๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Cem ul Fevaid => Konuyu başlatan: ღAşkullahღ üzerinde 07 Ocak 2011, 20:54:59



Konu Başlığı: Tebliğde kavminden gelen eza ve cefaya gösterdiği tahammül
Gönderen: ღAşkullahღ üzerinde 07 Ocak 2011, 20:54:59
PEYGAMBER (S.A.V.)'İN TEBLİĞDE KAVMİNDEN GELEN EZA VE CEFAYA KARŞI GÖSTERDİĞİ TAHAMMÜL VE PUTLARI KIRMASI

 

6385- İbn Mes'ûd radiyallahu anh'dan: "Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, Kâ'be'nin yanında namaz kilai'ken, Ebû Cehl ve arkadaşları orada oturuyorlardı. Bir gün önce bir deve kesilmişti. Ebû Cehl dedi ki:

'Hanginiz kalkıp filan oğullarının kestik­leri devenin işkembesini alıp secdeye vardığı zaman Muhammed'in iki omuzu arasına ko­yacak?' Hemen içlerinden en kötü ruhlu olan bir adam kalktı, gidip o işkembeyi aldı, geti­rip Muhammed secdedeyken onun iki omuzu arasına koydu. Onlar da birbirlerine doğru meylederek gülmeye ve eğlenmeye başladı­lar. Ben de ayakta öylece bakıyordum; imka­nım olsaydı hemen onun sırtından o işkembe­yi alıp atardım. Peygamber secdede öyle kalarak başını kaldırmadı ta ki birisi gidip (kı­zı) Fâtıma'ya haber verdi. O daha küçük bir kızdı. Koşa koşa geldi, babasının İki omuzu arasında bulunan o işkembeyi alıp attı ve o topluluğa dönerek hakaretler etmeye başladı.

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, namazını bitirince, sesini yükseltip onlara beddua etti. Beddua ettiği zaman bunu üç ke­re yapardı, Allah'tan bir niyazda bulunduğu zamanda da üç kere tekrarlardı. Sonra üç ke­re şöyle dedi:

'Aliahım, Kureyş'i sana havale ediyo­rum!'

Onun sesini duyduklarında gülmeleri ke­sildi ve onun o bedduasından korktular.

Sonra devamla şöyle bedduada bulundu: 'Aliahım, Ebû Cehl bin Hişâm'ı, Utbe bin Ra-bîa'yı, Şeyhe bin Rabîa'yı, el-Velîd bin Ut­be'yi, Umeyye bin Halefi, Utbe bin Ebt Mu-ayt'ı sana havale ediyorum!' Yedincisini de zikretti, ancak ben aklımda tutamadım. Mu­hammed'i hak ile gönderene yemin ederim ki Mııhammed'in adlarını söylediği kişilerin Be­dir savaşında Öldürülüp kuyuya, Bedir kuyu­suna sürüklendiklerini gördüm."

6386- Diğer rivayet:

Yedincisini "Umâre bin el-Velîd" olarak Zikretti. Ayrıca yine onda şöyle geçer: "Onun (devenin) tersine, kanına ve işkembesine doğ­ru gitti." (Buharı. Müslim veTirmizî.|

6387- Bezzar ve Taberânî. Mıı'cemul-Ke-bîr'âe şunu ilave ettiler:

'Ebû'l-Bahterî Ebû Cehl'e gelip dedi ki: "Ey Ebu'l-Hakem! Muhammed'in üstüne iş­kembenin atılmasını sen mi emrettin?"

"Evet" dedi. Hemen kamçıyı kaldırıp ba­şına vurdu. Adamlar birbirine girdiler. Tam o sırada Ebû Cehl şöyle bağırdı: "Yazık size!

Bu (tutumunuz) onun lehinedir. Görüyorsu­nuz ya Muhammed, aramıza düşmanlık sok­mak, kendisini ve arkadaşlarını böylece kur­tarmak istiyor."

6388-  Ukayl bin Ebî Talip radiyallahu anh'dan:

Kureyş, Ebû Tâlip'e gelip şöyle dediler "Senin kardeşinin oğlu bizim avlularımıza ve toplantılarımıza geliyor ve rahatsızlık veren şeyleri bize duyuruyor. Onu bundan alıkorsan memnun oluruz. Ebû Talip, onların bu sözünü Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem'e ile­tince, Peygamber saüallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

"Ben gönderildiğim görevi bırakamam. Bu, benim için birinizin kalkıp güneşten bir 0e koparmasından daha güçtür (Ona nasıl imkan yoksa buna da imkan yoktur)."

Bunun üzerine Ebû Talip şöyle dedi: "Kardeşimin oğlu asla yalan söylemez. Haydi dönün, doğruca gidin!"

[Ebii Ya'lâ ile Taberânî, Mu'cemu'l-Kebîr vel-Evsat'ta.]

6389- Amr bin el-Âs radiyallahu anh'dan: "Kureyş'in Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'i öldürmeyi kastettiklerini şöyle bir günde farkedebildim. O gün Kâ'be'nin gölge­sinde oturmuşlardı. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Makam'ın yanında namaz kılıyordu. Hemen Ukbe bin Ebî Muayt kalkıp hırkasını onun boynuna doladı. İnsanlar bağ-rışmaya başladılar, onun öldürüldüğünü san­dılar. Ebû Bekr büyük bir heyecan ve telaşla geldi ve onun belinden tutup şöyle bağırdı: 'Rabbim Allah'tır' dedi diye adamı öldürecek misiniz?'

Ondan sonra oradan ayrıldılar. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem de kalktı, namazı

bitirince Kâ'be'nin gölgesinde oturan o güru­ha uğradı ve şöyle dedi:

'Ey Kureyş topluluğu! Bana gelince, ca­nım elinde olana yemin ederim ki, ben size ancak boğazlamakla gönderildim.' (Bunu söylerken) Boğazını gösteriyordu. Ebû Cehl dedi ki: 'Ey Muhammed, ben cahil değilim.' Şöyle buyurdu: '(Bilakis) Sen onlardansın'."

[Ebû Yâlü ve Taberanî, Mu'cemu'l-Kebîr'de..]

6390- İbrahim b. Yezîd'den:

"Dahhâk bin Kays, Mesrûk'u vali yapmak İstedi. Umâre bin Ukbe ona dedi ki:

'Osman'ın katillerinden arta kalan bir ki­şiyi mi vali yapmak İstiyorsun?'

Bunun üzerine Mesrûk şöyle dedi: Hadis rivayetinde son derece güvenilir gördüğümüz İbn Mes'ûd bize şöyle rivayet etti: "Peygam­ber sallallahu aleyhi ve sellem babanı yani (Ukbe bin Ebî Muayt'ı) öldürmek istediğinde, 'Çocuklara kim bakacak?' diye sordu. Bunun üzerine şöyle buyurdu;

'Ateş,' İşte ben de Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'in senin için hoşnut olduğu şeye hoşnut olup kabul ettim." [Ebû Davudi

6391- Enes radiyallahu anh'dan:

Bir defasında Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'i bayıltmcaya kadar dövdüler.

Hemen Ebû Bekr ayağa fırlayıp, bağırdı: 'Rabbim Allah'tır' dedi, diye adamı Öldüre­cek misiniz? Vay halinize!' "Kimdir bu bağı­ran kişi?' dediler: 'Mecnûn Ebû Bekr' deni­lince onu bırakıp Ebû Bekr'e hücum ettiler."

[Ebû Ya'Iâ ve Bezzâr.]

6392- Katâde bin Diâme radiyallahu anh'­dan:

"Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sel­lem'in kızı Ümmü Gülsüm, Uteybe bin Ebî Leheb'Ie evlendi. Rukayya da kardeşi Ut-be'nin yanındaydı, peygamber olarak gönde-rilinceye dek onunla evlenmedi.

Ebû Leheb ve hanımı hakkında: 'Tebbet

yedâ Ebî Leheb' sûresi inince, Ebû Leheb iki oğluna da şunu söyledi: 'Eğer siz ikiniz Mu-hammed'in kızlarını boşamazsanız bir daha yüzümü göremezsiniz.' Odun taşıyıcı annele­ri de: 'Oğullarım ne duruyorsunuz boşayın gitsin!' Bunun üzerine boşadılar.

Hemen Uteybe Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'e gelip, 'Dinini inkar ediyo­rum, kabul etmiyorum, onun için kızını boşa­dım' dedi ve hücum edip Peygamber sallalla­hu aleyhi ve sellem'in gömleğini çekip yırttı. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem de ona şöyle dedi: 'Şu anda Allah 'a yalvarıyorum ki kendi köpeklerinden bir köpeği senin başına musallat etsin.' Çok geçmeden birkaç tüccar­la o da Şam'a hareket ederek çıktı. Zerkâ'da konakladılar. O gece onlara bir arslan musal­lat oldu. Uteybe şöyle demeye başladı: 'Vay annemin haline! Vallahi bu arslan beni parça­layacak. Tıpkı Muhammedin dediği gibi.' (Sonra içinden şunu geçirdi): 'Mekke'deki İbni Ebî Kebşe Şam'da olan beni naşı! öldü­recek?' (Böylece kendini teselli etti. Arslan oradan ayrıldı, gitti. Uteybe'yi aralarına alıp yattılar ve uyudular. Sonra arslan tekrar onların yanma geldi. Uteybe'nin başını kopararak onu öldürdü.

[Taberânî, Mu'cemu'l-Kebır'de zayıf bir senedle.|

6393- Câbir radiyallahu anh'dan:

"Kureyş Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem sebebiyle bir araya gelip şöyle dediler:

'Bakın aranızda sihir, kahinlik ve şiiri en iyi kim biliyorsa onu seçin de o, topluluğu­muzu birbirinden ayıran, dinimizi kötüleyen, işimize engel olan o adama gitsin ve onunla konuşsun.'

'Bunu hepimizden daha iyi bilen Utbe bin Rabîa'dan başka kimseyi bilmiyoruz' dediler. Hemen Utbe ayağa kalkıp doğru ona gitti ve şöyle dedi:

'Ey Muhammed, sen mi hayırlısın yoksa Abdullah mı?' Sükût buyurdu. Sonra yine sordu: 'Sen mi hayırlısın yoksa Abdülmutta-lib mi?' Yine sükut elti. Sonra şöyle dedi: 'Eğer onların senden daha hayırlı olduğunu söylersen bil ki onlar senin bu kötülediğin ilahlara (putlara) tapınışlardır. Sen kendinin onlardan daha hayırlı olduğunu söylersen, ko­nuş da seni dinleyelim. Vallahi kavmin sana kızdığı kadar hiç kimseye kızmamiştır. Birli­ğimizi bozdun, dirliğimizi yıktın. Dinimizi kötüledin, araplar içinde bizi rezil ettin. Hatta etrafta: 'Kureyş'in içinde bir sihirbaz, bir kâ­hin çıktı' diye yayıldı. Ne istiyorsun yani? Kı­lıçlarımızı çekip birbirimize girmemizi mi is­tiyorsun? Yok olup bitmemizi, tükenmemizi mi istiyorsun? Ey adam! Söyle; eğer bir ihti­yacın varsa sana para toplayalım da Kureyş'in en zengin insanı ol; yok eğer kadın istiyorsan, Kureyş'in en güzel kadınlarından dilediğini seç on tanesini seninle evlendirelim. Bunun üzerine Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sel-lem şu cevabı verdi: 'Sözün bitti mi?'

'Evet' deyince, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem hemen şunu okudu: 'Hâmîın. Tenzîlun mimr-Rahmanir-Rahîm. - ilgili sûre­deki: 'De ki: Eğer kabul etmeyip kaçınırlarsa Ad ve Semûd kavimlerini çarpan bir saika (ateşli gök cismi) ile korkutuyorum' mealin­deki âyete (Fussilet, 13)kadar okudu.

Utbe korkmuş olacak ki: "Yeler! Başka bir şey yok mu?' diye sorunca: 'Şimdilik bu ka­dar' diye cevap verdi. Hemen pürtelaş kavmi­ne döndü.

Sordular: 'Ne haber getirdin söyle baka­lım?'

'Sizin bana söylediklerinizin hepsini ona söyledim, onunla konuştum.'

'Cevab verdi mi?'

'Evet; binayı dikene yemin olsun ki, 'Âd ve Semûd kavmini çarpan bir sâıka ile sizi korkutuyorum" sözünden başka hiçbir şey an­layamadım. Aklımda ancak bu kaldı' dedi.

'Yazık sana! Adam sana arapça konuştu ve sen bundan bir şey anlayamadın' dediler.

'Vallahi o saikadan başka dediklerinden hiçbir şey anlayamadım' dedi."

|Ebû Ya'lâ leyyin bir senedle.j

6394- Rabîa bin Ubeyd ed-Deylemî radi-yallahu anh'dan:

"Beni şaşırtan, gördüğüm en ilginç man­zara şudur:

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'in evi Ebû Leheb'le Ukbe bin Ebî Muayt'ın evi arasındaydı. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem evine dönerken, işkembe, necaset ve kanların kapısının evinin önüne konulduğunu görürdü ve onları ok yayının bir tarafıyla çekip temizlerdi ve bir yandan da şöyle derdi: 'Ey Kureyş topluluğu, ne kötü komşular bunlar!'"

|Taberanî, Mu'cemu'l-Evsat'ta leyyin bir sened ile.)

6395-   Benû Mâlik bin Kinâne'den bir adamdan:

"Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'i Zû'I-Mecâz çarşısında dolaşırken ve şöyle derken gördüm.

'Ey İnsanlar, (Lâ ilahe illallah =) Al­lah'tan başka hiçbir ilah yoktur deyin de, fe­laha erin!' Ebû Cehl ise öte yandan onun yü-

züne toprak alıp şöyle diyordu: 'Ey İnsanlar! Bu adam sizi sakın dininizden etmesin! O siz­den dîninizi bırakmanızı, Lât ve Uzzâ'yı bı­rakmanızı istiyor.' Fakat Peygamber sallalla-hu aleyhi ve sellem ona hiç aldırmadan (göre­vine devam ediyordu)." [Ahmed]

6396- Ali radiyallahu anh'dan:

"Ben ve Peygamber yürüdük, nihayet Kâ'be'ye vardık. Bana 'Otur!' dedi.

Oturdum, omuzuma çıktı, yukarıya kal­dırmak istedim. Benim güçsüzlüğümü görün­ce, indi ve 'Sen benim omuzuma çık!' dedi.

Omuzuna çıktım; beni kaldırdı, bana öyle bir hal geldi ki istersem göğe kadar yüksele­bileceğimi sandım. Nihayet Beyt'in üstüne çıktım; bakır ve altından yapılmış bir çok heykellerle karşılaştım. Beyt'in sağından, so­lundan, önünden ve arkasından onları topla­yıp biraraya getirdim. Hepsini topladığımda bana şöyle buyurdu: 'Şimdi onları bir bir aşa­ğıya fırlatıp at!' Fırlatıp attım; cam bardakla­rı gibi kırılıp parça parça oldular.

Sonra indim, insanlardan birinin bizi gör­mesinden korktuğumuz için koşarak evlerin ötesine kaçarak kaybolduk."

6397- Diğer rivayet:

"Kâ'be'nin üstünde putlar vardı. Peygam­ber sallallahu aleyhi ve sellem'i sırtıma almak istedim, alamadım. Bu defa o beni omuzları­na aldı, onları parçalamaya başladım; istesey­dim göğe ulaşırdım."

|Ahmed, Ebû Ya'lâ ve Bezzâr]


 
6385-6386-Bu hadisi Buhârî (vudû' 69/2, I, 65; salât 109, I, 131-2; cihâd 98/4, IIII, 234; menâkıbu'l-Ensâr 29/1, IV, 238-9; mağâzî 7, V, 5), Müslim (cihâd 107, s. 1418-9), Nesâî (tahâret 192, I, 161), Ebû İshâk an Amr b. Meymûn an İbn Mes'ûd asl-ı senedi ile tahrîc ettiler. Lafız Müslim'e aittir.

6387-Bezzâr (no. 2398), bunu İbr. b. Abdillah b. el-Cüneyd an Dâvud b. Amr ani'l-Müsennâ b. Zür'a an Muh. b. İshâk ani'l-Eclâh an Ebî İshâk senedi ile tahrîc etti.

Eclah, ihtilaflı bir râvidir (Mecma‘ VI, 18).

6388-Heysemî'ye göre Ebû Ya'lâ'nın râvileri Sahîh ricâlindendir (Mecma‘ VI, 15).

6389-Râvilerinden Muh. b. Amr b. Alkame'nin rivayetleri hasen olarak kabul edilmiştir. Taberânî'nin diğer râvileri Sahîh ricâlindendir (Mecma‘ VI, 16).

6390-Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 2686), Alî b. el-Hüseyn er-Rakiyy an Abdillah b. Ca'fer er-Rakiyy an Ubeydillah b. Amr an Zeyd b. e. Üneyse an Amr b. Murre an İbrâhîm senedi ile tahrîc etti.

6391-Heysemî'ye göre râvileri Sahîh ricâlindendir (Mecma‘ VI, 17).

6392-Mürsel bir rivayet olması yanısıra isnâdında yer alan Züheyr b. el-Alâ zayıf bir râvidir (Mecma‘ VI, 19).

6393-Râvilerinden Eclah el-Kindî, hakkında ihtilâf vâki olan bir râvidir. Diğer râvileri güvenilir kimselerdir (Mecma‘ VI, 20).

6394-İsnâdında yer alan İbr. b. Alî b. el-Hüseyn er-Râfikî zayıf bir râvidir (Mecma‘ VI, 21).

6395-Bu hadisi Ahmed (IV, 63), Ebû'n-Nadr an Şeybân an Eş'as an raculin senedi ile tahrîc etmiştir. Heysemî'ye göre râvileri Sahîh ricâlindendir (Mecma‘ VI, 22).

 

6396-6397-Ahmed'in (Müsned I, 84) isnâdı şöyledir: Esbât b. Muh. an Nuaym b. Hakîm el-Medâinî an Ebî Meryem an Ali.

Heysemî'ye göre tüm musanniflerin râvileri güvenilir kimselerdir (Mecma‘ VI, 23). İlk hadis Ahmed'in lafzıyladır.




Konu Başlığı: Ynt: Tebliğde kavminden gelen eza ve cefaya gösterdiği tahammül
Gönderen: Mehmed. üzerinde 24 Haziran 2019, 13:00:44
Esselamü aleyküm Rabbim paylaşım için razı olsun


Konu Başlığı: Ynt: Tebliğde kavminden gelen eza ve cefaya gösterdiği tahammül
Gönderen: Ceren üzerinde 24 Haziran 2019, 17:14:39
Esselamu aleykum. Rabbim razı olsun paylasimdan kardeşim. ..