> Forum > ๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ > Dini Konular > Cuma Vaazı > Kuranı Kerimin İcazının Tarihsel ve Güncel Değeri
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Kuranı Kerimin İcazının Tarihsel ve Güncel Değeri  (Okunma Sayısı 1726 defa)
10 Mayıs 2010, 13:06:52
Zehibe

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 31.681



Site
« : 10 Mayıs 2010, 13:06:52 »



Kur’an-ı Kerim’in İcazının Tarihsel ve Güncel Değeri

Allah-u Tela yaratmış olduğu kullarının, kendi benliklerini yanlışlıklardan koruyup doğruya ulaşmaları neticesinde dünyalarını ve ahiretlerini huzurlu kılmak, sosyal hayatta insanların birbirleriyle olan ilişkilerinde hakkaniyet ölçülerine uymak için Kutsal Kitaplar göndermiştir. Peygamberler aracılığı ile insanlığa bir hidayet rehberi olarak gönderilen kitaplar, kendisine uyulduğu zaman dünya ve ahiret mutluluğu getirmiştir. İnsanlığa en son gönderilen kutsal kitap, Sevgili Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.v) ile gönderilen Kur’an-ı Kerim’dir. Kur’an-ı Kerim; Allah-u Teala tarafından Hz. Peygamber’e Cebrail aracılığı ile vahiy yoluyla indirilmiş, lafız ve mana itibariyle ilahi olan, günümüze kadar tevatür yoluyla hiçbir şekilde bozulmadan gelen, insanların bir benzerini getirmekten aciz kalığı ilahi kelamdır.

Kur’an-ı Kerim Sevgili Peygamberimiz aracılığı ile kıyamete kadar gelecek bütün insanlığa gönderilmiş son kitaptır. İçerisinde bulunan bütün hükümler kıyamete kadar gelecek olan bütün insanlığa hidayet rehberi olarak yol gösterecektir. Bu haliyle inmiş olduğu zaman dilimindeki insanlığın ihtiyaçlarına cevap verdiği gibi, zamanın ilerlemesi, buluşların gerçekleşmesi, teknolojinin her geçen gün bir önceki zaman dilimine göre daha ileriye gitmesi neticesinde Kur’an-ı Kerim’le gönderilmiş olan bütün hükümlerin insanların ihtiyaçlarına cevap olduğu daha iyi anlaşılır olmuştur. Kur'ân, zaman geçtikçe eskimek şöyle dursun, tazeliği ve güncelliği her zaman diri olan, gelişen ilimlerle ve teknik gelişmelerle asla çelişmeyen ve çatışmayan, kendisine uyanları geriye götüren değil, daima ileriye götüren bir kitaptır. İşte Kur’an-ı Kerim’in bu özelliği insanı hayrete düşüren büyük bir mucizedir.

Kur’an-ı Kerim hem söz bakımından hem mana bakımından mucizedir ve hiçbir dengi getirilememiş ve getirilemeyecek ilahi bir kelamdır. Nitekim Kur’an’ın indiği dönem, Arap dili ve belagatının en üst seviyede olduğu bir dönemdir. Bu halde olmasına rağmen Kur’an kendisinin bir benzerinin, hatta bir benzeri şöyle dursun, kendisine benzer bir surenin dahi getirilemeyeceğini ifade etmektedir. Yüce Rabbimiz bu hususu bizlere şöyle bildirmektedir.

قُل لَّئِنِ اجْتَمَعَتِ الإِنسُ وَالْجِنُّ عَلَى أَن يَأْتُواْ بِمِثْلِ هَـذَا الْقُرْآنِ لاَ يَأْتُونَ بِمِثْلِهِ وَلَوْ كَانَ بَعْضُهُمْ لِبَعْضٍ ظَهِيراً

“De ki: “Andolsun, insanlar ve cinler bu Kur’an’ın bir benzerini getirmek üzere toplansalar ve birbirlerine de destek olsalar, yine onun benzerini getiremezler.”[1], Bir başak ayette ise mealen şöyle buyrulmuştur. “Eğer kulumuza (Muhammed’e) indirdiğimiz (Kur’an) hakkında şüphede iseniz, haydin onun benzeri bir sûre getirin ve eğer doğru söyleyenler iseniz, Allah’tan başka şahitlerinizi çağırın (ve bunu ispat edin).” [2]

Kur’an-ı Kerimin bir suresinin, hatta bir ayetinin bile benzerinin yapılamaması özelliğine onun i’cazı denir. Sözlükte icaz, aciz çaresiz bırakmaktır. Muciz çaresiz bırakan, mucize ise sıradan insanların yapamadığı, ancak peygamberlere Allah7ın lutfettiği olağan üstü fiiller, etkiler ve hallerdir. Kur’an mu’cizdir. Çünkü meydan okuduğu halde kimse benzerini yapamamıştır. Kur’an mucizedir. Çünkü bu eşsiz kitap son peygamber Hz. Muhammed’in peygamberliğinin hak ve gerçek olduğunu ispat eden en kalıcı delil olmuştur.[3]

 Kur’an-ı Kerim dediğimizde bugün sadece mushaflarda yazılı harflerden oluşan bir metin değil, hafızların ezberindeki ses ve harfler, karilerin (Kur’an okuyucularının) dilindeki ses, müminlerin gönlündeki his, amil ve abidlerin amel ve ibadetlerindeki hakikat, dinleyenlerin kulaklarında varlığını sürdüren bir hitabı kastediyoruz. Kur’an-ı Kerim bunların hepsini ifade etmekle birlikte, sadece bunlardan da ibaret değildir: Kur’an-ı Kerim aynı zamanda, Cenabı Hakk’ın Peygamber Efendimize bildirdiği ve bize, yukarıda zikredilen yollarla ulaşan bir mânâdır.[4]

 Kur’an-ı Kerim’in metninin okunuşu insanlar üzerinde çok büyük tesirler meydana getirmektedir. Kuran’ı Kerim’de seçilen kelimeler ve bu kelimelerin dizilişleri, içerisinde bulunan edebi sanatlar, musiki özelliği insanlar üzerinde derin izler bırakmaktadır. Günümüzde insanlar üzerinde çok büyük bir etki veren bu mucizevi özellikler, Kur’an-ı Kerim’in indirildiği ilk yıllarda Mekkeli müşrikler üzerinde çok büyük etkiler bırakıyordu. Çünkü Kur’an-ı Kerim Arapların bildiği şiir ve nesirlerden çok farklıydı. Arap dili ve belagatı açısından ün üst noktada eserlerin verildiği bir dönemde inen Kur’an-ı Kerim kendisini dinleyenleri “Bu insan sözü olamaz” dedirtmesine sebep olmuştur. Bu sebeple Kur’an’ın okunduğu yerlerde hep bir etki söz konusuydu. Bu hususu daha iyi anlaşılması için konumuzla ilgili iki ayrı örnek verelim.

Peygamber Efendimiz’in Kur’an-ı Kerim okumasını dinlemek için Mekkeli insanlar muntazam bir şekilde evinin önünde toplaşırlardı. Bir gece Mekke’nin en ileri gelenlerinden üç kişi, ayrı ayrı birbirlerinden habersizce ve gizlice buraya gelmişlerdi. Burada karşılaşıp da birbirlerini tanıyınca, kendi kendilerine şöyle dediler: “Halkın Muhammed’in evinin önüne gelmesini yasaklamayı uygun görmeyiniz, hatta bizzat biz bile onun okuduğu şarkıları dinlemeye sık sık geliyoruz”. Bunu açıkça itiraf etmeleri üzerine böyle bir daha buraya gelmeyeceklerine dair kendi aralarında sözleşmişlerdi. Ertesi gece, gecenin karanlığında fark edilmeyeceklerini zannederek bunlardan her biri yine gizlice aynı yere geldiler. Dönüş yolunda tekrar karşılaştılar. Yine gelmemek üzere sözleşseler de üç gün üst üste geldiler ve birbirleriyle karşılaştılar.[5]

Hz. Ömer’in Müslüman oluşunda yine dinlemiş olduğu ve manasından etkilendiği Kur’an’ın tesiri çok büyüktür. Nitekim bu kıssa çok meşhurdur ve Ömer’in Hz. Peygamber Efendimizi öldürmek üzere çıktığı yolda Kur’an ile yeniden bir doğuş gerçekleştirmiş ve Hz Ömer olarak Müslümanlardan olmuştur.

Hz. Hamza'nın İslâm'ı kabûlü, Müslümanları sevindirmiş fakat müşrikleri telaşlandırmıştı. Kureyş ileri gelenleri "Dârü'n-Nedve" de toplandılar. "Bunlar gittikce çoğalıp kuvvetleniyorlar, çabuk çâresine bakmazsak, ileride önünü alamayacağımız tehlikeler doğar... Buna kesin çâre bulmalayız" dediler. Çeşitli teklifler ortaya atıldı. Ebû Cehil:

"-Muhammed (s.a.s.)'i öldürmekten başka çıkar yol yok. Bu işi yapana şu kadar deve ve altın verelim," deyince Ömer ayağa kalktı:

"-Bu işi ancak Hattâb oğlu yapar"? dedi. Ömer alkışlar arasında yola çıktı. Silahlarını kuşanıp giderken yolda Abdullah oğlu Nuaym'e rastladı. Nuaym:

"-Nereye böyle ya Ömer"? diye sordu. Ömer:

"-Araplar arasına ayrılık sokan Muhammed'in vücûdunu ortadan kaldırmağa"... diye cevâp verdi.

"-Ya Ömer, sen çok zor bir işe kalkışmışsın. Müslümanlar Muhammed (s.a.s.)'in etrafında pervane gibi dönüyor, seni O'na yaklaştırmazlar. Yapabildiğini kabûl etsek, Hâşimoğulları seni yaşatmazlar"... dedi. Ömer bu sözlere kızdı.

"-Yoksa sen de mi onlardansın"? diye çıkıştı. Nuaym:

"-Sen benden önce kendi yakınlarına bak. Enişten Saîd ile kız kardeşin Fâtıma Müslüman oldular," dedi.

Ömer buna hiç ihtimâl vermedi. Fakat içine düşen şüpheyi gidermek için, yolunu değiştirip doğru eniştesi Saîd b. Zeyd'in evine vardı. Bu esnâda içeride Kur'ân-ı Kerîm okunuyordu. Ömer, kapı önünde okunanları işitti. Kapıyı kırarcasına vurdu.

İçerdekiler Ömer'i görünce telaşlandılar. Ömer'in İslâm'a olan düşmanlığını biliyorlardı. Hemen Kur'ân sahifesini sakladılar ve kapıyı açtılar. Ömer:

-"Nedir o okuduğunuz şey"? diye bağırdı. Eniştesi:

-"Bir şey yok", diye cevap verdi. Ömer:

-"İşittiklerim doğruymuş" diyerek, hiddetle eniştesinin üzerine atıldı. Araya giren kız kardeşinin, bir tokatla yüzünü kan içinde bıraktı. Canı yanan kızkardeşi Fâtıma:

-"Ya Ömer, Allah'tan kork. Ben ve eşim Müslüman olduk, bundan gurur duyuyoruz ve senden korkmuyoruz. Öldürsen de dinimizden dönmeyiz"... dedi ve şehâdet getirdi. Yüzü kan içindeki kız kardeşinin bu hâli ve sözleri Ömer'i sarstı, kalbinde bir yumuşama başladı, âdeta yaptıklarına pişmandı. Olduğu yere oturdu:

-"Hele şu okuduğunuz şeyi getirin, göreyim", dedi. Kız kardeşi Kur'ân-ı Kerîm sahifesini O'na verdi. Bu sahife "Tâ Hâ" veya "Hadîd" Sûresinin ilk âyetleriydi. Ömer büyük bir ilgi ile sahifeyi okumaya başladı.

"Göklerde ve yerde ne varsa, hepsi Allah'ı tesbîh ederler. Yegâne galip ve hikmet sahibi olan O'dur. Göklerin ve yerin hükümranlığı O'nundur, hem diriltir, hem öldürür. O her şeye hakkıyla kâdirdir. O her şeyden öncedir. Kendisinden sonra hiç bir şeyin kalmayacağı Son'dur, varlığı aşikârdır, gerçek mâhiyeti insan için gizlidir, O her şeyi bilir"... (el- Hadîd Sûresi, 1-3)

Ömer bu âyetleri okuduktan sonra derin bir düşünceye daldı. Allah Kelâmı'nın yüksek mânâ ve fesâhati onun kalbine işlemişti. "Göklerde ve yerde olan şeyler hepsi Allah'ın, bizim putlarımızın bir şeyi yok...," diye düşündü. "Beni Rasûlullah (s.a.s.)'in yanına götürün" dedi O esnada Hz. Peygamber (s.a.s.) Safâ semtinde Erkâm'ın evindeydi.

Ömer'in silahlı olarak geldiğini gören Müslümanlar telaşlandılar. Yalnızca, Hz. Hamza:

-İyilik için gelirse ne âlâ, aksi halde geleceği varsa, göreceği de var, telâşa gerek yok... dedi. Sağından ve solundan iki kişi tutarak Rasûlullah (s.a.s.)'in huzuruna götürdüler. Ömer, Hz. Peygamber (s.a.s.)'in önünde diz çökerek şehâdet getirdi. Orada bulunanlar sevinçlerinden hep birden tekbir getirdiler. Safâ tepesinde yükselen "Allâhü Ekber" sadâsı ile Mekke ufuklarını çınlattılar.[6]

Kur’an-ı Kerim’in icaz yönünden birçok özelliği mevcuttur. Nitekim bu özellikler ile Kur’an mucizeliğini dipdiri ortaya koymaktadır. Bu hususları şu ana başlıklar altında zikredebiliriz.

1.Kura’n-ı Kerim diğer kutsal kitaplar gibi toptan değil, zamanın ve olayların akışına gör...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Kuranı Kerimin İcazının Tarihsel ve Güncel Değeri
« Posted on: 29 Mart 2024, 03:47:15 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Kuranı Kerimin İcazının Tarihsel ve Güncel Değeri rüya tabiri,Kuranı Kerimin İcazının Tarihsel ve Güncel Değeri mekke canlı, Kuranı Kerimin İcazının Tarihsel ve Güncel Değeri kabe canlı yayın, Kuranı Kerimin İcazının Tarihsel ve Güncel Değeri Üç boyutlu kuran oku Kuranı Kerimin İcazının Tarihsel ve Güncel Değeri kuran ı kerim, Kuranı Kerimin İcazının Tarihsel ve Güncel Değeri peygamber kıssaları,Kuranı Kerimin İcazının Tarihsel ve Güncel Değeri ilitam ders soruları, Kuranı Kerimin İcazının Tarihsel ve Güncel Değeri önlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes