๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Cem ul Fevaid => Konuyu başlatan: ღAşkullahღ üzerinde 04 Ocak 2011, 21:08:58



Konu Başlığı: Kıyamet sûresinden Kuranın sonuna kadar
Gönderen: ღAşkullahღ üzerinde 04 Ocak 2011, 21:08:58
KIYAMET SÛRESİNDEN KUR'ÂN'IN SONUNA KADAR



7305- İbn Abbâs radiyallahu anh'dan: "Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem,

kendine inen âyetleri okurken zahmet çekerdi ve bunun tesiriyle dudaklarını kımıldatıldı. İbn Abbâs dedi ki: 'Ben de dudaklarımı Pey­gamber sallallahu aleyhi ve sellem gibi kımıl­datıyorum. (Saîd) İbn Cübeyr: 'Ben de İbn Abbâs gibi kımıldatıyorum' dedi.

Bir keresinde Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem dudaklarını kımıldattı ve bunun üzerine 'Cibril sana Kur'ân okurken acele edip onunla beraber söyleme, dinle. Doğrusu o vahyolunanı kalbine yerleştirmek ve sana okutturmak bize düşer. Biz onu Cibril'e okut­tuğumuz zaman sen onun okumasını din­le /'mealindeki âyetler (Kıyamet, 16) nazil ol­du. Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem, Allah'tan bu emirleri aldıktan sonra, Cibril gelip tebliğ ederek okurken onu gayet iyi din­lerdi, sonra Cİbrîl ayrılınca Resûlullah Cib­ril'in ona okuttuğu gibi okurdu."

[Buhârî, Müslim, Tirmizî ve Nesâî.l

Derim ki: Müellif bu hadisi daha önce "Vahyin başlangıcı" bahsinde tahrîc etmiştir. Ancak orada sadece Buhârî'ye nisbet etmiştir.

7306- İbn Abbâs radiyallahu anh'dan:

O, "(Ateşin) saçtığı her bir kıvılcım sanki kasr (saray) büyüklüğündedir" mealindeki âyet (Mürselât, 32) hakkında şöyle dedi:

"Biz kışın üç arşın boyunda ya da daha az odun yığardık ve ona kasr ismini verirdik."

(Devamında gelen) "Onun kıvılcımı sanki sarı develer gibidir" mealindeki âyeti de şöy­le yorumlardı:

"Bunlar, gemi halatlarıdır ki, (kuvvetli ol­ması için) insan beli kalınlığında kat kat edil­miştir." [Buhârî]

7307-  Taberânî, Mu' cemu l-Evsat'ta ley-yin bir senedle, İbn Mes'ûd'dan:

(Mürselât 32. âyette geçen) "Saray gibi kı­vılcımlar saçardrmn manası: "O, ağaç ve dağ­lar gibi değil, âdeta şehirler ve kaleler gibidir."

7308- İbn Abbâs radiyallahu anh'dan: Cahiliyette: "Bize dolu bir kadeh su ver"

söylediklerini duyardım.

İkrime der ki: "(Amme sûresinin 34. âye­tinde geçen) dihâk; ardı ardına dolan şey de­mektir." |BuhârîJ

7309- Âişe radiyallahu anhâ'dan: "Abese ve tevellâ (= Yüzünü buruşturdu ve çevirdi)" âyeti ile başlayan sûre, kör olan İbn Ümmi Mektûm hakkında nazil olmuştur. Nitekim o, Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem'e gelip "Ey Allah'ın Resulü, beni irşad et!" diyordu. Öbür yandan da Peygamber sal­lallahu aleyhi ve sellem müşriklerin büyükle­ri ile konuşuyordu. Bu esnada o körden yüz çeviriyor ve diğerlerine yöneliyordu. "Benim söylediğimde bir sakınca görüyor musun?" diyordu, o (müşrik) de: "Hayır" diye mukabe­le ediyordu. Bunun üzerine bu âyetler nazil oldu. [Mâlik ve Tirmizî.]

7310- Enes radiyallahu anh'dan:

(Hz.) Ömer: (Abese sûresinin 31. âyeti olan) "Fâkiheten ve ebbâ (= meyveler ve ça­yırlar)"! okudu ve sordu: "Ebb ne demektir?"

Sonra kendi kendine: "Biz bununla (bil­mekle) mükellef değiliz veya bize bu emredil­medi" dedi. [Buhârî]

7311- İbn Mes'ûd radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü saüallahu aleyhi ve sellem

buyurdu:)

"(Çocukları) diri diri toprağa gömen de gömülen de ateşte olacaktır." [Ebû Dâvud]

7312- Ebû Hureyre radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Kul bir günah (hata) işlediği zaman kal­binde (siyak) bir nokta belirir. O günahtan elini çekip tevbe ve istiğfar ettiği zaman, o nokta silinir ve kalbi yine parlar. Aynı günahı tekrar işlerse o siyahlık artar. Nihayet tüm

kalbini kaplar, işte Allah'ın: 'Hayır; bilakis kalplerinde kazandıkları günah, yer etmiş ve (pas) iz bırakmıştır' kavimdeki (Mutaffifîn, 14)'pas budur." (Tirmizîl

7313- İbn Abbâs radiyallahu anh'dan: "Bir tabakadan öteki tabakaya bineceksi­niz (geçeceksiniz)" mealindeki âyeti (İnşikâk 19) şöyle tefsir etmiştir: "Burada muhatab olan Peygamberiniz sallallahu aleyhi ve sel-lem'dir. Onun bir halden başka bir hale geçi­şinden bahsedilmiştir." [Buhârî]

7314- Ebû Hureyre radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem

buyurdu:)

"(Burûc sûresinin 1-3.) âyette geçen 'Vâ-dedilen gün' kıyamet günüdür. 'Şahitlik edilen gün' ise Arafe günüdür. 'Şahit' ise cuma günü­dür. Cuma gününden daha üstün olan bir gü­nün üzerine güneş ne doğmuş ve ne de bat­mıştır. Onda öyle bir saat vardır ki, eğer bir kul ona rastlayıp da Allah'a dua ederse mut­laka duası kabul olunur. Bir kötülükden Al­lah'a sığınırsa behemehal Allah onu şerrin­den kurtarır." (Tirmizî]

7315-   el-Hüseyin bin Ali radiyallahu anh'dan:

(Burûc sûresinde geçen) 'Şahit ile meş-hûd'u şöyle yorumlamıştır: "Şahit, dedem saî-lallahu aleyhi ve sellem'dir. Meşhûd ise, kıya­met günüdür. Sonra 'Biz seni bir şahit, bir müjdeci, bir uyarıcı olarak gönderdik.' me­alindeki âyeti (Feth, 8 ) okudu. Bir de: 'İşte o, İnsanların onun için toplanacağı bir gündür.' işte o meşhûd (şahit olunacak) bir gün­dür'mealindeki âyeti (Hûd 103) de okudu."

|Taberânî, Mu'cemu'I-Evsat ves-Sağîr'de zayıf bir isnadlâ.]

7316- Ebû Zer radiyallahu anh'dan: "Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem

mesciddeyken yanına girdim; şöyle buyurdu: 'Mescidin bir saygısı (tahiyyesi, selâmı) var-dır.'Dedim ki: 'Ey Allah'ın Resulü! Mescidin saygısı nedir?'

'(Girince) kılacağın iki rek'at namaz'bu-yurdu.

'Allah sana, İbrahim ve Musa'nın suhuf-larında bulunanlardan hiçbir şey indirdi mi?' diye sorunca, bana: 'Ey Ebû Zer, şunu oku: 'İyi temizlenen ve Rabbinin adini anıp namaz kılan kimse felaha ermiştir. Siz bilakis dünya hayatını tercih ediyorsunuz, oysa âhiret daha iyi ve daha süreklidir.'Bu, ilk suhufolan ibra­him'in ve Musa'nın suhuflarında da vardır.' (A'Iâ, 14-19)

Dedim ki: 'Ey Allah'ın Resulü! İbrahim ve Musa'nın suhuflarında ne vardı?' Cevaben şöyle buyurdu: 'Bunlarda ibretli şeyler vardı? (Mesela:) Ölümü görüp de inandığı halde ra­hat olan kişiye şaşarım. Cehennemin var ol­duğunu bilip de gülene şaşarım. Dünyanın içinde yaşayanlarla beraber değiştiğini gorüp de tatmin olan kişiye de şaşarım. Kadere inanıp da sonra (yorulup) durana şaşarım. Hesaba inanıp da (gereğince) amel etmeyene de şaşarım.' [Rezîn]

7317- İmrân bin Husayn radiyallahu anh'-dan:

"Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'e (Fecir sûresinde geçen) 'vetr' ve 'şef tabirle­rini sordular. Şu cevabı verdi: 'Bunlar namaz­lardır; çünkü namazların kimisi çift, kimisi tektir.' [Tirmizî]

7318- Ahmed ve Bezzâr, Câbir'den: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

(Fecir süresindeki) "Leyâli aşr(= on ge­ce)" Zilhicce'nin on günüdür. "Şef Kurban bayramı günüdür; "Vetr" ise Arefe günüdür."

7319-  Abdullah bin Zem'a radiyallahu anh'dan:

(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem) (Şems sûresi 12. âyette geçen) "En azgını deveyi kesmek için atılınca"yı şöyle yorumla­dı: "İleri atılan tıpkı Ebû Zem'a gibi güçlü, gözünü budaktan sakınmayan, kavmi içinde saygınlığı olan ve her dediği dinlenen bir adamdır." [Buhârî, Müslim ve Tirmizî)

7320- İbnü'z-Zübeyr radiyallahu anh'dan: "O, yaptığı iyiliği, birinden karşılık görmek için değil; ancak yüce Rabbinin hoşnutluğunu gözeterek yapmıştır. Elbette kendisi de hoşnut olacaktır" mealindeki âyetler (Leyi, 19), Ebû Bekr es-Sıddîk hakkında nâzü olmuştur. Bezzâr leyyin bir senedle.

7321-  Cündeb bin Süfyân el-Becelî radi­yallahu anh'dan:

"Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem hastalandı, bir ya da iki gece kalkamadı. Bir kadın gelerek: 'Ey Muhammed! Umarım şey­tanın seni bırakmıştır. Zira iki veya üç gündür sana geldiğini görmedim' dedi. Bunun üzeri­ne: 'Andolsun kuşluk vaktine, (halkın) sükû­nete erdiği an geceye; (Resulüm) Rabbin seni terketmedi, sana danlmadı da'fDuhâ., 1-3) âyetleri nazil oldu." [Buhârî ve Müslim.]

7322- Tirmizî (Cündeb'den): "Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem ile mağarada oturuyordum, parmağı kanadı ve şöyle dedi: 'Sen kanlanan parmaktan başka

bir sey değilsin ve Allah yolunda kanlandın.' Vahye ara verilmiş, Cibril gecikmişti. Müşrik­ler dediler ki: 'Muhammed lerkedildi.' Bunun üzerine Rabbin seni ne bıraktı ve ne de sana darıldı'mealindeki âyet (Duhâ, 3) nazil oldu."

7323- İbn Mes'ûd radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Eğer güçlük bir delikte olsa, mutlaka ko­laylık oraya girip onu oradan çıkartır." Son­ra Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem "Güçlükle beraber bir kolaylık vardır" me­alindeki âyeti (İnşirah, 5) okudu.

[Taberânî, Mu'remıt'I-Kebîr'de zayıfbir senedle]

7324- İbn Abbâs radiyallahu anh'dan: "Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem namaz kılıyordu, Ebû Cehl gelip: 'Ben seni bundan alıkoymadım mı?' dedi. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem oradan ayrıldı ve onu tehdit etti. Ebû Cehl şu cevabı verdi: 'Bi­liyorsun benden fazla taraftarı olan kimse yoktur.' Bunun üzerine: 'O zaman (meclisini) kafadarlarını çağırsın; biz de zebanileri çağı­rırız' mealindeki âyet (Alâk, 17-18) nazil ol­du.' İbn Abbâs dedi ki:

"Eğer o, gerçekten kafadarlarını çağırsay-dı, Allah'ın zebanileri de onu kıskıvrak yaka­layacaktı." [Tirmizî]

7325- Ebû Mûsâ radiyallahu anh'dan: "Ikra' bismi Rabhike (= Rabbinin adıyla oku.')" sûresi, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'e inen ilk sûredir."

[Taberânî, Mu'cemu'I-Kebîr''de.]

7326- İbn Abbâs radiyallahu anh'dan: "Kur'ân topyekün indirilip dünya sema­sındaki Beytü'l-İzzet'e yerleştirildi.

Ondan sonra Cibril onu kulların sözlerine ve amellerine göre, lüzum ettikçe peyder pey indirdi." [Bezzâr ve Taberânî, Mu'cemu'l-Kebir'de.]

7327- İbn Abbâs radiyallahu anh'dan: "Bir adam Ömer'e gelip bir şey istedi.

Ömer de acaba ihtiyacı var mıdır, yoksa yok mudur? diye onun bir başına, bir de ayakları­na baktı. Ve sonra ona sordu:

'Ne kadar malın var?'

'Kırk deve' dedi. İbn Abbâs dedi ki: O za­man ben şöyle dedim:

'Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem şunu ne doğru ve yerinde söylemiş: 'Âdemoğulunun iki altın vadisi olsa bir üçüncüsünü ister. Âdemoğlunun karnını ancak toprak dol­durur. Ancak tevbe edenin tevbesini Allah ka­bul eder.' Ömer sordu:

'Nedir bu (söz)?'

'Bunu bana Ubeyy bildirdi.'

'Haydi Ubeyy'e uğrayıp bakalım' dedi ve Ubeyy'e varıp sordu;

'Baksana bu ne diyor?'

'Doğru söylüyor. Çünkü bana bunu Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem söylemiştir.'

'Peki bunu böylece ezberleyeyim mi?'di-ye sorunca: 'Evet' dedi." [Ahmed.]

7328- Ebû Hureyre radiyallahu anh'dan: Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem: "O gün yer, (Rabbinin vahyetmesi ile) haberlerini anlatır" mealindeki âyeti (Zilzâl, 4) okudu; dedi ki: "Bilir misiniz onun haberleri nedir?"

(Yanındaki) "Allah ve Resulü bilir" dedi. Şöyle buyurdu: "Onun (yerin) haberleri; her kul ve cariyenin onun üstünde yaptıklarına şahit olması ve söyle demesidir: 'Bu kul, fa­lan gün üzerimde sunu sunu yaptı.' işte bun­lar onun haberleridir." |Tirmizî|

7329-  Sa'sa'a bin Muâviye radiyallahu anh'dan:

"O Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'e geldi. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem ona: 'Kim zerre kadar iyilik yaparsa onu gö­rür; kim zerre kadar kötülük yaparsa onu da görür' mealindeki âyeti (Zilzâl, 7) okuyunca, şöyle dedi: 'Bu bana yeter. Bundan başka hiç­bir şey duymasam, bilmesem bile aldırmam ar­tık. '[Ahmed veTaberânî, Mu'cemu'l-Kebîr'tle.\

7330- Ebû Umâme radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem) (Adiyat sûresinin 6. âyetinde geçen) "Kenûd"u şöyle tefsir etti: "Yalnız başına yemek yi­yen, arkadaşına bir şey vermeyen ve üstelik kö­lesini döven kişidir." [Taberânî, Mu'cemu'l-Kebir'de]

7331- Ebû Hureyre radiyallahu anh'dan: "Sonra o gün size verilmiş olan her nimet­ten elbette sorguya çekileceksiniz" mealindeki âyet (Tekâsür, 8 ) nazil olunca, insanlar: "Han­gi nimetten sorulacağız ey Allah'ın Resulü? (Yiyip içtiğimiz) Hurma ile su olan şu iki si­yahtan ibarettir. Düşman hazır bekliyor, kılıç­larımız ise boyunlarımızda asılı vaziyette." Al­lah'ın Resulü sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: "O, mutlaka olacaktır." [Tirmizî]

7332- Ebû Hureyre radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Kıyamet gününde nimetten kula ilk soru­lacak olan soru sudur: 'Biz senin cismini sağ­lıklı kılmadık mı ? Biz sana soğuk su içirmedik mi?' (İkisi, de Tirmizî'ye ait]

7333- İbn Mes'ûd radiyallahu anh'dan:

"Biz (el-Mâûn sûresinde geçen) Mâûn'u, (yardımlaşmak için) verilen ödünç kova ile ka­zan olarak kabul ederdik." [Ebû Davud]

7334- İbn Abbâs radiyallahu anh'dan: "Mâûn'u men'ederler (vermezler)" mealin­deki âyette geçen mâûn, Ödünç ve emaneten ve­rilen şey demektir.' [Taberânî, Mu'cemu'l-Kebir'de.]

7335- Enes radiyallahu anh'dan:

"Bir gün Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem mescidde namazdayken, hafifçe bir uyukladı ve sonra tebessüm ederek başını kal­dırdı. Neden tebessüm edip güldüğünü sordu­ğumuzda, şöyle buyurdu: 'Az önce bana bir sûre nazil oldu' dedi ve şunu okudu: 'Bismil-lahirrahmanirrahîm. Şüphe yok ki biz sana Kevser'i verdik. Öyleyse Rabbin için namaz kıl ve kurban kes! Sana kin tutan kişi, soyu so-pu kesilenin ta kendisidir.' Sonra sordu:

'Kevser'in ne olduğunu bilir misiniz?' De­dik ki: 'Allah ve O'nun Resulü daha iyi bilir.' Şöyle buyurdu: 'O, Rabbimin bana vaad etti­ği bir nehirdir. Onda çok hayır vardır. Ümme­timin kıyamet gününde yanına toplanacağı bir havuzdur. Bardakları gökteki yıldızların

sayısıncadır. Derken aralarından bir kul uzaklaştırılacak; bunun üzerine diyeceğim ki: 'Ey Rabbim! O benim ümmetimdendir.' Ce-nâb-ı Hak şöyle buyuracak:

'O, senden sonra neler yaptı biliyor musun?' Diğer rivayet: "Mi'râc'a çıkarıldığım ge­ce, iki yakasında, içleri boşaltılmış halis inci kubbeler olan bir nehre vardım. Dedim ki: 'Ey Cibrîl bu nedir?'Şu cevabı verdi: İşte bu Kevser'dir.' [Mâlik hariç, altı hadis imamı.]

7336- İbn Abbâs radiyallahu anh'dan:

O, Kevser'i şöyle yorumladı: "O, Allah'ın ona sallallahu aleyhi ve sellem bahşettiği hayırdır."

Ebû Bişr, İbn Cübeyr'e dedi ki: "İnsanlar, onun cennette bîr nehir olduğunu iddia edi­yorlar." Şu cevabı verdi: "Cennetteki o nehir de Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem'e bahşedilen o hayrlardan bilidir." |Buhârî]

7337- İbn Ömer radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Kevser, iki kıyısı altın olan bir nehirdir kî, yatağı inci ve yakut üzerindedir. Toprağı miskten daha güzel, suyu baldan daha tatlı ve kardan da daha beyazdır." |Tirmizî]

7338- Aişe radiyallahu anhâ'dan: "Kevser, Peygamberinize verilen bîr cen­net nehridir ki iki kenarı İçi boş incidir. Bar­dakları gökteki yıldızlar sayısıncadır." jBuhârîj

7339- İbn Abbâs radiyallahu anh'dan: "Kureyş dedi ki: onun sallallahu aleyhi ve sellem erkek çocuğu yoktur, öldüğü zaman soysuz olacak, nesli kesilecektir.' Bunun üze­rine 'Asil arkası kesik olan sana kin tutandır' âyetine kadar Kevser sûresi nazil oldu." [Rezîn]

7340- İbn Abbâs radiyallahu anh'dan: "Ömer beni, Bedir'e katılmış bulunan ashâbla (istişare meclislerinde) içeriye alırdı. Birileri bundan alınmış olacak ki şöyle dedi: 'Bunun aramızda ne işi var. Bizim de onun gi­bi çocuklarımız vardır.'

Ömer şöyle dedi: 'Sen onu (istişare mecli­sime) hangi sebepten aldığımı biliyorsun.' Bu­gün onları davet ettiğinde ona (İbn Abbâs'a) yine yanına girmesi için izin verdi. 'Galiba beni onlara göstermek için içeriye aldı' de­dim. Sonra onlara: 'İzâ câe nasrullahi vel-feth' hakkında ne dersiniz?' diye sordu.

Onlardan bir kısmı şöyle cevap verdi: 'Bize fetih müyesser olup da zafere ulaştığımızda Al­lah'a hamdedip günahlarımızın affını dilemek­le emrolunduk.' Diğerleri hiç ses çıkarmayıp, bir şey demediler. Sonra bana dönüp dedi ki:

'Ey İbn Abbâs sen de mi böyle dersin?'

'Hayır' dedim.

'Peki ne dersin?'

Cevap verdim:

'O (bu sûre), Allah Resulü sallallahu aley­hi ve sellem'in ecelidir. Allah ona ecelinin geldiğini bildirmiştir. Ve şöyle buyurmuştur: "Allah'ın yardımı ve fetih geldiği zaman...' Bu, senin (O'nun) ecelinin yaklaştığuıın be­lirtisidir. Öyle ise: 'Rabbini hamdiyle teşbih et! O'ndan mağfiret dile! Çünkü O, tevbeleri çokça kabul edendir.''Bunun üzerine Ömer: 'Ben de bunu senin gibi anlıyor ve senin gibi biliyorum'dedi."

7341- Diğer rivayette: Abdurrahman bin Avf dedi ki: "Bizim de

onun gibi oğullarımız vardır." Ömer şöyle de­di: "Sen onu (istişare meclisine) hangi sebep­ten aldığımı biliyorsun." (BuhârîveTirmizî.]

7342- İbn Abbâs radiyallahu anh'dan: "Tebbet yedâ ebi Leheb" sûresi nazil ol­duğunda Ebû Leheb'in karısı geldi. Peygam­ber sallallahu aleyhi ve sellem oturuyordu. Ebû Bekr ona dedi ki: "Şöyle biraz çeküsen de o kadın sana eziyet etmese." Şöyle buyur­du:  "O bana hiçbir şey yapamaz, aramıza onu alıkoyacak mutlaka bir engel girer."

Kadın gelip Ebû Bekr'in yanında durdu ve şöyle dedi:

"Ey Ebû Bekr! Arkadaşın bizi hicvetti." Ebû Bekr şu cevabı verdi:

"Kâ'be'nin Rabbi hakkı için hayır. O şiir söylemez." Kadın: "Sen onu tasdik ediyorsun demek" dedi ve arkasını dönüp gitti.

Ebû Bekr dedi ki: "Ey Allah'ın Resulü! O seni görmedi, değil mı?"

"Hayır; o geldiği zaman, bir melek geldi, aramıza girdi, dönüp gidinceye dek oradan ayrılmadı" buyurdu. [Bezzâr ve Ebû Ya'lâ]

7343- Ubeyy radiyallahu anh'dan: "Müşrikler, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'e: 'Haydi bize Rabbini anlat, (nasıl bir şeydir O?') dediler. Bunun üzerine: 'De ki: O, Allah'tır. Birdir. Allah Samed'dir. O ne doğur­du ve ne de doğuruldu. Hiçıkİmse O'nun den­gi olamaz.' Dedi ki: 'Çünkü hiçbir şey yoktur ki doğduğu zaman eceli tamam olunca ölme­sin. Hiçbir ölmüş kimse yoktur ki kendisine vâris olunmasın. Allah ise ne Ölür ve ne de bir vâris bırakır. Hiç kimse O'nun dengi olamaz. O'nun benzeri yoktur.' Dedi ki: 'Dengi de yok­tur. Hiçbir şey O'nun gibi olamaz.' iTirmizîj

7344- Ebû Hureyre radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Allah Teâlâ buyuruyor: 'Âdemoğlu beni yalanladı, aslında bunu yapmağa hakkı yok­tur. Bana hakaret etti, aslında onun buna da hakkı yoktur. Beni yalanlaması şöyle demesi-

dir: 'Beni yarattı ama tekrar beni diriltmeye­cek.' Halbuki bilmiyor ki, onu baştan yarat­mak, diriltilmesinden daha kolay değildir. Ba­na hakaret etmesine gelince, şöyle demesidir: 'Allah çocuk edindi.' Ben bir olan, Samed olan, doğurmayan ve doğmayan, misli ve den­gi bulunmayan Allah'im." [Buhârî ve Nesâî.]

7345- Zirbin Hubeyş radiyallahu anh'dan: "Ubeyy bin Kâ'b'a Muavvizeteyn'i sor­dum, dedim ki: 'Ey Ebû'l-Münzir! Kardeşin İbn Mes'ûd böyle böyle diyor.1 Dedi ki: 'Ben de Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem'e bunu sordum. Cevaben buyurdu ki:  'Bana böyle denildi ben de söyledim (yani bana na­sıl okundu ise ben de size okudum).' Onun için biz de Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem'in dediği gibi diyoruz (okuduğu gibi okuyoruz).' [Tirmizî]

7346- Âişe radiyallahu anhâ'dan: "Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem aya baktı ve şöyle dedi: 'Ey Aişe! Bunun şer­rinden Allah'a sığın.1 Bu, (Felâk sûresinde ge­çen) gâsiktır. 'Kaybolduğu zaman ayın şerrinden...'demektir.' [Tîrmizî]

7347- İbn Abbâs radiyallahu anh'dan:

O, (Nâs sûresinde geçen) "Vesvâs"ı şöyle tefsîr etti: "İnsan doğunca şeytan yanına so­kulur. Allah zikredilince gider, Allah zİkredil-mezse kalbinde yerleşir kalır."

[Buharî muallak olarak|

7348- Diğer rivayet:

(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Şeytan Âdemoğlunun kalbine yerleşmiş­tir. Allah'ı zikrettiği zaman siner, gaflete düş­tüğü zaman vesvese verir."

7349-  Abdurrahman bin Yezîd en-Nehaî radiyallahu anh'dan:

"Abdullah (b. Mesûd) mushaflarından Muavvizeteyn'i (Nâs ve Felâk'ı) silip çıkarır ve şöyle derdi:' Bu ikisi Allah'ın Kitâb'indan değildir.'

[İbn Ahmed ve Taberânî, Mu'cemu'I-Kebîr'de]

7350- O (Taberânî) ve Bezzâr: "Abdullah (b.  Mes'ûd) Muavvizeteyn'i mushaftan silip çıkarır ve şöyle derdi: 'Bun­larla sığınmayı Allah Nebisi emrederdi.'An­cak Abdullah (b. Mes'ûd) bunları okumazdı."


7305- Bu hadisi Buhârî (tefsîr Kıyâmet 1-3, VI, 76-7; fadâilu'l-Kur'ân 28/2, VI, 112; tevhîd 43, VIII, 208), Müslim (salât 147-8, s. 330-1) Tirmizî (3329) ve Nesâî (salât 37, II, 149), Mûsâ b. e. Âişe an Saîd b. Cübeyr an İbn Abbâs asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

7306- Bu hadisi Buhârî (tefsir Mürselât 2-3, VI, 78), es-Sevrî an Abdirrahman b. Âbis an İbn Abbâs asl-ı senedi ile tahrîc etti.

7307- Râvilerinden Hadîc b. Muâviye zayıftır. Onun hakkında Ebû Hâtim "Hadisi yazılabilir" demiştir. Diğer râvileri güvenilir kimselerdir (Mecma‘ VII, 132).

7308- Bu hadisi Buhârî (menâkıbu'l-Ensâr 26/9, IV, 234-5), İsh. b. İbr. an Ebî Usâme an Yahyâ b. el-Mühelleb an Husayn an İkrime senedi ile tahrîc etti.

7309- Lafız Tirmizî'ye aittir. Bu hadisi Mâlik (kur'ân 8, s. 203) ve Tirmizî (3331), Hişâm b. Urve an ebîhî an Âişe asl-ı senedi ile tahrîc etti.

7310- Kaynağını bulamadım.

7311- Bu hadisi Ebû Dâvud (4717), İbr. b. Mûsâ an İbn e. Zaide an ebîhî ani'ş-Şa'bî an Alkame an İbn Mes'ûd senedi ile tahrîc etti.

7312- Bu hadisi Tirmizî (3334), Kuteybe an Leys an İbn Aclân ani'l-Ka'kâ' b. Hakîm an Ebî Sâlih an Ebî Hureyre senedi ile tahrîc etti ve isnâdı hakkında "hasen sahîh" hükmü verdi.

7313- Bu hadisi Buhârî (tefsîr İnşikâk 3, VI, 81), Saîd b. en-Nadr an Huşeym an Ebî Bişr Ca'fer b. İyâs an Mücâhid an İbn Abbâs senedi ile tahrîc etti.

7314- Bu hadisi Tirmizî (3339), Abd b. Humeyd an Revh b. Ubâde ve Ubeydillah b. Mûsâ an Mûsâ b. Ubeyde an Eyyûb b. Hâlid an Abdillah b. Râfî' an Ebû Hureyre senedi ile tahrîc etti ve isnâdı hakkında "hasen garîb" hükmü verdi.

7315- Râvilerinden Yahyâ b. Abdilhamîd el-Himmânî zayıf bir râvidir (Mecma‘ VII, 136).

7317- Bu hadisi Tirmizî (3342), Amr b. Alî an İbn Mehdî ve Ebî Dâvud an Hemmâm an Katâde an İmrân b. İsâm an raculin min ehli'l-Basra an İmrân b. Husayn senedi ile tahrîc etti ve isnâdı hakkında "garîb" hükmü verdi.

7318- Bu hadisi Ahmed (III, 327) ve Bezzâr (2286), Ayyâş b. Ukbe an Hayr b. Nuaym an Ebî'z-Zübeyr an Câbir asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

el-Hâkim, Müstedrek'inde (IV, 220) isnâdı hakkında sahîh hükmü verdi.

7319- Bu hadisi Buhârî (enbiyâ 17/1, IV, 120; tefsîr Şems 1, VI, 83-4; nikâh 93, VI, 153), Müslim (cennet 49, s. 2191) ve Tirmizî (3343), Hişâm b. Urve an ebîhî an Abdillah b. Zem'a asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

7320- Râvilerinden Mus'ab b. Sâbit ihtilâflı râvilerdendir. Bezzâr'ın şeyhinin ismi verilmemiştir (Mecma‘ VII, 138).

7321-7322- Bu hadisi Buhârî (teheccüd 4, II, 43; tefsîr Duhâ 1-2, VI, 86; fadâilu'l-Kur'ân 1/5, VI, 97), Müslim (cihâd 114-5, s. 1421-2) ve Tirmizî (3345), el-Esved b. Kays an Cündeb asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

7323- Bu rivayet munkatı'dır. Zira İbrâhîm en-Nehâî, İbn Mes'ûd'u görmemiştir, ona yetişememiştir (Mecma‘ VII, 139).

7324- Bu hadisi Tirmizî (3349), Ebû Saîd el-Eşacc an Ebî Hâlid an Dâvud b. e. Hind an İkrime an İbn Abbâs senedi ile tahrîc etti ve isnâdı hakkında "hasen sahîh garîb" hükmü verdi.

7325- Heysemî'ye göre râvileri Sahîh ricâlindendir (Mecma‘ VII, 139).

7326- Bezzâr'ın râvileri Sahîh ricâlindendir; Taberânî'nin isnâdında yer alan Amr b. Abdilgaffâr zayıftır (Mecma‘ VII, 140).

7327- Bu hadisi Ahmed (V, 117), Ebû Muâviye an Ebî İshâk eş-Şeybânî an Yezîd b. el-Asamm an İbn Abbâs senedi ile tahrîc etti.

Heysemî'ye göre râvileri Sahîh ricâlindendir (Mecma‘ VII, 141).

7328- Bu hadisi Tirmizî (3353), Süveyd b. Nasr an İbni'l-Mübârek an Saîd b. e. Eyyûb an Yahyâ b. e. Sül. an Saîd el-Makberî an Ebî Hureyre senedi ile tahrîc etti ve isnâdı hakkında "hasen sahîh" hükmü verdi.

7329- Bu hadisi Ahmed (V, 59), Affân an Cerîr b. Hâzım ani'l-Hasan an Sa'sa' senedi ile tahrîc etti. Bunu Ahmed ile birlikte Taberânî hem mürsel, hem de muttasıl olarak rivayet ettiler, tümünün râvileri Sahîh ricâlindendir (Mecma‘ VII, 141).

7330- Rivayeti hakkında Heysemî şu bilgileri vermektedir: "Bunu Taberânî iki isnâd ile tahrîc etmiştir ki, birisinde yer alan Ca'fer b. ez-Zübeyr zayıf bir râvidir; diğerinde ise tanımadığım bir râvi mevcuttur" (Mecma‘ VII, 142).

7331- Bu hadisi Tirmizî (3357), Abd b. Humeyd an Ah. b. Yûnus an Ebî Bekr b. Ayyâş an Muh. b. Amr an Ebî Seleme an Ebû Hureyre senedi ile tahrîc etti.

7332- Bu hadisi Tirmizî (3358), Abd b. Humeyd an Şebâbe an Abdillah b. el-Alâ anid-Dahhâk b. Abdirrahman b. Arzem an Ebî Hureyre senedi ile tahrîc etti ve isnâdı hakkında "garîb" hükmü verdi.

7333- Bu hadisi Ebû Dâvud (1657), Kuteybe an Ebî Avâne an Âsım b. en-Nücûd an Şakîk an İbn Mes'ûd senedi ile tahrîc etti.

7334- Heysemî'ye göre râvileri Sahîh ricâlindendir.

7335- Lafız Müslim'e aittir. Bu metni Müslim (salât 53, s. 300), Ebû Dâvud (4747) ve Nesâî (iftitâh 21, II, 133-4), el-Muhtâr b. Fülfül an Enes asl-ı senedi ile;

Buhârî (tefsîr Kevser 1/1, VI, 92), Tirmizî (3359-60) ve Ebû Dâvud (4748), Katâde an Enes asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

7336- Bu hadisi Buhârî (tefsîr Kevsگr 3, VI, 93), Ya'k‍b b. İbr. an Huşeym an Ebû Bişr an Saîd b. Cübeyr an İbn Abbâs senedi ile tahrîc etti.

7337- Bu hadisi Tirmizî (3361), Hennâd an Muh. b. Fudayl an Atâ b. es-Sâib an Muhârib b. Disâr an İbn Ömer senedi ile tahrîc etti ve isnâdı hakkında "hasen sahîh" hükmü verdi.

7338- Bu hadisi Buhârî (tefsîr Kevser 2, VI, 92-3), Hâlid b. Yezîd el-Kâhilî an İsrâîl an Ebî İshâk an Ebî Ubeyde an Âişe senedi ile tahrîc etti.

7340-7341- İlk lafız Buhârî'ye, ikincisi ise Tirmizî'ye aittir. Bu hadisi Buhârî (menâkıb 25, IV, 183-4; mağâzî 50, V, 94; tefsîr Nasr 4, VI, 94) ve Tirmizî (3362), Şu'be an Ebî Bişr an Saîd b. Cübeyr an İbn Abbâs senedi ile tahrîc ettiler.

7342- Bezzâr, hadisin isnâdı hakkında "hasen" hükmü vermiştir (Mecma‘ VII, 144).

7343- Bu hadisi Tirmizî (3364), Ah. b. Menî' an Ebî Sa'd es-San'ânî an Ebî Ca'fer er-Râzî ani'r-Rebî' b. Enes an Ebî'l-Âliye an Ubeyy senedi ile tahrîc etti.

Tirmizî, daha sonra bunu Ebû'l-Âliye'nin mürseli olarak tahrîc edip, doğrusunun bu olduğunu söyledi.

7344- Bu hadisi Buhârî (tefsîr İhlâs 1-2, VI, 95-6) ve Nesâî (cenâiz 117/5-6, IV, 111-2), ayrı ayrı olmak üzre el-A'rec ve Hemmâm an Ebî Hureyre asl-ı senedleri ile tahrîc ettiler.

7345- Bu hadisi Buhârî (tefsîr Felâk ve Nâs, VI, 96), Âsım ve Abde an Zir b. Hubeyş an Ubeyy asl-ı senedi ile tahrîc etti.

7346- Bu hadisi Tirmizî (3366), Muh. b. el-Müsennâ an Abdilmelik b. Amr el-Akdî an İbn e. Zi'b ani'l-Hâris b. Abdirrahman an Ebî Seleme an Âişe senedi ile tahrîc etti ve isnâdı hakkında "hasen sahîh" hükmü verdi.

7347- Sahîh-i Buhârî, tefsîr Nâs, VI, 96. İsnâdsızdır.

7348- Sahîh-i Buhârî, tefsîr Nâs, VI, 96.

7349- Bu hadisi İbn Ahmed b. Hanbel (V, 129-30), Muh. b. el-Hüseyn b. Eşkâb an Muh. b. e. Ubeyde b. Ma'n an ebîhî ani'l-A'meş an Ebî İshâk an Abdirrahman b. Yezîd an İbn Mes'ûd senedi ile tahrîc etti.

Ahmed'in râvileri Sahîh ricâlindendir; Taberânî'nin râvileri ise güvenilir kimselerdir (Mecma‘ VII, 149).

7350- Hem Taberânî'nin, hem de Bezzâr'ın râvileri güvenilir kimselerden oluşmuştur. Bezzâr diyor ki: "Bu hususta İbn Mes'ûd'a mütabaat eden başka bir sahâbî yoktur. Ayrıca o iki s‍reyi namazlarda okuyup, mushafta da tesbît etmiş olduğuna dair sahîh rivayetler mevcuttur" (Mecma‘ VII, 149-50).



Konu Başlığı: Ynt: Kıyamet sûresinden Kuranın sonuna kadar
Gönderen: Mehmed. üzerinde 14 Temmuz 2019, 17:43:21
Esselamü aleyküm Rabbim paylaşım için razı olsun


Konu Başlığı: Ynt: Kıyamet sûresinden Kuranın sonuna kadar
Gönderen: Sevgi. üzerinde 15 Temmuz 2019, 03:22:29
Rabbim bizleri herzaman Kur'an ışığında ilerlemeyi nasip etsin inşaAllah


Konu Başlığı: Ynt: Kıyamet sûresinden Kuranın sonuna kadar
Gönderen: Züleyha üzerinde 15 Temmuz 2019, 11:31:30
leyküm selâm. Rabbim bizleri razı olmıcağı her türlü kötü işlerden uzak durmayı nasip etsin inşaAllah
Bu faydalı bilgileri bizlerle paylaştığınız için Allah sizlerden razı olsun kardeşim