๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Denemeler => Konuyu başlatan: Sümeyye üzerinde 03 Eylül 2010, 13:08:24



Konu Başlığı: Bir ben birçok benim
Gönderen: Sümeyye üzerinde 03 Eylül 2010, 13:08:24
BİR BEN... BİRÇOK BENİM

Bir panorama çiz bana inceden

Gül suyu koksun, tarihten bir kadim
 
 

 

Var olanla başladı her şey…

 

Gönüllerden silindi önce, çizgi belirsizleşti.

 

Olmak adına oldum sanıldı.

 

Belirsizlik hâkim oldu, su bulandı.

 

İnsan, sonuca, amaca, var olmuş olana, her şeye sebep aradı.

 

Bir tek varlığının sebepsizliğine inandı.

 

Tanrı olmaya bile kalktı da öylece durdu.

 

Böylece yapılan işlerin, gösterilen çabaların, ortaya konulan fikirlerin neye hizmet ettiği, ölçülemez bir hâl aldı.

 

Sebep aramak sebepsizliğe götürdü, şaşkınlık yaşadı bir zaman insan.

 

Bunun bile sebebi arandı da bulunamadı…

 

Yapılan bir işin arka planında gösterilen dokuz yüz doksan dokuz gramlık hikmet sorgulanarak, kıymetsizleştirildi her şey…

 

Ortaya konulacak bir gramlık mahsul ise önemsizleştirildi.

 

İnsanlık, boğuldu sebep-sonuç yumağında.

 

Özgür düşünemez oldu.

 

İdeolojilere sığdırılarak kalıplara döküldü düşünceleri, ortadan kalktı çeşitliliği…

 

İzmler idrakimize giydirilmiş deli gömlekleridir, diye haykırdı Cemil Meriç.

 

Kriter odaklı olmak…

 

Atasözleri…

Atalarımızdan insanlığa bırakılmış armağanlardır.

İnsanlık için oldukça önemli olan, sosyal, psikolojik manalar içeren, anlamı derinlerden gelen, o derinliği bir cümleyle yüzeye çıkartabilen sözlerdir.

Uzunca bir zaman, yaşanılmış ve tekrarına lüzum görülmeyen ve tekrarı, zaman kaybı, hatta acı olabilen olayları yaşayıp tecrübe etmemek için sonraki nesillere bırakılmış incilerdir...

Yaşanılanların tekrar tecrübe edilmesine gerek yoktur diye bas bas bağırır insanlara.

Her biri bir kriter olmak özelliğine de sahip olması bakımından felsefi özelliği ile de karşımızda durmaktadır. 

 

İçinde bulunduğumuz süreçte gördüklerimiz, uzun bir tecrübenin sonucu değildir elbette. Öncesine bakarak, günümüzü irdeleyememek açıkça, insanlığa tecrübelerin önemsenmediğini göstermektedir.

Her çağda tekrarlanan ve tekrarlanmakta olan, basiretsizlikten değil de kritersizlikten oluşan, oluşturulan, bir şiar edinemeyen düşünceler bile tartılmadan damıtılmadan ortaya çıkarak yaşam alanı buldu kolayca kendine.

 

Kafalar karıştı, yanlışlar yumak haline geldi…

Her çağda tekerrür etti, tekrarlandı. 

 

“Tarih bir tekerrürdür” denilenin aksi olamamıştır insanlık,

Kendini aşan bir irade ile ölçüsüzlük ekseninde, hatalarını sebebe indirgemiş ve her hataya bir sebep teşkil etmiş böylece psikolojik rahatlama ile tatmin olmuştur her çağda.

 

Üç ilahi kitap da, tekerrür eden yanlışları anlatmaktadır.

İnsanların ısrarla ortaya koyduğu hataları…

Yanlışlar cihet değiştirse de insanlar yönünü değiştirmemiştir günümüzde… 

Yaşadığımız yüzyılda da bu böyle devam etmekte ve neredeyse her alanda tekerrürün aksi olunamamakta…

 

Böyle bir kriter de konulmak istenmemekte.

 

Edimlerindeki farklılık, paradoks ve gittiği yönü bile kestiremeyen tıkanmış bir bakış ile kriterlerini oluşturamamanın boşluğu, kendini özgür hissettirdi insanlığa. Özgür olmak adına ortaya çıkan, kendi varlığı gibi nedensizlik ile açıkladığı dış dünyaya hükmetme ile güçlü olana gücü kullanmak haktır anlayışı birbirini besledi.

 

Çirkinleşti insanlar, boğdu insanlığını, öldürdü ruhunu.

 

İnsan kendini maymun yaptı da tanrılaştı kendince bir zaman sonra…

Nietzsche insan tanrıyı öldürdü diyerek elveda dedi hayata…

 

Tevrat Babil Kulesi hikâyesinden bahseder, abideleşen bir eserle insanlar tanrıya ulaşma/tanrılaşma isteğini ortaya koymuşlardır hikâyede.

 

İnsan düşünen, pratiğe döken, sınamalarla öğrenen, doğruyu aklıyla tartan, sürekli değişen bir dünyada değişikliğin amili olan, yaptıklarıyla ortaya koskoca bir tarih bırakan vb. özellikleri ile kendini “ben”, yaptıklarını “benim” diyerek okşamıştır ruhunu…

 

Var olmanın kriteri nedir sorusu zihninde yankılanırken insanın, sorgulamaktan kaçmış sorgulanmayı da bertaraf etmiştir kendince…

 

Kriterin odağında yaşamak…

 

Ürettiğimiz her düşüncenin, pratiğin; geçmişin, geleceğin, uzak-yakın maddi-manevi her şeyin bir kriteri olmalıydı ve bunlara kriter konulmalıydı…

İnsanı amacına daha yakın tutacak bir zaruriyetin icabındandır kriter odaklı yaşamak.

Uzun soluklu olarak, düşüncede-pratikte var olmak, muhasebe yaparak düzeltme imkânı bulmak ve tek nefeslik ömür değil, bir ömür nefesin hakkını vererek yaşamak, çizgide olarak durduğu yeri bilmek…

 

Kriter ve paradigma

 

Kriter odaklı bir paradigma kendini uzun soluklu yaşatır ve kendinden besleyebilir insanları. Her yaşanılan düşünce sistemli değil, her sistem bir kriter değildir.

Sebeplere takılıp kalmamak…

Bugünün tekrarı yok.

Yarına ertelemek de doğru değil.

Yaşadığımızı bir elekten geçirerek muhasebesini yapmalı, kritiğini yapabilmeli, varlığa bir anlam çizgisinden bakabilmeli, olmuş-olacak olanları bu pencereden değerlendirebilmeliyiz…

 

‘Benim’ değil,’ ben varım’  diyebilenler…

‘Hakikatin kriterini taşıyorum’ diyebilenler…

Kimler?


| Üzeyir SÜĞÜMLÜ