๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Denemeler => Konuyu başlatan: Sümeyye üzerinde 01 Eylül 2010, 14:32:10



Konu Başlığı: Anahtar
Gönderen: Sümeyye üzerinde 01 Eylül 2010, 14:32:10
ANAHTAR

Düşünmek için sebebe ihtiyacımız yoktur.

Sebeplerin yön verdiği aklımızla düşünürüz.

Neticeye varmak için düşünürüz. Neticeye varmak için yürüdüğümüz yolun başında bir/birkaç soru yahut sebep vardır.

Sebeplerin gereğini düşünürüz. Düşünce örgüsü oluştururuz bilinçsiz ve faydalı.

Sebep demeyiz de “neden” deriz.

Zihni en boş sanılan, en faydasız meşguliyetlere ömrünü bilinçli ya da bilinçsiz vakfetmiş bir insanın da mütemadiyen düşünmekte olduğuna şahit oluruz. Yeni olanın da yolunu aralayan bu düşünme süreci muhakkak meyvesini verecektir. Ama yararlı, ama zararlı…

 

“…Dünyanın en basit, en zavallı, hatta en ahmak adamı bile insanı hayretten hayrete düşürecek ne müthiş ve karışık bir ruha maliktir!.. Niçin bunu anlamaktan bu kadar kaçıyor ve insan dedikleri mahlûku anlaşılması ve hakkında hüküm verilmesi en kolay şeylerden biri zannediyoruz?”*



Kıyas yaparız. İyi ya da kötü, yapmış bulunduğumuz her kıyas içinde eliminasyon mevcuttur. Mukayese ettiklerimiz her ne ise; birini diğerine üstün kılarız. Birbirinin ardı sıra doğal olarak gerçekleşen bu sürecin hiçbir adımında bir an durup düşünmekte olduğumuzu düşünmeyiz. Böylece birikir sorular… Hasta yüreklere dert olur, hem hasta ruhlara şifa…

Ruhu alırız. Belli kalıplarımız vardır. Ruh halimize göre değişir. Birini seçer, içine yerleştiririz. Daha sonra çıkarır kalıptan, fazlasını yontarız. İşçiliği severiz. İşçilik kolaydır. Ruh işçiliği, en kolaydır(!). Bir başkasına ait ne varsa, avuçta evirip çevirmesi kolaydır. Severiz oynamayı da. Ateşle...

“Hayır. Burada her şeye bu kadar basit bir gözle bakan insanların arasında yaşamak bana güç gelecek. Bunlar için ölüm, hayat, günün her hadisesi, saadetler ve felaketler o kadar tabii şeylerdi ki… Hâlbuki ben, bir masalı olan adamdım.”**

Okuduğumuzda ve okumadığımızda- masalları düşünürüz. Huzuru düşünürüz. Nerede olduğunu. Nerede bulunduğunu. Bulunup bulunmadığını. Bize niye uğramadığını. Nasıl bulacağımızı. Neden bulamadığımızı.



Sorularla örülür zihin. Yumak yumak olur. Her merhale bir sonrakine varmak için azmimizi yoklar. Sadakatimizi sınar. Vazgeçilmesi mümkün olmayan-vazgeçilmesini mümkün kılmadığımız-dünya nimetinden sual olunduğumuzda başımızı eğmemek yolunda geçmiş bir ömür müdür huzur?  …

Cevabı olsa da olmasa da soru sormak eyleminin dayanılmaz cazibesidir bizi çeken. Karasızlığın ıstırabını bir nebze azaltır bu. Nitekim her soru yeni bir beyin fırtınası olacak, bilmediğimiz bir ufkun kapılarını aralayacaktır.

 

* Sabahattin Ali / Kürk Mantolu Madonna

** Ahmet Hamdi Tanpınar