๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Cem ul Fevaid => Konuyu başlatan: ღAşkullahღ üzerinde 10 Ocak 2011, 18:47:48



Konu Başlığı: İhsâr fevât fidye ve iştirât
Gönderen: ღAşkullahღ üzerinde 10 Ocak 2011, 18:47:48
İhsâr (Tavaf Veya Vakfeden Alıkonma), Fevât (Vakfeyi Kaçırma), Fidye Ve İştirât
(Şartlı Hac)


3573- el-Haccâc bin Amr el-Ensârî radi-yallahu anh'dan:

(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu.)

"Kimin bir yeri kırılır sa, ya da sakatlanır­sa ihramdan çıkmış olur, gelecek yıl ona hac yapması gerekir."

Ikrime dedi ki: "Bunu böyle duydum da İbn Abbâs ile Ebû Hureyre'ye de sordum; on­lar da onu doğruladılar." [Sünen ashabı]

Ebû Dâvud'da "ya da hastalanırsa" iba­resi ilâve edilmiştir.[459]

 

3574- Ömer bin Saîd en-Nehaî radiyalla-hu anh'dan: .

"O, umreye niyetlenip ihrama girdi. Zâ-tu'ş-Şukûk denilen yere varınca bir yılan ya da akrep tarafından sokuldu. Arkadaşları bel­ki birini bulup bu meseleyi sorarız diye yola çıkıp beklemeye koyuldular. Derken İbn Me-sûd'a rastladılar ve sordular. Cevaben şöyle dedi: «Bir kurban ya da parasını (Mekke'ye) göndersin. Bir gün beklesin. Kurbanı kesilin­ce ihramdan çıksın ve gelecek sene umresini kaza etsin»." [Rezîn][460]

 

3575- Süleyman bin Yesâr radiyallahu anh'dan:

"Saîd bin Hizâbe el-Mahzûmî ihramlı iken Mekke yolunda düşüp bayıldı. Sonra yol üzerindeki suya gelen birine sorararak İbn Ömer, İbnü'z-Zübeyr ve Mervân bin el-Ha-kem'i buldu. Onlara başına geleni anlattı. Hepsi ne ile tedavi olması gerekiyorsa onu tavsiye ettiler. Sonra da fidye vermesini, iyi-

leştiği zaman umre yapıp ihramdan çıkması­nı, gelecek sene de hac yapmasını ve imkânı dahilinde kurban kesmesini söylediler."[461]

 

3576- Eyyûb es-Sahtiyânî radiyallahu anh'dan, o da Basralılardan olan bir adamdan:

"Onun Mekke yolunda ayağı kırıldı. İbn Abbâs, İbn Ömer ve diğer insanlara ne yap­ması lâzım geldiğini sordu. Dedi ki: «Hiç kimse bana ihramdan çıkmama izin vermedi. Orada yedi ay kaldım. Nihayet umre yaparak ihramdan çıktım»." [ikisi de Mâlik'e aittir.][462]

 

3577- İbn Ömer radiyallahu anh'dan, dedi ki:

"Hastalık sebebiyle yoldan alıkonulan kimseye, Beyt-i Şerîf i tavaf edinceye ve Sa­fa ile Merve arasında sa'y edinceye kadar ih­ramdan çıkması helâl olmaz. Tedavi olması veya herhangi bir şey için elbise giymeye mecbur kalırsa giyer ve daha sonra fidye ve­rir." [Buhârî, Nesâî ve aynı lafızla Muvatta'.][463]

 

3578- İbn Abbâs radiyallahu anh'dan: "Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem,

Hudeybiye'de hacdan alıkonuldu. Bunun üze­rine başını traş etti, kurbanını kesti, hanımları ile cima etti, sonra ertesi sene umre yaptı."[464]

 

3579- İbn Abbâs radiyallahu anh'dan: "Bedel, ancak haccını cima ile lezzet al­mak suretiyle bozan kimseye lâzım gelir; am­ma kişi herhangi bir özür nedeniyle alıkonur-sa, ne ihramdan çıkar ve ne de döner. Berabe­rinde kurbanı bulunursa alıkonulmuş halinde keser. Tabii onu (Mekke'deki kesim yerine) göndermeye gücü yetmezse. Ama gönderme­ye gücü yeterse, kurban yerine ulaşıncaya dek İhramdan çıkamaz." [İkisi de Buhârî'ye aittir.][465]

 

3580- Naciye bin Cündüb radiyallahu anh'dan:

"Kurban kesmekten alıkonulduğunda Al­lah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem'e geldim ve dedim ki: «Ey Allah'ın Resulü! Kur­banı benimle gönder de onu Harem'de kese­lim.»

«Nasıl yapacaksın?» diye sordu.

«Onu öyle yer ve vadilerden götürüp ileti­rim ki, hiç kimsenin elimden almaya gücü yetmez» dedim ve onu alıp götürdüm, Ha-rem'de kestim. Onu Har.em'de boğazlanması için göndermişti de bundan müşrikler tarafın­dan alıkonmuştu." [Rezîn][466]

 

3581- Mâlik radiyallahu anh'dan, dedi ki: "Kişi hacda bir düşmandan dolayı (ge­rekli hac ibadetlerini yapmaktan) mahsur kalırsa, bulunduğu yerde traş olur ve daha sonra onu kaza etmesi gerekmez. Çünkü Al­lah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem ve as­habı, Beyt'i tavaf etmeden ve kurbanları Beyt'e göndermeden önce, Hudeybiye'de kurbanlarını kestiler ve traş olup ihramdan çıktılar. Bu sebeple onlara haclarını kaza et­melerini emrettiği sahîh rivayetlerle sabit olmadığı gibi kendisinin de sonradan yaptır­dığı sabit değildir."

[Muvatta' ve bâb başlığında Buhârî.][467]

 

3582- Süleyman bin Yesâr radiyallahu anh'dan:

"Ebû Eyyûb el-Ensârî, hac yolculuğuna çıktı. Mekke yolu üzerindeki Nâziye'ye ge­lince, (kurbanlık) develerini kaybetti. Daha sonra o, Ömer'e ancak Kurban günü gele­bildi. Durumu anlatınca Ömer ona şöyle dedi:

«Umre yapan kimsenin yaptığı gibi yap! Sonra ihramdan çık. Gelecek sene hac mev­simine ulaşırsan, hac yap ve imkânın dahi­linde kolayına gelen kurbanı kes»."[468]

 

3583- Süleyman bin Yesâr radiyallahu anh'dan:

"Hebbâr bin el-Esved, Kurban bayramı günü kurbanını kesmekte olan Ömer'in yanı­na geldi ve dedi ki:

«Ey mü'minlerin emîri! Biz sayıda şaşır­dık. Bugünü Arefe biliyorduk.»

Ömer ona şu cevabı verdi: «Haydi Mek­ke'ye git ve tavafını yap, beraberinde olanlar

da tavaf etsinler. Eğer beraberinizde kurban­lar varsa kurbanlarınızı da kesin. Sonra traş olun, ya da saçlarınızdan aldırıp kısaltın ve evlerinize dönün. Gelecek sene tekrar hacce­din ve kurban kesin. Kim kesecek kurban bu­lamazsa, hac esnasında üç, memleketine dön­düğünde ise yedi gün oruç tutsun»." lİkisi de Mâlik'e aittir.][469]

 

3584- İbn Abbâs radiyallahu anh'dan: "O, Cenâb-ı Hakk'ın «Kurbandan kolayı­na geleni» kavlini şöyle yorumladı: Yani de­ve, sığır, koyun ve keçiden erkek ve dişisi dâ­hil sekiz sınıf hayvandan hangisine gücü ye­ter ve elde edebilirse ondan kurban eder, de­mektir."[470]

 

3585- İbn Ömer radiyallahu anh'dan: Ona âyette geçen,  "kolayına gelen bir kurban kesmek" hususu soruldu; şöyle dedi: "Deve ya da sığır. Ya da yedi koyun. Ko­yun kesmem, benim için oruç tutmam, ya da develerde yedi kişiye ortak olmamdan daha İyidir." [İkisi de Rezîn'e aittir.][471]

 

3586- Kâ'b bin Ucre radiyallahu anh'dan: "Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem, onun yanında durmuş. Onun başında bitler ci­rit atıyormuş. Bunun üzerine Peygamber sal­lallahu aleyhi ve sellem sormuş:

«Bu böcekler seni rahatsız edip eziyet edi­yorlar mı?»

Diyor ki: "Ben «Evet» dedim. Bunun üze­rine şöyle buyurdu:

«Öyleyse başını traş et!»

İşte «İçinizden her kim hasta olursa ya da başında bir ezâ varsa» (Bakara, 196) âyeti benim hakkımda nazil oldu. Bunun üzerine Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem şöy­le buyurdu:

«Üç gün oruç tut, ya da bir ile altı far ak arası buğday ya da arpa tasadduk et. Yahut, kolayına gelen bir kurban kes»."

[Altı hadis imamı.][472]

 

3587- Diğer rivayette: "Peygamber sallal­lahu aleyhi ve sellem, henüz Mekke'ye gir­meden önce Hudeybiye'de ihramlı iken ona uğradı. Bir tencerenin altını yakıyordu. Bitler tüm yüzünü sarmıştı. Mekke'ye girmek niye­tinde oldukları için orada yerleşip kalmak ni­yetinde değillerdi.

Bunun üzerine Allah fidye âyetini inzal buyurdu." Benzerini nakletti.[473]

 

3588- Diğer rivayet: "Bir farak, üç sa'dır."[474]

 

3589- Diğer rivayet:

"Bir sancı ve acı göremiyorum, başına gelenler gelmiş. Gördüğüm kadarıyla sende fazla bir bitkinlik ve yorgunluk yoktur. Kese­cek bir koyun bulabilir misin?" diye sordu.

"Hayır" dedim.

"Öyleyse üç gün oruç tut! Herbir yoksula yarım sa' vermek suretiyle altı yoksulu do­yur!" buyurdu. Böylece âyet benim için özel, sizin için genel olarak inmiştir.[475]

 

3590- Diğer rivayet: "Başımı traş ettim ve sonra kurban kestim."[476]

 

3591- Âişe radiyallahu anhâ'dan:

Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem Zübeyr'in kızı Dubâ'a'nın yanına girip şöyle dedi:

"Galiba hac yapmak istiyorsun." "Vallahi kendimi rahatsız buluyorum." "Hacca git ve şart koşarak de ki: «Alla-

hım beni nerede hapsedersen orası (ihramdan çıkıp haccı bırakma) yerimdir»."

Bu kadın Mikdâd bin el-Esved'le evliydi. [Buhârî, Müslim ve Nesâî][477]

3592- Müslim, İbn Abbâs'tan benzerini ri­vayet etti. Ayrıca onda şöyle geçer:

"O (Âişe), şart koşmayı kabul etmeyen İbn Ömer'i idrak etti. İbn Ömer şöyle diyor­du:

«Size Peygamberiniz sallallahu aleyhi ve sellem'in sünneti yetmiyor mu? Biriniz hac­dan alıkonursa, Beyt'i tavaf eder, Safa ile Merve arasında sa'y eder. Sonra ihramdan çı­kar gelecek yıl, tekrar hacceder. Kurban ke-<-ser, bulamazsa oruç tutar»."

[Mâlik, Buhârî, Tirmizî ve aynı lafızla Nesâî.][478]


[459] Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 1862), Tirmizî (no. 940) ve Nesâî (nıenâsık 102, V, 198-9), el-Haccâc es-Savvâfan Yahya b. e. Kesîr an Ikrime ani'l-Haccâc asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

Tirmizî, isnadı hakkında "hasen sahîh" hükmü vermiş­tir.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/148.

[460] Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/148.

[461] Bu hadisi Mâlik (hacc 103/b, s. 362), an Yahya h. Saîd an Süleyman senedi ile tahrîc etti.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/148.

[462] Bu mevkufu Mâlik (hacc 102, s. 361), doğrudan Eyyûb'dan tahrîc etti.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/148.

[463] Mâlik bunu Zührî'den o da Salim b. Abdillah'tan, o da İbn Ömer'den rivayet etmiştir (Muvattâ 100, s. 361).

Bunu Buhârî (muhsâr 2, II, 207) ve Nesâî (menâsık 61/1, V, 169), Yûnus ani'z-Zührî... asl-ı senedi ile tahrîc

ettiler.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/148.

[464] Bu hadisi Buhârî (muhsar 1/4, II, 206-7), Muh. an. Yah­ya h. Salih an Muâviye b. Sellâm an Yahya b. e. Kesîr an İkrime an İbn Abbâs senedi ile tahrîc etti.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/149.

[465] Bu mevkufu Buhârî (muhsar 4/1, II, 207), Revh an Şibl an İbn e. Necîh an Mücâhid an ibn Abbâs senedi ile mu­allak olarak tahrîc etti.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/149.

[466] Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/149.

[467] Muvattâ, hacc no. 98, s. 360; Buhârî, muhsâr 4, II, 207).

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/149.

[468] Mâlik, bunu (hacc no. 153, s. 383), an Yahya b. Saîd an Süleyman senedi ile tahrîc etti.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/149.

[469] Mâlik, bunu (hacc no. 154), an Nâfi' mevlâ İbn Ömer an Süleyman senedi ile tahrîc etti.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/149-150.

[470] Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/150.

[471] İlk bölümü Muvattâ'da (hacc no. 160, s. 386) yer almış­tır.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/150.

[472] Bu hadisi Mâlik (hacc no. 237-8), Buhârî (muhsar 5, 6,  8, II, 208; mağâzî 35/11, V, 64; marda 10/1, VII, 8; tıbb 16, VII, 15; keffârâtu'l-eymân 1, VII, 235), Müslim (hacc no. 80-84, s. 859-861), Ebû Dâvud (no. 1856-7, 1860-1), Tirmizî (no. 953), Nesâî (menâsık 96/1, V, 194-5) ve İbn Mâce (no. 3079), Abdurrahman b. e. Leylâ an Ka'b asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

Lafız Müslim'e (no. 82) aittir.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/150.

[473] Bu hadisi Mâlik (hacc no. 237-8), Buhârî (muhsar 5, 6,  8, II, 208; mağâzî 35/11, V, 64; marda 10/1, VII, 8; tıbb 16, VII, 15; keffârâtu'l-eymân 1, VII, 235), Müslim (hacc no. 80-84, s. 859-861), Ebû Dâvud (no. 1856-7, 1860-1), Tirmizî (no. 953), Nesâî (menâsık 96/1, V, 194-5) ve İbn Mâce (no. 3079), Abdurrahman b. e. Leylâ an Ka'b asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

Lafız Müslim'e (no. 82) aittir.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/150.

[474] Bu hadisi Mâlik (hacc no. 237-8), Buhârî (muhsar 5, 6,  8, II, 208; mağâzî 35/11, V, 64; marda 10/1, VII, 8; tıbb 16, VII, 15; keffârâtu'l-eymân 1, VII, 235), Müslim (hacc no. 80-84, s. 859-861), Ebû Dâvud (no. 1856-7, 1860-1), Tirmizî (no. 953), Nesâî (menâsık 96/1, V, 194-5) ve İbn Mâce (no. 3079), Abdurrahman b. e. Leylâ an Ka'b asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

Lafız Müslim'e (no. 82) aittir.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/150.

[475] Bu rivayetin lafzı Buhârî'ye aittir. Bunu Buhârî (muhsar 7, II, 208; tefsîr Bakara 32, V, 158) ve Müslim (hacc no. 85-6, s. 861-2), Abdurrahman b. el-İsbehânî an Abdillah b. Ma'kil an Ka'b asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/150.

[476] Bu rivayet Ebû Davud'a (no. 1860) ait olup el-Hakem b. Uteybe an İbn ebî Leylâ kanalıyla gelmiştir.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/150.

[477] Lafız Müslim'e (no. 104) aittir. Bu hadisi Buhârî (nikâh 15/2, VI, 122-3) ve Müslim (hacc no. 104, s. 867-8), Ebû Usâme an Hişâm b. Urve an ebîhî an Âise asl-ı se­nedi ile; Müslim (no. 105) ve Nesâî (menâsık 60/3, V, 168), Ab-dürrezzâk an Ma'mer ani'z-Zührî ve Hişâm b. Urve an ebîhi an Âişe asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/151.

[478] İbn Abbâs rivayetini Müslim (hacc no. 106, s. 868) ve Nesâî (menâsık 60/2, V, 168), İbn Cüreyc an Ebî'z-Zü-beyr an Tavus ve İkrime an İbn Abbâs asl-ı senedi ile; Tirmizî (no. 941) ve Nesâî (60/1, V, 167-8), Hilâl b. Habbâb an ikrime an ibn Abbâs asl-ı senedi ile tahrîc et­tiler.

Burada verilen metin ise İbn Ömer hadisine aittir. Bunu ise Buhârî (muhsar 2, II, 207), Tirmizî (no. 942) ve Ne­sâî (menâsık 61/1-2, tahrîc ettiler. Mâlik ise (hacc no. 100, 103, s. 361), ez-Zührîan Salim an ebîhî kanalı ile yakın manâsıyla irâd etmiştir.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/151.



Konu Başlığı: Ynt: İhsâr fevât fidye ve iştirât
Gönderen: Mehmed. üzerinde 06 Temmuz 2019, 17:46:28
Esselamu aleyküm Rabbim paylaşım için razı olsun


Konu Başlığı: Ynt: İhsâr fevât fidye ve iştirât
Gönderen: Ceren üzerinde 06 Temmuz 2019, 19:05:57
Esselamu aleykum. Rabbim razı olsun paylasimdan kardeşim. ..