๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Cem ul Fevaid => Konuyu başlatan: ღAşkullahღ üzerinde 07 Ocak 2011, 22:01:33



Konu Başlığı: Öldürmenin dışındaki kısas affetmek kasâme
Gönderen: ღAşkullahღ üzerinde 07 Ocak 2011, 22:01:33
ÖLDÜRÜLMENİN DIŞINDAKİ KISAS, AFFETMEK, KASÂME, (KISASTA) ÖLDÜRMEYİ İYİ VE GÜZEL YAPMAK

 
5247- İmrân bin Husayn radiyallahu anhdan:

"Bir adam bir adamın elini ısırdı; elini çekİnce ısıranın iki ön dişleri sökülüp düştü. Bunun üzerine Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'in huzumnda muhakeme gördüler. Şöyle buyurdu: 'Biriniz kardeşinin elini boğa ısırır gibi mi ısırıyor? Bunun diyeti yoktur'."

5248- Diğer rivayet: ALLAH Resulü sallalla­hu aleyhi ve sellem buyurdu:

"Bana ne emrediyorsun? Elini senin ağzı­na koymasını söyliyeyim de onu boğa gibi diş-leyesin öyle mi? Haydi ver elini ısırsın, sonra çek!" [Buhürî, Müslim, Tirmi/Î ve Nesâî]

5249-  Enes bin Mâlik radiyallahu anh'-dan:

"Enes'in halası Rubey, bir cariyenin öndi-şini kırdı. Ondan affetmesini istediler, kabui etmediler. Diyet teklif ettiler, yine kabui et­mediler. Peygamber sallallahu aleyhi ve sel-lem'e geldiler; kısastan başka hiçbir şeye razı olmadılar. Bunun üzerine Peygamber sallalla­hu aleyhi ve sellem kısası (yani onun da ön dişinin kırılmasını) emretti. Enes bin en-Nadr dedi ki; 'Ey ALLAH'ın Resulü! Rubey'in ön di­şi mi kırılacaktır? Seni Hak ile gönderene ye­min ederim ki onun ön dişi kırılmayacaktır.' Bunun üzerine Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

'Ey Enes! Kısas ALLAH' in Kitâb'ıdır (emri­dir).' Bunun üzerine kız tarafı razı olup affet­tiler. Bunun üzerine ALLAH Resulü sallallalıu aleyhi ve sellem de şöyle buyurdu:

'Kulların içinde öyle kimse vardır ki, Al­lah'a karşı yemin ederse, ALLAH onun dediğini doğru çıkararak yemininde sadık kılar (yemi­nini bozdurmaz)."

5250- Diğer rivayet: Rubey'in kız kardeşi Üınmü Harise, bir insanı yaraladı. Davaları Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'e ak-selti. Aİlah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem: 'Kısas gerekir' buyurdu. Ümmü'r-Rubey' de­di ki: 'Ey ALLAH'ın Resulü! Fülana kısas mı uygulanacaktır?' Vallahi onda kısas uygulan­maz.'

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem: "Sübhunallah! Ey Ümmü'r-Rubey'! Kısas Al­lah'ın farzıdır' buyurdu. Ümmü'r-Rubey: 'Vallahi onda asla kısas uygulanmaz' dedi ve bunda ısrar etli. Nihayet öbür taraf kısastan vazgeçti.

Bunun üzerine ALLAH Resulü sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: 'Kullar için­de öyleleri vardır ki ALLAH'ın adıyla yemin et­tiği zaman mutlaka ALLAH onun duasını kabul eder de yemininde sadık kılar (ve yeminini bozdurmaz)'."

[Bulıârî, Müslim, Ebû Dâvucl ve Nesâî.]

5251- îmrân bin Husayn radiyallahu anh'-dan:

"Fakir birinin oğlu, zenginlerden bilinin oğlunun kulağını kopardı. Fakir olan çocuğun ailesi Peygamber sallallahu aleyhi ve sel-lem'e gelip şöyle dedi: 'Ey ALLAH'ın Resulü! Biz fakir insanlarız diyel olarak (ne verebili­riz ki?)' Bunun üzerine Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şuç işleyen çocuğu diyet ver­mekle sorumlu tutmadı." [Ebû Dâvud ve Nesâî.]

