๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Delilli Şafi İlmihali => Konuyu başlatan: ღAşkullahღ üzerinde 11 Mart 2010, 10:25:53



Konu Başlığı: Nikah
Gönderen: ღAşkullahღ üzerinde 11 Mart 2010, 10:25:53
Nikah  

Yüce Allah, yarattığı insanoğlunun fıtri yapısıyla ilgilenmiş ve erkek kadın birleşmesinin başı boş bırakılmasını uygun görmeyerek bir kontrol içerisinde olması gerektiğini bildirmiştir. Ayrıca erkek ile kadının birleş­mesi Allah´ın tayin etmiş olduğu ölçüler dahilinde olması halinde Yüce Allah bu­nu hayırlı bir birleşme saymıştır.

Enes bin Malik (r.a) şöyle rivayet etmiştir: Hz. Peygamberin ashabın­dan bir gurup, peygamberin zevcelerinden, onun özel amel ve ibadetleri­ni sordu. Kendilerine Hazreti peygamberin amel ve ibadetleri haber veri­lince, sahabilerden biri, "Ben kadınlarla evlenmem" , bir diğeri, "Ben hiçbir döşek üzerinde yatmam"... dediler. Bu durumu öğrenen Peygambe­rimiz Allah´a hamd ve sena ettikten sonra şöyle buyurdu:

"Bazı kimseleriniz şöyle şöyle demişlerdir, bu sözleriyle ne demek isti­yorlar. Ben nafile namaz da kılarım, gecenin bir kısmında uyku ile uyu­rum. Nafile oruç tutarım, bazen tutmayıp oruçsuz da olurum, Kadınlarla da evlenirim. İşte benim sünnettim budur. Kim benim sünnetimden yüz çe­virirse, o benden değildir." [1]

Allah´u Teala bu konuda şöyle buyurur:

"İbret alasınız diye her şeyi çift yarattık" (Zariyat: 51/49)  

"Ey insanlar! doğrusu biz sizi bir erkek ile bir dişiden yarat­tık." (Hucurat: 49/13)  

"Ey insanlar, sizi bir tek nefiste yaratan ondan eşini var eden ve ikisinden pek çok erkek ve kadın meydana getiren Rabbınıza hürmetsiz­likten sakınınız" (Nisa: 4/1)

İnsanoğlu hayatının diğer evrelerini düzene sokması gerektiği gibi üre­me olayı için de bazı düzenlemelere girmesi gereken nikah usulü, erkekle kadını meşru bir zemine oturtarak ailenin temeli atılmış olur. Bu nikah, Peygamberimiz (s.a.v.)´e peygamberlik gelmeden Suudi Arabistan´daki o cahiliye toplumunda da var idi. Ama tuhaf olabilecek şartlardaydı.

Peygamberimiz (s.a.v.)´in kendisine gelen vahy hükmüne dayanarak kaldırmış olduğu cahiliye nikahlarından bazıları şunlardır:

1- İstibda Nikahı. Kadının kocası, hanımı hayızdan temizlendiğinde ona "Falancaya git, ondan döl al" der ve hamileliği belli oluncaya kadar ondan uzaklaşır. Hamileliği belli olunca isterse hanımına yaklaşırdı. Bu­nu iyi bir çocuğa sahip olabilmek için yapardı. Bu nikaha İstibda nikahı denilirdi.

2- Bedel Nikahı. Kişi, bir başkasına "Benim için hanımıma yaklaş, ben de senin için hanımına yaklaşayım" diyordu.

3- Bu cahiliyye nikahlarından bir tanesi de, on kişiden az bir toplulu­ğun kadının yanına gelerek ona yaklaşmaları şeklindedir. Kadın hamile olup, çocuk doğurunca aradan bir kaç gün geçtikten sonra adamlara haber gönderir, hiç biri gelmemezlik yapamazdı. Nihayet hepsi kadının yanına toplanırlar ve kadın onlara şöyle der:

"Ne iş yaptığınızı biliyorsunuz, işte ben doğurdum." Adamların içinden istediğinin adını vererek:

"Ey falanca, bu doğan çocuk senindir." der ve çocuğu kendisine teslim ederdi. O da bu çocuğu kabul etmek zorunda kalırdı.

4-  Cahiliye nikahlarından başka bir nikah şekli. Bir çok erkek toplanır bunlar hepsi bir kadına yaklaşırlar. Kadın kendisine gelenlere mani ol­mazdı. Bu kadınlar fahişe oldukları bilinsin diye kapılarının üzerine bay­raklar asarlardı. Bu kötü işi yapmak isteyen bayrakları görüp içeri girerdi. Bu kadın hamile olunca çocuğunu doğurduktan sonra kendisiyle ilişki ku­ran erkekler toplanır. Çocuğun kime benzediğine hükmederek alıp ona verirlerdi. O da bu çocuğu kabul etmemezlik edemezdi. Peygamberimiz (s.a.v.) Peygamber olduktan sonra, bu cahiliyye adetlerini kaldırdı. Bu­günkü nikah şeklini Kur´an-ı Kerim´deki emirlere göre uyguladı.

İslamın uygun gördüğü nikah şekli, iki şahit huzurunda icap ve kabul rükünlerinin yerine getirilmesinden başka birşey değildir. [2]

[1] Müslim, 1401.

[2] Kadı Ebu Şuca, Ğayetül-İhtisar ve Şerhi , Ravza Yayınları: 421-422.

