๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ => Cuma Hutbesi => Konuyu başlatan: Zehibe üzerinde 18 Haziran 2010, 20:01:21



Konu Başlığı: 30 Ağustos Zafer Bayramı
Gönderen: Zehibe üzerinde 18 Haziran 2010, 20:01:21

30 AĞUSTOS ZAFER BAYRAMI

Muhterem Müslümanlar!

Şanlı tarihini, altın sayfalarla süsleyen  aziz milletimizin unutulmaz zaferlerinden biri olan 30 Ağustos Zafer Bayramı’nın 80. yıldönümünü idrak ediyoruz. 30 Ağustos, hürriyet ve istiklalimizi kazandığımız bir zafer günüdür. Bu asil mücadele, İstiklal şairimiz Mehmet Akif’in dilinde,

         'Garbın afakını sarmışsa çelik zırhlı duvar,

            Benim iman dolu göğsüm gibi serhaddim var'

dizeleriyle en güzel bir şekilde ifadesini bulmuştur.

Yüce dinimiz, insanlığın barış ve esenliğini esas almıştır. Zaten 'İslam' kelimesinin bir anlamı da barıştır. Barışı esas alan yüce dinimiz,  vatan toprakları düşman işgali tehlikesiyle karşı karşıya kaldığında, savaşı mukaddes bir vazife saymıştır. Bu sebeple  şehitliği ve gaziliği, Müslümanlar için büyük şeref kabul etmiştir. Sevgili Peygamberimiz (s.a.v.), şehitlik mertebesinin yüceliğine işaret eden bir hadis-i şerifinde: “ Nefsim kudret elinde olan Allah’a yemin ederim ki, Allah yolunda savaşıp şehit olmayı,  yine diriltilip şehit olmayı, tekrar diriltilip şehit olmayı isterim”[1] buyurmuştur.

Değerli Müslümanlar!

Şerefli bir hayat, gerektiğinde vazgeçilmez değerler  uğrunda can feda etmeyi göze almakla yaşanır. Bunun için dinimiz, vatan savunmasından  kaçmayı büyük günah saymıştır. Nitekim Yüce Allah, Kur’an’da şehitlik arzusunu yitirenler için, “Ne oluyor size ki Allah yolunda savaşa çıkın denildiğinde yere çakılıp kaldınız”[2] buyurarak, din ve vatan savunmasına katılmayanları ikaz etmektedir. Sevgili  Peygamberimiz  de, bu anlamda, “Bir kimse savaşa gitmeyerek veya   şehit olma arzusunu  gönlünden geçirmeden ölürse, bir çeşit nifak üzere ölür”[3] buyurarak şehitlik ile iman ilişkisine dikkat çekmektedir.

Milletimiz  için şehitlik ve gâzîlik, vazgeçilmez bir tutkudur. İstiklal Savaşının ve Büyük Taarruz’un Başkomutanı Gazi Mustafa Kemal Paşa, Müslüman milletimizin  savaş meydanındaki kahramanlığını ve azmini, şöyle anlatır: “Karşılıklı siperler arasında mesafemiz, sekiz metre idi. Yani ölüm muhakkak. Birinci siperdekiler, hiç biri kurtulamadan kâmilen şehit düşüyor. İkinciler onların yerine geçiyor. Fakat ne kadar imrenilecek bir itidal ve tevekkülle biliyor musunuz? Şehit olanı görüyor, üç dakikaya kadar şehit olacağını biliyor, en ufak bir fütur bile getirmiyor. Sarsılmak yok. Okuma bilenler ellerinde Kur’an-ı Kerim, Cennete girmeye hazırlanıyorlar. Bilmeyenler kelime-i şehadet getirerek yürüyorlar. Bu, Türk askerindeki imanı ve ruh kuvvetini gösteren, şayan-ı hayret ve şayan-ı tebrik bir misaldir.”[4]

 İşte bu nedenle ecdadımız; yokluklar içinde ve en ağır şartlar altında, yedi düvele karşı, tarihte benzeri görülmemiş bu destanı yazmıştır.

Değerli Müminler!

Bu bakımdan 30 Ağustos zaferi,  milletimizin  asla esir edilemeyeceğini; semaları süsleyen  bayrağımızın gönderden indirilemeyeceğini ve gök kubbeyi çınlatan ezan seslerinin dindirilemeyeceğini, bütün dünyaya ilan eden kutsal bir zaferdir. Bu vesileyle; canlarını feda ederek, milletimize eşsiz bir vatan bırakan aziz şehit ve gâzîlerimizi rahmet ve minnetle anıyoruz.
[1] Buhari, Cihad, 119, Vı,11
[2] Tevbe, 9/38
[3] Müslim, İmare,47,H.No: 1910
[4] Canakkale savaşları.