๑۩۞۩๑ İlim Dünyası Online Dergi Dünyası ๑۩۞۩๑ => Değerlerimiz => Konuyu başlatan: Safiye Gül üzerinde 17 Ağustos 2011, 15:01:45



Konu Başlığı: En büyük makamımız insan olmamız
Gönderen: Safiye Gül üzerinde 17 Ağustos 2011, 15:01:45
EN BÜYÜK MAKAMIMIZ “İNSAN” OLMAMIZ

Kasım 2010 62.SAYI

Bir kamu dairesinde bekliyorum. Herkesin bildiği gibi bir yer burası. Koridorda sıralanmış karşılıklı odalar; hepsinin de kapısı kapalı. Dışarıda sandalyeler var. İnsanlar oturmuş işlerini halledecekleri zamanın gelmesini bekliyor. Ben de oturmuşum. Esasında görevli memur “Senin işin öğleden sonra hallolur ancak abla” demiş, ama ben dışarı çıkmaktansa burada kalmayı tercih etmişim. İnsanları seyretmeyi, onların hikayesini hayal etmeyi…

Yaşlı bir amca geliyor önce, beli hafiften bükülmüş, belli ki ayakları güçlü değil, bastonuna dayanıyor. Zorlukla yürüyor ve hemen yanımdaki sandalyeye oturuveriyor. Aslında oturmak değil bu, kendini bırakıyor sandalyenin üstüne. Derin bir nefes alıp soluklandıktan sonra yanımızdan geçen memura bıkkınlık dolu bir ifade ile sesleniyor: “Evladım, sabahtan beri buradayım ne zaman imzalatacaksınız benim şu evrakı?” Memur başını bile çevirmeden yanıtlıyor: “Amca müdürün işi çok, biraz hafiflesin halledeceğim.”

BEN DE İNSANIM, MÜHENDİS DE İNSAN!


z sonra aynı memur yine geçiyor önümüzden. Bu sefer yanında birisi daha var. Orta yaşlarda, takım elbiseli, hafif kır saçlı bir adam… Müdürün odasına giriyorlar ve on dakika sonra çıkıyorlar dışarı. Adamın elinde evraklar var. Memura dönerek “Tamam, değil mi?” diyor. “Halloldu imza işi, gidebilirim artık…” “Evet” diyor memur, “Her şey tamam, kolay gelsin size.” Yaşlı amca ve ben şaşkın seyrediyoruz olanları. Memurun yanındaki adam ayrıldıktan sonra “Evladım” diyor yaşlı amca, “Müdürün işi bitti galiba, hadi benim şu evrakı imzalatıver de gideyim, tansiyonum var benim, çok yoruldum artık.” “Yok, amca bitmedi daha müdürün işi” diyor memur. Amca şaşkın söyleniyor, “İyi ama az önceki adam imzalattı ya işte, bir imza değil mi altı üstü, bunu da imzalasın müdürün.” Memur biraz sinirli, kendinden oldukça emin bir biçimde cevap veriyor yaşlı amcaya: “Amca o gördüğün koskoca bir mühendis, bekletmek olur mu onu?!” Gözleri yere devriliyor amcanın, başını önüne eğiyor, omuzları düşüyor ve mırıldanıyor usulca: “Oğlum mühendisi memuru mu var bu işin, mühendis değilim, ama ne fark eder ben de insanım, o da…”



İnsanlar geçiyor gözlerimin önünden, ama artık merak etmiyorum onların hikayelerini. Öğrenmeye çalışmıyorum, onları hayallerimin kahramanı yapmıyorum. Çünkü her defasında o yaşlı amca geliyor aklıma. Kim olduğu önemli değil, “insan” olduğunu biliyorum yetiyor. Düşünüyorum sonra; kaçımızın hayatından geçti diye böyle yaşlı bir amca? İnsan olarak en büyük zaafımız değil mi birilerini hemen değerli yahut değersiz kılmak. İnsanlara kimliklerine göre muamele etmek değil mi bizim en büyük meziyetimiz? Hangimiz karşılaşmadı bir dost meclisinde yahut bir sohbet ortamında yapılan “çifte standart”la? Peki, kaçımıza denk geldi yürekli bir yaşlı amca, insanlara “insanlığı” hatırlatan?

