> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > İslam Fıkhı Eseleri > Delilli Şafi İlmihali > Vakf ve Hibe
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Vakf ve Hibe  (Okunma Sayısı 1441 defa)
10 Mart 2010, 22:52:46
ღAşkullahღ
Muhabbetullah
Admin
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bay
Mesaj Sayısı: 25.839


Site
« : 10 Mart 2010, 22:52:46 »



Vakf ve Hibe

Vakf üç şartla caiz olur:

1- Vakfedilen şey, zatı (aslı) baki kalmakla yararlanılabilen cinsten ol­malı.

2- Vakf aslı kesilmeyen ve devam edebilen şey üzerine olmalıdır.

3- Vakfedilen şey mahzurlu (haram) olmamalıdır.

Vakf, vakfedenin ileri sürdüğü şartlara göre değerlendirilir. Üzerine vakfedilen kişilerin bir kısmına öncelik tanıması, bir kısmının sona bıra­kılması, bir kısmının eşit gösterilmesi veya bir kısmını üstün tutması gibi.

Vakf, aslı (zatı) baki kalmakla birlikte yararlanılması mümkün olan belirli bir malın hayır ciheti dışında her türlü tasarruftan menedilerek, Al­lah rızası için hapsedilmesine denir.

Vakfın asıl delili Allah-u Teala´nın şu ayet-i kerimesidir:

"Siz sevdiğiniz şeylerden (Allah yolunda) harcamadıkça asla iyiliğe eremezsiniz. Her ne harcarsanız Allah onu hakkıyla bilir." (Ali İmran: 3/92)

Ebu Talha (r.a.) bu ayeti duyunca, malından en çok sevdiği Büreyha adlı çok güzel bahçesini hemen vakfetmiştir. Peygamber (s.a.v.) bu davra­nışını kabul etmiş, hatta güzel bir davranış olarak görmüştür. [1]

Resulullah (s.a.v.) şöyle buyurmaktadır:

"Ademoğlu öldüğü zaman amel defteri kapanır. Sadece şu üçü devam eder: Sadaka-i câriye, kendisinden faydalanılan ilim ve kendisine dua eden salih evlat." [2] Vakf, burda sadaka-i cariye hükmündedir. [3]

Vakfın Rükünleri

Vakfın rükünleri dörttür:

1- Vakfeden:

Vakfeden kişinin mükellef olması, hür ve serbest olması, hayır yap­maya ehil olması ve vakfettiği şeyin sahibi olması şarttır. Onun için çocu­ğun, delinin ve bunların velilerinin, zorlanan kişinin, savurganlıktan dola­yı malı hacr edilmiş olanın, muvakkat veya sürekli o maldan faydalansın diye kendisi hakkında vasiyette bulunulmuş olanın vakfetme yetkileri yoktur ve vakıfları sahih değildir.

2- Vakfedilen şey:

Bunun şartı belirli bir mal olması, vakfedenin mülkü olması, bir şahsın mülkiyetinden başka birinin mülkiyetine intikale imkânı olması, mubah bir faydasının olması ve bu fayda olurken kendisinin yok olmamasıdır.

Bu şartlarda vakfedilen şeyin tarla ve ev gibi gayrimenkul olabileceği gibi kitap ve buna benzer menkul yahut ortak bir şey de vakf edilebilir.

Kaynar suyun, kuyuların, meyveleri için ağaçların ve süt, yün ve kılla­rı için hayvanların da vakfedilmesi sahihtir.

3- Kendisine vakfedilen: Bu da iki kısımdır:

a) Muayyen (Belirli olan şeyler):

Kendisine vakfedilen muayyen (belirli) bir kimse ise, vakfedilen şeyin ona temlik edilebilecek özelliklerde olması şarttır. Mesela kişinin oğlu ol­madığı halde oğluna vakıf yapması sahih değildir. Ayrıca kendisine vak­fedilen kimse hazır ise, hemen onun kabul etmesi, hazır değilse haberi duyunca kabul etmesi veya mükellef değilse velisinin bu vakfedilen şeyi onun namına kabul etmesi gerekir. Vakfetme bir ma´siyete de (günaha) sebep olmamalıdır.

