๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Çocuk ve Din => Konuyu başlatan: Sümeyye üzerinde 26 Eylül 2010, 15:52:54



Konu Başlığı: Gelişim psikolojisi ve din eğitimi
Gönderen: Sümeyye üzerinde 26 Eylül 2010, 15:52:54
8- GELİŞİM PSİKOLOJİSİ VE DİN EĞİTİMİ


A. Eğitimde Zamanlama ve Önemi
 

Eğitim sürecinin temel unsurlarından biri zamanlama faktörü­dür. İnsan hayatının her döneminde her eğitim faaliyetine olumlu cevap veremez. Bazan o faaliyeti anlayacak ve uygulayacak kadar biyolojik ve psikolojik gelişimi gerçekleştirememiş olabilir. Bazan da bu dönem onun için artık geride kalmış olabilir. Çünkü "ağaç yaş iken eğilir." Bu kural eğitimde aktualite adı ile anılır.[1]

İnsan, ömrü boyunca ihtiyaçlarını gidermek için çabalar durur. Fakat bu ihtiyaçlar ve çabalar her yaşın icabına ve içinde bulun­duğu gelişim dönemine göre değişir. Yapılan gözlem ve araştırma­lar çocuklarda belli eğilim ve davranış kalıplarının belli gelişim dönemlerinde ortak olduğunu ortaya koymaktadır. Bu ortak yanla­rın bilinmesinin çocuk eğitiminde izlenecek yöntemi belirleme açısından yararı büyüktür. [2]

İşte bu yaklaşımlar, eğitim psikolojisinde çocuk kavramını or­taya çıkarmış, çocukluğun, insan gelişiminin özel bir evresi ol­duğu fikrini güçlendirmiş ve giderek, insanın tüm ömrünü kapsa­yan gelişim psikolojisi içinde çocuk psikolojisi özel bir alan olarak ele alınmıştır. Çocukluk dönemindeki fiziksel, zihinsel, duygusal, toplumsal alanlarda ortaya çıkan gelişimleri inceleyen bu çalışmalar, eğitim bilimlerinde de önemli bir yer tutmuştur.

Çocuk gelişim psikolojisinin verilerinin çocukların % 50'sinde söylenen yaş döneminde ortaya çıktığı, % 25'inde daha önce, 25'inde ise daha sonra ortaya çıktığı söylenebilir. Bu nedenle çocu­ğun gelişim dönemlerini belirli tarifelere bağlamamak gerekmek­tedir. Bu yaş dönemleri için verilen örneklere uymayan bir durum ortaya çıkarsa da endişeye kapılmamak gerekir. Söylenen genel­lemeler gelişimin yönünü belirler. Ama süresi ve zamanı, çocuktan çocuğa değişebilir.[3]

Böyle olunca ihtiyaçların gerektiği gibi ve sürekli olarak karşı­lanması gelişimin tatminkar bir şekilde gerçekleşmesine bağlı olması şartını önümüze çıkarmakta ve bu da bize gelişime bağlı bu­lunan ve gelişime eşlik eden görevler kavramını ilham etmektedir.

Gelişim, kavramı, bir insanın eğitimini, hayatının çeşitli dev­relerine özgü belirli davranışları, o devrede kavramak ve tatbik etmekte gösterdiği maharete bağlar. Yani eğitim faaliyeti, gelişime bağlı olarak hayat seyrinin belirli dönemlerine özgü bir faaliyet olarak ortaya çıkmaktadır. Bir insan o dönemde yapılması gereken bir işi başarı ile yerine getirebiliyorsa, hem o günkü ihtiyacını giderebiliyor; hem de ilerde üstleneceği görevleri başarı ile yerine ge­tirebileceğinin işaretlerini veriyor demektir. Aksi bir durum ise onun hem bu dönemdeki ihtiyacını karşılayamamasına hem de ile­rideki görevlerini yerine getirmekte zorlanacağına dair bir fikrin oluşmasına sebebiyet verecektir.

Gelişme değişikliklerin niceliği yanında, niteliğini de içer­mektedir. Gelişme kavramı, düzenli, uyumlu ve sürekli bir ilerle­meyi dile getirmektedir. Gelişim ileriye dönük olup, değişiklikler arasında belirgin bir ilişkiyi de kapsar. Kısacası gelişim, sadece yapısal ölçümlerle açıklanamayan birçok yapı ve işlevi bütünleşti­ren karmaşık bir olgudur. Bu nedenle gelişimin her evresi kendin­den sonraki bir başka evreyi doğrudan etkiler.

Gelişime bağlı olan görevler biyolojik, psikolojik, sosyolojik, bi­lişsel, motor (hareket), din ve ahlak gibi bir çok alanları içine al­maktadır. Yani insanın gelişiminin her hangi bir cephesiyle ala­kalı olabilmektedir.

Gelişimdeki beş temel ilke şöyle özetlenebilir:

1- Gelişim, dinamik bir olgudur.

2- Gelişim, genetik bireyselliğin bir sonucudur.

3- Gelişim, giderek artan bir özelleşme sürecidir.

4- Gelişim, denge gerektiren bir süreçtir.

5- Gelişim, ard arda görülen düzenli bir süreçtir.[4]

Gelişimde asıl önemli olan hususun zamanlama olduğunu bili­yoruz. Gelişim psikolojisinin temelinde yatan gerçek, çocuğun be­lirli konuları kavrayabilmesinin belli aşamaları geçirmesine bağlı olması hususudur. Her dönemin kendi sürecini doldurması, tamamlaması gerektiği fikri, gelişim psikolojisini doğurmuştur. Burada dikkat edilmesi gereken bir nokta vardır. O da anne-babanın, çocuğun bu süreçleri geçirmesi için muhakkak belirli yaş dönemlerini geçirmesi gerektiği yolundaki düşüncelerinden dolayı ellerini kavuşturup bekleme gibi bir duruma düşmemeleri noktasıdır. Yaş dönemleri anne-babanın bilgileri içine girmeli, anne-baba bunları bilmeli, fakat onların bu bilgisi çocuğun eğitiminde olumsuz sonuçların sebebi olmamalıdır. Mesela; çocuğa bazı müdahaleler için bu dönemlerin dışında, tedbir almak gerektiği ortaya çıkarsa, anne-baba müdahalesini yapmalıdır. [5]

Çocukta gelişim "doğal dürtü" ile başlar. Her sağlıklı çocuk ge­lişen güçlerini kendiliğinden kullanma eğilimi içindedir. Eyleme geçmek için heveslilik uyandıran ve gelişimi kendi kendine başla­tan bu mekanizmadır. [6]

Gelişime bağlı olan eğitimin başarılı olabilmesi üç temel şarta bağlı gözükmektedir. Bunlar:

a)  Fizyolojik (Bedensel) olgunluk

b)  Psikolojik (Bireyin şahsı ve davranışları ile ilgili) olgunluk

c)  Sosyolojik (Üyesi bulunduğu toplumla münasebetleri, konu­sundaki) olgunluk esaslı şartlardır.

Yapılan eğitim bunlara paralel olarak seyretmelidir.[7] Özellikle psikoloji-fizyoloji birlikteliği gelişim psikolojisinde bio-kimyasal bir alt yapının olduğu kuralını ortaya çıkarmıştır.

Psikolojide beliren her olayın, bedensel (somatik) bir dayanağı vardır. Fizik gelişimin yönünü belirleyen, psikolojik gelişimi doğ­rudan veya dolaylı olarak etkileyen işte bu alt yapıdır.

