Konu Başlığı: Uhud savaşı Gönderen: ღAşkullahღ üzerinde 06 Ocak 2011, 21:02:15 UHUD SAVAŞI 6525- Zeyd bin Sâbil radiyallahu anh'dan: "Peygamber sallallalıu aleyhi ve sellem, Uhud'a çıktığında, beraberinde olanların bir kısmı geri döndü. Ashab onlar hakkında iki gruba ayrıldı. Bir kısmı: 'Onları öldürelim' derlerken; diğerleri: 'Hayır onları öldürmeyelim' dediler. Bunun üzerine 'Neden münafıklar hakkında siz iki grup haline geldiniz' mealindeki âyet (Nisa, 88 ) nazil oldu. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem de şöyle buyurdu: 'Burası Taybe (Medine)' dir. O kötü insanları, körüğün demirin pasım giderdiği gibi temizler' |Buhârî, Müslim veTjrmîzî.] 6526- el-Berâ bin Âzib radiyallahu anh'dan: "O gün (Uhud'da) müşriklerle karşılaştık. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, Abdullah bin Cübeyı'in kumandası altında okçuları bir tepeye oturtmuş ve onlara: 'Onlara galip geldiğimizi görseniz bile buradan sakın ayrılmayın! Onların bize galip geldiklerini görseniz, bize yardım maksadıyla dahi olsa yine orayı terk edip ayrılmayın!' şeklinde ten-bihte bulundu. Onlarla karşılaşınca (müşrikler) kaçtılar, hatta dağlara doğru hızla kaçmakta olan kadınların eteklerini topladıklarını gördüm. Bu esnada (ayak bileklerindeki) halhallar bile gözüküyordu. Okçular hemen 'Ganimet! Ganimet!' demeye başladılar. Kumandan Abdullah onlara: 'Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem size 'Buradan ayrılmayın!' demedi mi? diye çıkıştı ise de onun sözünü dinlemediler, yerlerini (ganimet kapmak için) bıraktılar. Allah onların yüzlerini çevirdi (yani şaşkına döndüler). Ve o gün tam yetmiş şehit verdiler. Ebû Süfyan ortaya çıkarak: 'Topluluk arasında Muhammed var mıdır?" diye sordu. Allah Resulü: 'Ona cevab vemeyin!' buyurdu. Ebû Süfyân yine sordu: 'İbn Ebî Kuhâfe var mıdır?' Yine: 'Ona sakın cevap vermeyin!" buyurdu. 'Kavmin içinde Hattâb'ın oğlu var mıdır? Galiba bunların hepsi öldürüldüler, eğer sağ olsalardı cevap verirlerdi' dedi. Ömer bunu duyunca, dayanamayıp şöyle haykırdı: 'Yalan söyledin, ey Allah'ın düşmanı! Al- lah, seni rezil ve rüsva edecek kadar insanları sağ bıraktı.' Ebû Süfyân'in cevabı: 'Hübel yücedir!' O zaman Allah'ın Resulü sallallahu aleyhi ve sellem: 'Haydi simdi cevab verin!' dedi. Oradakiler sordular: 'Ne diyelim?' 'Allah en yücedir, en büyüktür!' deyin, buyurdu. Ebû Süfyan: 'Bizim Uzzâ'mız var, sizin Uzzâ'nız yok.' 'Siz de ona söyle deyin:'Allah bizim Mevlâ'mızdır, sizin mevlânız yoktur' buyurdu. Ebû Süfyân: 'Bir gün size, bir gün de bize (yani Bedir'e karşılık Uhud). Harp, (elden ele dolaşan) dolu kovalara benzer. (Savaş yerinde) uzuvları koparılmış insanlar bulacaksınız. Ancak ben bunu emretmedim. Bu hususta beni suçlamayın.' Rezîn şunu ilave etti: Bunun üzerine Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: 'Haydi ona cevab verin!' 'Ne diyelim?" 'Şunu deyin: 'Eşit değiliz; bizim ölülerimiz cennettedir, sizinkiler ise cehennemde.' |Buhârî. Ebû Dâvucl da benzerini rivayet elti.j 6527- Âişe radiyallahu anhâ'dan: "Uhud günü Önceleri müşrikler mağlubiyete uğradılar. Bunun üzerine İblis (müslü-manlara) bağırdı: 'Ey Allah'ın kulları! Arkada kalanlarınıza dikkat edin!' Bu defa öndekiler de (müşriklerin geldiğini zannedip) arkaya döndüler. Öndekiler ile arkadaküer arasında vuruşma oldu. Derken Huzeyfe bin el-Yemân baktı ki babası orada ve müslümanlar onu müşrik zannedip vuracaklar: 'O babamdır. O babamdır' diye seslendi. Vallahi geri durmadılar, nihayet onu öldürdüler. Bunun üzerine Huzeyfe (hata ile öldürenlere) şöyle dedi: 'Allah sizi bağışlasın!' (Râvi) Urve dedi ki: "Vallahi Huzeyfe'de, Allah'a kavuşuncaya dek bu üzüntüden bir eser kalmıştı." 6528- Diğer rivayet: "Onlardan bir grup yenilmiş ve Taife ulaşıncaya kadar kaçmışlardı." [Buhârî] 6529- Enes radiyallahu arın'dan: "Uhud günü olunca yenilgiye uğrayanlardan birtakım insanlar Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'den uzaklaşmışlardı. (Babam) Ebû Talha ise, önünde durmuş deriden yapılan bir kalkanla hem onu, hem de kendisini koruyordu. Hızlı ok çeken, fevkalâde bir atıcı idi. O gün iki ya da üç yay kırdı. Yanında ok dolu bir torba ile geçen her adam, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem(durdurarak): 'Bu okları Ebû Talha' mn önüne dök!' derdi. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, oradan (başını uzatarak) düşmana bakıyordu. Ebû Talha ise ona şöyle sesleniyordu: 'Ey Allah'ın Peygamberi! Anam babam sana feda olsun! Uzanıp bakma! Düşman oklarından bir ok sana isabet etmesin! Göğsüm onlara senin göğsünden daha yakın olsun!' Âişe ile Ümmü Süleym'i gördüm; eteklerini toplamış sırtlarında tulumlarla su taşıyıp halkın ağızlarına boşaltıyorlardı. Sonra yine dönüp su dolduruyorlardı. Gelip gene ağızlarına su verip boşaltıyorlardı. Hummalı bir çalışmaları vardı onların. Uyuklamadan dolayı, bir ya da iki defa kılıç, Ebû Talha'nın elinden düştü." [Buhârîve Müslim.] 6530- Enes radiyallahu anh'dan: "Amcam Enes bin en-Nadr, Bedir savaşında bulunamadı. Bu nedenle dedi ki: 'Ey Allah'ın Resulü! Müşriklerle yaptığınız ilk savaşta bulunamadım; Allah bana bir daha müşriklerle yapılacak savaşı gösterirse, ne yapacağımı Allah mutlaka gösterecektir.' Uhud günü gelip müslümanlar etrafa dağılınca, şöyle dedi: 'Allahım! Bunların —ashabı kastediyor— yaptıklarından dolayı senden özür beyan ederim; bunların —müşrikleri kastediyor— yaptıklarından da sana sığınırım.' Sonra ileriye atıldı, Sa'd (b. Muâz) onu karşıladı. Ona şöyle dedi: 'Ey Sa'd! Cenneti İstiyorum. Nadr'in Rabbine yemin olsun ki ben (cennetin) kokusunu Uhud'un eteklerinde hissediyorum." Sa'd anlatıyor: 'Ey Allah'ın Resulü! Ben onun yaptığını yapamadım.' Enes dedi ki: Onun üzerinde (amcamda) biz, kılıç, mızrak, ok yaraları olarak tam seksen küsur yara bulduk. Müşrikler onun uzuvlarını kesmişlerdi. Onu vücudundaki bîr ben'den veya parmak ucundan tarayabilen kız kardeşinden başka hiç kimse tanımadı. Biz: 'Mü'mirilerden Öyle kimseler vardır ki Allah'a verdikleri sözlerinde sadık kaldılar' mealindeki âyetin, onun (Enes b. en-Nadr'm) ve benzerlerinin hakkında nazil olduğunu sanmaktayız." [Buhârî, Müslim ve Tirmizî.] 6531- Câbir radiyallahu anh'dan: "Uhud harbi başladığında müslümanlar yenilmeye yüz tutunca, insanlar Peygamber sal-lallahu aleyhi ve sellem'den uzaklaştılar, yanında sadece oniki kişi kaldı. Bu oniki kişi arasında Talha bin Ubeydillah da bulunmaklaydı. Müşrikler onların yanına kadar yaklaştılar; Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem şöyle etrafa bir bakındı ve sordu: 'Bunlarla kim savaşacak?' Talha: 'Ben ey Allah'ın Resulü! Ben varım.' dedi. 'Sen mi?' buyurdu. Öbür taraftan Ensâr'dan bir adam daha: 'Ben de varım ey Allah'ın Resulü!' dedi. 'Haydi ne duruyorsun, sava§!' buyurdu. Adam savaştı ve öldürüldü. Döndü, baktı ki müşrikler daha da yaklaşmışlar. Bu sefer: 'Bunlarla kim savaşacak?' diye sordu. Talha yine 'Ben' diye cevap verdi. 'Sen kımıldama olduğun gibi kal!' dedi. Hemen Ensar'dan bir adam meydana çıkıp: 'Ben ey Allah'ın Resulü!' dedi. 'Haydi ne duruyorsun savaş!' buyurdu, adam savaştı ve öldürüldü. Sonra aynı soruya devam etti, her teklifinde bir adam çıkıyor, savaşıyor ve öldürülüyordu. Nihayet Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem'in yanında tek olarak Talha kaldı. Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem yine sordu: 'Bu düşmana karsı kim savaşacak?' Talha yine her seferinde olduğu gibi: 'Ben, ey Allah'ın Resulü!' dedi. Böylece kendinden önceki onbir kişi gibi savaştı. Eline kılıç darbesi isabet etti, parmakları kesildi. 'Hasse!* dedi (yani acı ile bağırdı). Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: 'Eğer sen 'Bismillah' deseydin, melekler seni yukarıya kaldırırlardı ve insanlar arkandan öyle baka kalırlardı.' Sonra Allah müşrikleri oradan geri püskürttü. [Nesâî.] 6532- Enes radiyallahu anh'dan: "Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, Uhud günü eline bir kılıç aldı ve sordu: Bu kılıcı kim alacak?' Hepsi kılıcı almak için ellerini uzatıp 'Ben' dediler. Tekrar buyurdu: 'Bunu hakkıyla kim alacak?' Halk bu sefer ses çıkarmadı. Simâk bin Hareşe Ebû Dücâ-ne: 'Onu hakkıyla ben alırım' dedi. Aldı ve müşriklerin başlarını ikiye ayırdı." [Müslim] 6533- Bezzâr, Zübeyr'den naklen şunu da ilave etti: "Ebû Dücâne'yi takip ettim, nereye do-kunduysa kırdı, geçirdi. Hatta içlerinde Hind'in bulunduğu birtakım kadınlar geldiler. Hind şöyle diyordu: 'Biz Tarık'ın kızlarıyız, minderler üstünde yürürüz. Mafsallarımız misk gibi kokar. Bize gelirseniz kucaklarız, sırt çevirirseniz ayrılırız. Acayip bir ayrılık olur.' Bunu duyunca ona bir hamle yaptı, sonra geri çekildi. Dedim ki: 'Senin tüm yaptıklarını gördüm hoşuma gitti fakat; bu kadını Öldürmekten geri durdun; sebebi ne ola ki?' Cevap verdi: 'Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'in kılıcıyla bir kadın öldürmek istemedim'." 6534- Ebû Talha radiyallahu anh'dan: "Uhud günü gözlerine uyku basanlardandım. Hatta elimden kılıç bu yüzden birkaç defa düştü. Düşen kılıcımı her seferinde yerden alıyordum." |Tirmizî ve aynı lafızla Buharı.] 6535- Câbir radiyallahu anh'dan: "Uhud günü bir adam, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'e sordu: 'Ben öldürülürsem, acaba nerede olurum?' 'Cennette' buyurdu. Bunun üzerine hemen elindeki hurmaları attı ve savaşmaya başladı, öldürülünceye kadar savaştı." [Buhârî, Müslim ve Nesâî.] 6536- Sa'd radiyallahu anh'dan: "Uhud günü Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, sadağının içindeki okları bana verdi. Bir yandan da şöyle diyordu: 'Babam ve annem sana feda olsun, at (ey Sa'd)!'" [Buhârî ve Müslim] 6537- Diğer rivayet: "Dedi ki: Müslümanları yakan müşriklerden bir adam vardı. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, ona (Sa'd'a): 'Babam annem sana feda olsun!' dedi. —Sa'd diyor ki— Hemen tutacak yeri olmayan bir ok çektim attım, adamın bir yanma isabet ettirdim, olduğu yere düştü ve hatta avreti açıldı. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem onu görünce mübarek azı dişleri görününceye dek güldü." 6538- Sa'd radiyallahu anh'dan: "Uhud günü Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'in biri sağında, ötekisi solunda olmak üzere beyazlara bürünmüş iki adam gördüm. Onu müdafaa etmek için düşmana karşı kıyasıya savaştılar. Bu ikisini ne daha önce gördüm, ne de daha sonra." Yani Cibril ile Mîkâîl (Aleyhimusselâm)'ı kastediyor. [İkisi de Buhârî ile Müslim'e aittir.] 6539- Ca'fer bin Amr ed-Damrî radiyallahu anh'dan: "Ubeydullah bin Adiyy bin el-Hiyâr ile yolculuğa çıktım. Hımıs'a gelince, bana dedi ki: 'Vahşî'yi görmek ister misin? Gidelim, ona Hamza'yı nasıl öldürdüğünü soralım.' 'Olur' dedim. O sırada Vahşî, Hımıs'ta oturuyordu. Hemen gittik, nerede oturduğunu sorduk, bize onun yerini gösterdiler ve 'İşte evinin gölgesinde oturuyor' dediler. O, büyük bir yağ tulumu gibi şişman birisi idi. Varıp başucunda durduk ve selam verdik. Selamı aldı. Ubeydullah sangını iyice sarmıştı, Vahşî ancak onun gözlerini ve ayaklarını görebiliyordu. Ubeydullah sordu: 'Ey Vahşî beni tanıyor musun?' Ona şöyle bir baktı ve şöyle dedi: 'Hayır vallahi, ancak ben şunu biliyorum. (Soranın babası) Adiyy bin el-Hiyâr, Ümmü Kitâl bint Ebî'l-İys adında bir kadınla evlenmişti. Ona Mekke'de bir çocuk doğurdu. Ben de bir süt anne buldum ve bu çocuğu anası ile beraber taşıyıp süt anneye götürmüştüm. Ayakların o çocuğun ayakları gibi olduğu için, ayaklarına dikkatle baktım.' Ubeydullah yüzünü açtı ve sonra şöyle dedi: 'Anlat bakalım Hamza'yı nasıl Öldürdün'?' 'Olur (anlatayım). Hamza daha önce, Tu-ayme bin Adiyy bin el-Hiyâr'ı Bedir'de öldürmüştü. Efendim Cübeyr bin Mut'im ise bana dedi ki: 'Eğer amcamı öldüren Hamza'yı öldürürsen seni azat ederim.' Ayneyn yılı insanlar Medine'ye sefere çıkınca ben de onlarla beraber savaşa gittim. Ayneyn, Uhud Dağının yanında bir dağdır kî Uhud ile arasında bir vadi vardır. İki ordu karşılıklı saf olunca (müşriklerden) Siba' çıktı ve şöyle nara attı: 'Karşıma çıkan yok mu?' Hemen karşısına Hamza çıkıp şöyle nara atlı: 'Ey kadın sünnetçisi Ümmü Emmâr'm oğlu! Sen Allah'a ve Resulüne mi karşı geliyorsun?' Sonra ona hücum etti ve hakladı. Ben de bir kayanın altında gizlendim, Ham-za'nın yaklaşmasını kolladım. Yaklaşınca, mızrağımı fırlattım, kasığından girip uyluğunun arkasından çıktı. İşte öldürmem böyle oldu. İnsanlar harpten geri dönünce ben de onlarla beraber geri döndüm. Sonra Mekke'de İslâm yayılınca Taife kaçtım. Sonra Taif 'liler Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'e elçiler gönderdiler. Dediler ki: 'O, elçilere zarar vermez.' Ben de onlara katılıp Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'e vardım. Beni görünce sordu: 'Sen Vahşî misin?' 