> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > İslam Tarihi Eserleri > Hz. Muhammed ve Evrensel Mesajı > Hicret
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Hicret  (Okunma Sayısı 2627 defa)
17 Mayıs 2011, 18:53:05
Safiye Gül

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 15.436


« : 17 Mayıs 2011, 18:53:05 »



1- Hicret

Hicret kelimesi sözlükte terketmek, ayrılmak, bir yeri terkederek başka bir yere göç etmek anlamına gelir. Istılahta ise, özel olarak Hz. Peygamber'in ve Mekkeli Müslümanların Medine'ye göçünü, genelde ise, gayr-i müslim bir ülkeden İslâm ülkesine göç etmeyi ifade eder.

Hz. Peygamber, İslâm’ı yaymak için merkez olabilecek bir yurt arayışı içindeydi. Akabe Bîatlarının gerçekleştiği süreç içinde planlı bir şekilde Medine'ye hicret için gerekli zemin hazırlanmıştı. Çünkü Medine stratejik öneme sahipti. Hz. Muhammed (s.a.s.)’in ve ailesinin, büyük dedesi Hâşim'den itibaren, Medine ile sıkı bağları vardı. Abdülmuttalib’in annesi Hazrecli idi. Bir arazi meselesi yüzünden Abdülmuttalib ile amcası Nevfel arasında meydana gelen çekişmede Medineliler Abdülmuttalib’e yardıma gelmişlerdi. Hz. Peygamber’in annesi Âmine ve babası Abdullah'ın kabirleri Medine’de idi. Abbas’ın Medinelilerle yakın dostluğu vardı. Bunlara ek olarak Akabe Bîatları ve başka vesilelerle Medine’de İslâm’ın kökleşmesi ve yayılması için zeminin uygun olduğu anlaşılmıştı. İkinci Akabe Bîatı'ndan sonra Rebîülevvel ayına doğru Mekke’de Hz. Peygamber, Hz. Ebû Bekir, bunların aileleri, Hz. Ali ve hapse atılma, hastalık ve güçsüzlük gibi nedenlerle hicret etmeye imkan bulamayan birkaç kişiden başka Müslüman kalmamıştı. Bir kısmı Habeşistan’da bulunmakla birlikte, çoğu Medine'ye hicret etmişlerdi. Hz. Ebû Bekir çok kere Hz. Peygamber'den hicret için izin istemiş; ancak "Acele etme; belki Allah sana bir arkadaş verir" karşılığını almıştı. Hz. Ebû Bekir, o arkadaşın kendisi olmasını arzu ediyordu.[215]

Hz. Peygamber'in diğer müslümanlarla son ana kadar hicret etmemiş olması, Mekke müşriklerinin onun hicretine engel olma ihtimali ile açıklanabilir. Çünkü Mekke müşrikleri, onun bir başka kabile ile birleşmesinin kendilerinin aleyhine gelişmelere yol açacağını tahmin edebiliyorlardı. Mekke müşrikleri İslâm’ın Medine’de yayılmasından ve Müslümanların oraya hicret etmesinden rahatsız oluyorlardı. Müşrikler için Müslümanların Mekke’yi terketmeleri yeterli değildi. Bilakis bu gelişme, endişelerini daha da artırmıştı. Hz. Muhammed (s.a.s.)’in de hicret edeceğini tahmin ediyorlardı ve bunun gerçekleşmesinden korkuyorlardı.[216] Esasında onlar Medine'ye hicrete temelden karşıydılar. Nitekim bu yüzden Akabe Bîatları gizli yapılmış, Hz. Ömer hariç diğer Müslümanlar gizlice hicret etmişlerdi. Çünkü müşrikler, İslâmiyet'in Medine'de güçlenmesinden korkuyorlardı. Hz. Muhammed (s.a.s.) de hicret eder ve İslâm orada güçlenirse, böyle bir gelişme Mekkeliler için siyâsî ve ekonomik açıdan tehlike arzederdi. Medine, Mekke’yi Suriye’ye bağlayan kervan yolu üzerinde yer aldığından, Kureyş'in ticârî hayatı ve her şeyden önce Mekke’nin dış güvenliği tehlikeye girmiş olurdu.

Bütün bunlar Kureyş müşriklerini derin derin düşündürüyordu. Oysa henüz fırsat ellerinden kaçmış da değildi. Hz. Muhammed (s.a.s.) hâlâ aralarında idi. Onu ortadan kaldırırlarsa tehlikeyi (!) önleyebilirlerdi. Bunu düşünüyorlardı; fakat Benî Hâşim’den çekiniyorlardı. Çünkü onu öldürürlerse, Benî Hâşim kan davasına kalkışır, Kureyş kabileleri arasında, belki bu kabilenin tarihinde ilk defa geniş katılımlı, uzun yıllar sürebilecek ve çok kan dökülebilecek bir iç savaş çıkabilirdi.

Sürekli çözüm (!) arayışı içinde bulunan müşriklerin ileri gelenleri gerekli önlemleri almak üzere Dârünnedve’de toplandılar ve konuyu tartıştılar. Gündem kendileri için çok önemli olduğundan, Hâşimoğullarından Ebû Leheb dışında hiç kimseyi ve güvenmedikleri kişileri içeriye almadılar. Toplantıda başlıca üç görüş üzerinde duruldu: Birincisi, Hz. Muhammed (s.a.s.)’i hapse atıp zincire vurmak ve ölünceye kadar burada tutmak. Fakat Müslümanların gelip onu kurtarabileceği ihtimali göz önüne alınarak bu fikir beğenilmedi. İkincisi, onu Mekke’den sürmek ve bir daha buraya sokmamak. Sürgün edildiği yerde bir çevre oluşturarak Mekke’yi ele geçireceği düşüncesiyle bunun üzerinde de durulmayıp bir başka görüşe geçilmesi istendi. Üçüncü olarak Ebû Cehil bir teklif ortaya attı. Buna göre her kabileden birer tane güçlü kuvvetli genç seçilip ellerine keskin birer kılıç alarak, tek kişinin vuruşu gibi hep birlikte Hz. Muhammed (s.a.s.)’in üzerine saldıracaklar ve onu öldüreceklerdi. O zaman Hâşimoğulları tüm kabilelere karşı kan davasına kalkışamayacaklar ve diyete razı olmak zorunda kalacaklardı. Diyeti bütün kabileler ortaklaşa ödeyecekti. Bu teklif oybirliği ile kabul edilerek uygulanmasına karar verildi. Bu hususa Kur’an-ı Kerim’de işaret edilmektedir: “Hatırla ki, kâfirler seni tutup bağlamaları veya öldürmeleri yahut seni yurdundan çıkarmaları için sana tuzak kuruyorlardı. Onlar sana tuzak kurarken Allah da onlara tuzak kuruyordu. Çünkü Allah, tuzak kuranların en iyisidir".[217]

Müşriklerin almış olduğu karardan sonra Cebrâil, Hz. Peygamber’e gelerek Allah Teâlâ’nın hicret için kendisine izin verdiğini bildirdi. Kureyş'in suikast teşebbüsüne dair karar aldıklarını komşularından duyup Hz. Peygamber’e haber veren kişinin, Abdülmuttalib’in kardeşinin kızı Rukayka bint Sayfiy olduğu da kaydedilir.[218]

Peygamberimiz durumdan haberdar olur olmaz derhal Medine'ye hicret etmeye karar verdi. Bir öğle vakti Hz. Ebû Bekir’in evine gitti. Hz. Peygamber, Hz. Ebû Bekir’in evine sabah ve akşam saatlerinde uğrardı. Bu defa alışık olmadığı bir saatte ziyaret edişinden önemli bir konuda görüşmek için geldiği anlaşılıyordu. Hz. Peygamber, Allah'ın kendisine hicret için izin verdiğini bildirdi. Hz. Ebû Bekir beraber yolculuk yapıp yapmayacaklarını sordu. "Evet" cevabını alınca sevincinden ağladı. Uzun süreden beri beslediği develerden birisini Hz. Peygamber’in emrine tahsis ettiğini bildirdi. Hz. Peygamber ise deveyi ancak parasını ödemek suretiyle kabul edebileceğini söyledi ve bu develerden birisini aldı. "Kasvâ" adlı deve budur. Hz. Ebû Bekir’in kızları Esmâ ve Âişe yolculuk için azık hazırladılar. Hz. Peygamber ve Hz. Ebû Bekir, yol kılavuzluğu ile ünlü Abdullah b. Üreykıt adlı kişiyi kılavuz olarak kiraladılar. Hz. Ebû Bekir kılavuza develeri teslim etti. Üç gün sonra Sevr Dağı'nın eteğinde buluşmak üzere sözleştiler. Abdullah b. Üreykıt henüz İslâm’ı kabul etmemişti, ama maharetli bir kılavuz olmasının yanında güvenilir bir kimseydi. Aslen Dîl kabilesindendi; Kureyş'in de Sehm kolunun antlaşmalısı idi.

Hz. Peygamber hemen evine döndü. Üzerinde bulunan emanetleri Hz. Ali’ye bırakarak sahiplerine vermesini ve peşlerinden gelmesini söyledi. Müşrikleri yanıltmak için gece kendi yatağında onun yatmasını istedi. Gece yarısı Hz. Ebû Bekir’in evine gitti. Her ikisi de gece vakti evin arka kapısından çıkıp, yaya olarak Mekke’nin beş kilometre güneybatısında bulunan Sevr Dağı'ndaki gizlenmeye elverişli mağaraya gittiler. Medine kuzeyde olduğu halde, güneye doğru gitmeleri hedef saşırtmak içindi. Mağarada üç gün üç gece kaldılar. Bu süre zarfında Hz. Ebû Bekir'in azatlısı Âmir b. Füheyre koyunları bu bölgede otlatarak mağaranın yakınına getiriyor, onlar da sağıp taze süt içiyorlardı. Hz. Ebû Bekir’in kızı Esmâ mağaraya yiyecek getiriyor, gündüzleri Mekke'de geçiren oğlu Abdullah da geceleri mağaraya gelerek şehirde olup bitenleri haber veriyordu. Abdullah sabaha yakın şehre giderken Âmir b. Füheyre de koyunları onun peşisıra sürerek ayak izlerini ortadan kaldırıyordu. Müşriklerin sıkı takibi dolayısıyla mağarada sıkıntılı anlar yaşandı.

Öte yandan Kureyşliler sabah olup Hz. Peygamber’in yatağında Hz. Ali’nin yattığını görünce hayal kırıklığına uğradılar; sûikastin başarısızlıkla sonuçlanması üzerine hiddetlendiler. Hz. Ali’yi önce Harem-i Şerîf’e götürüp hapsettiler; fakat daha sonra serbest bıraktılar. Bu arada Resûl-i Ekrem'i öldüren veya esir eden kimseye yüz deve ödül vereceklerini Mekke'nin her tarafında ilan ettiler. Ayrıca kendileri de derhal onu aramaya koyuldular. Aralarında Ebû Cehil'in de bulunduğu bir grup, Hz. Ebû Bekir’in evine gelerek Esmâ'yı sorguya çekti. Esmâ'nın babasının nerede olduğunu bilmediğini söylemesi üzerine Ebû Cehil ona bir tokat vurdu ve küpelerini yere düşürdü. Müşrikler Hz. Ebû Bekir'i de evinde bulamayınca, Resûl-i Ekrem'in onunla birlikte gittiği kanaatına vardılar. Derhal Medine yolunu tuttular. Mekke’yi karış karış aradılar. Bir grup, izlerini takip ederek Sevr Dağı'na geldi ve Hz. Peygamber'in saklandığı mağaranın ağzına kadar vardı. Bunun üzerine Hz. Ebû Bekir endişelendi. Hz. Peygamber ona endişelenmemesini söyledi ve müşriklerin kendilerine zarar veremeyeceğini bildirdi. Hz. Ebû Bekir olayı şöyle anlatır: “Bir ara başımı kaldırdığımda Kureyş casuslarının ayaklarını gördüm ve “Yâ Resûlallah! Bunlar eğilip baksalar bizi görürler” dedim. Resûlüllah “Sus yâ Ebâ Bekir! İki yoldaş ki, Allah onların üçüncüsüdür, hiç endişe edilir mi"? buyurdu. Kur’an-ı Kerim’de bu hususa işaret edilmektedir: “Muhammed’e yardım etmezseniz, bilin ki, inkar edenler onu Mekke’den çıkardıklarında mağarada bulunan iki kişiden biri olarak Allah ona yardım etmiştir. Arkadaşına “üzülme, Allah bizimle beraberdir” diyordu. Allah da ona güven vermiş, görmediğiniz askerlerle onu desteklemiş, inkar edenlerin sözünü alçaltmıştı”.[219]

Müşrikler mağaranın ağzına kadar geldikleri halde içeriye bakmamışlar, onları başka yerlerde aramaya koyulmuşlardır. Hz. Peygamber ve Hz. Ebû Bekir mağaraya girdikten sonra ve müşriklerin gelmesinden önce bir örümceğin mağaranın girişine ağ gerdiği ve bir güvercinin de yumurtlayıp kuluçkaya yattığı; bunu gören müşriklerin içeriye bakma ihtiyacı hissetmeden çekip gittikleri kaynaklarda kaydedilmektedir[220] ki bunların meydana gelmesi imkan dışı değildir. Şu kadar var ki, Peygamberimiz yolculuğa çıkarken ne örümceği ve ne de güvercini hesaba katmıştı. O, tüm gerekli tedbirleri alarak yola çıkmıştı.

Mağarada geçirilen üçüncü günün sonun...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Hicret
« Posted on: 24 Nisan 2024, 11:45:26 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Hicret rüya tabiri,Hicret mekke canlı, Hicret kabe canlı yayın, Hicret Üç boyutlu kuran oku Hicret kuran ı kerim, Hicret peygamber kıssaları,Hicret ilitam ders soruları, Hicretönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes