๑۩۞۩๑ İlim Dünyası Online Dergi Dünyası ๑۩۞۩๑ => Değerlerimiz => Konuyu başlatan: Safiye Gül üzerinde 19 Ağustos 2011, 11:23:48



Konu Başlığı: Ölülerimiz hayırlarımıza muhtaç
Gönderen: Safiye Gül üzerinde 19 Ağustos 2011, 11:23:48
ÖLÜLERİMİZ HAYIRLARIMIZA MUHTAÇ

Eylül 2010 60.SAYI

Ölüm son değil. Aksine hakiki hayatın başlangıç noktası. Tüm gelen peygamberler, ilettikleri vahiy ve emirler insanlığı oraya hazırlamak için. Tüm yaşamlar o hayatı daha güzel yaşayabilmek için. Fakat yine de bir ölüm haberi aldığımızda afallıyoruz. Yaşanılan dünyanın tüm karmaşası, hayhuyu, koşuşturması ve bütün planlar bir an için duruyor. Her şey derin bir sessizliğe gömülüyor. Ölüm kendisinden başka her şeyi bir an için siliyor. Kılıç gibi kesip atıyor.

ÖLÜ YAKINININ ACISINI PAYLAŞMAK

Acısıyla ölüsünün ardından ağlayan birinin karşısında insanın dili tutuluyor. Ölüm tüm gerçekliği ile dururken ortada, kelimeler onun karşısında anlamlarını yitiriyor. Söylenilenler ise cılız birer cızırtı olarak dökülüyor dudaklardan. Daha dökülürken söyleyen de anlamsızlığını fark edip susuyor. Söylenmek zorunda hissedilenler ise havada dağılıyor.
Ancak müminler bu sıkıntı karşısında daha metanetli durabiliyor. Çünkü inançları onların kalplerine genişlik veriyor. Düşünün bir kez: Eğer ölümden ötesi olmasaydı, ölüm her anlamda dehşet olurdu. Sevdiklerimizi ebediyen kaybettiğimizi, onlarla bir daha asla görüşemeyeceğimizi bilmek gerçekten büyük yıkım olurdu. Oysa gerçek hayatın ölümden sonra olduğunu ve orada tüm sıkıntılardan uzak ve mutlak güzellikte bir hayatın varlığını ve ona ulaşmanın mümkün olduğunu bilmek, insanı ölüm karşısında güçlü kılıyor. Ruhen dipsiz kuyulara düşerek depresyonlara girmesini önlüyor.

GÖZYAŞI MI, SEVAP MI?

Geleneksel olarak halkımız arasında ağlama derecesi, yakılan ağıt, kendini kaybederek bağırıp çağırma, ölüye duyulan sevginin ve özlemin bir ölçüsü gibi algılanıyor. Oysa rüya aleminden uyanıp gerçek hayata gözlerini açan ölünün bizden beklediği çınlayan ağlama ve haykırışlar değil. Onlar bizden orada geçer akçe sayılan şeyi bekliyor: Sevap.

Bir insanı ateşin içinde eli kolu bağlı yanarken görsek oturup ona yaka-paça yırtarak avazımız çıktığı kadar ağlar mıyız, yoksa elimize alelacele bir kova su geçirip ateşini mi söndürürüz? Başlarında oturup ya da arkalarından abartılı bir biçimde ağlamak, ateşin karşısına oturup ağlamaktan farklı değil. Sevgimizi ağlayarak değil, onlara gönderdiğimiz hayır yardımlarıyla göstermek daha akıllıca. Hem onların işine yarar; hayır göndereni minnetle öteden anar, hem de biz onlara yardım etmenin ferahlatan serinliğiyle bir nebze olsun acımızdan kurtuluruz.
Konu hakkında Efendimiz’in (s.a.v.) pek çok hadisi var. Ancak ölülerimizin göndereceğimiz hayırlara olan muhtaçlıklarını anlatmak açısından şu hadisi şerifleri can alıcı özellikte: “Ölünün mezardaki hali, imdat diye bağıran, denize düşmüş kimseye benzer. Boğulmak üzere olan kimse, kendisini kurtaracak birini beklediği gibi, ölü de babasından, anasından, kardeşinden, arkadaşından gelecek bir duayı gözler. Kendisine bir dua gelince, dünyanın hepsinin kendine verilmesinden daha çok sevinir. Allah Teala, yaşayanların duaları sebebi ile ölülere dağlar gibi çok rahmet verir. Dirilerin de ölülere hediyesi, onlar için dua ve istiğfar etmektir.” (Deylemi)

Ölenin ardından Kur’an okumak, sadaka vermek, yemek dağıtmak, zikir yapmak gibi sevabını bağışlayacağınız ibadetlerde bulunmak ölene yapılacak en büyük sevgi gösterisidir. Ölene olan sevginizi, ona ulaşamayacak gözyaşlarınızla değil, onun için kurtarıcı olacak hayırlarla gösterin. Vefanızı, sadece geçmişi anarak değil, daima hayır göndermeyi unutmayarak gösterin. Eğer tekrar yeryüzünde konuşabilmeleri mümkün olsaydı istekleri bunlardan farklı olmazdı herhalde.

Özetle; ölülerimiz gözyaşlarımıza değil, hayırlara muhtaç. Onları gerçekten seviyorsak, onlara gerçekten değer veriyorsak, onlara muhtaç oldukları şeyi gönderelim; Onların dünyasında değerli olan şeyleri: Haydi, kalkıp onlar için birer Yasin okuyun. Onların hayrına, bir hayır kurumunun kirasına, faturasına katkıda bulunun. Bir öğrenciye burs verin. İnsanları iyiliğe sevk edecek; bir kitap alıp hediye edin. Fakirlere kol kanat gerin. Muhtaçlara sadaka verin. Aç midelere sofra kurun, erzak gönderin. Kıyafeti dökülmüş fakirlere yeni elbiseler alın. Yetimlerin saçlarını okşayıp yanaklarına bir öpücük kondurun. Onlar için sadaka-i cariye yapın ki amel defterleri hiç kapanmasın.

Yani hayırlarınızla ölülerinizin yardımına koşun. Böylece hem yaşayanları, hem ölülerinizi mesut edin. Bulundukları mekandan sizi minnetle ansınlar. Sevginizi de, unutulmadıklarını da anlasınlar.

İBADETLERİMİZİN SEVABINI ÖLÜ DİRİ HERKESE HEDİYE EDEBİLİRİZ

Hiç kimse işlediği kötülüğün günahını başkasına veremez. Fakat mümin ibadetlerinin sevabını ölü diri herkese hediye edebilir. Kendi sevabından da hiç eksilme olmaz.
(Hidaye)

“Bir kimsenin aile efradından birisi ölse, sadaka verip sevabını ona bağışlasalar, Cebrail
(a.s) o sevabı, nurdan tabak içinde ona getirip, mezarının yanında durur. ‘Ey mezardaki kişi, bu, sana ehlinin, dostlarının, akrabanın gönderdiği hediyedir, al bunu’ der. Ölü bu hediyeye çok sevinir, neşelenir. Hediye gönderilmeyen komşuları ise, mahzun olur, üzülürler.”
(Taberani)

Rabia SULUK


Konu Başlığı: Ynt: Ölülerimiz hayırlarımıza muhtaç
Gönderen: Vatan Var Olsun ! üzerinde 28 Ağustos 2011, 22:20:03
Özetle; ölülerimiz gözyaşlarımıza değil, hayırlara muhtaç. Onları gerçekten seviyorsak, onlara gerçekten değer veriyorsak, onlara muhtaç oldukları şeyi gönderelim; Onların dünyasında değerli olan şeyleri: Haydi, kalkıp onlar için birer Yasin okuyun. Onların hayrına, bir hayır kurumunun kirasına, faturasına katkıda bulunun. Bir öğrenciye burs verin. İnsanları iyiliğe sevk edecek; bir kitap alıp hediye edin. Fakirlere kol kanat gerin. Muhtaçlara sadaka verin. Aç midelere sofra kurun, erzak gönderin. Kıyafeti dökülmüş fakirlere yeni elbiseler alın. Yetimlerin saçlarını okşayıp yanaklarına bir öpücük kondurun. Onlar için sadaka-i cariye yapın ki amel defterleri hiç kapanmasın.

Rabbim razı olsun paylaşım için, birer yasin okuyalım ölenlerimiz  inş, onların ihtiyacı var bizim dualarımıza.