Zımmiye, ancak sahip olabileceği (gereğini kullanabileceği) bir şey vakfedilebilir. Onun için zımmi birine Kur´an-ı Kerim ve ilmi kitaplarla müslüman bir köle vakfetmek caiz değildir Mürted, müşrik ve kâfir biri­ne vakf yapılamaz. Yapılsa da sahih değildir.

b) Gayri Muayyen (Belirli olmayan) yerler:

Bunun şartı ise günaha sebebiyet vermemesidir. Alimlere, mescidlere ve fakirlere vakf yapılabileceği gibi, zenginlere de vakf yapılabilir.

Ayrıca fasık ve zimmilere de vakfetmek caizdir. Çünkü bu durumdaki­lere sadaka verilebilir.

4 - Siga:

"Falan şeyi falan kimseye vakfettim" veya "Falan Şeyi falan kimse için sebil ettim" gibi vakfetmeyi ifade eden lafızlardır.

Bunun şartı ise ebedi olmasıdır.

Mesela: "Bir seneliğine vakfettim" demek sahih olmaz. Muhayyerli­ğin de olmaması gerekir.

Mesela; "Falan şeyi dilediği zaman geri vermesi" yahut ´´Falan kişi­nin kendisini ortak etmesi şartıyla vakfettim" demekle de sahih olmaz.

Kişi kendi eli altında bulunan maldan istediği kadar infak edebileceği gibi, o mal, kendisinden hayır görülsün diye kişilere veya herhangi bir ha­yır kurumuna hayır ettiği şartlar dahilinde bırakabilir.

Bu aslında çok hayırlı bir iştir. Çünkü malın sahibi mal zimmetinde iken veya kendisi hayattayken istediği gibi hayır için tasarrufta kullanabi­lir. Ama bu mal vakfettiği zaman ölümünden sonra da varislerinin bu malda herhangi bir hakkı kalmaz. Bu nedenle o mal hayır cihetiyle devam eder. İnsanoğlu hayatta iken böyle bir hayırlı işe teşebbüs etmişse öldük­ten sonra hayatta iken bu sevabı yapıyormuş gibi kendisi için gelir getiren bir yatırım gibi olur. İnsanoğlu hayattayken böyle hayırlı yollara başvurmamışsa ölümünden sonra o maldan sadır alabilecek hayırlı işler olsa da faydalanabilir diyemeyiz. Ancak başka cihetle faydalanıyorsa arası ayrı, yani Salih çocuk yetiştirmiş. O çocuk Salih olduğu için hayırlara tevessül etmişse o ayrıdır.

Vakıf apayrı bir konudur. Kendisinden hayır görülsün diye onu hayırlı yerlere hapsetmek. Kendisi bu işe bizzat vesile olduğu için büyük bir ha­yır adımını atmış oluyor. [4]

[1] Buhari, 607.

[2] Müslim, 1631.

[3] Kadı Ebu Şuca, Ğayetül-İhtisar ve Şerhi , Ravza Yayınları: 361-362.

[4] Kadı Ebu Şuca, Ğayetül-İhtisar ve Şerhi , Ravza Yayınları: 362-363.

HİBE (BAĞIŞ)

Satılması caiz olan herşeyin hibe edilmesi caizdir. Hibe kabzedilmesiyle gerçekleşir.

Kendisine hibe edilen kişi onu kabul ettikten sonra hibe eden onu geri alamaz, ancak hibe eden hibe alanın babası ise geri alabilir.

Kişi bir şeyi umra veya rukba ettiği zaman, mal umra edilen kişiye ve­ya rukba edilen kişiye ve ondan sonraki varislerine geçer.

Hibe, bir insanın kendi hayatında karşılıksız olarak bir malını kesin bir şekilde başkasının mülkiyetine devretmesidir.

Hibede asıl delil şu ayeti kerimedir:

"Kadınlara mehillerini bir hak olarak verin (bununla beraber) eğer ondan birazını gönül hoşluğuyla size bağışlamış olurlarsa, onu da afiyetle yeyin" (Nisa: 4/4)
Hibenin delillerinden biri de Resuluîlah (s.a.v.)´ın şu hadisi şerifidir:

"Hiç bir komşu kadın, komşu kadının kendisine vereceği en basit bir hediyeyi bile küçümsemesin. Velev ki ona bir koyun tırnağı hediye etmiş olsun" [1]

Peygamberimiz (s.a.v.) başka bir hadisi şeriflerinde şöyle buyurmuş­tur:

"Birbirinize hediye veriniz ki birbirinizi sevesiniz." [2]

Hibe, kişinin hayatta iken başkasına veya kendisinden hayır umulacak bir yere karşılıksız olarak mal vermek aktidir. Kişi başkasına faydalanma­sı için bir mal verir ve bu malı bir süre sonra ondan alırsa hibe olmayıp ariye olur. Kişi hayatta iken bir malı başkasına vermeyip ancak ölümün­den sonra ona temellükte bulunursa bu da hibe olamayacağı gibi vasiyet olur. Karşılık ile olursa satış olur. Bunda alış-veriş hükümleri işler.

Hibe müstehab olduğuna göre, akrabalara hibe etmek daha da faziletli­dir. Çünkü bir yardımlaşma olduğu için sıla-ı rahm olan akrabalık bağını daha da kuvvetlendirmektedir. Kız ve erkek çocuğuna hibe eden bir babanın onlara eşit şekilde vermesi sünnettir.

Peygamberimiz (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:

"Allah´tan korkunuz ve ço­cuklarınız arasında adaletli davranınız."[3]

Hibeye karşılık verilmesi sünnettir. Hz. Aişe (r.anha) şöyle rivayet eder: "Resulullah hediyeyi kabul eder ve hediye edene hediyesi karşılı­ğında O da bir şey verirdi." [4]

Herhangi bir şey hibe edildikten sonra onu geri istemek caiz değildir. Geri isteyip alması haramdır. Nitekim Peygamberimiz (s.a.v.) şöyle bu­yurmuştur:

"Hibe ettiğini geri alan kimse, ´kendi kusmuğuna dönüp yala­yan gibidir." [5]

Ana-baba ve dedeler çocuklarına hibe ettiklerini geri alabilirler. Çün­kü çocuk ve elindeki her mülkü ana-babasına aittir. Bu konuda Peygam­berimiz (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:

"Bağış veya hibe verip te sonra onu geri almak hiç bir kimseye helal değildir, ancak babanın çocuğuna verdiği müstesna" [6]

Baba çocuğa herhangi bir şey hibe eder, hibe olan şey çocuğunda mev­cut olduğu sürece babanın onu geri alma hakkı vardır. Ama çocuğu hibeyi satmış veya sarfetmişse baba onu talep edemez. Anne ve dede de baba hükmündedir. [7]

Çocuklarına hibe edenin ayrım yapmaması ve eşit değerde hibe ver­mesi sünnettir. Şayet kendisine hibe edilenin ihtiyacından dolayı ve se­vap için ona hibe verilmişse sadakadır. [8]

[1] Buhari, 2427; Tirmizi, 1623.

[2] El-Muvatta´, İmam Malik, 2908.

[3] Buhari, 2447; Müslim, I623.

[4] Buhari, 2445.

[5] Buhari, 2478, Müslim, 1622.

[6] Tirmizi, 2133; Nesei, 3720; İbni Mace, 2377.

[7] Kitabul Fıkh âla Mezahibil Erbaa, Hibe Bölümü.

[8] Kadı Ebu Şuca, Ğayetül-İhtisar ve Şerhi , Ravza Yayınları: 364-365.

[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Vakf ve Hibe
« Posted on: 19 Nisan 2024, 23:02:28 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Vakf ve Hibe rüya tabiri,Vakf ve Hibe mekke canlı, Vakf ve Hibe kabe canlı yayın, Vakf ve Hibe Üç boyutlu kuran oku Vakf ve Hibe kuran ı kerim, Vakf ve Hibe peygamber kıssaları,Vakf ve Hibe ilitam ders soruları, Vakf ve Hibeönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes