๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Cem ul Fevaid => Konuyu başlatan: ღAşkullahღ üzerinde 06 Ocak 2011, 21:02:15



Konu Başlığı: Uhud savaşı
Gönderen: ღAşkullahღ üzerinde 06 Ocak 2011, 21:02:15
UHUD SAVAŞI

 

6525- Zeyd bin Sâbil radiyallahu anh'dan: "Peygamber sallallalıu aleyhi ve sellem, Uhud'a çıktığında, beraberinde olanların bir kısmı geri döndü. Ashab onlar hakkında iki gruba ayrıldı. Bir kısmı: 'Onları öldürelim' derlerken; diğerleri: 'Hayır onları öldürmeye­lim' dediler.

Bunun üzerine 'Neden münafıklar hakkın­da siz iki grup haline geldiniz' mealindeki âyet (Nisa, 88 ) nazil oldu. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem de şöyle buyurdu:

'Burası Taybe (Medine)' dir. O kötü insan­ları, körüğün demirin pasım giderdiği gibi temizler' |Buhârî, Müslim veTjrmîzî.]

6526- el-Berâ bin Âzib radiyallahu anh'dan: "O gün (Uhud'da) müşriklerle karşılaştık.

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, Ab­dullah bin Cübeyı'in kumandası altında okçu­ları bir tepeye oturtmuş ve onlara: 'Onlara galip geldiğimizi görseniz bile buradan sakın ayrılmayın! Onların bize galip geldiklerini görseniz, bize yardım maksadıyla dahi olsa yine orayı terk edip ayrılmayın!' şeklinde ten-bihte bulundu.

Onlarla karşılaşınca (müşrikler) kaçtılar, hatta dağlara doğru hızla kaçmakta olan ka­dınların eteklerini topladıklarını gördüm. Bu esnada (ayak bileklerindeki) halhallar bile gö­züküyordu.

Okçular hemen 'Ganimet! Ganimet!' de­meye başladılar. Kumandan Abdullah onlara: 'Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem size 'Buradan ayrılmayın!' demedi mi? diye çıkış­tı ise de onun sözünü dinlemediler, yerlerini (ganimet kapmak için) bıraktılar. Allah onla­rın yüzlerini çevirdi (yani şaşkına döndüler). Ve o gün tam yetmiş şehit verdiler.

Ebû Süfyan ortaya çıkarak: 'Topluluk ara­sında Muhammed var mıdır?" diye sordu. Al­lah Resulü: 'Ona cevab vemeyin!' buyurdu. Ebû Süfyân yine sordu: 'İbn Ebî Kuhâfe var mıdır?' Yine: 'Ona sakın cevap vermeyin!" buyurdu.

'Kavmin içinde Hattâb'ın oğlu var mıdır? Galiba bunların hepsi öldürüldüler, eğer sağ olsalardı cevap verirlerdi' dedi. Ömer bunu duyunca, dayanamayıp şöyle haykırdı:

'Yalan söyledin, ey Allah'ın düşmanı! Al-

lah, seni rezil ve rüsva edecek kadar insanları sağ bıraktı.'

Ebû Süfyân'in cevabı:

'Hübel yücedir!' O zaman Allah'ın Resu­lü sallallahu aleyhi ve sellem: 'Haydi simdi cevab verin!' dedi. Oradakiler sordular:

'Ne diyelim?'

'Allah en yücedir, en büyüktür!' deyin, bu­yurdu. Ebû Süfyan:

'Bizim Uzzâ'mız var, sizin Uzzâ'nız yok.' 'Siz de ona söyle deyin:'Allah bizim Mev­lâ'mızdır, sizin mevlânız yoktur' buyurdu.

Ebû Süfyân: 'Bir gün size, bir gün de bize (yani Bedir'e karşılık Uhud). Harp, (elden ele dolaşan) dolu kovalara benzer. (Savaş yerin­de) uzuvları koparılmış insanlar bulacaksınız. Ancak ben bunu emretmedim. Bu hususta be­ni suçlamayın.'

Rezîn şunu ilave etti:

Bunun üzerine Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

'Haydi ona cevab verin!'

'Ne diyelim?"

'Şunu deyin: 'Eşit değiliz; bizim ölüleri­miz cennettedir, sizinkiler ise cehennemde.' |Buhârî. Ebû Dâvucl da benzerini rivayet elti.j

6527- Âişe radiyallahu anhâ'dan:

"Uhud günü Önceleri müşrikler mağlubi­yete uğradılar. Bunun üzerine İblis (müslü-manlara) bağırdı:

'Ey Allah'ın kulları! Arkada kalanlarınıza dikkat edin!' Bu defa öndekiler de (müşriklerin geldiğini zannedip) arkaya döndüler. Öndeki­ler ile arkadaküer arasında vuruşma oldu. Der­ken Huzeyfe bin el-Yemân baktı ki babası ora­da ve müslümanlar onu müşrik zannedip vura­caklar: 'O babamdır. O babamdır' diye seslen­di. Vallahi geri durmadılar, nihayet onu öldür­düler. Bunun üzerine Huzeyfe (hata ile öldü­renlere) şöyle dedi: 'Allah sizi bağışlasın!'

(Râvi) Urve dedi ki: "Vallahi Huzeyfe'de, Allah'a kavuşuncaya dek bu üzüntüden bir eser kalmıştı."

6528- Diğer rivayet:

"Onlardan bir grup yenilmiş ve Taife ula­şıncaya kadar kaçmışlardı." [Buhârî]

6529- Enes radiyallahu arın'dan:

"Uhud günü olunca yenilgiye uğrayanlar­dan birtakım insanlar Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'den uzaklaşmışlardı. (Ba­bam) Ebû Talha ise, önünde durmuş deriden yapılan bir kalkanla hem onu, hem de kendisi­ni koruyordu. Hızlı ok çeken, fevkalâde bir atıcı idi. O gün iki ya da üç yay kırdı. Yanında ok dolu bir torba ile geçen her adam, Peygam­ber sallallahu aleyhi ve sellem(durdurarak): 'Bu okları Ebû Talha' mn önüne dök!' derdi.

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, oradan (başını uzatarak) düşmana bakıyordu. Ebû Talha ise ona şöyle sesleniyordu: 'Ey Al­lah'ın Peygamberi! Anam babam sana feda olsun! Uzanıp bakma! Düşman oklarından bir ok sana isabet etmesin! Göğsüm onlara senin göğsünden daha yakın olsun!'

Âişe ile Ümmü Süleym'i gördüm; etekle­rini toplamış sırtlarında tulumlarla su taşıyıp halkın ağızlarına boşaltıyorlardı. Sonra yine dönüp su dolduruyorlardı. Gelip gene ağızla­rına su verip boşaltıyorlardı. Hummalı bir ça­lışmaları vardı onların. Uyuklamadan dolayı, bir ya da iki defa kılıç, Ebû Talha'nın elinden düştü." [Buhârîve Müslim.]

6530- Enes radiyallahu anh'dan: "Amcam Enes bin en-Nadr, Bedir sava­şında bulunamadı. Bu nedenle dedi ki:

'Ey Allah'ın Resulü! Müşriklerle yaptığı­nız ilk savaşta bulunamadım; Allah bana bir daha müşriklerle yapılacak savaşı gösterirse, ne yapacağımı Allah mutlaka gösterecektir.'

Uhud günü gelip müslümanlar etrafa dağı­lınca, şöyle dedi:

'Allahım! Bunların —ashabı kastediyor— yaptıklarından dolayı senden özür beyan ede­rim; bunların —müşrikleri kastediyor— yap­tıklarından da sana sığınırım.' Sonra ileriye atıldı, Sa'd (b. Muâz) onu karşıladı. Ona şöy­le dedi: 'Ey Sa'd! Cenneti İstiyorum. Nadr'in Rabbine yemin olsun ki ben (cennetin) koku­sunu Uhud'un eteklerinde hissediyorum."

Sa'd anlatıyor: 'Ey Allah'ın Resulü! Ben onun yaptığını yapamadım.' Enes dedi ki:

Onun üzerinde (amcamda) biz, kılıç, mızrak, ok yaraları olarak tam seksen küsur yara bul­duk. Müşrikler onun uzuvlarını kesmişlerdi. Onu vücudundaki bîr ben'den veya parmak ucundan tarayabilen kız kardeşinden başka hiç kimse tanımadı.

Biz: 'Mü'mirilerden Öyle kimseler vardır ki Allah'a verdikleri sözlerinde sadık kaldılar' mealindeki âyetin, onun (Enes b. en-Nadr'm) ve benzerlerinin hakkında nazil olduğunu san­maktayız." [Buhârî, Müslim ve Tirmizî.]

6531- Câbir radiyallahu anh'dan:

"Uhud harbi başladığında müslümanlar ye­nilmeye yüz tutunca, insanlar Peygamber sal-lallahu aleyhi ve sellem'den uzaklaştılar, ya­nında sadece oniki kişi kaldı. Bu oniki kişi ara­sında Talha bin Ubeydillah da bulunmaklaydı. Müşrikler onların yanına kadar yaklaştılar; Al­lah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem şöyle et­rafa bir bakındı ve sordu: 'Bunlarla kim sava­şacak?' Talha: 'Ben ey Allah'ın Resulü! Ben varım.' dedi. 'Sen mi?' buyurdu. Öbür taraftan Ensâr'dan bir adam daha: 'Ben de varım ey Allah'ın Resulü!' dedi. 'Haydi ne duruyorsun, sava§!' buyurdu. Adam savaştı ve öldürüldü. Döndü, baktı ki müşrikler daha da yaklaşmış­lar. Bu sefer: 'Bunlarla kim savaşacak?' diye sordu. Talha yine 'Ben' diye cevap verdi.

'Sen kımıldama olduğun gibi kal!' dedi. Hemen Ensar'dan bir adam meydana çıkıp: 'Ben ey Allah'ın Resulü!' dedi. 'Haydi ne du­ruyorsun savaş!' buyurdu, adam savaştı ve öl­dürüldü. Sonra aynı soruya devam etti, her tek­lifinde bir adam çıkıyor, savaşıyor ve öldürülü­yordu. Nihayet Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem'in yanında tek olarak Talha kaldı. Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem yine sordu: 'Bu düşmana karsı kim savaşacak?' Talha yine her seferinde olduğu gibi: 'Ben, ey Allah'ın Resulü!' dedi. Böylece kendinden ön­ceki onbir kişi gibi savaştı. Eline kılıç darbesi isabet etti, parmakları kesildi. 'Hasse!* dedi (yani acı ile bağırdı). Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

'Eğer sen 'Bismillah' deseydin, melekler seni yukarıya kaldırırlardı ve insanlar arkan­dan öyle baka kalırlardı.' Sonra Allah müşrik­leri oradan geri püskürttü. [Nesâî.]

6532- Enes radiyallahu anh'dan: "Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, Uhud günü eline bir kılıç aldı ve sordu:

Bu kılıcı kim alacak?' Hepsi kılıcı almak için ellerini uzatıp 'Ben' dediler. Tekrar bu­yurdu:

'Bunu hakkıyla kim alacak?' Halk bu sefer ses çıkarmadı. Simâk bin Hareşe Ebû Dücâ-ne: 'Onu hakkıyla ben alırım' dedi. Aldı ve müşriklerin başlarını ikiye ayırdı." [Müslim]

6533- Bezzâr, Zübeyr'den naklen şunu da ilave etti:

"Ebû Dücâne'yi takip ettim, nereye do-kunduysa kırdı, geçirdi. Hatta içlerinde Hind'in bulunduğu birtakım kadınlar geldiler. Hind şöyle diyordu:

'Biz Tarık'ın kızlarıyız, minderler üstün­de yürürüz. Mafsallarımız misk gibi kokar. Bize gelirseniz kucaklarız, sırt çevirirseniz ayrılırız. Acayip bir ayrılık olur.' Bunu du­yunca ona bir hamle yaptı, sonra geri çekildi.

Dedim ki: 'Senin tüm yaptıklarını gördüm hoşuma gitti fakat; bu kadını Öldürmekten ge­ri durdun; sebebi ne ola ki?' Cevap verdi: 'Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'in kı­lıcıyla bir kadın öldürmek istemedim'."

6534- Ebû Talha radiyallahu anh'dan: "Uhud günü gözlerine uyku basanlardan­dım. Hatta elimden kılıç bu yüzden birkaç de­fa düştü. Düşen kılıcımı her seferinde yerden alıyordum." |Tirmizî ve aynı lafızla Buharı.]

6535- Câbir radiyallahu anh'dan: "Uhud günü bir adam, Peygamber sallal­lahu aleyhi ve sellem'e sordu: 'Ben öldürülürsem, acaba nerede olurum?'

'Cennette' buyurdu.

Bunun üzerine hemen elindeki hurmaları attı ve savaşmaya başladı, öldürülünceye ka­dar savaştı." [Buhârî, Müslim ve Nesâî.]

6536- Sa'd radiyallahu anh'dan:

"Uhud günü Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, sadağının içindeki okları bana ver­di. Bir yandan da şöyle diyordu: 'Babam ve annem sana feda olsun, at (ey Sa'd)!'"

[Buhârî ve Müslim]

6537- Diğer rivayet:

"Dedi ki: Müslümanları yakan müşrikler­den bir adam vardı. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, ona (Sa'd'a): 'Babam an­nem sana feda olsun!' dedi. —Sa'd diyor ki— Hemen tutacak yeri olmayan bir ok çektim at­tım, adamın bir yanma isabet ettirdim, olduğu yere düştü ve hatta avreti açıldı. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem onu görünce mü­barek azı dişleri görününceye dek güldü."

6538- Sa'd radiyallahu anh'dan: "Uhud günü Peygamber sallallahu aleyhi

ve sellem'in biri sağında, ötekisi solunda ol­mak üzere beyazlara bürünmüş iki adam gör­düm. Onu müdafaa etmek için düşmana karşı kıyasıya savaştılar. Bu ikisini ne daha önce gördüm, ne de daha sonra." Yani Cibril ile Mîkâîl (Aleyhimusselâm)'ı kastediyor.

[İkisi de Buhârî ile Müslim'e aittir.]

6539- Ca'fer bin Amr ed-Damrî radiyalla­hu anh'dan:

"Ubeydullah bin Adiyy bin el-Hiyâr ile yol­culuğa çıktım. Hımıs'a gelince, bana dedi ki:

'Vahşî'yi görmek ister misin? Gidelim, ona Hamza'yı nasıl öldürdüğünü soralım.'

'Olur' dedim.

O sırada Vahşî, Hımıs'ta oturuyordu. He­men gittik, nerede oturduğunu sorduk, bize onun yerini gösterdiler ve 'İşte evinin gölgesin­de oturuyor' dediler. O, büyük bir yağ tulumu gibi şişman birisi idi. Varıp başucunda durduk ve selam verdik. Selamı aldı. Ubeydullah san­gını iyice sarmıştı, Vahşî ancak onun gözlerini ve ayaklarını görebiliyordu. Ubeydullah sordu: 'Ey Vahşî beni tanıyor musun?' Ona şöyle bir baktı ve şöyle dedi: 'Hayır vallahi, ancak ben şunu biliyorum. (Soranın babası) Adiyy bin el-Hiyâr, Ümmü Kitâl bint Ebî'l-İys adında bir kadınla evlenmişti. Ona Mekke'de bir çocuk doğurdu. Ben de bir süt anne buldum ve bu ço­cuğu anası ile beraber taşıyıp süt anneye götürmüştüm. Ayakların o çocuğun ayakları gibi ol­duğu için, ayaklarına dikkatle baktım.'

Ubeydullah yüzünü açtı ve sonra şöyle dedi:

'Anlat bakalım Hamza'yı nasıl Öldür­dün'?'

'Olur (anlatayım). Hamza daha önce, Tu-ayme bin Adiyy bin el-Hiyâr'ı Bedir'de öl­dürmüştü. Efendim Cübeyr bin Mut'im ise bana dedi ki: 'Eğer amcamı öldüren Ham­za'yı öldürürsen seni azat ederim.' Ayneyn yı­lı insanlar Medine'ye sefere çıkınca ben de onlarla beraber savaşa gittim. Ayneyn, Uhud Dağının yanında bir dağdır kî Uhud ile arasın­da bir vadi vardır.

İki ordu karşılıklı saf olunca (müşrikler­den) Siba' çıktı ve şöyle nara attı: 'Karşıma çıkan yok mu?' Hemen karşısına Hamza çıkıp şöyle nara atlı:

'Ey kadın sünnetçisi Ümmü Emmâr'm oğlu! Sen Allah'a ve Resulüne mi karşı geli­yorsun?' Sonra ona hücum etti ve hakladı. Ben de bir kayanın altında gizlendim, Ham-za'nın yaklaşmasını kolladım. Yaklaşınca, mızrağımı fırlattım, kasığından girip uyluğu­nun arkasından çıktı. İşte öldürmem böyle ol­du. İnsanlar harpten geri dönünce ben de on­larla beraber geri döndüm. Sonra Mekke'de İslâm yayılınca Taife kaçtım. Sonra Taif 'liler Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'e elçi­ler gönderdiler. Dediler ki: 'O, elçilere zarar vermez.' Ben de onlara katılıp Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'e vardım.

Beni görünce sordu:

'Sen Vahşî misin?'

'Evet.'

'Hamza'yı sen mi öldürdün?'

'Durum sana ulaştığı gibidir.'

'Benden yüzünü uzak tutmaya gücün yeter mi?' buyurdu. Ben de hemen oradan çıktım. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem vefat et­likten sonra Müseylemetü'l-Kezzâb meydana çıktı ve peygamberlik İddiasında bulundu. Ben de (kendi kendime) dedim ki: 'Ona karşı sava­şırım ve onu Öldürürüm. Belki Hamza'ya karşı işlediğim cinayeti Allah bu şekilde affeder.'

Hemen ona karşı savaşanlarla birlikle çık­tım. Baktım bir adam duvarın karaltısında rengi esmer bir deve rengine bürünmüş, saç­ları dağınık bir halde duruyor. Hemen onu he­def aldım mızrağımı fırlatıp altım, göğsünden girdi iki omuz arasından çıktı. Ensârdan bir adam da hemen ona sıçrayıp atladı ve kılıcıy­la başım kesti."

Abdullah bin el-Fadl dedi ki: Süleyman bin Yesâr, Abdullah bin Ömer'den bana şunu nakletti: "(Müseyleme'nin öldürülmesi üzeri­ne) Evin üstünde bir cariye şöyle bağırdı: "Vah sana mü'minlerin emîri! Onu siyah bir köle (yani Vahşî) öldürdü." [Buhârfl

6540- Taberânî, Mu'cemu' l-Kebîr'de Vah­şî'den:

"Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem ona: 'Çık, insanları daha önce Allah yolun­dan alıkoymak için savaştığın gibi simdi de Allah yolunda savaş!' buyurdu."

6541- Yahya bin Saîd'den:

Uhud günü Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem dedi ki: "-Bana Sdd bin er-Rebı nin haberini kim getirecek?" Bir adam: "Ben Ey Allah'ın Resulü!" dedi. Gitti ve öldürülenler

arasında dolaşıp onu buldu. Sa'd ona dedi ki: "Nen var, burada ne işin vardır?" Cevap ver­di: 'Beni Allah Resulü senin hakkında bilgi edinmem için gönderdi."

"Ona benden selâm söyle, oniki tane yara aldığımı ve benîm İçin mağfiret dilemesini kendisine bildir. Yaraların hepsi de can alıcı yerlerimde. Kavmine de şunu bildir: Kendileri sağken eğer Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem bu harpte öldürülürse Allah indinde be­yan edecek hiçbir mazeretleri kalmaz/' [Mâlik.|

Ancak Mâlik'İn aslında: "Benim için mağfiret dilemesini söyle" ibaresi ile "Kendi­leri sağken" ibaresi yoktur.

6542- Câbir radiyallahu anh'dan: "Babam Uhud günü öldürüldü. Ben yü­zünü açıp ağlamaya başladım. İnsanlar ağla­ma diye beni menediyorlardı. Fakat Peygam­ber sallallahu aleyhi ve sellem mani olmu­yordu.

Amr'm kızı Falıma da onun için ağlıyor-

du. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle dedi: 'Ağlasan da ağlamasan dafarket-mez. Nasılsa onu kaldırıp depıedinceye kadar melekler onu kanatlarının altında gölgeliyor­lar'."

6543-  Diğer rivayet:

"Uhud günü olunca babam, azaları kesil­miş ve sarılmış bir vaziyette getirildi."

[Buhârî, Müslim ve Nesaî]

6544-  Sahabeden bir adamdan: "Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, Uhud günü iki zırh alarak bunları üst üste giy­miştir." |Ebû Dâvud|

6545- Ebû Hureyre radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

—Peygamber ön dişleriyle azı dişleri ara­sındaki, kırılan dişini göstererek— "Peygam­berlerine şu cinayeti isleyen bir kavme karşı Allah'ın gazabı çok şiddetli olur. Allah Resu­lünün Allah yolunda öldürdüğü adama karşı da Allah'ın gazabı şiddetli olur."

|Buhârî ve Müslim.]

6546- Eries radiyallahu anh'dan: "Uhud günü Peygamber sallallahu aleyhi

ve sellem'in öndişleri ile azılar arasındaki di­şi kırıldı. Başı yarıldı; yüzünden kan akmaya başladı. O anda şöyle diyordu: 'Kendilerini Allah'a, çağıran peygamberlerinin dişini kı­ran ve başını yaran bir kavim, nasıl iflah olur?' Bunun üzerine şu âyet nazil oldu:

'Allah'ın, onların tevbelerini kabul veya onlara azap etmesi işiyle senin bir ilgin yok­tur. Çünkü onlar zalimlerdir'." (Al-i İmran, 128) [Buhârî, Müslim ve Tirmizî.|

6547- Ebû Saîd radiyallahu anh'dan: "Uhud günü Peygamber sallallahu aleyhi

ve sellem'in yüzü yaralandı. Mâlik bin Sinan gelip onun kanını emdi, sonra yuttu. Bunun üzerine Peygamber sallallahu aleyhi ve sel­lem şöyle buyurdu:

'Kim, kanımın kanına karıştığı birini gör­mek isterse gelsin Mâlik bin Sinan'a baksın!' [Taberânî, Mu' cemu' l-Kebîr'de.\

6548- Enes radiyallahu anh'dan: "Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem,

Uhud günü şöyle diyordu: 'Allahım! Diler­sen, yeryüzünde sana ibadet edilmez'." [Müslim]

6549- Âişe radiyallahu anhâ'dan: "Kendilerine yara isabet ettikten sonra

Allah'ın ve Resulünün çağrısına uyanlar (özellikle), içlerinden iyilik yapanlar ve Al­lah'tan sakınanlar için büyük bir mükâfat var­dır" mealindeki âyet (Âl-i îmrân, 172) husu­sunda, Âişe Urve'ye şöyle dedi:

"Ey kız kardeşimin oğlu! Babaların Zü-beyr ile Ebû Bekr işte (bu âyette geçen) onlar­dandır. Peygamber sallallahu aleyhi ve sel-lem'in Uhud günü başına gelen hadiseden sonra, müşriklerin tekrar (Medine üzerine) geri dönmesinden korktu ve şöyle buyurdu: 'Onların ardından gönüllü olarak kim gide­cektir?' Ebû Bekr ve Zübeyr'in de dahil oldu­ğu yetmiş kişi hemen gönüllü olarak ortaya alıldılar." IBuhârî ve Müslim.]

6550-  Taberânî, Mu'cemu'l-Kebîr'de İbn Abbâs radiyallahu anh'dan;

"Müşrikler ayrılıp Ravhâ'ya vardıkların­da, Ebû Süfyân şöyle dedi: 'Ne Muhammed'i öldürdünüz, ne de güzel kızları arkanıza ala­bildiniz. Çok kötü bir harekette bulundunuz.' Bunu Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem duydu ve onlara: 'Haydi yürüyün!' dedi. On­lar da yürüyüp Hamrâu'l-Esed'e vardıkların­da şu âyet nâzİl oldu: 'Allah' in ve Resulü'nün Çağrısına uyanlar...' âyeti, soıtuna kadar.

6551- Ali radiyallahu anh'dan:

"Uhud günü insanlar Peygamber sallalla­hu aleyhi ve sellem'den uzaklaşınca, öldürü­lenlere baktım. Aralarında Allah Resulünü göremedim. Dedim ki: 'O, kaçmazdı. Onu öl­dürülenler arasında da göremedim. Galiba yaptıklarımızdan dolayı Allah bize gazap etti, Peygamber'ini aramızdan kaldırdı. En iyisi mi ben düşmana hücum edeyim de, öldürü-lünceye dek çarpışayım. Kılıcımın kınını kırıp, müşriklere saldırdım. Bana yolu açtılar, baktım ve Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem'in aralarında olduğunu gördüm."

[Ebû Ya'lâ leyy'm bir senedle.j

6552- Âişe, babasından (Ebû Bekr'den): "Uhud günü insanlar Peygamber sallalla­hu aleyhi ve sellem'i bırakıp uzaklaşınca, yanma ilk varan ben oldum. Önünde düşma­na karşı savaşan bir adam gördüm, baktım ki o Talha imiş. Arkamda kuş gibi uçan bir adam hissettim, baktım ki o da Ubeyde bin el-Cerrâh'mış. Baktım ki Talha önünde yere serilmiş. Bunun üzerine: 'Kardeşinize dikkat edin, ölmüştür!' buyurdu. Onu bıraktık Pey­gamber sallallahu aleyhi ve sellem'e yönel­dik; baktık ki mübarek yüzüne iki ok isabet etmiş. Onları çıkartmak istedim. Ebû Ubey­de bana: 'Ne olur sen bırak da ben çıkara­yım' diye yalvarmaya başladı. Ona müsaade ettim. Dişleri ile iki oku çıkartmak istedi. Birini çıkarırken bir dişi kırıldı. Ötekini de çıkarmasını benden rica etti, yine müsaade ettim, Ötekini de dişiyle dikkat ederek, Pey­gambere acı vermemek için son derece itina ile çıkardı; fakat bu defa öteki dişi de kırıl­mıştı. Böylece o, çok önem verdiği dişlerini

Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem'in uğrunda kaybetmiş oldu."

Bezzâr, metruk olan İshak bin Yahya'nın da bulunduğu bir senedle.

Derim ki: Lâkin bu râvi Tirmizî ve İbn Mâce'nin bazı rivayetlerinde de yer almıştır. Bu hadisin başka tarikleri de vardır.

6553-  Kâ'b bin Mâlik radiyallahu anh'-dan:

"Uhud günü gelip de biz vadiye yerleşin­ce onu ilk tanıyan ben oldum, dedim ki: 'İşte Allah'ın Resulü!' Eliyle: 'Sus!' diye işaret et­li. Sonra bana zırhını giydirdi. Kendi de be­nim zırhımı giydi. Darbeler yedim, hatla yir­mi ya da yirmi küsur yara aldım. Bana her darbe vuran beni Resûlullah sanıyordu,"

[Taberânî, Mu'cemu'l-Kebîr vel-Evsal'ta.J

6554- Katide radiyallahu anh'dan: "Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'e,

bir yay hediye edildi, onu Uhud günü bana

verdi. Önünde o yayla ok almaya başladım. Onun siyesi aşınıncaya kadar attım. Devamlı olarak onun yanında durup düşmandan gelen oklara siper oldum. Ona gelmekte olan ok­ların bana isabet etmesi için hemen yüzümü ona karşı çeviriyordum. Gayem Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'in mübarek yüzü­nü korumaktı. Gelen son ok göz bebeğime isabet etmişti, gözbebeğim çıkıp yanaklarıma akmıştı. Harp durunca onları elimle alıp Pey­gamber sallallahu aleyhi ve sellem'e gelir­dim. Peygamber onları elimde görünce, göz­leri yaşardı ve şöyle dedi: 'Altahım! Katâ-de'nin yüzü Peygamberinin yüzünü korudu. Onun gözlerini en iyi göz yap, birini de görür kıl!' Ondan sonra onun gözleri en iyi göz olur­ken, birisi de görür oldu."

|Taberânî, Mu'cemu'l-Kebir'de zayıf bir senedle.]

6555-   el-Hâris bin es-Sımt radiyallahu anh'dan:

"Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, (Uhud'daki) vadideyken bana: ' Abdurrah-man bin Avf'ı gördün mü?' diye sordu. Onu dağın eleğinde gördüm, üzerinde müşrikler vardı, seni görünce hemen sana geldim' de­dim.

"Ancak melekler düşmana karşı onunla beraber savaşıyor" buyurdu.

Hemen Abdurrahman bin Avf'a yöneldim, onu yere serilmiş yedi kişi arasında buldum ve sordum: 'Bunların hepsini sen mi öldür­dün?' Cevap verdi:

'Bu ikisini ben öldürdüm; şunları da göre­mediğim kimseler öldürdüler' dedi. 'Demek ki Allah Resulü doğru söylemiş" dedim.

|Taberânî, Mu'cemu'l-Kebîr'de ve Bezzâr zayıf bir .senedle. |

6556- Enes radiyallahu anh'dan: "Uhud günü Medine çalkalandı. Dediler

ki: 'Muhammed öldürüldü.' Çığlıklar atıldı, ağlamalar ve feryatlar çoğaldı. Hatta En-sâr'dan bir kadın babasmı, oğlunu, kocasını ve kardeşini karşıladı. 'İşte baban, işte oğlun, işte kocan, işte kardeşin!' dadîler. Kadın hiç­birine bakmadan devamlı olarak 'Allah Resu­lünün durumu nasıldır? O'na bir şey oldu mu?' diye soruyordu. 'İşte önünde!' dediler.

Hemen gitli elbisesinin ucundan lutup: 'Ba­bam anam sana feda olsun! Ey Allah' m Resu­lü, sen ölümden kurtulduktan sonra artık ben hiçbir şeye aldırmam'."

[Taberânî, Mu'cemu'l-Evsat'ta, isnadında hocası Muhammed bin Şuayb vardır.]

6557- ez-Zübeyr radiyallahu anh'dan: "Uhud günü bir kadın koşarak geldi, ner-

deyse ölüleri görecekti. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem: 'Kadını uzaklaştırın, kadım uzaklaştırın!' buyurdu. Baktım ki kadın an­nem Safiyye. Koşarak çıktım, ölülerin yanına varmadan ona yetiştim. Hemen bağrıma bas­tım. Bana 'Uzaklaş benden' dedi!

'Fakat Allah Resulü seni durdurmamı em­retti' dedim. Hemen durdu ve koynundan iki elbise çıkardı ve şöyle dedi: 'Bu iki elbiseyi Hamza'ya getirdik, baktık ki Ensâr'dan bir adam da aynı akıbete uğramış, onun yamnda yatıyor.' Biri Hamza'mn ötekisi de Ensârî'nin olsun' dedik ve kur'a çektik. Hamza'ya çıka­nı Hamza'ya, Ensarîye çıkanı Ensârî'ye ayı­rıp sardık."

|Ahmed, Ebû Ya'lâ ve Bezzâr, leyyin bir senedle.|

6558- İbn Abbâs radiyallahu anh'dan: "Hamza öldürüldüğünde karısı Safiyye

gelip: 'Ne oldu?' diye sordu. Ali ile Zübeyr'e rastladı. O ikisi kadını bilgileri olmadığına inandırmaya çalıştılar. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem güldü ve şöyle buyurdu: 'Ben onun aklından endişeleniyorum.' Müba­rek elini göğsüne koyduktan sonra sakinleşti. 'Innâ lillahi ve-innâ ileyhû râciûn' dedi. Ka­dın ağladı. Sonra Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Hamza'mn yanında durdu ve şöyle buyurdu:   'Kadınların âhu figanı olmasaydı

onu, yırtıcı hayvanların karınlarından ve kuş­ların kursaklarından diriltilinceye kadar o haliyle bırakırdım.' Sonra şehitler getirildi. Onların namazları kılınmak üzere yedi kişi ve Hamza getirilip yerleştirildi. Üzerlerine yedi tekbir aldı. Sonra Hamza'yı yerinde bırakıp diğerlerini kaldırıyorlardı. Yedi kişi de konu­yor; herbirinin yedi tekbirle namazım kikhrı-yordu. Hepsinin namazları bitinceye dek hep böyle devam etti."

[Taberânî, Mu'cemu'l-Kebîr'de ve Bezzâr, zayıf bir senedle.|

6559- Ahmed ve Taberânî, Mu'cemu'l-Kebîr'de zayıf bir senedle:

"Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem emretti, Hamza hazırlandı ve kıbleye karşı konuldu. Onun üzerine yedi tekbir aldı. Sonra bütün şehitleri onun yanına getirtti. Getirilen her şehit onun yanına konuluyordu. Bunun üzerine ona tüm şehitlerle birlikle yetmiş iki namaz kıldı."

6560-  Ebû Hureyre radiyallahu anh'dan: "Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem,

Hamza'yı görünce, şöyle dedi: 'Vallahi ben de onlara sana yaptıkları gibi yetmiş kişi kesece­ğim.' Bunun üzerine 'Cezalandırdığınızda size yapılan cezanın aynısını yapın!' mealindeki âyet (Nahl 126) nazil oldu. Sonra Allah Resû-Iü sallallahu aleyhi ve sellem, yeminin keffâ-reüni verdi ve söylediğinden vazgeçti."

[Taberânî, Mu're mu'I-Kebîr7 de ve Bezzflr, zayıf bir senedle daha uzun bir metinle.J

6561- İbn Abbâs radiyallahu anh'dan: "Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem,

Uhud'dan döndüğünde, Ensâr kadınları şehit-

lerine ağladılar. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem bunu duyunca, şöyle buyurdu: 'Hamza'mn ağlayanları yoktur'

Hemen Ensâr erkekleri dönüp kadınlarına şöyle dediler: 'Hamza'ya ağlamaya başlama­dan hiç kimseye ağlamayın.' İşte ondan sonra âdetleri böyle oldu. Ölülerine ağlarken önce Hamza'dan başlıyorlardı."

[Taberânî, Mu'cemu'l-Kebir'de. İsnadında Yahya bin Mulî' eş-Şeybânî adlı râvi vardır.]

6562- Büreyde radiyallahu anh'dan: "Uhud günü bir adam şöyle dedi: 'Al­lah'ını! Eğer Muhammed hak üzereyse beni yerle bir et!' (Çok geçmeden) Allah, onu yer­le bir etti." [Bezzâr]

6563- Câbir radiyallahu anh'dan: "Uhud günü Ali, Fâtıma'nın yanma girdi ve şu şiiri İnşâd etti:

'Bu kılıçla kesip doğruyacağım. Ben ne saygın kişiyim, ne de barış severim. Hayatım hakkı için bunu (kılıcı) ben, Ahmed'in yardı­mı uğrunda ve kulları yakinen bilen Rabbin rızasında eskittim.' Bunun üzerine Peygam­ber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: 'Eğer sen çarpışmayı güzel yapmışsan, Sehl bin Huneyfde güzel yapmıştır, İbnü's-Samma da güzel yapmıştır' —Râvi sadece nisbesini verdiği diğer bîr şahsı daha zikretti— Cebrail Resûlullah'a: 'Baban hakkı için ona tesellide bulun.' Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem dedi ki: 'O bendendir.' Bunun üzerine Cibril Aleyhisselâm da: 'Ben de sizdenim' dedi."

[Bezzâr leyyin bir senedle. |

6564-  Taberânî, Mu'cemu'l-Kebîr'de İbn Abbâs'tan:

"Eğer sen iyi savaşmtşsan; Sehl bin Hu­neyfde iyi savaşmıştır, Ebû Dücâne de.

 

6525-Bu hadisi Buhârî (fadâilu'l-Medîne 10/2, II, 224, lafız buraya aittir; mağâzî 17, V, 31; tefsîr Nisâ 15, V, 181), Müslim (münâfik‍n 6, s. 2142) ve Tirmizî (no. 3026), Şu'be an Adî b. Sâbit an Abdillah b. Yezîd an Zeyd asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

 

6526-Bu hadisi Buhârî (cihâd 164/2, IV, 26-7; mağâzî 17, V, 29-30, lafız buraya aittir; tefsîr Âl-i İmrân 10, V, 171) ve Ebû Dâvud (no. 2662), Ebû İshâk ani'l-Berâ asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

6527-Bu hadisi Buhârî (eymân ve'n-nüz‍r 15, VII, 226), Ferve b. ebî'l-Mağrâ' an Alî b. Müshir an Hişâm b. Urve an ebîhî an Âişe senedi ile tahrîc etti.

6529-Bu hadisi Buhârî (cihâd 65, III, 221-2; menâkıbu'l-Ensâr 18, IV, 229; mağâzî 18/13, V, 33-4) ve Müslim (cihâd 136, s. 1443-4), Abdülvâris an Abdilazîz b. Suheyb an Enes asl-ı senedi ile tahrîc ettiler. Lafız Müslim'e aittir.

6530-Bu hadisi Buhârî (cihâd 12/1, III, 205, lafız buraya ait; mağâzî 17, V, 31) ve Tirmizî (no. 3201), Humeyd an Enes asl-ı senedi ile;

Müslim (imâret 148, s. 1512) ve Tirmizî (no. 3200), Sül. b. el-Muğîre an Enes asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

6531-Bu hadisi Nesâî (cihâd 28, VI, 29-30), Amr b. Sevâd an İbn Vehb an Yahyâ b. Eyyûb an Umâre b. Gaziyye an Ebî'z-Zübeyr an Câbir senedi ile tahrîc etti.

6532-Bu hadisi Müslim (fadâilu's-sahâbe 128, s. 1917), İbn e. Şeybe an Affân an Hammâd b. Seleme an Sâbit an Enes senedi ile tahrîc etti.

6533-Heysemî'ye göre râvileri güvenilir kimselerdir (Mecma‘ VI, 109).

6534-Bu hadisi Buhârî (mağâzî 20/3, V, 35; tefsîr Âl-i İmrân 11, V, 171-2) ve Tirmizî (3007-8), Katâde an Enes an Ebî Talha asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

6535-Bu hadisi Buhârî (mağâzî 17, V, 30), Müslim (imâret no. 143, s. 1509) ve Nesâî (cihâd 31, VI, 33), Süfyân b. Uyeyne an Amr b. Dînâr an Câbir asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

6536-Bu rivayeti Buhârî (mağâzî 18, V, 32), Abdullah b. Muh. an Mervân b. Muâviye an Hâşim b. Hâşim an Saîd an Sa'd senedi ile tahrîc etmiştir.

6537-Müslim'deki (fadâilu's-sahâbe 42, s. 1876-7) bu rivayetin isnâdı şöyledir: Muh. b. Abbâd an Hâtim b. İsm. an Bükeyr b. Mismâr an Âmir b. Sa'd an ebîhî.

6538-Bu hadisi Buhârî (mağâzî 18/4, V, 32; libâs 24/1, VII, 43) ve Müslim (fadâil no. 46-47, s. 1802), İbr. b. Sa'd b. İbr. b. Abdirrahman b. Avf an ebîhî an ceddihî an Sa'd asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

6539-Bu hadisi Buhârî (mağâzî 23, V, 36-7), Ebû Ca'fer Muh. b. Abdillah an Huceyn b. el-Müsennâ an Abdilazîz b. e. Seleme an Abdillah b. el-Fadl an Sül. b. Yesâr an Ca'fer b. Amr b. Umeyye senedi ile tahrîc etti.

6540-Heysemî'ye göre isnâdı hasendir (Mecma‘ VI, 121).

6541-Bu mürseli Mâlik (cihâd 41, s. 465-6), Yahyâ'dan ahzetmiştir.

6542-6543-Lafızlar Müslim'e aittir. Bu hadisi Buhârî (cenâiz 3/4, II, 71; 35, II, 82; cihâd 20, III, 208; mağâzî 26/3, V, 39), Müslim (fadâilu's-sahâbe 129-30, s. 1917-8) ve Nesâî (cenâiz 13, IV, 13), Muh. b. el-Münkedir an Câbir asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

6544-Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 2590) ve İbn Mâce (no. 2806), Süfyân b. Uyeyne an Yezîd b. Hasîfe ani's-Sâib b. Yezîd (an raculin) asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

Sindî, İbn Mâce'nin Zevâid'inde isnâdı hakkında "Buhârî'nin şartınca sahîh" hükmü vermiştir.

6545-Bu hadisi Buhârî (mağâzî 24/1, V, 37) ve Müslim (cihâd 106, s. 1417), Abdürrezzâk an Ma'mer an Hemmâm an Ebî Hureyre asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

6546-Bu hadisi Buhârî (muallak olarak, mağâzî 21/1, V, 35), Müslim (cihâd no. 104, s. 1417) ve Tirmizî (no. 3002-3), Humeyd ve Sâbit an Enes asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

6547-İsnâdı hakkında Heysemî, herhangi bir hükme varmamıştır (Mecma‘ VI, 114).

6548-Bu hadisi Müslim (cihâd 23, s. 1363), Haccâc b. eş-Şâir an Abdissamed an Hammâd an Sâbit an Enes senedi ile tahrîc etti.

6549-Bu hadisi Buhârî (mağâzî 25, V, 38) ve Müslim (fadâilu's-sahâbe 51, s. 1880-1), Hişâm an ebîhî an Âişe asl-ı senedi ile tahrîc etti.

6550-Râvileri, Muh. b. Mahs‍r el-Cevvâz dışında Sahîh ricâlindendir. Bu şahıs ta güvenilir bir kimsedir (Mecma‘ VI, 121).

6551-Râvilerinden Muh. b. Mervân el-Ukaylî, Ebû Dâvud ve İbn Hibbân'a göre güvenilir, Ebû Zür'a ve bir başkasına göre zayıftır. Diğer râvileri Sahîh ricâlinden ibarettir (Mecma‘ VI, 112).

6552-Mecma‘ VI, 112.

6553-Heysemî'ye göre M. el-Evsat ricâli güvenilir kimselerdir (Mecma‘ VI, 112).

6554-Heysemî, isnâdında tanımadığı bir râvinin mevc‍diyetine dikkat çekmiştir (Mecma‘ VI, 113).

6555-İsnâdı, râvilerinden Abdülazîz b. İmrân sebebiyle zayıftır (Mecma‘ VI, 114).

6556-Heysemî, Taberânî'nin şeyhi olan Muh. b. Şuayb'ın hâlini bilmediğini, diğer râvilerinin ise güvenilir kimseler olduğunu söylemiştir (Mecma‘ VI, 115).

6557-Râvilerinden Abdurrahman b. ebî'z-Zinâd, hakkında ihtilâf olan bir râvidir (Mecma‘ VI, 118).

6558-Râvilerinden Yezîd b. e. Ziyâd sebebiyle isnâdı zayıftır (Mecma‘ VI, 118).

6559-Râvilerinden, Ah. b. Eyyûb b. Râşid zayıf bir râvidir (Mecma‘ VI, 120).

6560-Râvilerinden Sâlih b. Beşîr el-Müzenî sebebiyle isnâdı zayıftır (Mecma‘ VI, 119).

6561-Sözkonusu râvinin durumunu bilmediğini söyleyen Heysemî, diğer râvilerinin güvenilir kimselerden oluştuğunu ilave etmiştir (Mecma‘ VI, 121).

6562-Heysemî'ye göre râvileri Sahîh ricâlindendir (Mecma‘ VI, 122).

6563-Râvilerinden Muallâ b. Abdirrahman el-Vâsıtî zayıf bir râvidir. Onun hakkında İbn Adî "umarım bir beisi yoktur" demiştir.

6564-Râvileri Heysemî'ye göre Sahîh ricâlindendir (Mecma‘ VI, 122).



Konu Başlığı: Ynt: Uhud savaşı
Gönderen: Ceren üzerinde 24 Haziran 2019, 17:34:00
Esselamu aleykum. Uhud savaşında sehid olan hz.hamzaya ve sahabelerimize binler rahmetine binler selam olsun inşallah. Rabbim razı olsun paylasimdan kardeşim. ...


Konu Başlığı: Ynt: Uhud savaşı
Gönderen: Melek Nur Çelik koü üzerinde 24 Haziran 2019, 17:48:43
Paylaşım için Allah razı olsun..


Konu Başlığı: Ynt: Uhud savaşı
Gönderen: Mehmed. üzerinde 25 Haziran 2019, 14:54:59
Ve Aleykümüsselam Rabbim İslam namına cenk eden tüm Müslümanlardan razı olsun Rabbim paylaşım için razı olsun