๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Cem ul Fevaid => Konuyu başlatan: ღAşkullahღ üzerinde 10 Ocak 2011, 19:08:16



Konu Başlığı: Menâsik hacc fiileri bahsi
Gönderen: ღAşkullahღ üzerinde 10 Ocak 2011, 19:08:16
MENÂSİK (HACC FİİLLERİ) BAHSİ



Haccın Fazileti, Vücûbu, Umrenin Fazileti, Sünnet Oluşu, Arefe Gününün Fazileti
 

3115- Âişe radiyallahu anhâ'dan: Dedim ki:

"Ey Allah'ın Resulü! Cihadı biz amellerin en üstünü olarak görüyoruz. Biz de savaşma­yalım mı?" Şöyle buyurdu:

"Sizin için en üstün ve en güzel cihad, ka­bul edilmiş (mebrûr) bir hac ve sonra şehirde kalmaktır." (Âişe) dedi ki:

"Ben bunu Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem'den duyduktan sonra haccı hiç bı­rakmıyorum." [Buhârîve aynı lafızla Nesâî.][1]

 

3116- İbn Mes'ûd radiyallahu anh'dan: Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:

"Hac ile umreyi birbiri ardına yapın! Çünkü bu ikisi günahları, körüğün demir, al­tın ve gümüşün pasını giderdiği gibi giderir­ler. Kabul edilmiş haccın karşılığı ancak cen­nettir. Herhangi bir mü'min ihramlı olarak kaldığı zaman güneş, battığında günahlarını da alıp götürür." [Nesâî ve aynı lafızla Tirmizî][2]

 

3117- Bezzâr, Câbir'den benzerini şu farkla rivayet etmiştir:

"Onlar (hac ile umre), fakirlik ve günah­ları bertaraf ederler."[3]

 

3118- Taberânî, Mu'cemu'l-Kebîr'de za­yıf'bir senedle Âmir bin Rabîa'dan:

"İkisini hac ile umreyi ardı ardına yap­mak, ömrü ve rızkı artırır, fakirliği ve günahı, körüğün demir pasını giderdiği gibi giderir."[4]

 

3119- Sehl bin Sa'd radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Herhangi bir müslüman telbiye getirdi­ğinde, sağında, solunda bulunan taş, ağaç ve demirden yeryüzünde ne varsa hepsi birden telbiye ederler." fTirmizî][5]

3120- Ebû Hureyre radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Umre, diğer umreyle arasında geçen gü­nahlara keffârettir. Kabul olunan mebrûr hac­cın karşılığı ancak cennettir."[6]

 

3121- Diğer rivayette:

"Kim Allah için hac edip de (ihramlı iken) cima etmez ve günah işlemezse; annesinin do­ğurduğu günde olduğu gibi günahlarından arınmış olarak döner."

|Ebû Dâvud hariç, Altı hadis imamı.][7]

 

3122- Ümmü Seleme radiyallahu anhâ'dan:

(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:

"Kim Mescid-i Aksu'dan Mescid-i Ha­ram'a hac ve umreye niyet edip ihram giyer­se, geçmiş ve gelecek günahları bağışlanır. Ya da cennet onun için sabit olur" —Râvi hadis­te bunlardan hangisinin ifade edildiğinde şüp­he etmiştir.— [Ebû Dâvud][8]

 

3123- İbn Abbâs radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Kim Beyt-i Şerifi elli kere tavaf ederse, annesinden doğduğu günde olduğu gibi gü­nahlarından çıkar." [Tirmizî][9]

 

3124- İbn Abbâs radiyallahu anh'dan: Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, Ensâr'dan Ümmü Sinan adındaki bir kadına şöyle dedi: "Bizimle haccetmene mâni olan nedir?" (Kocasını kastederek) "Ebû Fülan'a ait olan iki su çeken deve. Kocası oğluyla be­raber bir deve ile hacca gitti. Diğeri ise arazi­mizi suluyor" dedi. Buyurdu ki: "Öyleyse ra­mazanda yapılan bir umre, (kaçırdığın) bir hacca ya da benimle yapılacak hacca bedel­dir." [Buhârî, Müslim ve Nesâî][10]

 

3125- Mâlik ve Ebû Dâvud, Ebû Bekr bin Abdirrahman'dan, o da Ümmü Ma'kil'e gön­derdiği Mervân'ın elçisinden:

"Ebû Ma'kil, Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem ile hacca gitti. Benim üzeri­me de hac vacip olduğunu anladım." Bunun üzerine beraber (karı-koca birlikte) gittiler ve Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem'in yanma girdiler. Dedi ki: "Ey Allah'ın Resulü! Benim hac borcum vardır; Ebû Ma'kil'in genç bir devesi vardır." Ebû Ma'kil dedi ki: "Doğru söylüyor. Lâkin ben onu Allah yolun­da vakfettim." Bunun üzerine Peygamber sal­lallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: "O deveyi ona ver! Üzerinde hacca gitsin! Bu da Allah yolu sayılır." Ebû Ma'kil hemen genç deveyi ona verdi. Kadın şöyle dedi: "Ey Al­lah'ın Resulü! Artık ben yaşlandım; hastayım, acaba haccımm yerini tutacak benim için baş­ka bir amel var mıdır?" Şöyle buyurdu: "Ra­mazanda yapılacak umre haccın yerini tutar."[11]

 

3126- Ebû Hureyre radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Yaşlının, küçüğün, güçsüzün ve kadının cihadı: Hac ile umredir." [Nesâî][12]

3127- Ebû Hureyre radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Hacılar ve umreciler Allah' in delegele­ridir; dua ettiklerinde kabul eder; mağfiret dilediklerinde onları bağışlar." [İbn Mâce][13]

 

3128- Câbir radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"İhramlı olan herhangi bir kişi gününde kurban keser, telbiye getirirse o akşam güneş batarken günahları bertaraf edilir ve anne­sinden doğduğu gündeki gibi oluverir."

[İbn Mâce zayıf bir senedle.][14]

 

3129- Âişe radiyallahu anhâ'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:) "Âdemoğlu, Kurban bayramı günü kan akıtmaktan fazla Allah katında sevimli bir amel işlememiştir. Zira o kestiği kurban, Kıya­met gününde, boynuzları, kılları, tırnakları ile gelecektir. Kurbandan akan kanın damlası yere düşmeden Allah katındaki bir mekana düşer (Al­lah katında kabul olunur). Artık gönülleriniz kurban kesmeniz sebebiyle hoş olsun." [Tirmizî][15]

 

3130- Rezîn'in rivayetinde şu ek yer al­mıştır: "Kurban sahibi için, onun her kılma karşı bir sevap vardır."[16]

 

3131- İbn Ömer radiyallahu anh'dan: Bir adam Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem'e sordu: "Hacı kimdir?" "Saçı başı karışmış bir halde bu görevi ifâ eden."

"Hangi hac efdaldir?" "Acc (yüksek sesle telbiye okunan) ve sec (kurban olarak deve kesilen) olanıdır."

"(Âyette geçen) Yol nedir?"

"Azık ve binektir" buyurdu. [Tirmizî][17]

 

3132- Bureyde radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:) "Hacdaki harcamalar, Allah yolun­daki harcamalar gibi bire yediyüz (sevapp) ge­tirir." [Ahmed ve Taberanî, Mu'cemu'I-Evsat'ta; isna­dında Ebû Zuheyr adlı bir râvi vardır.][18]

 

3133- Câbir radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Bir hacı kesinlikle ve asla im'âr duru­muna düşmezi" "İm'âr nedir?" diye sordular. Cevap verdi: "Yani asla fakir ve muhtaç ol­maz." [Taberanî, Mu'cemu'I-Evsat'ta ve Bezzâr.][19]

 

3134- Ebû Hureyre radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:) "Kim hac yolculuğuna çıkıp da yolda ölürse, Kıyamete kadar ona hac sevabı yazılır. Kim de gazi olarak çıkarsa ona da ga­zi sevabı yazılır." [Taberanî, Mıı'cemıı'l-Evsat'ta.][20]

 

3135- Ebû Hureyre radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:) "Hacı olan kişi bağışlanır; hacı­nın, kendisine Allah'tan rahmet dilediği kişi de bağışlanır." [Bezzâr][21]

3136- İbn Abbas radiyallahu anh'dan: Dedi ki: "Ey Oğullarını, Mekke'den yaya olarak hacca çıkın. Dönerken de yaya olarak dönün. Çünkü ben Allah Resulü sallallahu aley­hi ve sellem'in şöyle buyurduğunu duydum:

"Binekle hacca giden kişi için, bineğinin her adım atışında yetmiş sevap vardır. Yaya gi­den hacının her attığı adım karşılığında yediyüz sevabı olur. Hem de harem sevabı." Denildi ki: "Ey Allah'ın Resulü, harem sevapları nedir?" "Bir sevabın yüzbin sevap olduğu sevaplar­dır" buyurdu.

[Bezzâr ve Taberanî, Mu'cemu'I-Kebtr vel-Evsal'ta.][22]

 

3137- Ebû Hureyre radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:) "Kim bu Bey t'i (Kabe'yi), haram kazançtan elde ettiği para ile ziyaret ederse, Allah'ın taatinin dışında olur. Böyle bir insan, hacca niyet edip, ihrama bürünerek bineğinin üzengisine ayağını basıp devesini dehledikten sonra «Lebbeyk Allahümme lebbeyk!» derse, gökten bir münâdî şöyle seslenir: «Sana ne lebbeyk ve ne de sa'deyk olsun. Çünkü senin kazancın haramdır, azığın da haramdır. Bine­ğin de haramdır. Hiçbir sevap almadan gü­nahları yüklenerek dön! Hoşuna gitmeyecek şeyle karşılaşacaksın.» Ama kişi helal para ile hac yolculuğuna çıkıp bineğinin üzengisi­ne ayağını basıp, «Lebbeyk Allahümme leb-beyk!» derse, Gökten bir münâdî şöyle nida eder: «Lebbeyk ve sa'deyk. Sana cevap ver­dim, seni kabul ettim; çünkü senin deven he­lâl, elbisen helâl, azığın da helâldir. Haydi çok büyük sevaplar elde ederek, hiçbir güna­ha girmeyerek dön. Seni sevinderecek şeyle karşılaşacaksın." [Bezzâr zayıf bir senedle.][23]

 

3138- Ebû Saîd radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Allah Teâlâ buyuruyor: «Eğer ben bir kuluma sıhhat ve afiyet ihsan edip, rızkını da bol verdiğim halde her dört senede bir bana gelmezse o, gerçekten mahrumdur»."

[Taberanî, Mu'cemu'l-Kebîr'de ve Ebû Ya'lâ.][24]

 

3139- Ebû Saîd radiyallahu anh'dan: Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem bize hitap edip şöyle buyurdu: "Ey Cemaat! Allah şüphesiz size haccıfarz kılmıştır. Hacca gidin!" Bir adam dedi ki: "Ey Allah'ın Resu­lü, her sene mi?" Sükût buyurdu. Adam üç ke­re aynı soruyu sorunca, şöyle buyurdu: "Size söylemediklerimi bırakın. Soru sormayın; eğer ben «Evet» deseydim (hac her sene) va­cip olacaktı; siz de buna güç yetiremiyecekti-niz. Sizden öncekileri, çok soru sormaları ve peygamberleri hakkında ihtilafa düşmeleri helak etmiştir. Onun için size bir şey emretti­ğim zaman onu gücünüz yettiğince yapın! Bir şeyi de yasakladığım zaman ondan uzak du­run!" fMiislim ve NesâîJ[25]

 

3140- Ali radiyallahu anh'dan:

"Ve lillâhi ale'n-nâsi hiccu'l-Beyti me-ni'stetae ileyhi sebile (= Ona bir yol bulabile­nin Beyt'i haccetmesi, Allah'ın insanlar üze­rinde bir hakkıdır)" âyeti (Âl-i İmrân 97) na­zil olunca, dediler ki:

"Ey Allah'ın Resulü! (Hac) her sene mi?" "Hayır! Eğer «Evet» dersem her sene va­cip olur." Bunun üzerine Allah şu âyeti inzal buyurdu: "Ey iman edenler! Size açıklandı­ğında hoşunuza gitmeyecek olan şeyleri sor­mayın." (Mâide 101)[26]

 

3141- Ali radiyallahu anh'dan:

(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:) "Kim kendisini Beytullahll-ha-râm'a ulaştıracak binek ve azığa mâlik olup da haccetmezse, ister Yahudi, isterse Hristi-yan olarak ölsün (onun için fark etmez)." Çünkü Allah şöyle buyurmuştur: "Oraya yol bulabilen insana Allah için haccetmesi gere­kir." (Âl-İ İmrân 97) [İkisi de Tirmizî'ye aittir.][27]

3142- Ebû Ümâme radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:) "Her kimi, açık bir ihtiyaç, ya da zalim bir sultan, yahut alıkoyan bir hastalık (haçtan) alıkoymadığı halde hac yapmadan ölürse, artık isterse Yahudi olarak, isterse Hı­ristiyan olarak ölsün farketmez." [Dârimî][28]

 

3143- İbn Abbâs radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:) "İslâm da (gücü yettiği halde) hac yapmamak yoktur." [EbûDâvud][29]

 

3144- İbn Abbâs radiyallahu anh'dan:

(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:) "Kim hac yapmak isterse acele et­sin." [EbûDâvud][30]

 

3145- İbn Mâce, leyyin bir isnadla şu ila­veyi yaptı: "Çünkü hastalanabilir, binit hay­vanı kaybolabilir ve önemli bir isi çıkabilir."[31]

 

3146- Ebû Hureyre radiyallahu anh'dan: Bir adam, Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem'e dedi ki: "Hacca gitmem gereki­yor, öte yandan borcum da var." "Borcunu öde!" buyurdu. [Rezîn][32]

 

3147- İbn Abbâs radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:) "Herhangi bir çocuk hac edip de sonra akıl baliğ olursa ona başka bir hac da­ha yapması gerekir. Herhangi bir bedevi hac­cedip de sonra hicret ederse, onun diğer bir hac îfâ etmesi gerekir. Herhangi bir köle hac edip de sonra azat olursa, ona da başka bir hac yapması icap eder." [Mu'cemu'l-Evsat'u.][33]

 

3148- Câbir radiyallahu anh'dan: Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'e umre hakkında: "Umre vacip midir?" diye sordular: "Hayır! Ancak umre yapmanız fazi­letli bir ameldir" buyurdu.[34]

 

3149- İbn Abbâs radiyallahu anh'dan, de­di ki: "Umre vâcibdir." [İkisi Tirmizî'ye aittir.][35]

 

3150- İbn Mes'ûd radiyallahu anh'dan:

O "Ve etimmû" l-hacce ve'l-umrete lillahi (=Başlamış olduğunuz hac ve umreleri ta­mamlayınız)" âyetini (Bakara 197) okurdu da sonra şöyle derdi: "Eğer (insanlara) güç gele­ceğini bilmeseydim, bu hususta Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem'den bir şey duyma­dığım halde, umrenin vacip olduğunu söyler­dim." [Rezîn][36]

 

3151- İbn Ömer radiyallahu anh'dan: Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'den: Malı bulunan evli bir kadının hacca git­mesine kocası izin vermemiş ve bu husus kendisine sorulunca, şöyle buyurmuş: "Ka­dın, kocasından izinsiz gidemez."

[Taberânî, Mu'cemu7-£vsa< ve's-Sağlr'de.][37]

 

3152- İbn Ömer radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Ben-Amman adında bir yer biliyorum. Ke­narında ya da canibinde bir deniz bulunmakta­dır. Oradan hacca niyet edip gitmek, başka yer­den yapılan iki hacca bedeldir." [Ahmed][38]

 

3153- Âişe radiyallahu anhâ'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Allah, Arefe günü kullarını ateşten azat et­tiği kadar hiçbir günde (o kadar çok azat) et­mez. O gün Allah yaklaşır, tecelli eder ve o kul-lanyla meleklere karşı iftihar edip şöyle der: «Bu kullarım ne istiyorlar?» [Müslim ve Nesâî][39]

 

3154- Talha bin Ubeydillah bin Kureyz radiyallahu anh'dan mürsel olarak:

(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Şeytan, Arefe gününkü kadar küçük, bed­bin ve öfkeli hiçbir zaman ve hiçbir gün görülmemiştir. Çünkü o gün müminlerin üzeri­ne rahmet inmekte ve Allah çok büyük günah­ları bağışlamaktadır. Bir de Bedir günü şey­tan pek perişan ve bedbin olmuştur. Çünkü o gün Cibrîl, meleklere başkanlık edip onları idare etmiştir." [Mâlik][40]

 

3155- Abbâs bin Mirdâs radiyallahu anh'-dan: Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem, ümmeti için Arefe akşamı, mağfiret edilmele­ri hususunda dua etti de kabul edildi. Kendi­sine şöyle denildi:

"Zâlimlerden başkalarını bağışladım, çünkü onlardan mazlumların hakkını alaca­ğım."

Bunun üzerine (Allah Resulü) dedi ki:

"Ey Rabbim, dilersen Sen mazluma (hak­kını) cennetten bir yer verirsin; ayrıca zalimi de bağışlarsın."

O akşam bu duası kabul edilmedi. Sabah olunca Müzdelife'de aynı duayı tekrarladı ve bu defa duası kabul edildi. Rcsûlullah sevin­cinden güldü ya da tebessüm etti.

Ebû Bekr ile Ömer dediler ki: "Annemiz babamız sana feda olsun bu saat gülünecek saat değildir, seni güldüren nedir, yâ Resûlal-Jah? AJlah seni sevindirsin."

Şöyle buyurdu: "İblis, Allah'ın benim du­amı kabul edip ümmetimi bağışladığını gö­rünce, bir avuç toprak alıp başına saçtı ve: «Vay halime eyvah!» diyerek üzüldü ve feryat etti. Onun üzülüp telaşa kapılması beni gül­dürdü." [İbn Mâce, meçhul bir râvi kanalıyla.][41]

 

3156- Bilâl radiyallahu anh'dan: Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Müzdelife sabahı şöyle dedi:

"Ey Bilâl! İnsanları sustur!" Sonra şöyle buyurdu: "Allah size bu Müzdelife' nizde çok büyük lütuflarda bulundu; kötülerinizi iyileri­nize bağışladı. İyilerinize ise dileklerini verdi. Haydi Allah'ın adıyla (Mina'ya) yürüyün!"

[İbn Mâce][42]

 

3157- Talha bin Ubeydillah bin Küreyz radiyallahu anh'dan mürsel olarak:

(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Günlerin en üstünü Arefe günüdür. Arefe günü   cuma   gününe   denk   düşerse,    c-uma

gününe denk düşmeyen yetmiş hacdan daha üstündür. En faziletli dua Arefe günü yapılan duadır. Benim ve benden önceki peygamber­lerin söyledikleri en güzel söz şudur: «Lâ ila­he illallahü vahdehu lâ şerike leh (= Allah'tan başka hiçbir tanrı yoktur, birdir, ortağı yok­tur)»." [Rezîn][43]

 

3158- İbn Ömer radiyallahu anh'dan:

(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Arefe günü akşam olunca, Allah kalbin­de hardal tanesi ve zerre kadar imanı bulunan herkesi bağışlar."

Dedim ki:

"Ey Allah'ın Resulü! Bu yalnız Arafat eh­line mi hastır?"

"Hayır; bilakis bütün mu minleredir."

[Taberanî, Mıı'cemu'l-Kebîr'de zayıf bir senedle.][44]

 

3159- Ubâde bin es-Sâmit radiyallahu anh'dan:

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, Arefe günü şöyle buyurdu:

"Ey insanlar! Allah bugün sizlere büyük bir lütuftu bulunmuştur, aranızdaki dargınlık­lar ve haklardan başka her türlü günahlarınızı bağışlamıştır. Kötülerinizi iyilerinize bağışla­mıştır, iyilerinize de istediklerini vermiştir. Haydi (Mina'ya) yürüyün!"

Müzdelife'de toplandıklarında şöyle bu­yurdu:

"Allah salihlerinizi bağışladı, salih olma­yanlarınızı da salih olanlarınıza bağışladı. Rahmet inip her yere yayılıyor. Sonra mağfiret yeryüzüne dağılıyor, dilini ve elini koruyan her tevbekâr ondan nasibini alıyor. Şeytan ve as­kerleri Arafat dağında durup, Allah'ın onlara karşı bu lütufkâr davranışını seyrediyorlar. Mağfiret inince, şeytan ve askerleri: «Eyvah vay halime! Ben onları uzun zamandır saptır­maya uğraştım, günahlar işlettim, sonra mağfiret gelip onları sardı. Eyvahlar olsun!» diye­rek büyük bir üzüntü ve telaş içinde oradan da­ğılırlar." [Taberânî, Mu'cemu'l-Kebfr'de adı belirtil­meyen bir ravi kanalıyla.][45]

 

3160- Enes radiyallahu anh'dan:

(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Şüphe yok ki Allah, Arafat ehline bol lü-tufta bulundu. Meleklere karşı onlarla iftihar edip şöyle der: «Ey meleklerim! Bakın şu kul­larıma. Üstü başı perişan, bitkin ve yorgun dünyanın uzak yerlerinden kopup gelmişler, bana yalvarıyorlar. Ben de sizi şahit tutuyo­rum ki, onların dualarını kabul ettim. İstek­lerini de iki kat verdim. Kötülerini iyi olanla­ra bağışladım; iyilerine de aralarında olan dargınlıklar ve hakları dışında istediklerini verdim.»

insanlar toplantı yerine gelip de vakfeye durup büyük bir rağbet ve istek içinde Allah'a yalvardıklarında ise şöyle der: «Kullarım vakfeye durdular, büyük bir rağbet ve istekle bana yalvarıyorlar. Şahit olun ki ben onların dualarını kabul ettim. İsteklerini de iki kat verdim. Kötülerini iyilerine bağışladım, iyile­rinin tüm isteklerini verdim. Aralarındaki ala­cak vereceklerine de tekeffül ettim»."

[Ebû Ya'lâ zayıf bir senedle.J[46]

 

3161- İbn Ömer radiyallahu anh'dan: Mina mescidinde, Ensâr'dan bir adam ile Sakîf ten bir adam Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'e gelip şöyle dediler: "Ey Al­lah'ın Resulü! Sana sormak için geldik." Şöy­le buyurdu:

"Dilerseniz, bana ne soracağınızı size bil­direyim. İsterseniz ben susayım ve sizin soru­nuzu dinleyeyim."

"Sen bize bildir!" dediler. Bunun üzerine şöyle buyurdu:

"Ey Ensârlı! Sen, evinden çıkıp Beyt-i Ha­ram ı ziyaret etmeni ve bu ziyarette elde edece­ğini, tavaftan sonra kılacak olduğun iki rek'at namazı ve ondan elde edeceğini, Safa ile Mer-ve arasındaki sa'yını ve ondan elde edeceğin sevabı, Arafat'taki vakfeni ve ondan elde ede­ceğini, şeytanı taşlayıp ondan ne elde edeceği­ni, kurban keseceğini ve ondan ne elde edece­ğini, sonra başını traş edip ondan elde edeceğini, ondan sonra tekrar Beyt' i tavaf edip on­dan ne elde edeceğini sormak için geldin."

"Seni hak ile gönderene yemin ederim ki, bunun için geldim." Şöyle buyurdu:

"Evinden Beyt-i Haram'ı ziyaret maksa­dıyla çıktığında Allah sana devenin her attığı adım karşılığında bir sevap yazar. Bir de gü­nahını siler. Tavafdan sonra kıldığın o iki rek'at namaz, İsmail neslinden bir köle azat etmek gibidir. Safa ile Merve arasındaki sa'yın yetmiş köle azat etmek gibidir. Arefe günü öğleden sonra Arafat'taki vakfeye ge­lince, o anda Allah Tealâ dünya semasına te­celli edip, sizinle meleklere karşı iftihar edip şöyle der: «Kullarım cennetimi ummak için dünyanın uzak köşelerinden kopup geldiler, yorgun ve bitkin düştüler. Eğer günahlarınız kumlar ya da yağmur damlaları sayısınca, deniz köpükleri adedince olsa bile bağışla­rım. Haydi siz ve şefaatçi bulunduğunuz kim­seler bağışlanmış olarak akın edin.» Taş at­mana gelince, attığın her taş karşılığında iş­lediğin büyük günahlardan bir tanesi bağış­lanır. Kurbanına gelince o, Rabbinin katında sana saklanmıştır. Başının traşına gelince, traş ettiğin her kıl karşılığında bir sevap alır­sın, bir de günahın silinir. Ondan sonra Beyt-i Şerifi tavaf etmene gelince; hiç günahın kalmaksızın tavaf edersin. Üstelik bir melek gelip ellerini senin iki omuzun arasına koyar

ve şöyle der: «Müstakbele ait işine bak, artık tüm geçmiş günahların bağışlanmıştır»." [Bezzâr ve Taberanî, Mu'cemu'I-Kebîr'de.][47]


[1] Bu hadis Ahmed (VI, 71, 79, 165), Buhârî (menâsik 4, III, 141; cihâd 1/3, III, 200; 26, II, 219), Nesâî (menâsik 4/4, V, 114), İbn Mâce (no. 2901), İbn Huzeyme (no. 3074), Dârekutnî (II, 184) ve Beyhakî (IX, 21; IV, 326), Habîb b. e. Amre an Âise binli Talha an Âise asl-ı sene­di ile tahrîc ettiler.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/73.

[2] Bu hadisi Ahmed (I, 387), Tirmizî (no. 810), Nesâî (me­nâsik 6/3, V, 115), Taberânî (no. 10406), İbn Huzeyme (no. 2512) ve İbn Hibbân (no. 3685), Ebû Hâlid el-Ah-mer an Amr b. Kays an Asım b. Behdele an Şakîk Ebî Vâil an İbn Mes'ûd asl-ı senedi ile tahrîc ettiler. Tirmizî'ye göre isnadı hasen sahîhtir.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/73.

[3] Bu hadisi Bezzâr (no. 1147), İbr. b. Saîd el-Cevheıî an Şebîb b. el-Münzir an Muh. b. Müslim an Amr b. Dinar an Câbir senedi ile tahrîc etti.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/73.

[4] Bu hadisi Ahmed; üç tarikle (III, 446-7), Âsim b. Ubey­dillah an Abdillah b. Âmir b. Rabî'a an ebîhî asl-ı sene­di ile tahrîc etti. Heysemî'ye göre Âsim zayıf bir râvidir (Mecma' III, 277).

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/73.

[5] Bu hadisi Tirmizî (no. 828) ve İbn Mâce (no. 2921), Umâre b. Gaziyye an Ebî Hazım an Sehl asl-ı senedi ile tahrîc ettiler. Bu hadisi İbn Huzeyme ve el-Hâkim de Sahîh'lerinde irâd ettiler (Tergîb II, 190).

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/73.

[6] Bu hadisi Mâlik (hacc 65, s. 346), Tayâlisî (no. 2423, 2425), Abdürrezzâk (no. 8798-9), Ahmed (II, 462, 246, 461), Dârimî (II, 31), Buhârî (umre 1, II, 198), Müslim (hacc 437, s. 983), Tirmizî (no. 933), Nesâî (menâsik 3/1-2, V 112-3; 5, V, 115), İbn Mâce (no. 2888), İbn Hu­zeyme (no. 2513,3072), İbnu'l-Cârûd (s. 250), İbn Hib­bân (no. 3687-8) ve Beyhakî (IV, 343; V, 261), Summâ mevlâ EbîBekr b. Abdinahman an Ebî Salih an Ebî Hu­reyre asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/73.

[7] Bu hadisi Tayâlisî (no. 2519), Ahmed (II, 484, 248,410, 494), Dârimî (II, 31), Buhârî (umre 9-10, II, 209), Müs­lim (hacc 438, s. 983), Nesâî (menâsik 4/4, V, 114), Tir­mizî (no. 811), İbn Mâce (no. 1889), İbn Huzeyme (no. 25/4), İbn Hibbân (no. 3686) ve Beyhakî (V, 67; V, 261), Mansûr b. el-Mu'temir an Ebî Hazım an Ebî Hureyre asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/73.

[8] Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 1741), Ahmed b. Salih an İbn e. Füdeyk an Abdillah b. Abdiırahman b. Yuhannes an Yahya b. e. Süfyân el-Ahnesî an ceddetihî Hakime an İlmmi Seleme senedi ile tahrîc etti.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/74.

[9] Bu hadisi Tirmizî (no. 866), Süfyân b. VekV an Yahya b. Yemân an Şerik an Ebî İshâk an Abdillah b. Saîd b. Cübeyr an ebîhîan İbn Abbâs senedi ile tahrîc etti ve isna­dının "garîb" olduğunu söyledikten sonra Buhârî'den bu hadisin İbn Abbâs'ın sö/ii olarak rivayet olunduğuna dair kelâmını nakletti.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/74.

[10] Bu hadisi Ahmed (I, 229), Dârimî (II, 51), Buhârî (um­re 4, II, 200), Müslim (hacc no. 221, s. 917), Nesâî (si­yam 6/1, IV, 130-1), İbnu'l-Cârûd (s. 251), İbn Hibbân (no. 3692) ye Beyhakî (IV, 346), İbn Cüreyc an Atâ b. e. Rebâh an İbn Abbâs asl-ı senedi ile tahrîc etti.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/74.

[11] Bu hadisi Mâlik (hacc no. 66, s. 346-7), Ebû Dâvud (no. 1988), Ebû Beki- b. Abdiırahman an Resul i Mervân asl-ı senedi ile;

Sadece son bölümünü Tirmizî (no. 939) ve İbn Mâce (no. 2993), Ebû İshâk ani'I-Esvedb. Yezîd an EhtMa'kîl asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

Bunun isnadı hakkında Tirmizî "hasen garîb" hükmü verdi.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/74.

[12] Bu hadisi Nesâî (menâsık4/3, V, 113-4), Muh. b. Abdil­lah b. Abdilhakem an Şu'ayb an Leys en Hâlid an İbn ebt Hilâl an Yezîd b. Abdillah an Muh. b. İbrâhîm an Ebî Seleme an Ebî Huıeyre senedi ile tahrîc etti. Herhalde Sünen'deki en "nazil" sened budur. Bunun hakkında Münzirî "hasen" hükmü verdi (Tergîb U, 164).

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/74.

[13] İbn Mâce (no. 2892), bu hadisi İbrâhîm b. el-Münzir an Salih b. Abdillah b. Salih an Ya'kûb b. Yahya b. Abbâd b. Ahdillah b. ez-Zübeyr an Ebî Salih es-Semmân an Ebî Huıeyre senedi ile tahrîc etti. Salih sebebiyle isnadı zayıftır.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/74.

[14] Bu hadisi İbn Mâce (no. 2925), «m b. Ömer b. Hafs an Âsim b. Ubeydillah an Abdillah fa. Âmir b. Rabi'a an Câbir asl-ı senedi ile tahrîc etti. İki Âsim sebebiyle isnadı zayıftır.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/74.

[15] Bu hadisi Tirmizî (no. 1493) ve İbn Mâce (no. 3126), Abdullah b. Nâfı' an EbV 1-Müsennâ an Hişâm b. Urve an ebîhî an Âise asl-ı senedi ile tahrîc ettiler. Tirmizî'ye göre isnadı "hasen garîb"tir.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/75.

[16] Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/75.

[17] Bu hadisi Tirmizî (no. 813, 2998), İbn Mâce (no. 2896), Dârekutnî (II, 218) ve Beyhakî (V, 224; IV, 327, 330; V, 58), İbr. b. Yezîd el-Hûzî an Muh. b. Abbâd b. Ca'fer an İbn Ömer asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

Tirmizî'ye göre isnadı hasendir. İbrahim'de zaaf vardır.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/75.

[18] Bu hadisi Ahmed (V, 354-5), Bekr b. îsâ an Ebî Avâne an Atâ b. es-Sâib an EbîZüheyr an Abdillah b. Biireyde an ebîhî senedi ile tahrîc etti.

Heysemî, Ebû Züheyr hakkında bilgi edinemediğini (Mecma' III, 208); Münzirî ise isnadının hasen olduğu­nu (Tergîb II, 180) söylemiştir.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/75.

[19] Bu hadisi Bezzâr (no. 1080), el-Velîd b. Amr b. Sekîn an Ebî Âsim an Muh. b. e. Humeyd an Muh. b. el-Münkedir an Câhir senedi ile tahrîc etti.

Muh. b. e. Humeyd dışındakiler Sahîh ricâlindendir (Mecma' III, 208).

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/75.

[20] Râvilerinden Cümeyl b. e. Meymûne'yi zikreden İbn e. Hatim, hakkında menfî yahut müsbet bir şey söylememiş; buna karşılık İbn Hibbân onu güvenilir râviler ara­sında zikretmiştir (Mecma' IV, 209).

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/75.

[21] Bu hadisi Bezzâr (no. 1155), Taberânî (M. es-Sağîr II, 114), İbn Huzeyme (no. 2516), el-Hâkim (I, 441) ve Beyhakî (V, 261), Ebû Ahmed el-Hüseyn b. Muh. el-Mervezî an Şerîk an Mansûr an Ebî Hazım an Ebî Hu­ıeyre asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

Hâkim'e göre Müslim'in şartınca sahîhtir.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/75.

[22] Bu hadisi Bezzar (no. 1121) ve Taberâni (no. 12522), Yahya b. Süleym an Muh. b. Müslim el-Tâifîan İsmail b. Umeyye an Satd b. Ciibeyr an İbn Abbâs asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

Yahya ve Muh. b. Müslim sebebiyle isnadı zayıftır.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/75.

[23] Bu hadisi Bezzâr (no. 3135), Muh. b. Miskin un Saîd b. e. Meryem an Süleyman b. Dâvud el-Yemâmî an Yahya b. e. Kesîr an Ebî Seleme an Ebî Huıeyre senedi ile tah­rîc etti.

Bezzâr daha sonra: "Süleyman'ın hadislerindeki zaaf meydandadır. Hadiste güçsüz birisidir" demiştir.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/75-76.

[24] İsnadının râvileri Sahîh ricâlindendir (Mecma' 111,206).

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/76.

[25] Bu hadisi Ahmed (V, 508), Müslim (hacc no. 412, s. 975), Nesâî (menâsik 1/1, V, 110-1), İbn Huzeyme (no. 2508), İbn Hibbân (no. 3698-7), Dârekutnî (II, 281) ve Beyhakî (IV, 326), er-Rebî' b. Müslim an Muh. b. Ziyâd an Ebî Huıeyre asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/76.

[26] Bu hadisi Tirmizî (no. 814) ve İbn Mâce (no. 1884), Mansûr b. Verdân an Alî h Abılila'lâ an ebîhî an EbVl-Bahlerî an Alî asl-ı senedi ile tahrîc ettiler. Tirmizî'ye göre isnadı "hasen garîb"tir.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/76.

[27] Bu hadisi Tirmizî (no. 812), Muh. b. Yahya el-Kuta'î an Müslim b. İbrâhîm an Hilâl b. Abdillah mevlâ Rebîa b. Amr b. Müslim an Ebî İshâk ani'l-Hâris an Alî senedi ile tahrîc etti.

İsnadı hakkında Tirmizî şu bilgileri vermektedir: "Bu hadis, bu vecihten garîbtir. İsnadı hakkında menfî sözler sarfedilmiştir. Hilâl b. Abdillah meçhuldür; el-Hâris ise hadiste zayıftır." İbn Hacer'e göre bu hadisin tüm tarik­leri zayıftır. İbnü'l-MUnzir ise: "Bu hadis merfû olarak sabit olmamıştır. Rivayetlerinden sahîh olan tariki Hasa-nu'1-Basrî'nin mürselidir. Ancak bu tariklerin birbirleri­ni takviye ettiğini gözden ırak tutmamak gerekir." (Ter­gîb II, 271).

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/76.

[28] Bu hadisi Dârimî (II, 28-9), Yezîd b. Hârûn an Şerîk an Leys b. e. Süleym an Abdiırahman b. Sabit an Ebî Umâ-me senedi ile tahrîc etti.

Sünen'inde Saîd b. Mansûr, Müsned'lerinde Ahmed ve Ebû Ya'lâ'nın ve Beyhakî'nin de rivayet ettikleri bu ha­disin isnâdındaki Leys b. e. Süleym zayıftır; Şerîk'in ez­beri ise kötüdür. SUfyân, bu rivayeti İbn Sâbit'in mürse-li olarak sevketmiştir (Neyi IV, 299).

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/76.

[29] Bu hadisi Ahmed (1,312), Ebû Dâvud (no. 1729), Tabe­rânî (no. 11595), el-Hâkim (I, 448; II, 159) ve Beyhakî (V, 164), İbn Cüreyc an Ömer b. Atâ an İkrime an İbn Abbâs asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

Hâkim, sahîh hükmü vermiş; ancak Ömer b. Atâ, zayıf olduğunda ittifak olan bir râvidir.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/76.

[30] Bu hadisi Ahmed (1,225), Dârimî (II, 28), Ebû DâvudTfr). 1732) ve Beyhakî (IV, 339), el-Hasan b. Amr un Mihrân EbîSafvân an İbn Abbâs asl-ı senedi ile tahrîc ettiler. Mihrân'ın hâli bilinmemektedir.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/76-77.

[31] Bu rivayeti İbn Mâce (no. 2883), VekV an İsmail Ebî İs-râîl an Fudayl b. Amr an Safd h. Cübeyr an İbn Abbâs senedi ile tahrîc etti.

İsmaîl, Nesâî, Cürcânî ve İbn Adî'ye göre zayıf bir râvidir.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/77.

[32] Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/77.

[33] Heysemî'ye göre râvileri Sahîh ricâlindendir (Mecma' 111,205).   

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/77.

[34] Bu hadisi Ahmed (III, 316, 357), Tirmizî (no. 931), tbn Huzeyme (no. 3068), Dârekutnî (II, 285-6) ve Beyhakî (IV, 349), el-Haccâc h. Artât an Muh. b. el-Münkedir an Câbir asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

İsnadı hakkında Tirmizî "hasen sahîh" hükmü vermiştir. Haccâc zayıf bir râvidir. Bu nedenle ulemâ, Tirmizî'nin sıhhat hükmünü tenkîd etmişlerdir (Neyi IV, 296).

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/77.

[35] Tirmizî, bunu bir evvelki Câbir hadisinden sonra belâ-ğan senedi ile irâd etti.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/77.

[36] Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/77.

[37] Râvileri güvenilir kimselerdir (Mecma' III, 215).

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/77.

[38] Bu hadisi Ahmed (II, 30), Yezîd h. Hârûn an Cerîr b.Hâzım ve Ishâk b. Yahya an Cerîr b. Hazım ani'z-Zübeyr b. el-Hureys ani'l-Hasan b. Hâdiye an İbn Ömer senedi ile tahrîc etti. Metninde küçük bir kıssa yer al­mıştır.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/77.

[39] Bu hadisi Müslim (hacc no. 436, s. 982), Nesâî (menâsık 194/2, v, 251-2), İbn Mâce (no. 3014), İbn Huzeyme (no. 2827), Dârekutnî (II, 301), el-Hâkim (I, 464), ve Beyhakî (V, 118), İbn Vehb an Mahrame b. Biikeyr an   ebîhî an Yûnus b. Yûsuf an Saîd h. el-Müseyyeb an Aişe asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/77.

[40] Bu mürsel hadisi Mâlik (hacc no. 245, s. 422), İbrahim b. e. Able an Talha senedi ile tahrîc etti.

Bunu el-Hâkim, Müstedrek'inde Ebû'd-Derdâ ile vaslederek merfûan şevketti.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/77-78.

[41] Bu hadisi İbn Mâce (no. 3013), Eyyûb b. Muh. el-Hâsi-mian Abdilkâhir b. es-Serîan Abdillah b. Kinâne b. Ab­bâs b. Mirdâs es-Siilemf an ebîhî an ebîhi senedi ile tahrîc etti.

Abdullah b. Kinâne hakkında Buhârî "hadisi sahîh" de­ğildir demiştir.     

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/78.                                                         

[42] Bu hadisi İbn Mâce (no. 3024), VekV an İbn ebîRenâd an Ebî Seleme el-Himsiyy an Bilâl senedi ile tahrîc etti.

Sindî, Zevâid'inde "İsnadı zayıftır; Ebû Seleme'nin ne adı, ne de durumu bilinmemektedir" demiştir.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/78.                                                         

[43] Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/78.

[44] Râvilerinden Ebû Dâvud el-A'mâ zayıf bir râvidir. (Mecma' III, 252).

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/78.                                                         

[45] Adı belirtilmemiş râvisi dışındakiler Sahîh ricâlindendir (Mecma' III, 257).       

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/79.   

[46] Râvilerinden Salih el-Meriyy zayıf bir râvidir (Mecma' III, 257).

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/79.   

[47] Bu hadisi Bezzâr (no. 1082) ve İbn Hibbân (no. 1884), Yahya b. Abdirrahman el-Erecîan Ubeyde bin el-Esved  ani'l-Kâsım b. el-Velîd an Sinan h. el-Hâris b. Musarrif an Talha b. Musarrif an Mücâhid an İbn Ömer asl-ı se­nedi ile tahrîc ettiler.

Bezzâr'a göre bu hadis başka yollarla da nakledilmiştir, ancak en hasen tariki bu tariktir. Heysemî, Bezzâr'ın ri­calinin güvenilir kimseler olduğunu söylemiştir.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/79-80.



Konu Başlığı: Ynt: Menâsik hacc fiileri bahsi
Gönderen: Mehmed. üzerinde 04 Temmuz 2019, 14:04:04
Esselamü aleyküm Rabbim bizlerin ilmini artırsın Rabbim paylaşım için razı olsun


Konu Başlığı: Ynt: Menâsik hacc fiileri bahsi
Gönderen: Ceren üzerinde 04 Temmuz 2019, 20:49:18
Esselamu aleykum. Rabbim bizleri hakkiyla farzina uygun şekilde hac vazifesini yerine getiren kullardan eylesin inşallah. ..