๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Cem ul Fevaid => Konuyu başlatan: ღAşkullahღ üzerinde 06 Ocak 2011, 21:29:53



Konu Başlığı: Ikinci ve üçüncü akabe hakkında
Gönderen: ღAşkullahღ üzerinde 06 Ocak 2011, 21:29:53
İKİNCİ VE ÜÇÜNCÜ AKABE HAKKINDA


6410- Urve radiyallahu anh'dan:

"Hac mevsimi gelince, Ensâr'm Neccâr oğullarından bir grup hac yapmak üzere yola çıktı. Grupta şunlar vardı: Muâz İbn Afra, Es'ad bin Zürâre; Benû Zurayk'tan: Rabî' bin Mâlik, Zekvân bin Abd-i Kays; Abdü'l-Eşhel oğullarından: Ebû'l-Heysem bin el-Teyyihân; Amr bin Avf oğullarından: Uveymirbin Sâide.

Peygamber sallailahu aleyhi ve sellem on­ların yanına geldi ve Kur'ân okudu. Kur'ân'ı dinlediklerinde davetine kalbleri yatıştı. Kitab ehlinin onun hakkındaki sözlerini ve söyledik­leri niteliklerini bildiler ve anladılar. 'Demek ki o peygamber bu imiş' dediler. Ondan sonra iman ettiler ve ona şu teklifte bulundular: 'Evs ile Hazrec arasında olan olayları biliyorsun. Aralarındaki kan davasından da elbetteki ha­berin vardır. Biz ALLAH için ve senin için çalı­şacağız. Sen ALLAH'ın adı üzere bekle; biz va­rıp kavmimize senin hakkında bilgi vereceğiz. Onları ALLAH ve Resulüne çağıracağız. Belki ALLAH işimizi düzeltir. Bugün aramız iyi değil. Şayet biz barışmadan gelirsen, sana gereken yardımı yapamayız. Çünkü topluluğumuz şu anda dağınıktır. Randevumuz gelecek sene ol­sun, gelecek yıl buluşur, konuşur ve anlaşırız.' Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem teklif­lerini kabul etti. Onlar döndüler. İslâm'ı ka­vimleri arasında gizlice yaymaya başladılar. Aralarında hemen hemen her evde İslâmiyet'i kabul eden insanlar vardı.

Sonra Peygamber sallallahu aleyhi ve sel-lem'e; 'Bize bir adam gönder de ALLAH'ın Ki­tabını okuyup insanları İslâm'a davet elsin! Bu daha uygun, İslâm'ın yayılmasına daha hız kazandırır' diye haber gönderdiler. Bunun üzerine o da Mus'ab bin Umeyr'i gönderdi. Mus'ab radiyallahu anlı, Es'ad bin Zürâre'ye gitti ve onun evinde misafir oldu. Devamlj olarak onun evinden dinî yaymaya, insanları İslâm'a çağırmaya koyuldu. Gerek Mus'ab ve gerekse Es'ad bin Zürâre İslâm'ı gizlice yayı­yorlardı. Bir gün ikisi gizlice bir cemaate İslâm'ı öğretiyorlardı. Onların bu gizli faali­yetlerinden Sa'd bin Muâz'a haber verildi. O da pürhiddel gelip kılıcı ve mızrağiyla karşı­larında dikildi ve şöyle çıkıştı:

'Neden mahallemize bu sefille gelip de güçsüzlerimizi kandırmaya çalışıyorsunuz, bir daha buralarda sizi görmİyeceğim.'

Onlar da hemen oradan dönüp gittiler. Aradan çok geçmeden yine geldiler. Halk da etraflarında toplanınca yine Sa'd'a haber ver­diler, geldi. Bu defa evvelkinden daha yumu­şak tehditte bulundu. Es'ad onun bu yumuşak davranışının farkına varınca, şöyle dedi:

'Ey teyzemin oğlu, önce onu bir dinle, ho­şuna gitmezse, reddedersin, hoşlanırsan din­lersin ve kabul edersin!' O da: 'Söyle baka­lım, ne diyorsun?' diye sorunca, Mus'ab he­men 'Hamım ve' I-Kitûbi' t-Mübîn innâ ceal-nâhu Kur'ânen Arabiyyen lealleküm ta'kilûn (=Hâ. Mîm. Apaçık Kitâb'a andolsun ki, çik­letlesiniz diye Kur'ân'ı Arapça okunan bir ki­tap /almışızdır)'ı (Zuhruf 1-3) okudu. Sa'd şu cevabı verdi:

'Dinlediklerimi çok iyi anladım, bildim ve itiraf ettim' dedi. Ancak kavmine dönÜhceye

dek İslâm'ı izhar etmedi. Hemen gidip Ab-dü'1-Eşhel oğullarını İslâm'a davet elti. Ken­disi de müslüman olduğunu açık açık söyledi. Hemen hepsi müslüman oldular. Böylece En-sâr evlerinden ilk hâne İslâmiyeii böylece ka­bul etmiş oldu.

Sonra Ncccâroğulları, Mus'ab bin Umeyr'i çıkardılar. O da doğm Sa'd'a gitti.

Onun elinde Ensâr evlerinden pek azı ha­riç, hemen hemen hepsi İslâmiyet'i bağrına bastı. İleri gelenleri müslüman oldu. Hatta Amr bin el-Cemûh da müslüman oldu. Pulla­rını kırdılar. Müslümanlar orada halkın en şe­reflisi ve sözleri dinleneni oldular. Ondan sonra Mus'ab Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'e döndü. Daha sonra o, cl-Mukrî adıy­la çağırılır oldu."

[Taberânî, Mu'cemu'l-Kebir'de leyyin ve miirsel olarak.]

6411- Kâ'b bin Mâlik radiyallahu anh'-dan:

"Onun anlattığına göre Akabe'de müslü­man olup Peygamber sallallahu aleyhi ve sel-lem'le anlaşan o oniki kişi, ertesi sene yetmiş kişiyle birlikle geldiler ve ALLAH Resulü sallal­lahu aleyhi ve sellem ile buluştular."

|Taberanî, Mu'cemu'l-Kebîr'de leyyin bir senedlc]

6412- Kâ'b bin Mâlik radiyallahu anh'-dan:

"Kavmimizden birtakım müşriklerle hac­ca gittik. Biz namaz kıldık, reisimiz el-Berâ' bin Ma'rûr da beraberim İzdeydi. Bize dedi ki: 'Öğlenleyin Kabe'yi bırakmayıp ona doğm namaz kılmayı uygun görüyorum.' Dedik ki:

'Yapma! Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Şam'a doğm namaz kılıyor.' Namaz vakti geldiği zaman, biz Şam'a doğru kılıyor­duk. O ise Kâ'beye doğm kılıyordu. Mek­ke'ye varınca alıp onu Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'e iletlim. Onu Abbas ile bir­likte buldum.

Amcasına sordu:

'Bu iki insanı tanıyor musun'/'

'Evet; bu kavminin reisi el-Berâ bin Ma'rûr'dur; bu da Kâ'b bin Mâlik'tir' dedi. Bunun üzerine amcası O'na: 'Evet' cevabı verdi.

Sonra el-Berâ, Kâ'be'ye doğru namaz kıl­dığını anlattı. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem: 'Sen bir kıble üzereydin. Onun üzerin­de sabırlı olsaydın' dedi. Sonra el-Berâ Şam'a doğru namaz kıldı. Ailesi ise. ölünceye dek Kâ'be'ye doğm namaz kıldığını iddia ediyor­lar, lâkin durum hiç de öyle değildir. Biz onu, onlardan daha iyi biliyor ve tanıyoruz.'

Dedi ki:

Hac için yola çıktık. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, Teşrik günlerinin ortalarında Akabe'de buluşmamız için randevu verdi. Biz, bizimle beraber olan şu müşriklerden du­rumumuzu gizliyorduk. Abdullah bin Amr bin Haram ki, Câbir'in babasıdır, müşriklerden­dir. Ona haber verdim; onu İslâm'a davet et­lim ve o da müslüman oldu. Akabe'de bizim­le beraber temsilci olarak o da bulundu.

O gece gecenin üçte biri geçinceye dek çadırlarımızda kaldık. Gece gizlice sıvışarak

doğru randevu yerimiz olan Akabe yanında bulunan vadiye gittik. Tam yetmiş erkek ve iki kadın. Kadınlardan birisi Nüseybe bini Kâ'b en-Neccâriye, Öbürü Esma bint Amr es-Süllemiyye idi.

Derken Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, beraberinde amcası Abbâs olduğu hal­de çıkageldi. Abbas o zaman henüz müslüman değildi. Ancak yeğeninin yanında bulun­maktan hoşlanmışU. Oturduğumuzda ilk sözü Abbâs aldı ve şöyk: dedi:

'Ey Hazrec topluluğu! Bildiğiniz gibi Mu-hammed bizdendir. Onu kavmine karşı gerek­liği gibi koruduk ve korumaktayız da. Şere­finden hiçbir şey kaybetmiş değildir. Ülkesin­de de güven içindedir.' Biz de şöyle dedik:

'Biz senin ne dediğini duyduk. Ey Al­lah'ın Resulü! Haydi sen konuş! Rabbin için kendin için, ne dilersen onu söyle!'

Bunun üzerine sözü o aldı, konuştu, oku­du ve bizlere İslâm'ı tebliğ etti. Ve şöyle de­di: 'Benî kadınlarınızı ve çocuklarınızı koru­duğunuz gibi korumanız şartıyla sizin biatini­zi kabul ediyorum. Oldu mu?' Bunun üzerine hemen el-Berâ bin Ma'rûr onun elini tuttu ve şöyle dedi:

'Evet; Seni hak ile gönderene yemin olsun ki, kendimizi ve ailemizi koruduğumuz gibi seni koruyacağımıza da kesin olarak söz veri­yoruz, sana şu anda biat ediyoruz, ey ALLAH'ın Resulü, bil ki biz vallahi harp ehliyiz!'

Ebû'l-Heysem bin el-Teyyihân da şöyle dedi: 'Ey ALLAH'ın Resulü! Bizim o adamlarla (senin düşmanlarınla) birtakım anlaşmaları­mız vardır. Biz onlarla anlaşmamızı bozarsak, sonra sen onlara galip gelirsen, acaba dönüp bizi bırakır mısın?'

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem onun bu sözlerine gülümseyerek şöyle açıkla­ma yaptı:

'Bilakis kana kan, yıkıma yıkım. Ben siz­denim, .siz de bendensiniz. Harp yaptıklarınız­la harb, barış yaptıklarınızla barış yaparım.'

Peygamber sallallahu  aleyhi ve sellem bundan sonra şöyle buyurdu: 'Haydi aranız­dan on iki kişi seçin, kavimlerine temsilci ol­sunlar!' Bunun üzerine dokuzu, Hazrec'den, üçü de Evs'ten olmak üzere oniki kişi seçtiler. Böylece Peygamber sallallahu aleyhi ve sel­lem'e biat edince, şeytan avazı çıktığı kadar bağırdı, ben şahsen onun bağırışını duydum. "Ey hane sahipleri! Siz bu zelil ve çocukların yanında olduğu kimseyle beraber olacaksı­nız? Size harp etmek için toplanmışlardır.' Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem buyur­du kî: 'Bu, Akabe'nin anasından yeni doğmuş çocuğudur. Haydi şimdilik evlerinize gidin.' Döndük, sabah olunca Kureyş'İn ekserisi bize gelip şöyle dediler: 'Ey Hazrec topluluğu duyduğumuza göre bizim adamımıza gelmiş­siniz. Onu aramızdan çıkartıp götürecekmiş-siniz. Bİze karşı, onunla savaşmaya söz ver­mişsiniz. Vallahi aramızda harp çıkar. Çünkü size karşı kinimiz kabarmaktadır.'

Aramızda kavmimizden olan müşrikler yemin etliler ve: "Biz onlar hakkında böyle

bir şey bilmiyoruz, duymadık' dediler. Haki­katen doğru söylüyorlardı, zira onların duru­mumuzdan haberleri yoktu. Topluluk ayağa kalktı. İçlerinde yanında iki yeni pabucu olan el-Haris bin Hişâm bin Muğîre de vardı. De­dim ki: 'Ben bir söz söyledim, kavmi ortak et­mek isteyen bir kelime söyledim. Ey Ebû Câ-biil Sen bizim efendİmİzsin, Kureyş'in bu de­likanlısı gibi iki pabuç edinemez misin?' Bu­nu el-Haris duydu, pabuçlarını çıkarıp bana attı. Ve şöyle dedi: 'Vallahi sen bunları giye­ceksin.' Ebû Câbir şöyle dedi: 'Vallahi deli­kanlıyı mahcup ettin. Haydi ona pabuçlarını geri ver!' 'Vallahi onları geri vermem. İyi bir fal vardır. Şayet fal doğru çıkarsa bu pabuçla­rı ondan alırım da benim olur'."

|Ahmed ve Taberânî, Mu'cemu'l-Kebîr'de.]

6413- (Taberânî) Şunu ilave etti: "Neccâroğullarınm temsilcisi, Es'ad bin Zürâıe; Selemeoğullarmın temsilcisi el-Beıâ bin Ma'rûr ve Abdullah bin Haram; Sâide-

oğullarmın temsilcisi Sa'd bin Ubâde ve el-Münzir bin Amr; Zurayk oğullarının temsilci­si Râfi' bin Mâlik bin el-Aclân; el-Hâris bin el-Hazrec'in temsilcisi Ubâde bin es-Sâmit; Abdü'l-Eşhel'in temsilcisi Üseyd bin Hudayr ve Ebû Heysem bin et-Teyyihân; Amr bin Av-foğullarının temsilcisi, Sa'd bin Hayseme idi."

6414- eş-Şa'bîradiyallahu anh'dan: "Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem.

amcası Abbâs'la beraber Ensâr'dan yetmiş ki­şinin yanına gitti. Akabe'de ağacın altında bu­luşlular. 'Konuşacak olanınız konuşsun, fazla uzatmasın!' dedi. Çünkü müşriklerden aleyhi­nize bir casus vardır. Temsilcileri olan Ebû Ümâme dedi ki: 'Rabbin İçin, kendin ve asha­bın için iste, ne isteyeceksen!' Şöyle buyurdu:

"Rabbim için, O'na ibadet edip ona hiç­bir şey ortak koşmamanızı istiyorum; kendim ve ashabım için de bizi bağrınıza basıp barın­dırmanızı, bize yardım etmenizi, kendi nefsi­nizi savunup koruduğunuz şeylerden bizi de savunup korumanızı İstiyorum.'

'Peki biz teklifinizi yerine getirirsek karşı­lığında ne alırız?'

'Karşılığında cennet sizin olur' buyurdu.

'Peki anlaştık' dedi." [Ahmed]

6415-    Taberânî,   Mu'cemu' I-Kebîr'de Ubâde bin es-Sâmit radiyallahu anh'dan:

Es'ad bin Zürâre şöyle dedi: "Ey İnsanlar! Muhammed'e ne üzerine biat ettiğinizi bili­yor musunuz? Siz onun safında, arap, acem, cin ve insanlarla savaşmak için anlaşıp biat ediyorsunuz." Cevap verdiler:

"Biz ona düşman olana düşman; onunla barışık olanla da barışık oluruz."

6416- Taberânî, Mu'cemu'l-Kebîr'de, İbn Şihâb'dan:

"Akabe'de bulunanlardandır: Evs bin Ye-zîd bin Asram, Evs bin Sabit, Es'ad bin Zürâ-re, el-Berâ bin Ma'rûr, Beşîr bin Sa'd, Câbir bin Abdillah bin Amr, Cebbar bin Sahr, el-Hâ-ris bin Kays bin Mâlik, Zekvân bin Abdi'l-Kays. Râfi' bin Mâlik, Sa'd bin Ubâde, Sa'd bin Hayseme, Seleme bin Selâme, Zuheyr bin Râfi', Kâ'b bin Mâlik ve Ebû Bürde bin Ni-yâr."

6417-   (Taberânî)   Urve'den  naklen  şu isimleri de ekledi: "Zuheyr bin el-Heyscm, Sabit bin Ecda', Zeyd bin Lebîd, Sa'd bin er-Rebî, Sehl bin Atîk, Amr bin Azeme bin

Sa'lebe, Ukbe bin Amr bin Sa'lebe —ki Ebû Mes'ûd olarak künyelenir."

6418- Ömer radiyallahu anh'dan: "ALLAH Resulü sallallahu aleyhi ve sellem,

Mekke'de kendini kabile kabile (dolaşarak) bülün kabilelere arz etti. Ensâr'dan olan bu kabileden başka ona kimse cevap vermedi. Onlara iyilik yaptı. Onlar da onu barındırdılar. Ona yardım etliler. ALLAH onları peygamberle­rine yaptıkları iyiliklerinden dolayı mükâfat­landırsın. Onların bize yaptıkları iyiliklerine karşı gereği gibi iyi davranamadık. Çünkü biz onlara 'Biz emirleriz, siz de bizim vezirleri-

mizsiniz' dedik. Yılbaşına kadar yaşarsam, Ensârî olanlardan başka hiçbir valim kalma­yacaktır." (Bezzâr zayıf bir senedle.]

 
6410-Mürsel olan bu rivayetin isnâdı içinde yer alan râvilerden İbn Lehî'a hakkında ihtilâf vardır. Diğer râvileri güvenilir kimselerdir (Mecma‘ VI, 42).

6411-Râvilerinden, Ya'k‍b b. Muh. ez-Zührî, Haccâc b. eş-Şâir'in indinde güvenilir, çoğunluğa göre ise zayıftır (Mecma‘ VI, 42).

6412- Ahmed'in (III, 460-1) isnâdı şöyledir: Ya'k‍b an ebîhî an İbn İshâk an Ma'bed b. Kâ'b b. Mâlik an Kâ'b.

Burada İbn İshâk, semâını tasrîh etmiştir. Bütün râvileri güvenilir kimselerdir.

6414-Ahmed (IV, 119), Yahyâ b. Zekeriyyâ b. e. Zâide an ebîhî ani'ş-Şa'bî senedi ile tahrîc etmiştir.

Mürsel olan bu isnâdın râvileri Sahîh ricâlindendir (Mecma‘ VI, 48).

6415-Heysemî'ye göre isnâdında yer alan Alî b. Zeyd ihtilâflı bir râvidir (Mecma‘ VI, 49).

6416-Râvileri güvenilir kimselerdir (Mecma‘ VI, 50).

6417-İsnâdının râvilerinden İbn Lehî'a, hadisleri hasen sınırında olan zayıf bir râvidir (Mecma‘ VI, 51).

6418-İsnâdında zayıf bir râvi olan İbn Şebîb'e rağmen Bezzâr, senedi hakkında "hasen" hükmü vermiştir (Mecma‘ VI, 42).




Konu Başlığı: Ynt: Ikinci ve üçüncü akabe hakkında
Gönderen: Mehmed. üzerinde 08 Temmuz 2019, 14:57:36
Esselamü aleyküm Rabbim paylaşım için razı olsun