๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Delilli Şafi İlmihali => Konuyu başlatan: ღAşkullahღ üzerinde 09 Mart 2010, 17:02:03



Konu Başlığı: Zekat
Gönderen: ღAşkullahღ üzerinde 09 Mart 2010, 17:02:03
Zekat

Zekat Çıkarılması Gereken Mallar

Beş çeşit maldan zekat çıkarılması vaciptir: Bunlar; ehli hayvanlar, semen (para), hububat, meyveler ve ticaret mallarıdır.

1- Mevaşi (Ehli hayvanlar):

Bunlar; deve, sığır ve koyun-keçidir.


Zekatın Vacip Olması İçin Gerekli Şartlar

Ehli Hayvanların Zekatı

Ehli hayvanlar için zekatın farz olmasının şartlan altıdır:

1- Müslüman olmak.

2- Hür olmak.

3- Mala sahip olmak.

4- Nisab.

5-  Ay hesabı ile bir seneyi doldurmuş olmak.

6- Ehli hayvanların saime olması.

Ehli Hayvanlarda Zekat

Mevaşi (ehli hayvanlar)den üç emsine zekat düşer. Bunlar, deve, sığır (öküz, inek, manda) ve koyun ile keçilerdir.

Develere farz olmasının delili:

Hz. Ebubekir, Enes´i zekat toplamak için Bahreyn´e gönderirken ver­diği şu mektubudur:

"Rahman ve Rahim olan Allah´ın adıyla!

Bu, peygamberin müslümanlar üzerine farz kıldığı zekattır. Allah onu resulüne emretmiştir. Kim onu gerektiği şekilde isterse ona verin; Her kim ki fazlasını isterse ona vermeyin. Yirmi dört ve daha aşağı olan deve­lerin zekatı koyun olarak verilir. Her beş deve için bir koyun, develer yir­mi beşe ulaştı mı yirmi beşlen otuz beşe kadar iki yaşına basmış bir er­kek deve verilir. Develer otuzaltıya vardığında kırkbeş deveye kadar üç yaşına basmış bir dişi deve verilir. Kirkaltıdan altmışa kadar olan develer­de üç yaşına basmış iki dişi deve verilir. Doksan birden yüzyirmiye kadar olan develerde dört yaşına basmış iki dişi deve verilir. Bunlar kendilerini erkek deveye teslim edecek hale gelmiş olmalıdır. Yüzyirmiden fazla olan develerde her kırk deve için üç yaşına basmış dişi bir deve, her elli deve için dört yaşına girmiş bir dişi deve verilir." [1]

Sığırların Zekatı

Sığırlara zekatın farz olmasını delili de Muaz´ın rivayet ettiği şu hadis­tir: "Hz. Peygamber beni Yemen´e gönderdi. Bana her otuz sığırdan, bir yaşında erkek veya dişi bir sığır, her kırk sığırdan iki yaşında bir dişi sı­ğır almamı emretti" [2]

Keçi-Koyunların Zekatı

Bunun da delili, Ebu Bekir (r.a.)´ın Enes´i görevlendirirken yazmış ol­duğu şu mektuptur:

"Otlatılan koyunlar kırka ulaştığında yüzyirmiye kadar bir koyun ze-kai olarak düşer. Yüzyirmiden ikiyüze kadar olan koyunlarda iki koyun, ikiyüzden üçyüze kadar olan koyunlarda her yüz koyun için bir koyun ze­kat verilir. Eğer otlatılan koyunlar kırktan az ise otuz bile olsa zekat düş­mez. Ancak mal sahibi isterse verebilir." [3]

Ehli Hayvanlarda Zekatın Farz Olmasının Şartları

Müslüman ve hür olmak mükelletliğin şartlarıdır. Dikkat edilirse müküllefleğin üçüncü şartı olan ergenlik çağı burda yoktur.

Bu nedenle mal sahibi ergenlik çağına erişmemişse bile malının bakı­mını üstlenen kişi zekatını çıkarıp verecektir. Zekat in nisaba ulaşması. Yukarıdaki hadislerden bilinmektedir ki zekatın çıkarılması gereken sayı miktarıdır.

Ay hesabı ile bir yılın geçmesi gerekir. Bunun da delili için Peygamber (s.a.v) şöyle buyurmuştur:

"Nisaba gelen bir malın üzerinden kameri yıl geçmeyinceye kadar on­da zekat yoktur." [4]

Ehli hayvanların saime olması, hayvanların yaşamı otlamaktan başka bir şeye bağlı olmaması, senenin çoğunda mera veya otlaklarda otlatılmış olmalarıdır. Bununla zayıf düşmeden hayatlarını devam ettirebilme-lidirler. Eğer senenin çoğunda kendilerine verilen yemle beslenirlerse zekat vacip olmaz.

Peygamberimiz (s.a.v):

"Otlatılan hayvanlarda zekat vardır." [5] buyurmuştur.

[1] Buhari, H86

[2] Tirmizi, 63. Ebu Davud, 1576

[3] Buhari, 1368

[4] Ebu Davud, 1573

[5] Buhari, 1386

Semenin Zekatı

Semende zekat iki şeye düşer: Altın ve gümüş. Bunlarda zekatın vücubunun şartları beştir:

1- Müslüman olmak.

2- Hür olmak.

3- Malın tamamına sahip olmak.

4-  Nisaba baliğ olmak.

5- Bir seneyi doldurmuş olmak

Hububatın Zekatı

Hububat (ekin) için zekatın farz olmasında aranan şartlar üçtür.

1- İnsan tarafından ekilmiş olması,

2- Yiyecek olarak depoda saklanabilen (buğday, arpa, nohut, merci­mek, bakla...) gibi maddeler olmak.

3-  Nisab miktarı olmak. Bu da 5 vesk olup, bundan aşağı olmaz.

Meyvelerin Zekatı

Meyvalardan yalnız iki cinsine zekat düşer: Bunlar da kuru hurma ve kuru üzümdür (eğer kurutuldukları takdirde ve kısmen de olsa çürüyüp, bozulabilen cinstense o zaman yaş iken zekatı çıkarılır).

Meyvalar için Zekatın farz olmasının şartları da dörttür:

1- Müslüman olmak,

2-  Hür olmak,

3-  Tam manasiyle mülke sahip ol­mak,

4-  Nisab miktarı olmak.

Ticaret Mallarının Zekatı

Ticaret malında zekatın vacip olması için belirtilen şartlar, altın ve gü­müş için gereken şartların aynısıdır.

Develerin Zekatı

Develerin ilk nisabı beştir.

Beş deve için 1 şat (1 yaşını bitirmiş, 2. yaşına başlamış koyun veya 2 yaşını doldurmuş keçi) verilir.

On deve için, 2 şat.

On beş deve için. 3 şat.

Yirmi deve için, 4 şat.

Yirmi beş deve için, 1 senesini tamamlayıp, ikinci senesine girmiş deve (dişi olacak).

Otuzaltı deve için, iki yaşını tamamlamış bir dişi deve verilir.

Kırk altı deve için, üç yaşını tamamlamış bir dişi deve verilir.

Altmış bir deve için. dört yaşını tamamlamış bir dişi deve.

Doksan bir deve için, üç yaşım tamamlamış iki dişi deve verilir.

Yüz yirmi bir deve için, iki yaşını tamamlamış üç dişi deve verilir.

Bundan sonra her kırk deve için, iki yaşını tamamlamış bir dişi deve, her elli deve için de üç yaşını tamamlamış bir dişi deve verilir

Sığırların Zekatı

Sığır ve mandaların ilk nisabı otuzdur. Otuz sığır veya manda için bir yaşını tamamlamış bir erkek veya dişi manda veya sığır yavrusu zekat olarak verilir. Kırk sığır veya manda için 2 yaşını tamamlamış bir dişi manda veya sığır yavrusu. Bundan sonra her otuz için bir yaşını tamam­lamış her kırk sığır veya manda için 2 yaşını tamamlamış bir dişi manda veya sığır yavrusu zekat olarak çıkarılır.

Koyun Ve Keçiler İçin Zekatı

Koyun ve keçilerin ilk nisabı kırktır. Kırk koyun veya kırk keçi için, bir senesini doldurmuş bir koyun veya iki senesini doldurmuş bir keçi ve­rilir.

Yüz yirmi bir koyun veya keçi için, birer senesini doldurmuş iki koyun

veya hayvanlar keçi ise ikişer senesini doldurmuş iki keçi,

İki yüz bir koyun veya keçi için, birer senesini doldurmuş üç koyun ve­ya keçi iseler ikişer senesini doldurmuş üç keçi,

Dört yüz koyun veya keçi için yine birer senesini doldurmuş dört ko­yun veya keçi iseler ikişer senesini doldurmuş dört keçi zekat olarak ve­rilir. Daha sonra her yüz koyun veya keçi için yukarıda saydığımız şartla­ra haiz birer koyun veya keçi iseler birer keçi verilir.

Nisab bir cinsten olduğunda, kıymetleri aynı olmak şartıyla koyun ye­rine keçi veya keçi yerine koyun verilebilir.

Ortak Malın Zekatı

Hayvanlarını birbirine karıştıran iki kişi yedi şartla (bir kişinin malı gibi) tek kişinin zekatını verirler.

1-  Ağılları bir olmak.

2-  Toplanma yerleri bir olmak.

3- Mer´aları (otlakları) bir olmak.

4- Cinsleri bir olmak.

5-  Sulama yerleri bir olmak.

6- Bunların sütünü sağanın bir olması.

7- Süt sağma yerinin bir olması.

İki kişiye ait olan para veya diğer malların zekat nisabı bir kişinin ze­kat nisabı gibidir. Çünkü zekat şahıslara değil, mala nisbetle verilir.

Zekat ehlinden iki kişi hayvan, para veya zekat düşen başka mallardan ortak oldukları halde ikisinin malı nisaba ulaştığında bir şahıs gibi zekat verirler.

Ortaklık gibi amaçlarla iki şahsa ait ve birbirleriyle birleştirilen, zeka­ta tabi mallara ortaklık malı denir.

Bu mallar ikiye ayrılır.

Komşuluk ortaklığı: Bu, asli bir ortaklık değil de sadece komşuluk alakasıyla zekata mükellef olan iki kişi arasında bulunan ve nisaba ulaş­mış bir maldır. Burdaki mallar karma bir ortaklık değil de herbirinin ma­lının belli olmasına rağmen bir arada barınması ile zekat gerçekleşir.

Metinde geçen ortaklık şekli, komşu ortaklığıdır.

Karma ortaklık ise, zekatla mükellef olan iki kişinin, zekata tabi olup nisaba ulaşmış ve aynı cinsten sahip olunan mal ortaklığıdır.

Bu ortaklık çeşidinde, her iki mal birleştirilir. Yani bir ortağın sahip ol­duğu mal diğer ortağın malından ayrı sayılmaz. Mesela iki kişinin ortak-laşarak beraberce satın aldıkları kırk koyuna ortak olduklarında herbiri or­taklığın yansına yani yirmi tanesine sahiptir ama hangi koyunlara sahip olduğu belli değildir.

Aynı şekilde ortaklıkla satın aldıkları ticaret malı veya arazi yine kar­ma bir ortaklıktır. Her ortak o malın yarısına sahiptir ama hangi yan ol­duğu belli değildir.

Tam bir sene boyunca kırk tane koyuna sahip olan iki kişi bir koyunu zekat olarak vermeleri gerekir. Halbuki bir ortak sadece yirmi koyunun sahibidir. Tek başına yirmi koyundan zekat çıkarılmaz. Ama ortaklık ol­duğu için zekat kişiye değil mala nisbetle olduğundan ortaklık olan o kırk koyundan bir tane koyun zekat olarak çıkarılır.

Ortaklık mallarının zekatı için peygamberimiz (s.a.v) şöyle buyurmuş­tur: "Zekat artar veya eksilir korkusuyla, ayrılmış mal birle sürümez ve bir araya getirilip birleştirilmiş olanlar da ayrılmazlar.”[1]

Bu hadisi şeriften anlaşılıyor ki ortaklık durumunda zekat, olduğu gibi çıkarılır, yani ortaklık esas alınarak bir kişinin malı imiş gibi zekalı çıka­rılır. Yukarıda da ifade edildiği gibi ortaklık nasıl olursa olsun zekatın ve­rilmesi mala nisbetle (tek kişinin gibi) çıkarılır.

Bu ortaklık ister karma bir ortaklık olsun, ister komşuluk ortaklığı ol­sun farketmez.

Mesela, komşu olan iki kişi hayvanlarını bir araya getirir; meraları bir, çobanlan bir, koç ve tekkeleri bir, süt sağma yerleri bir ise bir kişinin hayvanlanymış gibi işleme tabi tutularak zekatları verilir.

Tahıllarda da kurutma, harmanlama ve depolama yerleri bir ise, yine bir kişinin malıymış gibi zekatları çıkarılarak verilecektir.

Ehli hayvanların zekatı çıkarılırken mesela, koyun ve keçide cinsler muhtelif olup, her iki cinsin toplamı nisaba yetişmişse bir görüşe göre hangisi fazla ise ondan, diğer bir görüşe göre fakirler için en faydalı olan cins hangisi ise ondan çıkarılır. [2]

[1] Buharı, 1386.

[2] Muğnil Muluac, i 1385

Altın Ve Gümüşün Zekatı

Altının zekat nisabı 20 miskaldır. Zekalı, 20 mıskalda onda birin dörtle biridir. Bu da yarım mıskaldır. Daha sonra yirmi miskah ne kadar aşarsa ona göre hesaplanarak zekat çıkarılır.

Gümüşün zekat nisabı 200 dirhemdir. Zekatı, 200 dirhemde onda birin dörtte bindir. Bu kırkta bir. beş dirhemdir. Bu hesap üzerine ne kadar zi­yade olursa hesaplanarak zekatı çıkarılır.

Kadınların takınmaldrı mubah olan hûlliyaü için zekat yoktur.

Kadınlara mubah olan altın ve gümüş, süs niyetine göre olursa böyle­dir. Eğer niyet biriktirme, kâr elme amacıyla olursa o zaman zekatını çı­karmak vacip olur.

Peygamberimiz (s.a.v) şöyle buyurmuştur:

"Bir kimsenin iki yüz dirhem gümüşü olup Ta, üzerinden bir sene ge­çerse, bundan beş dirhemini zekat olarak vermesi vacip olur. Altın yirmi dinara ulaşmayınca zekatı vacip olmaz. Eğer bir kimsenin yirmi dinar al­tım olursa ve üzerini´-",, bir sene geçene, yarım dinar zekat vermesi va­cip olur. Daha fazla olursa buna göre hesaplanır." [1]

Para, altın ve gümüş hesabıyla verilmesi gerektiğine göre zekatı teda­vülde yaygın olan 22 ayar altın olduğu için, ona göre hasaplanarak veril­mesi gerekir. Yapılan hesaplamalara göre altın üzere zekat nisabı gram olarak 80.18 gram. gümüş olarak ise 561 gramdır. Yukarıda değindiğimiz gibi günümüzde revaçta altın olduğu için zekatın nisabına ulaşabilecek parası olan kişi 1 sene-i kameriye geçtikten sonra mevcut parasındandan kırkta biri zekat olarak çıkarılacaktır.

[1] Ebu Davud, 1573.

Ekin Ve Meyvelerin Zekatı

Zirai mahsul ve meyvelerin nisabı 5 (beş) Vesk´dir. Irak ölçüsüyle 1600 litredir.. Daha sonra nisabı akarak ziyade olursa buna göre hesabı ya­pılarak zekatı çıkarılır.

Hububat ve meyve, külfet veya herhangi bir masraf yapılmadan, yağ­mur suyu ve akar su ile sulanmışsa zekalı onda birdir.

Eğer motorla su çekiliyorsa o zaman yirmide bir zekatı verilir.

Ekin Ve Meyvelerin Zekat Çıkarılan Türleri

Ekin; buğday, arpa. pirinç, mısır, mercimek, nohut ve bakla gibi eki­len şeylerdir. Meyve ise, hurma ve üzümdür.

Gerek meyve gerek ekinde zekatın vacip olması, bunların olgunlaşma­sı yahut nisaba varan bir kısmının olgunlaşmasıyla olur. Malında olgun­laşma öten kimseye zekat vacip olur. Onun için, bir kimse bir tarlayı ki ralar ve unu ekecek olursa, mahsulünün zekatı kendisine amiı. Çünkü eki nin sahibi kendisidir. Renkli meyvelerin olgunlaşması, renklerinin belir mesiyle, mesela kırmızılaşması, sararması veya kararmasıyla olur. Beya; üzüm gibi renksiz olanlarda ise berraklaşmaları ve sulanmalanyla olııi Ekin ise, tanelerinin seıtleşmesiyle olgunlaşmış sayılır.

Olgunlaşmış olmasından sonra daha evvel ifade ettiğimiz gibi artık sa hibi ondan tasarruf edemez. Ondan ne satabilir ne sadaka verebilir ve nı de yiyebilir. Bu muamelelerden herhangi birini yapması haramdır. Haran olduğunu bildiği halde böyle davranan ta´zir cezasıyla cezalandırılır. An cak zekat miktarının dışındaki tasarrufu geçerli kabul edilir.

Ekinin biçilmesi veya meyvenin toplanması zanr nında fakirlere on-aan birse} ıcr verme şeklindeki geleneğe gelince, du verilen ze^at niyetiy­le olsa bile yine haramdır. Çünkü henüz tasfiye edilmemiş ve miktarı ta­yin edilmemiştir. Bir çoklarınca helal sanılan bu davranış, ilme değer ve­rilmemesinden ve bilgisizlikten ortaya çıkan bir durumdur.

Kendisinde zekatın vacip olduğunu bildisi bir mahsulü satın almak, ondan yemek ve benzen davranışlarda bulunmak daha evvelki ifadeleri­mizde zikrettiğimiz gibi haramdır.

O halde olgunlaştıktan sonra bu isten anl?van adil bir kimsenin veya kimselerin bağ veya bahçeyi ağaç-ağaç dolaşıp meyvenin miktarını takdir etmesi ve mal sahibinin de o miktara göre fakirlere düşecek zekat mikta­rını zimmetine alıp kabullenmesi sünnettir.

Takdir eden kimse, mal sahibine veya vekiline şöyle diyecek;

"Hurma olsun, üzüm olsuı; müstehak olan kimselerin" hakkını senin zimmetine hurma veya üzüm olarak devrettim." der.

O da kabul eder. Bu takdir yapıldıktan sonra, artık kişi tasarruf hakkına sahiptir. Onu satabilir, yiyebilir ve o maldan fakirlere sadaka verebilir.Çünkü artık fakirin hakkı belirlerin ve zimmete geçmiştir.

Böyle bir tahmin yapılmadığı vah  ekin gibi tahminin geçerli olmadı­ğı durumlarda yukarıda anlatıldığı gibi tasarruf haramdır.

Kuvvetli olan bir görüşe göre, ianelerin sertleşmesiyle ekine zekat düş­mez. Depoya konulup saklanmaya elverişli olduğunda ona zekat vacib olur. O halde ona göre henüz tam kurumamış buğdaydan ve yeşil bakla­dan yemek caizdir.

Hanbeli mezhebinde ise tahmin yapılmadan ve zekat miktarı belirlenip zimmete alınmadan önce de kişinin meyveden hediye vermesi ve hem kendisi hem de çoluk çocuğunun yemesi şefinde tasarruf caizdir. Çünkü adet olan budur. Fakat yine de ihtiyatlı davranmak lazımdır.

Nisab miktarları ise, beş veskıir. Bir vesk altmış sa´ (653 kg.)´dır. Bunun delili peygamberimiz (s.a.v.)´in şu hadisidir: " Beş veskten az olan ekin ve meyvede zekat yoktur" [1] Bu kabuğuyla birlikte saklanmayan içindir.

Pirinç, gibi kabuğuyla saklananlarda ise kabuksuz olarak beş vesk ol­ması serekir.

Hurma ve üzüm kurutulunca beş v sk hesap edilir ve kuru olarak çıka­rılır. Yaş olarak çıkarmak caiz değildir. Ama güzel kurutulmayan hurma ve üzüm cinsinden ise nisabı yaş üzerinden hesap edilir ve yaş olarak çı­karılır.

Şayet yağmur suyu yahut kar suyu. sel yahut nehir gibi buna benzer bir suyla sulanıyorsa, onda biri zekat olarak çıkarılır. Ama günümüz şartlann-daki motor usulüyle ve benzeri külfeti gerektiren aletlerle sulanıyorsa yir­mide biri zekat olarak çıkarılır.

Hem yağmur ve hem de sulama motor ve benzen külfeti gerektiren va­sıtalarla yapılıyorsa ekin ve meyvenin neşv-ü nemasına göre hesaplanıp zekatı ona göre verilir.

Her ikisiyle sulanıyorsa sulama sayısı değil ekinin yaşama ve neması esas alınarak zekat verilir.

Mesela ekinin müddeti sekiz ay olup, yarısında bir sulamaya ihtiyaç duyar ve yağmur suyu ile sulanırsa ve diğer yarısında iki sulamaya ihti­yaç duyar ve motorla sulanırsa onda birinin dörtte üçü zekat olarak veri­lir.

Razı alimler ekin serpilmeden toprağın sulanmasını birinci sulama ola­rak kabul etmişlerdir. Çünkü ekinin yeşermesinde bunun etkisi vardır ve ekin ikinci defa sulanıncaya kadar bu sulamanın etkisi devam etmekıedh.

Gerek hububatta ve gerek meyvelerde nisabın doldurulması için aynı cinsten olanlar birbirlerine ilave edilir. Bir cins, başka bir cinse ilave edi­lemez. Mesela arpa, buğdaya ilave edilip nisab doldurulmaz.

Cinsleri bir ve türleri ayrı olanlar birbirlerine ilave edilir.

Mesela Hind buğdayı ile başka türden buğdaylar birbirlerine ilave edi­lirler.

Bir yılın ekini başka bir yılın ekinine de ilave edilmez. Ancak bir yılın ekini ayrı yerlerde veya ayrı mevsimlerde ekilmiş olsa birbirine ilave edi­lir.

Mesela yılda iki defa ekilen mısır, birbirine ilave edilir.

[1] iliütıhüvi, 1340

Ticaret Mallarının Zekatı

Ticaret için alınan mal (altın, gümüş veya nakdi paradan hangisi ile alınmışsa) sene sonunda onunla değerlendirilerek, kırkta bir zekat olarak çıkarılır.

Ticaret Malı Ve Zekatı

Ticaret, kazanmak maksadıyla elde edilen mallardır. Ticaret malı ise gümüş, altın ve para olmayan mallardır.

Ticaret, muayyen olmayan bir malın çeşidine mahsus olmayıp, kâr el­de etmek amacıyla elden ele değiştirilen, taşınır taşınmaz her çeşit meşru maldır.

Ticaret mallarında zekatın farziyetine delil. Allahu Teala şöyle buyur­muştur: "Ey iman edenler! Kazandıklarınızın helal ve iyisinden verin" (Bakara: 2/267)
Semure bin Cündüp (r.a) şöyle demiştir: "Allah resulü ticaret malı olarak kazandığımız her şeyden zekat vermemizi emrederdi." [1]

Ticaret mallarının değeri nisab miktarının altın da olsa ve bu mallar is­ter menkul ister gayri menkul veya ister hayvan olsun üzerinden bir sene geçtikten sonra gümüşle alınmışsa gümüşle, altınla alınmışsa altınla de­ğerlendirilir. Eşya ile alınmışsa o beldede gümüş ve altından hangisi daha çok tedavülde ise onunla değerlendirilir. İkisi de eşit seviyede tedavülde ise ve bunlardan birine göre nisaba ulaşıyorsa kişi dilediğini esas alır.

Şav t malların bir kısmım para ile almış ve b´r kısmıır ia eşya ile al­mışsa ner kısuv. kendi hükmüne tabidir. Bunlar aisaba ulaşıyorsa .virkta bir zetcal olarak çıkarılması gerekir. Nisabtan fazla olan miktalarr da bu­na göre değerlendirilerek zekatı verilir.

Ticaret Mallarında Zekatın Vücubunun Şartları

Ticaret mallarında zekatın vacio olması ici1" gerekli olan şartlar şunlardır:

1-  Satın atma gibi bir alış-verişle o mala sahip olmak. Ticaret malında esas olan alış-veriştir. Bu nedenle ticaret malında zekatın farz olması için gerekli olan ilk şart malın ticaret amacıyla elde edilmiş olması gerekir.

2-  Tutarım öderken bu alış-verişı ticaret niyetiyle yapmış olmak. Ticaret malı elde edildiği an tutan ödenince ticaret niyetinin olması şarttır. Eğer başka amaçla alınmışsa ticaret malı sayılmaz.

3-  Sırf biriktirmek niyyetiyle alınmamış olması. Yukarıda ifade ettiğimiz gibi malın sadece ücaret amacıyla elde edilmiş olması gerekir.

4-  Ticaret mallarına sahip olduktan sonra üzerinden bir yılın geçmesi. Ancak bu mallar belli bir parayla alınmış ve bu miktar nisaba baliğ bir kısmıyla alınmış ve paranın geri kalanı kendi mülküyle bunların yarısıy­la ticaret mallarını almışsa, o zaman yılın başlangıcı ticaret mallarına sa­hip oluşundan itibaren değil, paraya sahip oldupn ™dan itibaren başlar.

5- Yıl sonunda bu malların değerinin nisaba ulaşmasıdır.Ticaret malla­rının değeri nisabtan az olur ama yanındaki paralar onlara ilave edildiğin­de nisaba ulaşıyorsa yine zekat verilir.

Meselâ yanında yüz dirhem bulunur ve bunun yarısıyla ticaret malı al-mış´ve sene sonunda ticaret mallarının değeri yüz elli dirheme ulaşacak olursa, yine zekat düşer ve yanında kalmış olan elli dirhem bunlara ilave edilerek hepsinin zekatı verilir.

6-  Yıl içerisinde kendisiyle değerlendirildiği paraya dönüşüp bu para­nın nisab miktarından aşağı olmaması.

Eğer sene içerisinde paraya dönüşür ve bu para nisab miktarından aşa­ğı olacak olur. sonra da bu paralarla ticaret niyetiyle mal alacak olursa; yıl, bu malı aldığı andan itibaren başlar.

Ticaret malı kendisinde zekatın vacib olduğu bir mal ise, (koyun veya hurma), yani zekata tabi olan mal, zekat nisabına ulaşmış ama değer ola­rak nisaba ulaşmıyorsa; mesela kırk koyun olup değeri nisab miktarını doldurmuyorsa, koyun olarak zekatı verilir.

Değeri nisaba ulaştığı halde kendisi nisaba ulaşmıyorsa, bu defa tica­ret malı olarak zekatı verilir.

Mesela otuzdokuz koyun olup değeri nisab miktarına ulaşıyorsa, tica­ret malı olarak zekatı çıkarılacaktır. Eğer her iki yönden nisab miktarına ulaşıyorsa; mesela koyunların sayısı kırk olup değerleri de nisaba ulaşı­yorsa ve her iki durum açısından aynı anda yıl doluyorsa, değerinden ze­kat çıkarılacaktır. Ama ticaret malı olarak yılını daha önce dolduruyorsa, o yıl için ticaret malı olarak zekatı çıkarılacak ve diğer yıllarda değerin­den zekat verilecektir.

Mesela Recep ayının başında ticaret niyetiyle elli top kumaş almış ve altı ay sonra bunları satıp kırk koyun satın almış ve sene dolunca bu ko­yunlar değer olarak nisaba ulaşmış olsun. Böylece hem ticaret malı ola­rak, hem de bizzat zekata tabi bir mal olduğu için bu yönden de zekat ni­sabına ulaşmış olmaktadır.

Ticaret malı olarak yılını daha önce doldurmuş olmaktır. Birinci yıl, ticaret malı olarak, sonraki yıllarda ise, koyun olarak zeka­ta tabi olacaktır.

Mudarebe usulü ile ortaklığa verilen malın zekatı, hem sermaye olarak ve hem de kazanç olarak mal sahibine aittir.

Şayet zekatı ortak malın dışındaki bir maldan ödenmişse, zaten yerini bulmuştur, ama ortak maldan vermişse, kazançtan verilmiş sayılır.

[1] Ehu Davud, 1562

Yerden Çıkarılan Maden Ve Rikazın Zekatı

Bir kimse madenden altın veya gümüş çıkarırsa nisaba baliğ olması şartıyla kırkta birini zekat olarak çıkartacaktır. Cahiliyyet zamanından kalmış, gömülü mal bulunduğu takdirde beşte biri zekat olarak çıkarılır.

Bir kimse cahiliyye devrinden kalan altın veya gümüş (sahibi olmayan

ve kendisinin işlemiş olduğu bir arazide) bulursa nisaba bağlı olması kay­dı ile zekatını çıkarması gerekir. Bunun da zekatı beşte birdir. Peygambe­rimiz (s.a.v) şöyle buyurmuştur:

Define mallarında beşte bir nisketinde zekat vardır." [1]

Bu define mallarında "Havli havelan" olan bir senenin geçmesi şartı aranmaz. Define bulununca hemen beşte bir zekatı verilir.

İmam Beyhaki şöyle bir rivayette bulunmuştur: Peygamber (s.a.v) Ka-biliye kasabasının halkından, madenlerden çıkardıkları altın ve gümüşün zekatını alırdı. Define yukarıdaki hadisten de anlaşıldığı gibi altın ve gü­müşlen başka bir şey değildir. Bu nedenle gerek define gerekse maden ha­kikaten altın ve gümüştür. İmam Nevevi, müçtehid alimlerin, madenler­de zekatın vacip olduğu hususunda görüş birliği içinde olduklarını bildir­miştir. [2] Ama cahiliyye devrine ait değil de İslami bir şey olursa, veya sahibinin müslüman biri olduğu biliniyorsa onu sahibine verir.

Burdaki müslüman ve gayri-müslim ayırımı, savaş-ganimet gibi du­rumlar nazar-ı itibare alınarak hüküm verilmiştir. Yoksa gayri-müslim bi­rinin malı yenilebilir diye dinimizde herhangi bir hüküm yoktur. Ancak savaş esnasında ganimet olarak eline bir altın veya gümüş geçiyor yahut daha sonra rikaz olarak yani o memleket kâfirlerin elinde iken onlara ait olup daha sonra yapılan savaşlar neticesi kâfirler orayı terketmiş veya te­lef olmuşlar, onlardan geri kalan altın ve gümüş ganimet gibi sayılmakta­dır. Bu yüzden bu madenlerden de faydamlabilir. Bulunan bu malın (altın veya gümüşün) müslümanlara mı ait olduğu ya da gayri-müslimlere mi ait olduğu bilinmezse, o zaman bu mal lukata hükmüne girer. Bir seneye ka­dar onu tarif eder, sahibi çıkmazsa ancak o zaman mülkiyetine alır. Zeka­tı da ona göre hesaplanarak verilir.

[1] Buhari, 1428

[2] El Mecmu 21 73-74.


Konu Başlığı: Ynt: Zekat
Gönderen: Ceren üzerinde 04 Eylül 2016, 15:10:27
Esselamu aleyküm.Rabbim zekatını onun rızası için veren ve hakkıyla tam vaktinde verip rahmetine kavuşan kullardan eylesin bizleri inşallah...