> Forum > ๑۩۞۩๑ İlim Dünyası Online Dergi Dünyası ๑۩۞۩๑ > Semerkand Aylık Aile Dergisi > Değerlerimiz > Sen de kendine bir yıldız bul
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Sen de kendine bir yıldız bul  (Okunma Sayısı 1014 defa)
19 Mayıs 2012, 10:59:53
Safiye Gül

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 15.436


« : 19 Mayıs 2012, 10:59:53 »



SEN DE KENDiNE BiR YILDIZ BUL

Şubat 2012 77.SAYI


Bir ziyaretim sırasında 8 ve 5 yaşlarındaki yeğenlerimin bütün dikkatlerini vererek bir çizgi filmi izlediklerine rast gelmiştim. İzledikleri çizgi filmde, bir kız çocuğu gece olunca gökte parlayan bir yıldızla dertleşiyor, gün içinde karşılaştığı sıkıntılarını onun yol göstermesi ile çözüyordu. Çizgi filmin önceki bölümlerinde ne oldu bitti bilmiyorum fakat yeğenlerimin izlediği bölümde gökteki yıldızın kızcağıza verdiği nasihatler yerindeydi; ne söylerse, nasıl davranırsa doğruya isabet edeceğini güzelce anlatıyordu.

O an aklıma şu hadis-i şerif geldi. “Ashabım gökteki yıldızlar gibidir. Hangisine uyarsanız, hidayete kavuşursunuz” diye sesleniyordu Efendimiz (s.a.v) asırlar öncesinden. Demek ki, çocuk olmak bir yana, yetişkin olsak bile bizlerin de yıldızları vardı ve o yıldızlar Efendimiz’in yarenleri olması nedeniyle uyulması tavsiye edilenlerdi.

RASULULLAH’IN YARENLERİ

Ashab-ı Kiram, Ashab-ı Güzin ve Sahabe kelimelerini duymuşuzdur; ya bir sohbeti dinlerken ya bir şeyler okurken. Hatta isimlerinin anıldığı yerde “Allah onlardan razı olsun” manasında “Radıyallahü Anhüm” denildiğini de biliriz.. Peki ama kimdir bu ashab yahut sahabe denilenler? Onlar Allah Rasulü’nün dostlarıdır, arkadaşlarıdır desek yanlış olmaz lakin İslam dini ve tarihi içinde ayrıcalıklı özellikleri vardır bu muhterem kişilerin. Özetle şunu söyler işin ehli; hangi yaşta ve cinsiyette olursa olsun Peygamberimiz’i gören, sohbetinde bulunan ve Müslüman olarak ölen kimseler Rasulullah’ın ashabıdır, sahabesidir.

Bir siyer kitabını yahut İslam tarihinden bir bölümü karıştırdığımızda Rasulullah Efendimiz’in yanında hemen onları buluruz. Bedir’de, Uhud’da, Hendek’te, Hayber’de, Mekke’nin fethinde, hicret günlerinde, kafir ve münafıkların yaptığı psikolojik baskılarda, İslam’dan dönsünler diye çektirilen açlıkta, susuzlukta hep onun (s.a.v) yanındadırlar. Asr-ı Saadet’in hüznünü, fedakarlığını, çilesini, ümidini, cesaretini, dirayetini barındıran nice olayda sahabi efendilerimizin iman etmiş aklını, gönlünü, bedenini buluruz. Haliyle Rasulullah Efendimiz’in (s.a.v) dizinin dibinde bulunmakla bizzat ayetlerin ve hadislerin muhatabı oldular, dinimizin öğrenilmesini, yayılmasını sağladılar. Bu özel konumlarıyla, sarf ettikleri emeklerle iman ve ibadetle ilgili her prensibin bugünlere kadar sapasağlam gelmesinde tartışılmayacak bir yere sahip oldular. Bu güzel hallerinden dolayı Efendimiz onları ayrı bir önemle dile getirir ve buyururlar ki; “Ashabımı kötülemeyin ve onlara düşmanlık etmeyin. Nefsimi kudret elinde tutan Allah’a yemin ederim ki, eğer birisi helal malından Uhud Dağı kadar sadaka verse ve benim ashabımdan birini kötülese veya düşmanlık etse, vermiş olduğu sadakadan asla sevap alamaz ve mahrum kalır.”

Benzer manayı taşıyan ayet ve hadis-i şeriflere karşı gaflete düşmediğimiz içindir ki, Peygamberimiz’i sevmek nasıl imanın bir şubesi ise, onun (s.a.v) yarenlerini sevmek de, imanımızın ve Allah Rasulü’ne olan sevgimizin bir göstergesi olur.

NASIL ERİŞİLİR O YILDIZLARA?

Biliriz ki; sahabi efendilerimiz peygamberlerden sonra en faziletli, en üstün insanlardır. Peygamberimiz’i (s.a.v) göremeyen en faziletli insan dahi onların seviyesine erişemez. Gerçek bu olsa bile, nefsi tembelliğe çağırırcasına “Biz sahabiler gibi olamayız” düşüncesiyle imanın, amelin, ahlakın özüne ulaşma gayretinden el etek çekmek gibi bir sorumsuzluğa kapılamayız. Zira Rasulullah Efendimiz (s.a.v); onlara uyun, uyarsanız hidayeti bulursunuz diyorsa, bizlere de bu nasihate koşulsuz sahip çıkmak düşer. Belki Asr-ı Saadet’in imanla küfür arasındaki savaşlarını yaşamıyoruz, iman ettiğimiz için aç ve susuz bırakılmıyoruz, eziyet görmüyoruz ama bu çağın başka hastalıklarına, dışarıdan bilindik haliyle savaş gibi görünmeyen baskılarına, anlayışlarına maruz kalıyoruz. Bu noktadan baktığımızda, hala “O ne derse doğrudur” diyen Hz. Ebu Bekr’in (r.a) sadakatine, Peygamberimiz’in “Faruk” ismini layık gördüğü Hz Ömer (r.a) gibi hak ve batılı ayırmaya ve adaletli olmaya, Hz. Osman’ın (r.a) sahip olduğu hilm ve haya ile yükselmeye, “ilmin kapısı” diye övülen Hz. Ali (r.a) gibi ilim ehillerine ihtiyacımız var.
Peygamberimiz’den sonra din ve devlet işlerinde insanlara doğru yolu gösteren ve çoğunlukla Hulefa-i Raşidin diye anılan bu sahabe-i kiram efendilerimiz, üstünlükleri ile sahabelerin en önde olanlarıdır. Benzer anlayış ve yaklaşımı Muhacir ve Ensar için de göstermek mümkün. Zira onların içinde de; mallarını, evlerini, yakınlarını terk edip, zulümden aydınlığa gönül hoşluğuyla koşmanın fedakarlığını gösterenler gibi, bu fedakarlığa aynı fedakarlıkla kucak açan Ensar vardı.

Doğrusu, Ashab-ı Kiram’ın hayatlarına göz gezdirdiğimizde hangisinden bahsedeceğini şaşırıyor insan. Her biri fazilet sahibi olmakla birlikte kiminde bazı özellikler adeta zirve yapmıştı. Mesela; cömertliğiyle “Talhatü’l-Cud” denilen Hz. Talha Bin Ubeydullah, küfür karşısındaki cesaretiyle Peygamberimiz’in “Anam babam sana feda olsun ey Zübeyr” iltifatına mazhar olan Hz Zübeyir Bin Avvam, komşuluk hakkına riayette titiz davranan Hz. Abdullah Bin Amr, Kur’an-ı Kerim’i iyi bilmesiyle öne çıkan Hz. Zeyd Bin Sabit, fakir olduğu halde topladığı zekatlardan kendi adına menfaat sağlamayan Hz. Muaz Bin Cebel, valilik gibi bir dünya makamına rağmen Hz. Ömer’in “Dünya seni değiştiremedi” iltifatına nail olan Hz. Ebu Ubeyde Bin Cerrah ilk anda aklımıza gelenler (r.anhüm)…

Hasılı, Peygamber Efendimiz ve Ashab-ı Kiram ile taçlanan Saadet Asrı’nın aksine; makam-mevki sevdasının, maddiyatın, imani ve ameli zaafların hakim olduğu, istek ve tutkuların putlaştırıldığı bir zamanın havasını soluyoruz. Aleyhimize işleyen bu halleri, sahabi efendilerimizin imani esaslardaki teslimiyetini, amel ve ibadetteki gayretlerini, ahlakta ve insanlarla ilişkilerindeki anlayışlarını ve yaşantılarını örnek alarak lehimize döndürmek mümkün. Cahiliye döneminin insanları nasıl Rasulullah’ın izine basıp, O’nun ahlakı ile ahlaklanmış ise, bizlere de Rasulullah Efendimiz’in ve yarenlerinin izinden gitmek düşer. Zira İmam Malik’in (rh.a) ifade ettiği gibi “Bu ümmetin başı nasıl ıslah olduysa, sonu da ancak öyle ıslah olur.”

Huriye KARNAP

[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Sen de kendine bir yıldız bul
« Posted on: 29 Mart 2024, 18:53:54 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Sen de kendine bir yıldız bul rüya tabiri,Sen de kendine bir yıldız bul mekke canlı, Sen de kendine bir yıldız bul kabe canlı yayın, Sen de kendine bir yıldız bul Üç boyutlu kuran oku Sen de kendine bir yıldız bul kuran ı kerim, Sen de kendine bir yıldız bul peygamber kıssaları,Sen de kendine bir yıldız bul ilitam ders soruları, Sen de kendine bir yıldız bulönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes