> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > Edebiyat Eserleri > Makale Dünyası > Denemeler > Bir Mübarek Sefer
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Bir Mübarek Sefer  (Okunma Sayısı 967 defa)
25 Mart 2010, 16:34:10
ღAşkullahღ
Muhabbetullah
Admin
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bay
Mesaj Sayısı: 25.839


Site
« : 25 Mart 2010, 16:34:10 »



Bir Mübarek Sefer 

Hac

Yaşı ve yaşadıkları ne olursa olsun bir mü'mine tekrar çocuk saffeti kazandıracak amellerden biri de hacdır. Hac; kasdetme, yönelme, ziyarette bulunma demektir. Istılâhî manasıyla ifade edecek olursak hac, ibadet maksadıyla, hususî bir zaman diliminde Arafat'ta bir süre durmak, daha sonra Beytullah gibi bir kısım yerleri usûlüne göre ziyaret etmektir. İhram; haccın şartı, vakfe ve tavâf ise onun rükünleridir. Aylar öncesinden başlayan hazırlıkları ve yıllar sonra bile devam eden tesiriyle hac, âdeta dünyalıların semavî bir yolculuğudur.

'O'na varmaya gücü yeten kimsenin Kâbe'yi tavâf etmesi, Allah'ın insanlar üzerindeki hakkıdır.' fermanıyla farz kılınan hac, âyetin ifade ettiği gibi Allah'ın hakkı olarak ve Allah rızası için eda edilmelidir. Bununla beraber, Rasul-i Ekrem Efendimiz (sas), insanların zaman zaman bu asıl gâyenin dışına çıktıklarını ve çıkacaklarını görmüş, Ahirzamanda hacca dört grup halinde gidileceğini ifade etmiştir: Rical-i devletin, tenezzühe çıkan bir turist edasına bürüneceğini; zenginlerin, ticaret yapıp mallarına mal katma gâyesi güdeceğini; fakirlerin, şefkat ve merhamet atmosferini kullanarak daha iyi dilenmeyi düşüneceğini ve güzel Kur'ân okuyan, âlim kimselerin de, gösteriş ve riya, başkalarına seslerini ve şöhretlerini duyurma ve ilm ü irfanlarını gösterme çabasında olacaklarını söyleyerek, hac ve umrelerini yalnızca Allah için yapmaları hususunda ümmetini ikaz etmiştir.

Hac bir okuldur. Dünyadan tamamen tecerrüdü, cismanî hazlardan bütün bütün sıyrılmayı resmedercesine binası dik yamaçlar, sert kayalar ve siyah taşlar arasında ikame edilmiş bir okul. Bu kısa süreli ama pek tesirli mektep; deniz kenarında, yeşil ve mavinin bütün tonlarının görülebileceği bir sahilde bina edilmemiş de, imtihanın bir sırrı olarak celâl tecellilerini üzerinde barındıran Mekke'nin mehîb atmosferinde kurulmuştur. Buradan mezuniyetin bir manada ebedî saadet beraatı almak olduğunun farkına varanlar, diploma alacak talebelerden biri olabilmek için senelerce dua eder, hazırlanır, Kâbe'nin ve haccetmenin havasına girerler. Girerler de geçmek bilmeyen aylar, haftalar ve günlerden sonra, halis bir niyet, helâl kazançlarından temin ettikleri yol azığı ve arkada kalanlarla helâlleşip kul haklarından kurtulmanın verdiği iç huzuruyla kutlu beldelerin yolunu tutarlar.

Eğer siz de araya araya O'nun izini bulmak, izinin tozuna yüz sürmek arzusuyla yola düşenlerden biriyseniz, çoktan dünya ve cismaniyete dair her şeyi kalbinizden çıkarıp attığınızın remzi ihramınıza bürünür, makam, mansıp, şan ve şöhreti unutarak kullardan bir kul edasıyla bembeyaz, bereketli ve ruhanî bir yolculuğa başlarsınız. Bu kutlu seferde en çok duyacağınız söz, 'yâ sabır hacı, yâ sabır'dır. Sabra gerçekten çok ihtiyacınız olacaktır. Geçmek bilmeyen saatler, sonu gelmeyen yollar, ateşîn bekleyişler ve şeytanın gözümüzde çirkinleştirdiği başka insanların hâl ve tavırlarına takılma zaafı ancak sabırla aşılacaktır.

Mekke ve Kâbe

Peygamberimiz (sas)'e beşiklik eden nurlu belde Mekke'ye yaklaştıkça tarifi imkânsız hislerle dolar, geçtiğiniz her tepede, döndüğünüz her köşede Mescid-i Haram'ı ve Kâbe'yi ararsınız. Günümüzün kapitalist dünyasını aksettiren tuhaf binalar ve reklam tabelaları az içinizi burksa da, kalbiniz asıl varmak istediği ile meşguldür ve siz bir an önce, duaların geri çevrilmediği, misafiri olacağınız Yüce Allah'ın evine ulaşmaya çalışırsınız. Sonunda nispeten karanlık koca binalar arasında, mütevazı ama renk cümbüşü ve ötelerden gelen kokusuyla âdeta sizi büyüleyen Beytullah'ı görürsünüz. Affına ferman bekleyen bir suçlu çocuk edasıyla içeri girerken, Kâbe'yi görünce yapacağınız ve kabul olacağına inandığınız ilk duanızı zihninizden geçirirsiniz. İmam-ı Azam'a atfedilen, "Rabbim! Bu ve bundan sonraki dualarımı kabul eyle" sözünü hatırlarsınız. Ve artık Kâbe karşınızdadır. Senelerce, O'nu görünce bayılırım, ağlarım, haykırırım dediğiniz Kâbe size tebessüm ediyordur. Ağlamak, hıçkırmak, yere kapanıp secde etmek, dua okumak, tebessümle Kâbe'ye göz kırpmak.. hiç birini yapamazsınız bunların. Donmuşsunuzdur sanki. Bir müddet öylece beklersiniz. Tarif edemediğiniz sezişler, ilk defa muhatap olduğunuz duyuşlar, plânladığınız duayı zor güç söyler ve tavâfa başlarsınız.

Kâbe, karalara bürünmüş sevgili.. çok kıskançtır o. Hemencecik açmaz peçesini size. Kendinizi tamamen ona vermenizi ister. Siz kalbi kaskatı ve talihsiz bir insan olduğunuz hissiyle nefsinizi levmederken, aynı zamanda sevgiliye pervane olup onun etrafında döner durursunuz. Bu dönüşlerin akabinde, Kâbe'de hareket hisseder, peçesinin indiğini sezer ve şefkat kollarının size doğru açıldığının farkına varırsınız. Sabır orada da size hakiki yâr olmuştur. Acele etseniz ve olmuyor deseniz belki sevgili hep size kapalı kalacaktır. Ama ısrarla ona iç dökmeniz, onun da rahmetini celbeder. Kâbe sizin Haceriniz, siz de onun İsmail'i haline gelirsiniz. Gözünüz hep ondadır artık.

Hacerü'l-Esved cennetten hediye bir taştır. Aslında bembeyazken insanların günahıyla karardığı belirtilen bu taş, onu öpen nebiler, veliler ve salih kullarla bir kere daha 'kara taş' olmaktan çıkmış, mutlu ve mesud manasına 'Hacerü'l-Es'ad' olmuştur. Ona selâm verirken ya da mümkünse onu öperken, Hz. Ömer'i hatırlar, 'Ey taş, bilirim ki sen bir taşsın. Ne zararın olur ne de faydan. Eğer Allah Rasulü'nü seni öpüyor görmeseydim ben de öpmezdim' dediğini duyar ve siz de dudaklarınızı milyonlarca mübarek dudağın değdiği yere değdirmek istersiniz.

Kesret içinde vahdet

Yüzbinlerce kul ihramlar içinde; birbirinden farksız, sadece Hakk'a kulluk payesiyle şereflenmiş, yüzbinlerce köle. Rütbe, makam, mansıp, mal-mülk, şöhret yok orada. Yüce dergaha kalkan eller, yerde göğe yakınlık arayan başlar ve o başlarda gözlerden süzülen yaşlar var. Yüzbinlerin içinde yalnızsınız, teksiniz. Bu manzarayla kesret/çoklukta, vahdet/birliği yakalamaya çalışırsınız. Rahmet-i Sonsuz'un, sizin inlemelerinizi de duyup gördüğünü bilir, aradan insanları, başkalarının bakışlarını çıkarırsınız; bir siz, bir de O kalır. İçinizi O'na döker, dertlerinizi bir bir O'na şerh-edersiniz. Bu hal sizi öyle yumuşatır, merhamet duygularınızı öyle coşturur ve kalbinizin bütün sevgi hücrelerini öyle harekete geçirir ki, artık çevreye bir başka bakarsınız. Sarı ırkın evlâdına, siyahî insanların efradına, milletine, ırkına, vatanına aldırmadan öyle sevgiyle dolarsınız ki, âlemşümûl kardeşliği bütün güzelliğiyle tadarsınız. Bir Sudanlı'nın sizden aldığı selâm ve tebessümle nasıl da sevindiğini görür, bir Faslı'dan da o inceliğinizi esirgemezsiniz. Her milletten Müslümanlarla din kardeşi olmanın eşsiz hazzını yaşarsınız bir selâmın bahçesinde, bir tebessümün kollarında.

Siz böyle sevgi alıp kardeşlik verirken yanınızda, önünüzde, arkanızda sizinle tavâf eden mü'minlerin en içli inlemelerini de duyarsınız. O güne kadar işitmediğiniz aşk mısralarının, hasret bestelerinin, hicran ifadelerinin ardı ardına terennüm edildiğine şahit olur, ellerinizi onların elleriyle beraber Yüce Dergah'a kaldırır, yanaklarınızdan akan göz yaşlarına 'amin' dedirtirsiniz. Bazen öyle bir üns esintisi hissedersiniz ki, nebilerle, velilerle ve meleklerle kol kola tavâf ettiğinize inanır, bir rüyada olduğunuzu zanneder ve uykudan uyanma korkusuna kapılırsınız.

Safa-Merve arasında gidip gelmeleriniz size Hz. Hacer ve Hz. İsmail'i hatırlatır. Bu defa da Hacer siz olursunuz, gözünüz İsmail'de, Kâbe'de. Safa-Merve arası gider gelir, 'su' istersiniz. Bir farkla ki, siz hatalarınızı, kusurlarınızı, eksik ve zaaflarınızı temizleyecek bir su ararsınız. Bir de himmetiniz âlî ise, 'nesil' gibi bir derdiniz, 'Allah'ın adının i'lası' gibi bir davanız varsa, dizlerinizdeki derman nispetinde koşar durur da, 'Rabbim, neslin ateşini söndürmeye su, Rasulullah'ın gemisini yüzdürmeye su...' dersiniz. Yine o suyun ilk kaynağı sizin gözleriniz olur.

Beytullah'ta namazlar çok farklıdır. İnsanlar Kâbe'yi tavâf eder, doğru; ama bazı Hakk dostları da vardır ki, Kâbe onların etrafında pervane döner. Müezzin ezan okurken uçağın havalanacağı anonsu alıyor gibi olursunuz. İmam tekbir getirip namaza durunca da, Kâbe yavaş yavaş hareket eder. Sizi de kanatları altına alır ve Hakk dostlarını, kendisi gelemese de gönlü Kâbe'de vefalı kulları ziyarete gider. O an uçtuğunuzu hissedersiniz. Namaz öyle füsunlu, Kur'ân öyle sihirli, mü'minlerin ruhanî halleri öyle büyüleyicidir ki, o havanın hiç sona ermemesini arzularsınız. Namazın bitiş selâmıyla beraber tekrar ilk yerinize dönersiniz.

Her köşede O var

Vaktiniz ölçüsünde Arafat öncesi Beytullah'ta namaz, tavâf, zikir, Kur'ân ve tefekkürle meşgul olursunuz. Peygamberimiz'den ve İslâm tarihinden izler taşıyan Mekke'yi dolaşırsınız. Hz. Hatice'nin de medfun olduğu Cennetü'l-Muallâ'ya varır, oranın kutlu sakinlerine bir selâm verir ve Hira Mağarası'na yönelirsiniz. Hususîyle zirveye yaklaştıkça yanından geçtiğiniz her taşa el sürer, her kayayı öper ve 'Allah Rasulü buna mutlaka dokunmuştur..' duygularıyla ilerlersiniz. Hayalen asırlar öncesine gider, Efendimiz'in mağaradaki ıssız, sessiz, kimsesiz, dert ve ızdırapla, insanlığın ebedî saadeti uğrunda çektiği sancılarla kıvrım kıvrım halini anlamaya çalışırsınız. Hz. Cebrail, bir kere daha gelmiş gibi olur, yine 'oku' der o insan güzeline.. Peygamber'in gözüyle Kâbe'ye doğru bakmaya çalışır, o günün karanlık Mekke'sini düşünür, Sonsuz Nur'un ışık olma adına çektiği çileyi öteden, çok uzaktan da olsa duymaya çabalarsınız.

Bir başka gün Sevr Mağarası'na çıkarsınız. Allah Rasulü'ne perdedarlık eden o güvercin, o örümcek olmayı düşlersiniz. Hz. Ebu Bekir'in, Efendimiz'i korumak için duyduğu heyecanla kalbinizin ritmi hızlanırken, O'nun...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Bir Mübarek Sefer
« Posted on: 19 Nisan 2024, 05:56:18 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Bir Mübarek Sefer rüya tabiri,Bir Mübarek Sefer mekke canlı, Bir Mübarek Sefer kabe canlı yayın, Bir Mübarek Sefer Üç boyutlu kuran oku Bir Mübarek Sefer kuran ı kerim, Bir Mübarek Sefer peygamber kıssaları,Bir Mübarek Sefer ilitam ders soruları, Bir Mübarek Sefer önlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes