Konu Başlığı: Matem tutma ve çocuk bakımı Gönderen: ღAşkullahღ üzerinde 09 Ocak 2011, 16:32:03 Matem Tutma Ve Çocuk Bakımı İddet, İstibra (Boşandığı kocası ölen kadının hamile olup olmadığının anlaşılması için bekletilmesi), 4472- Esma bint Yezîd bin es-Seken el-Ensâriyye radiyallahu anhâ'dan: "O, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'in zamanında kocasından boşandı. Boşanan kadın için o günlerde henüz iddet bekleme hükmü yoktu. ALLAH Teâla, boşanma üzerine iddet hükmünü inzal buyurdu. Böylece talâk (boşanma) sebebiyle hakkında iddet (hükmü) nazil olan ilk kadın o oldu." [Ebû Dâvud][108] 4473- İbn Abbâs radiyallahu anh'dan, dedi ki: ALLAH şöyle buyurdu: "Boşanan kadınlar kocaya gitmeden, kendi kendilerine üç ay başı hali bitene kadar beklerler." (Bakara, 228 ) Yine ALLAH Teâla şöyle buyurdu: "Kadınlarınızı içinden ay hali görmekten kesilenler hususunda şüpheye düşerseniz, bilin ki onların iddet beklemesi üç aydır." (Talâk, 4) Sonra bunu neshedip şöyle buyurdu: "Eğer onları, henüz temastan (cinsî ilişkide bulunmadan) önce boşarsanız onların üzerinizde sizin sayacak idde tiniz yoktur." |Nesâî ve aynı lafızla Ebû Dâvud.][109] 4474- Urve radiyallahu anh'dan: Âişe, Abdurrahman bin Ebî Bekr'in kızı Hafsa'yı, üçüncü hayıza girdiğinde (ailesinin evine) gönderdi. İbn Şihâb dedi ki: Bu hâdise bana ulaşınca, Amre bint Abdirrahman'a anlattım. "Urve doğru söylemiştir" dedi. Bunun üzerine bu hususta insanlar onunla tartıştılar ve dediler ki: "ALLAH, Kitâb'ında üç kur' buyurdu." Âişe bu tartışmadan haberdar olunca, şöyle dedi: "Doğru söylediniz. Siz kur'un ne olduğunu biliyor musunuz? Kur' (kadının) temizlik halleridir (yoksa hayız değil)". [Mâlik.] Ayrıca şunu ilave etti: İbn Şihâb şöyle dedi: "Ebû Bekr bin Abdirrahman'ın şöyle dediğini duydum: "Fakihlerimizden kimi idrak ettim ise hepsi bu hususta, Âişe gibi söylediler."[110] 4475- Ömer radiyallahu anh'dan, dedi ki: "Hangi kadın, boşanıp bir veya iki hayız görürse, sonra hayız görmemeye başlarsa, tam dokuz ay bekler. Hamileliği ortaya çıkarsa, ne âlâ, çıkmazsa o dokuz aydan sonra üç ay daha bekler. Ancak ondan sonra evlenebilir." |Mâlik][111] 4476- er-Rubeyyi «bint Muavviz radiyallahu anhâ'dan: "O, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'in zamanında (mal karşılığı) kendi talebi ile kocasından ayrıldı. Ona Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem bir hayız süresi iddet beklemesini emretti, ya da o, bununla emrolundu.” [Nesâî ve aynı lafızla Tirmizî.][112] 4477- Mâlik, Nâfi'den: "Rubeyyi', amcasıyla birlikte İbn Ömer'e gelip, Osman'ın zamanında mal vermek suretiyle kocasından ayrıldığım ve Osman'ın bunu duyduğu halde bir itirazda bulunmadığını söyledi. İbn Ömer, ona şöyle dedi: «Senin iddetin, normal boşanmış kadının iddeti gibidir»."[113] 4478- Ebû Dâvud, İbn Ömer'den: "Mal karşılığı kendi isteğiyle kocasından boşanan kadının iddeti, normal boşanan kadının iddeti gibidir."[114] 4479- İbn Abbâs radiyallahu anh'dan: "Sabit bin Kays bin Şemmâs'ın karısı, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem zamanında hul' usûlü (mal karşılığı kendi isteğiyle) kocasından ayrıldı. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem ona bir hayzla iddet beklemesini emretti." [Ebû Dâvud ve aynı lafızla Tırmizî.][115] 4480- Ümmü Seleme radiyallahu an-hâ'dan: "Eşlem kabilesinden Subey'a adında bir kadın, kocasının nikâhı altındaydı. Kocası, o hamile iken öldü. Ebu's-Senâbil bin Ba'kik onu istedi. Onunla evlenmeyi kabul etmedi. Dedi ki: «Vallahi benimle iki sürenin (vefat ve doğum iddetinin) en uzununu bekleyinceye dek evlenmen doğru olmaz.» On güne yakın bir süre bekledikten sonra Paygamber sallallahu aleyhi ve sellem'e geldi. (Durumu bildirdi) O da ona: «Haydi evlen!» buyurdu." [Altı hadis imamı.][116] 4481- Onun rivayeti erindendir: Ebû Seleme bin Abdirrahman ile İbn Abbâs, kocasının vefatından birkaç gün sonra ni-fas gören (doğuran) kadın hakkında tartıştılar. İbn Abbâs dedi ki: "Onun iddeti iki sürenin (vefat ve doğum iddetinin) en son olanıdır. Ebû Seleme ise: "Tamam, süre (doğurmakla) bitmiştir, artık evlenebilir" dedi. Ebû Hureyre ise ben (Ebu Seleme'yi kastederek) "Kardeşimin oğlunun görüşünü paylaşıyorum" dedi. Bunun üzerine hemen Kureyb'i Ümmü Seleme'ye gönderdiler. Ona meseleyi sordu, cevabı şu oldu: "Sübey'atü'l-Eslemiyye, kocasının vefatından birkaç gün sonra doğurdu. Bunu Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'e anlatınca, onun evlenmesini emretti."[117] 4482- Başka bir rivayette: "Kocasının vefatından onbeş gün sonra doğurdu. Onu biri genç, diğeri yaşlı iki adam istedi. Kadın gence meyledince, ihtiyar şöyle dedi: «Henüz evlenmen helâl değildir.» O arada ehli (ana babası) da yoktu. Ana babası geldiğinde kendisini tercih edeceklerini umuyordu. Kadın durumunu öğrenmek için hemen Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'e geldi; şöyle buyurdu: «Artık serbest oldun, istediğinle evlenebilirsin»."[118] 4483- Başka rivayetinde: Ebû Seleme, İbn Abbâs'a dedi ki: "ALLAH Teâlâ: «Hamilelerin, bekleme süreleri (iddetleri), karnındaki çocuklarını doğurmaları ile biter» buyuruyor." İbn Abbâs: "Bu husus, talâk sonucu olan ayrılmalar için sözkonusudur." Ebû Hureyre ise: "Ben kardeşimin oğlunun (Ebû Seleme'nin) görüşündeyim" dedi. Benzerini nakletti. Ayrıca onda şöyle geçmektedir: "(Sübey'a) kocasının ölümünden yirmi gün sonra doğurdu."[119] 4484- Başka rivayette: "Sübey'a'nın kocası öldürüldü. Ölümünden kırk gün sonra doğurdu. Birisi onu istedi, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem de onu onunla evlendirdi."[120] 4485- Başka bir rivayette: "Ebû Seleme dedi ki: Bana Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'in ashabından bir adam bildirdi: "Sübey'a, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'e gelip, kocası öldükten sonra henüz dört ay dolmadan doğurduğunu söyledi. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem ona, evlenebileceğini söyledi." Ebû Hureyre: "Ben de buna şahidim" dedi.[121] 4486- Başka bir rivayette: Sübey'a'dan: "Kocası, Sa'd bin Havle, Veda haccında vefat etti. Ondan sonra çocuğunu doğurdu. Lohusalık bittikten sonra evlenmek için süslendi, püslendi. Ona Ebu's-Senâbil dedi ki: «Üstünden dört ay on gün geçmedikçe vallahi sen evlenemezsin.» Hemen Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'e gelip durumunu bildirdi. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem da ona, artık serbest olup evlenebileceğine fetva verdi." İbn Şihâb der ki: "Çocuk doğurduğu zaman, henüz lohusa halinde evlenmesinde herhangi bir beis görmüyorum; ancak temizlenene kadar evlendiği kocası ona yaklaşamaz."[122] 4487- İbn Mes'ud'dan, Sübey'a hakkında: "Siz onun hakkında ruhsatı bırakıp eziyet ediyorsunuz. Halbuki kadınlarla ilgili kısa sûre (Talak sûresi), onlar hakkındaki uzun sûreden (Bakara sûresi) sonra nazil olmuştur (yani vefat iddeti âyeti, doğum iddeti âyeti ile nesholunmuştur)" dediği bildirilmiştir.[123] 4488- Diğer rivayet: (İbn Mes'ûd dedi ki:) "Kim dilerse onunla iddialaşabilirim. «Hamile olanların bekleme süreleri çocuklarını doğurmaları ile sona erer» mealindeki âyet (Talâk 4), kocası ölen hakkındaki âyetten sonra nazil olmuştur. Bu nedenle kocası ölen hamile kadın doğurduğu zaman serbesttir, evlenebilir."[124] 4489- İbn Ömer radiyallahu anh'dan: Ona kocası öldüğünde hamile olan kadın hakkında sordular; şu cevabı verdi: "Çocuk doğurduğu zaman, serbesttir." Yanındaki bir adam dedi ki: "Ömer: «Daha kocası tabuttayken henüz gömülmeden önce bile doğursa, kadın serbest olur» dedi." (Mâlik][125] 4490- Amr bin el-Âs radiyallahu anh'dan: "Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem'in sünnetinde bize karışıklık çıkarmayınız. Kocası ölen kadının bekleme süresi dört ay on gündür." Ümmü'l-Veled'i (efendisinden çocuk dünyaya getiren cariyeyi) kastediyor. [Ebû Dâvud][126] 4491- Mâlik, İbn Ömer'den: "Ümmü veledin iddeti, efendisi öldüğünde, yalnız bir hayz müddetidir."[127] 4492- Ebû Saîd radiyallahu anh'dan: "Evtâs günü (ordu) evli kadınları (ganimet olarak) ele geçirdiler, onlarla evlenmek hususunda endişeye kapıldılar. Bunun üzerine: «Ve'l-Muhsanâtu mine'n-nisâi illâ mâ meleket eymâ-nüküm (=Savaşta esir olarak elinize geçen cariyeler müstesna bütün evli kadınlarla nikahlen-manız da haram kılınmıştır)» âyeti (Nisa 24) nazil oldu (yani evli olan esir kadınlar iddetleri bittiği zaman onlara helâldir)."[128] 4493- Evtâs esirleri hakkında merfû olarak rivayet edilen bir diğer hadiste şöyle buyurmuştur: "(Esir olan) hamile kadınla, do-ğurmadıkça cinsî ilişki kurulmaz. Hamile olmayanlarla da bir kere hayız oluncaya dek, Cİnsîİlişki kurulmaz." [Müslim ve Sünen ashabı.][129] 4494- Ebu'd-Derdâ radiyallahu anh'dan: "Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, seferlerinin birinde, bir çadırın kapısında doğumu yaklaşmış bir kadının durduğunu gördü ve kim olduğunu sordu. Dediler ki: «O falan kimsenin cariyesidir.» «Galiba adam onunla (cinsel) temas kurmak istiyor» deyince: «Evet» dediler. Bunun üzerine şöyle buyurdu: "Onunla beraber kabre girecek bir lanetle ona lanet etmek içimden geldi. Acaba bu adam, helal olmayan şeyi (karnındaki çocuğu) nasıl kendisine mirasçı bırakacak. Ya da kendisine köle gibi kullanması helal olmayanı (bebeği) nasıl kendisine hizmetçi kılacaktır?" [Müslim ve Ebû Dâvud.][130] 4495- Mâlik radiyallahu anh'dan, dedi ki: Bana ulaştığına göre: Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem cariyelerin istibrâsını (rahimlerinin boş olduğunu anlamak için bekletilmesini), şayet hayız görenlerden ise bir hayız, hayız görmeyenlerin ise üç ay beklemelerini emrederdi. Başkasının suyu ile sulanmasını yasaklardı."[131] 4496- İbn Ömer radiyallahu anh'dan: "Kendisiyle cinsî ilişkide bulunulan cariye, hibe edildiği, yahut satıldığı ya da azat edildiği zaman, rahmini bir hayız (gördürerek) istibrâ etsin. Bakire olan istibrâ edilmez." [İkisi de Rezîn'e aittir.][132] 4497- Fâtıma bint Kays radiyallahu an-hâ'dan: Ebû Seleme bin Abdirrahman dedi ki: "Ebu Amr bin Hafs, onu (Fâtıma'yı) gıyabında bâin talak ile boşadı. Vekilini biraz arpa ile ona gönderdi. Gelen arpayı az bulunca vekîl (Fâtıma'ya) şöyle dedi: «Vallahi senin üzerimizde bir (nafaka) hakkın yoktur.» (Kadın) hemen Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'e gelip şikayette bulundu. Bunun üzerine Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: «Bir nafaka hakkın yoktur. (Zira ta-lâk-ı bâin ile boşsun)» buyurdu ve Ümmü Şe-rik'in evinde iddetini doldurmasını söyledi. Sonra buyurdu ki: «O (Ümmü Şerik) ashabımın evine girip çıktığı bir kadındır. En iyisi mi sen, İbn Ümmü Mektûm'un evinde iddetini doldur. O âmâ bir adamdır, onun yanında rahatça soyunursun seni görmez. Süren dolunca bana bildir!» Süresi dolunca, gelip bildirdi. Muâviye ile Ebû Cehm'in kendisine talip olduklarını söyledi. Bunun üzerine şu tavsiyede bulundu: «Ebu Cehm asasını omuzundan indirmez (ka- dınlan çok döver). Muaviye ise, malı olmayan bir fakirdir. En iyisi mi sen Üsâme bin Zeyd' le evlen!» Fatıma önce kabul etmedi. Resûlullah tekrar Üsame ile evlenmesini tevsiiye edince bu sefer kabul etti ve evlendi. ALLAH onda çok hayır kıldı; ben de ona gıpta ettim." [Buhârî hariç, Altı hadis imamı][133] 4498- Rivayetlerindendir: Ebu Hafs bin el-Muğîre onu üç kere boşadı. Sonra Yemen'e gitti. Ailesi ona (Fatıma'ya): «Senin nafaka hakkın yoktur» dedi." Benzerini zikretti.[134] 4499- Başka rivayette: "Ebû Amr bin Hafs bin el-Muğîre, Ali ile beraber Yemen'e gitmek üzere yola çıktı. Karısı Fâtıma bint Kays'a onu bir talâkla boşadı-ğma dair bir haber gönderdi." Aynca o rivayette kadının nafakasız evine taşındığı yer almaktadır. Bir de Mervân'ın şöyle dediği geçmektedir: "Bu hadisi bir kadından başka kimseden işitmedik, buna karşılık biz, insanları üzerinde bulduğumuz güvenilir ve sahih hususla amel edeceğiz." Fatıma'ya Mervân'ın bu sözü ulaşınca, şöyle dedi: "Aramızda hakem olarak Kur'ân vardır. «Onları evlerinden çıkartmayın!» bu-yurulmuştur." Dedi ki: "Bu, kendisinde ric'at hakkı olanlar için bahis konusudur. Üç talâktan sonra ne olabilir ki! Kadın hamile olmadığı zaman nasıl ona nafaka yoktur, diyorsunuz? Neden onu hapsediyorsunuz?"[135] 4500- Rivayetlerindendir: Onu (Fâtıma'yi) kocası bâin talak ile boşadı. Kadın dedi ki: "Bunun üzerine davayı Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'e ilettim. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, benim ne mesken ve ne de nafaka hakkımın bulunmadığını söyledi."[136] 4501- Şa'bî, Fâtıma bint Kays hakkında ALLAH Resulü sallallahu aleyhi ve sellem'in: "Ne nafakası ve ne de meskeni vardır" hadisini nakledince, Esved bin Yezîd, bir avuç taş alıp ona atarak şöyle dedi: "Yazık sana bu gibi hadisleri revayet ediyorsun, halbuki Ömer bu hususta şöyle demiştir: «Biz, unutup unutmadığını bilmediğimiz bir kadının sözünden dolayı ALLAH'ın Kitabını ve onun Resulünün sünnetini bırakmayız. Onun (bu durumdaki bir kadının) mesken hakkı da vardır; nafaka hakkı da vardır. Çünkü ALLAH Teâla şöyle buyurmuştur: 'Onları evlerinden çıkartmayın, kendileri de çıkmasınlar'.» (Talâk, 1)"[137] 4502- "Ebû Amr bin Hafs'ın yanındaydım. Necrân harbine gitti." Benzerini nakletti. Aynca onda şöyle geçer: "Onunla (Üsâme ile) evlendim, ALLAH beni İbn Zeyd'le müşerref kıldı. İbn Zeyd'le beni mükerrern kıldı." [Buhârî hariç, Altı hadis imamı][138] 4503- Âişe radiyallahu anhâ'dan: "Yahya bin Saîd bin el-Âs, Abdurrahman bin el-Hakem'in kızını boşadığı zaman, Abdurrahman onu (kızını) evine taşıdı. Bunun üzerine Âişe, Medine valisi olan Mervan'a şu haberi gönderdi: «Allahtan kork, kadını evine geri gönder»." Mervân'ın cevabı; "Abdurrahman bana üstün geldi."[139] 4504- Diğer rivayet: (Kasım b. Muh.) Ona (Âişe'ye) dedi ki: "Sana Fâtıma bint Kays'ın durumu ulaşmadı mı?" Hz. Âişe"Fâtıma'nın hadisini hatırlamanın sana bir faydası yoktur" diye cevap verince, Mervân şöyle dedi: "Eğer Hz. Fatıma'nın evinden çıkmasını gerektiren şer, sana malum olsaydı, Yahya ile hanımı Amre arasında bulunan şer('in Amre'nin Yahya'nın evini terketmesini meşru kılacak bir sebep teşkil ettiğini) sana anlatmaya yeterdi."[140] 4505- Diğer rivayet: "Âişe, Fâtıma bint-i Kays'ın sözünü şiddetle reddetti ve: «Gerçekten Fatıma ıssız bir yerde idi ve etrafından korkuluyordu. İşte bu nedenle Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, onun (İbn Ümmü Mek-tûm'un evine) taşınmasına izin verdi» dedi." 4506- Diğer rivayet: "Boşanan kadın kocasının evinde iddetini beklemek üzere kalmaktan korkarsa veya (kaldığı o evde) ailesi aleyhine kötü sözler söylenir endişesi taşıyorsa (böyle bir durumda boşandığı evden başka bir eve taşınabilir). "[Buhârî, Müslim, Muvatta' ve Ebû Dâvud.][141] 4507- İbnü'l-Müseyyeb radiyallahu anh'-dan: Ona denildi ki: Fâtıma bint Kays boşandı ve (iddeti bitmeden) evinden çıktı." Saîd dedi ki: "O, insanları fitneye sürükleyen bir kadındır. Fâtıma, diliyle etrafındaki-leri inciten birisiydi de İbn Ümmi Mektûm'un evine emaneten kondu." [Ebû Dâvud][142] 4508- Câbir radiyallahu anh'dan: "Teyzem üç talâkla boşandı. Teyzem daha sonra, hurmalarının meyvesini devşirmek istedi. Ancak bir adam evden çıkmasına engel oldu. Hemen Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'e geldi ve durumunu arzetti. Resûlullah şöyle buyurdu: «Hurmalarını devşir, belki onu tasadduk edersin ya da orhınla bir iyilik yaparsın»." [Müslim, Nesâî ve "teyzem üç talâkla boşandı" lafzıyla Ebû Dâvud.][143] 4509- Füray'a bint Mâlik radiyallahu anh'dan: "Kocası, işinde çalıştırmak üzere, Acem işçiler aramaya gitmişti. Onu öldürdüler. Bunu Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'e anlattı ve dedi ki: «Kocamın kalacak bir evi yok. Ondan bana geriye bir rızık ta kalmadı. Ailemin yanına dönüp kalabilir miyim?» «Evet, olur» dedi. Sonra sordu: «Nasıl demiştin?» sözünü ona tekrarlayınca şöyle buyurdu: «(Farz olan) iddet müddeti doluncaya kadar (orada) bekle»." [Mâlik ve Sünen ashabı][144] 4510- Mücâhid radiyallahu anh'dan, dedi ki: "Vellezîne yüteveffevne minkum ezvâcen (=Içinizden ölenlerin geride bıraktıkları eşler...)" (Bakara 234) âyeti inince, kadının iddetini kocasının ev halkı' yanında geçirmesi vacip oldu. Sonra ALLAH: "Vellezîne yutevefi fevne minküm ve yezerûne ezvâcen vasiyyeten li-ezvâcihim metâen ile'l-havli gayre ihrâcin. Fe-in harecne felâ cunâhe aleyküm fîmâ feal-ne fî enfusihinne min ma 'rûfin (-Sizden ölüp de (dul) eşler bırakan kimseler, eşlerinin kendi evlerinden çıkarılmayarak yılına kadar faydalanmasını vasiyet etsinler. Eğer onlar kendiliklerinden çıkarlarsa, artık onların yaptıkları meşru işlerden dolayı size bir sorumluluk yoktur" âyeti (Bakara 240) nazil olunca ALLAH senenin tamamını yedi ay, yirmi gün olarak kadına kocası tartından yapılmış bir vasiyet kabul etti. Kadın isterse bu vasiyet müddetinde kocasının evinde kalır; isterse çıkar. "Evlerinden çıkarılmayarak... eğer çıkarlarsa size bir sorumluluk yoktur" âyetine göre bu (yedi ay yirmi günlük) iddet dahi olduğu gibi kadına vaciptir. İbn Abbâs dedi ki: "Bu âyet kadının idde-tini kocasının yanında doldurması mecburiyetini nesh etmiş, istediği yerde iddetini doldurabileceğine izin vermiştir." Ata'nın görüşü: "Dilerse kocasının yanında iddetini doldurur ve kendisi hakkında yapılmış vasiyyete uygun olarak oturur. İsterse çıkar. Çünkü «Onların (kendi nefisleri hakkında) yaptıklarında sizin üzerinize bir günah yoktur» buyurulmuştur. Sonra miras âyeti gelince, süknâyı yani koca evinde bekleme mecburiyetini nesh etti. O halde artık kadın istediği yerde iddet bekler ve ona süknâ da yoktur." [Buhârî, Ebû Dâvud ve Nesâî] (Müellif) derim ki: Birinci görüşe göre, nesih yoktur. İlk âyet, önce geldiği için nesh edici olamaz. Lâkin ayrı bir hüküm olmasını gerektirir. Bir sene faydalanmak hâlâ meşrudur. İkinci görüşe göre, birinci âyet nüzul itibarıyla ikincidir. Böylece nesh edici olur. Buna göre süknâ (evde bekleme mecburiyeti) nesh edilmiş olur. Üçüncü görüşe göre, süknâyı nesh eden "sekizde bir dörtte bir" hakkı bulunduğunu ifade eden miras âyetidir. Demek ki ikincisinin ifadesine göre, kadını bir yıl faydalandırmak lazım gelir. Bu da tabii hem nafakayı, hem süknâyı ve hem de bir sene beklemeyi gerektirir. Birincisinin medlulü zamandır ki, buna göre ancak bir seneyi nesh etmeye elverişli olur. Öyleyse süknânın neshi tıpkı nafaka gibi Miras âyetiyle olmaktadır.[145] 4511- Ömer radiyallahu anh'dan: "O, kocaları ölmüş olan kadınları Beydâ'dan geri çevirir ve hacca gitmelerini önlerdi."[146] 4512- İbn Ömer radiyallahu anh'dan: "Kocası ölen bir kadın ona, geceleyin tarlalarında kalıp kalamayacağını sordu. «Kalamazsın» cevabını verdi. Bu yüzden, evinden erkenden çıkar, sabahleyin tarlalarında olurdu. Orada kalır, akşam olunca da evinde gecelerdi."[147] 4513- İbnü'l-Müseyyeb ve Süleyman bin Yesâr radiyallahu anh'dan: "Tulayha el-Esediyye, Reşîd es-Sakafî ile evliydi. Reşîd onu boşadı. Kadın, iddeti bitmeden evlendi. Bunun üzerine Ömer ona ve yeni kocasına elindeki sopa ile birkaç kere vurup onları ayırdı. Sonra şöyle dedi: «Herhangi bir kadın iddetinde evlenirse, eğer evlendiği koca onunla zifafa girmemişse, kocasından ayrılır ve eski kocasından olan iddeti-nin kalan kısmını tamamlar. Sonra isteyenlerden başka bir talip onu isteyebilir. Eğer onunla zifafa girmiş ise, ayrılırlar. Birincisinin iddetini tamamlar; ayrıca ikinci kocasından da iddetini doldurur, evlendiği o ikinci koca ile bir daha bir araya gelemezler»." İbnü'l-Müseyyeb der ki: "(İkinci durumda) kendisinden yararlanıldığı için erkek, kadının mehrini tam öder." [Mâlik][148] 4514- Zeyneb bint Ebî Seleme, annesi Ümmü Seleme radiyallahu anhâ'dan: "Bir kadının kocası öldü, yakınları (ağlamaktan dolayı) gözlerinin rahatsızlığından korktular. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'e kadının sürme çekebilmesi için izin istemeye geldiler. «Hayır sürme çekme! Cahiliyet devrinde sizden herhangi biriniz (kocası öldüğünde) en kötü elbiseleri içinde (yahut); evinin en kötü yerinde (bir sene) beklerdi. Bir sene tamam olup ta yanından bir köpek geçtiği zaman ona bir deve tezeği atardı (ve böylece iddetinden çıkardı). Şimdi sen dört ay on gün geçinceye kadar sakın gözüne sürme çekme!»"[149] 4515- Diğer rivayet: "Kadının deve tezeği atması hakkında sordular. Zeynep şöyle dedi: "Cahiliyye'de kocası ölen kadın, evin küçük ve karanlık bir köşesine çekilir, en kötü elbiselerini giyerdi, bir sene geçinceye dek koku sürünmezdi. Sonra eşek yahut koyun ya da kuş gibi hayvanlar getirilir (efsunlanır gibi) ona sürünürdü. Kadının böyle cildine sürte sürte ezdiği hayvan yaşamaz ölürdü. Sonra çıkar, kendisine deve ya da koyun tezeği verilirdi de onu atardı. Ondan sonra dilediği kokuyu sürünürdü." Mâlik hadisin metninde geçen: "teftad-du" kelimesini "kadın cildine sürer" olarak tefsir etti.[150] 4516- Zeynep bint Ebî Seleme radiyallahu anhâ'dan: Ümmü Habîbe, babasının (Ebû Süfyân'ın) ölüm haberini duyunca, koku getirtip kollarına sürdü ve şöyle dedi: "ALLAH Resulü sallallahu aleyhi ve sellem'in şöyle buyurduğunu duymasaydım koku sürmeğe hiç ihtiyacım olmazdı: «ALLAH'a ve âhiret gününe inanan herhangi bir kadının, bir ölüye karşı üç günden fazla yas tutması helâl olamaz, ancak kocası müstesna. Çünkü onun için dört ay on gün bekleyip yas tutar»."[151] 4517- Ümmü Atiyye radiyallahu anhâ'dan: "Üç günden fazla ölüye yas tutmaktan alı-konurduk, ancak koca hariç; onun için dört ay on gün matem tutardık, sürme çekmezdik, kokulanamazdık. (Yemen yapımı) Asb elbisesinin dışında boyanmış elbiseler giyemezdik. Hayızından birimiz yıkandığı zaman, temiz haline girdiği zaman yaptığı yıkanmada bir nebze koku kullanmasına müsaade edilirdi. Cenazelerin ardından gitmek de bize yasaklanırdı." [Buhârî, Müslim, Ebû Dâvud ve Nesâî.][152] 4518- Ümmü Seleme radiyallahu anhâ'dan: (ALLAH Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:) "Kocası ölen kadın, sarı renkli ve kırmızı elbiseler giyemez, zînet kullanamaz, kına yakamaz ve sürme çekemez." [Ebû Dâvud ve Nesâî][153] 4519- Mâlik'in rivayeti: "ALLAH Resulü sallallahu aleyhi ve sellem, Ebû Seleme'nin yasını tutarken Ümmü Seleme'nin yanına girdi. Gözlerinde sabır (bir nevi ot suyu) vardı. «Ey Ümmü Seleme, bu nedir?» diye sorunca; «Ot suyudur, ey ALLAH'ın Resulü» dedi. Bunun üzerine: «Gece sür, gündüz sil!» buyurdu."[154] 4520- Diğer bir rivayet: "Kocasına yas tutan ve ağlamaktan dolayı gözlerinden rahatsızlanan bir kadına şöyle buyurdu: «Has sürme ile sürmeleri, ancak gündüz onu sil!"[155] 4521- Diğer rivayet: (Ümmü Seleme dedi ki) "Yas tutan kadm başını sidr ve zeytin yağı ile toplayabilir."[156] 4522- Ebû Hureyre radiyallahu anh'dan: "Bir kadın, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'e gelip şöyle dedi: «Kocam, bana faydası dokunan ve bana tatlı sular içiren oğlumu alıp götürmek istiyor.» Bunun üzerine Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem: «Aranızda kur'a çekin!» buyurdu. Adam razı olmayıp: «Benim çocuğumda kim hak iddia edebilir?» Bunun üzerine Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem çocuğa şöyle dedi: «Bu senin babandır, bu da annen. İstediğinin elinden tut!» Çocuk da hemen annesinin elinden tuttu, annesi de onu alıp gitti." [Sünen ashabı][157] 4523- Amr bin Şuayb'dan, o da babasından, o da dedesi radiyallahu anh'dan: Bir kadın, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'e gelip dedi ki: "İşte oğlum, karnım onun yuvasıydı, memelerim ise emziği, kucağım barınağı idi. Babası beni boşadı, şimdi çocuğu benden çekip almak istiyor." Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: "Sen ona (çocuğa yeniden) evlenmediğin müddetçe daha lâyık ve hak sahibisin!"[158] 4524- Ali radiyallahu anh'dan: Zeyd bin Harise, Mekke'ye gitti ve Ham-za'nın (yetim kalan) kızını getirdi. Ca'fer: "Onu ben alacağım, çünkü o benim amcamın kızıdır. Onu almaya ben daha lâyığım ve daha hak sahibiyim. Üstelik teyzesi de benim yanımdadır. Teyze (bir nevi) annedir" dedi. Ali de: "Ben ona daha hak sahibiyim. O benim amcamın kızıdır. Benim yanımda Allah Resulünün kızı vardır. O ona daha çok yakışır. Fâtıma, onda daha hak sahibidir" dedi. Zeyd ise şöyle dedi: "Onu almaya benim daha çok hakkım vardır. O benim kardeşimin kızıdır. Onun için bunca yolu tepip gittim. Onu getiren benim." Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, onun Ca'fer'e verilmesine hükmetti ve şöyle buyurdu: "Teyze annedir." [İkisi de Ebû Davud'a aittir.][159] 4525- el-Kâsım bin Muhammed radiyallahu anh'dan: "Ömer'in nikâhında Ensâr'dan bir kadın vardı. Ona Âsım'ı doğurdu. Sonra boşandılar. Ömer, Küba'ya geldi. Çocuğunu orada oynarken buldu, alıp onu hayvanının üstünde önüne bindirdi. Çocuğun ninesi yetişip: «Çocuğu ver!» dedi. Tartışmaya başladılar; derken, mesele Ebû Bekr'e aksetti. Ebu Bekr Ömer'e dedi ki: «Çocuğu ona bırak!» Ömer, ona karşı itiraz etmedi." [Mâlik][160] [108] Bu tadisi Ebû Dâvud (no. 2281), Süleyman b. Abdilha-mîifdSehrânîan Yahya b. Salih an İsmaîl b. Ayyaş an Amr b. Muhacir an ebîhî an Esma binti Yezîd senedi ile tahrîc etti. \ddet: Boşanma veya ölümden sonra geri kalan evlilikle ilgili izlerin ortadan kalkması için şer'an belirlenen muayyen müddettir. İstibrâ: Kadının rahminde bir hamilelik olup olmadığı anlaşılana kadar cinsel ilişkide bulunulmamasıdır. İhdâd: Kocası ölen kadının, bu ölüme üzülmesi ve bu üzüntüsünü hüzün elbisesi giyerek izhâr etmesi, matem tutmasıdır. Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/300. [109] Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 2195, 2282) ve Nesâî (talâk 54, VI, 187; talâk 74, VI, 212), Alî b. el-Hüseyn b. Vâ-kıd an ebîhî an Yezîd en-Nahvî an iklime an ibn Abbâs asl-ı senedi ile tahrîc ettiler. Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/300. [110] Bu hadis-i mevkufu Mâlik (talâk no. 54-55; s. 576-7), ani'z-Zührî an Urve senedi ile tahrîc etti. Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/300. [111] Bu mevkufu Mâlik (talâk 70, s. 582), an Yahya b. Saîd ve an Yezîd b. Abdillah b. Kusayt el-Leysî an Saîd b. el-Müseyyeb an Ömer senedi ile tahrîc etti. Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/300. [112] Bu hadisi Tirmîzî (no. 1185) ve Nesâî (talâk 53, V, 186), ayn ayrı tariklerden olmak üzere er-Rebî'den tahrîc ettiler. Tirmizî'ye göre isnadı sahîhtir. Hu/' boşanması ya da muhâla'a, kadının erkeğe bir karşılık ödeyerek elde ettiği boşanmadır. Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/300. [113] Muvattâ, talâk no. 33, s. 565. Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/301. [114] Bu hadis-i mevkufu Ebû Dâvud (no. 2230), el-Ka'nebî an Mâlik an Nâfi' an İbn Ömer senedi ile tahrîc etti. Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/301. [115] Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 2229) ve Tirmizî (no. 1185m), Hişâm b. Yûsuf an Ma'mer an Amr b. Müslim an İkrime an İbn Abbâs asl-ı senedi ile tahrîc ettiler. İsnadı hakkında Tirmizî "hasen garîb" hükmü verdi. Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/301. [116] Bu hadisin lafızları ile tahrîc edenler: 4478. nolu lafız Buhârî'ye aittir. Bunu Buhârî (talâk 39/1, VI, 182; tefsîr Sûreti't-Talâk 2, VI, 67-8), Yahya b. e. Kesîr an Ebî Seleme an Ümmi Seleme asl-ı senedi ile tahrîc etti. 4479. nolu rivayeti Müslim (talâk 57, s. 1122-3), Tirmizî (no. 1194) ve Nesâî (talâk 6, VI, 192-3), Yahya b. Saîd an Süleyman b. Yesâr an Ebî Seleme asl-ı senedi ile tahrîc ettiler. 4480. nolu rivayeti Nesâî (talâk 56/4, VI, 191), Abdü-rabbih b. Saîd an Ebî Seleme tarikiyle tahrîc etti. 4481. nolu rivayeti Nesâî (talâk 56/5, VI, 192) tahrîc etti. 4483. nolu rivayeti Nesâî (talâk 56/11, VI, 194) tahrîc etti. 4484. nolu rivayeti Ebû Dâvud (no. 2306) ve Nesâî (talâk 56/12, VI, 194-5), Yûnus ani'z-Zührî an Ubeydillah b. Abdillah b. Utbe asl-ı senedi ile tahrîc ettiler. Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/301. [117] Bu hadisin lafızları ile tahrîc edenler: 4478. nolu lafız Buhârî'ye aittir. Bunu Buhârî (talâk 39/1, VI, 182; tefsîr Sûreti't-Talâk 2, VI, 67-8), Yahya b. e. Kesîr an Ebî Seleme an Ümmi Seleme asl-ı senedi ile tahrîc etti. 4479. nolu rivayeti Müslim (talâk 57, s. 1122-3), Tirmizî (no. 1194) ve Nesâî (talâk 6, VI, 192-3), Yahya b. Saîd an Süleyman b. Yesâr an Ebî Seleme asl-ı senedi ile tahrîc ettiler. 4480. nolu rivayeti Nesâî (talâk 56/4, VI, 191), Abdü-rabbih b. Saîd an Ebî Seleme tarikiyle tahrîc etti. 4481. nolu rivayeti Nesâî (talâk 56/5, VI, 192) tahrîc etti. 4483. nolu rivayeti Nesâî (talâk 56/11, VI, 194) tahrîc etti. 4484. nolu rivayeti Ebû Dâvud (no. 2306) ve Nesâî (talâk 56/12, VI, 194-5), Yûnus ani'z-Zührî an Ubeydillah b. Abdillah b. Utbe asl-ı senedi ile tahrîc ettiler. Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/301. [118] Bu hadisin lafızları ile tahrîc edenler: 4478. nolu lafız Buhârî'ye aittir. Bunu Buhârî (talâk 39/1, VI, 182; tefsîr Sûreti't-Talâk 2, VI, 67-8), Yahya b. e. Kesîr an Ebî Seleme an Ümmi Seleme asl-ı senedi ile tahrîc etti. 4479. nolu rivayeti Müslim (talâk 57, s. 1122-3), Tirmizî (no. 1194) ve Nesâî (talâk 6, VI, 192-3), Yahya b. Saîd an Süleyman b. Yesâr an Ebî Seleme asl-ı senedi ile tahrîc ettiler. 4480. nolu rivayeti Nesâî (talâk 56/4, VI, 191), Abdü-rabbih b. Saîd an Ebî Seleme tarikiyle tahrîc etti. 4481. nolu rivayeti Nesâî (talâk 56/5, VI, 192) tahrîc etti. 4483. nolu rivayeti Nesâî (talâk 56/11, VI, 194) tahrîc etti. 4484. nolu rivayeti Ebû Dâvud (no. 2306) ve Nesâî (talâk 56/12, VI, 194-5), Yûnus ani'z-Zührî an Ubeydillah b. Abdillah b. Utbe asl-ı senedi ile tahrîc ettiler. Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/301. [119] Bu hadisin lafızları ile tahrîc edenler: 4478. nolu lafız Buhârî'ye aittir. Bunu Buhârî (talâk 39/1, VI, 182; tefsîr Sûreti't-Talâk 2, VI, 67-8), Yahya b. e. Kesîr an Ebî Seleme an Ümmi Seleme asl-ı senedi ile tahrîc etti. 4479. nolu rivayeti Müslim (talâk 57, s. 1122-3), Tirmizî (no. 1194) ve Nesâî (talâk 6, VI, 192-3), Yahya b. Saîd an Süleyman b. Yesâr an Ebî Seleme asl-ı senedi ile tahrîc ettiler. 4480. nolu rivayeti Nesâî (talâk 56/4, VI, 191), Abdü-rabbih b. Saîd an Ebî Seleme tarikiyle tahrîc etti. 4481. nolu rivayeti Nesâî (talâk 56/5, VI, 192) tahrîc etti. 4483. nolu rivayeti Nesâî (talâk 56/11, VI, 194) tahrîc etti. 4484. nolu rivayeti Ebû Dâvud (no. 2306) ve Nesâî (talâk 56/12, VI, 194-5), Yûnus ani'z-Zührî an Ubeydillah b. Abdillah b. Utbe asl-ı senedi ile tahrîc ettiler. Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/301-302. [120] Bu hadisin lafızları ile tahrîc edenler: 4478. nolu lafız Buhârî'ye aittir. Bunu Buhârî (talâk 39/1, VI, 182; tefsîr Sûreti't-Talâk 2, VI, 67-8), Yahya b. e. Kesîr an Ebî Seleme an Ümmi Seleme asl-ı senedi ile tahrîc etti. 4479. nolu rivayeti Müslim (talâk 57, s. 1122-3), Tirmizî (no. 1194) ve Nesâî (talâk 6, VI, 192-3), Yahya b. Saîd an Süleyman b. Yesâr an Ebî Seleme asl-ı senedi ile tahrîc ettiler. 4480. nolu rivayeti Nesâî (talâk 56/4, VI, 191), Abdü-rabbih b. Saîd an Ebî Seleme tarikiyle tahrîc etti. 4481. nolu rivayeti Nesâî (talâk 56/5, VI, 192) tahrîc etti. 4483. nolu rivayeti Nesâî (talâk 56/11, VI, 194) tahrîc etti. 4484. nolu rivayeti Ebû Dâvud (no. 2306) ve Nesâî (talâk 56/12, VI, 194-5), Yûnus ani'z-Zührî an Ubeydillah b. Abdillah b. Utbe asl-ı senedi ile tahrîc ettiler. Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/302. [121] Bu hadisin lafızları ile tahrîc edenler: 4478. nolu lafız Buhârî'ye aittir. Bunu Buhârî (talâk 39/1, VI, 182; tefsîr Sûreti't-Talâk 2, VI, 67-8), Yahya b. e. Kesîr an Ebî Seleme an Ümmi Seleme asl-ı senedi ile tahrîc etti. 4479. nolu rivayeti Müslim (talâk 57, s. 1122-3), Tirmizî (no. 1194) ve Nesâî (talâk 6, VI, 192-3), Yahya b. Saîd an Süleyman b. Yesâr an Ebî Seleme asl-ı senedi ile tahrîc ettiler. 4480. nolu rivayeti Nesâî (talâk 56/4, VI, 191), Abdü-rabbih b. Saîd an Ebî Seleme tarikiyle tahrîc etti. 4481. nolu rivayeti Nesâî (talâk 56/5, VI, 192) tahrîc etti. 4483. nolu rivayeti Nesâî (talâk 56/11, VI, 194) tahrîc etti. 4484. nolu rivayeti Ebû Dâvud (no. 2306) ve Nesâî (talâk 56/12, VI, 194-5), Yûnus ani'z-Zührî an Ubeydillah b. Abdillah b. Utbe asl-ı senedi ile tahrîc ettiler. Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/302. [122] Bu hadisin lafızları ile tahrîc edenler: 4478. nolu lafız Buhârî'ye aittir. Bunu Buhârî (talâk 39/1, VI, 182; tefsîr Sûreti't-Talâk 2, VI, 67-8), Yahya b. e. Kesîr an Ebî Seleme an Ümmi Seleme asl-ı senedi ile tahrîc etti. 4479. nolu rivayeti Müslim (talâk 57, s. 1122-3), Tirmizî (no. 1194) ve Nesâî (talâk 6, VI, 192-3), Yahya b. Saîd an Süleyman b. Yesâr an Ebî Seleme asl-ı senedi ile tahrîc ettiler. 4480. nolu rivayeti Nesâî (talâk 56/4, VI, 191), Abdü-rabbih b. Saîd an Ebî Seleme tarikiyle tahrîc etti. 4481. nolu rivayeti Nesâî (talâk 56/5, VI, 192) tahrîc etti. 4483. nolu rivayeti Nesâî (talâk 56/11, VI, 194) tahrîc etti. 4484. nolu rivayeti Ebû Dâvud (no. 2306) ve Nesâî (talâk 56/12, VI, 194-5), Yûnus ani'z-Zührî an Ubeydillah b. Abdillah b. Utbe asl-ı senedi ile tahrîc ettiler. Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/302. [123] Bu rivayeti Nesâî (talâk 56/15, VI, 196-7), Muh. b. Ab-dila'lâ an Hâlid an İbn Avn an Muh. b. Şîrîn an lbn Mes'ûd senedi ile tahrîc etti. Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/302. [124] Bu rivayeti Nesâî (talâk 56/16, VI, 197), Muh. b. Ca'fer an İbn Şebremeti'l-Kûfîan İbrâhîm en-Neha'îan Alkame b. Kays an İbn Mes'ûd senedi ile tahrtc etti. Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/302. [125] Mâlik (talâk 84, s. 589-90), an Nâfi' an İbn Ömer senedi ile tahrîc etti. Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/302. [126] Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 2308), Saîd an Malar an Re-câ b. Hayve an Kabîsa b. Zûeyb an Amr b. el-Âs senedi ile tahrîc etti. Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/302. [127] Bu mevkufu Mâlik (talâk no. 92, s. 593), an Nâfi' an İbn Ömer senedi ile tahrîc etti. Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/302. [128] Bu hadisi Müslim (radâ' 33-35, s. 1079-80), Ebû Dâvud (no. 2155), Tirmizî (no. 3020) ve Nesâî (nikâh 59, VI, 110), Katâde an Salih Ehî'l-Halîl an EbîAlkame el-Hâşimî un Ebî Saîd asl-ı senedi ile tahrîc ettiler. Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/303. [129] Bu hadisi Müslim (radâ' 33-35, s. 1079-80), Ebû Dâvud (no. 2155), Tirmizî (no. 3020) ve Nesâî (nikâh 59, VI, 110), Katâde an Salih Ehî'l-Halîl an EbîAlkame el-Hâşimî un Ebî Saîd asl-ı senedi ile tahrîc ettiler. Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/303. [130] Bu hadisi Müslim (nikâh no. 139, s. 1065) ve Ebû Dâvud (no. 2156), Şu'be an Yezîd b. Humeyr an Abdirrah-man b. Ciibeyr b. Nufeyr an ebîhî an Ebî'd-Derdâ asl-ı senedi ile tahrîc ettiler. Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/303. [131] İlk iki lafız Ebû Davud'un (no. 2284, 2285), diğer-: leri ise Müslim'indir (talâk no. 42,46,49). Bu hadisi Mâlik (talâk no. 23, s. 580-1), Müslim (talâk 36, s. 1114), Ebû Dâvud (no. 2284) ve Nesâî (nikâh 22, VI, 75-6), Mâlik an Abdillah b. Yezîd mevlâ'l-Esved b. Süfyân an Ebî Seleme an E âtime asl-ı senedi ile; Müslim (talâk no. 38, s. 1115) ve Ebû Dâvud (no. 2285-7), Yahya b. e. Kesîr an Ebî Seleme an Fâtime asl-ı senedi ile; Müslim (talâk no. 47-50, s. 1119-20), Tirmizî (no. 1135) ve Nesâî (talâk 72, VI, 210), Ebû Bekr b. ebî'l-Cehm an Fâtime asl-ı senedi ile; Müslim (talâk no. 41, s. 1117), Ebû Dâvud (no. 2290) ve Nesâî (talâk 73/1, VI, 210), ez-Zührî an Ubeydillah b. Abdillah b. Utbe an Fâtime asl-ı senedi ile; Müslim (talâk no. 42-45, s. 1117-8), Ebû Dâvud (no. 2288) ve Nesâî (talâk 70/4-5, VI, 208), es-Şa'bîan Fâtime asl-ı senedi ile; Müslim (talâk no. 40, s. 1116) ve Nesâî (talâk 70/2, VI, 208), ez-Zührî an Ebî Seleme an Fâtime asl-ı senedi ile tahrîc ettiler. Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/303. [132] İlk iki lafız Ebû Davud'un (no. 2284, 2285), diğer-: leri ise Müslim'indir (talâk no. 42,46,49). Bu hadisi Mâlik (talâk no. 23, s. 580-1), Müslim (talâk 36, s. 1114), Ebû Dâvud (no. 2284) ve Nesâî (nikâh 22, VI, 75-6), Mâlik an Abdillah b. Yezîd mevlâ'l-Esved b. Süfyân an Ebî Seleme an E âtime asl-ı senedi ile; Müslim (talâk no. 38, s. 1115) ve Ebû Dâvud (no. 2285-7), Yahya b. e. Kesîr an Ebî Seleme an Fâtime asl-ı senedi ile; Müslim (talâk no. 47-50, s. 1119-20), Tirmizî (no. 1135) ve Nesâî (talâk 72, VI, 210), Ebû Bekr b. ebî'l-Cehm an Fâtime asl-ı senedi ile; Müslim (talâk no. 41, s. 1117), Ebû Dâvud (no. 2290) ve Nesâî (talâk 73/1, VI, 210), ez-Zührî an Ubeydillah b. Abdillah b. Utbe an Fâtime asl-ı senedi ile; Müslim (talâk no. 42-45, s. 1117-8), Ebû Dâvud (no. 2288) ve Nesâî (talâk 70/4-5, VI, 208), es-Şa'bîan Fâtime asl-ı senedi ile; Müslim (talâk no. 40, s. 1116) ve Nesâî (talâk 70/2, VI, 208), ez-Zührî an Ebî Seleme an Fâtime asl-ı senedi ile tahrîc ettiler. Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/303. [133] İlk iki lafız Ebû Davud'un (no. 2284, 2285), diğer-: leri ise Müslim'indir (talâk no. 42,46,49). Bu hadisi Mâlik (talâk no. 23, s. 580-1), Müslim (talâk 36, s. 1114), Ebû Dâvud (no. 2284) ve Nesâî (nikâh 22, VI, 75-6), Mâlik an Abdillah b. Yezîd mevlâ'l-Esved b. Süfyân an Ebî Seleme an E âtime asl-ı senedi ile; Müslim (talâk no. 38, s. 1115) ve Ebû Dâvud (no. 2285-7), Yahya b. e. Kesîr an Ebî Seleme an Fâtime asl-ı senedi ile; Müslim (talâk no. 47-50, s. 1119-20), Tirmizî (no. 1135) ve Nesâî (talâk 72, VI, 210), Ebû Bekr b. ebî'l-Cehm an Fâtime asl-ı senedi ile; Müslim (talâk no. 41, s. 1117), Ebû Dâvud (no. 2290) ve Nesâî (talâk 73/1, VI, 210), ez-Zührî an Ubeydillah b. Abdillah b. Utbe an Fâtime asl-ı senedi ile; Müslim (talâk no. 42-45, s. 1117-8), Ebû Dâvud (no. 2288) ve Nesâî (talâk 70/4-5, VI, 208), es-Şa'bîan Fâtime asl-ı senedi ile; Müslim (talâk no. 40, s. 1116) ve Nesâî (talâk 70/2, VI, 208), ez-Zührî an Ebî Seleme an Fâtime asl-ı senedi ile tahrîc ettiler. Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/303-304. [134] İlk iki lafız Ebû Davud'un (no. 2284, 2285), diğer-: leri ise Müslim'indir (talâk no. 42,46,49). Bu hadisi Mâlik (talâk no. 23, s. 580-1), Müslim (talâk 36, s. 1114), Ebû Dâvud (no. 2284) ve Nesâî (nikâh 22, VI, 75-6), Mâlik an Abdillah b. Yezîd mevlâ'l-Esved b. Süfyân an Ebî Seleme an E âtime asl-ı senedi ile; Müslim (talâk no. 38, s. 1115) ve Ebû Dâvud (no. 2285-7), Yahya b. e. Kesîr an Ebî Seleme an Fâtime asl-ı senedi ile; Müslim (talâk no. 47-50, s. 1119-20), Tirmizî (no. 1135) ve Nesâî (talâk 72, VI, 210), Ebû Bekr b. ebî'l-Cehm an Fâtime asl-ı senedi ile; Müslim (talâk no. 41, s. 1117), Ebû Dâvud (no. 2290) ve Nesâî (talâk 73/1, VI, 210), ez-Zührî an Ubeydillah b. Abdillah b. Utbe an Fâtime asl-ı senedi ile; Müslim (talâk no. 42-45, s. 1117-8), Ebû Dâvud (no. 2288) ve Nesâî (talâk 70/4-5, VI, 208), es-Şa'bîan Fâtime asl-ı senedi ile; Müslim (talâk no. 40, s. 1116) ve Nesâî (talâk 70/2, VI, 208), ez-Zührî an Ebî Seleme an Fâtime asl-ı senedi ile tahrîc ettiler. Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/304. [135] İlk iki lafız Ebû Davud'un (no. 2284, 2285), diğer-: leri ise Müslim'indir (talâk no. 42,46,49). Bu hadisi Mâlik (talâk no. 23, s. 580-1), Müslim (talâk 36, s. 1114), Ebû Dâvud (no. 2284) ve Nesâî (nikâh 22, VI, 75-6), Mâlik an Abdillah b. Yezîd mevlâ'l-Esved b. Süfyân an Ebî Seleme an E âtime asl-ı senedi ile; Müslim (talâk no. 38, s. 1115) ve Ebû Dâvud (no. 2285-7), Yahya b. e. Kesîr an Ebî Seleme an Fâtime asl-ı senedi ile; Müslim (talâk no. 47-50, s. 1119-20), Tirmizî (no. 1135) ve Nesâî (talâk 72, VI, 210), Ebû Bekr b. ebî'l-Cehm an Fâtime asl-ı senedi ile; Müslim (talâk no. 41, s. 1117), Ebû Dâvud (no. 2290) ve Nesâî (talâk 73/1, VI, 210), ez-Zührî an Ubeydillah b. Abdillah b. Utbe an Fâtime asl-ı senedi ile; Müslim (talâk no. 42-45, s. 1117-8), Ebû Dâvud (no. 2288) ve Nesâî (talâk 70/4-5, VI, 208), es-Şa'bîan Fâtime asl-ı senedi ile; Müslim (talâk no. 40, s. 1116) ve Nesâî (talâk 70/2, VI, 208), ez-Zührî an Ebî Seleme an Fâtime asl-ı senedi ile tahrîc ettiler. Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/304. [136] İlk iki lafız Ebû Davud'un (no. 2284, 2285), diğer-: leri ise Müslim'indir (talâk no. 42,46,49). Bu hadisi Mâlik (talâk no. 23, s. 580-1), Müslim (talâk 36, s. 1114), Ebû Dâvud (no. 2284) ve Nesâî (nikâh 22, VI, 75-6), Mâlik an Abdillah b. Yezîd mevlâ'l-Esved b. Süfyân an Ebî Seleme an E âtime asl-ı senedi ile; Müslim (talâk no. 38, s. 1115) ve Ebû Dâvud (no. 2285-7), Yahya b. e. Kesîr an Ebî Seleme an Fâtime asl-ı senedi ile; Müslim (talâk no. 47-50, s. 1119-20), Tirmizî (no. 1135) ve Nesâî (talâk 72, VI, 210), Ebû Bekr b. ebî'l-Cehm an Fâtime asl-ı senedi ile; Müslim (talâk no. 41, s. 1117), Ebû Dâvud (no. 2290) ve Nesâî (talâk 73/1, VI, 210), ez-Zührî an Ubeydillah b. Abdillah b. Utbe an Fâtime asl-ı senedi ile; Müslim (talâk no. 42-45, s. 1117-8), Ebû Dâvud (no. 2288) ve Nesâî (talâk 70/4-5, VI, 208), es-Şa'bîan Fâtime asl-ı senedi ile; Müslim (talâk no. 40, s. 1116) ve Nesâî (talâk 70/2, VI, 208), ez-Zührî an Ebî Seleme an Fâtime asl-ı senedi ile tahrîc ettiler. Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/304. [137] İlk iki lafız Ebû Davud'un (no. 2284, 2285), diğer-: leri ise Müslim'indir (talâk no. 42,46,49). Bu hadisi Mâlik (talâk no. 23, s. 580-1), Müslim (talâk 36, s. 1114), Ebû Dâvud (no. 2284) ve Nesâî (nikâh 22, VI, 75-6), Mâlik an Abdillah b. Yezîd mevlâ'l-Esved b. Süfyân an Ebî Seleme an E âtime asl-ı senedi ile; Müslim (talâk no. 38, s. 1115) ve Ebû Dâvud (no. 2285-7), Yahya b. e. Kesîr an Ebî Seleme an Fâtime asl-ı senedi ile; Müslim (talâk no. 47-50, s. 1119-20), Tirmizî (no. 1135) ve Nesâî (talâk 72, VI, 210), Ebû Bekr b. ebî'l-Cehm an Fâtime asl-ı senedi ile; Müslim (talâk no. 41, s. 1117), Ebû Dâvud (no. 2290) ve Nesâî (talâk 73/1, VI, 210), ez-Zührî an Ubeydillah b. Abdillah b. Utbe an Fâtime asl-ı senedi ile; Müslim (talâk no. 42-45, s. 1117-8), Ebû Dâvud (no. 2288) ve Nesâî (talâk 70/4-5, VI, 208), es-Şa'bîan Fâtime asl-ı senedi ile; Müslim (talâk no. 40, s. 1116) ve Nesâî (talâk 70/2, VI, 208), ez-Zührî an Ebî Seleme an Fâtime asl-ı senedi ile tahrîc ettiler. Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/304. [138] İlk iki lafız Ebû Davud'un (no. 2284, 2285), diğer-: leri ise Müslim'indir (talâk no. 42,46,49). Bu hadisi Mâlik (talâk no. 23, s. 580-1), Müslim (talâk 36, s. 1114), Ebû Dâvud (no. 2284) ve Nesâî (nikâh 22, VI, 75-6), Mâlik an Abdillah b. Yezîd mevlâ'l-Esved b. Süfyân an Ebî Seleme an E âtime asl-ı senedi ile; Müslim (talâk no. 38, s. 1115) ve Ebû Dâvud (no. 2285-7), Yahya b. e. Kesîr an Ebî Seleme an Fâtime asl-ı senedi ile; Müslim (talâk no. 47-50, s. 1119-20), Tirmizî (no. 1135) ve Nesâî (talâk 72, VI, 210), Ebû Bekr b. ebî'l-Cehm an Fâtime asl-ı senedi ile; Müslim (talâk no. 41, s. 1117), Ebû Dâvud (no. 2290) ve Nesâî (talâk 73/1, VI, 210), ez-Zührî an Ubeydillah b. Abdillah b. Utbe an Fâtime asl-ı senedi ile; Müslim (talâk no. 42-45, s. 1117-8), Ebû Dâvud (no. 2288) ve Nesâî (talâk 70/4-5, VI, 208), es-Şa'bîan Fâtime asl-ı senedi ile; Müslim (talâk no. 40, s. 1116) ve Nesâî (talâk 70/2, VI, 208), ez-Zührî an Ebî Seleme an Fâtime asl-ı senedi ile tahrîc ettiler. Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/304. [139] Bu hadisin tüm lafızları Buhârî'ye aittir. Bunu Mâlik (talâk 63, s. 579) ve Buhârî (talâk 41/1, VI, 183) ve Ebû Dâvud (no. 2295), Mâlik an Yahya b. Saîd ani'l-Kâ-sım b. Muh. ve Süleyman b. Yesâr asl-ı senedi ile (4501-2 nolu rivayetler); Buhârî (talâk 41/3, VI, \U)[îbn ebî'z-Zinâd an Hisâm an ebîhî (4503-4) muallak senediyle tahrîc ettiler. Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/304. [140] Bu hadisin tüm lafızları Buhârî'ye aittir. Bunu Mâlik (talâk 63, s. 579) ve Buhârî (talâk 41/1, VI, 183) ve Ebû Dâvud (no. 2295), Mâlik an Yahya b. Saîd ani'l-Kâ-sım b. Muh. ve Süleyman b. Yesâr asl-ı senedi ile (4501-2 nolu rivayetler); Buhârî (talâk 41/3, VI, \U)[îbn ebî'z-Zinâd an Hisâm an ebîhî (4503-4) muallak senediyle tahrîc ettiler. Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/304-305. [141] Bu hadisin tüm lafızları Buhârî'ye aittir. Bunu Mâlik (talâk 63, s. 579) ve Buhârî (talâk 41/1, VI, 183) ve Ebû Dâvud (no. 2295), Mâlik an Yahya b. Saîd ani'l-Kâ-sım b. Muh. ve Süleyman b. Yesâr asl-ı senedi ile (4501-2 nolu rivayetler); Buhârî (talâk 41/3, VI, \U)[îbn ebî'z-Zinâd an Hisâm an ebîhî (4503-4) muallak senediyle tahrîc ettiler. Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/305. [142] Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 2296), Ah. b. Abdillah b. Yûnus an Züheyr an Ca'fer b. Burkan an M"ymûn b. Mih-rân an Saîd senedi ile tahrîc etti. Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/305. [143] Lafız Müslim'e aittir. Bu hadisi Müslim (talâk no. 55, s. 1121), Ebû Dâvud (no. 2297), Nesâî (talâk 70, VI, 209) ve tbn Mâce (no. 2034), İbn Çijreyc an Ebî'z-Zübeyr an Câbir asl-ı senedi ile tahrîc ettiler. Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/305. [144] Bu hadisi Mâlik (talâk no. 87, s. 591), E"bû Dâvud (no. 2300), Tirmizî (no. 1204), Nesâî (talâk 60/1-3, VI, 199-200) ve İbn Mâce (no. 2031), Saîd b. İshâk b. Ka'b b. Ucre an ammatihî Zeyneb binti Ka'b Ucre ani'l-Fu-ray'a asl-ı senedi ile tahrîc ettiler. Lafız Nesâî'ye aittir. Tirmizî'ye göre isnadı sahihtir. Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/305. [145] Bu hadisi Buhârî (talâk 50/1, VI, 187; tefsîr Bakara 41, V, 160), Ebû Dâvud (no. 2301) ve Nesâî (talâk 60, VI, 200), ibn ebî Necîh an Mücâhid asl-ı senedi ile tahrîc ettiler. Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/305-306. [146] Bu mevkufu Mâlik (talâk 88, s. 591-2), an Humeyd b. Kays el-Mekkî an Amr b. Şuayb an Saîd b. el-Müseyyeb an Ömer senedi ile tahrîc etti. Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/306. [147] Mâlik (talâk no. 88/b, s. 592), an Yahya b. Saîd an İbn Ömer senediyle ile tahrîc etti. Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/306. [148] Mâlik (nikâh no. 27, s. 536), ani'z-Zührî an Saîd ve Süleyman senedi ile tahrîc etti. Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/306. [149] Her iki lafız da Buhârî'ye aittir. Bu hadisi Mâlik (talâk 101, s. 596-598), Buhârî (talâk 46-47, VI, 186), Müslim (talâk 58, s. 1123-4), Ebû Dâvud (no. 2299), Tirmizî (no. 1195-7) ve Nesâî (61, VI, 201), Humeyd b. Nâfi' an Zeyneb binti ebî Seleme asl-ı senedi ile tahrîc ettiler. Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/307. [150] Her iki lafız da Buhârî'ye aittir. Bu hadisi Mâlik (talâk 101, s. 596-598), Buhârî (talâk 46-47, VI, 186), Müslim (talâk 58, s. 1123-4), Ebû Dâvud (no. 2299), Tirmizî (no. 1195-7) ve Nesâî (61, VI, 201), Humeyd b. Nâfi' an Zeyneb binti ebî Seleme asl-ı senedi ile tahrîc ettiler. Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/307. [151] Bu hadisin senedi yukardakinin aynıdır. Kaynakların bir kısmında yukardaki metinle birlikte olarak gelmiştir. Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/307. [152] Bu hadisi Buhârî (hayd 12, I, 80; cenâiz 30-31, II, 78; talâk 47/2, VI, 186; 48, VI, 186), Müslim (cenâiz no. 34-5, s. 646; talâk no. 66-7, s. 1127-8), Ebû Dâvud (no. 2302-3) ve Nesâî (talâk 63-64, VI, 203-4), muhtelif tariklerle Ümmü Atiyye'den tahrîc ettiler. Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/307. [153] Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 2304) ve Nesâî (talâk 55, VI, 203), Yahya b. e. Bukeyr an İbr. b. Tahmân an Büdeyl ani'l-Hasan b. Müslim an Safiyye binti Şeybe an İlmmi Seleme asl-ı senedi ile tahrîc ettiler. Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/307. [154] Mâlik bu rivayeti (talâk no. 105, s. 598), belâğan îrâd ettiler. Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/307. [155] Mâlik bu rivayeti (talâk no. 105, s. 598), belâğan îrâd ettiler. Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/308. [156] Bu rivayette (talâk no. 109, s. 600) belâğan geçmiştir. Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/308. [157] Bu hadisi Abdürrezzâk (no. 12612), Şafiî (Ümm V, 82), Ahmed (II, 448), Dârimî (II, 170), Ebû Dâvud (no. 2277), Tirmizî (no. 1357), Nesâî (talâk 52/2, VI, 185), İbn Mâce (no. 2351), el-Hâkim (IV, 97, "isnadı sahihtir") ve Beyhakî (VIII, 3), Hilâl b. e. Usâme an Ebî Meymûne an Ebî Hureyre asl-ı senedi ile tahrîc ettiler. Tirmizî'ye göre isnadı sahihtir. Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/308. [158] Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 2276), Mahmûd b. Hâlid ani'l-Velîd an Ebî Amr el-Evzâî an Amr b. Şuayb asl-ı senedi ile tahrîc etti. Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/308. [159] Bu hadisi Ebû Dâvud- (no. 2278), el-Abbâs b. Abdilazîm an Abdilmelik b. Amr an Abdilazîz b. Muh. an Yezîd b. el-Hâd an Muh. b. İbr. an Nâfi' b. Uceyr an ebîhî an Alî senedi ile tahrîc etti. Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/308. [160] Bu hadis-i mevkufu Mâlik (vasiyyet no. 6, s. 767), an Yahya b. Saîd ani'l-Kâsım senedi ile tahrîc etti. Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/308. Konu Başlığı: Ynt: Matem tutma ve çocuk bakımı Gönderen: Mehmed. üzerinde 07 Temmuz 2019, 13:56:45 Esselamü aleyküm Rabbim paylaşım için razı olsun
Konu Başlığı: Ynt: Matem tutma ve çocuk bakımı Gönderen: Ceren üzerinde 07 Temmuz 2019, 15:39:34 Esselamu aleykum. Rabbim bizleri her durumda islami hakkiyla yasayan kullardan eylesin inşallah. ..
|