İslamda Evlenmeye Teşvik

İslam dini, çeşitli sebeplerden dolayı evlenmeyi teşvik etmiştir. Farz etmemekle beraber evliliğin önemini bildirerek gerek Peygamberimiz (s.a.v.) ve gerekse diğer Peygamberlerin sünneti olduğunu bildirerek Ku-ran-ı Kerim de yüce Allah´ın şu ayet-i kerimeleri ile dile getirmiştir:

"And olsun ki, senden önce nice resuller gönderdik onlara eşler ve ço­cuklar verdik." (Ra´d: 13/38)

Peygamberimiz (s.a.v.)´in şöyle buyurur:

"Dört şey resullerin sünnetlerindendir. Kına kullanmak, güzel koku sürünmek misvak kullanmak ve bir de evlenmek." [1]

İnsanoğlu bazı durumlarda evliliği kabul etmekte tereddüte düşer ve evliliğe art görevlerin ağırlığından korktuğundan dolayı yüz çevirir.

Dinimiz bu kişinin bu bakışını evliliğin zenginlik gibi bir vasıta olaca­ğı noktasına çevirir, fakirliğe iten sebeplerin üstesinden gelecek bir kud­rete kendisini malik kılacağını haber vererek şu ayet-i kerimeyi ileri sü­rer.

"İçinizden bekârları, kölelerinizden ve cariyelerinizden iyi olanları evlendirin. Eğer yoksul iseler Allah onları lütfü ile zenginleştirir. Allah lütfü bol olandır, bilendir." (Nur: 24/32)  

Kişi evlendiği zaman Peygamberimiz (s.a.v.)´in bu hadisi şeriflerine göre amel etmesiyle mutlu olur:

"Güzelliği için kadınlarla evlenmeyiniz, umulur ki güzellikleri onları uçuruma yuvarlar. Malları için de kadınlar­la evlenmeyiniz, umulur ki, malları onları azdırır. Ancak dini için kadın­larla evleniniz. Ağzı burnu düzensiz, dindar bir cariye, diğerlerinden da­ha efdaldir.",

" Kadınların en hayırlısı baktığın zaman seni sevince boğan, emretti­ğin zaman sana itaat eden, üzerine yemin ettiğin zaman yüzünü ak çıka­ran, kendisinden uzakta olduğun zaman nefsi ve malın hakkında seni ko­ruyandır´[2]

"Kadın 4 şey için nikahlanır. Güzelliği, malı, soyu ve dindarlığı. Sen dindar olanı seç" [3]

Zira güzellik, mal ve soy sahibi olan kadın devamlı kocasına karşı övünür, onu zor durumda bırakabilir. Onun için kişi dindar ve saliha olan bir kadınla evlendiği zaman daha rahat etmesi muhtemeldir. [4]

[1] Tirmizi, 1080.

[2] Nesai.

[3] Buhari, 4802.

[4] Kadı Ebu Şuca, Ğayetül-İhtisar ve Şerhi , Ravza Yayınları: 423-424.

Kadında Bulunması Gereken Meziyetler

- Ahlakı düzgün.

- Sinirsel yönden uyumlu.

- Cinsel sapmalardan uzak.

- Tanınmış iyi bir çevreye sahip olan meziyetlerdir.

Böyle bir kadın çocuklarına karşı şefkatli, kocasının hakkına riayetkar olur.

Kadınlar için, iyi bir koca seçimi de gereklidir.

Kızın velisi, kızını ancak dindar, ahlaklı, şerefli, ağırbaşlı ve yaş, ge­çim itibarı ve sosyal konularda kendileriyle eşit olabilecek durumda olan kişi ile evlendirir.

Kadın ve kız çocukları haklarında dikkatli davranmak çok önemlidir. Çünkü onlar nikah konusunda naziktirler. Kişi kızını zalim, fasık, bid´at ehli, içki içen, dinine karşı suç işlemiş kötü bir işle uğraşan kimseye kızı­nızı vermemelidir. (İhya-ı Ulumud´din) [1]

[1] Kadı Ebu Şuca, Ğayetül-İhtisar ve Şerhi , Ravza Yayınları: 424.

Evlilik Çeşitleri

İslam dini evliliği bir çok hikmete binaen meşru kılmıştır. Zina ve fuhuşa sebep olan fiillerden korunması, aile sevgisi ve saadetinin kurulup neslin devam etmesi için toplumda temiz bir hayatın yaşanabilmesi içir evlilik müessesesine önem vermiştir. Bu nedenle evliliğin insanın bulun­duğu hallere göre bazı hükümleri vardır. Bu hükümler şunlardır:

Sünnet olan evlilik: Cinsel ilişki ihtiyacı duyan ve evlenmenin masraflarını ve nafakayı temin edebilecek güce sahip olanlar için evlilik sünnettir. Ama bu şartlara sahip olup zina ve fuhşa girme tehlikesi varsa o takdirde o kişinin evlenmesi vaciptir.

Mekruh olan evlilik: Cinsel ilişki ihtiyacı olup evlilik masrafını ve nafakayı karşılama gücüne sahip olmayan kişinin evlenmesi mekruhtur.

Terkedilmesi efdal olan evlilik: Nafaka ve masrafını temin edebilece durumda olup ama kendini ibadet ve ilim tahsiline vermesi ile birlikte evlenme iştiyakı olmayan bir kimsenin evlenmemesi daha faziletlidir. [1]

[1] Kadı Ebu Şuca, Ğayetül-İhtisar ve Şerhi , Ravza Yayınları: 424.

Nikah Ve Onunla İlgili Hükümler

Nikah, ihtiyacı olan kimseler için sünnettir.

Hür bir erkeğin dört tane hür kadına kadar bir nikah altında bulundur­ması caizdir.

Köle olan bir kişi bir arada ancak iki kadını kendi nikahı altında bulun­durabilir.

Hür kişi bir cariyeyi ancak iki şartla nikahı altına alabilir:

1. Hür bir kadının mehrini verebilecek güçte olmaması.

2.  Harama girme korkusunun bulunması.

Evlilik, Cenab-ı Allah´ın bütün yaratılmışlarını içine alacak şekilde ge­nel bir nizam olup insanlar, bitkiler ve hayvanlar alemi de bunun içinde­dir.

İnsanlar, bitkiler ve hayvanların devamının sağlanması için üreme du­rumunda olmaları gerekir. Yarattığı kainatın herşeyinden haberi olan yüce Allah bu üreme için de bazı sınırlamaları getirmiştir. Çünkü insanoğlu akıl dediğimiz müsbet bir olgu ve insani diyebileceğimiz müsbetlerle do­natılmıştır.

Bir erkek, gerek görürse dört tane kadına kadar bir arada bulundurma yoluyla evlenebilir. Yüce Allah şöyle buyurmuştur:

"Beğendiğiniz kadınlardan iki üç ve dörde kadar evlenebilirsiniz, hak­sızlık yapmaktan korkar sanız bir tane alın." (Nisa: 4/3)

Ayeti Kerime´nin açık hükmünden de anlaşılacağı gibi adalet ve hakkı koruyabilme imkanı olursa ancak evlenilecek kadın sayısı dörde kadar çıkabilir. Fakat gerekli hakları verilemez ve adaletle onlara muamele ya­pılamazsa en uygunu bir tanedir..

Cariyelerle de ancak evlenmeye gücü yetmeyenler ve harama girme korkusu olan evlenebilir. Çünkü evliliğin sıhhati ancak bu şekilde ger­çekleşebilir.

Delili. Yüce Allah Kuran-ı Kerim´de şöyle buyurur:

"İçinizden imanlı hür kadınlarla evlenmeye gücü yetmeyen kimse elle­riniz altında bulanan imanlı genç kızlarınız (sayılan) cariyelerinizden al­sın (onlarla evlensin). Bu (cariyelerle evlenmeniz izni) içinizde günaha düşmekten korkanlar içindir." (Nisa: 4/25)  

Evlenmek, peygamberimizin ve diğer peygamberlerin sünnetidir. Ebu Eyüp el Ensari (r.a) peygamberimizin şöyle buyurduğunu rivayet eder:

"Dört şey peygamberlerin sünnetlerindendir: Haya, güzel koku, mis­vak ve evlenmek" [1] Başka bir hadislerinde peygamberimiz (s.a.v) şöyle buyurmuştur:

"Ey gençler topluluğu sizden evlenmeye gücü yeten evlen­sin. Zira evlenmek gözleri haramdan daha çok korur, iffetsizlikten daha da çok muhafaza eder. Evlenmeye gücü yetmeyen oruç tutsun, çünkü oruç şehvet kırıcıdır." [2]

Ebu Hureyre (r.a)´dan rivayete göre Peygamberimiz (s.a.v) şöyle bu­yurmuştur:

"Dinini ve ahlakını beğendiğiniz bir kişi, sizin ailenizden (uy­gun) bir kadına talip olursa onları evlendirin. Şayet öyle yapmazsanız: yeryüzünde fitne ve fesad olur." [3]

[1] Tirmizi, 1080.

[2] Buhari, 4779; Müslim, 1400.

[3] Tirmizi, 10.

Kadı Ebu Şuca, Ğayetül-İhtisar ve Şerhi , Ravza Yayınları: 425-426.

Erkeğin Kadına Bakması

Erkek kadına yedi şekilde bakar.

1. Mahrem olmayan yabancı bir kadına hiç bir ihtiyaç yokken bakmak. Bu şekilde bakmak caiz değildir.

2. Nikahı altındaki karısına ve cariyesinin avret mahalli dışında kalan her yerine bakmak caizdir.

3.  Mahremlerine ve evli olan cariyesine bakması da caizdir. Bu bakıl­ması caiz olan yer de göbek ile diz kapağının dışında kalan bölge

-İhtiyaç duyulmadan yabancı bir kadına bakmak ve dokunmak haram­dır. Çünkü yüce Allah Kuran-ı Kerim´de şöyle buyurmuştur:

"Mü´min erkeklere söyle gözlerini ve ırzlarını haramdan korusunlar. Çünkü bu kendileri için daha temiz bir davranıştır." (Nur: 24/30)  

-Kişinin nikahı altındaki karısının ve cariyesinin avret yeri dışında her yerine bakması caizdir. Ancak ihtiyaç olmadan avret mahalline bakmak mekruhtur. Çünkü edebe aykırıdır.

Hazreti Aişe (r.anha) şöyle rivayet eder: "Ne ben peygamberin avret mahallini ve ne de o benim avret mahallimi görmüştür"

-Mahremleri ve evli olan cariyelerinin göbek ile diz kapağı arası hariç başka yerlerine bakması caizdir. Peygamberimiz (s.a.v) bir rivayete göre şöyle buyurmuştur:

"Sizden her kim elinin altındaki köle ve cariyeleri ev­lendiğinde onların avret yerlerine bakmasın." Diğer bir rivayette, "Gö­bek ile diz arası kısmına bakmasın." [1]

4.  Nikahlamak için kadının yüz ve ellerine bakılması caizdir.

5. İlaçlamak için her kadının gerekli yerine bakılabilir. İlaçlanır ve te­davisi yapılır.

6.  Şahitlik vermek ve alış-veriş için her kadının sadece yüzüne bakılır.

7.  Satın alınacak olan cariyenin gereken her yerine bakılması caizdir.

-Nikahlanmak için kadının yüz ve ellerine bakılabilir. Erkek evlen­mek istediği zaman kadının yüz ve ellerine bakabilir. Bu uzuvlanrı dışın­da başka yerine bakması caiz değildir. Bu kadınla kol kola gezmesi, to­kalaşması, tenhalarda bir araya gelmesi hiç bir zaman caiz değildir.

Ebu Hureyre (r.a) şöyle rivayet etmiştir:

Ben Hz. Peygamberin yanında idim. O sıralarda bir kişi geldi ve ensardan bir kadınla evlenmek istediğini Peygambere haber verdi. Rasulullah (s.a.v) O´na,

"O kadını gördün mü?" diye sorunca O zat:

-Hayır, bakmadım, dedi. Rasulullah:

"Öyleyse git ve o kadını gör, çünkü ensarın gözlerinde bir şey vardır." [2] buyurdu.

Bir kadına talib olan Muğiyre bin Şube´ye Hz. Peygamber şöyle bu­yurdu:

"O kadını gör, çünkü görmek aranızdaki evliliğin başarılı olması­nı daha da iyi sağlar." [3]

-İlaçlamak ve tedavi amacıyla kadının gerekli yerine bakılabilir.

Cabir bin Abdullah (i.a)´ın rivayet ettiğine göre: Ümmü Seleme Hz. Peygamberden, kan aldırmak için izin istemiş ve Peygamber de Ebu Taybe´ye O´na hacamat yapması için emir vermiştir." [4]

-Şahitlik ve alış-veriş için her kadının yüzüne bakılabilir. Çünkü leh ve aleyhte şahitlik gerekebilir. Alış-veriş için de bir sorun çıkabilir. Burda da lüzum kadarıyla bakılabilir.

-Satın alınacak cariyenin de ancak diz ile göbek arasındaki bölgenin dışına bakılabilir. Cariye özgürlüğü kısıtlanmış kadın köledir. Bu kadın kölelere islamın bakışı elbette müsbet yöndedir. Genel itibarla cariye, hizmet eğiliminde olduğu için islam ona da bir kadın gözüyle bakmış, satın alınması durumunda avret yerleri olan diz ve göbek arası bölgesi için hassasiyet göstermiştir.

Bu konuyu maddeleriyle karşılaştırarak biraz daha detaylı bir şekilde açıklayalım:

1.  Herhangi bir ihtiyaç yokken yabancı bir kadına bakmak caiz değil­dir. Bakan kişinin-ihtiyar olması veya cima edemeyecek durumda olması da herhangi bir fark teşkil etmez.

2. Cinsel birleşme durumunda dahi nikahı altındaki hanımı veya cari­yesinin kadınlık organına bakması kerahetle beraber caizdir.

Peygamberimiz (s.a.v.) bir hadisi şeriflerinde şöyle buyururlar:

"Çıplaklıktan korunmanızı öğütlerim. Çünkü yanınızda ancak tuvalete girdiğiniz ve bir de cinsi temasta bulunduğunuz zaman sizden ayrılan amellerinizi tesbitle vazifeli gözcü ve koruyucu melekler vardır. Onlara saygılı olunuz, haya ediniz ve çıplaklıktan sakınınız."

"Sizden biriniz yıkandığı zaman, açıkta yıkanmasın bir şeyle örtünsün " "Sizden biriniz hanımıyla cinsi münasebette bulunduğu zaman korun­sun (avret yerlerini kapatarak muhafaza etsin). Merkepler gibi her tarafı açıkta olmasın. Zira melekler avret mahalleri açık olan insandan yüz çe­virirler." [5]

3. Burda her ne kadar diz ile göbek arası dışındaki yere bakması için cevaz veriliyorsa da şuurlu bir Müslüman bunu ancak bazı zaruretler neti­cesi olarak bakabileceğini anlamalıdır.

Bir Müslüman´ın kendi nikahlısı olan eşinin avret mahalline bakması için bazı mekruh sayılacak sınırlar getirilmiş olduğunu biliyorsa bunun dışında ablası, annesi, halası veya mahremi sayılan birisi için bakış duru­munu kendisi düşünmelidir.

4. Nikahlanmak için bir kadının ancak dış görünüşüne bakılabilir. Kendisine haram olduğu için başka herhangi bir yerine bununla evleni­yorum diye bakamaz. Ancak eksiklik sayılacak bazı kusurları olabiliyorsa bunlar ancak velisiyle veya diğer yakınlarıyla konuşarak bilgi alınabilir.

5. İslam, haya ve avret konusunu derinden ele aldığı gibi, sıhhat ve hastalık durumunu da hiç bir zaman gözardı etmemiştir.

Bir kadının avret yeri de olsa dahi, hastalık veya tedavi için bakılması gerekiyorsa uzman bir doktor veya hekime o hastalık tedavi ettirilebilir. Yalnız şuurlu bir müslümanın burda takip etmesi gereken bir durum var­dır. O da varsa önce kadın doktoru, yoksa güvenilir uygun bir doktora bu çeşit hastalıklar tedavi ettirilmelidir.

İslamda bütün ameller niyetlere göre değerlendirildiğine göre kişinin hanımını veya hanımın kendisi ise doktora ne amaçla gittiğini kendileri iyi bilir.

Bu ve buna benzer her konuda Peygamberimiz (s.a.v.):

"Ameller niyetlere göre değerlendirilir" buyurmuştur.

Allahu Teala herhangi bir işte bize zorluk dilemediği gibi burda da zorluk dilemez. Hasta olan bir kadın elbette gerekeceği şekilde tedavi edilmelidir.

6. Şahitliğe dinimiz büyük önem vermiştir. Alış-veriş olur veya başka herhangi bir konuda kadın da şahit gösterilebileceği için böyle bir durum­da sırf tanınabilsin diye kadının yüzüne bakılabilir.

7. Böyle bir durum günümüzde olmamakla beraber, biraz açıklayalım:

İslam dini hiç bir zaman kölelik ve cariyeliği tasvib etmemiştir. Zira onun (İslam´ın) kökeninde "İnananlar kardeştir" mefhumu yatıyor. İslam; zekat, sadaka ve buna benzer çeşitli sosyal kurumlarla zengin ile fakir arasındaki mesafeyi daraltmıştır.

İslam gelmeden önce kız çocuklarının bir kısmı satılıyor, bir kısmı öl­dürülüyor ve bir kısmı da diri diri toprağa gömülüyordu. İslamın gelişi ile bu sorunlar kökten halledildi. Ama kimisinin elinde eskiden kalma parası ile aldığı köle ve cariyeleri var idi.

Dinimiz çeşitli müeyyideleri ile bunları da eritti, tarih buna şahittir. Mesela kim Ramazan ayında oruçlu iken hanımı ile cinsi münasebette bu­lunmuşsa bir ceza verecek. Bu ceza sırası ile güç yetiyorsa köle azat ede­cek... Veya daha değişik suçlar işlenmişse köle azat etsin, gibi müeyyide­lerle bu işin önüne geçildi ise de kimileri elindeki cariyeleri bırakmıyor­du. Dinimiz onlara iyi muamele edilmesi için telkinlerde bulunmuş, bu telkinler de son derece faydalı olmuştur.

Bununla birlikte halen elde cariye kalmışsa bu cariyelerin insani ve İslami ölçüler içerisinde biri, başka birisine satıyorsa alacak kişi haya ve namus timsaline uygun olarak bunun gerekli yerlerine bakarak alabilir.

Evet, haya ve namus timsali diyorum. Yoksa İslam´a göre hiç bir za­man kimse cariyesi ile gayri meşru ilişki ve hakaretlerde bulunamaz. An­cak cinsi ilişkide bulunduğu zaman o cariye onun hanımı olur. Artık o ca­riyenin satılması düşünülemez. Doğacak çocuklar da hür olur. İleride bu konu tafsilatlı olarak açıklanacaktır. [6]

[1] Ebu Davud, 4113.

[2] Müslim, 1424

[3] Tirmizi 1087; İbni Mace, 1865.

[4] Müslim, 2206.

[5] İbni Mace 1920; Tac:2/908, Kurtubi 17/248.

[6] Kadı Ebu Şuca, Ğayetül-İhtisar ve Şerhi , Ravza Yayınları: 427-431.

Nikahın Rükünleri

Kadının velisi ve adaletli iki şahidin bulunmasıyla ancak nikah akdi sahih olur.

Veli ve şahitlikte altı şart aranır:

1. Müslüman olmak.

2. Baliğ (ergenlik çağına girmiş) olmak.

3.  Akıllı olmak.

4. Hür olmak.

5.  Erkek olmak.

6. Adalet sahibi olmak. Zımmi birini nikahlamak için velisinin adil ol­ması şart koşulmaz. Cariyenin nikahı için de seyyidinin adil olması şart koşulmaz.

Nikah için kadının velileri sırasıyla şunlardır:

1. Baba.

2.  Babanın babası (dede).

3. Ana-Baba bir erkek kardeş.

4. Baba bir erkek kardeş.

5. Anne-Baba bir kardeş oğlu.

6. Baba bir kardeş oğlu.

7. Amca.

8. Amca oğlu ve bu tertip üzere devam edilir.

Eğer kadının asabesi bulunmazsa onu azat eden efendisi, sonra efendi­sinin asabeleri, sonra hakim onun nikah velisidir.

İddeti bitmemiş bir kadına evlenme teklifi yapmak caiz değildir. Müd­deti bittikten sonra evlenme teklifi yapmak ve nikahlamak caizdir.

Nikah bakımından kadınlar iki kısımdır:

1. Dul kadın.

2.  Bakire kız.

Bakire kızın izni olmazsa bile babası veya dedesi tarafından cebren ni­kahı kıyılabilir. Dul kadın ise kendi izni olmadan nikahının kıyılması caiz değildir.

Nikâhın beş rüknü vardır

1) Koca: Kocada aranacak şartlar şunlardır:

a) Nikahlayacağı kadın müslüman ise, kendisinin de müslüman olma­sı. Erke kâfir, kadın müslüman ise nikâh batıldır. Yüce Allah; müslüman kadınların kâfir erkeklere nikahlanmasının helal olmadığını şu ayeti kerimede bildiriyor:

"... bunlar onlara helal değildir..." (Mümtehine: 60/10)

b) İhramlı olmaması. Hac veya umre için ihramda olmaması gerekir.

c) Muhtar (serbest) olması: Zor kullanmak suretiyle bir erkeği evlen­dirmek sahih değildir. Onun için kendi ihtiyarı (isteği) ile olması gerekir.

d) Belli olması: Onun için, bir kadını; "İki erkekten birine" şeklinde nikahlamak batıldır.

e)  Erkeğin, evleneceği kadının ismini, nesebini veya şahsını bilmesi. Nikahlayacağı kadın hakkında hiç bir bilgisi olmayan kimsenin nikahı ise sahih olmaz..

f)  Erkek oluşunun kesin olması.

Erkekliği belli olmayan hünsanın (kendisinde her iki cinsel uzvu mev­cut olan) nikahı batıldır.

2) Kadın: Evlenecek kadında aranan şartlar şunlardır:

a) İhramlı olmaması. Evlenecek kadının ihramda olmaması gerekir.

b) Belli olması. İki kadından birinin diyerek nikah kıymak batıldır.

c) Başkasının nikahı altında bulunmaması ve iddet müddeti içerisinde olmaması. Kocasından boşanmış veya kocası Ölmüş kadının iddet süresi­nin bitmesi gerekir. İddet süresi ilende ayrıca açıklanacaktır.

d) Kadın oluşunun kesin olması. Hünsa evlendikten sonra kadın oldu­ğu ortaya çıksa bile nikahı batıldır.

3) Veli: Evlenecek bekar kızın velisinin izni olması şarttır. İmmam Şafii´nin görüşüne göre kızın geleceğini kızın velisi ondan daha iyi göre­bilir. Bu nedenle yeni evlenecek kızın nikahını ancak velisi kıyabilir.

Delili. Hz. Aişe (r.anha)´dan rivayet edildiğine göre, Resulullah (s.a.v.) üç defa

"Hangi kadın velilerin izni olmadan evlenirse onun nikahı batıl­dır, velisi olmayanın velisi, sultandır" [1] buyurdu.

Velide aranan şartlar:

a) Muhtar olması. Zorlanan kişinin veliliği batıldır. Yani veli, kendi is­teğiyle yetkisini kullanacaktır.

b)  Baliğ olması. Çocuğun veli olması sahih değildir. Kendi işinde ka­rar sahibi olmayan, başkasına veli olamaz. Bu nedenle veli olabilmek için ergenlik çağında olmak gerekir.

c) Akıllı olması. Zihni melekeleri bozulmuş bunalmış kişinin ve deli­nin velayeti kabul olunmaz.

d)  Hür olması. Kölenin velayeti caiz değildir.

e) Erkek oluşunun kesin olması. Hünsanın veli olması sahih değildir. Kadın da, ne kendisine ve ne de başkasına veli olabilir. Şayet kadın kendisini veya başkasını evlendirecek olursa, ister velisinin iznini almış olsun, ister almamış olsun akid batıldır.

f) Müslüman bir kadını evlendiriyorsa, müslüman olması. Kâfir, ancak kâfir bir kadının velisi olabilir. Yüce Allah, şöyle buyurmaktadır:

"Allah, kâfirlere mü´minlerin aleyhinde asla bir yol bahşetmez" (Nisa: 4/141)
Başka bir ayeti kerimede Yüce Allah şöyle buyurmaktadır:

"Ey iman edenler, mü'minleri bırakıp kâfirleri dost edinmeyin" (Nisa: 4/144)  

g) Fasık olmaması. Bu madde çok önemlidir. Çünkü veli olmanın şart­larından biri olmakla birlikte fısk-ı fücur (kötü ameller) içerisinde bulu­nan çok kişi kızın babası olduğu için yetkimi elden bırakmayayım diye velilikte ısrar etmektedir. Veya bu konuda yeterli bilgileri olmadığı için kimse de onları uyarmıyor. İslam´ın öz ruhuna ters olan fasıklığın, velilik gibi yetkili bir makama engel teşkil ettiğinin bilinmesinde yarar vardır.

h)  Sefehten dolayı hacr altında olmaması. Şu halde malını sağa-sola savuranın üzerine konulmuş hacr ile veliliği de sakıt olur.

4) İki şahidin hazır olması:

Şahitlerde aranacak şartlar:

a) Müslüman olmaları,

b)  Akıllı olmaları,

c)  Baliğ olmaları,

d) Erkek olmaları,

e) Sağır olmamaları, a´ma olmama­ları, akid yapanların dilini bilmeleri ve evlendirileceğin velisi olmamala­rıdır.

Eğer baba hem veli olur ve hem de şahidlerden biri olursa nikah batıl­dır. Çünkü kendisi akid için ta´yin edilmiştir, şahid olması sahih olmaz. Olası bir durumda kendi lehine şahittik verebilir.

f) Zahiren bile olsa adil olması. Adalet, büyük günahları işlememek, küçük günahlardan basit şeyleri - Bir lokmayı çalmak da olsa- yapmaya tenezzül etmemek ve kişinin şahsiyetine yakışmayan yalınayak veya ava­re yürümek gibi davranışlarda bulunmamaya hamledilir.

Burada adaletten kasıt, fasık olmamaktır. Şafii´nin bir kavline söre, fısk umumileşliğinde iki fasıkın şahitlikleri makbuldür. Çünkü şahit bul­makta güçlük çekilebilir.

5) Siga: İcab ve kabuldür. İcab, velinin; ´Falan kızımı seninle evlendirdim" veya "Sana nikahladım" demesi ve kocanın da; "Senin falan kızınla ev­lendim" veya "Senin falan kızını nikahladım" demesidir.

Evlendirme ve nikahlama lafızlarının dışındaki lafızlarla evlilik akdi yapılamaz. Onun için velinin; "Falan kızımı sana helal kıldım, hibe et­tim" demesi geçersizdir.

İcab ve kabulün her ikisinin nikah yahut evlenme sözüyle olması şart değildir. İcabın kabulden önce olması ve Arapça olmaları da şart değildir. Arapça´yı biliyor olsalar bile Arapça söyleme şartı yoktur.

Veli, "Seni evlendirdim", koca da "Nikahladım" yahut koca , "Kızım benimle evlendir" ve veli de ondan sonra "Seni evlendirdim" derse sa­hihtir.

Eğer koca vekil ta´yin etmişse, veli şöyle der: "Kızımı müvekkilin fala­na evlendirdim."

Vekil de şöyle diyecektir: "Ona nikahını kabul ettim."

Eğer vekil "Ona" sözünü söylemeyecek olursa, nikah sahih değildir.

Eğer veli vekil ta´yin etmişse, vekili şöyle der: "Falan müvekkilimin kızını seninle evlendirdim"der. Her ikisi de vekil ta´yin etmişse, her biri vekilini zikreder. [2]

[1] Ebu Davud, 2083, İbni Mace, 1881,Tirmizi, 1102.

[2] Kadı Ebu Şuca, Ğayetül-İhtisar ve Şerhi , Ravza Yayınları: 432-436.


Konu Başlığı: Ynt: Nikah
Gönderen: ღAşkullahღ üzerinde 11 Mart 2010, 10:31:28
Evlendirmede Velayet Hakkının Tertib Sırası

Velilik hususunda yukarıda anlatılan şartlardan biri ortadan kalkma­dıkça derece itibarıyla daha sonra olan, daha Önce olana takdim edilmez.

Ancak yukarıdaki şartlardan birisi bulunmadığı takdirde, daha sonra olan veli öncekine takdim edilir ve yakın olan yok sayılır.

Şayet baba köle veya deli yahut fasık olursa, velilik şartlarına haiz da­ha uzak biri veli olur. Veli irsiyetin tertibi üzere asabe olanlardır.

Veliler sırasıyla şunladır:

Önce baba, sonra dede, sonra ana-baba bir olan kardeş, sonra baba bir olan kardeş, sonra ana-baba bir kardeşin oğlu, sonra baba bir olan karde­şin oğlu, sonra amca ve oğullan ve aynı uslüp üzere devam eder.

Veli bu şekilde bulunmadığı takdirde, umumi hakim veya bu işle gö­revlendirilmiş olan hakim, veli yerine geçer. Velinin yokluğundan mak­sat, ölümü veya ondan haberin kesilmesidir.

Hakim, bulunmadığı taktirde nikah akitleri için hür ve adil bir şahsı kendilerine hakem kabul edilebilir. Hakem ta´yin etmelerinin sigası şöy­ledir:

"Nikahımızı kıymak üzere seni hakem tayin ettik ve hükmüne razı ol­duk. "

Şayet kızın iki amcaoğlu bulunur ve bunlardan biri onunla evlenmek isterse, diğeri kızın velisi olur. Eğer bir amca oğlu bulunur ve o da onun­la evlenmek istiyorsa, hakim onu evlendirir.

Veli, namazın kasredilebileceği uzak bir mesafede ise, ya da hapiste olup ona ulaşmak mümkün değilse veyahut ta mükellef bir kadını dengi­ne vermekten imtina ederse, hakim onları evlendirebilir. [1]

Faide:

Sadece baba ve dede, küçük olsun büyük olsun evlenmemiş bekâr kızı kendisine denk olan biriyle zorla evlendirebilir.

Bekareti ister helal bir yoldan ve ister haram bir yoldan bozulmuş olan kadın ise bülüğ çağma ermemiş kadının da evlendirilmesi caiz değildir.İzin verse bile küçük olduğundan izni mu´teber değildir. Kardeş,amca ve diğer yakınlar,bekareti bozulmuş olsun,bozulmamış olsun buluğ çağı­na ermemiş olan kızı evlendiremezler.Ancak buluğ çağında olanı evlendirebilirler.Bekareti olmayanın sarih iznini almaları gerekir.Bekareti bo­zulmamış olanın sarih izni olabileceği gibi susması da izindir.

Kızın,babası veya dedesi tarafından zorla evlendirebilmesi için koca­nın şu yönlerden kıza denk olması gerekir:

a) Neseb yönünden: Soylu kadın,ancak soylu biriyle evlendirilebilir.

b) Meslek yönünden: Kocanın mesleğinin düşük bir meslek olmaması gerekir. Mesala, bir terzinin kızı bir çöpçüyle zorla evlendirilemez.

c) İffet yönünden: Fasık biri iffetli bir kadına denk değildir.

d) Sağlık yönünden: Nikah kusurlarından birini taşımamış olması ge­rekir. Mesela deli veya sara hastalığına yakalanan bir erkek böyle olma­yan bir kadına denk sayılmaz.

e) Hür olma yönünden:  Köle, azad edilmiş veya bir kısmı azad edilmiş cariyeye denk değildir.

Zenginliğin, denklikte aranıp aranmayacağı hususunda ihtilaf vardır. Kuvvetli görüşlere göre zenginlikte denklik aranmaz.

Şafii Mezhebi´nde baba ve gerektiğinde babanın babası olan dede ´Mücbir´ velidir. Yani kızının nikahını kızından olur almadan kıyabilir. Burdaki hikmet kızın mücbir velisi olan babası veya dedesi kızdan daha iyi bir şekilde onun istikbalini görebilir. İşte bu nedenle İmam Şafii baba ve gerektiğinde dedeye bu selahiyeti vermiştir. Ama bu selahiyeti ver­mekle beraber onları hiç bir zaman sonsuz yetkili kılmamıştır. Bu neden­le denklik şartları olması kaydıyla ancak mücbir veli yetkisini kulla­nabilir. Denklik olmadığı zaman mucbirlik de sakıt olur.

Denklik konusunda günümüzde insanlar -maalesef- para veya maddi varlıktan başka bir şey bilmiyorlar. Halbuki diğer konularda da fıkıh ki­taplarında ´Küfüvlük´ olarak geçen denklik hususlarını gözetmek lazım­dır. Mücbir yetkisini kullanarak zorla yapılan evlendirmelerde kocanın kızın mehrini veremeyecek kadar fakir olmaması ve kızla evlendireceği erkek arasında bir düşmanlığı bulunmaması da şarttır.

Bu şartlardan biri bulunmadığı takdirde, kıydırılan nikah bâtıldır. An­cak kız izin verir ve izni de mükellef olduğu için mu´teber ise, bu takdir­de evlendirilebilir.