'Evet.' 'Hamza'yı sen mi öldürdün?' 'Durum sana ulaştığı gibidir.' 'Benden yüzünü uzak tutmaya gücün yeter mi?' buyurdu. Ben de hemen oradan çıktım. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem vefat etlikten sonra Müseylemetü'l-Kezzâb meydana çıktı ve peygamberlik İddiasında bulundu. Ben de (kendi kendime) dedim ki: 'Ona karşı savaşırım ve onu Öldürürüm. Belki Hamza'ya karşı işlediğim cinayeti Allah bu şekilde affeder.' Hemen ona karşı savaşanlarla birlikle çıktım. Baktım bir adam duvarın karaltısında rengi esmer bir deve rengine bürünmüş, saçları dağınık bir halde duruyor. Hemen onu hedef aldım mızrağımı fırlatıp altım, göğsünden girdi iki omuz arasından çıktı. Ensârdan bir adam da hemen ona sıçrayıp atladı ve kılıcıyla başım kesti." Abdullah bin el-Fadl dedi ki: Süleyman bin Yesâr, Abdullah bin Ömer'den bana şunu nakletti: "(Müseyleme'nin öldürülmesi üzerine) Evin üstünde bir cariye şöyle bağırdı: "Vah sana mü'minlerin emîri! Onu siyah bir köle (yani Vahşî) öldürdü." [Buhârfl 6540- Taberânî, Mu'cemu' l-Kebîr'de Vahşî'den: "Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem ona: 'Çık, insanları daha önce Allah yolundan alıkoymak için savaştığın gibi simdi de Allah yolunda savaş!' buyurdu." 6541- Yahya bin Saîd'den: Uhud günü Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem dedi ki: "-Bana Sdd bin er-Rebı nin haberini kim getirecek?" Bir adam: "Ben Ey Allah'ın Resulü!" dedi. Gitti ve öldürülenler arasında dolaşıp onu buldu. Sa'd ona dedi ki: "Nen var, burada ne işin vardır?" Cevap verdi: 'Beni Allah Resulü senin hakkında bilgi edinmem için gönderdi." "Ona benden selâm söyle, oniki tane yara aldığımı ve benîm İçin mağfiret dilemesini kendisine bildir. Yaraların hepsi de can alıcı yerlerimde. Kavmine de şunu bildir: Kendileri sağken eğer Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem bu harpte öldürülürse Allah indinde beyan edecek hiçbir mazeretleri kalmaz/' [Mâlik.| Ancak Mâlik'İn aslında: "Benim için mağfiret dilemesini söyle" ibaresi ile "Kendileri sağken" ibaresi yoktur. 6542- Câbir radiyallahu anh'dan: "Babam Uhud günü öldürüldü. Ben yüzünü açıp ağlamaya başladım. İnsanlar ağlama diye beni menediyorlardı. Fakat Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem mani olmuyordu. Amr'm kızı Falıma da onun için ağlıyor- du. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle dedi: 'Ağlasan da ağlamasan dafarket-mez. Nasılsa onu kaldırıp depıedinceye kadar melekler onu kanatlarının altında gölgeliyorlar'." 6543- Diğer rivayet: "Uhud günü olunca babam, azaları kesilmiş ve sarılmış bir vaziyette getirildi." [Buhârî, Müslim ve Nesaî] 6544- Sahabeden bir adamdan: "Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, Uhud günü iki zırh alarak bunları üst üste giymiştir." |Ebû Dâvud| 6545- Ebû Hureyre radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:) —Peygamber ön dişleriyle azı dişleri arasındaki, kırılan dişini göstererek— "Peygamberlerine şu cinayeti isleyen bir kavme karşı Allah'ın gazabı çok şiddetli olur. Allah Resulünün Allah yolunda öldürdüğü adama karşı da Allah'ın gazabı şiddetli olur." |Buhârî ve Müslim.] 6546- Eries radiyallahu anh'dan: "Uhud günü Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'in öndişleri ile azılar arasındaki dişi kırıldı. Başı yarıldı; yüzünden kan akmaya başladı. O anda şöyle diyordu: 'Kendilerini Allah'a, çağıran peygamberlerinin dişini kıran ve başını yaran bir kavim, nasıl iflah olur?' Bunun üzerine şu âyet nazil oldu: 'Allah'ın, onların tevbelerini kabul veya onlara azap etmesi işiyle senin bir ilgin yoktur. Çünkü onlar zalimlerdir'." (Al-i İmran, 128) [Buhârî, Müslim ve Tirmizî.| 6547- Ebû Saîd radiyallahu anh'dan: "Uhud günü Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'in yüzü yaralandı. Mâlik bin Sinan gelip onun kanını emdi, sonra yuttu. Bunun üzerine Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: 'Kim, kanımın kanına karıştığı birini görmek isterse gelsin Mâlik bin Sinan'a baksın!' [Taberânî, Mu' cemu' l-Kebîr'de.\ 6548- Enes radiyallahu anh'dan: "Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, Uhud günü şöyle diyordu: 'Allahım! Dilersen, yeryüzünde sana ibadet edilmez'." [Müslim] 6549- Âişe radiyallahu anhâ'dan: "Kendilerine yara isabet ettikten sonra Allah'ın ve Resulünün çağrısına uyanlar (özellikle), içlerinden iyilik yapanlar ve Allah'tan sakınanlar için büyük bir mükâfat vardır" mealindeki âyet (Âl-i îmrân, 172) hususunda, Âişe Urve'ye şöyle dedi: "Ey kız kardeşimin oğlu! Babaların Zü-beyr ile Ebû Bekr işte (bu âyette geçen) onlardandır. Peygamber sallallahu aleyhi ve sel-lem'in Uhud günü başına gelen hadiseden sonra, müşriklerin tekrar (Medine üzerine) geri dönmesinden korktu ve şöyle buyurdu: 'Onların ardından gönüllü olarak kim gidecektir?' Ebû Bekr ve Zübeyr'in de dahil olduğu yetmiş kişi hemen gönüllü olarak ortaya alıldılar." IBuhârî ve Müslim.] 6550- Taberânî, Mu'cemu'l-Kebîr'de İbn Abbâs radiyallahu anh'dan; "Müşrikler ayrılıp Ravhâ'ya vardıklarında, Ebû Süfyân şöyle dedi: 'Ne Muhammed'i öldürdünüz, ne de güzel kızları arkanıza alabildiniz. Çok kötü bir harekette bulundunuz.' Bunu Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem duydu ve onlara: 'Haydi yürüyün!' dedi. Onlar da yürüyüp Hamrâu'l-Esed'e vardıklarında şu âyet nâzİl oldu: 'Allah' in ve Resulü'nün Çağrısına uyanlar...' âyeti, soıtuna kadar. 6551- Ali radiyallahu anh'dan: "Uhud günü insanlar Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'den uzaklaşınca, öldürülenlere baktım. Aralarında Allah Resulünü göremedim. Dedim ki: 'O, kaçmazdı. Onu öldürülenler arasında da göremedim. Galiba yaptıklarımızdan dolayı Allah bize gazap etti, Peygamber'ini aramızdan kaldırdı. En iyisi mi ben düşmana hücum edeyim de, öldürü-lünceye dek çarpışayım. Kılıcımın kınını kırıp, müşriklere saldırdım. Bana yolu açtılar, baktım ve Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem'in aralarında olduğunu gördüm." [Ebû Ya'lâ leyy'm bir senedle.j 6552- Âişe, babasından (Ebû Bekr'den): "Uhud günü insanlar Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'i bırakıp uzaklaşınca, yanma ilk varan ben oldum. Önünde düşmana karşı savaşan bir adam gördüm, baktım ki o Talha imiş. Arkamda kuş gibi uçan bir adam hissettim, baktım ki o da Ubeyde bin el-Cerrâh'mış. Baktım ki Talha önünde yere serilmiş. Bunun üzerine: 'Kardeşinize dikkat edin, ölmüştür!' buyurdu. Onu bıraktık Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'e yöneldik; baktık ki mübarek yüzüne iki ok isabet etmiş. Onları çıkartmak istedim. Ebû Ubeyde bana: 'Ne olur sen bırak da ben çıkarayım' diye yalvarmaya başladı. Ona müsaade ettim. Dişleri ile iki oku çıkartmak istedi. Birini çıkarırken bir dişi kırıldı. Ötekini de çıkarmasını benden rica etti, yine müsaade ettim, Ötekini de dişiyle dikkat ederek, Peygambere acı vermemek için son derece itina ile çıkardı; fakat bu defa öteki dişi de kırılmıştı. Böylece o, çok önem verdiği dişlerini Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem'in uğrunda kaybetmiş oldu." Bezzâr, metruk olan İshak bin Yahya'nın da bulunduğu bir senedle. Derim ki: Lâkin bu râvi Tirmizî ve İbn Mâce'nin bazı rivayetlerinde de yer almıştır. Bu hadisin başka tarikleri de vardır. 