๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Çocuk Eğitimin Teknikleri => Konuyu başlatan: Safiye Gül üzerinde 08 Ekim 2010, 17:54:11



Konu Başlığı: Çocuğun güvenini kazanın
Gönderen: Safiye Gül üzerinde 08 Ekim 2010, 17:54:11
Çocuğunuzun Güvenini Kazanın
Çocuğunuzu bir not makinası olarak görmeyin.
Başarısızlık; başarısızlığın nedenleri ortadan kalkınca sona erer ve başarı başlar.
Başarısız olan çocuklara kızarsanız, onları daha fazla başarısızlığa itersiniz.
Çocuğun başarısızlığının nedenini araştırmadan onu yargılamayın.
Evdeki tartışmalar, çocuğu çok üzer.
Çocuğun başarısı için, öğretmeniyle birlikte hareket edin. Başarının, planlı çalışma olduğunu kavratın.
Güven çocuğu heyecanlandırır.
İLK SÖZ
Yumuşak konuş ki, kalplerin kapıları açılsın. ,
F. Gülen
BU MEKTUBU OKUYUN
Merhaba Hocam,

Mektubuma cevap verdiğiniz için çok teşekkür ede¬rim. O problemimiz halloldu gibi...
Aile içinde önemli bir problemimiz daha var. Ço¬cuklarımızla diyaloglarımız zayıf. Onların dünyası¬na giremiyoruz, onların gönlünü kazanamıyoruz. Yani onları elde et¬me, yönlendirme ve onlara hakim olma yeteneklerimiz eksik.
Bir anne baba olarak da onların gönlünü kazanamayınca sıcak yak¬laşımlar ve onlara söz dinletmek de mümkün olmuyor. Her fırsatta bize karşı çıkıyorlar. Başlıyoruz birbirimizi kırmaya.
Bu duruma ne dersiniz Hocam? Biz mi yanlış yapıyoruz, yoksa her anne - baba bizim gibi benzeri problemler mi yaşıyor?
Kitaplarınız için teşekkür ederiz.
Burcu Babacan
NE YAPMALI?
Anne ve babaların çocukları ile ilişkilerinde, elbetteki onların gönüllerini fetheden davranışlar kadar etkili bir şey olamaz.
Zaten gönlü kazanılmayan bir insanla yakın ve sıcak ilişkiler kurmak, onu eğitmek mümkün değildir. Bunu öğretmen olanlar çok iyi bilirler. Çocuğunuzun gönlüne girmenin ve onu fethetme¬nin yolu onu olduğu gibi kabul etmekten geçer.
AKLINIZDA BULUNSUN
Çocuklarınıza nasıl davranmanız gerektiği hususunda katı kişisel kurallar koyun. Ayrıca onlara, "kendileri olma hakkını tanıyın. Bi¬raz tuhaf bir insansa bırakın öyle olsun. Sizin her yaptığınızı yapmasını ve her beğendiğinizi beğenmesini beklemeyin. Sizin yanınızdayken rahatlamasını sağlayın.
Çocuğunuzu olduğu gibi kabul ederseniz bir gün o da sizin iste¬diğiniz gibi olacaktır. Onu olduğu gibi kabul edip, sizin için uygun olmayan taraflarına tepki gösterirseniz, kısa sürede çözülecek, kal¬binin kapılarını açacaktır.
UNUTMAYIN
Çocuğunuzu olduğu gibi kabul ederseniz'
* Ben de bir insanım.
* Bu evde adam yerine konuyorum.
* Beni seven bir annem ve babam var.
* Bana değer veriyorlar.
* Ben onlara güvenebilirim, anlayışı yerleşir.
Eğer çocuklarınızı olduğu gibi kabul etmezseniz;
* Ben bir hiçim.
* Beni adam yerine koymuyorlar.
* Bana değer vermiyorlar.
* Beni sevmiyorlar.
* Bana güvenmiyorlar.
* Ben de onları sevmiyorum, fikri oluşur.
UYGULAYIN
1 Çocuğunuzu olduğu gibi kabul edin.
2 Onların dünyalarına girin.
3 Kusursuz olmaları için ısrarcı olmayın.
4 Onlara değer verdiğinizi gösterin.
5 Onları dinleyin.
6 Bol bol gülümseyin.
7 ilgi gösterin.
8 Zaman ayırın.
9 Birlikte olmak için imkânlar oluşturun.
10 Duygularına ve ilgilerine değer verin.
11 Onları taktir ve teşvik edin.
12 Güzel davranışlarına teşekkür edin.
13 Yanlış davranışlarını iyiye yorumlayın.
14 Hata yaparsanız özür dileyin.
15 Hediye alın, ödüllendirin.
16 Onun sırdaşı olun.
SİZ HANGİSİSİNİZ?
Baba veya anne çocuğuyla birlikte pikniğe gidiyorlar. Çocuğun ayağı taşa çarpıyor, çocuk düşüyor ve ayağı kanıyor. Çocuk da kam görünce ağlamaya başlıyor.
Birinci örnek:
Anne veya baba çocuğa koşar, onu kaldırır "neren ağrıyor çocu¬ğum" der, gözyaşını siler, yarası ile ilgilenir. Çocuk da çok değerli ve sevilen birisi olduğunu anlayınca susar.
İkinci örnek:
Anne veya baba çok ciddiye almaz. "Sus bakalım" derler. "erkek adam ağlar mı, şimdi geçer."
Üçüncü örnek:
Anne veya baba çocuğuyla pek ilgilenmez hatta oralı bile olmaz. "Onun canı naziktir, ağlar ağlar durur" der.
Bir çocuk psikologuna; "ıslâh" olması mümkün değil, diye bir çocuk getiriliyor. Psikolog ise, bu çocuk için şöyle bir çalışma ya¬pıyor:
Çocuğun "denetlenemez" olduğu söyleniyordu. İçine kapanık¬tı; ilk zamanlar konuşmadı bile. Hiçbir "tutar yanı" yokmuş gibi •görünüyordu. Çocuk oymacılık yapmaktan hoşlanıyor ve bunu iyi yapıyordu. Evde mobilyaları oymuş ve bu yüzden ceza görmüştü. Ona birkaç oyma bıçağı ile yumuşak ahşaptan oluşan bir oymacı¬lık takımı satın aldım. Yaptıklarını inceleyerek "biliyor musun?" . dedim, "şimdiye kadar tanıdığım çocukların içinde oymacılığı en iyi yapan sensin."
Kısa sürede onaylayacak başka şeyler keşfettim. Ve günün birin¬de, bir şey söylemesine zaman bırakmadan kendi odasını toparla¬yarak herkesi şaşırttı. Ona, bunu neden yaptığını sorduğumda "bu¬nun sizin hoşunuza gideceğini düşündüm" dedi.
Çocuğunuzun, onaylayacağınız bir yönünü arayın. Bu önemsiz bir şey olabilir. Ancak çocuğunuz, bu hususu onayladığınızı bilsin; böylelikle gerçekten onaylayacağınız şeyler ortaya çıkacaktır. Çocu¬ğunuz, sizin gerçek onayınızın tadına vardığında, başka şeyler için de onay alabilmek için davranışlarını değiştirmeye başlayacaktır. (Gezen, 1996:19)
Unutmayın. Eşiniz ve çocuklarınız sizin için çok özel ve çok önemlidir. Onları, işinizin herhangi bir mazeretine feda etmeyin. En büyük çabayı ve emeği onlar için harcayın.
Onların dünyalarına girmek ve gönüllerini fethetmek dünyanın en değerli zenginliğine ulaşmak demektir. Bunu başarmak çok ko¬laydır. Zor olan başlayamamaktır.
SON SÖZ
Çocuklarını sevindirmeye ve onları eğitmeye çalışan ve bunun için ilk adımı atan anne ve babalar en büyük engeli aşmış demektir.
OKU ve UYGULA
"Kıyamet günü Allah indinde makamca insanların en kötüsü; dil ve davranışlarının kabalığından kaçınarak insanların kendisini terk et¬tiği kimsedir."
Hz. Muhammed (s.a.v.)
"Kendisi ateşe haram edilen ve kendisine de ateşin haram kılındığı kimseyi size haber vereyim mi? Ateş, halka her yakın olana, yumuşak huyluya ve insanlara kolaylık gösterene haram kılınmıştır."
Hz. Muhammed (s.a.v.)
"Bir kimse yumuşak davranmaktan mahrum ise hayrın tamamından mahrumdur."
Hz. Muhammed (s.a.v.)
"Yumuşaklık ve tatlılık bir şeye girdi mi onu mutlaka tezyin eder, bir
şeyden çıkarıldı mı onu mutlaka kusurlu kılar."
Hz. Muhammed (s.a.v.)
"Gönüllerin anahtarı yumuşak huy ve yumuşak kelimelerdir."
F. Gülen
"Sen kaba, hiddetli : şiddetli olursan işin yürümez. İnsanlara yumuşaklıkla muamele et.. Mevlana
"Tamamıyla doğru ol da sert söz söyleme Sophokles
"Büyük adam, küçük kişilere karşı dayanışma ile büyüklüğünü gösterir."
Carile
"Çocuğunuza bir şeyler öğretirken, sevgi dolu ve kibarca davranmalı ayrıca onun öğrenmeye istekli olduğu zamanlarda bunu gerçekleştirmelisiniz."
Zig Zağlar
"Herkesin önünde öv. Tenkitlerini bir kenara çekerek söyle."
H. Jackson Brown
Çocuğunuzun Sınav Korkusunu Yenin
Sınav korkusu, çocuğa en büyük başarısızlık yaşatır.
İLK SÖZ
Sınav heyecanı veya sınav korkusu, başa¬rısızlığı etkileyen en önemli sebeplerden biridir.
BU MEKTUBU OKUYUN
Sevgili Hocam,
Yine korktuğum başıma geldi Ne yapsak olmuyor.
Bu yıl da kızım üniversite sınavında heyecanlandı.
Bildiği soruları bile yapamadı Biz yıllardır kızımın
sınav korkusu ve heyecanını yenmek için uğraşıyo¬ruz. Beceremedik bir türlü. Bunca emekler boşa gitti. Ailece yıkıl¬dık... Kızım bir türlü kendine gelemiyor.
Sınav denince bir heyecan ve korku başlıyor Diğer zamanlarda sını¬fının en başarılısı. Hocaları, arkadaşları ve bizler çok yardımcı ol¬maya çalıştık ama beceremedik, başaramadık.
Bu yıl yine son defa üniversite sınavına girmeye niyetlendi. Ne yapa¬cağımı bilemiyorum. Bu sefer de kazanamazsa çok korkuyorum başı¬na bir iş getirecek diye...
Hocam yardımcı olun, ne yapalım şimdi?
Rabbim yâr ve yardımcınız olsun...
Zehra Yarışır
NE YAPMALI?
Sınav korkusu ve sınav heyecanı çok ciddi bir problem... Hem öğrenci, hem de anne ve baba açısından. Tabii ki biz öğretmenler içinde...
Sınav öncesi öğrencilerin korku duyup, heyecan hissetmelerin¬den çok fazla evhama kapılmamak gerekir. Hele ülkemizin üniver¬site hayatı tek bir sınava bağlandığı için; bu heyecan ve korkuyu hissetmemek mümkün değildir. Aslında kontrol edilir bir korku ve heyecana ihtiyaç vardır. Öğrenci bu korku ile daha iyi motive olur ve derslerine daha iyi çalışır. Tehlikeli olan korku ve heyecanı kontrol edememektir.
ANNE - BABA DİKKAT!
1 Çocuğunuza "sana güveniyorum" hissini sık sık verin.
2 Kaynaklarını hep ders ve sınav üzerine oluşturun.
3 Çocuğunuzu sık sık değişik ortamlara götürerek sınav pani¬ğinden uzaklaştırın.
4 Onlara "her şeyin sınav olduğu" düşüncesini vermeyin.
5 Asla çocuğunuzu sınavı başarmış çocuklar ile kıyaslamayın.
6 Çocuğun ilgi ve yeteneklerini zorlamayın. Kendi istekleriniz doğrultusunda yönlendirmeyin.
7 Onlardan "çok çalışmalarını" değil, "düzenli çalışmalarını" is¬teyin.
8 Sınavın sonucu ne olursa olsun, anne babanın kendisini ku¬caklayacağını hissetmesini sağlayın.
KORKUNUN KAYNAKLARI
Üniversite giriş sınavlarına hazırlanan bir öğrencinin yaşadığı kaygının iki sebebi vardır. Birincisi, bütünü ile gerçek ve akılcı bir sebebe dayanır. Sonuçları hayatın akışını etkileyecek büyük bir ya¬rışta yer alacak olmaktan kaygı duymak, doğal ve yerinde bir du¬rumdur. Ancak ikincisi, birincisi gibi gerçek ve akılcı bir sebebe da¬yanmaz. "Anneme babama ne diyeceğim? Arkadaşlarımın yüzüne nasıl bakacağım? Akrabalarımın önüne nasıl çıkacağım? Tanıdıkla¬rıma karşı mahcup olacağım..." gibi düşünceler, sınavlara hazırla¬nan öğrencinin kaygısını yükseltir.
Her konuda olduğu gibi sınavlarda başarı için de belirli bir dü¬zeyde kaygıya gerek vardır. Giriş sınavlarına hazırlanan bir genç -çok ender rastlanabilecek çok az sayıda kişi hariç- öğrenme ve başarı için gerekli olan düzeyde kaygıya sahiptir. Öğrenmeyi, akıl yürütme¬yi ve sınav başarısını olumsuz yönde etkileyen, öğrencinin kendine güvensizliğinin temelinde yatan yüksek kaygıdır. Gencin kendine
güvensizliği ise önemli ölçüde, anne ve babasının bilerek veya bil¬meyerek uyguladığı yaklaşımların sonucudur.
Anne babanın çok küçük yaşta başlayan yüksek başarı beklenti¬si, çocuğun hatasını düzeltmek için onu eleştirmek, çocuğun da¬yak, hırpalanma gibi cezalarla eğitilmesi, yargı ifadesi taşıyan olum¬suz davranışlarla nitelenmek (haylaz, tembel, sorumsuz, dağınık, pısırık, yavaş... vb) çocuğun kendine olan güvenini zayıflatır. Bu¬nun sonucu ortaya çıkan kaygının, başarıya olumlu katkısı yoktur. Ve bununla başa çıkmak çok zordur.
Çocukların sınava hazırlandıkları sırada anne - babalara düşen en önemli görev, çocuklarının çalışma isteğini artırmak ve onu ça¬lışmaya teşvik etmek için kaygı yükseltici yaklaşımlardan kaçın¬maktır. "Bu kadar çalışma ile kazanamazsın...", "amcanın oğlu Ro-bert Lisesi'ni kazandı, bakalım sen ne yapacaksın?...", "teyzenin kızı tıbbı kazandı, çalımından havasından yanına varılmıyor, aman bizi mahcup etme..." türünden yaklaşımlar genci çalışmaya teşvik et¬mez, tam tersine, yükselen kaygı sebebi ile onu adeta "kıpırdaya¬maz" duruma getirir. (Baltaş, 1999:72)
Anne Babalar! HATIRINIZDA BULUNSUN
1 Çocuklarınıza, sınavı başaramamanın her şeyin sonu olma¬dığını, yalnızca sınavda istediğimizi alamamak olduğunu söyleyin.
2 Sınavı başaramamak için bir nedenin olmadığını, yapılması gerekenlerin yapıldığını anlatıp rahatlatın.
3 Sınava gireceklerin, kendisi gibi birer öğrenci olduklarını telkin edin.
4 Kaybedilen sınavın, bazen de daha iyi çalışmaya ve başar¬maya neden olacağını söyleyin.
5 Stres ortamından uzaklaşmalarını temin edin.
6 Düzenli egzersiz önerin.
7 Sınavı başarmış olanların telkinlerine kulak vermelerini söy¬leyin.
8 Kutsiyetine inandıkları kuvvete sığınmalarını önerin.
UYGULAYIN
1 Çocuklarınız, sınavı kazanacakları konusunda kendilerine güven duysunlar.
2 Dikkatlerini dağıtmamak ve çevrenin hareketlerinden etki¬lenmemek için kendilerini motive etmeye çalışsınlar.
3 Yanlarında saat bulundursunlar ve süreyi kontrol etsinler.
4 Soruları hızlıca gözden geçirsinler.
5 Zamanı iyi planlayıp, süreyi de bu plana göre uygulasınlar.
6 Cevap verirken zamanı iyi kullanacağım diye acele etmesinler.
7 Cevapları kodlarken, doğru yere kodladıklarından ve kaydır¬madıklarından emin olsunlar.
8 En kolay soruyu seçip, cevaplamaya ondan başlasınlar.
9 Soruda anahtar kelimeyi veya cümleyi bulup altım çizsinler.
10 Doğru şıkkı kesin olarak bilmedikleri sorularda eleme yönte¬mine başvursunlar.
11 Hız ve isabet arasında bir denge kursunlar.
12 Oyalayıcı ve çözüme ulaşmadıkları soruları geçsinler.
13 Zihinlerinin dağıldığını hissettiklerinde, gözlerini 10-15 sa¬niye kapatarak, motive olmaya çalışsınlar.
14 Zamanı fazla kaybetme korkusuyla panikleyip, aşırı strese girmesinler.
15 Cevaplarda üç soru alt alta gelebilir. Ama dört cevap, alt alta gelmez. Buna dikkat etsinler.
16 Cevap kâğıdını kurallara uygun olarak katlayıp, kural dışı yapılan her şeyin, aleyhlerine gelişeceğini unutmasınlar.
17 Yanlarında su şişesi bulundursunlar. Zaman zaman birer yudum su içmeleri fizyolojik bünyelerine kısmî rahatlık getirecektir.
18 Bilmedikleri ve atladıkları sorulara tekrar dönmeyi unutma¬sınlar.
19 Cevapları gözden geçirip, doğru yeri işaretlediklerinden emin olsunlar.
20 Bazı öğrenciler, cevapları önce kitapçık veya soru kâğıdı üze¬rine işaretleyip, sonra cevap kâğıdına geçirmeyi tercih eder¬ler. Bu da bir yoldur. Ancak bu yolda, zaman darlığında ce¬vapları, cevap kâğıdına geçirememe sıkıntısının olduğunu da unutmasınlar.
21 Erken çıkmasınlar. Zamanı son saniyesine kadar kullansınlar.
SON SÖZ
Her problemin altında, onu besleyen bir damar, bir kök vardır. Problemin çözümü bu kök ya da damarı yok etmekle mümkün olur.
