> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > Edebiyat Eserleri > Makale Dünyası > Denemeler > Bir edebiyat şaheserinde tarih felsefesi
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Bir edebiyat şaheserinde tarih felsefesi  (Okunma Sayısı 759 defa)
06 Eylül 2010, 16:41:46
Sümeyye

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 29.261



Site
« : 06 Eylül 2010, 16:41:46 »





bir edebiyat şaheserinde tarih felsefesi


Tolstoy'un “Savaş ve Barış'ta Ortaya Koyduğu Tarih Felsefesini Uluslararası İlişkiler Kuramı Çerçevesinde İnceleme Denemesi”

 

Tolstoy'un dünya edebiyatının zirvelerinden biri olduğu herkesçe kabul edilir. Yüzlerce kahramanla ördüğü Savaş ve Barış romanı da dünyanın en muhteşem edebi eserlerinden biridir. Ancak, bu yazıda Savaş ve Barış'ın edebi yönü değil, Tolstoy'un bu romanda ortaya koyduğu tarih felsefesi ele alınacak ve bu çabayla Tolstoycu tarih felsefesi modern uluslararası ilişkiler teorisinin idealpolitik ve reelpolitik kutupları arasında irdelenecektir.

 

Savaşı bir dışsiyaset aracı olarak aldığımızda savaş, barış, uluslararası hukuk, uluslararası ilişkiler, ahlak, tarih ve felsefe tek bir düzlem üzerinde hizalanmaktadırlar. Bu düzlem kuramsal bir düzlem olmakla birlikte kullandığı örneklerin çoğu somut alanlardan seçilmektedir. “Savaş ve Barış” denilince akla uluslararası ilişkiler gelmektedir. Bir uygulama olması yanında bir bilim dalı olarak uluslararası ilişkiler, ahlaktan hukuka, siyasetten tarihe kadar pek çok alanı bünyesinde bulundurmaktadır. Uluslararası ilişkilerin kuramsal temelinde yapılan en önemli tartışmalar kuramın reele mi yoksa ideale mi dayanması gerektiği üzerinedir. Uluslararası ilişkiler yeni bir disiplin olmasına rağmen bu kapsama girecek tezlerin tarihi antik dönemlere kadar geri gider. İdealist tezin izini, “en iyi savaş yapılmadan kazanılan savaştır” sözü kendisine ait olan ünlü Çinli stratejist Sun Tzu'ya kadar sürebiliriz.

 

Bazılarına göre, uluslararası ilişkiler devletlerin stratejik diplomatik ilişkileridir. Diğer bazılarına göre ise uluslararası ilişkiler milli sınırlar arası ilişkilerin tümüdür. Birincisinde odak nokta savaş, barış, çatışma ve işbirliği üzerine; ikincisinde ise ticaret, sivil toplum kuruluşları, finansal sistem, dünya toplumu-uluslararası toplum, global iş ilişkileri vs. üzerinedir.

İdealist nazariye üzerine çalışan entelektüeller, siyasetçiler ve diplomatlar kısaca, “devletlerin”  dış politika ilişkilerinin, diğer bir deyişle uluslararası ilişkilerin moral ve etik değerler üzerine inşa edilmesi gerektiğini söylerler; realistler ise ülke menfaatlerinin moral ve etik değerleri ihmal etmemizi gerektirdiği zaman menfaatlerin tercih edilmesini yani realpolitikin esas alınması gerektiğini öne sürerler. Bu iki bakış açısı “dünyayı nasıl anladığımız, onu nasıl tanımladığımıza bağlıdır.” gerçeğinden kaynaklanmaktadır. (Burada uluslararası ilişkilerdeki idealizm ve realizmi felsefi idealizm ve realizmden bir parça ayrı düşünmek gerekir)

 

Bütün örneklerinde olmamak üzere bu iki zıt yaklaşımın başatlık durumları savaş ve barış zamanlarına göre değişmektedir. Uzun savaş dönemlerinde ya da yıkıcı savaş dönemlerinde genellikle realpolitik esas alınmakta ve realist söylem hakim olmakta, diğer dönemlerde ise ya da savaş sonrasında idealpolitik esas alınmaktadır. Tolstoy'un, Savaş ve Barış'ta anlattıklarının özünü Napolyon'un Moskova işgali oluşturmaktadır. Her ne kadar romanın yazıldığı dönem Rus-Fransız savaşından çok zaman sonra olsa da, gerek yakın zamanda yaşanan ve Tolstoy'un da katıldığı Kırım Savaşı -ki bu savaşta Fransızlar Osmanlıların yanında Ruslara karşı savaşmışlardı- ve gerekse Moskova işgali ve romanın yazım tarihi arasında geçen sürede yaşanan diğer savaşlar, çalkantılar ve devrimler Tolstoy'u etkilemiştir.

 

Tolstoy Savaş ve Barış'ın son bölümünde tam anlamıyla bir tarih felsefesi yapmıştır. Metni olduğu gibi buraya alabilmek mümkün olsaydı elbette daha iyi olurdu; ancak, bu yazının maksadı ve Tolstoy'un tarih felsefesi değil, onun tarih felsefesinin uluslar arası ilişkiler teorisi bağlamında tartışılması olduğu için bağlamı ifade etmeye yarayacak birkaç paragrafla yetinilecektir.

Tolstoy şöyle diyor:

“Bu yüzyılın başlangıcında, (Kastedilen yüzyıl 19. yüzyıldır. M.Ş.) Avrupa'da yapılan bütün savaşların amacı, Rusya'yı yüceltmek olsaydı, bu amaca daha önceki bütün savaşlar yapılmadan ve istilaya meydan vermeden de ulaşılabilirdi. Aynı şekilde amaç Fransa'nın yücelmesi olsaydı, bu amaca ihtilal olmadan da, imparatorluk kurulmadan da varılabilirdi. Amaç bazı düşüncelerin yayılması olsaydı, basılan kitaplar bunu askerlerin yaptığından çok daha iyi gerçekleştirebilirdi. Amaç uygarlığın ilerlemesi olsaydı, buna ulaşmak için herhalde insanların ve sahip oldukları bütün zenginliklerin yok edilmesinden daha başka, daha akla uygun yolların bulunabileceği kolaylıkla düşünülebilirdi.”

“Bu yirmi yıllık dönem içinde, (Kastedilen dönem 1789-1812 arası dönemdir. M.Ş.) sayısız denecek kadar çok tarla sürülmeden bırakılıyor, evler yakılıyor, ticaret yönünü değiştiriyor, milyonlarca insan fakirleşiyor, milyonlarca insan zenginleşiyor ya da oradan oraya taşınıyor ve kardeşlerine karşı sevgi duymayı bir kanun olarak kabul eden milyonlarca Hıristiyan birbirlerini öldürüyorlar.

Bütün bunlar ne anlama geliyor? Bütün bunlar neden meydana gelmiştir?  İnsanları, evleri yakmaya ve kardeşlerini öldürmeye sürükleyen nedir? bu olayların nedenleri ne olmuştur? insanları böyle davranışlarda bulunmaya zorlayan güç nedir?”

 

“Fransızlar, bizce bilinen ya da bilinmeyen nedenlerden ötürü birbirlerini boğmaya ve kesmeye başlıyorlar. Bu tarihi olayı temize çıkarmak için, bu olayın, Fransa'nın iyiliği uğruna, eşitlik, özgürlük uğruna kaçınılmazlığını savunan kişilerin irade belirtisi olarak meydana geldiği ileri sürülür.

İnsanlar birbirlerini kesmekten vazgeçiyorlar, o zaman bu olaya da iktidarın tek bir elde toplanması, Avrupa'nın karşı tepkide bulunması ve benzer şeylerin yarattığı zorunluluk gerekçe gösteriliyor. İnsanlar batıdan doğuya doğru gidiyor, insan kardeşlerini öldürüyorlar, bunun üzerine olup bitenlere gerekçe olarak Fransa'nın ünü, onuru ve İngiltere'nin alçaklığı gibi sözler ileri sürülüyor. Tarih bize gösteriyor ki, tarihi olay için gerekçe olarak gösterilen bütün bu savunmaların hiçbir anlamı yoktur. Bunlar, tıpkı insan haklarının kabul edilmesinin bir sonucu olarak cinayet işlenmesi ya da İngiltere'nin küçük düşürülmesi için Rusya'da milyonlarca insanın öldürülmesi gibi birbirine tamamen aykırı şeylerdir. (…) Bu tür savunmalar, eylemleri meydana getiren insanların üzerinden moral sorumluluğu kaldırırlar.” 

Bir tarih felsefesi metnini uluslararası ilişkiler bağlamında tartışırken üç temel sorunsalla karşılaşmaktayız:

l               Yöntembilimsel  sorunsal

                j               Öznel alan ve nesnel alan ayrımı

                j               Öznel olan ve nesnel olan ayrımı

                j               Olması gereken ve olan ayrımı

l               Siyasi sorunsal

                j               Siyasal davranış ve bireysel davranış ayrımı

                j               Laik ve seküler siyasal yaklaşım

l               Ahlaki sorunsal

                j               Öznenin doğası

                j               Nesnenin doğası (ahlakla ilgisi)

                j               Ahlakın nesnelliği ya da öznelliği

 

Bu üç sorunsalı biraz daha açacak olursak, yukarıda zikredilen reel ve ideal ayrımı bizi olan ve olması gereken ayrım noktasına taşımaktadır. Tolstoy'un Savaş ve Barış'ı olanın olması gerekene göre hesaba çekilmesi işlevi üzerine kurgulanmıştır. Tolstoy'un duruşu idealpolitik taraftadır. Kuramlar “yaşanan ve yaşanması gereken”, “yapılmakta olan ve yapılması gereken” gibi ifadelerle, öznel ve nesnel ayrımından hareketle söylersek, siyasal davranış ile gündelik bireysel davranış arasında bir ayrıma gitmektedir. Yani kısaca şu denilmiş oluyor: Siyasetin (dış siyaset ve onun araçları olarak savaş ve barışı da ihtiva edecek şekilde) kendi yasaları vardır ve bu yasalar bireyin gündelik hayatının bireysel-ahlaki davranışlarıyla çelişebilir. Siyaset bu noktada kendi yasalarını dayatır. Bir devletin düşman devletler tarafından yutulmaması, ilgili devletin, oyunu siyasetin doğasının nesnel kurallarına  göre oynamasına bağlıdır. Tolstoy, tarih felsefesini ortaya koyarken bunun tam karşısında yer almaktadır.

 

Sözün burasında düşünce kendine bir çatal açmaktadır. Bu çatalın bir tarafı laik ve seküler siyasal düşünceyi, diğeri de siyasal davranışın ahlaklılığını tartışabilmemize imkan vermektedir. Şöyle ki; yapılanın yapılması gerekene, yaşanılanın yaşanılması gerekene feda edilmemesi -özellikle devletin dış ilişkilerinde- varlığını sürdürebilmesinin olmazsa olmazı olmaktadır. Bu ise siyasetin doğasının nesnel yasaları gereğidir. Siyasetin yasaları başka yasaların varlığından bağımsız olarak tamamen kendilerine has bir varlık alanına sahiptirler. Dolayısıyla, bu yasalar başka yasalarla kayıt altına alınamazlar. Kayıt altına alınmak istenen yasalar ister dini, ister ahlaki vb. olsun bu yapılmamalıdır. Zaten yapıldığında yani kayıtlandığında ortaya çıkan başarısızlık ve yıkım da, oyunun, kuralına göre, yani siyasetin doğasının nesnel yasalarına göre oynanmadığını gösterirken, aynı zamanda, eğer başarı ya da başarısızlığın, bir başka deyişle varolmayla yok edilmenin -özellikle devletin dışişlerinde- bir anlamı varsa, siyasi oyunun, siyasetin kurallarına göre değil de, siyaset harici bir şeyin kurallarına göre oynandığı için bu başarısızlığın veya yıkımın mukadder olduğunu da göstermektedir. Yine en başa bir atıfta bulunmak gerekirse; ya öznel-nesnel ayrımı yapılmayacak ya da yapıldığında siyasal alandaki tezahürleri yadsınılmayacak. Aksi takdirde çelişkilerden kurtulmak mümkün olamamaktadır.

Çatalın öbür ucuna geçersek, tartışılan siyasal davranışın hedefe alınmasını kolaylaştıran etmen ahlaki etmendir. Daha doğrusu arkasına sığı...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Bir edebiyat şaheserinde tarih felsefesi
« Posted on: 28 Mart 2024, 12:44:17 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Bir edebiyat şaheserinde tarih felsefesi rüya tabiri,Bir edebiyat şaheserinde tarih felsefesi mekke canlı, Bir edebiyat şaheserinde tarih felsefesi kabe canlı yayın, Bir edebiyat şaheserinde tarih felsefesi Üç boyutlu kuran oku Bir edebiyat şaheserinde tarih felsefesi kuran ı kerim, Bir edebiyat şaheserinde tarih felsefesi peygamber kıssaları,Bir edebiyat şaheserinde tarih felsefesi ilitam ders soruları, Bir edebiyat şaheserinde tarih felsefesiönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes