๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Cem ul Fevaid => Konuyu başlatan: ღAşkullahღ üzerinde 14 Ocak 2011, 15:00:13



Konu Başlığı: İmanin fazileti
Gönderen: ღAşkullahღ üzerinde 14 Ocak 2011, 15:00:13
İMANIN FAZİLETİ


1- Ubâde b. es-Sâmit radiyallahu anh'dan: Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem
buyurdu:
"Kim Allah'tan baska hiçbir ilâh bulun madığına, O'nun bir olduğuna, ortağı olma dığına, Muhammed'in de O'nun kulu ve Re sulü olduğuna, İsa' nın da Allah'in kulu ve re sulü, Meryem'e ilkâ ettiği, kelimesi ve ruhu olduğuna, cennet ve cehennemin de hak oldu ğuna şehâdet ederse, ameli ne olursa olsun, Allah onu mutlaka cennete koyar." [Buhari ve Müslim]
2- Diğer rivayet: ''Allah onu cennetin se kiz kapısından hangisinden girmek isterse oradan koyar." (Buhârî ve Müslim.]
3- Tirmizî'nin lafzı: "Kim Allah'tan başka hiçbir İlâh olmadığına, Muhammed'in de O'nun Resulü olduğuna şehâdet ederse, Allah ona ateşi haram kılar."
4- Süheyl b. el-Beydâ radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem
buyurdu:)
"Kim Allah'tan başka hiçbir ilâh olmadığına şehâdet getirirse, Allah onu cehenneme haram kılar ve ona cenneti vâcib kılar."
[Ahmed ve Taberânî; el-Mu'cemu'l-kebîr'de]
5- Ebû Saîd radiyallahu anh'dan; (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem
buyurdu:)
"Kalbinde zerre kadar imanı olan kimse cehennemden çıkar." Ebû Saîd der ki: "Kim bunda şüphe ederse şu âyeti okusun: «Şüphe siz Allah zerre kadar zulm etmez»." (Nisa 40)
[Tirmizî.]
6- Ebû Saîd radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem
buyurdu:)
"Kim, «Rab olarak Allah'tan, din olarak İslâm'dan, Peygamber olarak Muhammed'den hoşnut oldum» derse, cennet ona vâcİb olur." [Ebû Dâvud.]
7- Ebû Saîd radiyallahu anh'dan; (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem
buyurdu:)
"Kul, islâm'ı kabul edip de onu güzel ya şarsa, Allah ona daha önce yaptığı her seva bı yazar, geçmişte İşlediği her bir günahı da silinir. Ondan sonra karşılık şöyle olur: her sevaba karşılık on ilâ yediyüz katına kadar sevap yazılır. Günah ise karşılığı ne ise öyle yazılır, ancak Allah bağışlayıp da o günahtan tamamıyla geçiverirse başka."
[Nesâî.]
8- Ebû Hureyre radiyallahu anh'dan;
Beraberimizde Ebû Bekr ve Ömer de bu lunduğu halde bir gmp halinde Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem'in etrafmda oturu yorduk. Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sel lem aramızdan kalkıp gitti. Geri dönmekte bi raz gecikti; aramıza bir daha dönmeyeceğin den korktuk; derken ayağa kalktık. İlk korkup telaşa kapılan ben oldum. Hemen Allah Resu lü sallallahu aleyhi ve sellem'i aramaya ko yuldum. Ensar'dan Neccâroğullanna ait bir bostana gittim.
Bostanın kapısını bulabilir miyim diye et rafını dolaştım ancak bulamadım. Birden dı şarıdaki bir kuyudan çıkan suyun aktığı bir kanalın bostana girdiği yeri gördüm. Hemen sıçrayıp, girdim ve ResûluUah sallallahu aley hi ve sellem'in yanma vardım.
(Resûlüllah sallallahu aleyhi ve sellem:) "Ebû Hureyre (sen misin)?" dedi.
"Evet ey Allah'ın Resulü!" deyince, bana:
"Burada ne i§in var?" diye sordu.
"Aramızda idin, kalkıp gittin. Biraz geci kince sana kötülük yapılmasından korktuk. Telaşa kapıldık, ilk telaşa kapılan da ben ol dum. Bu bostana gelip tilki gibi atlayıp içeri ye girdim; diğerleri arkamdalar" dedim.
Bana pabuçlarını verip şöyle buyurdu:
"Bu iki pabucumla git, bu bostanın arka sında kimin, kalbiyle inanarak Allah'tan baş ka hiçbir ilahın bulunmadığına §ehâdet getir diğini görürsen, ona cenneti müjdele!"
Gittim, ilk karşılaştığım kişi Ömer oldu; bana sordu:
"Ey Ebû Hureyre, bu iki pabuç nedir?"
"Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sel lem'in pabuçlarıdır. Beni bunlarla gönderip: «Kimin, can ü gönülden İnanarak Allah'tan başka hiçbir ilâhın olmadığına şehâdet eder ken bulursan, ona cenneti müjdele!» buyurdu. Bunun üzerine Ömer göğsüme öyle bir vurdu ki, kalçamm üstüne düştüm. Ve şöyle dedi: «Haydi ey Ebû Hureyre, geri dön!»"
Hemen Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem'in yanına döndüm; hıçkıra hıçkıra ağ ladım. Ardımdan Ömer geldi.
Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem sordu:
"Ey Ehü Hureyre, neyin var?"
"Ömer'le karşılaştım ve gönderdiğin me sajı ona ilettim; göğsüme öyle bir vurdu ki kalçamın üstüne düştüm" deyince, bana:
"Haydi geri dön!" emrini verdi. Sonra Ömer'e sordu:
"Ey Ömer, neden böyle yaptın?" Ömer cevap verdi:
"Ey Allah'ın Resulü! Babam, annem sana feda olsun! Ebû Hureyre'yi, can ü gönülden Allah'tan başka hiçbir ilahın olmadığına şe-hâdet eden kimse ile karşılaştığı takdirde onu cennetle müjdelemesi içİn pabuçlarınla sen mi gönderdin?"
"Evet" buyurdu.
"Yapma, korkarım ki insanlar sadece buna güvenip amelleri terkederler. Bırak onları amel etsinler" dedi. O da şöyle buyurdu:
"öyleyse bırak onları!" [Müslim.]
9- Ebû Musa radiyallahu anh'dan:
Kavmimden birkaç kişi ile birlikte Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem'in yanına geldim. Şöyle buyurdu:
"Kendinizi ve -kavminizden- ardınızda olanları müjdeleyin! Müjdeleyin! Kim can ü gönülden tam bir sadâkat içinde Allah'tan baş ka hiçbir ilah olmadığına şehâdet ederse, cen nete girer." Hemen insanlara bu müjdeyi ver mek için Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sel lem'in yanından ayrıldık.
Ömer radiyallahu anh'a rastladık. (Duru mu kendisine bildirince):
Bizi alıp tekrar Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem'e götürdü ve şöyle dedi: "Ey Allah'ın Resulü! Bu takdirde insanlar amel
etmez, buna bel bağlarlar." (Allah Resulü sal lallahu aleyhi ve sellem sustu.
[Ahmed ve Taberânî, el-Mu'cemu'l-Kebîr'de.]
10- Bezzâr, zayıf bir senedle Ebû Saîd el-Hudrî radiyallahu anh'dan:
Ömer dedi ki: "Ey Allah Resulü! Görüş bakımından sen hepimizden üstünsün! Ancak insanlar bunu duyarlarsa, buna bel bağlarlar (amel etmezler)."
11 - Yine o (Bezzâr) zayıf bir isnâdla Ömer radiyallahu anh'dan rivayet etmiştir:
Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem, ona halka bunu müjdelemesini emretmişti, Ömer radiyallahu anh ise şöyle dedi: "Bu takdirde insanlar buna bel bağlarlar." Bunun üzerine Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem de; ''Bırak bel bağlasınlar" buyur muştur.
12- Taberânî, el-Mu'cemu'l-Kebîr'\nâ& zayıf hvr isnâdla Bilâl radiyallahu anh'dan:
Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem ona şöyle dedi: "İnsanlara bunu duyur!"
"Söylersem, buna bel bağlarlar" deyince şöyle buyurdu:
"Bel bağlasalar da!"
13- Muâz b. Cebel radiyallahu anh'dan: Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sel lem'in Ufeyr adındaki merkebi üzerinde, ben de terkisinde idim. Şöyle buyurdu:
"Ey Muâz! Allah'ın Kulları üzerindeki hakkı nedir? Kulların da Allah üzerindeki hak(ları) nedir, bilir misin?"
"Allah ve Resulü daha iyi bilir!" deyince, şöyle buyurdu:
"Allah'ın kulları üzerindeki hakkı: O'na ibadet edip O'na hiçbir §eyi ortak koşmamak; kulların Allah üzerindeki hakkı ise, kendisine hiçbir şeyi ortak koşmayanlara azap etme mektir." Bunun üzerine dedim kİ;
"Ey Allah Resulü! Bunu insanlara müjde leyeyim mi?"
"Hayır, müjdeleme sonra buna bel bağ larlar!" buyurdu.
Enes radiyallahu anh dedi ki: "Muâz, ölü müne yakın (ilmi gizleyip tebliğ etmeme) gü nahından kurtulmak için bunu insanlara bildir di." [Buhârî, Müslim ve müjde bölümü hariç Tirmizî.]
14- Ebû Zer radiyallahu anh'dan:
Bir gece dışarı çıkmıştım, baktım ki Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem tek başına yürüyor. Yanında hiç kimse yoktu. İçimden dedim ki: Galiba beraberinde birinin yürüme sini istemiyor. Bu sebeble Ay'ın gölgesinde yürümeye koyuldum. Dönüp baktığında beni gördü ve şöyle buyurdu:
"Kim o?"
"Ebû Zer'dir; Allah beni sana feda etsin!" dedim.
"Ey Ebû Zer gel!" buyurdu ve tam bir sa at O'nunla yürüdüm. Sonra şöyle buyurdu:
"(Malı) çok olanlar, kıyamet gününde (se vabı) az olanlardır. Ancak Allah' in kendileri ne hayır verdikleri müstesna! Çünkü onlar, bu sayede sağını solunu, önünü ve arkasını (te miz tutup) hayır işlemişlerdir."
Sonra O'nunla bir saat (biraz daha) yürü düm. "Buraya olur!" dedi ve beni etrafında taşlar bulunan bir yere oturttu ve: "Ben gelin ceye dek buradan ayrılma!" buyurdu. Sonra taşlık bölgeye gitti, gözden kayboldu, O'nu gö remez oldum. Orada gayet uzun müddet dur duktan sonra: "Zina else de, hırsızlık yapsa da" diyerek çıkageldİ. Geldiğinde sabrım taştı ve şu soruyu sormaktan kendimi alamadım:
"Ey Allah'ın Nebîsİ! AUalı beni sana feda etsin, taşlıkta seninle konuşan kimdi? Sana karşılık veren kimse duymadım (kiminle ko nuşuyordun öyle?)"
"O Cihrîl idi. Taşlığın yanında bana gö ründü ve şöyle dedi:
«Ümmetine müjdele: Her kim, Allah'a hiçbir şeyi ortak koşmadan ölürse cennete gi rer.» Dedim ki: «Ey Cibril! Zina etse de, hır sızlık yapsa da mı?»
«Evet» diye cevap verdi."
Ben de aynı soruyu sordum:
"Ey Allah Resulü, (gerçekten) zina etse de, hırsızlik yapsa da mı?"
"Evet" buyurdu. Sonra yine sordum:
"Hırsızlık yapsa da zina etse de mi?"
"Evet içki içse de!" buyurdu.
[Buhârî ve Müslim.]
15- Tirmizî'nin dİğer bir rivayetinde ben zerini zikredip dördüncüsünde şunu ilave etli: "Ebû Zer istemese de!"
16- Câbir radiyallahu anh'dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve seilem buyurdu:)
"(Cennet ve cehennemi) gerektiren İki şey vardır." Bir adam sordu:
"Onları gerektiren iki şey nedir, ey Allah Resulü?" Cevap verdi:
"Kim Allah'a bir şeyi ortak koşarak ölür se cehenneme girer; kim de Allah'a bir şeyi ortak koşmadan ölürse, cennete girer."
[Müslim.]
17- İbn Şihâb (ez-Zührî)'den:
Henüz bebek iken Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem'in, evlerinde bulunan bir ku yunun suyundan onun yüzüne püskürtmüş ol duğunu Mahmûd b. er-Rebî' bana bildirdi. Söylediğine göre Allah Resulü sallallahu aleyhi ve seilem ile Bedir savaşında bulunan İtbân b- Mâlik el-Ensarî radiyallahu anh ken disine şöyle dediğini duymuş:
Kavmim SâlimoğuUarma namaz, kıldırı yordum. Aramızda bir vadi vardı ve yağmur
yağdığı zaman, vadiyi geçip mescidlerine git mekte zorlanıyordum. Bunun üzerine Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem'e gidip de dim ki: "Gözlerimden zorum var. Yağmur ya ğınca vadide sel oluyor, karşı tarafa geçmekte güçlük çekiyorum. İsterim ki, gelip evimin bİr yerinde namaz kıldırsan da orasını namazgah edinsem." Allah Resulü sallallahu aleyhi ve seilem şöyle buyurdu:
"Olur, yaparım!" Güneş tepeye çıktıktan sonra Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sei lem Ebû Bekr ile birlikte bana geldi; izİn İs tedi ve kendisine içeri girmesi için izin ver dim. "Nerede namaz kıldırmamı istiyor sun?" diye sormadan oturmadı. Kendilerine namaz kıldırmasını arzuladığım yeri göster dim. Allah Resulü sallallahu aleyhi ve seilem kalkıp tekbir aldı, biz de arkasında saf olduk. İki rekat namaz kıldırıp selam verdi, bİz de selam verdik. Kendisi İçin pişirilmekte olan et yemeği için O'nu alıkoydum. Allah Resu lü sallallahu aleyhi ve sellem'in evimde ol duğunu duyanlar evime üşüştüler. Bu şekilde eve birçok kimse toplandı. Bİr adam şöyle dedi:
"Mâlik nerede, kendisini göremiyorum?" İçlerinden biri şu cevabı verdi: "O münafıktır; ne Allah'ı sever, ne de Resûlü'nü!" Bunun üzerine Allah Resûiü sallallahu aleyhi ve sel lem şöyle buyurdu:
"Böyle deme! Görmüyor musun o sırf Al lah rızasını umarak Lâilâhe illallah dedi!?"
O şahıs "Allah ve Resulü daha iyİ bilir. Vallahi, biz onun sadece münafıklara ilgi duy duğunu ve onlara gidip geldiğini görüyor ve biliyoruz!" deyince, Resûlüllah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
"Şüphesiz Allah, sırf kendi rızasını uma rak «Lâ İlahe illallah (=Allah'tan başka hiç bir ilâh yoktur)» diyen kimseye ateşi haram kılmıştır."
Mahmûd der ki: Bu hadisi, Rum ilinde (İs tanbul'u kastediyor) Yezîd b. Muâviye'nin ku mandası altında Ebû Eyyûb'un da bulunduğu askerlere naklettim; Ebû Eyyûb inkâr ederek şöyle dedi: "Vallahi, Allah Resulü sallallahu
aleyhi ve sellem'in böyle söylediğini hiç san mıyorum!"
Onun bu sözü ağınma gitti; Allah'a karşı şöyle and ettim: "Eğer bu harpten sonra sağ salim ülkeme dönüp de İtbân b, Mâlik'i kav minin mescidinde sağ bulursam ona bunu (tekrar) soracağım!"
Savaştan döndüm; hac veya umre için ihra ma hüründüm, Medine'ye gittim; Sâlimoğulla-rma vardım. İtbân b. Mâlik'in gözleri görmez olmuş, cemaate namaz kıldırıyordu. Selam ve rince, hemen yanına vanp selam verdim; kim olduğumu söyledim ve o hadisi kendisine sor dum. Aynı ilk seferinde anlattığı gibi anlattı.
[Buhârî ve Müslim.]
18- Mâlik ile Nesâî de aynı hadisi rivayet ettiler; ancak onlannkinde sadece "namazın evde kılındığı bölüm" geçmektedir.
19- Ebû Hureyre radiyallahu anh'dan: Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem'e
sordum:
"Kıyamet günü insanlar içinde şefaatinle en fazla mutlu olacak kişi kimdir?"
"Hadîse karşı İlgini gördüğüm için sen den önce bunu kimsenin sormayacağını bili yordum. İnsanlar içinde şefaatimle en fazla mullu olacak kİşi tam bİr ihlâs içinde kalbin den Lâ ilahe illallah (^Allah'tan başka hiçbir ilâh yoktur!) diyendir" buyurdu. [Buhârî.]
20- Ebû Hureyre radiyallahu anh'dan; (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem
buyurdu:)
"Muhammed'İn nefsi elinde olana yemin ederim ki, yahudi olsun, hıristiyan olsun bu ümmetten beni duyup da getirdiğim Kitab'a iman etmeden ölen kimse mutlaka cehennem lik olur!." [Müslim.]
21- Suheyb radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem
buyurdu:)
"!)4ü'minin işine hayret ederim; çünkü onun işleri bütünüyle hayırdır. Bu da ancak mü'mine mahsustur. Çünkü o, sevindirici bİr şeyle karşılaştığında şükreder hayır olur. Za rarlı ve üzücü bir işle karşılaştığında sabre der, bu da (kendisi için) hayır olur." [Müslim.]
22- Vehb b. Münebbih radiyallahu anh'dan:
Ona şöyle denilmişti: "Lâ ilahe illallah (=Allah'tan başka hiçbir ilâh yoktur) keli mesi cennetin anahtarı değil midir?" Şöyle dedi:
"Evet, fakat dişsiz anahtar olmaz. Ancak dişleri olan anahtarla gelirsen (kapı) sana açı lır, aksi halde açılmaz." [Buhârt]
23- Yahya b. Talha radiyallahu anh'dan: Ömer, Peygamber sallallahu aleyhi ve sel lem öldükten ve Ebû Bekr halife olduktan sonra Talha'yı üzgün gördü ve sordu: "Neyin var? Galiba amcanın oğlu Ebû Bekr'in emîr olması gücüne gitti."
Onu övdükten sonra "Hayır!" dedi ve sö züne şöyle devam etti: "Onun emîr olmasına üzülmemek, içinizde en çok bana yakışır. Sa dece şuna üzülüyorum. Allah Resulü sallalla hu aleyhi ve sellem: «Öyle bir kelime, biliyo rum ki, bir kul ölürken söylerse Allah onun üzüntü ve kederini mutlaka giderir, bedenine ve ruhuna rahatlık ihsan eder» buyurmuştu da, onun ne olduğunu sormaya gücüm yettiği halde sormamıştım."
Ömer dedi ki:
"Ben onu biliyorum!"
"Allah'a hamd olsun! Nedir o kelime?"
"Amcası (Ebû Tâlib) ölürken ona teklif et tiği kelimeden daha büyük bir kelime bİIİyor musun? Eğer ondan daha büyük bir kelimeyi (Kelime-i tevhidi) bilseydi ona onu teklif eder di."
Talha: "Vallahi işte o!" dedi. [Rezîn.]
24- Osman radiyallahu anh'dan: Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem öl dükten sonra Allah Resûlü'nün ashabı arasın da onun ölümüne öyle üzülenler oldu ki, üzün tüden vesveseye kapılanlar bile oldu. Ben de onlardan biriydim. Bİr evin gölgesinde oturur ken Ömer geçmiş ve bana selam vermiş. Üzüntümden ne geçtiğinin, ne de selam verdi ğinin farkına vanntşım. Ömer Ebû Bekr'in ya nına giderek şöyle demiş: "Osman'a uğradım, selam verdim, selamımı almadı, bundan daha tuhaf birşey olur mu?" Bunun üzerine Ebû Bekr'in refakatinde yanıma gelerek selam verdiler.
Sonra Ebû Bekr dedi ki: "Kardeşin Ömer sana selam verdiğini, onun selamını almadığı nı söylüyor. Seni buna iten nedir?"
"Ben böyle birşey yapmadım!" deyince, hemen Ömer şöyle dedi:
"Vallahi yaptın! Ey Ümeyyeoğulları, za ten sizin âdetiniz hep böyledir!"
Cevap verdim: "Vallahi ne geçtİğİnİ, ne de selam verdiğini farkettim!"
Sözü Ebû Bekr alıp şöyle dedi: "Osman doğru söylüyor. Peki seni böyle meşgul eden neydi?"
"Bu İşin kurtuluşunu soramadan Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem vefat etti."
Ebû Bekr, "Ben bunu O'na sormuştum" deyince hemen ayağa kalkıp şöyle dedim:
"Babam, annem sana feda olsun! Elbette buna sen daha lâyıksın!"
Ebû Bekr dedi kİ: "Ben O'na: «Ey Allah Resulü, bu işin kurtuluşu nedir?» diye sordu ğumda şöyle cevap verdi: «Amcama teklif ettiğim kelimeyi kim kabul edip de bana aynı-smı söyleyerek tekrar ederse, bu kelime onun için bir kurtuluş vesilesi olur»."
[Ahmed, Mu'cemu'l-Evsat'ta Taberânî ve Bez-zâr.]
25- Cerır radiyallahu anh'dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Kim, Allah'a hiçbir şey ortak koşmadan ve haram kana bulaşmadan ölürse, cennetin hangi kapısından isterse ondan (cennete) alinir." [Taberânî. el-Mu'cemu'l-Kehh:]
26-Rifâatu'l-Cühenî radiyallahu anh'dan: Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem ile yola koyulduk. Kedîd'e —ya da Kadîd de di— gelince, bazıları Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem'den evlerine dönmek için izin istemeye başladılar. Onlara izin verdi. Sonra ayağa kalkıp Allah'a hamd ü senada bulunduktan sonra şöyle buyurdu:
"Neden bazıları Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem'i takip eden ağacın yansı olu yorlar da, diğer yarısına karşı kin besliyor lar?" Oradakiler ağlamaya başladılar. Biri şöyle dedi: "Bundan sonra kim izin isterse al çaktır!" Allah Resulü Allah'a hamd edip hayır la Övgüde bulunduktan sonra şöyle buyurdu:
"Herhangi bir kul Allah'tan başka hiçbir ilah olmadığına benim de O'nun Resulü oldu ğuma cân ü gönülden şehâdet eder de, sonra doğru yoldan ayrdmazsa, Allah katında ona şahitlik yapacağım ve o, mutlaka cennete gi recektir." Sonra şöyle buyurdu:
"Rabbim (Azze ve Celle) ümmetimden yet-mişbin kişiyi hesap ve azabsız cennete koya cağını bana va'd etmiştir. Dilerim ki, sizler, baba, eş ve soylarınızdan salih olanlar, cen net köşklerinde, iyice yerleşmeden onlar gir mesinler (yani önce siz girip yerleşin, sonra onlar girsinler)." [Ahmed.]
27-İmrân b. Husayn radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Kim Allah'ın Rabbi, benim de peygam beri olduğumu yakînen imân ederek bilirse (eliyle tenini göstererek) Allah onu ateşe haram kılar." [Bezzâr ve Taberânî, el-Mu'cemu't-Ke-hîr'inde zayıf bir isnâdla rivayet etmiştir.]
28-İyâd el-Ensârî radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Lâ ilahe ilallah, Allah katında çok de ğerli bir kelimedir. Allah katındaki yeri çok büyüktür. Kim tam bir ihlâs ve sadâkat içinde onu söylerse, Allah onu cennete koyar. Kim de onu inanmayarak söylerse, kanı korunur, ma lı da korunur Ama yarın Allah'a kavuştuğun da hesabı görülür." [Bezzâr.]
29-Muâz radiyallahu anh'dan:
Bir yolculukta Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem ile beraberdik. Bir gün yü rürken O'nun yakınında bulundum. Dedim ki:
"Ey Allah Resulü! Beni cennete sokup ateşten uzaklaştıracak bir amel bildirir misin?" Şöyle bu yurdu:
"Çok zor bir şey sordun. Ama o, Allah'ın ken dilerine kolaylaştırdığı kimselere kolaydır: Al lah'a ibadet edersin, O'na hiçbir şeyi ortak koş mazsın, namazı dosdoğru kılarsın, zekâtı verirsin. Ramazan orucunu tutarsın, (imkanın varsa) hac ca gidersin." Sonra şöyle devam etti:
"Sana hayır kapılarını göstereyim mi?"
"Evet ey Allah Resulü!" deyince; şöyle bu yurdu:
"Oruç kalkandır. Sadaka suyun ate§i sön dürmesi gibi hatâ ve günahları söndürür. Kişi nin gece namazı, sâlihlerin şiarıdır." Sonra Ce-nâb-ı Hakk'ın şu kavl-i celîIİni okudu: "Vücut larını yataklardan uzak tutup korkarak ve uma rak Rablerine yalvaranlar." (Secde 16) De vamla şöyle buyurdu: "Sana i§in temel, direk ve doruğunu bildireyim mi?"
"Evet ey Allah Resulü!" dedim. Şöyle buyur du:
"işin temeli islâm, direği namaz, doruk nokta sı ise cihaddır." Sonra dedİ kİ: "Sana hepsinin başım bildireyim mi?"
"Evet ey Allah Resulü!" dedim. Mübarek dili ni göstererek; "Bunu tut!" buyurdu.
"Ey Allah'ın Elçisi! Konuştuklarımızdan so rumlu tutulacak mıyız?" diye sorunca, şöyle bu yurdu:
"Annen seni yelim bıraksın' İnsanların yüzleri veya boğazlan üstünde cehenneme sürüklenmeleri, dillerinin ettiklerinden değil midİr?" [Tırmizî,]
30-Ebû Eyyûb radiyallahu anh'dan:
Bir adam Peygamber sallallahu aleyhi ve sel-lem'e gelip şöyle dedi: "Bana; beni cennete soka cak, cehennemden uzaklaştıracak bir amel bildir." Cemaat: "Bunun neyi var, ne oluyor?" dedi. Pey gamber sallallahu aleyhi ve seltem şöyle buyurdu: "Bir İhtiyacı olmalı." (Sonra soruyu sorana): "Al lah'a ibadet edersin, O'na hiçbir şeyi ortak koş mazsın, namaz kılarsın, zekât verirsin" buyurdu. [Buhârî, Müslim ve Nesâî,]
31-İbn Amr b. el-Âs radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem bu yurdu:)
"Allah, şüphesiz kıyamet gününde ümmetim den bir adamı ortaya çıkartacak, sonra herkesin gözü önünde herbiri gözün görebildiği kadar bü yük olan tam doksandokuz sicil (dosya) açılacak ve sonra şöyle buyuracak: «Bunlardan bir şeyi inkâr edebilir misin? Yazıcı ve koruyucu meleklerim sa na haksızlık etliler mi?» «Hayır ya Rabbi!» diye cek. «Bir özrün var mı?» diye soracak. O da: «Ha yır ya Rabbi!» diyecek. Allah «Evet, katımızda se nin sevabın vardır Bugün sana hiçbir haksızlık ya pılmayacaktır» buyuracak ve ona içinde «Eşhedü en lâ ilahe illallah ve eşhedü enne Muhammeden abdühû ve Resûlüh» yazdı bir kağıt çıkartılacak  kendisine şöyle denilecek: «Bugün haksızlığa uğratılmayacaksın.» Terazinin bir kefesine dosyalar, diğer kefesine de şehâdet ke limesini içeren kağıt konacaktır. Kağıt, dosyalara ağır basacaktır. Çünkü Allah'ın ismini hiçbir şey tartamaz." [Tırmizî.]


1-Sahih olan bu hadisin asl-ı senedi: Umeyr b. Hânî an Cünâde bin ebî Umeyye an Ubâde.

Bu hadisi Buhârî (IV, 139; enbiyâ 48) ve Müslim (imân 46) tahrîc ettiler.

2-Bu lafız hem Buhârî, hem de Müslim'de el-Velîd bin Müslim'in, onun da İbn Câbir'den, onun da Umeyr'den rivayetinde yer almıştır.

3-Yine Ubâde'ye ait olan bu hadisi ondan es-Sunâbihî rivayet etmiştir. Asl-ı senedi şöyledir: Leys an Muh. bin Aclân an Muh. b Yahyâ b. Hibbân an Abdillah b. Muhayriz ani's-Sunâbihî.

Bu hadisi Müslim (imân no. 46) ve Tirmizî (no. 2638) tahrîc ettiler.

Bu hadisin bir kıssası vardır: Müslim'den meâlen bu kıssayı buraya dercediyoruz:

es-Sunâbihî diyor ki:

Ubâde bin es-Sâmit'in yanına girdim. Kendisi ölüm halinde idi. (Bu halini görünce) ağladım. Bunun üzerine: "Dur bakalım, niçin ağlıyorsun? Vallahi benden şahitlik istense senin için mutlaka şahitlik ederim. Bana şefaat hakkı verilse senin için mutlaka şefaatte bulunurum. Gücüm yeterse, sana mutlaka faydalı olurum" dedi. Sonra devamla şöyle dedi: "Vallahi Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem'den, içinde sizin için hayır bulunan hiçbir hadis işitmemişimdir ki, onu sizlere rivayet etmiş olmayayım. Yalnız tek bir hadis müstesnâ! Onu da sizlere bu gün, son demimi yaşarken söyleyeceğim. (Daha sonra Resûlullah'ın yukarda zikri geçen hadisini nakletti)

4-Bu hadisin aslı senedi şöyledir: İbnü'l-Hâd an Muh. b. İbr. an Saîd b. es-Salt an Süheyl bin el-Beydâ.

Bu hadis Müsned'inde (III, 451) iki ayrı tarikten Ahmed bin Hanbel ve Mu'cemu'l-Kebîr'inde (Mecma' I, 16) Taberânî tahrîc ettiler.

Bu hadisin de bir kıssası vardır. Meâli şöyledir:

Biz bir yolculuk sırasında Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem ile beraberken ben, O'nun terkisinde idim. Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem, bana hitaben sesini yükselterek üç kere, "Ey Süheyl bin el-Beydâ!" buyurdu. Bunların hepsine Süheyl cevab verdi. Halk, Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem'in sesini duyunca, kendilerini kasdettiğini zannederek önündekiler durdular, gerisindekiler ise hızlanarak O'nun etrafında toplandılar. Daha sonra Allah'ın Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem yukarıda zikri geçen kavlini buyurdu.

İbn ebî Hâtim, bu hadisin senedi hakkında mürsel hükmünü vermiştir. Bu hadis, İbn Abbâs'ın rivayetiyle de tahrîc olunmuştur (Mecma' I, 16)

5. Bu hadisin senedi şöyledir: Abdürrezzâk an Ma'mer an Zeyd bin Eslem an Atâ' bin Yesâr an Ebî Saîd.

Tirmizî (no. 2598) rivayet etmiş ve "hasen sahih" hükmünü vermiştir.

Bu hadis, aslında Buhârî (tevhid 36, 24) ve Müslim'in (imân 147, 149, 185, 302) tahrîc ettikleri sahih ve meşhûr Ebû Saîd rivayetli "şefaat" hadisinin bir parçasıdır.

6- Bu hadisin asl-ı senedi: Zeyd bin el-Hubâb an Abdirrahman b. Şureyh an Ebî Hânî an Ebî Alî et-Tüceybî an Ebî Saîd.

Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 2368) ve Müstedrek'inde (I, 518, II, 93) el-Hâkim tahrîc ettiler.

Bu hadisi Müslim ve Nesâî, Ebû Abdirrahman el-Hubalî Abdullah b. Yezîd tarikiyle Ebû Saîd'den daha toplu bir metinle tahrîc ettiler (Tahrîcu's-Sünen II, 154).

7-Asl-ı senedi şöyledir: Mâlik an Zeyd b. Eslem an Atâ b. Yesâr an Ebî Saîd.

Bu hadisi asl-ı senedi kadarıyla "muallak" olarak Buhârî (I, 15, imân 31) ve Nesâî (VIII, 105) tahrîc ettiler. İbn Hacer, bu hadisi Buhârî'nin kitabının bir başka yerinde "vasletmediğini" söylemiştir. Semeveyh, Fevâid'inde bu hadisi Ebû Zerr rivayeti ile vasletmiştir (Feyd I, 281).

8-Sahih olan bu hadisin isnâdı: Züheyr b. Harb an Ömer b. Yûnus an İkrime b. Ammâr an Ebî Kesîr Yezîd b. Abdirrahman b. Uzeyne an Ebî Hureyre.

Müslim (imân 52, s. 59) tahrîc etmiştir.

9. İsnâdı sahih olan bu hadisin ricâli: Hammâd b. Seleme an Ebî İmrân el-Cûnî an Ebî Bekr b. ebî Mûsâ an ebîhî.

Bu hadisi Ahmed (IV, 402) ve Mu'cemu'l-Kebîr'inde Taberânî rivayet etmişlerdir. el-Heysemî, ricâlinin güvenilir ve tariklerinin de çok olduğunu söylemiştir.

10-İsnâdında yer alan Muh. b. ebî Leylâ sebebiyle zayıf bir hadistir (Mecma' I, 77).

11-Hadisin râvîlerinden birisi olan Abdullah b. Muh. b. Akîl sebebiyle isnâdında az bir zaaf sözkonusu olabilir. Bu râvî, ezberinin kötülüğü sebebiyle cerhedilmiştir. Buhârî'ye göre onun hadisi ile Ahmed, İshâk b. Râheveyh ve el-Humeydî gibi imamlar ihticâc etmişlerdir (Mecma' îI, 11).

12-İsnâdında yer alan el-Minhâl b. Halife el-İclî adlı bir râvî sebebiyle zayıf bir hadistir. Bu râvîyi Yahyâ b. Maîn ve diğerleri zayıf addetmiş, Buhârî "hadisi münkerdir" ve Nesâî, "hadiste güçlü değildir" demiştir (Mîzân no. 8805; Mecma' I, 18).

13-Sahih olan bu hadis birkaç tarikten olmak üzere Muâz'dan tahrîc olunmuştur:

a. Katâde an Enes an Muâz: Müslim (imân 48), Buhârî (libâs 101, rikâk 37, istizân 30).

b. Ebû'l-Ahvas an Ebî İshak an Amr b. Meymûn an Muâz: Buhârî (cihâd 46), Müslim (imân 49), Ebû Dâvud (no. 2559, sadece eşeğinin ismi bölümü) ve Tirmizî (no. 2643).

c. Ebû Husayn ani'l-Esved b. Hilâl an Muâz: Buhârî (tevhîd 1) ve Müslim (imân 50)

d. Abdurrahman b. ebî Leylâ an Muâz: İbn Mâce (no. 4296).

14-Metni burada irâd olunan rivayetin asl-ı senedi: Cerîr an Abdilazîz b. Rufey' an Zeyd b. Vehb an Ebî Zerr'dir. Bu lafız Buhârî'ye aittir (VIII, 176, rikâk 13). Aynı tarikten olmak üzere bunu İmâm Ahmed (V, 166) ile Müslim de (zekât no. 33, s. 688) tahrîc ettiler.

Ayrıca bunu el-A'meş tarikiyle Zeyd b. Vehb'den: Ahmed (V, 152), Buhârî (III, 82, istikrâd 3; VII, 137, istîzân 30; VII, 177, rikâk 14), Müslim (zekât no. 32, s. 687) ve Tirmizî (no. 2644) tahrîc ettiler.

Ebû Dâvud ise (no. 5226), sadece Ebû Zer'e hitâb bölümünü irâd etmiştir (Hammâd b. ebî Süleymân an Zeyd b. Vehb tarikiyle).

15-Sözkonusu ziyade Ebû'l-Esved tarikiyle Ebû Zer'den vârid olan bir başka hadis metni içinde geçmektedir. Ancak bu hadis Tirmizî'de değil Buhârî (VII, 43, libâs 24) ile Müslim'de (imân no. 154, s. 95) yer almıştır.

16-Sahih olan bu hadisin asl-ı senedi: Ebû Muâviye ani'l-A'meş an Ebî Süfyân an Câbir

Müslim (imân 151) tarafından rivayet olunmuştur.

17-Bu lafız Buhârî'ye (salât 46, I, 109; teheccüd 36, II, 55) ait olup senedi şöyledir: Leys an Ukayl ani'z-Zührî an Mahmûd b. er-Rebî' an İtbân b. Mâlik.

Bu hadisin diğer kaynakları, çoğunluğu kısa metinlerle olmak üzere irâd edilmiştir: Buhârî (ilm 18, I, 27; ezân 153, 154, I, 204; ezân 50, I, 168), Müslim (mesâcid No. 263, s. 455) ve Nesâî (imâmet 10, 46; sehv 73).

19-Bu hadisin senedi şöyledir: Kuteybe an İsmaîl b. Ca'fer an Amr an Saîd b. ebî Saîd el-Makburî an Ebî Hureyre.

Buhârî (rikâk 51, VII, 204) tarafından rivayet edilmiştir.

20-Asl-ı senedi: İbn Vehb an Amr b. el-Hâris an Ebî Yûnus an Ebî Hureyre.

Müslim (imân, no. 240, s. 134) tarafından tahrîc olunmuştur.

21-Asl-ı senedi şöyledir: Süleymân b. el-Muğîre an Sâbit an Abdirrahman b. ebî Leylâ an Suheyb.

Müslim (zühd, no. 64, s. 2295) rivayet etmiştir.

22-Vehb b. Münebbih'in bu sözü senedsiz olarak Sahîh-i Buhârî'nin cenâiz kitabının başında (II, 69) yer almıştır.

Bu mânâyı ifade eden "merfû" bir haberi Muâz b. Cebel, Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem'den nakletmiştir: "Cennetin anahtarları, Lâ ilâhe illallah şeklinde şehâdet getirmektir." Bu hadisi Şehr bin Havşeb, Muâz'dan rivayet etmiştir. Ahmed ve Bezzâr'ın Müsned'lerinde yer almıştır. Şehr'in Muâz'dan hadis dinlemediği dışında râvîlerinin güvenilir râvîlerden oluştuğunu el-Heysemî söylemektedir (Feyd V, 536).

23-Bu hadisi Nesâî, Amelu yevm ve'l-leyle'sinde (no. 1101) ve İbn Mâce (no. 3795) tahrîc etmiştir. Asl-ı senedi şöyledir: Mutarrif ani'ş-Şa'bî an Yahyâ b. Talha b. Ubeydillah an ümmihî Su'dâ el-Mürriyye an Talha.

24-Hadisin asl-ı senedi söyledir: Şuayb ani'z-Zührî an Raculin mine'l-Ensâr min ehli'l-fıkh ennehu semia Osmân b. Affân yuhaddisu...

Hadis metni Müsned-i Ahmed'de (I, 6) yer almıştır. Ebû Ya'lâ ile Bezzâr, Müsned'lerinde hadisi aynı uzunlukta, Taberânî ise Mu'cemu'l-Evsat'ında sadece merfû‍ kısmını irâd etmişlerdir. Hadisin tek mahzurlu tarafı Zührî'nin kendisinden rivayet ettiği kişilerin bizce mübhem oluşudur. Yoksa tüm ricâli güvenilir kişilerdir.

25-el-Heysemî'ye göre isnâdının râvîleri güvenilir kişilerdir (Mecma' I, 19)

26-Asl-ı senedi şöyledir: Hilâl b. ebî Meymûne an Atâ b. Yesâr an Rifâ'a b. İrâbeti'l-Cühenî.

Bu hadisi Ahmed (IV, 16, dört ayrı tarikten) ve İbn Mâce (bir bölümünü, no. 4285) tahrîc etmiştir. İsnâdı güvenilir râvilerden oluşmuştur (Mecma' I, 21).

27-Taberânî'nin isnâdında yer alan Ömer b. Muh. b. Ömer b. Safvân, oldukça zayıf bir râvîdir. Bezzâr'ın isnâdında ise haklarında cerh sâdır olmuş iki râvî mevcuttur: İmrân el-Kasîr ve Abdullah b. ebî'l-Kalûs (Mecma' I, 19).

28-Şayet râvîlerden tabiî olanı Abdurrahman b. Abdillah b. Mes'ûd "mevsûk" birisi ise, tüm râvîleri güvenilir kişilerden oluşmuştur (Mecma' I, 26)

29-Asl-ı senedi şöyledir: Ma'mer an Âsım b. ebî'n-Nücûd an Şakîk Ebî Vâil an Muâz.

Bu hadisi Tirmizî (no. 2616) ve İbn Mâce (3973) tahrîc ettiler. Tirmizî, "hasen sahih" hükmünü vermiştir.

30-Asl-ı senedi: (Amr) b. Osmân b. Abdillah b. Mevheb an Mûsâ b. Talha an Ebî Eyyûb.

Tahrîc edenler: Buhârî (zekât 1, II, 108-9; edeb 10, VII, 72), Müslim (imân 12-14, s. 42-43) ve Nesâî (salât 10).

31-Bu hadisin asl-ı senedi şöyledir: Âmir b. Yahyâ an Ebî Abdirrahman el-Hubelî an İbn Amr.

Tahrîc edenler: Ahmed (II, 213, 221), Tirmizî (no. 2639), İbn Mâce (no. 4300), İbn Hibbân (Zevâid No. 2524) ve el-Hâkim (Müstedrek I, 6, 529).

Tirmizî, senedi hakkında "hasen garîb", el-Hâkim ise "Sahîhayn şartınca sahih" hükmünü vermiştir.



Konu Başlığı: Ynt: İmanin fazileti
Gönderen: Ceren üzerinde 30 Ağustos 2016, 15:57:13
Esselamu aleyküm.Allaha sonsuz inanan ve tevekkül eden,onun yolunda gidip imanını tam anlamıyla noksansız yaşayıp imanın faziletini güzelliklerini kazanan kullardan olalım inşallah...


Konu Başlığı: Ynt: İmanin fazileti
Gönderen: Mehmed. üzerinde 30 Ağustos 2016, 19:05:52
Ve aleykümüsselam ve rahmetüllah . Rabbim bizlere sarsılmaz bir iman nasip eylesin . Rabbim paylaşım için razı olsun.