๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Cem ul Fevaid => Konuyu başlatan: ღAşkullahღ üzerinde 06 Ocak 2011, 16:49:44



Konu Başlığı: Hendek ve benû kurayza gazvesi
Gönderen: ღAşkullahღ üzerinde 06 Ocak 2011, 16:49:44
HENDEK SAVAŞI, BENÛ KURAYZA GAZVESİ

 

6580- Buhârî:

"Bu savaş, Hicretin dördüncü yılının şev­val ayında olmuştur."

6581-  Taberânî, Mu'cemu'l-Kebîr'ûe İbn İshâk'tan:

"O (Hendek savaşı hicretin), beşinci yılın­da olmuştur."

6582- Amr bin Avf el-Müzenî radiyallahu anh'dan:

"Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, Benû Harise tarafından (başlamak üzere) Hendek açtırdı, Medâhic'e ulaşınca, her on kişiye kırk arşın verdi. Muhacirlerle Ensâr Selmân'ın kendi taraflarında olduğunu iddia ettiler. Selman güçlü bir adam idi. Muhacir­ler: 'Selmân bizdendir' derken, Ensâr da 'Sel-mân bizdendir' dedi. Bunun üzerine Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem de "Selmân, ehl-i beyt'tendir' buyurdu.

[Taberânî, Mu'cemu'l-Kebir'de leyyin birsenedle.]

6583- Enes radiyallahu anh'dan: "Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Hendek'e gitti. Bir de ne görsün soğuk bir sa­bahta Muhacirler ve Ensâr hendek kazıyorlar; kendilerine yardım edecek köleleri de yok. Onların yorgunluğunu ve açlıklarını görünce, şöyle buyurdu: 'Allahım! Asıl yaşantı âhiret yaşantısıdır. Hem Ensâr'ı hem de Muhacirle­ri bağışla!'

Olar da Hz. Peygamber'e: 'Biz sağ kaldı­ğımız sürece cihad etmek üzere Muhammed'e biat ettik.' diyerek mukabelede bulundular"

6584- Diğer rivayet:

"Muhacirler, Medine çevresinde hendek kazmağa koyuldular. Çıkan topraklarını da omuzlarında taşıyarak şöyle diyorlardı:

'Bizler yaşadıkça İslâm üzere Muham­med'e biat eden kimseleriz.' Allah Resulü sal­lallahu aleyhi ve sellem de onlara şöyle mu­kabelede bulunuuyordu: 'Allahım! Ahiretin hayrından başka hayır yoktur. Bu işi hem En­sâr hem de Muhacirler için bereketli kıl!'

O zamanlar bir avuç dolusu arpa getirir­lerdi; akabinde bu, onlar için bozulmuş et ya­ğında pişirilmiş bir halde önlerine konurdu. Çünkü o çalışan topluluk açtı. Mecburen yi­yorlardı, boğazlarına koyduklarında yağın kö­tü kokusunu da duyuyorlardı."

[Buhârî, Müslim ve Tirmizî.j

6585- el-Berâ radiyallahu anh'dan: "Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'in bizimle beraber (Hendek kazarken) toprak ta­şıdığını ve şöyle dediğini gördüm: 'Vallahi Allah olmasaydı hidayete eremezdik. Ne sa­daka verebilirdik, ne de namaz kılabilirdik. Kâfirlerle karşılaştığımızda bize sükûnet in­dir (Allahım)! Ayaklarımızı sabit kılıp kaydır­ma! Müşrikler bize karsı azdılar. Bize fitne çı­karmak istediklerinde kaçmayı/? onlara karşı savaşırız.' Bunları yüksek sesle söylüyordu."

Diğer rivayet: "Kaçmayıp direniriz, kaç-mayıp savaşırız." derken sesini yükseltti.

[Buhârî ve Müslim.]

6586- Huzeyfe radiyallahu anh'dan: "Bir adam ona (Huzeyfe'ye) dedi ki:

'Peygamber sallallahu aleyhi ve seüem'e erişseydim onun safında çarpışır, her türlü tehlikeyi de göze alarak yardım ederdim.' Şu cevabı verdi:

'Sen bunu hakikaten yapar miydin? Ahzâb gecesi biz Peygamber sallallahu aleyhi ve sel-lem'le beraberdik, çok şiddetli ve soğuk bir rüzgâra yakalanmıştık. O yerinden hiç kıpır­damıyordu; şöyle buyurdu: 'Gidip düşman­dan bize haber getirecek kimse yok mudur? Allah onu kıyamet gününde benimle beraber kılsın'."

Sükût ettik, içimizden hiç kimse cevap vermedi. Tekrar: "Düşmandan bize gidip ha­ber getirecek kimse yok mudur? Bunu tam üç kere tekrarladı. Kimse cevap vermedi. Ondan sonra beni bizzat ismimle çağırarak: 'Ey Hu­zeyfe! Kalk git, bize düşmandan haber getir! Onları da endişelendirme!' İsmimle çağırdığı için ben onun emrine itaat ettim; kalktım ya­vaş yavaş ve sessizce yürüdüm, hamamda yü­rür gibi. Nihayet düşmanların yakınına sokul­dum.

Ebû Süfyan'ı sırtım ateşe karşı tutmuş ısındığını gördüm. Oku yaya koyup hedef al­dım. Peygamber sallallahu aleyhi ve sel­lem'in 'Onları endişelendirme!' sözünü hatır­ladım. Halbuki atsaydım mutlaka isabet etti­recektim. Yine hamamda yürür gibi yavaş ya­vaş yürüyerek geri döndüm ve düşmanın du­rumunu kendilerine bildirdim. Bana verilen bu işi bitirdiğimde üşümeye başladım.

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, hemen üzerinde bulunan ve içinde namaz kıl­dığı fazla bir abayı bana giydirdi. Uyudum, sabah olunca şakalaşarak bana şöyle seslendi: 'Kalk bakalım ey uyuşuk!'"

[Müslim]

6587- Ebû Hureyre radiyallahu anh'dan:

"el-Hâris el-Gatafanî, Peygamber sallalla­hu aleyhi ve sellem'e gelip şöyle dedi:

'Bize Medine hurmalarının yarısını ver! Aksi halde atlarımız ve askerlerimizle sana hücum ederiz.' Bunun üzerine Peygamber sal­lallahu aleyhi ve sellem, Sa'd'larla yani Sa'd bin Muâz ve Sa'd bin Ubâde ile istişare etti. Ona: "Hayır! Onlara biz cahiliyette zırnık bi­le vermedik de Allah bizi İslâm'la müşerref kıldıktan sonra mı vereceğiz' dediler.

el-Hâris tekrar gelip Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'e: 'Ey Muhammedi Sen bize hıyanet ettin' dedi. Bunun üzerine Hassan şöyle bir şiir inşâd etti:

'Ey Hâr(is)! İçinizden komşusuna hıya-nelte bulunan biri olur ama, Muhammed asla hıyanet etmez.

Eğer hıyanet yaparsanız zaten bu sizin de­ğişmez âdetinizdir.

Çünkü kötülük sencerin kökünde biter. Nehdî'nin emaneti, karşılaştığın zaman, cam gibidir. Kırıldığı zaman bir daha tamir edile­mez.'

Bunu duyunca el-Hâris kendini şöyle de­mekten alamadı:

'Ey Muhammed! Hassân'ın dilini bizden uzak tut! Eğer o, suyu (şiiriyle) deniz suyuna karıştırırsa (hakikaten) karışır.'

[Taberânî. Mıt'cemıı'l-Kebîr'tİe ve Bezzâr te.yyin bir seneılle.)

6588- Râfİ' bin Hadîc radiyallahu anh'-dan:

"Benû Hârise'nin kalelerinden daha sağ­lam bir kale yoktu. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, kadınları ve çocukları oraya

yerleştirdikten sonra: 'Eğer birisi gelip bir §ey yapmak isterse, kılıçla bize işaret edin!' buyurdu.

Onlara Necdân adında bir süvari yaklaştı. Onlara durmadan: 'Haydi sizin için daha iyi olan bir yere inin!' diyordu. Hemen kılıcını hareket ettirip işaret ettiler. Bunun üzerine sa­habe onu hemen gördü. İçlerinde Züheyr bin Râfi'in de bulunduğu grup kaleye hücum etti. Züheyr dedi ki: 'Ey Necdân! Haydi meydana çık!' Ortaya çıktı, çatışma yaptılar. Nihayet onu öldürüp, başını Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'e getirdi."

[Taberânî, Mu'cemu'l-Kebîr'de.]

6589-   Süleyman bin Surad radiyallahu anh'dan:

"Ahzâbın (müşrik ordularının) kendisin­den uzaklaştığını görünce, Peygamber sallal­lahu aleyhi ve sellem'in şöyle buyurduğunu duydum: 'İşte simdi biz onlarla savaşacağız onlar bizimle değil. Artık onlara doğru yürü­yüp hücum edeceğiz'."

6590- İbn Ömer radiyallahu anh'dan: "İlk katıldığım gazve, Hendek savaşıdır."

[İkisi de Bııhârî'ye ait.J

6591- Âişe radiyallahu anhâ'dan: "Sa'd, Hendek harbinde isabet alıp yara­landı. Kureyş'ten Hibbân bin el-Arika adında bir adam ona ok atıp kol damarından vurmuş­tu. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, onu sık sık ziyaret yapabilmesi için ona mes-ciddc bir çadır kurdu.

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, Hendek'ten dönünce, silahı bıraktı ve yıkan­dı. O sırada gelerek başındaki tozlan silen Cibrîl şöyle dedi: 'Silahı bıraktın. Vallahi ben silahı bırakmadım. Haydi onlara hücum et­mek için çık!'

'Nereye?'

'Kurayzaoğullarına' diyerek hedef gös­terdi.

Bunun üzerine Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, onlara doğru hücum etti. Nihayet onlar haklarında verilecek hükme razı oldular. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, onlar hakkında hükmü Sa'd'ın ver-

meşini istedi ve bunu Sa'd'a teklif etti. Sa'd dedi ki: 'Ben onlann hakkında savaşçılarını öldürmene, kadınlarını ve çocuklarını esir almana, mallanın da taksim etmene hükme­diyorum.'

Hişâm der ki: Babam bana Aişe'den şunu nakletti:

Sa'd dedi ki: 'AİJahım! Hiç şüphe yok ki sen Resulünü yalanlayan ve O'nu yurdundan çıkaran bir kavimle savaşmaktan daha iyi bir şeyi görmediğimi bilmektesin.

Allahim! Ben biliyorum ki onlarla aramız­daki harbi sen koydun. Senin uğrunda onlarla savaşmam için beni yaşat! Şayet onlarla ara­mızda harp olacaksa onlarla savaşmam için beni yaşat; olmayacaksa, şu yaramı patlat da ölümüm ondan olsun!' Sonra (bu duası kabul edilip) yarası patladı. Mescidde bulunan Gifâ-roğullanna ait çadırda kalanlar: kanın kendi­lerine doğru akmasından başka hiç bir şey bu kadar ürkütemezdi. Dediler ki; 'Ey çadır sahi­bi! Bize doğru gelen o şey nedir?' Bir de ne görsünler ki Sa'd tamamen kanlara bulanmış. Böylece kan kaybından orada ölmüş."

[Buhârî ve Müslim]

6592- Diğer rivayet:

"Sa'd'ın yarası iyileşmeye yüz tutup olduk­ça kurumuş olduğu sırada şöyle dua etti: 'Alla-hım! Sen biliyorsun ki...' Benzerini nakletti.

6593- Diğer rivayette şunu da ekledi: "İşte şairin onun (Sa'd bin Muâz'ın) hak­kında söyledikleri;

'Dikkat! Ey Sa'd, MuâzoğuUarımn Sa'd'ı! Sabahleyin sırtladılar, (kavmi) o za­man sanki o bir sabır timsaliydi.

İçinde bir şey olmayan tencereyi bomboş bıraktınız.

Halbuki şu kavmin tencereleri kipkızgın kaynıyor.'

Kerîm olan Ebû Hubâb demişti ki: 'Kaynukâ'yı durdurun, yürümesin!'

(Halbuki Kurayzaoğulları) Kendi beldele-inde, Meytan dağındaki büyük kayaların ağır duşları gibi ağırlıklı idiler."

6594- Câbir radiyallahu anh'dan:

"Ahzâb günü (yani Hendek muharebe­sinde) Sa'd'a ok atıldı. Kolundaki ana da­mardan fena halde yara aldı. (Kam durdur­mak İçin) Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, onun yarasını ateşle dağladı. Ancak eli şişti. Dağlamayı kesti. Sa'd oldukça kan kaybetti. Yine dağladı, yine eli şişti. Bunu görünce (Sa'd) şöyle dedi: ' Allahım! Kuray-zaoğullan hakkında bana gözümü aydınlata­cak bir şeyi göslerinceye dek ruhumu alma!' Derken damardaki kan akışı durdu. Kuray-zaoğulları hakkında hükmünü verinceye dek tek damlası bile damlamadı. Onlar hakkında erkeklerinin öldürülmesi, kadınlarının müs-Iümanlara yardım etmeleri için sağ bırakıl­malarına hükmetti. Bunun üzerine Peygam­ber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyur­du: 'Ey Sa'd! Onlar hakkında Allah'ın hük­münü verdin.' Dörtyüz kişi idiler. Onlann öl­dürülmeleri bitlikten sonra damarı patladı, kan kaybından öldü." [Tirmizî]

6595- İbn Ömer radiyallahu anh'daıı: "Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem,

Ahzâb (Hendek) muharebesinden döndüğünde şöyle buyurdu; 'Hiçbiriniz ikindiyi Benû Ku-rayza'ya varmadan kılmasın.' İkindi vakti ki­misine yolda erişti. Kimisi: 'Oraya varmadan ikindiyi kılmayalım' derken; diğerleri de: 'Kı­lalım zira Resûlullah'ın bu emriyle amacı se­ferde çabuk davranmamızdır' dedi. Bu durum Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'e anla­tılınca kimseyi ayıplamadı." [Buhârî ve Müslim.l

6596- Enes radiyallahu anh'dan:

Aflah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem, Benû Kurayza'nın üzerine yürüdüğü zaman, Ganemoğulları sokağından geçtikleri sırada Cibril'in kafilesinin çıkardığı tozların yüksel­mekte olduğunu hâlâ görür gibiyim." |Buhârî|

6597- Ebû Saîd radiyallahu anh'dan: "Benû Kurayza ahalisi Şa'd'ın hükmüne

razı oldular. Peygamber sallallahu aleyhi ve

sellem, Sa'd'a haber gönderdi. Bunun üzerine o bir eşek üstünde geldi. Mescide yaklaşınca, Ensâr'a şöyle hitap etti: 'Haydi efendiniz (seyyidiniz) için ayağa kalkın!' veya 'En ha­yırlınız için ayağa kalkın!' dedi. Sonra şöyle buyurdu:

'işte bunlar, senin vereceğin hükmü kabul ediyorlar.' Bunun üzerine Said şöyle dedi:

'Savaşçılarını öldürelim, çocuklarını esir alalım.' Benzerini nakletti.

[Buhârî, Müslim ve Ebû Dâvud]

6598- Atiyye el-Kurazî radiyallahu anh'­dan:

"Kurayza günü (esirler olarak) Peygam­ber sallallahu aleyhi ve sellem'e sunulduk. Her sakalı bilen öldürüldü, bitmeyen serbest bırakıldı. Ben de sakalı bitmeyenlerden oldu­ğum için serbest bırakıldım." [Sünen ashabı]

6599- Âişe radiyallahu anhâ'dan: "Kurayza oğullarından bir kadın hariç

başka hiçbir kadın öldürülmedi. Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem (Kurayza oğulları­nın) erkeklerini kılıçla öldürürken, bu kadın benim yanımda, sarsıla sarsıla gülüyor ve (kendi kendine) söyleniyordu. Derken sahibi­ni görmediğim bir ses:

'Fülan kadın nerede?1 diye ismiyle çağrıldı

'Ben hurdayım' dedi. Ben (o kadına):

'Bu halin ne?' dedim.

'Ben bir iş yaptım(da ondan dolayı aranı­yorum) dedi.'

Bunun üzerine hemen onu alıp götürdü ve boynunu vurdu.

Bu hayret verici olayı hiç unutamıyorum? Çünkü öldürüleceğini bildiği halde gülüyor­du.   [Sünen ashabı]

6600- Âişe radiyallahu anhâ'dan: "Zübeyr kör bir adamdı. Sabit bin Kays bin Şemmâs, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'e dedi ki:

'Zübeyr bana Buâs günü iyilik yapmıştı. Ne olur onu bana bağışla da (bu şekilde) mü­kâfatlandırayım.' 'Senin olsun!' buyurdu. Bu­nun üzerine (Sabit) Zübeyr'e dedi ki: 'Beni tanıyor musun?' 'Evci' dedi.

'Buâs günü sen bana iyilik yaptığın gibi ben de şimdi sana iyilik yapıyorum.'

'Peki ailem nerede?' diye sordu. Bunun üzerine Sabit tekrar Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem'e dönüp ailesini bağışlaması­nı rica etti. O da ona ailesini bağışladı. Zübeyr dedi ki: 'Parasız, malsız kupkuru yaşamanın bana bir faidesi olmaz.' Sabit yine Peygamber sallailahu aleyhi ve sellem'e gitti; "Ne olur be­nim hatırım için ona malını da geri ver!' dedi. 'Malını da al götür!' buyurdu. Hemen ona ge­ri dönüp durumu haber verdi. Dedi ki;

'Ey yeğenim! Huyey bin Ahtab ne oldu?'

'Öldürüldü.'

'Fülan ve falarım durumu nasıl?' diyerek bir çok kimsenin ismini saydı. Sabit de her se­ferinde her biri için 'Öldürüldü' dedi. Zübeyr:

'Senden beni kurtarmanı rica ettim, sen ise beni düşmanlara götürmüşsün.' dedi. Bu­nun üzerine (Sabit kızdı); hemen onu oracık­ta öldürdü."

[Taberânî, Mu'cemu'l-Evsat'ta zayıf bir senedle]


6580-Buhârî (mağâzî 29/1, V, 44), bu tariki Mûsâ b. Ukbe'nin sözü olarak isnâdsız irâd etmiştir.

6581-İbn İshâk'a kadar râvileri güvenilir kimselerdir (Mecma‘ VI, 142).

6582-Bu hadis, Kesîr b. Abdillah el-Müzenî tarikiyledir. Bu şahıs, çoğunluğa göre zayıf kabul edilmesine karşılık Tirmizî tarafından rivayetleri hasen telakki edilmiştir. Diğer râvileri güvenilir kimselerdir (Mecma‘ VI, 130).

6583-6584-Her iki lafız da Buhârî'ye aittir. Bu hadisi Buhârî (cihâd 33, III, 212, ilk lafız buraya ait; cihâd 110/4, IV, 8; menâkıbu'l-Ensâr 9/2, IV, 225; mağâzî 29/3, V, 45; ahkâm 43/2, VIII, 122), Humeyd an Enes asl-ı senedi ile;

Buhârî (menâkıbu'l-Ensâr 9/1, IV, 225; rikâk 1, VII, 170) ve Müslim (cihâd 127, s. 1431), Şu'be an Muâviye b. Kurre an Enes asl-ı senedi ile;

Müslim (cihâd 128, s. 1431) ve Tirmizî (no. 3857), Şu'be an Katâde an Enes asl-ı senedi ile;

Buhârî (cihâd 34, III, 212; mağâzî 29/4, V, 45, ikinci lafız buraya ait), Abdülvâris an Abdilazîz b. Suheyb an Enes asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

6585-Bu hadisi Buhârî (cihâd 34/2-3, III, 212-3; cihâd 161, IV, 25; mağâzî 29, V, 47; kader 16, VII, 216; temennî 7, VIII, 130) ve Müslim (cihâd 125, s. 1430-1), Ebû İshâk ani'l-Berâ asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

6586-Bu hadisi Müslim (cihâd 99, s. 1414-5), Cerîr ani'l-A'meş an İbrâhîm et-Teymî an ebîhî an Huzeyfe asl-ı senedi ile tahrîc etti.

6587-Bu hadisi Taberânî (M. el-Kebîr no. 5409) ve el-Bezzâr (no. 1803), Ukbe b. Sinân an Osmân b. Osmân el-Gatafânî an Muh. b. Amr an Ebî Seleme an Ebî Hureyre asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

Heysemî'ye göre İbn Amr'ın rivayetleri hasendir. Diğer râvileri ise güvenilir kimselerdir (Mecma‘ VI, 133). Lafzı Bezzâr'a aittir.

6588-Heysemî'ye göre râvileri güvenilir kimselerdir (Mecma‘ VI, 133).

6589-Bu hadisi Buhârî (mağâzî 29, V, 48), Abdullah b. Muh. an Yahyâ b. Âdem an İsrâîl an Ebî İshâk an Sül. b. Surad senedi ile tahrîc etti.

6590-Bu rivayeti de Buhârî (mağâzî 29, V, 48), Abde b. Abdillah an Abdissamed an Abdirrahman b. Abdillah b. Dînâr an ebîhî an İbn Ömer senedi ile tahrîc etti.

6591-6592-6593-Lafızlar Müslim'e aittir. Bu hadisi Buhârî (cihâd 18, III, 207; mağâzî 30, V, 48-9), Müslim (cihâd 67, s. 1389-90), Ebû Dâvud (no. 3101) ve Nesâî (mesâcid 18, II, 45), Hişâm b. Urve an ebîhî an Âişe asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

6594-Bu hadisi Tirmizî (no. 1582), Kuteybe an Leys an Ebî'z-Zübeyr an Câbir senedi ile tahrîc etti ve isnâdı hakkında sahîh hükmü verdi.

6595-Bu hadisi Buhârî (salâtu'l-havf 5. I, 227; mağâzî 30, V, 50) ve Müslim (cihâd 69, s. 1391), Cüveyriye an Nâfî an İbn Ömer asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

6596-Bu hadisi Buhârî (bed'ul-halk 6/8, IV, 80; mağâzî 30/2, V, 50), Cerîr b. Hâzım an Humeyd b. Hilâl an Enes asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

6597-Lafız Müslim'e aittir. Bu hadisi Ahmed (III, 22, 71), Buhârî (cihâd 168, IV, 28; mağâzî 30, V, 50; isti'zân 26, VII, 135), Müslim (cihâd (no. 64, s. 1388) ve Ebû Dâvud (no. 5215), Şu'be an Sa'd b. İbr. an Ebî Umâme b. Sehl an Ebî Saîd asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

6598-Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 4404-5), Tirmizî (no. 1584), Nesâî (talâk 20/2, VI, 155) ve İbn Mâce (no. 2541), Abdülmelik b. Umeyr an Atiyye asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

6599-Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 2671), en-Nüfeylî an Muh. b. Seleme an İbn İshâk an Muh. b. Ca'fer b. ez-Zübeyr an Urve an Âişe senedi ile tahrîc etti.

6600-Râvilerinden Mûsâ b. Ubeyde sebebiyle isnâdı zayıftır (Mecma‘ VI, 142).



Konu Başlığı: Ynt: Hendek ve benû kurayza gazvesi
Gönderen: Mehmed. üzerinde 01 Temmuz 2019, 15:39:26
Esselamu aleyküm İslam barış dinidir ancak İslam a savaş açıldığı vakit İslam mücahitleri yani bizler her türlü savaştan geri durmayiz Rabbim paylaşım için razı olsun


Konu Başlığı: Ynt: Hendek ve benû kurayza gazvesi
Gönderen: Ceren üzerinde 01 Temmuz 2019, 16:52:10
Esselamu aleykum. Islam için savaşan gaza eden tüm müslüman kardeslerimiz den rabbim binler kez razı olsun inşallah. ..


Konu Başlığı: Ynt: Hendek ve benû kurayza gazvesi
Gönderen: Sevgi. üzerinde 01 Temmuz 2019, 17:32:32
Aleyküm selâm. Rabbim bizleri herzaman rızasına uygun şekilde İslam için savaşan kullarından eylesin inşaAllah