๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Cenaze kitabı => Konuyu başlatan: ღAşkullahღ üzerinde 27 Şubat 2011, 20:56:13



Konu Başlığı: Ölmüş kimseden övgü ile söz etmek
Gönderen: ღAşkullahღ üzerinde 27 Şubat 2011, 20:56:13
İNSANLARIN ÖLMÜŞ KİMSEDEN ÖVGÜYLE SÖZETMELERİ:




›-26-  En az komşuları arasında kendisini tanıyanlardan olup, salah ve ilim sahibi olan iki kişi dahi olsa sadık müslümanlardan bir topluluğun ölenden hayır ile sözetmeleri -yüce Allah'ın lütfuyla- ölenin cennete girmesini gerektirir. Bu hususta bazı hadis-i şerifler vardır:
 

1. Enes (r.a)'dan dedi ki: "Peygamber (s.a)'ın yanından bir cenaze geçirildi. Ondan hayır ile sözedildi. [Diller ardı arkasına hayır söyledi], [dediler ki: Bildiğimiz kadarıyla bu kişi Allah'ı ve Rasûlünü seviyordu.] Bunun üzerine Allah'ın peygamberi şöyle buyurdu: Gerekti, gerekti, gerekti. Yine bir cenaze geçirildi. Ondan da kötü bir şekilde sözedildi. [Ardı arkasına diller ondan kötü bir şekilde sözettiler], [ve dediler ki: Bu kişi Allah'ın dininde ne kadar kötü birisi idi]. Bunun üzerine Allah'ın Peygamberi: Gerekti, gerekti, gerekti diye buyurdu. Ömer şöyle sordu: Anam-babam sana feda olsun. Bir cenaze geçirildi, ondan iyilikle sözedildi. Sen gerekti, gerekti, gerekti dedin. Bir başka cenaze daha geçirildi. Ondan kötülükle sözedildi sen yine gerekti, gerekti, gerekti diye buyurdun. (Bu ne demektir). Rasûlullah (s.a) şöyle buyurdu:

 

"Kendisinden hayırla sözettiğiniz kimseye cennet gerekti, kendisinden kötülükle sözettiğiniz kimseye de cehennem gerekti. [Melekler Allah'ın gökteki şahidleridir.] Sizler de Allah'ın yeryüzündeki şahidlerisiniz. Sizler Allah'ın yeryüzündeki şahidlerisiniz, sizler Allah'ın yeryüzündeki şahidlerisiniz. (Bir başka rivayette şöyle denilmektedir: Mü'minler Allah'ın yeryüzündeki şahidleridir), [şüphesiz Allah'ın Adem oğullarının dilleri aracılığı ile kişideki hayır ve şerri konuşan melekleri vardır.]"[1]

 

2. Ebu'l-Esved ed-Diylî'den şöyle dediği nakledilmiştir: "Medine'ye vardım. O sırada orada (salgın) bir hastalık başgöstermişti. Dehşetli bir şekilde ölüyorlardı. Ömer b. el-Hattab (r.a)'ın yanında oturdum. Bir cenaze geçti. Ondan hayırla sözedildi. Ömer: Gerekti dedi. Ben ey mü'minlerin emiri gerekti ne demek? Şöyle dedi: Ben de Peygamber (s.a)'ın söylediği gibi söyledim:

 

"Herhangi bir müslümana hayır ile dört kişi şahitlik edecek olursa, Allah onu cennete koyar. Bizler ya üç kişi diye sorduk. Üç kişi de diye buyurdu. Ya iki kişi diye sorduk. İki kişi de diye buyurdu. Sonra bir kişi hakkında ona soru sormadık."[2]

3. "Bir müslüman ölür de ona yakın komşularından dört hane halkı ondan hayırdan başka bir şey bilmediklerine dair lehine şehadet ederlerse mutlaka şanı yüce ve mübarek olan Allah: "Sizin söylediğinizi kabul ettim der yahutta: Şehadetinizi (kabul ettim) ve sizin bilmediğiniz şeyleri de ona bağışladım der."

 

Şunu belirtelim ki bu üç hadisin bir arada gösterdiği şudur: Bu şahidlik ashab-ı kiram'a mahsus değildir. Aksine onlardan sonra gelip iman, ilim ve sıdk hususunda onların yolundan giden mü'minler için de böyledir. Hafız İbn Hacer Fethu'l-Bari adlı eserinde bunu kesin bir dille ifade etmiştir. Bu konuda geniş açıklama almak isteyenler onun oradaki açıklamalarına başvurabilirler.

 

Üçüncü hadiste şehadet edenlerin sayısının dört kişi ile sınırlandırılmasına gelince, göründüğü kadarıyla bu hadis ondan önce zikredilen Ömer (r.a)'ın rivayet ettiği hadisten önce olmuştur. Çünkü orada iki kişinin şahidliği ile yetinilmektedir. Bu hususta dayanak da o olmalıdır.

 

Hadisler böyle. Günümüzde cenaze namazı akabinde bazı kimselerin kalkıp: "Siz onun hakkında nasıl şahidlikte bulunursunuz. Hakkında hayırla şahidlik ediniz" denilip, böyle diyene salih bir kimsedir yahutta hayır ehlindendir ve benzeri ifadelerle cevap vermelerine gelince, kesinlikle hadisten kastedilen bu değildir. Aksine bu çirkin bir bid'attir. Çünkü böyle bir uygulama selefin yaptığı işlerden değildi. Ayrıca bu şekilde şahidlik edenler çoğunlukla öleni tanıyan kimseler değildir. Hatta bunlar hayırla şehadette bulunmalarını isteyenlerin arzusuna uyarak bildiklerinin aksine dahi şahitlik ederler ve böylesinin ölüye fayda sağlayacağını sanırlar, fayda verecek şahidliğin ancak lehine şahidlikte bulunan kimsenin gerçek haline uyan şahidlik olduğunu da bilmiyorlar. Halbuki birinci hadisteki şu ifadeler bunu açıkça ortaya koymaktadır: "Şüphesiz Allah'ın kişide bulunan hayır ve şerri Ademoğullarının dili ile konuşan melekleri vardır."[3]

 

 

Hakim: "Hadis Müslim'in şartına göre sahihtir" demiş, Zehebi de bu hususta ona muvafakat etmiştir. Bu hadisin Ebu Hureyre'den gelen bir şahidi de vardır: "Onu Ahmed (II, 408)'de nakletmektedir. Hadisin senedinde adı verilmeyen ilim ehlinden bir ravi bulunmaktadır. Bundan rivayeti nakleden kişi ise Abdu'l-Hamid b. Cafer ez-Ziyadi'dir. Buna dair bir tercüme bulamadım. Bunun Bişr b. Kâb'dan gelen mürsel bir başka şahidi de vardır.Bunu Fethu'l-Bari (III, 179)'de belirtildiği üzere Ebu Müslim el-Kecci rivayet etmiştir.



[1] Hadisi Buhari (III, 177-178, V, 192-193), Müslim (III, 53), Nesai (I, 273), Tirmizi (II, 158) sahih olduğunu belirterek, İbn Mace (I, 454), Hakim (I, 377), Tayalisi (2062), Ahmed (III, 179, 186, 197, 211, 245, 281)'de Enes'den gelen çeşitli rivayet yollarından rivayet etmişlerdir. Anlatım Müslim'e aittir. Diğer rivayet İbn Mace'ye aittir. Bir rivayette Ahmed ve Buhari'ye aittir. Sondan bir önceki dışındaki bütün fazlalıklar Ahmed'e aittir. Birinci fazlalık Buhari'ye, son fazlalık da Hakim'e ait olup, bu fazlalığın sahih olduğunu belirtmiş. Zehebi bu hususda ona muvafakat etmiştir. Durum ikisinin dediği gibidir.

 

Ayrıca Ebu Davud (II, 72), Nesai, İbn Mace ve Tayalisi (2388), Ahmed (II, 261, 466, 470, 498 ve 528)'de Ebu Hureyre'den gelen iki ayrı rivayet yoluyla kaydetmişlerdir. Son fazlalık Nesai'nin ondan naklettiği bir ziyadedir. Senedi de sahihtir. Diğer rivayet yolunun senedi ise hasendir.

 

[2] Hadisi Buhari, Nesai, Tirmizi -sahih olduğunu belirterek- Beyhaki (IV, 75), Tayalisi (23) ve Ahmed (hadis no: 129 ve 204) rivayet etmişlerdir.

[3] Bunu Ahmed (III, 242), İbn Hibban (749-el-Mevarid) ve Hakim (I, 378)'de rivayet etmişlerdir.