๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Cem ul Fevaid => Konuyu başlatan: ღAşkullahღ üzerinde 10 Ocak 2011, 18:40:20



Konu Başlığı: Mekke ve Kabenin fazileti
Gönderen: ღAşkullahღ üzerinde 10 Ocak 2011, 18:40:20
Mekke Ve Kabe'nin Fazileti, Onun Haremi, Zemzem, Oradaki Ezan, Hicâbe (Perdedanlık) Ve Sikâye (Su Dağıtma) Hakkındaki Rivayetler
 


3648- Ebû Zer radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"İnsanlar için, içinde namaz kılınacak ilk mübarek ev, Kabe'dir." Dedim ki:

"Sonra hangisi?"

"Mescid-i Aksa!

"Aralarında kaç yıl vardır?"

"Kırk yıl" buyurdu. [Buhârî, Müslim ve Nesâî][534]

 

3649- İbn Abbâs radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Hacer-i Esved, Cennet'ten inmiştir. O in­diğinde, sütten daha beyaz idi. Ademoğulları-nın hataları (günahları) onu kararttı."

[Nesâî ve aynı lafızla Tirgflzî.][535]

 

3650- İbn Abbâs radiyallahu anh'dan: Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem, Hacerü'l-Esved hakkında şöyle buyurdu:

"Vallahi Allah, onu Kıyamet gününde gö­ren iki gözü ve konuşan bir dili olduğu halde diriltecektir de kendisini hakkıyla istilâm edenler hakkında tanıklık edecektir." [Tirmizî][536]

 

3651- Taberânî, Mu'cemu'l-Kebîr'de: "Allah kıyamet gününde Hacer-i Esved'i ve Rükn-ü Yemanî'yi, iki gözlü, bir dilli, iki dudaklı olarak diriltecek ve kendilerini isti­lâm edenler için bir vefa borcu olarak tanık­lık edeceklerdir."[537]

 

3652- İbn Amr bin el-As radiyallahu anh'­dan:

(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Rükün ile makam, Cennet yakutlarından iki yakut idi. Allah onların nurunu almıştır, eğer onların nurlarını almasaydı meşrikle mağrip arasını aydınlatırlardı." [Tirmizî]

Ayrıca o, bu hadisin İbn Ömer'den mev­kuf yani onun sözü olarak rivayet edildiğini söyledi.[538]

 

3653- İbn Amr bin el-Âs radiyallahu anh'­dan:

(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Kıyamet gününde Rükün, bir dili ve iki dudağı olduğu halde Ebû Kubeys dağından daha büyük olarak gelecektir."

[Ahmed leyyin bir senedle.][539]

3654- Taberânî, Mu'cemu' l-Evsat'ta şunu ekledi:

"Kendisini hak ile istilâm eden için tanık­lık edecektir. O, mahlûkatıyla musâfaha eden Allah'ın sağı (sağ kolu)dır."[540]

 

3655- İbn Abbâs radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellembuyurdu:)

"Hacer-i Esved, Cennet taşlarından bir taştı. Yeryüzünden Cennet taşlarından ondan başka hiçbir taş yoktur. Billur taşları gibi be­yazdı. Eğer ona Cahiliyet kirinden bir şey bulaşmasaydı, elini süren her hasta mutlaka iyi­leşirdi." [Taberânî, Mu'cemu'l-Evsat ve'I-Kebfr'de leyyin bir senedle.][541]

 

3656- İbn Amr bin el-Âs radiyallahu anh'­dan, dedi ki:

"Rüknü'l-Esved semadan indi, Ebû Ku-beys dağına beyaz bir billur taşı gibi kondu. Kırk sene orada kaldıktan sonra İbrahim'in temelleri üzerine yerleştirildi."

[Taberânî, Mu'eemu'I-Kebîr'de][542]

 

3657- İbn Abbâs radiyallahu anh'dan:

(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Hacer-i Esved'e, cahiliyet kirliliklerin­den hiçbir şey bulaşmasaydı, zalim ve günah­kârların pisliklerinden de hiçbir şey değme-seydi, başvuran her hasta iyileşirdi. Bugün de aynen Allah' in kendisini yarattığı şekilde gö­rülürdü. Siyah ile değiştirmesinin sebebi, Ce­hennem ehlinin cennet süsünü görmemesi içindir. Ayrıca o, Cennet yakutlarından bir yakuttur ki, Allah onu, Âdem' i yeryüzüne in­dirdiği zaman, Kabe'nin yerine koymuştur. Yeryüzü o zaman son derece temiz idi. Orada hiçbir günah işlenmemişti. Çünkü orasını kir­letecek kimse yoktu. Harem in etrafına Allah, melekleri bir saf olarak sırf onu yeryüzü sa­kinlerinden korumak için yerleştirmiştir. Yer­yüzünün sakinleri o zaman cinlerden ibaretti. Onların onu görmeleri yakışık almazdı. Çün­kü Cennetten gelme bir şey idi. Cenneti gören cennete girer. Onun için ona ancak hakların­da cennet sabit olanlar bakabilirdi. Melekler sürekli olarak cinleri ondan alıkoydular, gös­termediler. Harem'in her tarafını ablukaya aldılar. Bunun için Harem'e «harem (yasak ve mukaddes bölge)» denilmiştir."

[Taberânî, Mu'eemu'I-Kebîr'de zayıf bir isnadla.][543]

 

3658- Ebû Hureyre radiyallahu anh'dan:

(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Meryem'in oğlu Isâ, Fecc-i Ravhâ deni­len yerde hac veya umre yapmak yahut o iki­sini bir arada yapmak üzere mutlaka telbiye getirecektir. " [Müslim][544]

 

3659- İbn Abbâs radiyallahu anh'dan: Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem Mekke ile Medine arasındaki Ezrak vadisine uğradı. "Bu vadi hangi vadidir?" diye sordu. "Ezrak vadisidir" dediler.

Şöyle buyurdu: "Ben Musa Aleyhisse-lam'ı gür sesi ile Allah'ı telbiye ederek tepe­den aşağıya inerken görüyor gibiyim." Sonra Herşâ tepesine gelerek: "Bu tepe hangi tepe­dir?" diye sordu: Ashâb: "Herşâ tepesidir" cevabmı verdiler. Bunun üzerine Allah'ın Re­sulü: "Ben, Yunus bin Mettâ Aleyhisselam' ı derli toplu, kırmızı bir dişi deve üstünde, yün­den bir cübbe giymiş, devesinin yuları hurma lifinden örülü olduğu halde telbiye ederken görüyor gibiyim" buyurdu. [Buhârî ve Müslim][545]

 

3660- Âişe radiyallahu anhâ'dan:

Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem uykusunda kıpırdadı. Bunun üzerine "Ey Al­lah'ın Resulü! Uykunuzda hiç yapmadığınız şeyleri yaptınız" dedik. Şöyle buyurdu:

"Hayret doğrusu! Ümmetimden birtakım insanlar, Kureyş'ten Beyt'e iltica etmiş, bir adama ulaşmak için bu Beyt'e geliyorlar. Fa­kat çöle vardıklarında yerle bir oldular." De­dik ki: "Ey Allah'ın Resulü! Yol insanları (za­man zaman) pekâlâ bir araya getirebilir." Bu­nun üzerine: "Evet, aralarında kastılı olan, sakat ve yolcular da vardır. Muhtelif yerler­den gelmelerine rağmen hepsi aynı şekilde helak olurlar. Ancak Allah onları niyetlerine göre diriltecektir." [Müslim|[546]

 

3661- Buhârî'nin rivayeti:

Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki: "Bir ordu Kabe'ye hücum ede­cek, (bu beldenin) çölüne geldiklerinde yerle bir olacaklardır." Dedim ki:               

"Ey Allah'ın Resulü! Hepsi mi helak ola­cak? Zira içlerinde (alış-verişle meşgul olan) çarşı halkı ve o zalimlerden olmayan kimseler de bulunmaktadır." Şöyle buyurdu:

"Öncekiler de sonrakiler de yani hepsi helak olacak, fakat dirilirken niyetlerine göre dirileceklerdir."[547]

 

3662- Safıyye radiyallahu anhâ'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"İnsanlar bu Beyt'e karsı savaşmakta de­vam edeceklerdir; hatta bir ordu burayı al­mak için gelirken çöle vardıklarında, yahut bu beldenin çölüne geldiklerinde, öncekiler­den sonrakilere kadar hepsi yerle bir edile­cektir. Ortaları bile kurtulamıyacaktır." De­dim ki:

"Ey Allah'ın Resulü, onlardan istemeye­rek bulunanların durumları ne olacak?"

Şöyle buyurdu: "Allah onları içlerindeki niyetlerine göre diriltecektir." [Tirmizî][548]

 

3663- Abdullah bin Safvân radiyallahu anh'dan, o da Mü'minlerin annesinden:

(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Bu Beyt'e (Kabe'ye) güçleri, silahlan ve hazırlıkları bulunmayan bir kavim sığınacak­tır. Onlara savaşmak için bir kavim gelecek; (bu beldenin) çölüne varınca yerle bir olacak­lardır."

Yûsuf İbn Mâlıek dedi ki: "Şam ehli o za­manlar Mekke'ye yürüyorlardı." Abdullah bin Safvân dedi ki: "Ama vallahi o kastedilen, bu ordu değildir." [Müslim]

Nesâî'nin rivayetinde Hafsa'nın hadisi olarak nakledilmiştir.[549]

 

3664- Şakîk radiyallahu anh'dan:

Şeybe bin Osman ona dedi ki: Ömer radi­yallahu anh senin şu oturduğun yere oturdu ve şöyle dedi: "Kabe'nin malını taksim etmeden buradan çıkmam!" Dedim ki:

"Sen bunu yapamazsın."

"Bilakis yapacağım!" dedi. Ben yine:

"Sen bunu yapamazsın!" dedim. Bu defa "Neden?" diye sordu. Dedim ki:

"Çünkü Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem ve Ebû Bekr onu gördükleri ve ona senden daha muhtaç oldukları halde bunu yapmadılar, o mallan çıkarmadılar."

Bunun üzerine kalktı ve çıktı. [Ebû Dâvud][550]

 

3665- Buhârî'nin rivayeti: "Orada dağıt­madık ne bir san (altın) ve ne de bir beyaz (gümüş) bırakmayacağım! Bunu kafama koy­dum." Dedim ki:

"Bunu senin iki dostun yapmamıştır." Bu­nun üzerine "Onlar kendilerine uyacağım iki şahsiyettir" dedi.[551]

 

3666- Ebû Şureyh el-Adevî radiyallahu anh'dan:

O, Mekke'ye ordu gönderen Amr bin Saîd'e dedi ki: "Ey Emîr! Bana izin ver de sana Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem'in söylediği bir sözü söyleyeyim. Fetih gününün ertesi onu iki kulağımla duydum; iki gözümle de gördüm. Konuştuklarını kalbim kavradı. Allah'a hamd ü senada bulunduktan sonra şöyle buyurdu:

"Mekke'yi insanlar değil, bizzat Allah ha­ram (mukaddes) kılmıştır. Allah'a ve âhiret gü­nüne inanan bir müslüman kişi için orada kan dökmek ve ağaç kesmek helâl olmaz. Biri kalkar da «Peki Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sel­lem neden orada savaştı?» derse, ona şöyle de­yin: «Allah kendi Resulüne müsaade etti, size müsaade etmedi.» Allah bana gündüzden sade­ce belirli bir süre müsaade etti. Sonra haramlı-ğı tekrar eskisi gibi oldu. Bu hususu burada bu­lunanlar bulunmayanlara tebliğ etsinler." Ebû Şureyh'e denildi ki: "Amr sana ne dedi?" Şu ce­vabı verdi: "Ey Ebû Şureyh! Ben bunu senden daha iyi biliyorum. Harem(-i Şerîf), âsiyi, kan döküp kaçan ile bir yeri tahrip etmiş bir kimse­yi barındırmaz." [Buhârî, Müslim, Tirmizî ve Nesâî][552]

 

3667- İbn Abbâs radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Allah, Mekke'yi haram (mukaddes) kıl­mıştır. O, ne benden önce ve ne de benden sonra hiç kimseye helâl olmaz. O ancak bana belirli bir süre helâl olmuştur. Yaş otu kopa-rılmaz, ağacı kesilmez, avı kaçırılmaz ve ür­kütülmez, yitiklerini yerden almak helâl ol­maz, ancak yitiğini ilân edip sahibini bulup teslim etmek için alınır." el-Abbâs b. Abdil-muttalib dedi ki: "Ancak onun (Mekke'nin) izhirini (bir nevi otunu) kuyumcularımız ve kabirlerimiz için almak helâl olur."

Diğer rivayette:

"Evlerimizin tavanları için (kullanmak üzere) izhir otu müstesna" diye geçer.

İkrime dedi ki: "Avı kaçırılmaz demek ne demektir, bilir misin? Yani o, gölgeden kaçırı­lıp da yerine oturulmaz (ürkütülmez) demek­tir." [Buhârî, Müslim ve Nesâî][553]

 

3668- Taberânî Mucemu'l-Kebir ve el-Ev-sat'ta leyyin bir senedle onun benzerini şu ekle ri­vayet etti: O'na denildi ki: "İşte Hâlid bin Velîd, öldürüyor." Şöyle buyurdu: "Ey Fülan! Kalk ta

ona söyle elini öldürmekten çeksin!" Adam ona gitti ve dedi ki: "Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem sana elinden geldiği kadar öldür" di­yor." Bunun üzerine Hâlid bin el-Velîd tam yet­miş insan öldürdü. Durum Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'e anlatınca, derhal Hâlid'i çağır­tıp: "Ben seni öldürmekten alıkoymadım mı?" diye sordu. Hâlid: "Hayır, biri geldi bana elimden geldiği kadar insan öldürmemi emrettiğinizi söy­ledi" diye cevap verdi. Adamı çağırttı, ona "Ben sana söyle Hâlid'e elini öldürmekten çeksin de­medim mi?" "Evet, ama sen bir şey (öldürülme-melerini) murad ettin. Allah da bir şey murad et­ti. Allah'ın murad ettiği iş seninkini geçti. Ben başka bir şey yapamazdım ki!" Bu söze karşı sü­kût buyurdu ve ona hiçbir cevap vermedi.[554]

 

3669- Abdullah bin Hubyş radiyallahu anh'dan:

(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Kim bir sidre ağacını (Arabistan kirazı­nı) keserse Allah onu bas aşağı ateşe atar."

Ebû Dâvud. Benzeri bir hadiste şu ibare geçer: "Yolcuların ve hayvanların çölde altın­da gölgelendikleri sidre (ağacını) keserse..."

Taberânî'nin el-Evsat' uıda: "Harem'den bir sidre keserse" diye geçmektedir.[555]

 

3670- Hassan bin İbrâhîm radiyallahu anh'dan: Sırtını Urve'nin köşküne dayayan Hişâm bin Urve'ye sidrenin (Arabistan kira­zının) kesilmesi hakkında bir soru sordum; şu cevabı verdi: "Şu kapılan ve kapı kanatlarını görüyor musun, işte bütün bunlar Urve'ye ait sidrelerdir. Urve, sidre ağacını keserdi ve ke­silmesinde bir sakınca görmezdi."[556]

 

3671-Diğer rivayette şunu da ekledi: Hi­şâm, Hassân'a: "Ey Iraklı! Bana bir bid'at mesele getirdin" dedi. (Hassan) Dedim ki: "Asıl bid'at sizin tarafınızdan gelmiştir. Mek­ke'de şöyle diyen bir zât işittim:

«Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem sidreyi kesene lanet etmiştir»." Önceki hadisi aynı anlamda nakletti. [Ebû Dâvud][557]

 

3672- İbn Cübeyr radiyallahu anh'dan: "Ayağının altına mızrağın kesici ucu isa­bet edip ayağı özengiye yapıştığı zaman ben, İbn Ömer'le beraberdim. İnip çıkardım.

Bu olay Mina'da olmuştur. Haccâc onu zi­yarete geldi. Haccâc dedi ki:

«Bunu sana yapanı biliyor musun?»

«Bunu bana sen yaptın» diye cevap verdi.

«Nasıl yani?»

«Silah taşınması helâl olmayan bir günde silah taşıttın! Harem-i Şerîf'e silah soktun. Şimdiye dek Harem-i Şerîf'e silah sokulmaz­dı» diye cevap verdi." [Buhârî][558]

 

3673- Câbir radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)  "Mekke'de silah taşınması helâl olmaz." [Müslim][559]

 

3674- Abdullah bin Adiyy bin el-Hamrâ radiyallahu anh'dan:

Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem'i Hazvere'nin üzerinde durup şöyle dediğini gördüm:

"Vallahi sen en hayırlı bir yersin. Allah'a en sevimli bir yersin. Eğer ben, senden çıkarhl-masaydım (kendiliğimden) çıkmazdım."[560]

 

3675- İbn Abbâs radiyallahu anh'dan: Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem, Mekke'ye hitaben şöyle buyurdu:

"Ne kadar güzel bir ülkesin. Seni çok se­viyorum. Eğer ben senden çıkartılmasaydım, kesinlikle kendiliğimden çıkmazdım."

[İki rivayet de Tlrmizî'nindir.][561]

 

3676- Ebû Ya'lâ benzerini şu ekle naklet-miştir:

"Ey Abd-i Menâf oğulları! Siz benden son­ra bu işin sahipleri olursanız, gece gündüz hangi saatte olursa olsun, Allah'ın evini ziyaret edene engel olmayın. Kureyş'in azmayacağını bilsem onların Allah katında elde edecekleri güzel şeyleri söylerdim. Allahım evvelkilerine vebal tattırdın, bari sonrakilere nimet tattır!"[562]

 

3677- Muhammed bin İmrân radiyallahu anh'dan, o da babasından, dedi ki:

Ben Mekke yolunda bir su yolunda ko­naklarken, bana Abdullah bin Ömer geldi ve dedi ki: "Neden bu su yolunda konakladın?" Dedim ki:

"Gölgesinden faydalanmak istedim."

"Bundan başka bir yer var mıdır?" dedi.

"Hayır" dedim. Dedi ki:

"Ben Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sel-lem'in şöyle buyurduğunu duydum:

«Mina'nın iki küçük dağı arasında bulu­nursan (eliyle doğuya doğru işaret etti) orada adına Sürer denilen bir vadi vardır ki, o vadi­de altında yetmiş peygamberin yaşamış olduğu gizli bir şerha (ağaç) vardır»." [Mâlik ve Nesâî][563]

 

3678- Yaiâ bin Ümeyye radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Harem! de gıda maddeleri karaborsacılığı yapmak, orada haddi aşmaktır (zulümdür)." [Ebû Dâvud][564]

 

3679- İbn Abbâs radiyallahu anh'dan: "Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'e zemzem sucundan ikram ettim, onu ayakta içti."[565]

3680- Diğer rivayette: "O, Beytullah'ta iken su istedi. Ona bir kova (su) getirdim." [Buhârî ve Müslim][566]

 

3681- İbn Ömer radiyallahu anh'dan: "Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, Hudeybiye'de kaldığı müddet zarfında Kureyş'ten bir adama zemzem suyundan getir­mesini emretti. Ondan o suyu alıp Medine'ye götürdü." [Rezîh][567]

 

3682- Âişe radiyallahu anhâ'dan:

"O, zemzem suyunu taşırdı ve Allah Re­sulü de sallallahu aleyhi ve sellem'in de onu taşıdığını söylerdi." [Tirmizî][568]

 

3683- İbn Abbâs radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Yeryüzünün en hayırlı suyu zemzemdir.

Çünkü onda tadın tadı, hastanın şifası vardır. Yeryüzündeki en kötü su, Haâremütta bir de­likten akan Berhûd vadisindeki sudur. Çekir­ge bacağına benzer, sabahleyin fışkırır, ak­şamleyin hiç suyu kalmaz."[569]

 

3684- İbn Abbâs radiyallahu anh'dan, de­di ki:

"Biz ona (zemzeme) şefaat derdik. Onu biz çoluk çocuk için en güzel yardım olarak bulur­duk." [İkisi de Taberânî'nin Mu'cemu'l-Kebîr''ine aittir.][570]

 

3685- İbn Abbâs radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Münafıklarla aramızdaki alâmet (fark): onlar zemzemden kana kana içemezler." [İbn Mâce][571]

 

3686- Onun Câbir'den de zayıf bir isnadla merfû bir rivayeti bulunmaktadır:

"Zemzem ne için içilirse onun içindir (ya­ni ne niyetle içilirse ona iyi gelir).[572]

 

3687- Ebû Mahzûre radiyallahu anh'dan: "Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem ezan işini bize ve mevâlilerimize, su dağıtma işini Hâşimoğullanna, perdedârlık işini de Abduddâroğullanna verdi."

[Ahmed ve Taberânî, Mu'cemu'l-Kebîr vel-Evstıt'ta leyyin bir senedle.][573]

 

3688- İbn Abbâs radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Ey Talha oğulları! Onu ebedi babadan oğula intikal eder bir şekilde alın! Onu sizin elinizden ancak zâlim olan alır." —Kabe ör­tüsünü kastediyor—

[Taberânî, Mu'cemu' I-Evsat'te leyyin bir isnadla.][574]

 

3689- Cübeyr bin Mut'im radiyallahu anh'dan:

O, Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sel-lem'in Osman bin Talha'ya Kabe'nin anahta­rını verdiğinde şöyle buyurduğunu duymuş: "Al su anahtarı ve gizle!" Dedi ki: "Kabe anahtarı bu yüzden daima gizlenir."

[Taberânî, Mu'cemu'l-Kebîr'de][575]

 

3690- Ebu't-Tufeyl radiyallahu anh'dan: "Ali, (hacılara) su dağıtma (vazifesi) hu­susunda Abbâs'la tartıştı. Talha bin Ubeydil-lah, Âmir bin Mahreme ve Ezher bin Abd-i Avf, Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sel­lem'in bu görevi Fetih günü Abbâs'a verdiği­ne dair tanıklık ettiler."

[Taberânî, Mu'cemu'I-Evsat'ta leyyin bir senedle.][576]

 

3691-İbn Abbâs radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Allah, bir gün ve bir gecede bu Beyt üze­rine yüzyirmi rahmet indirir. Altmışı bu Bey fi tavaf edenler; kırkı da bu Beyt'te namaz kı­lanlar içindir. Yirmisi de bu Beyt'e bakanlar İçindir." [Taberânî, Mu 'cemu' l-Kebîr ve' I-Evsat'ta za­yıf bir senedle.][577]

 

3692- Diğer rivayet:

"Bu mescide, yani Mekke mescidine in­dirir."[578]

 

3693- el-Esved bin Halef radiyallahu anh'dan:

"Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, ona Harem'in taşlarını yenilemesini emret­miş." [Bezzâr ve Taberânî, Mu'cemu'l-Kebîr'de.]

İsnadında Muhammed bin el-Esved bin Halef vardır.[579]


[534] Bu hadisi Buhârî (enbiyâ 40, IV, 136), Müslim (mesâcid no. 1-2, s. 370) ve Nesâî (mesâcid 3, II, 32), el-A'meş an İbrâhîm b. Yezîd et-Teymî an ebîhî an EbîZerr asl-ı se­nedi ile tahrîc ettiler.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/163.

[535] Bu hadisi Ahmed (I, 307, 373, 329), Nesâî (menâsık 145, V, 226), Tirmizî (no. 788), Taberânî (no. 12285) ve İbn Huzeyme (nol 2733), Atâ b. es-Sâib an Saîd b. Cübeyr an İbn Abbâs asl-ı senedi ile tahrîc ettiler. Tirmizî'ye göre isnadı hasen sahîh'tir.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/163.

[536] Bu hadisi Tirmizî (no. 961), Kuteybe an Cerîr an İbn Huseym an Saîd b. Cü'beyr İbn Abbâs senedi ile tahrîc etti ve isnadı hakkında "hasen" hükmü verdi.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/163.

[537] Heysemî, râvilerinden Bekr b. Muh. el-Kuraşî ile el-Hâris b. Gassân'ı tanımadığını söylemiştir (Mecma' III, 242).

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/163.

[538] Tirmizî (no. 878), hu hadisi Kuteybe an Yezîd b. Zurey' ip an Recâ Ebî Yahya an Mü'sâfi' el-Hâcib an İbn Amr se­nedi ile tahrîc etti.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/163.

[539] Bu hadisi Ahmed (II, 211), İbn Huzeyme (no. 2737) ve el-Hâkim (I, 457), Abdullah b. el-Mü'mel an Atâ b. e. Rebâh an İbn Amr asl-ı senedi ile tahrîc ettiler. Abdullah sebebiyle isnadı hasendir (Tergîb II, 194).

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/163.

[540] Râvilerinden Muh. b. Abdirrahman b. e. Leylâ sebebiy­le isnadı hasendir (Tergîb II, 194).

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/163.

[541] Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/164.

[542] İsnadı sahîhtir (Tergîb II, 195).

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/164.

[543] Râvilerinden birisi hakkında Heysemî, hiçbir bilgi edi­nemediğini söylemiştir (Mecma' III, 243).

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/164.

[544] Bu hadisi Müslim (hacc no. 216, s. 915), ez-Zührî an Hanzale b. Ali el-Eslemîan Ebî Hureyre asl-ı senedi ile tahrîc etti.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/164.

[545] Bu hadisi Ahmed (I, 215), Buhârî (bed'ul-Halk 7, IV, 84; enbiyâ 24/2, IV, 125), Müslim (îmân no. 268-9, s. 152-3), İbn Mâce (no. 2891), İbn Huzeyme (no. 2632-3), Ebû Ya'lâ (no. 2542), Taberânî (no. 12756), İbn Hib-bân (no. 3790,6186), el-Hâkim (II, 343) ve Beyhakî (V, 42), Dâvud b. e. Hind an Ebi'l-Âliyye an İbn Abbâs asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/164.

[546] Bu hadisi Müslim (fiten no. 8, s. 2210), Ebû Beh- b. e.Şeybe an Yûnus b. Muh. ani'l-Kâsım b. el-Fadl el-Huddânî an Muh. b. Ziyâd an Abdillah b. ez-Zübeyr an Âise senedi ile tahrîc etti.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/165.

[547] Bu rivayeti Buhârî (buyu'49/2, III, 19), Muh. b. es-Sab-bâh an İsmaîl b. Zekeriyyâ an Muh. b. Sûka an Nâfi' b. Cübeyr b. Mut'im an Âişe senedi ile tahrîc etti.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/165.

[548] Bu hadisi Tirmizî (no. 2184), Mahmûd b. Gaylân an Ebî Nu'aym an Süfyân an Seleme b. Kuheyl an Ebî Idrîs el-Merhebî an Müslim b. Safvân an Safıyye senedi ile tah­rîc etti ve isnadı hakkında "hasen sahîh" hükmü verdi.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/165.

[549] Lafız Müslim'e aittir. Bu hadisi Müslim (fiten 6-7, s. 2209), Nesâî (menâsık 112/4, V, 207) ve İbn Mâce (no. 4063), Ümeyye b. Safvân b. Abdillah b. Safvân an Abdil­lah b. Safvân an Hafsa senedi ile tahrîc ettiler.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/165.

[550] Bu hadisi Buhârî (hacc 48, 0, II, 159; i'tisâm 2/1, VIII, 139) ve Ebû Dâvud (no. 2031), Vâsıl el-Ahdeb an Şakîk b. Seleme an Şeybe b. Osman asl-ı senedi ile tah­rîc ettiler.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/166.

[551] Bu hadisi Buhârî (hacc 48, 0, II, 159; i'tisâm 2/1, VIII, 139) ve Ebû Dâvud (no. 2031), Vâsıl el-Ahdeb an Şakîk b. Seleme an Şeybe b. Osman asl-ı senedi ile tah­rîc ettiler.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/166.

[552] Lafız Buhârî'ye aittir. Bu hadisi Buhârî (ilm 37/1,1, 34-5; cezâ'us-sayd 8, II, 213; mağâzî 51, V, 94), Müslim (hacc 446, s. 987-8), Tirmizî (no. 809, 1406) ve Nesâî (menâsık 111, V, 205-6), Saîd b. e. Saîd el-Makburî an Ebî Şurayh asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/166.

[553] Bunun lafzı Buhârî'ye (buyu 28) ait olup bu lafzı o, Hâ-lid el-Hazzâ an İkrime an İbn Abbâs asl-ı senedi ile tah­rîc etmiştir: cenâiz 77, II, 94-95; cezâ'us-sayd 9, II, 213; buyu' 28/2, II, 13).

Bu hadisi yaklaşık metinle Ahmed (1,259, 315), Buhârî (hacc 43, II, 157; cezâ'us-sayd 10, II, 214; cizye 22/3, IV, 72), Müslim (hacc no. 445, s. 986), Ebû Dâvud (no. 2018), Nesâî (menâsık 110, V, 203-4), İbnu'l-Cârûd (s. 254), Taberânî (no. 10943), İbn Hibbân (no. 3712) ve Beyhakî (V, 195, 199), Miicâhid an Tavus an İbn Abbâs asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/166.

[554] Râvilerinden Atâ b. es-Sâib'in, âhir-i ömründe ezberi bozulmuştur (Mecma' III, 284).

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/166-167.

[555] Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 5239), Nasr b. Alî an Ebî Usâme an ibn Cüreyc an Osman b. e. Süleyman an Sa­îd b. Muh. b. Cübeyr b. Mut'im an Abdillah b. Hubsî se­nedi ile tahrîc etti.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/167.

[556] Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 5241), Ubeydullah b. Ömer b. Meysere ve Humeyd b. Mes'ade an Hassan b. İbrâhîm senedi ile tahrîc etti.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/167.

[557] Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 5241), Ubeydullah b. Ömer b. Meysere ve Humeyd b. Mes'ade an Hassan b. İbrâhîm senedi ile tahrîc etti.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/167.

[558] Bu hadisi Buhârî (îdeyn 9/1-2, II, 6), Zekeriyyâ b. Yah­ya ani'l-Muhâribî an Muh. b. Sûka an Saîd b. Cübeyr senedi ile ayrıca yakın mânâsı ile Ahmed b. Ya'kûb an İshâk b. Saîd b. Amr b. Saîd b. el-Âs an ebîhî an İbn Ömer senedi ile tahrîc ettiler.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/167.

[559] Bu hadisi Müslim (hacc no. 449, s. 989), Seleme b. Şe-bîb an İbn A'yen an Ma'kil an EbVz-Zübeyr an Câbir senedi ile tahrîc etti.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/167.

[560] Bu hadisi Tirmizî (no. 3925), Kuteybe an Leys an Ukayl ani'z-Zührîan Ebî Seleme an Abdillah b. Adî senedi ile tahrîc etti ve isnadı hakkında "hasen garîb sahîh" hük­mü verdi.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/167.

[561] Bu hadisi de Tirmizî (no. 3926), Muh. b. Mûsâ el-Basrî ani'l-Fudayl b. Süleyman an Abdillah b. Osman b. Hu­seym an Saîd b. Cübeyr ve Ebît-Tufeyl an İbn Abbâs se­nedi ile tahrîc etti ve isnadı hakkında "hasen garîb" hük­mü verdi.

Bu hadisi Taberânî (no. 10632), İbn Hibbân (no. 3701) ve el-Hâkim (1,486) de rivayet ettiler.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/168.

[562] Hadisin son kısmını Ahmed (I, 242) ve Tirmizî (no. 3908), el-A'meş an Târik b. Abdirrahman an Satd b. Cübeyr an İbn Abbâs asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/168.

[563] Bu hadisi Mâlik (hacc no. 249, s. 423), Ahmed (II, 183), Nesâî (menâsık 189/1, V, 248-9) ve Beyhakî (V, 139), Mâlik an Muh. b. Amr b. Halhale an Muh. b. Imrân el-Ensârf an ebîhî an İbn Ömer asl-ı senedi ile tahrîc etti­ler. Lafız Mâlik'e aittir.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/168.

[564] Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 2020), el-Hasan b.Alî an Ebî Âsim an Ca'fer b. Yahya b. Sevbân an Umâre b. Sevbân an Musa b. Bâzân an Ya'lâ senedi ile tahrîc etti.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/168.

[565] Bu hadisi Tayâlisî (no. 2648), Ahmed (I, 214, 220, 243, 249, 249, 287, 342, 369, 372), Buhârî (hacc 76, II, 167; eşribe 16/3, VI, 248), Müslim (eşribe 117-20, s. 1601-2), Tirmizî (no. 1882), Nesâî (menâsık 165-6, V, 237), İbn Mâce (no. 3422), İbn Huzeyme (no. 2750, 2945), Ebû Ya'lâ (no. 3634-5), Taberânî (no. 12574-9), İbn Hibbân (no. 3826-7, 5295-6) ve Beyhakî (V, 85, 147; VII, 282), eş-Şa'bî an İbn Abbâs asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/168.

[566] Bu hadisi Tayâlisî (no. 2648), Ahmed (I, 214, 220, 243, 249, 249, 287, 342, 369, 372), Buhârî (hacc 76, II, 167; eşribe 16/3, VI, 248), Müslim (eşribe 117-20, s. 1601-2), Tirmizî (no. 1882), Nesâî (menâsık 165-6, V, 237), İbn Mâce (no. 3422), İbn Huzeyme (no. 2750, 2945), Ebû Ya'lâ (no. 3634-5), Taberânî (no. 12574-9), İbn Hibbân (no. 3826-7, 5295-6) ve Beyhakî (V, 85, 147; VII, 282), eş-Şa'bî an İbn Abbâs asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/168.

[567] Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/168.

[568] Bu hadisi Tirmizî (no. 963), Ebû Kureyb an Hallâd b. Yeiîd el-Cu'f! an Ziiheyr b. Muâviye an Hişâm b. Urve an ebîht an Âişe senedi ile tahrîc etti ve isnadı hakkında "hasen garîb" hükmü verdi.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/168.

[569] Râvileri güvenilir kimselerdir (Mecma' III, 286).

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/168.

[570] Bunun da ricali Heysemî'ye göre güvenilir kimselerdir (Mecma' III, 286).

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/169.

[571] Bu hadisi İbn Mâce (no. 3061), Alîb. Muh. an Ubeydil-lah b. Mûsâ an Osman b. el-Esved an Muh. b. Abdirrah­man b. e. Bekr an İbn Abbâs senedi ile tahrîc etti. Sindî: "İsnadı sahîh, ricali ise güvenilir kimselerdir" de­miştir.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/169.

[572] Bu hadisi İbn Mâce (no. 3062), Hişâm b. Ammâr ani'l-Velfd b. Müslim an Abdillah b. el-Mu'emmel an Ebî'z-Zübeyr an Câbir senedi ile tahrîc etti.

Bu hadis halkın dilinde oldukça meşhur olmuştur. Aynı şekilde hakkındaki hükümde de ihtilâf edilmiştir. Hatta müstakil kitaplar bile yazılmıştır. MUstedrek'te bu hadi­si tahrîc eden el-Hâkim isnadı hakkında sahîh hükmü vermiştir. Kimileri hasen, kimileri de zayıf hükmüne varmışlardır. İbn Hacer ise: "Sahicileri ile hasen garîb-tir" demiştir.

Sindî ise Abdullah b. el-Mu'emmel sebebiyle isnadının zayıf olduğunu söylemiştir.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/169.

[573] Bu hadisi Ahmed (IV, 401), Halef b. el-Velfd an Hüzeyl b. Bilâl an İbn ebî Mahzûre an ebîhî ev an ceddihî sene­di ile tahrîc etti. Heysemî'ye göre HUzeyl'i Ahmed ve gayrisi tevsîk etti. Buna karşılık Nesâî ve başkası zayıf addetmiştir (Mecmâ III, 285).

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/169.

[574] Râvilerinden Abdullah b. el-MU'emmel, İbn Hibbân'a göre güvenilir olup hatâ ederdi. Çoğunluğa göre zayıf bir râvidir (Mecmâ III, 285).

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/169.

[575] Heysemî'ye göre râvileri güvenilir kimselerdir (Mecmâ III, 292).

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/169.

[576] Râvilerinden Vâkidî hakkında hem menfi, hem de müs-bet sözler sarfedilmiştir (Mecma' III, 286).

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/169.

[577] Râvilerinden Yûsuf b. es-Sefer sebebiyle isnadı ol­dukça zayıftır. Zira onun hakkında Dârekutnî: "hadis uydururdu"; İbn Hibbân: "Onunla ihticâc etmek doğru değildir"; Nesâî ise "metruktür" demiştir (Feyd II, 318).

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/169.

[578] Râvilerinden Yûsuf b. es-Sefer sebebiyle isnadı ol­dukça zayıftır. Zira onun hakkında Dârekutnî: "hadis uydururdu"; İbn Hibbân: "Onunla ihticâc etmek doğru değildir"; Nesâî ise "metruktür" demiştir (Feyd II, 318).

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/169.

[579] Muh. b. el-Esved'in durumu meçhuldür (Mecma' III, 297).

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/169.



Konu Başlığı: Ynt: Mekke ve Kabenin fazileti
Gönderen: Mehmed. üzerinde 30 Haziran 2019, 09:06:22
Esselamu aleyküm Rabbim bizlere o mübarek yere Mekke' ye ayrıca Medine ve Kudüs'e de gitmeyi nasip eylesin Bu üç yere hizmet etmeyen kimseleri de o bölgeden def eylesin Rabbim paylaşım için razı olsun


Konu Başlığı: Ynt: Mekke ve Kabenin fazileti
Gönderen: Ceren üzerinde 30 Haziran 2019, 16:09:28
Esselamu aleykum. Rabbim razı olsun paylasimdan kardeşim. ...