BİR ANI
Hayatımı girdiğim sınava bağlamıştım. Kalbim çatlarcasına bir korku ve heyecan içindeydim. Bundan dolayı ellerim titriyor, bir türlü kaleme, kâğıda dokunamıyordum. Alnımdan yüzüme doğru yürüyen terleri silmek için sık sık elimin tersini alnıma ve yüzüme götürüyordum. Durumu bir öğretmen fark etti ve yanıma geldi. Eliyle omzuma do¬kundu. o kadar içten ve tatlı bir gülümseyişi vardı ki, derhal beni kendisine çekiverdi.
- Biliyor musun? dedi. Ben de senin gibi sınavda çok korku ve heye¬can duydum. Ama bak, şimdi bu okulun matematik öğretmeniyim. "Peki nasıl başardınız bunu?" der gibi yüzüne baktım.
- Çok kolay, dedi. Ya bu salonda senden başka hiç kimsenin olmadı¬ğını var say, ya da bu öğrencilerin senden farklı olmadıklarını dü¬şün. İki yol da seni başarıya götürecek.
Haydi, korkma... Bu işi bitmiş say...
Sanki sihirli bir formüldü bu... Niçin bu basit tekniği hiç düşünme¬miştim.
Dediği çok doğru çıkmıştı.
Çocukları Sıkmayın, Evinizde Demokrasi İlan Edin
Çocuğunuz için yaşarsanız, kendiniz için de yaşamış olursunuz.
Güvensizlik, çocuğu bunalıma iter.
Çocuğa güvenmek demek, onu başıboş bırakmak değildir.
Çocuğa güvenmek, onu aileye bağlar.
Çok aşırı çalışmanın, çalışmamak kadar tehlikeli olduğunu bilin.
Sevgiyle konan kurallar, tatlı bir düzen oluşturur.
Küçüklüğünden beri sınav korkusuyla büyütülen çocuk, başarısızlığa mahkum olur.
Düzenli ders çalışma alışkanlığı, sınav korkusunu azaltır.
Çocuğunuzdan çok şey beklerseniz, onu strese sokarsınız.
Çocuğunuza olan güveniniz, onun direncini arttırır ve onu sınava daha iyi motive eder.
Evinde rahat olan çocuk, rahatı dışarıda aramaz.
Ailede, yerinde kullanılan hoşgörü birçok problemin çözümüdür.
İLK SÖZ
"Disiplin ve düzen" diyerek sıkı baskılar uygulayan aileler, en büyük disiplinsizliğe yol açarlar.
C.Meriç
BU MEKTUBU OKUYUN
Ertuğrul Bey,

Sizleri yeni tanıdık.
Kitaplarınız ailemizde çok okunuyor. Eşim, çocuk¬larım ve ben birçok kitabınızı okuduk. Eğitim ve kültür alanındaki kitaplarınız çok güzel.
Kitaplarınızda, size gelen okuyucu mektupları var. Okuyucular prob¬lemlerini yazmış, siz de cevap vermişsiniz.
Eşimle birlikte, ailemizin önemli bir sorununu biz de size yazmak is¬tedik.
Çocuklarımızı; düzenli, disiplinli ve kurallı yetiştirmek istiyoruz. Onlara hayatları için lâzım olan kurallar kazandırmak istiyoruz. Ama onlardan çok tepki alıyoruz. Ya istediklerimizi ağır buluyorlar, ya da biz onlara yaklaşım şeklimizde hata ediyoruz.
Çocuklarımıza düzenli ve disiplinli bir hayat anlayışı kazandırmak için neler önerirsiniz? Onları başıboşluktan ve dağınıklıktan kurtar¬mak istiyoruz. Bu konuda bize yardımcı olun lütfen. Bu işi çocukla¬rımla çatışarak yapmak istemiyorum.
Sevgi ve hürmetler...
Kemal Özduru
NASIL ÇÖZMELİ?
Her aile ayrı bir dünya... Her ailede, anne ve babanın kuralları işler... Bazısı alabildiğine serbest bir aile ortamı... Bazısı dayanılmaz bir şekilde sıkı bir disiplin mekanı... Bazısı da çocuğun ilgi ve isteklerine göre iyi düzenlenmiş bir hoşgörü iklimi...
Aileyi yönetmek elbette ki zor. Hatta iyi bir aile yöneticisi de¬mek, çok başarılı, harika bir insan olmak demektir.

Kuralsız ve denetimsiz bir demokrasi elbette ki demokrasi değil¬dir. Dağınık, belirsiz, korkunç bir karmaşadır.
Aileler bir yönetim birimi olduğu ~m, bu işin içinden nasıl çı¬kabilirler?
BİR TESPİT
Nasıl Bir Disiplin?
Disiplin sevgi ve şefkatle beraber olmalıdır. Bu şekilde belirgin olmayan bir disiplin çocukların hayattan zevk almasını sağlar. Ço¬cuğun kuralları öğrenmesi için zamana, yeteneklerini göstermesi için sabra ihtiyaç vardır. Çocuğun olumlu hareketlerini destekle¬mek kendisine olan güvenini arttırır.
Bazı ailelerde sıkı bir disiplin uygular. Çocukları tasarladıkları ve düşündükleri gibi yetiştirmek için onlar üzerinde sıkı bir dene¬tim kurarlar. Çocuğun en küçük bir hatası affedilmez. Çocuk anne babaya karşı gelemez ve hiç itiraz edemez. Bu ailelerde, çocuk ne pahasına olursa olsun yola getirilmeli, düşüncesi ağırlıktadır. Ceza daima ön plandadır.
Bazı ailelerde ise tamamen bunun aksi gözlenir. Disiplin yok de¬necek kadar azdır. Çocuktur yapar, düşüncesi hakimdir. Çocuğa sayısız imkânlar tanınmıştır. Tüm bu imkânların yanında çocuğa nerede duracağı öğretilmemiştir. Çocuk doğru ve yanlışları bilme¬mektedir. Bunlar öğretilmiş bile olsa çocuk nasıl uygulayacağını bilmez. Çocuğa her türlü taviz verilmiştir. Böyle çocuklar genelde Şımarık, bencil ve sorumsuzdur.
Çocuğun yaşı gereği olarak göstermiş olduğu davranışları anne - baba olarak bilmek ve hangi dönemlerde nasıl davranacağının bilincin¬de olmak, çocuğa haksız davranılmasını önler. Eğitimin verimli ve sağlıklı olması için çocukla iyi bir diyalog kurmalı, bununla bera¬ber çocuğu çocuk olarak kabul etmeli * onlardan büyükler gibi
davranışlar beklememelidir. Yapılması gereken şey, o yaşta olması gereken davranışları göstermesi için sağlıklı bir ortam hazırlamaktır.
BİR DEMOKRASİ ÖRNEĞİ
Afrika'yı baştan başa fetheden ve ispanya'ya çıkan ünlü islâm kumandanı Tarık Bin Ziyad'ın geçimsiz bir hanımı varmış. Her fırsatta tartışma yaratır, evi huzursuz edermiş.
Tarık Bin Ziyada "Neden bu kadar hoşgörülüsün, bu kadını niçin susturmuyorsun?" diye itirazlar gelince, ünlü komutan şu cevabı vermiş:
Biz bu evi onunla beraber kurduk- O benim namusumun bek¬çisidir. Çocuklarımın annesidir. Evin her türlü sıkıntısına o katlanır Savaşlardan dolayı da beni çok az görür. Beni gördüğü zaman da sıkıntılarını yüksek sesle anlatır Ona kızamam, o benim ebedi arkadaşımdır.
İkinci örnek de ünlü filozof Sokratın hanımı ile ilgilidir.
Sokrat'ın huysuz hanımı, dillere destandır. Dost düşman demeden Sokrat'ı fırçalar, bağırıp çağırır. Bu duruma karşı Sokrat ise, sabır Ve tahammül gösterir.
Hanımı yine bir gün Sokrat'a bağırıp Çağırmış. Bununla da yetinmeyerek, bir kova suyu başından aşağı dökmüş. Bu duruma dostları çok tepki gösterince, "Bu çok normal bir şeydir." demiş. "Çünkü gök gürleyince, ardından yağmur gelir. Sağ olsun bizim hanım da beni yıkayıp temizledi."
Her evlilikte tartışmalar, karşılıklı suçlamalar ve hatta gönül kırmalar olur, bunun önüne geçmek mümkün değildir. Yalnızca bu tartışmaları, karşılıklı anlayış içinde bitirmek gerekir. Eğer bu tür davranışlar uzun süreli olursa, evlilikte çok ciddi sıkıntılara yol açar.
UNUTMAYIN
Aile, hak ve hukuk bakımından bütün fertlerin ortak olduğu bir kurumdur. Bu kurumda herkesin söz hakkı ve tercih hakkı vardır. Ancak bu haklar kullanılırken belirli adap kurallarına uyulur.
Ailede bir konu hakkında karar verilirken herkesin görüş ve dü¬şüncelerinin sorulması, hem Islâmî kaynakların hem de Türk gele¬neklerinin emridir. Hiç kimse aileyi kendi keyfine göre yönetemez. Bu son derece sakıncalıdır.
Elbette ki bir ailede anne baba olmanın göz ardı edilemeyecek bir ayrıcalığı vardır. Ama bu ayrıcalık diğer fertlerin hak ve tercihle¬rini hiçe saymak anlamına gelmez.