6553- Kâ'b bin Mâlik radiyallahu anh'-dan: "Uhud günü gelip de biz vadiye yerleşince onu ilk tanıyan ben oldum, dedim ki: 'İşte Allah'ın Resulü!' Eliyle: 'Sus!' diye işaret etli. Sonra bana zırhını giydirdi. Kendi de benim zırhımı giydi. Darbeler yedim, hatla yirmi ya da yirmi küsur yara aldım. Bana her darbe vuran beni Resûlullah sanıyordu," [Taberânî, Mu'cemu'l-Kebîr vel-Evsal'ta.J 6554- Katide radiyallahu anh'dan: "Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'e, bir yay hediye edildi, onu Uhud günü bana verdi. Önünde o yayla ok almaya başladım. Onun siyesi aşınıncaya kadar attım. Devamlı olarak onun yanında durup düşmandan gelen oklara siper oldum. Ona gelmekte olan okların bana isabet etmesi için hemen yüzümü ona karşı çeviriyordum. Gayem Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'in mübarek yüzünü korumaktı. Gelen son ok göz bebeğime isabet etmişti, gözbebeğim çıkıp yanaklarıma akmıştı. Harp durunca onları elimle alıp Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'e gelirdim. Peygamber onları elimde görünce, gözleri yaşardı ve şöyle dedi: 'Altahım! Katâ-de'nin yüzü Peygamberinin yüzünü korudu. Onun gözlerini en iyi göz yap, birini de görür kıl!' Ondan sonra onun gözleri en iyi göz olurken, birisi de görür oldu." |Taberânî, Mu'cemu'l-Kebir'de zayıf bir senedle.] 6555- el-Hâris bin es-Sımt radiyallahu anh'dan: "Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, (Uhud'daki) vadideyken bana: ' Abdurrah-man bin Avf'ı gördün mü?' diye sordu. Onu dağın eleğinde gördüm, üzerinde müşrikler vardı, seni görünce hemen sana geldim' dedim. "Ancak melekler düşmana karşı onunla beraber savaşıyor" buyurdu. Hemen Abdurrahman bin Avf'a yöneldim, onu yere serilmiş yedi kişi arasında buldum ve sordum: 'Bunların hepsini sen mi öldürdün?' Cevap verdi: 'Bu ikisini ben öldürdüm; şunları da göremediğim kimseler öldürdüler' dedi. 'Demek ki Allah Resulü doğru söylemiş" dedim. |Taberânî, Mu'cemu'l-Kebîr'de ve Bezzâr zayıf bir .senedle. | 6556- Enes radiyallahu anh'dan: "Uhud günü Medine çalkalandı. Dediler ki: 'Muhammed öldürüldü.' Çığlıklar atıldı, ağlamalar ve feryatlar çoğaldı. Hatta En-sâr'dan bir kadın babasmı, oğlunu, kocasını ve kardeşini karşıladı. 'İşte baban, işte oğlun, işte kocan, işte kardeşin!' dadîler. Kadın hiçbirine bakmadan devamlı olarak 'Allah Resulünün durumu nasıldır? O'na bir şey oldu mu?' diye soruyordu. 'İşte önünde!' dediler. Hemen gitli elbisesinin ucundan lutup: 'Babam anam sana feda olsun! Ey Allah' m Resulü, sen ölümden kurtulduktan sonra artık ben hiçbir şeye aldırmam'." [Taberânî, Mu'cemu'l-Evsat'ta, isnadında hocası Muhammed bin Şuayb vardır.] 6557- ez-Zübeyr radiyallahu anh'dan: "Uhud günü bir kadın koşarak geldi, ner- deyse ölüleri görecekti. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem: 'Kadını uzaklaştırın, kadım uzaklaştırın!' buyurdu. Baktım ki kadın annem Safiyye. Koşarak çıktım, ölülerin yanına varmadan ona yetiştim. Hemen bağrıma bastım. Bana 'Uzaklaş benden' dedi! 'Fakat Allah Resulü seni durdurmamı emretti' dedim. Hemen durdu ve koynundan iki elbise çıkardı ve şöyle dedi: 'Bu iki elbiseyi Hamza'ya getirdik, baktık ki Ensâr'dan bir adam da aynı akıbete uğramış, onun yamnda yatıyor.' Biri Hamza'mn ötekisi de Ensârî'nin olsun' dedik ve kur'a çektik. Hamza'ya çıkanı Hamza'ya, Ensarîye çıkanı Ensârî'ye ayırıp sardık." |Ahmed, Ebû Ya'lâ ve Bezzâr, leyyin bir senedle.| 6558- İbn Abbâs radiyallahu anh'dan: "Hamza öldürüldüğünde karısı Safiyye gelip: 'Ne oldu?' diye sordu. Ali ile Zübeyr'e rastladı. O ikisi kadını bilgileri olmadığına inandırmaya çalıştılar. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem güldü ve şöyle buyurdu: 'Ben onun aklından endişeleniyorum.' Mübarek elini göğsüne koyduktan sonra sakinleşti. 'Innâ lillahi ve-innâ ileyhû râciûn' dedi. Kadın ağladı. Sonra Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Hamza'mn yanında durdu ve şöyle buyurdu: 'Kadınların âhu figanı olmasaydı onu, yırtıcı hayvanların karınlarından ve kuşların kursaklarından diriltilinceye kadar o haliyle bırakırdım.' Sonra şehitler getirildi. Onların namazları kılınmak üzere yedi kişi ve Hamza getirilip yerleştirildi. Üzerlerine yedi tekbir aldı. Sonra Hamza'yı yerinde bırakıp diğerlerini kaldırıyorlardı. Yedi kişi de konuyor; herbirinin yedi tekbirle namazım kikhrı-yordu. Hepsinin namazları bitinceye dek hep böyle devam etti." [Taberânî, Mu'cemu'l-Kebîr'de ve Bezzâr, zayıf bir senedle.| 6559- Ahmed ve Taberânî, Mu'cemu'l-Kebîr'de zayıf bir senedle: "Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem emretti, Hamza hazırlandı ve kıbleye karşı konuldu. Onun üzerine yedi tekbir aldı. Sonra bütün şehitleri onun yanına getirtti. Getirilen her şehit onun yanına konuluyordu. Bunun üzerine ona tüm şehitlerle birlikle yetmiş iki namaz kıldı." 6560- Ebû Hureyre radiyallahu anh'dan: "Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, Hamza'yı görünce, şöyle dedi: 'Vallahi ben de onlara sana yaptıkları gibi yetmiş kişi keseceğim.' Bunun üzerine 'Cezalandırdığınızda size yapılan cezanın aynısını yapın!' mealindeki âyet (Nahl 126) nazil oldu. Sonra Allah Resû-Iü sallallahu aleyhi ve sellem, yeminin keffâ-reüni verdi ve söylediğinden vazgeçti." [Taberânî, Mu're mu'I-Kebîr7 de ve Bezzflr, zayıf bir senedle daha uzun bir metinle.J 6561- İbn Abbâs radiyallahu anh'dan: "Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, Uhud'dan döndüğünde, Ensâr kadınları şehit- lerine ağladılar. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem bunu duyunca, şöyle buyurdu: 'Hamza'mn ağlayanları yoktur' Hemen Ensâr erkekleri dönüp kadınlarına şöyle dediler: 'Hamza'ya ağlamaya başlamadan hiç kimseye ağlamayın.' İşte ondan sonra âdetleri böyle oldu. Ölülerine ağlarken önce Hamza'dan başlıyorlardı." [Taberânî, Mu'cemu'l-Kebir'de. İsnadında Yahya bin Mulî' eş-Şeybânî adlı râvi vardır.] 6562- Büreyde radiyallahu anh'dan: "Uhud günü bir adam şöyle dedi: 'Allah'ını! Eğer Muhammed hak üzereyse beni yerle bir et!' (Çok geçmeden) Allah, onu yerle bir etti." [Bezzâr] 6563- Câbir radiyallahu anh'dan: "Uhud günü Ali, Fâtıma'nın yanma girdi ve şu şiiri İnşâd etti: 'Bu kılıçla kesip doğruyacağım. Ben ne saygın kişiyim, ne de barış severim. Hayatım hakkı için bunu (kılıcı) ben, Ahmed'in yardımı uğrunda ve kulları yakinen bilen Rabbin rızasında eskittim.' Bunun üzerine Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: 'Eğer sen çarpışmayı güzel yapmışsan, Sehl bin Huneyfde güzel yapmıştır, İbnü's-Samma da güzel yapmıştır' —Râvi sadece nisbesini verdiği diğer bîr şahsı daha zikretti— Cebrail Resûlullah'a: 'Baban hakkı için ona tesellide bulun.' Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem dedi ki: 'O bendendir.' Bunun üzerine Cibril Aleyhisselâm da: 'Ben de sizdenim' dedi." [Bezzâr leyyin bir senedle. | 6564- Taberânî, Mu'cemu'l-Kebîr'de İbn Abbâs'tan: "Eğer sen iyi savaşmtşsan; Sehl bin Huneyfde iyi savaşmıştır, Ebû Dücâne de. 6525-Bu hadisi Buhârî (fadâilu'l-Medîne 10/2, II, 224, lafız buraya aittir; mağâzî 17, V, 31; tefsîr Nisâ 15, V, 181), Müslim (münâfikn 6, s. 2142) ve Tirmizî (no. 3026), Şu'be an Adî b. Sâbit an Abdillah b. Yezîd an Zeyd asl-ı senedi ile tahrîc ettiler. 6526-Bu hadisi Buhârî (cihâd 164/2, IV, 26-7; mağâzî 17, V, 29-30, lafız buraya aittir; tefsîr Âl-i İmrân 10, V, 171) ve Ebû Dâvud (no. 2662), Ebû İshâk ani'l-Berâ asl-ı senedi ile tahrîc ettiler. 6527-Bu hadisi Buhârî (eymân ve'n-nüzr 15, VII, 226), Ferve b. ebî'l-Mağrâ' an Alî b. Müshir an Hişâm b. Urve an ebîhî an Âişe senedi ile tahrîc etti. 6529-Bu hadisi Buhârî (cihâd 65, III, 221-2; menâkıbu'l-Ensâr 18, IV, 229; mağâzî 18/13, V, 33-4) ve Müslim (cihâd 136, s. 1443-4), Abdülvâris an Abdilazîz b. Suheyb an Enes asl-ı senedi ile tahrîc ettiler. Lafız Müslim'e aittir. 6530-Bu hadisi Buhârî (cihâd 12/1, III, 205, lafız buraya ait; mağâzî 17, V, 31) ve Tirmizî (no. 3201), Humeyd an Enes asl-ı senedi ile; Müslim (imâret 148, s. 1512) ve Tirmizî (no. 3200), Sül. b. el-Muğîre an Enes asl-ı senedi ile tahrîc ettiler. 6531-Bu hadisi Nesâî (cihâd 28, VI, 29-30), Amr b. Sevâd an İbn Vehb an Yahyâ b. Eyyûb an Umâre b. Gaziyye an Ebî'z-Zübeyr an Câbir senedi ile tahrîc etti. 6532-Bu hadisi Müslim (fadâilu's-sahâbe 128, s. 1917), İbn e. Şeybe an Affân an Hammâd b. Seleme an Sâbit an Enes senedi ile tahrîc etti. 6533-Heysemî'ye göre râvileri güvenilir kimselerdir (Mecma‘ VI, 109). 6534-Bu hadisi Buhârî (mağâzî 20/3, V, 35; tefsîr Âl-i İmrân 11, V, 171-2) ve Tirmizî (3007-8), Katâde an Enes an Ebî Talha asl-ı senedi ile tahrîc ettiler. 6535-Bu hadisi Buhârî (mağâzî 17, V, 30), Müslim (imâret no. 143, s. 1509) ve Nesâî (cihâd 31, VI, 33), Süfyân b. Uyeyne an Amr b. Dînâr an Câbir asl-ı senedi ile tahrîc ettiler. 6536-Bu rivayeti Buhârî (mağâzî 18, V, 32), Abdullah b. Muh. an Mervân b. Muâviye an Hâşim b. Hâşim an Saîd an Sa'd senedi ile tahrîc etmiştir. 6537-Müslim'deki (fadâilu's-sahâbe 42, s. 1876-7) bu rivayetin isnâdı şöyledir: Muh. b. Abbâd an Hâtim b. İsm. an Bükeyr b. Mismâr an Âmir b. Sa'd an ebîhî. 6538-Bu hadisi Buhârî (mağâzî 18/4, V, 32; libâs 24/1, VII, 43) ve Müslim (fadâil no. 46-47, s. 1802), İbr. b. Sa'd b. İbr. b. Abdirrahman b. Avf an ebîhî an ceddihî an Sa'd asl-ı senedi ile tahrîc ettiler. 6539-Bu hadisi Buhârî (mağâzî 23, V, 36-7), Ebû Ca'fer Muh. b. Abdillah an Huceyn b. el-Müsennâ an Abdilazîz b. e. Seleme an Abdillah b. el-Fadl an Sül. b. Yesâr an Ca'fer b. Amr b. Umeyye senedi ile tahrîc etti. 6540-Heysemî'ye göre isnâdı hasendir (Mecma‘ VI, 121). 6541-Bu mürseli Mâlik (cihâd 41, s. 465-6), Yahyâ'dan ahzetmiştir. 6542-6543-Lafızlar Müslim'e aittir. Bu hadisi Buhârî (cenâiz 3/4, II, 71; 35, II, 82; cihâd 20, III, 208; mağâzî 26/3, V, 39), Müslim (fadâilu's-sahâbe 129-30, s. 1917-8) ve Nesâî (cenâiz 13, IV, 13), Muh. b. el-Münkedir an Câbir asl-ı senedi ile tahrîc ettiler. 6544-Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 2590) ve İbn Mâce (no. 2806), Süfyân b. Uyeyne an Yezîd b. Hasîfe ani's-Sâib b. Yezîd (an raculin) asl-ı senedi ile tahrîc ettiler. Sindî, İbn Mâce'nin Zevâid'inde isnâdı hakkında "Buhârî'nin şartınca sahîh" hükmü vermiştir. 6545-Bu hadisi Buhârî (mağâzî 24/1, V, 37) ve Müslim (cihâd 106, s. 1417), Abdürrezzâk an Ma'mer an Hemmâm an Ebî Hureyre asl-ı senedi ile tahrîc ettiler. 6546-Bu hadisi Buhârî (muallak olarak, mağâzî 21/1, V, 35), Müslim (cihâd no. 104, s. 1417) ve Tirmizî (no. 3002-3), Humeyd ve Sâbit an Enes asl-ı senedi ile tahrîc ettiler. 6547-İsnâdı hakkında Heysemî, herhangi bir hükme varmamıştır (Mecma‘ VI, 114). 6548-Bu hadisi Müslim (cihâd 23, s. 1363), Haccâc b. eş-Şâir an Abdissamed an Hammâd an Sâbit an Enes senedi ile tahrîc etti. 6549-Bu hadisi Buhârî (mağâzî 25, V, 38) ve Müslim (fadâilu's-sahâbe 51, s. 1880-1), Hişâm an ebîhî an Âişe asl-ı senedi ile tahrîc etti. 6550-Râvileri, Muh. b. Mahsr el-Cevvâz dışında Sahîh ricâlindendir. Bu şahıs ta güvenilir bir kimsedir (Mecma‘ VI, 121). 6551-Râvilerinden Muh. b. Mervân el-Ukaylî, Ebû Dâvud ve İbn Hibbân'a göre güvenilir, Ebû Zür'a ve bir başkasına göre zayıftır. Diğer râvileri Sahîh ricâlinden ibarettir (Mecma‘ VI, 112). 6552-Mecma‘ VI, 112. 6553-Heysemî'ye göre M. el-Evsat ricâli güvenilir kimselerdir (Mecma‘ VI, 112). 6554-Heysemî, isnâdında tanımadığı bir râvinin mevcdiyetine dikkat çekmiştir (Mecma‘ VI, 113). 6555-İsnâdı, râvilerinden Abdülazîz b. İmrân sebebiyle zayıftır (Mecma‘ VI, 114). 6556-Heysemî, Taberânî'nin şeyhi olan Muh. b. Şuayb'ın hâlini bilmediğini, diğer râvilerinin ise güvenilir kimseler olduğunu söylemiştir (Mecma‘ VI, 115). 6557-Râvilerinden Abdurrahman b. ebî'z-Zinâd, hakkında ihtilâf olan bir râvidir (Mecma‘ VI, 118). 6558-Râvilerinden Yezîd b. e. Ziyâd sebebiyle isnâdı zayıftır (Mecma‘ VI, 118). 6559-Râvilerinden, Ah. b. Eyyûb b. Râşid zayıf bir râvidir (Mecma‘ VI, 120). 6560-Râvilerinden Sâlih b. Beşîr el-Müzenî sebebiyle isnâdı zayıftır (Mecma‘ VI, 119). 6561-Sözkonusu râvinin durumunu bilmediğini söyleyen Heysemî, diğer râvilerinin güvenilir kimselerden oluştuğunu ilave etmiştir (Mecma‘ VI, 121). 6562-Heysemî'ye göre râvileri Sahîh ricâlindendir (Mecma‘ VI, 122). 6563-Râvilerinden Muallâ b. Abdirrahman el-Vâsıtî zayıf bir râvidir. Onun hakkında İbn Adî "umarım bir beisi yoktur" demiştir. 6564-Râvileri Heysemî'ye göre Sahîh ricâlindendir (Mecma‘ VI, 122). Konu Başlığı: Ynt: Uhud savaşı Gönderen: Ceren üzerinde 24 Haziran 2019, 17:34:00 Esselamu aleykum. Uhud savaşında sehid olan hz.hamzaya ve sahabelerimize binler rahmetine binler selam olsun inşallah. Rabbim razı olsun paylasimdan kardeşim. ...
Konu Başlığı: Ynt: Uhud savaşı Gönderen: Melek Nur Çelik koü üzerinde 24 Haziran 2019, 17:48:43 Paylaşım için Allah razı olsun..
Konu Başlığı: Ynt: Uhud savaşı Gönderen: Mehmed. üzerinde 25 Haziran 2019, 14:54:59 Ve Aleykümüsselam Rabbim İslam namına cenk eden tüm Müslümanlardan razı olsun Rabbim paylaşım için razı olsun
|