Gelişim psikolojisinde bio-kimyasal altyapı, büyüme ve olgun­laşma kavramlarını ortaya çıkarmıştır. Yapısal artışı dile getiren büyüme, bedende gerçekleşen sayısal değişiklikleri (kilo, boy ar­tışı) ifade etmek için kullanılır. Çocuk sadece fiziksel olarak bü­yümekle kalmaz, aynı zamanda onun beyniyle iç organlarının yapı ve büyüklüğünde de değişmeler olur. Beynin gelişmesi sonucu, çocukta giderek artan bir öğrenme, anımsama ve muhakeme yete­neği oluşur. Böylelikle fiziksel büyümeye uygun olarak, çocuk zi­hinsel olarak da gelişir. Büyüme çocuğun gelişiminde yer alan de­ğişmelerin yapısal temellerini kurar. Uygun bir beslenme ve kötü etkilerden korunma yoluyla büyüme, olgunluğa doğru sağlıklı bir şekilde ilerler. Olgunlaşma, organizmanın temelindeki potansiyel güçlerin göreve hazır duruma ulaşmış olmalarıdır. Olgunlaşma, büyümenin ortaya çıkardığı görev ve yetenekleri yerleştirir. Dil ve zihin gelişiminde önemli rol oynar. Çocuğun duygusal ve toplumsal davranışının nitelik ve kapsamını belirler.

Hac suresi 22/5 ayetinde insanın yaratılışı ve rahimde geçen hayatı hakkında bilgi verildikten sonra çocukluk, gençlik ve ih­tiyarlık çağının özellikleri anlatılıyor. Biz burada "eşüddünüze baliğ olmanız için sizi büyütüyoruz" ibaresi üzerinde durmak is­tiyoruz. "Eşüdd" kelimesi burada kuvvette, akıl ve temyiz mele­kesinde kemâle ermek manasına kullanılmaktadır. Bu ifadeye göre ayet kuvvette, akıl ve temyizde kemâlinize ermeniz için sizi büyütüyoruz buyurmakta,[8] zihin kuvvetleri, öğrenme melekesi ve idrak olayı ile bedenî gelişmenin paralelliği böylece anlatılmak­tadır. Eğitim olayı fiziki yapıya paralel olarak yürütülür. Bunun için eğitim kurumlarında biyolojik gelişimin de üzerinde duru­lur. [9]

Çocuğunda öğrenmesi ve zihnî faaliyetleri bedeni gelişmeyle doğru orantılı olarak gelişir. Yaşları ilerledikçe bedenen olduğu kadar zihnen ve fikrende gelişip büyürler. [10]

Okul çağında çocuk, bu gelişme sürecinin muhtelif devrele­rinde bulunur. Bedeni değişiklikler ve gelişmeler, çocuğu muay­yen alâka ve faaliyetlere sevk eder. Gençlik dönemindeki ge­lişme, insan vücudu ile insan zihninin birbirlerine ne kadar sıkı bir şekilde bağlı olduğunun en güzel misalidir.[11]Ayrıca hareket yapmanın beden eğitimine, onun da fizyolojik gelişmeye etkisi göz önünde bulundurulmalıdır. Beden hareketinin, zekâ ve iradenin gelişimi ve dikkat üzerindeki etkileri, sinir mütahassısları ve psikologlar tarafından incelenmiş, tahlil edilmiş, bunların önemi, heyecan hallerinde gösterilmiş ve beden hareketi bugün artık normal çocuğun gelişimi için olduğu kadar, anormal çocuğun psişik ve hareki düzensizlikleri için de değerli bir tedavi haline gelmiştir. [12] Fizyolojik tembellik gösteren kişilerin bedensel gelişmesi yeteri kadar olmamakta, bunun sonucu zihinsel gelişmede yeterli gelişmeyi gösterememektedir. [13]

Yukarda zikri geçen ayet, zihnî gelişmenin bedenî gelişme ile paralelliğini anlattığı gibi, belli bir yaştan sonra baş gösteren bi­yolojik gerilemeye paralel olarak, zihni gerilemenin de vuku bulduğunu ortaya koymaktadır.[14] İnsan vücudu, yaş ilerlemesi se­bebiyle bazı fonksiyonları yerine getiremez. Bunun sonucu zihni faaliyetler geriler. Evvelce bildiği bazı şeyleri bilemez. Ayette ge­çen "erzel-i ömr" beş duyusuna zaaf ve aklına bozukluk gelip vü­cudunun aletleri layıkıyla işleyemez hale gelen kocalık zamanı­dır. [15]

Demekki insanın, dünya hayatında zihnî gelişmesi biyolojik gelişmeye parelel olarak tamamlandığı gibi belli bir yaştan sonra, bu iki faaliyet gene birbirlerine paralel olarak gerilemek­tedir. Zaten insanın bedensel hayatı, tedricen gelişip olgunluk ça­ğına erişen, ondan sonra da yine tedricen gerileyen bir süreçtir. [16]