Bazen çocukların yaramazlıkları, söz dinlemezlikleri karşısında kimi_ zaman çaresiz kalıyorsunuz. Ona karşı çeşitli disiplin metodları uyguluyorsunuz; azarlıyorsunuz, hakaret ediyorsunuz, belki de hiç yapmamanız gerekenleri yapıyor karanlık odalara kapatıyor ya da dövüyorsunuz. Bu davranışlarınız onun benliğinde yaralar açı¬yor. Size karşı hırs duymaya başlıyor. Yapma dediklerinizi, inadına daha fazla yapmaya başlıyor. Peki bu durumda ne yapmalısınız? Hiç "sevgiyle disiplin" kurmayı denediniz mi? Sevgi birçok kapıyı açtığı gibi çocuğunuzla aranızda çözümsüz sorunların da iletişim kapısını açacaktır. Deneyin, farkı göreceksiniz.
BİLİYOR MUSUNUZ?
Kontrolün Aşamaları:
Çocukların ilk yaptığı hata eğer çok büyük sonuç doğurmaya¬cak ise anne babanın buna uyarı şeklinde müdahalede bulunması gerekir. Bu, yeri geldiğinde anlık bir kaş çatması şeklinde de olabi¬lir. Bu tutum, çocuğun yaptığı davranışın onaylanmadığı tepkisinin mesaj olarak ona iletilmesidir.
Yapılan hatanın şiddeti artmış ve bu hata sık sık tekrarlanıyorsa, çocuk ile yaşına uygun bir şekilde yaptıklarının yanlış olduğu, ha¬talı davranışın tekrarı halinde zararın neler olacağı konuşulmalıdır. Bu, açık olarak sizin tarafınızdan hatalı davranışın istenmediğinin belirtilmesidir.
Yapılan hatanın devamı durumunda, hatanın büyüklüğü ne olursa olsun, anne baba tekrar çocuğu ile sevgiye dayalı ılımlı bir ortam oluşturarak, çocuğa yönelik aşırı tepki ve yargılamadan kaçı¬narak konuşmalı ve çocuğa bu davranışın tekrarı halinde ne türlü cezalar verileceğini belirtmelidir. Burada çocuğun yaşı önem kazan¬makla birlikte, anne babanın bu durumu onunla konuşma tarzı ve üslûbu önemlidir. Kesinlikle bu durum mücadele ve tartışma orta¬mına dönüştürülmemelidir. Çünkü bu ortam iki tarafa da zarar ve¬recektir. İlerleyen dönemdeki ilişkiyi zedeleyecektir.
Konuşma ve söylenen cezalandırılma ikazlarına rağmen devam eden yanlışlarda anne babanın bahsettiği cezayı uygulaması gerekir. Burada hemen şunu belirtelim; anne - babalar kesinlikle yapamaya¬cağı cezalandırma yöntemini çocuğa söylememeli, ancak cezalandır¬mayı yapmak istedikleri veya yapamadıkları zaman da hafifletici se¬bepler ile bir karşılık sonucunda affetmelidirler. Cezalandırmanın şekli ise burada önem kazanmaktadır. Çocuk psikiyatrlarının öner¬diği cezalandırma yöntemi, çocuğun sevdiği şeylerden mahrum edilmesi şeklindedir. Fiziksel cezaların çocuklara uygulanması son derece sakıncalıdır ve çocukların anne baba ile ilişkisini zedelemek¬te, ortamı daha gergin hale getirmektedir. Çocuğun erken yatırılma¬sı, odasında yalnız olarak iki-üç dakika bekletilmesi gibi basit ceza¬landırma tekniklerinin kullanılması da uygun olur. Ama cezalandır¬ma çocukların gururu incitilmeden ve özgüvenleri zedelenmeden uygun bir dil ve takdim ile yapılmalıdır. (Kaya, 2000: 110)
UYGULAYIN
Çocuklarınızı "kontrol ediyorum, yanlış uygulamalarını en¬gelliyorum" diye çok fazla baskı altına almayın. Baskıdan bu¬nalan çocuk daha fazla hata yapmaya başlar. Evde, disiplini ve kuralları birlikte oluşturduğunuz bir de¬mokrasi ilan edin. Sevgi ve hoşgörü, her türlü olumsuzluğu önler ve istenmeyen durumların önüne geçer. Ailenin kutsal bir mekan, eşlerin ebedi bir arkadaş, çocukla¬rın Allah'ın lütfu ve emaneti olduğunu düşünerek, kötü dav¬ranışlardan vazgeçin.
Evdeki tartışmaları çocukların önünde yapmayın. Basit tar¬tışmalar ve kavgalar saygınlığınızı ve güveninizi zedeler. Evdeki şiddetli tartışma esnasında çocukları işin içine çek¬meyin, onların taraf olmalarını istemeyin. "Bak evladım anneni görüyor musun, nasıl bana hakaret ediyor. Sen söyle hangimiz haklıyız?" "Bak kızım babanı görüyor musun, bana nasıl haksız davranıyor. Sen söyle suçlu o değil mi?" diye ya¬pılan kavgada çocuğun taraf olmasını zorunlu kılmayın. Her tartışmayı bir "küsme" sebebi veya bir "gönül kırgınlığı" ile bitirmeyin. Eşlerinizin hangi konuda hassas olduğunu bi¬lin, davranışlarında o konuyu göz önünde bulundurun, isteyerek veya istemeden sarf edilen sözler ve davranışlar karşısında çocuklarınıza veya eşlerinize; "Afedersin, isteyerek olmadı. Sinirlerime hakim olamadım." veya "Sinirlerim çok bozuktu, ne söylediğimin ve nasıl davrandığımın farkına va¬ramadım" diyerek özür dileyin. Özür dilemek sizi yüceltecek ve çocuklar için de çok güzel bir davranış örneği olacaktır. Öncelikle çocuktan neler istediğinizi açıkça belirtin. Daha sonra da anne baba olarak örnek davranışlar sergileyin. Ken¬dinizin yapmadığı bir davranışı çocuktan istemek asla inan¬dırıcı olmaz.
9. Çocuklara bazı davranışları kazandırmak için, o işi çocukla birlikte yapmak yararlı olur. Diş fırçalama, yatağı düzeltme, ders çalışma, alışveriş yapma gibi eylemleri çocuk, büyükle¬riyle birlikte daha düzenli yapar ve nasıl yapılacağını da öğ¬renmiş olur.
10 Aile ile ilgili konuları, tüm aile bireyleri ile görüşüp, kararları birlikte alın ve birlikte uygulayın, işte bu en güzel demokrasi örneğidir. O zaman hiç kimse bu ortak alınmış kararlara iti¬raz etmeyecektir.
SON SÖZ
Yüzündeki tebessümü, dilindeki yumuşaklığı ve kalbindeki sev¬giyi eksik etmeyen anne babalar harika insanlardır.
(~ BİR ANI )
Üniversitede birlikte görev yaptığımız bir büyüğümüz ev alıyordu. Ya¬nında eşi ve iki çocuğu vardı. Biz de kendilerine eşlik ediyorduk.
Evi gezdik, gördük, semt ve yer bakımından değerlendirdik. Fiyat olarak da cazipti. Ailenin babası olan hocam:
- Bu ev benim hoşuma gitti. Çok ahım şahım değil ama, merkezi yerde, okula yakın, parası da ucuz, bunu almalıyız, dedi.
Anne ise:
- Evet, ben de görüşlerinize katılıyorum. Yalnız bir odası karanlık
ama ne yapalım, bütçemize başka türlü uyduramıyoruz, diyerek görüşünü belirtti.
Evin oğlu Burak anne ve babasının satın almaya taraftar olduğu eve olumsuz görüş beyan etti. Ama son derece saygılı bir üslûpla.
- Bütçemize en uygun ev olduğuna ben de inanıyorum. Ancak ara sokaklara ve evlerin arasına sıkışmış. Üstelik çok dar, bizi bunaltmasından korkuyorum. Sonra çalışma odası da kullanışlı değil. Ama yine de siz bilirsiniz.
Evin kızı da ağabeyinin görüşünü destekledi.
- Ben de evin kullanışlı olduğu kanaatinde değilim. Ama çaresiziz.
Siz alalım derseniz, gelip otururum.
Son derece medeni ve büyük bir hoşgörü ve demokrasi havası için¬de geçen bu görüş alışverişi beni çok etkilemişti. Aile fertleri birbiri¬ni kırmamak ve incitmemek için azami dikkat gösteriyorlardı. Evin babası ise, yeni bir değerlendirme yapmıştı.
- Çocuklarımızın içine sinmeyen birevi satın almaktansa, içimize sinen bir başka evde kiracı olarak otururuz. Allah büyük. İnşallah imkânlarımız genişler, daha iyi bir tercihte bulunabilme şansını yakalarız. (Ertuğrul, 2001:173)
işte ailede işleyen bir demokrasi örneği...
Aile fertlerinin bir problemle karşılaştıklarında birlikte çözüm aramaları, güç birliği içinde olmaları ve bir "ekip ruhu" oluşturma¬ları için aile hayatını birlikte planlayıp, birlikte yürütmeleri gerekir. Bir başka anlamda, ailede adam yerine konan ve değer verilen bir kişi, diğer bireylere karşı saygılı ve nezaketli olur.
Çocukta "haram" kavramı gelişirse, dürüst yaşamayı öğrenir.
Demokrasi kalplerde başlar, bakışlara yansır ve sevgiye dönüşür.
Kavganın yapıldığı evde, demokrasi dersi istenemez.
Çocuğun demokrasisi, güler yüz ve sevgi öpücüğüdür.
Çocuğun fikrini alırsanız, onu onore etmiş olursunuz. Çocuğunuza danışın. Ona değer vermenin en iyi yolu budur.