ÜSTÜNLÜK TAKVA İLEDİR

İnsanlar görüyorum ben, zihnini ikiye ayırmış: mevkisi olanlar ve olmayanlar… İnsanlar görüyorum ben, davranışlarını ikiye ayırmış: saygı duyulanlar ve duyulmayanlar… İnsanlar görüyorum insanları parası için seven, mevkisi için değer veren. İnsanlar görüyorum dost meclislerinde sırf isminin önünde doktor, mühendis, sohbetçi, başkan gibi sıfatlar olanlar için yerlere eğilen. Böyle olmamalı oysa; Müslüman kendine yakışanı yapmalı. Bir veda hutbesi çalınmalı kulaklarımıza insanlarla karşılaştığımız her anda. Allah Rasulü’nü (s.a.v) duyar gibi olmalıyız, onun mübarek sözlerini hatırladıkça. “Ey insanlar! Sözümü iyi dinleyin, iyi belleyin. Rabbiniz birdir, babanız birdir. Hepiniz Adem’densiniz, Adem de topraktan yaratılmıştır. Hiç kimsenin başkaları üzerinde soy sop üstünlüğü yoktur. Allah katında üstünlük, ancak takva iledir. Müslüman Müslüman’ın kardeşidir…” Öyle ise neyin mücadelesi bu verdiğimiz? Kim için, ne için, kime iyi görünmek, yaranmak için yüzümüzü ikiye bölüyoruz? Ne diye iki yüzlülük ediyor, riyakarca bir tavırla insanlara değil de mevkilere kıymet veriyoruz?

İsmimiz önüne bir sıfat gerekiyorsa illaki “Müslüman” değil midir bizim en değerli sıfatımız? Müslüman kardeşimizin gönlünü kırarak, bize göre makamı mevkisi olmayanı(!) rencide ederek çevremizde hangi değerleri kaybettiğimizi biliyor muyuz? Peki ya mesleğinden, statüsünden ötürü kıymetli gördüğümüz kimseye neler kaybettiriyor olabileceğimizi düşündük mü hiç? Burnu havada diye tabir ettiğimiz bir kısım insanın burnunu havalara sokan da bizim bu davranışlarımız değil mi esasında? Kendimize en çok da kendimizden şikayetçi olmalıyız galiba. Belki de vakit çok geç olmadan “insan” olmayı öğrenmeliyiz öncelikle. Ardından da insanlara insan oldukları için değer vermeyi. Çünkü bize müsamaha, yardım, cömertlik, tevazu, sevgi ve saygıyı emreden dinimiz bu davranışları sadece belli bir zümreye değil tüm insanlara karşı sergilememizi istemiştir.

EN ÜSTÜN HANGİMİZ?

“Ey insanlar! Doğrusu biz sizi bir erkekle bir dişiden yarattık. Ve birbirinizle tanışmanız için sizi kavimlere ve kabilelere ayırdık. Muhakkak ki Allah yanında en değerli olanınız, O’ndan en çok korkanınızdır. Şüphesiz Allah bilendir, her şeyden haberdardır.” (Hucurat, 13)

Rümeysa DURAK


Konu Başlığı: Ynt: En büyük makamımız insan olmamız
Gönderen: Vatan Var Olsun ! üzerinde 28 Ağustos 2011, 22:14:58
İnsan olarak en büyük zaafımız değil mi birilerini hemen değerli yahut değersiz kılmak. İnsanlara kimliklerine göre muamele etmek değil mi bizim en büyük meziyetimiz? Hangimiz karşılaşmadı bir dost meclisinde yahut bir sohbet ortamında yapılan “çifte standart”la? Peki, kaçımıza denk geldi yürekli bir yaşlı amca, insanlara “insanlığı” hatırlatan?

Böyle olmamalı oysa; Müslüman kendine yakışanı yapmalı. Bir veda hutbesi çalınmalı kulaklarımıza insanlarla karşılaştığımız her anda. ALLAH Rasulü’nü (s.a.v) duyar gibi olmalıyız, onun mübarek sözlerini hatırladıkça. “Ey insanlar! Sözümü iyi dinleyin, iyi belleyin. Rabbiniz birdir, babanız birdir. Hepiniz Adem’densiniz, Adem de topraktan yaratılmıştır. Hiç kimsenin başkaları üzerinde soy sop üstünlüğü yoktur. ALLAH katında üstünlük, ancak takva iledir. Müslüman Müslüman’ın kardeşidir…” Öyle ise neyin mücadelesi bu verdiğimiz? Kim için, ne için, kime iyi görünmek, yaranmak için yüzümüzü ikiye bölüyoruz? Ne diye iki yüzlülük ediyor, riyakarca bir tavırla insanlara değil de mevkilere kıymet veriyoruz?

Rabbim razı olsun paylaşım için, bize inasnlğın ancak ve ancak takvada olduğunu tekrar hatırlattı.