Konu ile ilgili bir başka ayette şudur:

"Kime uzun ömür veriyorsak onun yaratılışını başaşağı edi­yoruz. (Buna da) akılları ermiyor mu?" [17]

Uzun ömür ve yaşlılık, gerek bedensel gerekse zihinsel fonksiyonları geriye götürür. Gençliğin aksine olarak insan, günden güne kuvvetten düşer. Anlayış ve idrak azalır. Akıl ve tedbirden ârî bir hale gelir.[18]

Burada şu konuya da temas etmekte yarar görüyoruz. Kur'an'ın bu ayetine göre biyolojik gelişme, zihnî gelişmenin se­bebi olarak gösterilmekte, bundan da beden gelişmesi yeterli ola­nın, normal olarak zihnî gelişmesinin de yeterli seyredeceği an­laşılmaktadır. Böylece "sağlam kafa sağlam vücutta bulunur" sö­zünün doğruluğu ortaya çıkmaktadır. Bunun aksi olan, zihnî ge­lişmesi mükemmel olanın beden gelişmesinin de mükemmel olacağı iddiası pek sağlam gözükmemektedir.

Elde henüz pek kesin deliller olmamakla beraber biyolojik ge­lişimin ve beden yapısının şahsiyet üzerindeki etkisinin tesbiti henüz kesinleşmediğinden konu ile ilgili bilgilerde vüzûha ka­vuşmamıştır. [19] Genel olarak şöyle bir hüküm verilebilir. "Vücudun yapısı, vücut karakteristikleri ve duyum, hareket kabi­liyetleri, bedensel yeteneğin kendisine sağladığı hayat şartları ve bu yeteneğe gerek kendisi gerekse çevresi tarafından verilen önem insanın kişiliğine tesir edebilir. Güçlü veya güçsüz, cazip veya sevimsiz, maharetli veya beceriksiz, sıhhatli veya hastalıklı olmak, bir insanın tutumu alâkaları ve faaliyetleri üzerinde müessirdir. Bu itibarla da beden tipi ile olmasa dahi beden gelişmesi ile şahsiyet arasında bir münasebet mevcuttur".[20]

Beden ve zihnî gelişmenin paralelliğine bir başka ayette şöyle temas edilmektedir.

"O, tam ergenlik çağına girince kendisine hüküm ve ilim verdik. İşte iyi hareket eden insanları biz böyle mükâfatlandırı­rız." [21]

Ayette kişiye ilim ve hikmet verilmesi için beden ve kuvvetin şiddetlendiği kemal çağına[22] kadar beklendiği ifade olunmakta­dır.[23] Buradaki ilim ve hükümden maksat, fevkalade bir nüfuz kabiliyeti, hakimiyet ve (peygamberlere has olarak) nübüvvet il­midir.[24]

Psikolojik durum ile beden yapısı arasındaki ilişkiye de bir başka ayette şöyle işaret edilmektedir.

"Onlar yüzlerindeki secde izi ile tanınırlar.[25] Onların tıynetleri (yaratılış özellikleri) ve fıtratlarının eser­leri bedenlerinde, yüzlerinde gözükür. [26]Yani iman ve ibadet eden, secdeye kapanan kişilerin yüzlerinde imanın kendilerine verdiği duygu ve düşünce mükemmelliği ve temiz fikirliliğin iz­leri bulunur. Onun manevi hayatı, maddi yapısında beliren izler­den okunabilir. İşte kişinin duygu ve düşünce dünyası ile biyolo­jik yapısı arasındaki irtibata Kur'an böyle değinmektedir.

Gelişini psikolojisinde yetenekleri kullanabilmenin ikinci şartı öğrenmedir. Öğrenme en genel tanımı ile kazanılmış davranış bi­çimidir. Bu davranış doğal ve doğuştan gelen davranıştan faAh-dır. Öğrenme olgunluk düzeyine bağlı olarak nitelik ve yapı kaza­nır. 2 yaşında paten kayabilen ikizler, altı yaşında (bacaklarının bedene nisbetle daha uzun olmasından dolayı ağırlık merkezinin değişmesi sebebiyle) paten üzerinde durmayı bile becerememişlerdir. [27]

Gelişim psikolojisi, psikolojinin aksine bireysel davranışların analizi ile pek uğraşmaz. Temel eğilimi daha çok gelişim süreci içinde ortaya çıkan benzer olayları araştırmaktır. Zaman içinde değişmelerin gözlemini, tanımını, analizini yapmaya ve açıkla­maya çalışır. Bunlardaki düzenlilik, süreklilik gibi özelliklerle ve bunların nicelik ve niteliğini ikinci derecede faktörler olarak dü­şünür.

Gelişim psikolojisinde iki değişik yaklaşım vardır. Bunlardan ilki, gelişimde yaş unsurunu önemli olarak görür ve gelişimi, bi­reysel özellikler (tabiat) ve çevre (hangi davranışların yapılacağını en son belirleme)nin dinamik etkileşim süreci olarak tanımlar. (Mönks) Burada bireyin yaşı, bağımsız değişken değil, aksine, za­man boyutu olarak, verilerin düzeni için bir çerçeve olan bağımlı değişkendir.

Diğeri ise yaş unsurunu önemli bir faktör olarak görmez ve ge­lişimi bireyin hayatındaki sürekliliğin belirli noktalarına bağlı ve birbiri ile ilişkili değişmelerinin oluşturduğu süreç olarak tanım­lar (Thomaa). Bu anlayışta önemli olan eğitim sürecinde bekleni­len olayların birbirlerine bağlı olarak ve birbirlerinin peşi sıra or­taya çıkmasıdır. Kronolojik yaş geri plana itilmiştir.[28]

Çocuğun gelişimine göre uygulanacak eğitimin bir çok alanı kapsadığını ve bu alanların birbirleriyle çok sıkı bir şekilde iliş­kili olduklarını biliyoruz. Çocuğun eğitimi bir bütündür. Bu alan­lardan birinin ihmali bu bütünlüğü bozar. Diğer alanlarda yapılan çalışmaların eksiklikle ve başarısızlıkla sonuçlanmasına sebep olur.

Çocuk eğitiminde üzerinde durulması gereken eğitim alanla­rından biri de din eğitimidir. Din eğitimi bireysel hayatta dini ya­şamak için önemli olduğu kadar, toplumsal hayata intibak için de önemlidir. Sağlıklı bir din anlayışı, ancak eğitimle mümkün ol­maktadır. Din, toplum kültürünün ta derinliklerine kök salmıştır. Laik ahlak üzerinde bile dinin etkisi vardır. [29] Bundan dolayı ço­cuğa verilecek köklü bir din eğitimi aynı zamanda ahlak eğitimi yerine de geçecektir.

Din öğretiminin gerçek bir öğretim olması, çocuğa bir takım ku­ralları ezberletmekle olmaz. Bu bilgileri günlük hayat ve önder kişilerin hayatı ile desteklemek gerekmektedir. [30]Ancak böyle bir eğitim sonucunda din, çocuğun hayatına canlı bir şekilde girebilir. Bu ise köklü ve ilmi bir eğitimi gerektirir.

Bu alanda da yapılan çalışma ve faaliyetlerde zaman unsuru çok önemlidir. Belli eğitim konularının belli yaş dönemlerinde ve­rilmesi, başarı için zaruri görülmektedir. Çocuklarının din eğitimi üzerinde ısrarla ve önemle durdukları halde zaman faktörünü göz­den kaçırdıklarından bir çok anne-baba başarılı olamamaktadır. Biz, eğitim de özellikle din eğitiminde başarının ancak zaman un­suru ile mümkün olacağını düşünmekteyiz. Bundan dolayı da aile içinde ana-baba-çocuk üçgeninde gerçekleştirilecek din eğitiminde hangi konuların, hangi yaş dönemlerinde, nasıl verileceği ile il­gili sorulara cevap aramak önem kazanmaktadır. Bu çalışmanın da temel amacı budur. Burada şunu hemen belirtmek gerekiyorki eğitim konuları bu­gün sosyal araştırmalar kapsamına girmiş konulardır. Onun için bu alanda asıl başarı çocuğun çeşitli yaş dönemlerinde din eğitimi açısından içinde bulunduğu şartları belirleyen araştırmaların or­taya koyduğu verileri değerlendirmekle mümkün olacaktır. Gene biliyoruz ki, eğitimin dünyanın her ülkesinde benzer olarak ortaya çıkan problemlerinin çözümü, ülkelerin sosyal, kültürel ve tarihi şartlarına göre farklılık arzeder. Bundan dolayı eğitim problemle­rinin halli, ancak o ülkenin sosyal, kültürel, tarihi birikiminden elde edilmiş çözümlerle mümkündür. Bu da ancak her ülkenin kendi sosyal ve kültürel şartlarını tesbit etmesiyle ortaya çıkar. Din eğitiminde de durum böyledir. Din eğitiminin Türkiye'deki problemleri de ancak ülkemizin sosyal, kültürel ve tarihi biriki­mini tesbit eden ve buna göre çözümler üreten araştırmalarla çözü­lebilir.

Gelişim psikolojisi araştırmaları batıda ortaya çıkmıştır. Özellikle çocuk psikolojisi konusunda birçok araştırmalar yapıl­mıştır. Doğuda ise İslam alimleri de çocuğun psikolojik yapısı üze­rinde durmuşlar, onun niteliklerini tesbit etmeye çalışmışlardır. Söz gelimi çocuk psikolojisine tasavvuf açısından bakanlardan İbn Tufeyl şöyle diyor:

Çocukların beş psikolojik özelliği vardır. Bunlar, bir yetişkinde bulunursa o kişi veli olur.

1- Çocuklar kendi maişetlerini merak etmezler. Rızık endişeleri yoktur.

2- Hastalandıklarında yaratıcıdan  şikâyette  bulunmazlar.  Bu konuda Allaha isyanları yoktur.

3- Yiyeceklerini diğerleri ile paylaşırlar.

4- Kin beslemezler. Barışmak için can atarlar.

5- Korktuklarında gözlerinden yaşlar akar.

Talibî'de çocuk psikolojisinde ortaya çıkan olumsuzlukları şöyle tesbit etmektedir.

1- Çocuklar ihtiraslıdır.

2- Küçük şeylerle kandırılabilirler.

3- Şımarırlar

4- Peygambere bile ulaşsa çocuk çocuktur.

5- Tehdit edilmekten hoşlanmazlar. Tehditlere kızarlar.

Ülkemizde son dönemlerde uzun zaman ihmal edilen din eği­timi çalışmaları son 10 yılda İlahiyat Fakültelerindeki Din Eğitimi Anabilim dalında yapılan araştırmalarla bir nebze olsun çözüme kavuşturulmaya başlanmıştır. Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesinde Prof. Dr. Beyza Bilgin'in Türkiye'de Din Eğitimi adını verdiği ve özellikle Ortaokul ve liselerdeki din dersleri ile ilgili olarak yaptığı araştırma ile açılan bu çığır, diğer fakülte­lerde de yapılan çalışmalarla devam etmektedir.

Konumuzu ilgilendirmeyen sebeplerle ülkemizde ihmal edilen bu araştırmalar batılı psikologlar tarafından yapılmaktadır. Jan Piaget, David Elkind, Lawrence Kohlberg, R. Goldman bu sahanın önemli araştırmacılarıdır. Jan Piaget'in "The Moral Judgement of the Child" adlı kitabı ahlak gelişimi konusunda bir çok araştır­maya kaynak olmuştur.

Çocukta din duygusunun fıtri olduğu, batılı bir çok araştırmacı psikolog tarafından kabul edilmiştir. Sözgelimi Jung, Remplein Gemelli, Vergote bunlardan hemen akla gelebilenlerdir.[31]

Piaget'in genetik psikoloji kavramına dayanarak Yahudi, Protestan ve Katolik çocuklar üzerinde dini kimlik araştırması ya­pan David Elkind, çocukta yerleşen dini ahlakın temelleri üze­rinde araştırmalar yapan ve "Moral Development and İdentification" adlı yazısı ile de ahlak gelişimi konusundaki bul­guları eleştiren Kohlberg ve zihinsel unsurları dini gelişime uyar­layan R. Goldman ilgi çekici sonuçlar elde etmişlerdir.

Bunlardan Goldman özellikle şu konular üzerinde durmakta­dır.

Dini düşünce, metodu ve özü bakımından diğer düşünce şekille­rinden farklı değildir.

Din gelişimi çocuğun zihinsel gelişimine tam bir paralellik gös­termelidir.

Bu ilkeler ışığında ülkemizde yapılan ve çocukta Allah tasav­vurunu konu alan 60 denekli bir araştırmada Piaget'in gelişim dönemleri ile ilgili yaklaşımına çok yakın olarak şu dönemler tesbit edilmiştir.

a) İşlem öncesi Sezgisel düşünce (0-7, 8 yaş)

b) Somut düşünce (7, 8-13 yaş)

c) Soyut düşünce (13-ileri yaş)

Problemi tam anlamıyla halletmiş sayılmasa da bu araştırma ülkemiz şartlan için hem teorik hem de pratik bazı çözümler ortaya koymuştur.[32] Şimdi Kur'an da belirtilen eğitim konularını çocuk gelişim psikolojisinin verilerine göre nasıl verilebileceği üzerinde duralım. [33]

 
B. Gelişim Evreleri ve Din Eğitimi
 

Bilindiği gibi çocukluk yılları özelliklerine göre değişik dö­nemlere ayrılır. Bu dönemler pedagoglarca değişik olarak tasnif edilirse de bu tasniflerin aralarında büyük farklılıklar görülmez. İslam terbiyecileri de buluğa kadar geçen çocukluk safhasını ço­ğunlukla aşağıdaki şekilde tasnif ederler.

1- Bebeklik (Sabîlik) dönemi: (0-3 yaş-sütten kesilme dönemine kadar)

2- İlk çocukluk (Gulâm) dönemi: (3-7 yaş)

3- Son çocukluk (Yafî'î) dönemi (7-10 yaş)

4- İlk Ergenlik (Hazver) dönemi: (10-Buluğ çağı) [34]

Çocukluk dönemi için yapılan bu tasnif batılı bir çok pedagog tarafından da kabul edilmektedir. [35]

Çocukluk döneminde eğitim çalışmalarının temelini çocuğun gelişimle ilgili ihtiyaçları ve toplumun ondan beklentileri teşkil etmektedir.

Ana ve baba yukarda zikredilen temel eğitimle ilgili konuları gelişim psikolojisine ve çocuğun zihin kapasitesine göre çeşitli şe­killerde  uygulamalıdırlar.

Bu uygulama da şöyle yapılabilir. [36]


Konu Başlığı: Ynt: Gelişim psikolojisi ve din eğitimi
Gönderen: Kayin üzerinde 18 Mayıs 2013, 17:11:07
Din gelişimi çocuğun zihinsel gelişimine tam bir paralellik gös­termelidir. çok özen gösterdiğim ve göstemeye calıştığım ve özen göstermemiz gereken bir  konu...rabbim imanlarını korusun yavrularımızın...musa a.s gibi..


Konu Başlığı: Ynt: Gelişim psikolojisi ve din eğitimi
Gönderen: mustafa 7d üzerinde 26 Aralık 2013, 14:14:06
çok doğru söylüyorsunuz. :)


Konu Başlığı: Ynt: Gelişim psikolojisi ve din eğitimi
Gönderen: ✿ Yağmur ✿ üzerinde 13 Ocak 2014, 21:54:34
1- Gelişim, dinamik bir olgudur.

2- Gelişim, genetik bireyselliğin bir sonucudur.

3- Gelişim, giderek artan bir özelleşme sürecidir.

4- Gelişim, denge gerektiren bir süreçtir.

5- Gelişim, ard arda görülen düzenli bir süreçtir.

Yukarıda da görüldüğü gibi 5 temel özelliğe dikkat edilerek çocukların küçük yaşta eğitimini geliştirebilir ve daha iyi gelişmesini sağlayabilirsiniz   :)