Dul kadın ise, ancak kendi muvaffakatı ve izniyle evlenedirilebilir.. Peygamberimiz (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:

"Dul kadın evleneceği erkeği seçme hususunda kendi nefsine velisin­den daha önceliklidir. Kızın kendi nefsini ilgilendiren bu dava hakkında izni alınır. Onun izni ise susmasıdır" [2]

[1] Kadı Ebu Şuca, Ğayetül-İhtisar ve Şerhi , Ravza Yayınları: 436-437.

[2] Müslim 1421, Tirmizi 1108.

Kadı Ebu Şuca, Ğayetül-İhtisar ve Şerhi , Ravza Yayınları: 436-438.

Nikah Edilmesi Haram Olan Kadınlar

Nikah edilmesi haram olan kadınlar şunlardır:

Bunlardan yedisi neseb yoluyla haramdır.

1. Anne ve neneler.

2. Kız ve torunlar.

3. Kız kardeş.

4. Hala.

5.  Teyze.

6. Erkek kardeşin kızı.

7. Kız kardeşin kızı.

İkisi rada ile haramdır.

1.  Süt anne.

2. Süt kardeş.

Dördü de evlilik ile haramdır:

1. Karının annesi.

2.  Cinsi münasebette bulunmuşsa karısının başka erkekten olan kızı.

3.  Babanın karısı.

4. Oğulun karısı.

Biri de birlikte bulundurma cihetiyle haramdır.

1-  Karının kız kardeşi, halası, teyzesi gibi.

Kadın halası ve teyzesi ile birlikte bir nikah altıda bulundurulmaz. Neseb ile haram olan kadınlar süt ile de haram olurlar. [1]

Evlilik İle Haram Olanlar

1- Karının annesi:  Kayın validedir. Delili şu ayeti kerimedir:

"Hanımlarınızın anneleri size haram kılınmıştır." (Nisa: 4/23)

2- Karısının başka erkekten olan kızları: Bu da erkeğin üvey kızıdır. Bunun da delili şu ayeti kerimedir: "Kendileriyle cinsi münasebette bulunduğunuz hanımlarınızdan olan üvey kızlarınızla evlenmeniz size ha­ram kılındı." (Nisa: 4/23)

3- Babanın karısı: Bu da üvey annedir. Bunun için de Yüce Allah şöyle buyurmuştur:

"Babalarınızın nikahladığı kadınları (üvey annelerinizi) ni­kahlamayın." (Nisa: 4/23)  Dedenin karısı da aynı hükümdedir.

4- Oğulun karısı:  Torunların karısı da aynı hükümdedir.

Yüce Allah Kur´an-ı Kerim´de şöyle buyurmuştur:

"Sülbünüzden olan özoğullarınızın(boşanmış veya dul kalmış) karılarıyla evlenmeniz (size haram kılındı)." (Nisa: 4/22)

Birlikte bulundurma cihetiyle haram olanlar: Karının kızkardeşleri: İki kızkardeşı bir nikah altında bulundurmak haramdır.

Yüce Allah Kur´an-ı Kerim´de şöyle buyurmuştur:

"... ve iki kızkardesi birlikte nikahlamanız da (size haram kılındı)." (Nisa: 4/23)

Karının teyzesi ve halası gibi mahremleri de karı ile birlikte bir nikah altında bulundurmak haramdır. Ebu Hureyre (r.a.)´dan rivayete göre pey­gamberimiz (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:

"Bir kadın halasıyla ve bir kadın teyzesiyle birlikte nikahlanamaz." [2]

[1] Kadı Ebu Şuca, Ğayetül-İhtisar ve Şerhi , Ravza Yayınları: 439-440.

[2] Buhari, 4820; Müslim, 140.

Kadı Ebu Şuca, Ğayetül-İhtisar ve Şerhi , Ravza Yayınları: 440.

Nikahı Haram Olanlar

Hacc ve umre için ihrâmlı olanın, mürtedin ve hem kadınlığa hem de erkekliğe eşit meyli olup kadınlık ve erkeklik organı olan ve küçük abdestini akıtırken her iki organından akıtan müşkîl hünsânın nikâhı harâm-dır. Kişinin; annesini ve ninesini, kızlarını veya kızlarının kızlarını, kız-kardeşlerini ve kızkardeşlerinin kızlarını, kızkardeşlerinin çocuklarının kızlarını, erkek kardeşlerinin kızlarını ve onların çocuklarının kızlarını, halalarını ve teyzelerini nikahlaması haramdır.

Yüce Allah Kur´an-ı Kerim´de şöyle buyurur:

"(Ey iman edenler) sizlere (şunları nikahlamak) haram kılındı: anne­leriniz, kızlarınız, kız kardeşleriniz, halalarınız, teyzeleriniz, kardeşlerini­zin kızları, kız kardeşlerinizin kızları." (Nisa: 4/23)

Yine, hanımının annesi ile onun gerek neseb ve gerek radâ (sütünü em­me) yönünden babasının veya annesinin annelerini ve hanımının kızıyla çocuklarının kızlarını nikahlaması haramdır.

Neseb yönünden durum bu olduğu gibi radâ yönünden de böyledir.

Şayet kişi bir kadınla nikahlanmış ama, onunla cinsi münasebette bu­lunmadan boşanmışsa, o kadının kızlarını nikahlayabilir. Ama onunla cin­si münasebette bulunmuşsa, yukarıda anlattıklarımızın hepsi ebediyyen ona haram olur.

Kendi mülkü de olsa veya şüphe sonucu bir kadınla yatmış olsa, yuka­rıda sayılanların hepsi yine ona haram olur. [1]

[1] Kadı Ebu Şuca, Ğayetül-İhtisar ve Şerhi , Ravza Yayınları: 441.