenip duruyordu.

 

‘Ölüm indirmede gökler, ölü püskürmede yer,

O ne müthiş tipidir: Savrulur enkaz-ı beşer…

Kafa, göz, gövde, bacak, kol, çene, parmak,

Boşanır sırtlara vadilere, sağnak sağnak’

 

Meğer Çanakkale Gazze imiş bir yönüyle. Öyleyse Gazze üzerinden oluşturulan hat da geçilmez sınırı olmalıdır var oluşumuzun. Ve bu azap ve bu kezzap yangınında, kendimi elinden bir şey gelmemenin sefilliği içinde hissediyordum. Ağlamayı geçiriyordum. İçimde zehirli bir yılan gibi kıvranan çaresizlik duygusu, hiçbir şey yapamama mahcupluğuyla birleşerek, varoluşumun tıkanmaya ramak kalan aşamasında tüm sığınaklarımı, tüm koruganlarımı yıkıyor muydu? Bulunduğum her mekânda duvarlar üzerime yıkılıyordu. Amaçlanmış, hesaplanmış neticeleriyle göz önünde duran başka bir gerçek ise, önce Müslümanların sonra bütün dünya kamuoyunun öğretilmiş çaresizlikle edilgileştirildiğiydi. Kendi gölgesinden bile ürken sinik, pısırık insanlar olmamız istenmişti, istenmektedir. Ölüyoruz. Öldürülüyoruz. Göz önünde olan kimi sözde aydınlarımız ise; güçlü, kendine güvenen, özgür, coşkulu bir var oluş iradesi yönünde zihinsel ve eylemsel yoğunlaşmanın öncüsü olacakları yerde, ölümümüz üzerine neredeyse fantezi çeşitlemeler, çözümlemeler yapmayı entelektüel çaba sayıyor. Sözüm ona bazıları da teslimiyetçi ve yenilgi psikolojisi içinde avunmalarına, çeşitli teselli yolları, gerekçeleri bulmanın teorisini yapıyor. Onlar; ülkenin, tarihin, toplumun akışından ısrarla ayrı durarak yalnızlaşmanın, kendilerine seçkin bir ayrıcalık kazandıracağı vehmi içinde mutlu olmayı yaşam biçimine dönüştürmüşlerdir. Oysa gerçekler çoğu zaman gizlenemeyecek kadar göz önündedir ve tuhaftır ki, bazen göz önünde olanları fark etmeyecek ölçüde kendimizi gizleriz. Acı ve ıstırabı bile sahici anlamda duyamayışımın vicdanımı teskin ediş gösterisini yapamadım. Ruhumun böyle bir fiyakaya ihtiyacı yoktur, hiç olmadı. Varlığımı anlamlı kılan ruhumun çok derininde bir yerim, yanıyor, kanıyordu. Ağlayamazdım. Endülüs’ten sökülüp atılırken Gırnata’nın talan edilmesini çaresiz gözlerle izleyen 2. Abdullah’a annesinin ibret alınacak sözü geliyordu aklıma: ‘Erkekler gibi savaşamadın, git şimdi kadınlar gibi ağla!’

Konuşmaya değerli dost Abdulkadir Gültekin şiirinden bir bölümle başladım.

 

‘Filistin toprakları yağmur beklerken

Kan kokuyordu

New York balkonlarında beyaz kadınlar gülüyordu

Azrail gelmese de çocuklar ölüyordu’

 

‘Kurmak istediğim daha iyi, barışçıl bir dünya temennisi içeren tüm cümleler tasarlanmadan daha, insanlığın beton soğukluğunda kaskatı kesilmiş vicdansızlığının duvarlarına çarpıp tuz buz oluyor. Bugün Gazze’de ölen sadece suçsuz günahsız çocuklar, kadınlar, zayıf, savunmasız bırakılan bir halk değil yeniçağın duygusuz yenidünyasıdır, topyekûn insanlıktır… Şimdiye kadar yalanı hakikat gösteren etkili zihinsel illüzyonlar marifetiyle, zayıf bırakılmış kişilikler üzerinde baskın bir mantık kurmuş gözükse de, açık bir soykırımın arkalanıp cesaretlendirilmesinde sakınca görülmeyen bu saatten sonra, modernizm; tüm kurumsal, kuramsal unsurları ve değerler sistemiyle fiilen çökmüştür. Umulur ki, Gazze’de dayanmanın ve direnmenin imkânsız zorluğunu göğüsleyerek soylu bir şekilde can olup toprağa düşen inanç ve umut, bütün bir yeryüzünde canlı bir bilinç olarak dirilsin.’

 

Döndüğümde soluğu değerli Filistinli Dostum Muhammed’in yanında aldım. Gelen son haberleri benimle paylaşırken umudum direniş bilenmeye başladı. ‘Çok zor durumdayız’ dedi, ‘Ama gök alev olup üstümüze devrilse, yer çökse bile inancımızla bütünleşmiş varlık irademizden asla vazgeçmeyeceğiz. Direniş özgürlüktür. Gazze Sahabe-i kiramın Mekke’de yaşamak zorunda bırakıldığı zulmün, sonrasında Bedir’in, Uhud’un güncellenmesidir’ dedi. Biz görevimizi yapacağız. Bu zaten sonlu ve sınırlı olan dünyada zulme asla buyun eğmeyeceğiz. Onlar belki bizi öldürebilirler, ama yenemeyecekler. Onlar ölü yaşıyorlar, biz yaşamı ölüyoruz. Kanımız, hem bu dünyada hem ahirette mutmain, huzurlu, haysiyetli hayatların can suyu olacak. Dayanılmaz, dünya gözüyle bakıldığında müthiş feci gözüken bu olaylardan mutlaka bir hayır çıkacak. Çünkü biz inanıyoruz, çünkü biz samimiyiz. Hayırlı neticeler çıkmaya başlamıştır da. Görünürde Filistin’de ölüyor ama diğer bütün Müslüman coğrafyalarda diriliyoruz. Kalbimiz bütünleşiyor, acımız, heyecanımız, öfkemiz, umudumuz birleşiyor. Kimileyin bütün kelimeleri yutan kopkoyu sessizlikle, kimileyin bütün anlamları/amaçları yerle bir eden çığlıklar, şiddetli bir deprem etkisiyle yıkılan insanlığın altında ezilmiş, bastırılmış, kuşatılmış haliyle de olsa vicdanımızın kalan son sesiyle birleşmelerimiz; onurun, zulme karşı direnmenin bilincini anıtsallaştırıyor. Bu çerçevede konuşuyoruz. Onarılmaya muhtaç olan benmişim gibi -ki öyle- o beni teselli ediyor. O benim şuurumu ayakta tutmaya, sabra ve sükûnete yönelmeme yardımcı oluyor. Cihad meğer nasıl da olgunlaştırırmış insanı. Zorluklar, sıkıntılar nasıl bilgeleştirirmiş meğer. Bu arada çok önemli bir notu sizinle paylaşmalıyım: yeryüzünün gördüğü bu en vahşi katliamına rağmen biliyor musunuz Gazze’den bir tek kişi bile dışarıya çıkış yapmamış, aksine üç bin kadar Filistinli giriş yapmıştır. Bu veri, en zalimce öldürmelere meydan okuyarak yaşama ve onura tutunmanın, idrakleri donduran canlı kanıtı olmalıdır. Filistin’de yaşama gücü ve ısrarı bütün ölümleri önemsizleştirecek kadar büyüktür. Bu büyüklük karşısında hiç olmazsa saygı duyulmalı, buradan başlayarak o çok anlamlı ve amaçlı yaşamlar(ımız) sil baştan gözden geçirilmelidir. Filistin’de yaşamla ölüm, dünyayla ahiret arasındaki sınır kalkmış gözükmektedir.

 

18 Ocak’ta Sıhhiye’de Miting yaptık. Alan hıncahınç doldu. Gördüğüm kadarıyla bu doğrudan doğruya milletin mitingiydi. Uzak yakın birçok ilimizden katılımlar vardı. Türkiye dinsel, duygusal, tarihsel ve insani boyutlarıyla sorunu üstlenmiş, Gazze’yi bağrına basmıştı. Kadınlar, genç kızlar, delikanlılar, analar, babalar, öğrenciler, memurlar, hâsılı Türkiye’nin hemen her profilinden insanlar oradaydı. Bu nokta meseleyi bütünüyle bir halkın sahiplenmesi bakımından önemlidir. Atılan sloganlar, açılan döviz ve pankartlar Gazze’nin insanımızın şuuruna yaptığı aşıyı çok net ifade ediyordu. ‘Her yer Gazze, Hepimiz Filistinliyiz’ ‘Teslim olmayacağız, direneceğiz’ ‘Müslümanlar Kardeştir’ ‘Türkiye’den Gazze’ye bin selâm’ ‘Dayan Filistin geliyoruz’ ‘Lailâheillallah’ Türkiye’nin mazlum ve onurlu Filistin halkına kardeşlik duygularıyla destek vermesi, Siyonizm’in sindirdiği insanlığın ceset sessizliğini protesto etmesi önemsenmelidir. Oysa bu alanlarda sıkılı yumrukları, tetik çekmeye hazır parmaklarıyla öfkeyi çalkalanan gençliğimiz, insanımızın ruh dokusuna uymayan tuhaf sloganlarla kendi ölümlerine, birbirlerini öldürmeye az mı savrulmuşlardı! Bizi bizle vurmuşlar, kefenimizi bize biçtirmişlerdi. Bu top(ar)lanmayı önemli kılan tarihsel ara sonuç, doğrudan kendimizi tanımlayacak inanç ve kültür kodları etrafında bütünleşmiş bir tepki ortaya koymamızdır. Türkiye halkı ve iktidarı ile ilk defa ciddi manada kişilikli bir tavır takınmıştır. Bu eksende halkla iktidarın bütünleşmesini, yakınlaşmasını hayati derecede önemsiyorum. Bu yaklaşımları küçümseyici yaklaşımlar hiçbir surette ne haklı ne de doğru gerekçelere dayanmaktadır. Bu toplantının önemi Filistinli dostum Muhammed’in işaret ettiği gibi içinden bir hayır çıkarmasıdır. O hayırlardan biri şu olmalıdır: Türk insanı, bütün bir İslâm âlemi, imanı ve cihadı ciddi manada değere dönüştürmeye başlamıştır. En az yüz yıldır inancını, güvenini, aşkını yitirmiş bir güruh olarak adeta canlı cenaze gibi yaşadık. Merhum Âkif’e ‘His yok, hareket yok, acı yok leş mi kesildin/ Hayret veriyorsun bana sen böyle değildin’ dedirten, zillet içinde yaşamayı kabullenmenin izzetli duruşta uyandırdığı infial değil midir? Böyle bir hissizlik karşısında Ziya Gökalp bile çileden çıkmış ‘Durma Vur’ şiirinde şunları söylemişti:

 

‘Durma yunan durma kibrini artır!

Türklüğün başına hakaret yağdır!

Uyuyan bir kavme bu zillet azdır,

Vur eski kölesi utandır onu!

Bırakma uyusun, uyandır onu!’

 

Akla hayale gelmedik oyunlarla, oyalamalarla, başına vurula vurula varlığı felç edilmek istenen bir millet nihayet uyanmaktadır. Vurulup tertemiz alnından uzanmış yatan bir neslin; aklı, ruhu, benliği darmadağın edilmiş çocukları nihayet uyanmaktadır. Kadınıyla, kızıyla, yaşlısıyla, gençliğiyle bir millet uyanıyor. Bir sabah yankıyor karanlıkta hissediyorum. Bir deprem yürüyor köhnemiş çağın damarlarına, yıkılıyor zamanın zulüm uygarlıkları, hissediyorum. Bir mavi rüzgâr esiyor mevsimler arasından. Ve ‘Bir bayrak rüzgâr bekliyor’ Ben orada bunları görür gibi oldum. Dostlar bu uyanışa sevinmeli; insanlığın, erdemin, onurun, merhametin, barışın düşmanları ürkmelidir. Evet, fırtınaları, soğuğuyla uzun sürmüş bir karakışın ardından değerlerimiz yenilenmekte, yenilenen bir algıyla yaşama katılmaktadır.

 

Gelişmeler Türkiye’yi köklü etkileriyle yönlendiren bir mahiyet kazanmıştır. Hadiselere ümitsiz, bedbin bakm...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Can düser can yeserir filistin
« Posted on: 26 Nisan 2024, 00:01:12 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Can düser can yeserir filistin rüya tabiri,Can düser can yeserir filistin mekke canlı, Can düser can yeserir filistin kabe canlı yayın, Can düser can yeserir filistin Üç boyutlu kuran oku Can düser can yeserir filistin kuran ı kerim, Can düser can yeserir filistin peygamber kıssaları,Can düser can yeserir filistin ilitam ders soruları, Can düser can yeserir filistinönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes