๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Denemeler => Konuyu başlatan: Sümeyye üzerinde 06 Eylül 2010, 15:06:22



Konu Başlığı: Beni Allah tutmuş kim eder azat
Gönderen: Sümeyye üzerinde 06 Eylül 2010, 15:06:22
beni Allah tutmuş kim eder azat

Çöl sakini bir yürüyüş. Sevr dağı eteklerinde tutuşan rüzgar, kendi havzasında alabora olanların üzerine rahmet bulutlarını göndermeye hazırlanıyor. Tutukluluk hali sürüyor ve O kendi korumalı kimliğinin imkanları yerine, beşeri olguların gereği bir usûlle yola koyuluyor.

Beni Allah tutmuş.

Sevr'de üç gün. Bir  Nebi ve bir Sıddık mağara sayılmayacak ve üçüncü şahsın zor sığacağı bir dağ kovuğunda bekliyorlar. O üç günde iki kişi arasında konuşulanların kısmı olanı bilinmekle beraber, kalan bölümleri iki kişilik bir sır. Zaman dairesi içinde, mekan formunda bir hal temyizini müteakip tekrar yol ve yürüyüş.

Ölü veya diri olarak O'nu getirene yüz deve ödül vaat edilmiş. Ve planlanan suikast günü yola çıkılmış, taktik gereği şehrin gerisinde, Sevr'de konaklanmış. Şehrin O'nu bırakmamak için direnişi,  Sevr'in tutuklu kalsın mesajına eş.

Beni Allah tutmuş.       

Gidişine razı olmadılar. Evinden ayrıldığını duyunca dağ-taş demeden aramaya başladılar. Yollar tutuldu, Medine'ye gidiş istikametine yol kılavuzları gönderildi. Görebildikleri, anlayabildikleri kadar aramaya koyuldular.

Yol ve yürüyüş.

Taş olsam, kum olsam, rüzgarın önüne kattığı bir toz olsam, gözünün iliştiği bir ağaç yaprağı, daha ne olsam..larla hasreti mübalağayı aşan ifadelerle dile getirilen yola çıkmışlardı.

Her yürüyüş bir anlam ifade etmiyor.

Bir şey olmak ayrı, hakikat ayrı.

Her insanın göç etmesi, farklı beldeler ya da farklı mekanlara, farklı zamanlarda gitmesi bir anlama matuftur, tabiî ki bir şeydir ama, hakikat hicret yüklü bir gönlün yürüyüşüdür. O ve Sıddık ve öncesi-sonrası hicret edenlerin namütenahi iman ve aksiyon ruhundan fışkıran ve vücut bulan İslam devleti ve daveti.

Hakikat, gönül medeniyeti yolunu açmaktır.

Sabır yolunu kuşanmaktır.

Aşka dair ne varsa yanmak, yakılmaktır.

Korkulardan emin olmaktır.

Cebel-i Nur, Kabe, doğup büyüdüğü ev ve şehir, akraba ve aile efradı ve muhtediler. Bir Peygamber yola çıkıyor, bir Peygamber kavmin zulüm ve işkenceleri bir yana, anlaşılmamaktan ötürü hicret ediyor.

Onlar esir almak istiyorlar.

O üç gün Sevr' de tutuklu kalıyor.

Beni Allah tutmuş…

Bir tepe, gurbet kurdelesinin kesileceği yer. O'nun son hasret nidası. Burayı aştıktan sonra artık Mekke görünmeyecek.

Hazvere tepesi.

Mekke'ye son kez bakarak.

“Vallahi sen Allah'ın yarattığı en hayırlı beldesin. Allah'a en sevgili olan sensin. Şayet  zorla çıkarılmış olmasam seni bırakıp gitmezdim.”

Çöl susuyor.

O ve Sıddık bakışlarını çekiyorlar.

Hicret yoluna dökülen hasret kumlarına basarak Medine'ye doğru yürüyorlar.

Kuşatma altında emin yürüyüş.

Ve Sevr ve Kuba ve…

Yesrib'i unutturup Medine'yi Peygamber şehri yapan hicret.

Hac merkezi Mekke'ye Medine'yi ilave eden hicret.

Beni Allah tutmuş…

 

·        Necip Fazıl Kısakürek