5252- İbn Abbâs radiyallahu anh'dan: "Bir adam Cahiliye döneminde yaşamış olan bir atamıza sövdü. Abbâs ona bir tokat attı.

Kavmi gelip: 'Ona nasıl tokat altı İse biz de ona tokat atacağız' dediler ve silahlarını kuşandılar, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem bunu duyunca minbere çıkıp şöyle hi­tap etli: 'Ey Cemaat! Yeryüzünde ALLAH'ın ka­tında gayet kerim olan kimi tanırsınız?"

'Seni' dediler.

'Abbâs bendendir, ben de ondanım. Ölülerimize sövmeyin zira dirilerimizi üzersiniz." Bunun üzerine öbür taraf gelip: 'Ey ALLAH'ın Resulü! Senin öfkenden biz ALLAH'a sığınırız. Ne olur bağışlanmamızı ALLAH'tan niyaz et!'diye yalvardılar." [Nesâî.]

5253- Abdullah bin Cübeyr el-Huzâî radi­yallahu anh'dan:

"ALLAH Resulü sallallahu aleyhi ve sellem bir adamın kamına bir çubuk ya da misvak ile dürttü.

Adam 'Karnımı acıttın. Kısas istiyorum' dedi. Hemen çubuğu onun eline verip: 'Hay­di vur, intikamım al!' dedi. Adam hemen eği­lip onun mübarek kamını öptü. Sonra şöyle dedi: 'Bilhassa affediyorum ki, bana belki kı­yamette şefaat edersin'."

[Taberânî, Mu'ce.mu'I-Kebîr'dz.]

5254- Enes radiyallahu anh'dan:

"Ne zaman kısas talebiyle Peygamber sal­lallahu aleyhi ve sellem'e bir dava aksetti ise mutlaka affedilmesini emretmiştir (aksini ha­yatımda) hiç görmedim." |Ebû Dâvud ve Nesâî.]

5255-  Ebû's-Sefer Saîd bin Ahmed radi­yallahu anh'dan:

"Kureyş'ten bir adam Ensârdan bir ada­mın dişini kırdı. Bunun üzerine adam Muâvi-ye'yi dişi kırana karşı kışkırtmak istedi ve şöy­le dedi: 'Ey Mü'minlerin Emîri! Bu adam be­nim dişimi kırdı.' Bunun üzerine Muâviye ona:

'Seni biz razı ederiz, korkma!' dedi. Adam Muâviye'ye ısrar etli. Bunun üzerine Muâvi­ye: 'Sen bilirsin, hasmına istediğini yap' dedi. Ebû'd-Derdâ da orada oturuyordu. Dedi ki: 'Ben ALLAH Resulü sallallahu aleyhi ve sel-lem'in şöyle buyurduğunu duydum:

'Herhangi bir adamın bedenine başka bir adam bir zarar verirse, zarar gören de onu affederse, ALLAH onun bir derecesini artırır, ondan bir de günahı düşürür.' Ensâr'lı olan adam bunun üzerine şöyle dedi: 'Sen bunu gerçeklen ALLAH Resulünden sallallahu aleyhi ve sellem duydun mu?'

'Bunu kulaklarımla duydum, bu kalbimle ezberledim' deyince, 'Öyleyse dişi ona bıra­kıyorum, ondan bir şey almıyorum' dedi. Bunun üzerine Muâviye de: 'Ben seni bom­boş çevirmem.' dedi ve ona bir miktar mal ve­rilmesini cmretli." [Tirmizî]

5256- Âişe radiyallahu anhâ'dan: (Allalı Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Öldürülenin velileri kısasdan vazgeçip diyet talep etmelidirler. Yakınlık derecesine göre, kadın dahi olsa (aralarından) biri affe­derse, kısas düşer, diyet almaları gerekir."

[Ebû Dâvud farklı bir lafız fakat aynı anlamla ve "yakınlık derecesine göre kadın dahi olsa (aralarından) biri" Nesâî.J

5257-   Ümmü Seleme radiyallahu  an­hâ'dan: (ALLAH Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Kim de su hususlardan biri bulunursa ALLAH onu âhirette hurilerle evlendirir:

Kendinde gizli ve can çekici bir emanet olup da ALLAH korkusundan onu yerine teslim eden. Katilini bağışlayan. Her namazın ar­dından 'Kul huvallahu ehad'i okuyan."

[Taberânî, Mu' cemu' I-Kebîr'de zayıf bir senedle]

5258- İbn Abbâs radiyallahu anh'dan: Cahiliyette İlk kasâmet olayı, biz Hâşimo-

ğullarında cereyan etmiştir:

Hâşim oğullarından bîr adamı, Kureyş'in bir başka koluna mensup bir adam işçi olarak tuttu. Amr develeri İçinde onunla (Hidâş'Ia) beraber gitti. Hâşimoğullanndan başka bir adam yanından geçti. Çuvallarının ağzı açıl­mıştı. 'Ne olur bana ipleri ver de bu çuvalla­rın ağızlarını bağlayayım da develer ürküp kaçmasınlar' dedi. O da ona ipleri verdi ve çuvallarının ağzını bağladı. Bir yerde konak­ladıklarında develer bağlandı, ancak bir tane­si bağlanmadı. Adam, (bu deveye ne oluyor, niçin bağlı değil?' diye sordu. İşçisi: 'ipi yok' deyince, adam: 'İp nerede' diye sorarak ona bir sopa İle vurdu ve işçi cansız yere düştü. Oradan Yemenlilerden biri geçti. İşçi Yemen-li'ye: "Mevsimde (hacda) bulunacak mısın?" diye sordu.

"Bazen bulunurum bazen bulunmam."

Yaralı: "Zaman içinde de olsa benim me­sajımı onlara İletir misin?"

"Evet."

"Hac mevsiminde bulunduğun zaman, 'Ey Kureyşliler!' diye seslen. Onlar sana cevap verdiklerinde bu defa: 'Ey Hâşimîler' diye seslen; onlar da cevap verdiklerinde; 'Ey Ebû Talip!' diye seslen ve: falanın beni bir ip yü-

zünden öldürdüğünü onlara bildir." Daha son­ra yaralı işçi öldü. Nihayet onu ücretle tutan adam (Mekke'ye) dönünce, ona Ebû Talip geldi ve sordu: "Ne oldu bizim arkadaşımı­za?" Adam: "Hastalandı, ona iyi baktım ama kurtulamadı, Öldü ve onu defnettim." diye ce­vap verdi. Ebû Talip: "O senin bu alâkanı ha-ketmişti" demekle yelindi. Epey bir zaman geçtikten sonra ölen işçinin kendi hakkında haber vermesini tavsiye ettiği adam hac mev­siminde geldi. "Ey Kureyş!" diye seslendi. "İşte Kureyş bizleriz!" diye cevap geldi. Son­ra: "Ey Hâşimoğulları!" diye seslendi. "İşte buradayız" diye cevap geldi. Sonra "Hani Ebû Talip nerdedir?" diye sordu; "İşte Ebû Talip budur" denildi.

Şöyle dedi: "Filan adam, falan kimsenin kendisini bir ip yüzünden öldürdüğünü sana ulaştırmamı söyledi." diye olayı haber verdi. Hemen Ebû Talip ona(öldürene) gelip şöyle dedi:

"Şimdi üç şeyden birini seç. İstersen yüz deveyi (diyet olarak) ver. Çünkü arkadaşımızı

sen Öldürdün. İstersen öldürmediğine dair kavminden elli kişi yemin etsin. Bunları kabul etmezsen, ona mukabil seni Öldüreceğiz."

Hemen kavmine gitti ve durumunu haber verdi. Onlar da: "Biz yemin ederiz" dediler. Derken Hâşimîlerden olup, katilin kabilesin­den birisiyle evli ve öldüreni doğuran (annesi) gelip: "Ey Ebû Talip! Bu oğluma karşılık onlardan elli kişiden birini cezalan­dırmanı istiyorum. Onun yemini ile yetinme. Çünkü çoğu zaman yeminlerle yetinilir." dedi. Ebû Talip kadının dediğini yaptı. Der­ken onlardan bir adam geldi. Dedi ki: "Ey Ebû Tâlİp! Sen yüz devenin karşılığında elli kişinin yemin etmesini istiyorsun. Bu durum­da onlardan birine iki deve düşer. İşte iki de­vem, benim hesabıma kabul et; yeminlerle yetinildiği yerde benim yeminimle yetinme." Ebû Talip o iki deveyi kabul etti. Kalan kırk sekiz kişi de gelip yemin ettiler. İbn Abbâs dedi ki: "Nefsim kudreti elinde olana yemin ederim ki, aradan bir sene geçmeden, kırk se-

kiz kişiden hiçbir kımıldayan göz kalmadı (hepsi helak oldular)." |Buhârîve Nesâî.l

5259- Sahabeden birtakım insanlardan: "Cahiliye devrinde kasâmet vardı. Pey­gamber sallallahu aleyhi ve sellem onu kabul edip ikrar etti (ve uyguladı). Hayber yahudile-rine karşı, öldürülen bir Ensâr'lı davasında ALLAH Resulü sallallahu aleyhi ve sellem kasâ-meyi (yemin ettirmeyi) uygulayıp davayı hal­letmiştir." fMüslim ve Nesâî.j

5260-   Sehl bin ebî Hasme radiyallahu anh'dan:

"Abdullah bin Sehl ile Muhayyise bin Mes'ûd Hayber'e gittiler. O zaman barış za­manı idi. Bir ara iş için birbirlerinden ayrıldı­lar. Bilâhare Muhayyisa geldiğinde Abdullah bin Sehl'i, kana bulanmış ve ölmüş olarak buldu. Onu orada defnetti. Sonra Medine'ye geldi. Bunun üzerine, Abdurrahman bin Sehl ve Mes'ûd'un oğullan Muhayyisa ile Huvay-yisa Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'e gittiler. Abdurrahman konuşmaya başlayınca: 'Önce büyük konuşsun, büyük konuşsun!' bu­yurdu. Çünkü o, kavmin en küçüğü idi. Bu­nun üzerine sustu ve Peygamber saİlallahu aleyhi ve sellem onlara yemin teklif edip: 'Ye­min edip katilinizin ya da arkadaşınızın diye­tinde hak iddia edebilir misiniz?'

'Biz orada değildik, nasıl yemin edelim? Ne orada bulunduk ve ne de gördük' dediler.

'Yahudiler elli kişilik yeminle sizi temize çıkarsınlar mı?' buyurunca,

'Biz kâfir olan bir kavimden nasıl yemin alabiliriz?' dediler. Bunun üzerine Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem bizzat kendisi onun diyetini verdi."

"Zekât develerinden yüz deve vererek onun diyetini ödedi." de onun rivayetlerindendir.

5261-  Başka bir rivayet: "Sehl bin Ebî Hasme, kavminin büyüklerinden birtakım ki­şilerden nakletti:

"Abdullah bin Sehl öldürüldü, bir pınara ya da bahçe kuyusuna alıldı." Yukardakinin benzeri..

Ayrıca onda şöyle geçer: "Hayber'de bu­lunan Muhayyisa konuşmaya gitti. ALLAH Re­sulü sallallahu aleyhi ve sellem: 'Önce büyük,

büyük konuşsun!' buyurdu. Çünkü o yaşça kü­çüktü. Bunun üzerine Önce Huvayyisa (ağa-beyisi) konuştu, sonra Muhayyİsa konuşlu.

ALLAH Resulü sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: 'Ya arkadaşınızın diyetini ve­rirler, yahut da onlara karşı savaş açılacak­tır.' ALLAH Resulü sallallahu aleyhi ve sellem, bu hususla onlara (yahudilere) bir meklub yazdırıp durumu bildirdi. Onların cevabı: 'Vallahi! Biz onu öldürmedik.'

Bunun üzerine Peygamber sallallahu aley­hi ve sellem Huvayyisa, Muhayyİsa ve Ab-durrahman'a yemin teklif edip şöyle buyurdu: 'Yemin edip arkadaşınızın kanım isteyebilir misiniz?'

'Hayır'

'Öyleyse yahudîler yemin etsinler'

'Onlar müsliiman değildirler" diye cevap verdiler. Bunun üzerine Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem bizzat kendisi onun diyetini verdi. Onlara tam yüz tane kırmızı deve gönder­di. Avlularına develer girince, Sehl şöyle dedi:

'O farzlardan bir farz (zekât develerinden bir deve) beni ahırda tekmeledi.'

5262- Başka bir rivayet: "Peygamber sal­lallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki: 'Sizden elli kişi onlardan (Hayber yahudilerinden) bi­risinin katil olduğuna yemin edip o şahıs (zanlı) tamamiyie size teslim edilsin mi?"

5263-  Başka rivayet: Abdurrahman bin Büceyd'den: "Vallahi Sehl b. Ebî Hasme ha­diste yanılgıya kapılmıştır.

Zira ALLAH Resulü sallallahu aleyhi ve sel­lem, yahudilere şöyle yazdı: 'Aranızda bir kimse ölü bulundu; haydi onun diyetini Öde­yin!' Buna karşılık onlar bir mektupla elli ki­şi onu öldürmediklerine ve katili hakkında da herhangi bir bilgiye sahip olmadıklarına dair yemin ederek cevap verdiler. Bunun üzerine Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem yüz deve alarak onun diyetini kendisi ödedi."

[Allı hadis imamı.|

5264- Râiv bin Hadîc radiyallahu anh'dan: "Ensâr'dan bir adam Hayber'de sabahle­yin öldürülmüş olarak bulundu. Velîleri Pey­gamber sallallahu aleyhi ve sellem'e gidip du­rumu bildirdiler. Şöyle buyurdu: 'Arkadaşını­zı onların (yahudilerin) öldürdüğüne dair iki şahidiniz var mıdır?'

'Orada müslümanlardan kimse yoktur, on­ların hepsi yahudidir. Yahudiler bundan daha büyük suçlara cüret ederler.' 'Peki öyleyse on­lardan (yahudilerden) elti kişi seçin ve onlara yemin ettireyim!' buyurdu. (Yalan yere yemin sderler diye ölünün velîleri) Bunu kabul etme­diler. Bunun üzerine Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem diyetini bizzat kendisi verdi."

[Ebû Davud]

5265- Amr bin Şuayb'dan, o da babasın­dan, o da dedesinden:

"Muhayyisa'nın Hayber'in kapılarında Öl­dürülmüş olarak bulundu. Peygamber sallal­lahu aleyhi ve sellem dedi ki: 'Onu öldürene karşı iki tane şahit bul, ben de ona ceremesi­ni ödeteyim.' Dedi ki: 'Ey ALLAH'ın Resulü! İki şahidi ben nereden bulayım?' Onların (Ya­hudilerin) kapılarında öldürülmüş olarak bu­lundu. 'Öyleyse onlardan elli kişiye yemin — kasâme—ettir'.' buyurdu.

'Ey ALLAH'ın Resulü! Tanımadığım insan­lara ben nasıl yemin ettirebilirim?' dedi.

'Onlardan elli kişiye -kasâme- yemini yaptır!'

'Ey ALLAH'ın Resulü! Onlar yahudidir, ben onlara nasıl yemin ettireyim?'

Bunun üzerine Peygamber sallallahu aley­hi ve sellem onun diyetini onlara taksim etti, yarısını da onlara yardım olarak kendisi ver­di." [Nesâî.]

5266- Ebû Kılâbe radiyallahu anh'dan: Ömer bin Abdilazîz bir gün insanlar için tahtını çıkardı; sonra içeriye halkın girmeleri­ne izin verdi. Girdiler ve onlara sordu: "Kasâme yemini hakkında ne dersiniz?" "Kasâme ile alınan kısas haktır. Halifeler kasâme ile kısas yapmışlardır." dediler. Sonra dönüp bana dedi ki; "Ey Ebû Kılâbe! Peki ka­sâme hakkında sen ne dersin?" Sonra beni (yani Ebû Kilâbe'yi) insanlara karşısına dikti. Dedim ki:

"Ey Mü'minlerin Emîri! Yanında kuman­danlar ve arapların ileri gelenleri vardır. Eğer onlardan elli kişi, Dımaşk'ta evli bir insanın

görmedikleri halde, zina ettiklerine şahit olur­larsa, sen kalkar da onları recm eder misin?"

"Hayır" dedi. Sonra dedim ki:

"Onlardan elli kişi Hımıs'ta, görmedikleri halde bir adamın hırsızlık yaptıklarına şahitlik yaparlarsa elini keser misin?" "Hayır" dedi.

Ondan sonra şöyle dedim: "Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şu üç sebepten başka bir nedenle hiçbir adamı öldürmemiş­tir: Haksız yere ortada hiçbir sebep yok iken adam öldüreni. Evli olduğu halde başka ka­dınla zina yapanı. İslâm dininden dönüp ALLAH ve O'mın Resulüne savaş açanı."

Dedim ki: "Bu, benzeri işlerde uygulan­mak üzere ALLAH'ın Resulü sallallahu aleyhi ve sellem tarafından konulmuş bir kanun olmuş­tur, Ensâr'dan bir topluluk Resûlullah sallalla­hu aleyhi ve sellem'in yanma girip konuşlular. Onlardan bir adam Hayber'e doğru yola çıktı ve bilinmeyen biri tarafından öldürüldü. Onu kanlar içinde buldular. Hemen Peygamber sal­lallahu aleyhi ve sellem'e dönüp durumu ha­ber verdiler." Resûlullah (s.a.v.):

"Onu kimin Öldürdüğünü zannedersi-mz?"diye sordu.

"Yahudiler" dediler. Yahudileri çağırdı ve: "Bunu siz mi öldürdünüz?" diye sordu.

"Hayır" dediler.

Bu defa Hz. Peygamber ashaba "Peki içi­nizden elli kişinin, onu öldürmediklerine dair yemin etmelerine razı mısınız?" diye sordu.

Onlar: "(Yahudiler) hepimizi öldürmekte hiçbir sakınca görmezler; sonra bizden yemin etmemizi isterler" dediler.

"İçinizden elli kişinin yemini ile diyet hak edebilir misiniz?"

Onlar: "Biz yemin etmeyiz" dediler. Bu­nun üzerine Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem diyeti bizzat kendisi verdi.

Dedim ki: Cahiliye devrinde Hüzeyl kabi­lesi kendilerinin yeminli bir dostlarından ay­rıldılar ve: "Sen bizden, biz de senden deği­liz" dediler. O ayrılan kimse Yemen'den bir ev halkına (hırsızlık maksadıyla) Bathâ deni­len vadide geceleyin hücum elti. Onlardan bir adam bunun farkına varınca, kılıç atıp onu öl­dürdü. Hüzeyl kabilesi gelip hemen Ye-men'liyİ yakaladı. Hac mevsiminde Ömer'in huzuruna götürdüler ve şöyle dediler: "Bu

adam arkadaşımızı öldürdü." Katil şöyle dedi: "O, hırsızlık yapmış, ayrıca kavmi de onu kovmuş." Ömer dedi ki: "Hüzeyl'den elli kişi ondan ayrılmadıklarına dair yemin edecek." Onlardan kırkdokuz kişi yalan yere yemin el­tiler. "Onlardan bir adam da Şam'dan geldi; yemin etmesini teklif eltiler. Ancak adam ye­minine karşı bin dirhem fidye verdi ve yemin etmedi.

Onun yerine başka birisini koydular. Katil zanlısını maktulün kardeşine teslim etliler. Elini ötekinin eline bağlayıp gittiler. Yemin eden elli kişi de onlarla beraber gitti. Nahle mevkiine varınca yağmura yakalandılar ve bir mağaraya sığındılar. Mağara onların üzerine çöktü ve yemin eden elli kişinin hepsi öldü. Elleri birbirine bağlı iki arkadaş kaçarken bü­yük bir taş, arkalarından geldi ve maktulün kardeşinin ayağını kırdı. Bir sene yaşadıktan sonra o da öldü."

Ebû Kilâbe dedi ki: "Abdü'l-Melik bin Mervân da kasâme usulüyle bir adama kısas uyguladı, sonra pişman oldu. Yemin eden elli kişiyi divan defterinden sildirip Şam'a sür­dü." [Buhârî daha uzun bir metin(e.|

5267- Amr bin Şuayb'dan, o da babasın­dan, o da dedesinden:

"Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, kasâme yolu İle, Liyyetü'l-Bahre adlı mevki­in kenarında yer alan Bahretu'r-Ruâ'da mes­kûn Nadr b. Mâlik oğulları kabilesinden bîr adamı öldürttü ve şöyle dedi: 'Katil de maktul de onlardandır'." |Ebû Davudi

5268- Ebû Saîd radiyallahu anh'dan: "İki köy arasında bir maktul bulundu.

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem o iki köyün arasını maktulün bulunduğu yerden öl­çülmesini emretti. Köylerin bir tanesi maktu­lün bulunduğu yere ötekinden bir karış daha /akın bulundu. —Sanki şu anda Peygamber iallallahu aleyhi ve sellem'in karışını görür gibiyim— Sonra daha yakın olan yerin halkı-ıı ondan sorumlu tuttu."

[Ahmed ve Bezzâr zayıf bir isnadla.]

5269-  Şeddâd bin Evs radiyallahu anh'-lan:

(ALLAH Resulü sallallahu aleyhi ve sellem myurdu:)

"ALLAH her şeye iyi muamele yapılmasını ı'arz etmiştir; onun için öldürdüğünüz zaman jile en iyi şekilde Öldürün."

(Daha önce) kurbanlar bölümünde geç­iliştir.

5270- İbn Mes'ûd radiyallahu anh'dan: (ALLAH Resulü sallallahu aleyhi ve sellem

nıyurdu:)

"İnsanları öldürmede en merhametlisi ihl-i imandır." [Ebû Dâvud]

 
5247-5248-Bu hadisi Buhârî (diyât 18/1, VIII, 41), Müslim (kasâme no. 18-20, s. 1300-1), Tirmizî (no. 1416) ve Nesâî (kasâme 17, VIII, 28-9), Katâde an Zürâre b. Evfâ an İmrân asl-ı senedi ile; Müslim ise ikinci lafzı (no. 21), Ah. b. Osmân an Kureyş b. Enes an İbn Avn an Muh. b. Sîrîn an İmrân senedi ile tahrîc ettiler.

5249-Bu rivayeti Buhârî (diyât 19, VIII, 41; sulh 8, VIII, 169; tefsîr Bakara 23, V, 154; tefsîr Mâide 6, V, 188), Ebû Dâvud (no. 4595) ve Nesâî (kasâme 17/1-2, VIII, 27-8), Humeyd et-Tavîl an Enes asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

5250-Bu rivayeti Müslim (kasâme no. 24, s. 1301) ve Nesâî (kasâme 16/3, VIII, 26-7), Hammâd b. Seleme an Sâbit an Enes asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

5251-Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 4590) ve Nesâî (kasâme 16, VIII, 25-6), Muâz b. Hişâm an ebîhî an Katâde an Ebî Nadre an İmrân asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

5252-Bu hadisi Nesâî (kasâme 22, VIII, 33), Ah. b. Sül. an Ubeydillah an İsrâîl an Abdila'lâ an Saîd b. Cübeyr an İbn Abbâs senedi ile tahrîc etti.

5253-Heysemî'ye göre râvileri güvenilir kimselerdir (Mecma‘ VI, 289).

5254-Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 4497), Nesâî (kasâme 28-9, VIII, 37-8) ve İbn Mâce (no. 2692), Abdullah b. Bekr el-Müzenî an Atâ b. Meymûne an Enes asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

İsnâdı hakkında Münzirî "bir beisi yoktur" demiştir (Neyl VII, 32).

5255-Bu hadisi Tirmizî (no. 1393), Ah. b. Muh. an İbni'l-Mübârek an Yûnus b. e. İshâk an Ebî's-Sefer senedi ile tahrîc etti ve isnâdının garâbetine hükmetti.

5256-Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 4538) ve Nesâî (kasâme 30-31, VIII, 38-39), el-Evzâî an Husayn an Ebî Seleme an Âişe asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

5257-Heysemî diyor ki: "İsnâdında tanımadığım râvileri vardır" (Mecma‘ VI, 302).

5258-Bu hadisi Buhârî (menâkıbu'l-Ensâr 27, IV, 236-7) ve Nesâî (kasâme 1, VIII, 2-4), Katan Ebû'l-Heysem an Ebî Yezîd el-Medenî an İkrime an İbn Abbâs asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

5259-Bu hadisi Nesâî (kasâme 2/1-2, VIII, 4-5) ve Müslim (kasâme no. 7-8, s. 1295), ez-Zührî an Ebî Seleme ve Sül. b. Yesâr an nâsin mine's-sahâbe asl-ı senedi ile tahrîc etti.

5260-5263-Bu hadisi Mâlik (kasâme 2, s. 878), Buhârî (sulh 7/3, III, 169; cizye 12, IV, 67-8; edeb 89/1, VII, 106), Müslim (kasâme (1-4, s. 1291-3), Ebû Dâvud (no. 4520), Tirmizî (no. 1422) ve Nesâî (kasâme 4/1-6, 5/1, VIII, 7-11), Yahyâ b. Saîd an Beşîr b. Yesâr an Sehl b. e. Hasme ve Râfi' b. Hadîc asl-ı senedi ile (Müslim kasâme no. 2, 5260 nolu hadisin lafzı);

Mâlik (kasâme 1, s. 877-8), Buhârî (ahkâm 38, VIII, 119-20), Müslim (kasâme no. 6, s. 1294), Ebû Dâvud (no. 4521; 5259 nolu hadisin lafzı) ve Nesâî (kasâme 3/1-2, VIII, 5-7), Mâlik an Ebî Leylâ b. Abdillah b. Abdirrahman b. Sehl an Sehl b. e. Hasme asl-ı senedi ile;

Buhârî (diyât 22/1, VIII, 42), Müslim (kasâme 5, s. 1294), Ebû Dâvud (no. 4523) ve Nesâî (kasâme 5/2, VIII, 12), Saîd b. Ubeyd an Beşîr b. Yesâr an Sehl b. e. Hasme asl-ı senedi ile;

Ebû Dâvud (no. 4525), Muh. b. İshâk an Muh. b. İbr. b. el-Hâris an Abdirrahman b. Büceyd tarikiyle (5261) nolu hadisin lafzı) tahrîc ettiler.

5264-Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 4524), el-Hasan b. Alî b. Râşid an Hüşeym an Ebî Hayyân et-Teymî an Abâye b. Rifâ'a an Râfi' b. Hadîc senedi ile tahrîc etti.

5265-Bu hadisi Nesâî (kasâme 4/3, VIII, 12), Muh. b. Ma'mer an Ravh b. Ubâde an Ubeydillah b. el-Ahnes an Amr b. Şuayb an ebîhî an ceddihî senedi ile tahrîc etti.

5266-Bu hadisi Buhârî (diyât 22/2, VIII, 43-4), Kuteybe an Ebî Bişr İsm. b. İbr. el-Esedî ani'l-Haccâc b. e. Osmân an Ebî Recâ min âli Ebî Kılâbe an Ebî Kılâbe senediyle tahrîc etti.

5267-Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 4522), el-Velîd an Ebî Amr an Amr b. Şuayb senedi ile tahrîc etti.

5268-Bu hadisi Ahmed (III, 39, 89), Ebû İsrâîl İsmaîl el-Melâî an Atiyye b. Saîd el-Avfî an Ebî Saîd asl-ı senedi ile tahrîc etti.

Atiyye sebebiyle isnâdı zayıftır.

5269-Bu hadisi Müslim (sayd no. 57, s. 1548), Ebû Dâvud (no. 2815), Tirmizî (no. 1409), Nesâî (dahâyâ 27, VII, 229-30) ve İbn Mâce (no. 3170), Ebû Kılâbe an Ebî'l-Eş'as es-San'ânî an Şeddâd b. Evs asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

5270-Bu hadisi Ahmed (I, 393), Ebû Dâvud (no. 2666) ve İbn Mâce (no. 2681), Hüşeym an Muğîre an Şibâk an İbrâhîm an Hüney b. Nüveyre an Alkame an İbn Mes'ûd asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.




Konu Başlığı: Ynt: Öldürmenin dışındaki kısas affetmek kasâme
Gönderen: Mehmed. üzerinde 29 Haziran 2019, 15:10:03
Esselamu aleyküm Rabbim paylaşım için razı olsun


Konu Başlığı: Ynt: Öldürmenin dışındaki kısas affetmek kasâme
Gönderen: Melek Nur Çelik koü üzerinde 29 Haziran 2019, 19:11:51
Paylaşım için Allah razı olsun..


Konu Başlığı: Ynt: Öldürmenin dışındaki kısas affetmek kasâme
Gönderen: Sevgi. üzerinde 30 Haziran 2019, 02:06:54
Aleyküm selâm biri birine bir kötülük yaptığında o kimse yapanı affedebilir her durumda kısas gerekmez