Konu Başlığı: Cinayetler-Diyet-Kasama Gönderen: ღAşkullahღ üzerinde 11 Mart 2010, 11:16:41 Cinayetler-Diyet-Kasama
İslam fıkhında cinayet, haram olan her iştir. Haram olan her iş, cana, mala, akla ve ırza verdiği zarar için menedilen her şeydir. Yüce Allah´ın yaratmış olduğu bir canı ancak kendisi alır. Bu nedenle İslam dini, haksız yere bir canın alınmasını, adam öldürülmesini küfürden sonra en büyük günah olarak görür. İnsanoğlu yaşama hakkına, mülk edinme hakkına, ırz ve hürriyetini koruma hakkına, eşitlik ve öğrenim hakkına sahiptir. Allah-u Teala şöyle buyurmaktadır. "Allah´ın haram kıldığı cana haksız yere kıymayın." (İsra: 17/33) Başka bir ayette Yüce Allah şöyle buyurur. "Andolsun ki biz insanoğullarını şerefli kıldık. Onların karada ve denizde gezmesini sağladık. Temiz şeylerle onları rızıklandırdık. Yarattıklarımızın pek çoğundan üstün kıldık." (İsra: 17/70) Bu haklar; renk, dil, din, cinsiyet, coğrafi bölge ve sosyal yapı farklılığı gözetmeden insan olması açısından herkes için gereklidir. İslamda insanın dokunulmazlık hakkı son derece garanti altına alınmıştır.. Dini inancı, kişiliği, soyu, sopu ve cinsiyeti ne olursa olsun her insanın hayatı ve değer ifade eden özellikleri islamda garanti altına alınmıştır. Peygamberimiz Veda Hutbesi´nde şöyle buyurmuştur: "Ey insanlar! Şüphesiz kanlarınız ve mallarınız bu gün nasıl mukaddes bir gün ise, bu ay nasıl mukaddes bir ay ise ve bu belde (Mekke) nasıl mukaddes bir belde ise onlar da öylece mukaddestir ... Her birinizin kanı ve malı ötekine haramdır. Tebliğ ettim şahit ol ya rab!..." Her müslümanın kanı, malı ve ırzı diğer müslümana haramdır. Bu hakların ilki ve korunmaya en layık olanı şüphesiz hayat hakkıdır. Hayat hakkı mukaddes bir hak olup bu hakka saygısızlık etmek helal değildir. Müslümanın mal ve can dokunulmazlığı olduğu gibi müslüman olmayan kitap ehli yahudi ve hıristiyanlar ile hiçbir dine bağlı olmayan ateist ve dinsizlerin de İslam nazarında can ve mallarına dokunulmaz. Ancak savaş durumları bundan müstesna. Cinayetler 3 çeşittir: 1- Kasdi öldürme. 2- Hatâen (yanlışlıkla) öldürme. 3- Şüph´i amd ile öldürme. [1] 1. Kasdi Öldürme: Genelde öldürücü olan bir aletle bir şahsı kasden öldürmektir. Bu durumda katil üzerine kısas gerekir. Öldürülen kişinin velileri katili affederse o zaman katilin malından hemen ağır diyet ödenmesi vacib olur. Haksız yere bile bile adam öldürmek en büyük günahlardandır. Bu çeşit öldürme; tabanca, başka bir silah çeşidi, taş ve kama gibi bir aletle olabileceği gibi, boğma, denize atma, zehirleme ile de olabilir. Şu halde bu öldürme şeklinde iki şey aranır: Biri öldürme kastı, diğeri öldürme vesilesi.Bu iki şart mevcut olduğu halde kişi adam öldürse ´Kasdi öldürme´ sözkonusu olur. [2] Kasdi Öldürmenin Hükmü: Biri ahiretle diğeri dünya ile ilgili olmak üzere iki hükmü vardır. a) Ahiretle ilgili hükmü: Haram ve büyük günah oluşudur. Küfürden sonra en büyük günah adam öldürmektir. Bunun cezası cehennemde en şiddetli azaptır. Onun yeri Allah yardım etmezse sürekli kalacağı cehennemdir. Delili. Yüce Allah Kur´an-ı Kerim´de şöyle buyurur: "Kim bir mü´mini kasten öldürürse, onun cezası sürekli kalmak üzere cehennemdir. Allah ona gazap etmiş, lanet etmiş ve onun için büyük bir azap hazırlamıştır. " (Nisa: 4/93) Ebu Hureyre (r.a) Rasulullah (s.a.v.)´in şöyle buyurduğunu rivayet eder: "Sonu azap olan yedi şeyden sakınınız, Bunlar Allah´ı ortak tanımak, sihir yapmak, öldürülmesi gereken müstesna olmak üzere Allah´ın öldürmesini haram kıldığı insanı öldürmek, faiz yemek, yetim malı yemek, düşmanla karşı karşıya geldiği gün savaştan kaçmak ve namuslu bir kadına iftira etmektir." [3] Haksız yere adam öldürmenin haram ve büyük günah olduğu hususunda müçtehid imamlar arasında hiç bir ihtilaf yoktur. Haksız yere adam öldürmeyi helal sayıp öldüren bir kişi kafir olur, sürekli cehennemde kalır, ama helal saymadan öldürürse büyük günah işlemiş olduğu için cehennemde uzun bir süre azap görür. Daha sonra yüce Allah dilediğinde onu affeder ve cehennemden çıkarır. b) Dünya ile ilgili hükmü: Haksız yere bile bile adam öldürmek dünyada da bazı sakıncaları oluşturur. Dünyada oluşabilecek sakıncaların engellenmesi ve hakkın yerini bulması için kısas uygulaması yoluna gidilir. Delili. Dünya ile ilgili hükmüne gelince, burda katile kısas cezası uygulanır. Allah (c.c.) Kuran-ı Kerim´de şöyle buyurur: "Ey iman edenler öldürmede size kısas farz kılındı. Hüre karşı hür, köleye karşı köle, kadına karşı kadın kısas olunur. Ancak öldürülmüş olanın kardeşi (varisi ve velisi) tarafından katilin lehine olarak bir şey bağışlayıp kısas düşürülürse, ölünün velisine örfe göre güzellikle diyet ödenir, işte böyle affedip diyet etmek, rabbiniz tarafından size bir hafifletme ve merhamettir. Kim bu bağışlama ve diyet alışından sonra intikam ile tecavüzde bulunursa, onun için elem verici bir azap vardır. Ey tam akıl sahipleri! Kısasta sizin için hayat vardır, umulur ki haksız yere adam öldürmekten sakınırsınız. " (Bakara: 2/178-179) Kısas cezasının uygulanmasında hayat vardır. Çünkü kısas cezası uygulanırsa öldürme olayları azalır. Kimse kimseyi kolay kolay öldürmez. Bir kimse, ´Şu adamı öldürürsem, kesinlikle beni de öldürecekler.´ diyerek bu işten vazgeçer. Böylece bu kişnin hem kendi hayatı hem de öldürmek istediği kişinin hayatı kurtulmuş olur. Kısastan vazgeçerek affetmek: Kasten adam öldürene kısas cezasını uygulamak İslam´ın asli bir hükmüdür. Bu hüküm öldürülenin varislerine ait bir haktır. Varisler isterlerse katili affedip kısastan vazgeçebilirler. Ya da kısas yerine diyet almayı talep edebilirler. Bu diyet ağır olan diyet şekli olup, katilin malından çıkarılır. Ağır diyetin miktarı ileride açıklanacaktır. Haksız yere adam öldürmek hem dünya hem de ahiretle ilgili büyük sorunlar teşkil etmektedir. Yukarıda ifade edildiği gibi ahiretle ilgili sorun büyük bir günah olduğudur. Haliyle cezası cehennemdir. Adam öldürmenin dünya ile ilgili sorununa gelince büyük bir düşmanlık, husumet ve kin doğurduğu içindir. Gereksiz yere adam öldürmenin cezası İslam´ın öngörmüş olduğu kısas ilkesi ile uygulanır. Cahiliye döneminde araplardaki kısas sisteminde bir kabilenin fertlerinden herhangi birisinin işlediği cinayetten tüm kabile sorumlu tutulurdu.Katil ortaya çıkmayınca katilin kabilesindeki diğer kişilerden biri öldürülürdü. Böylece cinayet işleyen ile cinayet işlenilen iki kabile arasında savaş kıvılcımları başlar, kısas uygulamasını genişleterek iki taraf savaşa sürüklenirdi. Eğer cinayet işleyenin kavmi itibar ve şeref (!) sahibi bir kavim ise cinayet işlenen kavim bir hak talebinde bulunamazdı. Böylece zalim olan taraf daha da gaddar olurdu. İslam gelince bu zalim sistem için bir sınır koyarak cinayet işleyenin tek başına olarak cinayetinden sorumlu olurdu ve işlediği suçtan dolayı sadece kendisi hesaba çekilirdi. [4] 2- Hataen (Yanlışlıkla) Öldürme: Bir şeyi hedef almışken yanlışlıkla bir şahsa isabet edip onu öldürmesine denir. Bu durumda katil kısas edilmez. Ancak üç sene içerisinde katil veya akrabalarınca verilmek üzere hafif diyet gerekir. Yanlışlıkla öldürme istemiyerek oluşan öldürme şeklidir. Mesela, bir av hayvanına ok atıp okun bir insana isabet etmesi veya bir adamın kayarak başkasının üzerine kayması ile onun ölmesine sebep teşkil eden öldürmelerdir. [5] Yanlışlıkla Öldürmenin Hükmü: Bunun da biri ahiretle diğeri dünyada olmak üzere iki hükmü vardır. a) Ahiretle ilgili hükmü Affa tabidir, günah ve cezası yoktur. Çünkü kasıtsız ve istemiyerek vuku bulan öldürme şeklidir. Peygamberimiz (s.a.v.)şöyle buyurmuştur: "Şüphesiz Allah yanılma, unutma ve zorlama nedeniyle ümmetimin üzerinden sorumluluğu kaldırmıştır. " [6] b) Dünya ile ilgili hükmü Dünya ile ilgili hükmüne gelince ortada herhangi bir kasıt olmadığı için katil kısas edilmez, yani öldürülmez. Ancak bu katil ve akrabalarına hafif diyet gerekir. Bu diyetin üç sene zarfında taksitler ile katil ile birlikte baba tarafından erkek akrabaları ile birlikte vermeleri gerekir Yüce Allah Kuran-ı Kerim´de şöyle buyurur: "Yanlışlık dışında bir mümin diğer bir mümini öldüremez. Kim bir mümini yanlışlıkla öldürürse mü´min bir köleyi azat etmesi ve ölenin ailesine de bir diyet vermesi gerekir, ancak (ölenin ailesi bu diyeti almayıp) bağışlarsa başka." (Nisa: 4/92) Yanlışlıkla öldürmede diyetin sadece katile yüklenmesi uygun olmaz. Asabe olan (baba tarafından erkek akrabalar) akrabaların da kendisine yardım etmeleri gerekir. Çünkü bu durumda kasıt yok. Katil kefaret olarak zaten bir köle azat edecektir. Diyetin tamamının verilmesi altından kalkması mümkün olmayan bir yük olabilir. Akrabalar yardım etmekle hem akrabalık bağını kuvetlendirir hem de yardımlaşmayı sağlarlar. İmam Şafii şöyle der: "Hz. Peygamber hataen adam öldürmede diyeti katilin akrabalarının üç yılda ödemelerine hükmetmiştir." İslam alimleri diyetin üç senede ve her sene üçte bir alınması hususunda mutabık kalmışlardır. Hataen öldürmenin diyetinin katilin akrabaları tarafından ödeneceği hususunda da ittifak etmişlerdir. [7] Hataen öldürme olayı kasdi öldürmeden tamamıyla farklıdır, çünkü burda öldürme kasdı yoktur. Bu sebeplerden ötürü katil kısas edilmez. Ancak maktulun varislerine hafif diyet verilir. Yukarıda ifade edeldiği gibi hataen öldürmede gereken hafif diyetin ödenmesi katilin akrabalarına düşer. Buna delil olarak Ebu Hureyre (r.a.) şöyle rivayet etmektedir. "Huzeyl kabilesinden iki kadın birbiri ile dövüştü. Bunlardan biri diğerine bir taş attı, kadını ve karnındaki cenini (çocuğunu) öldürdü. Daha sonra Resulullah´ın yanında davalaştılar. Resulullah ceninin (karnındaki çocuğun) diyetini tam diyet bedelinin onda birinin yarısına ulaşacak erkek ve dişi bir köle olduğuna hükmetti. Kadının diyetinin de katil kadının erkek akrabaları üzerinde olmasına hükmetti." [8] 3- Şüph-i Amd İle (Kasde Benzer) Öldürme: Çoğunlukla öldürücü olmayan bir aletle bir kişiyi vurarak öldürmesine denir. Bu durumda da katil kısas edilmez. Yalnız katil ve akrabaları, üç sene içinde verilmek üzere ağır diyet ödemeleri gerekir. Kaste benzer öldürme, öldürücü olmayan bir aletle haksız yere bir kişiye vurup onu öldürmektir. Mesela bir değnekle birine vurup onun tehlikeli yerine isabet ettiği için ölümüne sebebiyet vermek, kaste benzer öldürme şeklidir. Kaste benzer öldürmenin hükmü: Bu çeşit öldürmenin de biri uhrevi, diğeri dünyevi olmak üzere iki hükmü vardır. -Uhrevi hükmü, günah oluşudur. Çünkü her ne kadar öldürme kastedilmemişse yine de hakaret söz konusudur. Katil olayı ile ölümüne sebep olmuştur. Ancak bunun azabı kasdi öldürme azabından daha azdır. -Dünyevi hükmüne gelince, katil öldürme gayesinde olmadığı için onun hakkında kısas cezası uygulanmaz. Ancak ağır diyet verilmesi gerekir. Yalnız burdaki ağır diyetin kasti ödürme ağır diyetten şu farkı vardır: Tecilli olarak üç sene içerisinde verilir. Kasti öldürmede diyet peşindir. Peygamberimiz şöyle buyurmuştur: "Kaste benzer öldürmenin diyeti, kasten öldürmenin diyeti gibi ağırdır, ancak sahibi öldürülmez." [1] Bu diyet sadece katile yüklenmez katilin asabe olan baba tarafından erkek akrabalarının da yardım etmeleri gerekir. Muğıyre bin Şu´be şöyle nakletmiştir: Bir kadın kıl kamçısıyla kocasının hamile olan diğer zevcesine vurup öldürdü.Hz. Peygamber (s.a.v.) maktule kadının diyetini, katilin asabe durumunda olan varislerine yükledi." [2] Diyet vermek hususunda katilin en yakın akrabası sonra daha yakın olanı ilk sırada yer alırlar. Baba veya oğullar, diyetten hiç bir şey vermekle mükellef değildirler. Çünkü Peygamberimiz (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: "Çocuk babasının cinayetinden dolahı hiç bir şey vermez. Baba da çocuğunun cinayetinden dolayı hiç bir şey vermez." [3] [4] Kısasın Vücubunun Şartları Kısasın vücubunun şartları dörttür: 1. Katilin ergenlik çağına girmiş olması. 2. Katilin akıllı olması. 3. Katilin öldürülenin babası olmaması. 4. Maktulün, kölelik ve kâfirlik itibarı ile katilden noksan derecede olmaması. Kısasının vücubunun şartlarından ergenlik çağma girmek ve akıllı olmak. Bu şartları mükellefliği gerektirdiğinden bu ön şartları taşımayan ukubet ehli sayılmaz. Çünkü onların kasten öldürülmeleri sahih bir itibara alınamaz. Her ne kadar öldürmeleri kasdi olsa da yine de kısas uygulanmaz. Kasdi adam öldüren çocuk baliğ olursa ve kasten öldüren deli olup daha sonra aklı başına gelirse yine de kısas uygulanmaz. Akıllı ve baliğ olup adam öldürdükten sonra deliren kişi yine de kısas edilir. Çünkü olay sırasında mükellef idi. Katilin, maktulün babası olması durumunda yine kısas uygulanmaz. Peygamberimiz (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: "Baba çocuğunu öldürme sebebiyle kısas olunmaz" [5] Dördüncü şart olarak katilin maktulden kafirlik ve hürriyet itibarı ile noksan derecede olmaması gerekir. Hz. Ali bir hadiste şöyle rivayet eder: "Bir müslüman bir kafirin ölümünden dolayı öldürülmez" [6] Yüce Allah Kur´an-ı Kerim´de şöyle buyurur: "Ey iman edenler! Öldürmelerde üzerinize kısas farz kılındı. Hüre karşılık, hür, köleye karşılık köle kısas edilir" (Bakara: 2/178) Bir hadisi şerifte Allah resulü şöyle buyurmuştur: "Bir hür, bir köleden ötürü öldürülemez" [7] Bir kişi bir topluluk tarafından öldürülmüş ise o topluluğun hepsi kısas edilir. Aralarında öldürme yoluyla kısas uygulanan iki kişi için, uzuvlar kısası da uygulanır. Uzuvlar kısasında ise yukarıda zikrettiğimiz şartlarla birlikte iki şart daha vardır: Bunlardan ilki, uzuvların birbirinin misli olmaları gerekir. Sağ uzuv karşılığında sağ uzuv, sol uzuv karşılığında sol uzvun kesilmesi gerekir. İkincisi de, karşılıklı uzuvlardan bir tarafın felçli olmaması gerekir. Mafsallardan kesilen bütün uzuvlar için kısas vardır. Kemiğe dayanma dışındaki yaralamalarda kısas uygulanmaz. Bir kişinin ölümüne sebebiyet veren çok sayıda bir topluluk ise topluluğun hepsi kısas edilir. Çünkü ortak olarak hepsi aynı suçu işlemişler. Said bin Müseyyeb´ten rivayetle, Hz. Ömer bir kişiye karşılık beş veya yedi kişiye kısas cezasını uygularken şöyle rivayet edilmiştir: "Eğer tüm Sana halkı bu öldürme işine iştirak etseydi tümünü öldürürdüm.[8] Uzuvlar diyetinin kısası için yüce Allah ayeti kerimede şöyle buyurmştur: "Tevratta onlara şöyle yazdık: Cana can, göze göz, buruna burun, kulağa kulak, dişe diş (karşılık ve cezadır) yaralarda kısastır (her yaralama, misli ile cezalandırılır)." (Maide: 5/45) Kısasta temel şart olan eşitlik ilkesine uyulur. Sağlam organ karşılığında sağlam organ kesilir. Felçli ve sakat olan bir organ karşılığında sağlam organ kesilmez. Buna diyet lazım gelir. Ancak sağlam uzuv karşılığında felçli ve sakat uzvu kesmek caizdir. Bir kaç kişi beraberce birini öldürürse hepsine aynı kısas cezası tatbik edilmesi gerekliği gibi bir kişinin organını kesen bir topluluğun hepsinin aynı organı kesilir. Kısas cezası şu şekilde uygulanır. Maktulün velisinin kıssası bizzat infaz etmesi için şu iki şart gereklidir: 1- Devlet Başkanı veya yetkili hakimin izniyle olması gerekir, 2- Adam öldürme cinayetini ancak velinin kendisi infaz edebilir. Uzuvlar cinayeti ise hakim tarafından tatbik edilmelidir. Çünkü fazla kesmelerinden korkulur. [1] Ebu Davud, 454. [2] Müslim, 1681. [3] Ehu Davud, 4206, Nesai, 8/53 [4] Kadı Ebu Şuca, Ğayetül-İhtisar ve Şerhi , Ravza Yayınları: [5] Tirmizi, l400; Beyhaki, 8/38. [6] Buhari, 6507. [7] Neyl´ül Evtar, 7/90. [8] El Muvatta, İmam Malik, 2/871. [1] Kadı Ebu Şuca, Ğayetül-İhtisar ve Şerhi , Ravza Yayınları: 495-496. [2] Kadı Ebu Şuca, Ğayetül-İhtisar ve Şerhi , Ravza Yayınları: 496. [3] Buhari, 2615, Müslim, 89; Ebu Davud, 2874. [4] Kadı Ebu Şuca, Ğayetül-İhtisar ve Şerhi , Ravza Yayınları: 496-498. [5] Kadı Ebu Şuca, Ğayetül-İhtisar ve Şerhi , Ravza Yayınları: 499. [6] İbni Mace, 2045. [7] Neylul Evtar, 7/90 [8] Buhari, 6512, Müslim, 1681. Kadı Ebu Şuca, Ğayetül-İhtisar ve Şerhi , Ravza Yayınları: 499-500. DİYET Diyet, iki kısma ayrılır: Ağır ve hafif diyet. Ağır Diyet: 100 deveden ibarettir. Bu develerin otuzu Hıkka (üç senelik), otuzu cezaâ (dört senelik), ve kırk adedi de karnında yavru olan gebe devedir. Hafif Diyet: Bu da yüz deveden ibaret olmak üzere yirmisi hıkka, yirmisi cezaâ, yirmisi bintilebun (iki yaşında deve)yirmisi ibni lebun (iki yaşında erkek deve) yirmisi de binti mehad (bir yaşında)dır. Develer bulunmayınca, değer olarak verilir. Bir kavle göre develer bulunmayınca 1000 dinar veya 12.000 dirhem verilir. Eğer diyet ağırlaştırılmak istenirse, dirhem ve dinarlara üçte biri eklenir. Diyet, lugatta kan bedeli anlamına gelir. İstilahi manası ise, öldürme ve yaralardan ötürü ödenen maldır. Bu mal, deve ve devenin kıymeti olarak verilir. Ağır diyet için Peygamberimiz: "Kasten bir nefsi öldüren bir kişi maktulün akrabalarına teslim edilir, isterlerse katili öldürürler. isterlerse onu affedip diyet alırlar. Bu develerin otuzu, dört yaşında, otuzu beş yaşında ve kırk tanesi de gebe olmasıdır." [1] buyurmuştur. Hafif diyet için de İbni Mes´ud şöyle rivayet etmiştir: "Kazaen öldürmenin diyeti yirmisi beş yaşında, yirmisi dört yaşında, yirmisi üç yaşında, yirmisi de iki yaşında olan develerdir" [2] İmam Şafii´nin yeni mezhebine göre develer bulunmayınca onların değerinde para verilir. Yanlışlıkla Öldürmenin Diyeti Yanlışlıkla öldürmenin diyeti üç durumda ağır diyete dönüşür: 1. Harem Bölgesi´nde öldürmüşse. 2. Haram aylarında öldürmüşse. 3. Yakın akrabasını öldürmüşse. Kadının diyeti erkeğin diyetinin yarısıdır. Yahudi ve hıristıyanın diyeti, müslümanın diyetinin üçte biridir. Mecûsinin diyeti müslümanın diyetinin onda birinin üçte ikisidir. Harem bölgesi Mekke´nin sınırları dahilidir. Haram aylarda Zilka´de, Zilhicce, Muharrem ve Recep aylarıdır. Hz. Ömer (r.a.) şöyle rivayet etmiştir: "Haram dahilinde, haram aylarda ve mahremleri olan yakın akrabasından birini öldüren kişiye diyet ve onun üçte biri lazım gelir" [3] Kadının diyetinin erkek diyetinin yarısı olduğunun delili, Hz. Ömer, Hz. Osman, Hz. Ali ve sahabelerden, başkalarından rivayet edilen görüşlerdir. İmam Şafii (r.a.) Hz. Ömer´den şöyle rivayet eder: ´Mecusinin diyeti 800 dirhem, yahudi ve hıristıyanın diyeti de 400 dirhemdir. Müslümanın diyeti 12.000 dirhem olduğuna göre Yahudi ve Hristiyanın dirhemi müslümanın diyetinin üçte biridir. Mecusinin diyeti de onda birinin üçte ikisi olan 800 dirhemdir.´ [4] Uzuvların Diyeti Uzuvlardaki diyet aşağıdaki hususlarda tam diyet olur. 1. İki elin kesilmesiyle. 2. İki ayağın kesilmesiyle. 3. Burunun (iki tarafının) kesilmesiyle. 4. Her iki kulağın kesilmesiyle. 5. Her iki gözün oyulmasıyla. 6. Kirpiklerin kesilmesiyle. (Baş, kaş ve sakal kılları dahil) 7. Dilin kesilmesiyle. 8. Her iki dudağın kesilmesiyle 9. Konuşmasının gitmesiyle. 10. Görme duyusunun gitmesiyle: 11. İşitme duyusunun gitmesiyle. 12. Koklama duyusunun gitmesiyle. 13. Aklının gitmesiyle. 14. Erkeğin tenasül uzvunun kesilmesiyle. 15. Erkeklik bezlerinin kesilip, yumurtalıklarının gitmesiyle. Muvazzah (yüz ve baştaki kemiği gösteren yara) ve dişin diyeti beş devedir. Menfaati bulunmayan veya felçli ise yaramaz uzuvlar için her uzvun diyeti takdire bağlıdır. Kölenin diyeti onun değeridir. Köle ceninin diyeti ise anasının onda bir değeridir. Baş, yüz ve vücudun diğer kısmındaki uzuvların yaralanması durumunda yine diyet gerekir Ancak tam diyet ödenmesi için metinde geçen şartların oluşması gerekir. Peygamberimiz (s.a.v.)´in Yemen halkına göndermiş olduğu mektup konumuz için bir delildir. Amr bin Hazm şöyle rivayet etmektedir: Resulullah Yemen halkına bir mektup gönderdi. Mektupta şunlar yazılıydı: "Kim sebepsiz yere birini öldürür, bu da delil ile sabit olursa katile kısas uygulanır. Ancak maktulun velileri kısastan vazgeçip diyete razı olurlarsa adam öldürmenin diyeti 100 devedir. Burun tamamen kesilirse tam diyet ödenir, dilin kesilmesinde de tam diyet ödenmesi gerekir. İki dudağın kesilmesi durumunda da tam diyet ödenir, yumurtalar için de diyet ödenir.Tenasul uzvunun kesilmesinde de tam diyet verilir, iki gözün kör edilmesi halinde de tam diyet ödenir, bilek kemiğinin kırılmasında da tam diyet verilir. Bir ayak için yarım diyet, beyin zarına ulaşan yaramalar için üçte bir diyet, kafayı veya karnı delen yaralamalarda üçte bir diyet verilmesi gerekir. Kemikleri yerinden oynatan yaralamalarda diyet 10 devedir. Her dişin diyeti 5 devedir. Kemiğe ulaşan yaralamalarda diyet 5 devedir. Kadın öldüren erkek öldürülür. Diyeti altın olarak vermek isteyenler 1000 dinar vermelidirler." [5] Hadiste zikredilmeyen uzuvlar zikredilenlere kıyas edilmiştir. Diyetin yarısının veya daha azının vacip olduğu durumların bir kısmı yukarıdaki hadisi şerifte zikredildi. Buna binaen tek ele, tek ayağa, tek göze, tek kulağa ve iki göz kapağına karşılık yukarıda geçtiği gibi yarım diyet yani 50 deve verilir. İster ayak ister el olsun parmaklarından birinin diyeti 10 devedir. Yukarıdaki hadiste geçtiği gibi "İster ayak ister el parmaklarından birinin diyeti 10 devedir." Hangi parmak olursa olsun farketmez.[6] İbni Abbas´in naklettiği bir rivayette Hz. Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: "Bu parmak ile bu parmak arasında fark yoktur." Yaramalarda kemik ortaya çıkarsa Amr bin Hazm´ın rivayet ettiği hadiste zikredildiği gibi "Her dişin diyeti 5 devedir, ve kemiğe ulaşan yaralamalarda da diyet 50 devedir." İbni Abbas´tan nakledilen bir rivayette Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur: "Diyetlerini vermede dişler müsavidir." Menfaati olmayan uzuvlar, felç olan el veya ayak fazla uzuvlar sayılır. Ayrıca üzerinde diyet takdir edilmeyen tüm yaralama ve kemik kırılmalarında da takdir etmek vaciptir. Takdir etmek hakimin öngördüğü mali bir ceza şeklidir. Cinayetin durumuna göre hakim tarafından görülüp diyetini kendisi takdir eder. Ancak takdir edilen mali ceza uzvun diyetine ulaşmaması gerekir. Kölenin diyeti ve ceninin diyeti için de Ebu Hureyre (r.a.) şöyle rivayet etmiştir: "Hazreti Peygamber kadının cenini hakkında semeni, diyet bedelinin onda birinin yarısına ulaşan erkek veya dişi bir köle hükmetti." [7] [1] Tirmizi, 1387. [2] Darekutni, 3/172. [3] Beyhaki Tekmiletul Mecmu, 17/367. [4] El-Umm,4/92. [5] Nesai, 8/557. [6] Buhari, 6500. [7] Buhari, 6311,Müslim, 1681. KASAMA Bir öldürme olayında davayı destekleyici gözle görülen bir delil bulunursa, davacının doğruluğu elli defa yemin etmesidir ve böylece diyeti almaya hak kazanır. Eğer davacı iddiasını destekleyici bir delil bulamazsa, yemin davalıya düşer. Öldürülmesi haram olan birini hata sonucu öldüren kişi, bir köle azat eder. Buna imkânı olmadığı taktirde iki ay ardarda oruç tutar. Kasama, kan davaları ile ilgili yeminler olup, maktulün akrabalarına yaptırılan yeminlerdir. Katil bilinmez, maktulün akrabaları kişi veya kişilerin katil olduğunu iddia ederlerse ve davalarını destekleyici bir delil ileri sürerek yemin ederler. Mesela, öldürülen kişinin tam cesedi veya bir parçası düşman olunan bir köyde veya delil teşkil edilebilecek bir yerde bulunması hali gibi. Bu yeminlerin sayısı elli defadır. Bu yemin maktulün akrabaları tarafından bir kişi tarafından yapılabileceği gibi bir kaç kişi tarafından da yapılabilir. Davacı olan bir kişinin delil getirmesine delalet eden hadis, Sehl bin Ebi Hasme ile Rabi bin Hadic şöyle rivayet etmişler: "Muhayyıra bin Mesud ile Abdullah bin Sehl bir hurma mevsiminde Hayber´e gitmişlerdi. Bu iki kişi yolda Hayber´e vardıklarında hurmalıklarındaki işlerine ayrıldılar, daha sonra Abdullah bin Sehl öldürüldü. Bu öldürme olayından yahudileri sorumlu tuttular. Nihayet öldürülen Abdullah bin Sehl´in kardeşi Abdurrahman bin Sehl ve onun amcasının oğulları Hazreti Peygamber´e geldiler. Abdurrahman gelenlerin en küçüğü olduğu halde kardeşinin öldürülmesi hakkında konuşmaya başladı.Fakat Resulullah: "İlk sözü yaşlı olana bırak, önce en büyük olan konuşsun." uyarısında bulundu. Bu sefer iki amca oğlu olan Huveyyisa ile Muhayyira arkadaşlarının öldürülmesi hakkında konuştular. Hazreti Peygamber şöyle buyurdu: "Sizden elli kişi Hayber yahudilerinden bir kimsenin katil olduğuna yemin etmeyi ve o şahsı tamamıyla size teslim edilmesini ister mi?" Onlar, -Yanında bulunmadığımız ve şahit olmadığımız bir kimse üzerine nasıl yemin ederiz? Bunun üzerine Hazreti Peygamber, "Öyleyse yahudiler kendilerinden elli kişinin yemini ile sizin cinayet iddianızdan beraat eder" buyurdu. Onlar, -Ey Allah´ın Resulü! Onlar kafirlerden olan bir millettir, dediler. Bunun üzerine onlar yahudilerin yemin etmesine razı olmayınca Resulullah cinayetin diyetini ödedi. [1] [1] Buhari, 6484; Müslim, 1676. |