๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Cem ul Fevaid => Konuyu başlatan: ღAşkullahღ üzerinde 14 Ocak 2011, 14:51:58



Konu Başlığı: İman hükümleri
Gönderen: ღAşkullahღ üzerinde 14 Ocak 2011, 14:51:58
İMAN HÜKÜMLERİ, BİAT VE DİĞER BAHİSLER


86-İbn Ömer radiyalİahu anh'dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"insanlarla, Allah'tan başka ilâh olmadığına, Muhammed'in Allah'ın Resulü olduğu na şehâdet getirinceye, namazı kılmcaya ve zekâtı verinceye kadar savaşmakla emrolun-dum. Bunları yaptıkları zaman, hem kanları nı, hem de mallarını benden korumuş olurlar; ancak İslâm'ın haklarından bir hak karşılığı olursa müstesna! Hesapları Allah'a kalmıştır." [Buhârî ve MiisÜm.]
Ancak Müslim, rivayeti içinde "İslûmî haklardan bir hak karşılığı olursa müstesna!" kısmmı zikretmemiştir.
87-Ubâde b. es-Sâmit radiyalİahu anh'dan; (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Allah'a hiçbir şeyi ortak koşmamak, zina etmemek, haksız yere adam Öldürmemek —ki
Allah bunu yasaklamıştır— üzere bana biat edersiniz."

88-Diğer bİr rivayette: "Çocuklarınızı öl dürmemek, kendiliğinizden uyduracağınız bir yalanla (kimseye) iftira etmemek, iyilikte ba na karşı çıkmamak üzere bana biat edersiniz. Kim bu görevleri yerine getirirse mükâfatı Al lah'a aittir. Kim de bu yasaklardan bir şey iş leyip de Allah onu meydana çıkarmayıp örter se, işi Allah'a kalmıştır. İster bağışlar, isterse azap eder." Bunun üzerine biz de O'na biat
ettik. [Buhârî ve Müslim.I
Tirmizî ve Nesâî'nin buna benzer rivayet leri vardır ki, lafızları şöyledir:
"Bunlardan bir şey işleyip de dünyada ce zasını görürse, bu ceza onun günahlarına bir kejfâret ve arındırma olur. Kimİ(n) de (günahı nı) Allah Örterse, işi Allah'a kalmıştır; dilerse azap eder, dilerse bağışlar."
89-Buhârî, Müslim ve Muvattâ'nın diğer rivayetleri:
"Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem'e; güçlükte, kolaylıkta, kıvançta ve tasada dinle yip itaal edeceğime dair biat edip söz verdim. Yine bize karşı yaptığı tercihlerde, ehline karşı herhangi bir işte tartışmayacağımıza, nerede olursak olalım hakkı söyleyeceğimize, Allah uğrunda kmayıcının kınamasından korkmaya cağımıza dair biat edip söz verdik."
90-Diğer bİr rivayette; "Allah'tan bir burhan görüp kanaatımıza göre, apaçık bir küfür hali dışında, işi ehline havale edip asla tartışmayacağımıza dair de biat edip söz ver dik."
91-Avf b. Mâlik ei-Eşca'î radiyalİahu anh'dan:
Dokuz, sekiz ya da yedİ kişiden oluşan bir grup, Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sel-lem'in yanmdaydık. Bize şöyle buyurdu; "Allah Resulüne biat etmeyecek misiniz?" Biz yeni bi at etmiştik, bu nedenle dedik ki: "Ey Allah Re sulü! Biz sana biat ettik." Ellerimizi uzatıp: "Ey Allah Resulü! Sana biat ettik, şimdi ne üzerine biat edeceğiz?" Şöyle buyurdu:
"Allah'a İbadet edip O'na hiçbir şey or tak koşmamaya, beş vakit namaz kılmaya, dinleyip itaat etmeye.." Sonra gizlice bir söz söyleyerek buyurdu ki: "Kimseden bir şey istemeyin!" Daha sonra bu biate katılmış birini gördüm. Kamçısı elinden düştü; kimseden is temeksizin atından inip kamçısını kendisi al dı. IMüslinı. Ebû Dâvud ve Nesâî.]
92-Umeyme bn. Rukayka radiyallahu anha'dan: Ensar'dan bir grup kadınla Allah Resulü sallallahu aleyhi ve seilem'e İslâm üzere biat etmek için geldik ve şöyle dedik; "Allah'a hiçbir şeyi ortak koşmamaya, hırsızlık yap mamaya, zina etmemeye, çocuklarımızı öl-dürmemeye, önümüzden arkamızdan uydurup iftirada bulunmamaya, hayırlı işlerde sana karşı çıkmamak üzere sana söz verip biat et tik." Bunun üzerine Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: "Gücünüzün yettiği durumlarda." "Allah ve Resulü bize bizden daha merha metlidir. Ey Allah Resulü, gel de sana biat edelim!" deyince, şöyle buyurdu:
"Ben kadınlarla tokalaşmam; yüz kadına söylediğim söz, tek kadına (söylediğim söz) gibidir"
[Muvattâ, Nesâî ve Tirmizî.]
93-el-Hirmâs b. Zİyâd radiyallahu anh'dan: Biatimi kabul etmesi için elimi Allah Re sulü sallallahu aleyhi ve seilem'e uzattım, ço cuk olduğum İçin kabul etmedi. [Nesâî.i
94-Muhammed b. Ali b. el-Hüseyn radi yallahu anh'dan:
"Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem. Hasan, Hüseyin, Abdullah b. Abbâs ve Abdul lah b. Ca'fer'in, çocuk olup henüz ergenlik çağına ermeden biatlerini kabul etti. Bizden başka hiçbir küçük çocuğun biatini kabul etme miştir." [Taberânî, el-Mu'cemu l-KebU:\
95-İbn Abbâs radiyallahu anh'dan: Ona Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sel-lem'in kadınları nasıl imtihan ettiği soruldu. Şu cevabı verdi: "Bir kadın müslüman olmak için O'na geldiğinde; kocasından nefret ettiği için, dünyalık kazanmak için ve bir yerden bir yere gitmek amacıyla değil, sadece Allah ve Resulünü sevdiği İçin çıkıp (geldiğine) dair yemin ettirirdi."
[Taberânî, el-Mu'cemu'l-Kebîr'de leyyin bir senedle]
96-İbn Ömer radiyallahu anh'dan: İnsanlar Hudeybiye'de Allah Resulü sal lallahu aleyhi ve sellem ile beraber dağınık halde ağacın gölgesinde idiler. Orada toplan mışlardı. Ömer (bana) dedi ki:
"Ey Abdullah! Git bak, insanlar orada ne yapıyorlar?" Gittim baktım ki toplanmış, Al lah Resulü sallallahu aleyhi ve seilem'e biat ediyorlar. Ben de biat ettim, hemen (babam) Ömer'e döndüm, durumu kendisine bildir dim, o da gidip O'na biat etti. iBuhârî.]
97-İbn Ömer radiyallahu anh'dan: O, Abdu'l-Melik b. Mervân'a bir mektup yazdı ve kendisine biat etmek istediğini söy ledi. Müminlerin Emîri Abdu'l-Melik b. Mer-vân da teklifini kabul edip Allah'ın kanunu ve Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem'in sünneti üzerine biatini kabul ettiğini ve ço cuklarının biatim da kabul ettiğini bildirdi. IMâlİk ve aynı lafızla Buhârî.j
98-Amr b. cl-Ahvas radiyallahu anh'dan Veda baççında Allah Resulü saliallahu aley hi ve sellem ile bulundum, Allah'a hamd ü se na etti, uyardı ve öğüt verdi, sonra şöyle buyur du:
"Eu çok kutsal gün hangi gündür?"
"Hacc-İ ekber günüdür!" dediler. Bunun üze rine şöyle buyurdu:
"Kanlarınız, mallarınız, ırz ve namuslarınız size tıpkı bu gününüz gibi haramdır Bu beldeniz gibi, bu ayınız gibi haramdır
Dikkat edin! Suç imleyen kendi aleyhine suç islemis olur Dikkat edin! Baba çocuğuna karsı suç imlemesin, çocuk da babasına karsı suç işlemesin. Dikkat edin! Müslüman müsiümamn kardeşidir Müslüman kardeşinin hiçbir şeyi kendiliğinden helâl etmedikçe diğer müslümana helâl olmaz.
Dikkat edin! Câhiliyetteki tüm ribâ (faiz)lar kaldırılmıştır. Verdiğiniz ana paralarınız sizindir, alabilirsiniz. Haksızlık yapmayın, haksızlığa da uğramaym! Abbas' in rihâsına gelince hepsi (ana para dahil) kaldırılmıştır.
Dikkat edin! Câhiliyette varolan her türlü kan davası kaldırılmıştır Câhiliyette varolan kan
davalarından ilk kaldırdığım kan (davası), Ab dil' l-Muttalib oğlu el-Hâris'in kan davasıdır Bili yorsunuz o, Leysoğulları yanında sütninede idi dt Hüzeyl onu öldürmüştü.
Dikkat edin! Kadınlara iyi davranın! Onlaı sizin yanınızda birer emanettir Onlarda bundar başka bir hakkınız yoktur Ama açık bir kabaho. işlerlerse, yataklarını ayırın! Aşırı olmaksızın i: bırakmayan bİr darbe ile onlara vurun! Size itaaı ederlerse, onlar aleyhine (boşamak gibi) başka bir yol aramayın!
Dikkat edin! Kadınlarınız üzerinde haklarımı vardır: kadınlarınızın da sizin üzerinizde haklan vardır
Sizin, kadınlarınızın üzerinde bulunan hakkı nıza gelince; yataklarınızı hoşlanmadığınız kim selere çiğnetmemeleri ve evinize girmesinden hoş lanmadığınız kimselere izin vermemeleridir
Onların sizin üzerinizdeki haklarına gelince; giyimlerinde ve yemeklerinde onlara iyi davran-mamzdır."
99-Diger bîr rivayette: "Dikkat edin, bu beldenizde Şeytan kendisine tapılmaktan umu dunu kesti. Ne var ki küçümsediğiniz bazı dav ranışlarınızda, onun hoşnut olacağı yönler bu lunabilir."
[Tirmizî. Buhârî ve Müslim'in de İbn Ömer'den ben zeri rivayetleri bulunmakladır.]
100-Ebû Bekre radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü saliallahu aleyhi ve sellem bu yurdu:)
"Zaman, Allah'ın gökleri ve yeri yarattığı günde olduğu şekline dönmüştür; yıl. oniki ay ola rak yaratılmıştır O aylardan dördü haram aylar dır Üçü birbiri ardına gelmektedir: Zilkade, Zil hicce ve Muharrem. Biri Cemâzi ile Şa'ban (ayla rı) arasında tek olarak gelen Receb ayıdır İçinde bulunduğumuz bu ay hangi aydır?"
Dedik ki: "Allah ve Resulü en iyi bilendir." Sükûtu o kadar uzun sürdü ki onu (ayı) kendi is minden başka bir isimle adlandıracağını sandık. Sonra buyurdu ki:
"Zilhicce değil midir?"
"Evet" dedik.
"Peki. bu belde hangi beldedir?" diye sordu. "Allah ve Resulü daha iyi bilir!" dedik.
O kadar sükût etti ki, onu başka bir isimle ad landıracağını sandık.
Sonra şöyle buyurdu: "Bu haram belde değil midir?"
"Evet" dedik. Sonra sordu:
"Bugün hangi gündür?"
"Allah ve O'nun Resulü daha iyi bilir" de dik. Sükût buyurdu; halta onu başka bir isimle anacağını sandık. Şöyle buyurdu:
"Bugün kurban günü değil midir?"
"Evet" dedik. Şöyle buyurdu:
"lsle, kanlarınız, mallarınız, ırz ve namusla rınız size, hu beldeniz gibi, bu ayınız gibi, bu gü nünüz gibi haramdır. Rabbinize kavuşacaksınız, size amellerinizden soracak; sakın benden son ra birbirinin boynunu vuracak kâfirlere dönüş meyin!
Dikkat edin! Burada bulunanlar, bulun mayanlara tebliğ elsin; umulur ki kendilerine tebliğ edilenler, duyuranlardan daha kavrayı cı olur." Sonra şöyle buyurdu: "Dikkat edin! Tebliğ ettim mi? Dikkat edin! Tebliğ ettim mi?"
"Evet" dedik.
"Allahım sen şahit ol!" dedi.
[Buhârî; bir kısmını da Ebû Dâvud rivayet etti.]
Şu fazlalıkla Müslim de aynısını rivayet et miştir: "Sonra boynuzlu iki koça yaklaştı ve on ları kurban etti. Sonra birkaç davar kurban etti, etlerini aramızda taksim etti."
101-Rezîn rivayetin sonuna şunu ilave etti: "Üç şey vardır ki, müslüman kalbi ona kin duymaz: Ameli Allah'a halis kılmak, idareciler le iyi geçinmek, müslüman topluluklarından ay rılmamak. Çünkü duaları arkalarından kendile rini kuşatıp korumaktadır."
102-Ebû Hureyre radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Her doğan çocuk fıtrat üzere doğar, (is terseniz) şunu okuyun: 'Ey Muhammedi Hak ka yönelerek kendini Allah' in insanlara yara tılışta verdiği dine ver. Zira Allah'ın yaratı şında değişme yoktur, işte dosdoğru din bu dur. Fakat İnsanların çoğu bilmezler' (Rûm, 88/30). Sonra onu ebeveyni (yahudi İse) ya-hudİleştirir, (hıristiyan ise) hıristiyanlaştırır ya da mecûsi ise mecûsileşlirir. Tıpkı hayva nın doğurduğu yavrusu gibi. Onda burnu ve ya kulağı kesik görebilir misiniz?"
103-Başka bir rivayette: "Develerin do ğurdukları yavrular gibi. Onlarda kulağı ke sik çıkar mı? Kulağını (sonra) kesersiniz."
Dediler ki: "Ey Allah Resulü! Çocukken (kü çük yaşta) ölen hakkında ne dersiniz?"
"A'e yapacaklarım ve ne olacaklarını (akıbetlerini) ancak Allah bilir."
[Buhârî ve Müslim. Nesâî hariç, diğerlerinin de benzeri rivayetleri vardır.]
104-Mâlik b. Ahmer radiyallahu anh'dan: Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sel-lem'in geldiğini duyunca derhal yanına gidip İslâm'ı kabul etti ve O'ndan dtğer insanları İslâm'a davet edebilmesi için bir yazı yazma sını istedi. Bunun üzerine Allah Resulü sallal lahu aleyhi ve sellem şu yazıyı yazdırdı:
"Rahman ve Rahîm olan Allah' in adıyla. Bu, Allah Resulü Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem'den Mâlik b. Ahmer ve müs-lümanlardan ona uyanlara yazılmış bir emân (güven) yazısıdır. Namaz kıldıkları, ze kât verdikleri, müşriklerden uzak durup müslümanlara uydukları, ganimetin beşte birini verdikleri, borçluların hissesini ve falan falan hisseyi verdikleri sürece Allah'ın emânı ile, Allah Resulü Muhammed' İn emû-nı ile güvence içinde olacaklar (kimse onla ra İlişemeyecektir)." [Taberânî, el-Mu'cemü'l-Ev-sat.]
105-İbn Ömer radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Amelsiz iman kabul olunmaz. İmansız amel de kabul olunmaz."
Taberânî, el-Mu'cemu'l-Kebîr''mdQ leyyin bir isnâdla nakletmiştir.
106-Ebû Hureyre radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Zina eden, zina ederken, mümin olarak zina etmez: hırsızlık yapan, hırsızlık yaparken mümin olarak hırsızlık yapmaz: şarap içen şarap içerken mümin olarak §arap içmez." Ebû Hureyre radiyallahu anh buna şunu da ilave ediyordu:
"Şerefli bîr kimse yağmalarken, mümin olarak yağmalamaz!" [Mâlik hariç, Kütüb-i Sitte.]
107-Ebû Hureyre radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Ki§i zina ettiği zaman İman ondan çıkar ve üstünde bir gölgelik gibi olur. Zinadan (levbe edip) tamamen vazgeçtiği zaman iman tekrar ona döner." [Ebû Dâvud.]
108-Tİrmizî'nin rivayeti: "imân ondan çı karak başının üstünde durur. Onu tamamen bıraktığı zaman, iman tekrar ona döner."
Muhammed el-Bâkır bunu şöyle yorum lar: "İmandan İslâm'a geçer."
109-Ebû Hureyre radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"İslâm garİb başladı: başladığı gibi tek rar garip olacaktır. Gariblere ne mutlu!"
[Müslim.]
110-İbn Amr b. el-As radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Sizden birinde iman, elbisenin eskimesi gibi eskir Allah'tan kalblerinizdeki imanı yeni lemesini dileyin!" [Taberânî, el-Mu'cemu't-Kebtn]
111-Ebû Hureyre radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem
buyurdu:)
"imânınızı yenileyin!" Denildi ki: "Ey Allah Resulü! İmânımızı nasıl yenile yelim?" "Lâ ilahe İllallah'ı çok söyleyin!" buyurdu. [Ahmed.]
112-İbn Mes'ûd radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Allah (Azze ve Celle) rmklanmzı taksim ettiği gibi ahlakınızı da taksim etmiştir. Allah, dünyayı sevdiğine de, sevmediğine de verir. Ama dini ancak sevdiğine verir. Kime dini vermişse onu sevmiştir. Nefsim elinde olana yemin ederim ki, kalbi ve dİli müslüman ol madıkça, bir kul müslüman olamaz. Komşusu kötülüklerinden emin olmadıkça kişİ tam mümin olamaz." Dedim ki: "Ey Allah Resu lü, kötülükleri nedir?" Şöyle buyurdu; iskencesi ve zulmüdür. Haramdan kazandığı parayı İnfak ettiğinde asla bereketi olmaz. Sa daka olarak verirse kesinlikle kabul olunmaz. Dünyada bıraktığı taktirde onu ateşe daha da yaklaştırır. Çünkü Allah kötüyü kötü İle sİl-mez. Kötüyü iyiyle siler. Zira pislik pisliği temizlemez." [Ahmed.]
113-el-Hâris b. Mâlik radiyallahu anh'dan:
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'e uğramıştı. Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem sordu:
"Ey Harise! Nasıl sabahladın?"
"Gerçek bir mü'min olarak sabaha çık tım" deyince, şöyle buyurdu:
"Dediğine dikkat et! Zira her sözün bir hakikati vardır. Peki imanının hakikati ne dir?" Cevap verdi:
"Nefsimi dünyadan arındırdım; gecemi uyanık geçirdim; gündüzün susuz kaldım. San ki Rabbimin Arşmı görür gibiyim. Sanki cen net ehlinin cennette birbirlerini ziyaret ettikle rini görür gibiyim. Sanki cehennem ehlinin ce hennemde boğuştuklarını görüyorum."
"Ey Harise, (hakikati) bildin, hu durumu nu koru!"
Taberânî, el-Mu'cemu'l-Kebîr'inde biraz zaaf bulunan bir senedle rivayet etti. Bez-zâr'm da zayıf bir senedle Enes'ten bir rivaye ti vardır; şu ilave ile: "Sen, Allah'ın kalbini aydınlattığı bir mü'min(sin!)."
114-İbn Abbâs radiyallahu anh'dan: Dedim ki: "Ey Allah Resulü, dinlerden hangisi Allah'a daha sevimlidir?"
"el-Hanefiyyetü's-semha (=fıtrata uygun, kolaylığı öngören tevhid [hanifj dini)" buyur du.
[Ahmed, Taberânî, el-Mu'cemu'l-Kebîr ile el-Mu'cemu'l-Evsat'ta ve Bezzâr]
115-İbn Amr b. el-Âs radiyallahu anh'dan: Bir adam dedi ki: "Ey Allah Resulü! Ben Kur'ân okuyorum, ama kalbimin onu anladı ğım hissetmiyorum." Bunun üzerine Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem şöyle bu yurdu: "Kalp, imanın yuvasıdır. İmân ise kişi ye Kur'ân dan önce verilir." [Ahmed, zayıf bir isnâdla.]
116-Ebû Saîd radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Kalpler dört (kısım)dır: Kandil gibi ışık saçan (tüm çirkin duygulardan) arınmış kalp; üzerinde örtüsü bulunan kapalı kalp, zaafa uğramış kalp; genişlemiş kalp. Arm-mış kalbe gelince o, mü'minin kalbidir. Za afa uğramış kalp ise, münafık kalbidir. Zira Önce bilmiş, sonra inkar etmiştir. Genişlemiş kalbe gelince; içinde hem iman ve hem de ni fak bulunan kalbdir. İçindeki iman, güzel su yun beslediği bakla gibidir, içindeki nifak ise, irin ve kanın beslediği yara gibidir. Han gisi daha güçlü beslerse mutlaka üstünlük
sağlar." [Ahmed, Taberânî, el-Mu'cemu's-Sağîr'ınde leyyin bir isnâdla.]
117-İbn Ömer radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Mü'min kimse dışında, hiçbir şey kendi türünün yüz katı daha hayırlı değildir." [Ahmed ve Taberânî, el-Mu'cemu'l-Evsat'ta.]
118- el-Mu'cemu's-Sağîr'inde ise zayıf is-nâdla "Kendisi gibi hin tanesinden" lafzıyla rivayet edilmiştir.
119-Ebû Hureyre radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Mü'min, buğdaya benzer; rüzgâr onu devamlı sağa sola sallar Devamh sıkıntılarla karşılaşır (onlarla imtihan olur). Münafık İse pirince benzer. Hasadı yapılıncaya kadar
dimdik durur." [Müslim ve Tirmizî,]
120-Nevvâs b. Sem'ân radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Allah dosdoğru yola şöyle örnek vermiş tir: Yolun iki yakasında kapıları açık iki duvar
(düşünün). Kapılan perdelidir, perdeleri indi rilmiştir. Yolun başmda çağıran biri vardır; üstünde de çağıran biri vardır. «Allah, Dâru's-Selâm'a (cennete) çağırır, dilediğini doğru yola hidayet eder» diye nida ederler (Yolun) iki ya nında olan kapılara gelince onlar, Allah'ın hu dutları (yasaklaradır: perdeler açdmadıkça kimse Allah' in yasaklarına düşmez. (Birincinin) üstünde çağıran kişi ise Rabbi için insanları doğru yola çağıran vaizdir." [Tirmizî.]
121-İbn Mes'ûd radiyallahu anh'dan: Allah, dosdoğru yolu şuna benzetti. O öy le bir yoldur ki, her iki tarafında açık kapıları bulunan iki sûru vardır. Kapıların üstünde ise örtüler bulunmaktadır. Yolun başında, "Yolda iyi durun, sağa sola kaymayın!" diye bağıran bir çağıncı vardır. Onun üstünde de bir çağı-rıcı vardır. Kul, ne zaman o kapılardan birini açmaya kalkışırsa, o çağıncı şöyle seslenir; "Ne yapıyorsun? Sakın açma! Açarsan oraya girersin!" [Rezîn.j
Sonra yolu şöyle yorumladı: "Yol, İs lâm'dır. Açılmış olan kapılar, Allah'ın yasakla rıdır. Sarkıtılmış perdeler ise Allah'ın hududu (sınırları)dır. Yolun başındaki çağıncı, Kur'ân'dır. Üstündeki çağıncı ise, her mü'mi nin kalbindeki Allah'ın vâizi(temiz fıtratı)dir."
122-İbn Mes'ûd radiyallahu anh'dan:
Biri ona "Doğru yol nedir?" diye sor muştu. Şu cevabı verdi;
"Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem bizi o doğru yolun aşağısında bıraktı. Onun bir tarafı cennette olup sağında bir küheylân, solunda da bir küheylân vardı. Orada kendile rine uğrayanları çağırmakta olan birtakım kimseler de vardır. Her kim o küheylânlara kendini kaptırırsa onu ateşe götürürler. Her kim de onlara kapılmayıp doğru yoldan gider se, cennete varır."
İbn Mes'ûd sonra şu âyeti okudu: "Bu, dosdoğru olan yoluma uyun. Sizi Allah yolun dan ayrı düşürecek yollara uymayın." (En'âm 20/153) [Rezîn.]
123-Ali radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Allah, Yahya b. Zekeriyyayı İsrâiloğul-larına be§ kelime ile göndemişli. Allah, isa'yı gönderdiğinde §Öyle buyurdu:
«Ey İsa! Zekeriyyâ oğlu Yahya'ya söyle, İsrâiloğullanna gönderildiği şeyleri ya tebliğ etsin ya da sen tebliğ e(!» Bunun üzerine Yah ya doğruca İsrâiloğullanna gidip şöyle dedi: «Allah size kendisine İbadet etmenizi ve O'na hiçbir şeyi ortak koşmamanızı emrediyor. Bu şuna benzer: Bir adam birini azat etmiş bir şekilde iyilikte bulunmuştur. O da yapılan iyi liklere karşı nankörlük edip, onu bırakarak başkasını dost edinmiştir
Allah, size namaz kılmanızı emrediyor. Bu da şuna benzer: Düşman tarafından esir edi len kişi, düşmanları tarafından öldürülmek is tenmiştir de "Beni öldürmeyin, definelerim var, onları size vereyim" diyerek defineleri verip kendisini kurtarmıştır.
Allah size zekât vermenizi emreder Bu da şuna benzer: Düşmanına karşı kendine kal kan edinmiş bir adam, kalkanı sayesinde, sal dırı nereden gelirse gelsin çekinmez.
Allah size Kitâb'ı okumanızı emrediyor. Bu da sağlam bîr kale içinde olan kimseye benzer Şöyle ki düşmanları her yönden saldı rıp içeriye girmek İsterler, ama kendilerini bundan alıkoyan bir engelle karşılaşırlar.» Bu, Kur'an okuyan gibidir. Çünkü Kur'ân okuyan, en güzel ve en sağlam kale içerisinde o/wr. "[Bezzar]
[Tirmizî'nin de el-Hâris el-Eş'arî'den ben zeri bir rivayeti vardır.
124-Ebû Musa radiyallahu anh'dan: Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem kalkıp bize beş kelime (söz) söyledi. Buyurdu ki:
"Allah uyumaz; zaten kendisine uyumak da yaraşmaz. Tartıyı indirir ve kaldırır. O'na ge ce ameli, gündüz amelinden önce yükseltilir Gündüz ameli de gece amelinden önce yüksel tilir. Perdesi nurdur (bir başka rivayette perde si ateştir). Onu bir açacak olursa cemâlinin nuru yaratıklarından gördüklerini yakıp kül eder." [Müslim.]

86-Bu hadisin asl-ı senedi: Şu'be an Vâkıd bin Muhammed bin Zeyd bin Abdillah bin Ömer an ebîhî an Abdillah bin Ömer. Sahih olan bu hadisi Buhârî (îmân 17, I, 11) ve Müslim (îmân 36, s. 53) tahrîc ettiler.

87-88-Bu rivayetin asl-ı senedi şöyledir: ez-Zührî an Ebî İdrîs el-Havlânî an Ubâde.

Tahrîc eden hadis imamları: Buhârî (îmân 11, I, 10; menâkıbu'l-ensâr 43/4, IV, 251; mağâzî 12, V, 15; hudûd 8, VIII, 15; hudûd 14, VIII, 18; ahkâm 49, VIII, 125; tevhîd 31/5, VIII, 191), Müslim (hudûd 41-2, s. 1333), Tirmizî (no. 1439), Nesâî (bîat 17/4, VIII, 148; bîat 38, VII, 161; îmân 14, VIII, 109).

Ayrıca bu hadis yaklaşık lafızla Ebû Kılâbe an Ebî'l-Eş'as es-San'ânî an Ubâde tarikiyle Müslim (hudûd 43, s. 1333) ve İbn Mâce (no. 2603) ile Yezîd bin ebî'l-Hayr ani's-Sunâbihî an Ubâde tarikiyle ise Buhârî (menâkibu'l-ensâr 44, IV, 251; diyât 2/7, VIII, 36-7) ve Müslim (hudûd 44, s. 1333-4) tarafından da tahrîc olunmuştur.

89-Bu rivayetin asıl senedi şudur: el-Velîd bin Ubâde bin es-Sâmit an ebîhî.

Sahih olan bu hadisi tahrîc edenler: Mâlik (Muvattâ, cihâd 5), Ahmed (V, 314, 316, 318, 319), Buhârî (ahkâm 43/1, VIII, 122), Müslim (lafız buna aittir: mağazî no. 41, s. 1470), Nesâî (bîat 1, 2, VII, 137-8) ve İbn Mâce (no. 2866).

90-Bu bölüm, daha uzun bir metnin son parçasıdır. Bu rivayet Buhârî (fiten 2/4, VIII, 87-8) ve Müslim (imâret no. 42, s. 1470) tarafından Amr bin el-Hâris an Bukeyr bin el-Eşacc an Busr bin Saîd an Cunâde bin ebî Umeyye an Ubâde asl-ı senedi ile tahrîc olunmuştur.

91-Bu hadisin asl-ı senedi şu şekildedir: Saîd bin Abdilazîz an Rebîa bin Yezîd an Ebî İdrîs an Ebî Müslim el-Havlânî an Avf.

Sahih olan bu hadisi Müslim (zekât no. 108, s. 721), Ebû Dâvud (no. 1642), Nesâî (salât 5, I, 229) ve İbn Mâce (no. 2867) tahrîc etmiştir.

92-Lafız Nesâî'ye aittir. Asl-ı senedi: Muhammed bin el-Münkedir an Umeyme.

Bu hadisi Mâlik (bîat no. 2, s. 982), Tirmizî (no. 1597), Nesâî (bîat 18/2, VII, 149) ve İbn Mâce (no. 2874) tahrîc ettiler. Tirmizî, isnâdı hakkında "hasen sahih" hükmünü vermiştir.

93-Asl-ı senedi: Amr bin Yûnus an İkrime bin Ammâr ani'l-Hirmâs.

Bunu Nesâî (bîat 20, VII, 150) rivayet etmiştir.

94-Mürsel olan bu hadisin isnâdını oluşturan râviler güvenilir râvilerden oluşmuştur (Mecma' VI, 40).

95-İsnâdındaki za'fın sebebi râvilerinden Kays bin er-Rebî'dir. Onu Şu'be ve Sevrî'nin tevsîk etmesine karşılık, başkaları zayıf addetmişlerdir (Mecma' VI, 40).

96-Muallak olan bu rivayetin tam senedi: Hişâm bin Ammâr ani'l-Velîd bin Müslim an Ömer bin Muh. an Nâfi' an İbn Ömer.

Buhârî (mağâzî 26/33, V, 69) tahrîc etti.

97-Bu mevkûf hadisin isnâdı: Mâlik an Abdillah bin Dînâr an İbn Ömer.

Bunu daha uzun bir metinle Mâlik (bîat no. 3, s. 983) ve Buhârî (i'tisâm 1/5, VIII, 138) tahrîc ettiler.

98-Lafız Tirmizî'ye (no. 3087) aittir. Asl-ı senedi şöyledir: Şebîb bin Garkade an Süleyman bin Amr bin el-Ahvas an ebîhî.

Bunu Ebû Dâvud (no. 3334), Tirmizî (no. 1163, 2159 ve İbn Mâce (no. 1851,  3055) tahrîc ettiler. Tirmizî ayrı ayrı "hasen sahîh" ve "sahîh" hükümlerini vermiştir.

99-Söz konusu rivayet Ebû'l-Ahvas'ın Şebîb'ten tarikiyle gelmekte olup Tirmizî (no. 2159, lafız ona ait) ve İbn Mâce (no. 3055) tarafından tahrîc olunmuştur. Zikri geçen İbn Ömer rivayeti Muhammed bin Zeyd bin Abdillah bin Ömer an ceddîhi İbn Ömer tarikiyle gelmiş olup Ahmed (II, 135), Buhârî (II, 192; V, 125; VII, 83; VIII, 15) ve Müslim (îmân 119-120, s. 82) tarafından tahrîc olunmuştur.

100-Bu hadisin asl-ı senedi: Muhammed bin Sîrîn an Abdirrahman bin ebî Bekre an ebîhî.

Bu hadisi Buhârî (ilm 9, I, 35; hacc 133/3, II, 191-2; bed'ul-halk 2/3, IV, 74; mağâzî 78/11, V, 126-7; adâhî 5, VI, 235-6; tefsîr Tevbe bâb 8, V, 204; fiten 8/3, VIII, 91; tevhîd 24/13, VIII, 185-6), Müslim (kasâme no. 29-30, s. 1305-7) ve Ebû Dâvud (no. 1947-8) tahrîc ettiler.

101-Sözkonusu ziyade Abdurrahman b. Abdillah b. Mes'ûd'un babasından rivayeti ile gelen bir hadisin ikinci bölümüdür. Sahih olan bu rivayeti Tirmizî (no. 2658) tahrîc etmiştir.

102-Bu hadisin muhtelif tarikleri vardır. Yûnus ani'z-Zührî an Ebî Seleme an Ebî Hureyre tarikiyle Buhârî (cenâiz 80/5, II, 97-8; tefsîr 30, R‍m/2, VI, 20) ve Müslim (kader no. 22/3, s. 2048); Zührî an Saîd bin el-Müseyyeb tarikiyle Müslim (kader no. 22/1, s. 2047) tahrîc ettiler.

103-Diğer rivayet dediği Hemmâm bin Münebbih'in Ebû Hureyre'den rivayetidir. Bunu Buhârî (kader 3/2, VII, 211) ve Müslim (kader no. 24, s. 2048) tahrîc ettiler.

104-Bu hadisin isnâdında yer alar Saîd bin Mansûr el-Cüzâmî hakkında Heysemî, hiçbir bilgi edinemediğini söylemektedir (Mecma' I, 29).

105-el-Heysemî diyor ki: "İsnâdındaki Sa'd bin Zekeriyâ hakkında tevsîk ve taz'îf hususunda ihtilâf vardır." (Mecma' I, 35). İmam Ahmed'e bu râvîden sorduklarında "...nceleri biz de ondan yazmıştık, ancak daha sonra onu bıraktık. Kanaatime göre kendi nefsinde bir zarar yoktur, ancak sâhib-i hadis te değildir." Bunun dışında Yahyâ bin Maîn, Buhârî ve Sâlih Cezere onu güvenilir addetmişlerdir.

106-Bu hadisi Ebû Hureyre'den Saîd bin el-Müseyyeb, Ebû Bekr bin Abdirrahman bin el-Hâris, Ebû Sâlih Zekvân, Humeyd bin Abdirrahman, Atâ bin Yesâr, Abdurrahman bin Yak'bûb gibi pek çokları rivayet etmişlerdir.

Bu muhtelif tariklerden hadisi Ahmed (II, 317, 376, 386, 479), Buhârî (cezâu's-sayd 10, II, 214; mazâlim 30, III, 107; eşribe 1, VI, 241; hudûd 1, VIII, 13; hudûd 6, VIII, 15; hudûd 20, VIII, 20), Müslim (îmân no. 100-103, s. 76-77), Ebû Dâvud (no. 4689), Tirmizî (no. 2625) ve İbn Mâce (no. 3936) tahrîc ettiler.

107-Asl-ı senedi şöyledir: Nâfi' bin Yezîd an İbni'l-Hâd an Saîd el-Makburî an ebî Hureyre.

Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 4690) ve Müstedrek'inde (I, 22) el-Hâkim tahrîc ettiler. el-Hâkim'in sahih hükmünü Zehebî de onaylamış, el-İrâkî de Emâli'sinde sıhhatine kâil olmuştur (Feyd I 368)

108-Tirmizî, bu metni isnâdını zikretmeksizin 2625. numaralı hadisinin akabinde zikretmiştir.

109-Asl-ı senedi: Yezîd bin Keysân an ebî Hâzım an Ebî Hureyre.

Müslim (îmân no. 232, s. 130) tahrîc etmiştir.

110-Bu hadisin asl-ı senedi şöyledir: İbn Vehb an Abdirrahman bin Meysere an Ebî Hânî el-Havlânî Humeyd bin Hânî an Ebî Abdirrahman el-Hubelî an İbn Amr.

Bu hadisi el-Hâkim (I, 4) tahrîc etmiş ve râvîlerinin güvenilir olduğunu söylemiş, Zehebî de bu hükmü onaylamıştır. Ayrıca bunu yine Taberânî, İbn Ömer bin el-Hattâb'ın hadisinden de tahrîc etmiştir. Heysemî (I, 52) "İsnâdı hasendir", el-İrâkî ise Emâlî'sinde "hadis bu tarikten hasendir" hükümlerini vermişlerdir (Feyd II, 324).

111-Asl-ı senedi: Muhammed bin Vâsi' an Şüteyr bin Nehâr an Ebî Hureyre.

Ahmed'in Müsned'inde (II, 359) rivayet ettiği hadisin isnâdı "ceyyid"dir. Ebû Hureyre'den rivayette bulunan Şüteyr'i İbn Hibbân tevsîk etmektedir (Mecma' I, 52).

112-Asl-ı senedi: Ebân bin İshâk ani's-Sabâh bin Muh. an Mürreti'l-Hemedânî an İbn Mes'ûd.

Ahmed'in Müsned'inde (I, 387-8) tahrîc ettiği bu hadisin isnâdı hakkında Münzirî "kimisi hasen olduğunu söylemiştir" (Tergîb II, 550); Mecma'da (I, 53) Heysemî ise "İsnâdının ricâlinden kimisi hâli gizli râviler olup, çoğunluğu güvenilir kimselerdir" demektedir.

113-Taberânî'nin isnâdı içinde zayıf bir râvi olan İbn Lehîa vardır, ayrıca bir başka râvinin de hâlinin araştırılması gerekmektedir. Bezzâr'ın senedinde yer alan Yûsuf bin Atiyye, rivayetleri huccet olamayacak kadar zayıf bir râvidir (Mecma' I, 57).

114-Asl-ı senedi: Muhammed bin İshâk an Dâvûd b. el-Husayn an İkrime an İbn Abbâs.

İbn İshâk hakkında "an" lafzıyla yaptığı kimi rivayetlerinde "tedlîs" yaptığı iddia edilmiştir (Mecma' I, 60).

Ahmed, Müsned'inde (I, 236) tahrîc etmiştir.

115-Asl-ı senedi: İbn Lehî'a an Huyey b. Abdillah an Ebî Abdirrahman el-Hubelî an İbn Amr olan hadisi Ahmed (II, 172) tahrîc etmiştir. İbn Lehîa sebebiyle isnâdı zayıftır.

116-Şeybân bin Adirrahman an Leys bin ebî Süleym an Amr bin Murre an Ebî'l-Bahterî an Ebî Saîd şeklindeki asl-ı senedi olan hadisi Ahmed (III, 17), Mu'cemu's-Sağîr'de (II, 109) Taberânî ve Hilye'sinde (VI, 385) Ebû Nuaym tahrîc etmiştir. Ebû Nu'aym'ın "garîb" hükmünü verdiği hadisi el-A'meş, Ebû Saîd yerine Huzeyfe'den rivayet etmiştir.

İsnâdın zaafının sebebi râvisi olan Leys bin ebî Süleym'dir.

117-118-el-Heysemî diyor ki: "İsnâdında yer alan Usâme bin Zeyd b. Eslem, zayıf bir râvidir" (Mecma' I, 64).

119-Sahih olan bu hadisin asl-ı senedi: ez-Zührî an Saîd an Ebî Hureyre şeklindedir.

Müslim (sıfatu'l-munâfikîn no. 58, s. 2163) ve Tirmizî (no. 2866) tarafından tahrîc olunmuştur.

120-Asl-ı senedi şöyledir: Bakiyye bin el-Velîd an Büceyr b. Sa'd an Hâlid b. Ma'dân an Cübeyr b. Nüfeyr an Nevvâs.

Câmi'inde (no. 2859) tahrîc eden Tirmizî, Bakiyye sebebiyle isnâdı hakkında "garîb" hükmünü vermiştir.

121-el-Münzirî, Tergîb'inde (III, 244) diyor ki: "Bunu Rezîn zikretti, ancak asılları içinde bu hadisi göremedim. Buna karşılık başka bir lafızla ve hasen bir senedle olmak üzere bu hadisi Ahmed ve Bezzâr kısa bir metinle rivayet ettiler."

Bu rivayet, Ahmed'in Müsned'i (IV, 118) ve el-Hâkîm'in Müstedrek'i gibi hadis kitaplarında Nevvâs'ın hadisinde tahrîc olunmuştur. Üstelik el-Hâkim'in "Müslim'in şartınca sahih olup illeti de yoktur" hükmünü Zehebî'de onaylamıştır.

123-Bezzâr'ın Ali'den rivayeti hakkında Heysemî şunları söylemektedir: "Bezzâr'ın şeyhi olan el-Hasan bin Muhammed bin Abbâd dışındaki râvileri güvenilir kişiler olup, bu zâtı da tanımıyorum." (Mecma' I, 44).

Sözkonusu el-Hâris bin el-Hâris el-Eş'arî'nin hadisi metin olarak daha uzun olup, Tirmizî (no. 2863), İbn Huzeyme, İbn Hibbân ve Müstedrek'inde (I, 421) el-Hâkim tarafından tahrîc edilmiştir. İsnâdı hakkında Tirmizî "hasen sahîh garîb"; el-Hâkim ise "Sahihayn'ın şartlarına uygun" hükmünü vermişlerdir.

124-Asl-i senedi: Amr bin Murre an Ebî Ubeyde an Ebî Mûsa.

Müslim (îmân no. 293, s. 161-2) tahrîc etmiştir.



Konu Başlığı: Ynt: İman hükümleri
Gönderen: Ceren üzerinde 26 Eylül 2016, 16:47:59
Esselamu aleykum.Rabbimin bizden istedigi sekilde yasayan ve imanı tam ve noksansiz olup allahin rahmetine kavusan kullardan olalim inşallah...


Konu Başlığı: Ynt: İman hükümleri
Gönderen: Mehmed. üzerinde 25 Haziran 2019, 16:20:05
Ve Aleykümüsselam Rabbim paylaşım için razı olsun