๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Cem ul Fevaid => Konuyu başlatan: ღAşkullahღ üzerinde 07 Ocak 2011, 20:51:03



Konu Başlığı: Habeşistana hicret
Gönderen: ღAşkullahღ üzerinde 07 Ocak 2011, 20:51:03
HABEŞİSTAN'A HİCRET

 

6398- Abdullah bin Âmir bin Rabîa'dan, o da annesi Leylâ'dan:

"Müslüman olduğumuz için Ömer bize çok kızıyordu. Habeşistan'a hicret etmek için yola çıkmaya hazırlandığımızda, ben devenin üstündeyken geldi ve sordu: 'Nereye ey Ümmü Ahdillah

'Dinimiz hususunda bize eziyet ettiniz, biz de eziyet görmeyeceğimiz yere gidiyoruz' dedim.

'Allah sizinle beraber olsun!' dedi. Ko­cam Âmir gelince, Ömer'in yumuşak davra­nışım bildirdim. O da şöyle dedi: 'Galiba sen onun müslüman olmasını umuyorsun. Vallahi Hattâb'ın merkebi müslüman oluncaya kadar o müslüman olmaz'."

[Taberânî, Mu'cemu'l-Kebîr'de]

6399- İbn Mes'ûd radiyallahu anh'dan: "Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem bizi şu kişilerin de içinde bulunduğu tam sek­sen kişi ile Necâşî'ye gönderdi: Ca'fer, Ab­dullah bin Urfuta, Osman bin Maz'ûn, Ebû Mûsâ.

Kureyş de arkamızdan, Amr bin el-Âs ile Umâre bin el-Velîd'i bir hediye ile ona (Necâ­şî'ye) gönderdi. Necâşî'nin yanına girdikle­rinde ona secde ettiler ve şöyle dediler: 'Am-caoğullarımızdan birtakım insanlar sana gel­diler, bizden kaçtılar. Dinimizi terk ettiler.'

'Nerede şimdi onlar? diye sordu. 'Şu an­da onlar senin dikendedirler.'

Hemen onlara haber saldı, geldiler. Ca'fer dedi ki: 'Bugün hepinizin namına ben konu­şacağım.' Ona uydular. O da içeri girdi. An­cak ona secde etmedi. Yanındakiler dediler ki: 'Neden krala secde etmedin'?'

'Biz ancak Allah'a secde ederiz. Başkası­na asla!' Ona sordu:

'Ne var, buraya neden geldiniz?'

Cevap verdi;

'Allah bize bir peygamber gönderdi; Al­lah'tan başka hiç kimseye secde etmememizi emretti, ayrıca bize namazı ve zekâlı da em­retti.' Hemen Amr ortaya atılıp dedi ki: 'Bun-

lar İsa hakkında size muhalefet ediyorlar.' Hemen ona sordu: 'Siz İsa ile annesi hakkın­da ne diyorsunuz?'

'Bİz Allah'ın buyurduğu gibi söylüyoruz. O, Allah'ın bakire ve ibadete düşkün Mer­yem'in kanıma ükâ ettiği kelimesi ve ruhu­dur. Ona hiçbir insan eli dokunmamıştır, ter­temizdir o!' diye cevap verdi.

Bunun üzerine Necâşî, yerden bir çubuk alarak yanındaki kâhinlerle ruhbanlara şöyle hitap etti: 'Ey kâhinler ve ruhbanlar toplulu­ğu, Vallahi siz de bunların sözlerine bundan (çöpten) daha fazla başka bir söz eklemiye-ceksiniz!'

Sonra: 'Size ve yanından geldiğiniz o Peygamber'e merhaba! Şehadet ederim ki O, Allah'ın elçisidir. İncil'de bulduğumuz ve gördüğümüz, İsa'nın bize müjdelediği Pey­gamber işte odur. Ülkemde istediğiniz yerde oturabilirsiniz! Vallahi eğer ben burada kral olmasaydım hemen ona varırdım, pabuçlarını taşır ve ona abdestini de aldırırdım' dedi.

Sonra emretti, getirdikleri hediyeler onla­ra geri verildi.

İbn Mes'ûd da dönüp Bedir'deki harbe yetişti."

[Taberânî, Mu'cemu'I-Kebîr'de leyyİn bir senedle.|

6400- Ahmed, Ümmü Seleme'den benze­rini nakletti. Ayrıca onda şöyle geçer:

"Amr bin el-Âs'la beraber gönderdikleri kişi Abdullah bin Ebî Rabîa el-Mahzûmî İdi. Beraberlerinde Necâşî'ye gönderdikleri hedi­ye de vardı.

Hepsi deriden bir heybeye konulmuştu. Çünkü Mekke'den kendilerine gelen nesnele­rin içinde en beğendikleri bu idi."

Yine orada şöyle geçmektedir:

Ca'fer dedi ki: "Ey kral! Biz cahiliye devrinde putlara tapan, ölü hayvanların etini yiyen, büyük günahlar işleyen, akrabalardan ilgisini kesen, komşularına zarar veren, içi­mizden güçlü olanların zayıfım ezdiği bîr kavimdik.

Nihayet Allah bize, soyunu, sopunu bildi­ğimiz, doğruluğuna ve emanetine ve İffetine inandığımız bir peygamber gönderdi. Bizi yalnız tek Allah'a ibadet etmemize, daha ön­ce Allah'ı bırakıp tapmakta olduğumuz put­lardan uzak durmaya çağırdı. Ayrıca bize doğ­ruluğu, emaneti, akrabayı ziyaret etmeyi, komşularla iyi münasebetler kurmayı, haram­lardan uzak durmayı, fuhşiyati terk etmeyi, yalan şahitlik yapmaktan kaçınmayı, yelim malını yemekten ve namuslu İnsanlara iftira etmekten de kaçınmayı emretti. Allah'a iba­det etmemizi ve ona hiçbir şeyi ortak koşma­mamızı, namaz kılmamızı, zekât vermemizi de emretti' dedi ve İslâm'ın emir ve yasakla­rını bir bir saydı. Sonra şöyle dedi: 'Biz de onu tasdik ettik. Ona iman ettik. Fakat kavmi­miz bizi rahat bırakmadı, bize işkence yaptı. Bunun üzerine seni başkasına tercih edip ül­kenize hicret edip sizin yanınızda kalmayı uy­gun bulduk, sizden arzumuz zulme uğrama­maktır. '

Necâşî dedi ki:

'Onun (Peygamber'in) Allah tarafından getirdiklerinden senin yanında bir şey var mı­dır?'

'Evet' dedi ve Kâf Hâ Ayın Sâd sûresinin başından okumaya başladı. Necâşî ve yanın­daki kâhinler ağlamaya başladılar. Necâşî şöyle dedi:

'Bu ve Musa'nın getirdikleri aynı kaynak­tan çıkmıştır.' Hemen Amr ve arkadaşına dö­nerek: 'Haydi siz gidin! Vallahi bunları size teslim etmem.'

Gelen müslümanlara da: 'Haydi siz Habe­şistan'da serbestsiniz; güvence içindesiniz. Hiç kimse kılınıza bile dokunamaz. Kim size söverse veya esir almaya kalkışırsa öder.' Bu­nu üç kere söyledi. Böylece onun ülkesinde tam bir emniyet ve huzur içinde epeyce ikâme ettik. Necâşî'nin düşmanlarından biri geldi son derece şiddetli çarpışmalar oldu. Biz de huzurumuzun bozulmaması ve Necâşî'nin kurtulması ve kazanması için onun saffında çarpıştık ki, Necâşî'nin katında elde ettiğimiz haklarımız zayi olmasın."

6401-  Taberânî, Mu'cemu'l-Kebîr'de ve Bezzâr, Umeyr bin İshak'tan benzerini riva­yet ettiler. Ayrıca onda şöyle geçer:

Amr bin el-Âs dedi ki:

"Necaşî'nin yanından ayrıldık. Bütün ar­zum Ca'fer'le buluşmaktı. Derken yolda bana rastladı. Onun arkasına baktım, bir de kendi arkama baktım, kimseyi göremedim, yalnız­dık. Dedim ki:

'Benim de, Ali alı'lan başka hiçbir ilah ol­madığına Muhammed'in onun kulu ve Resu­lü olduğuna şehadet getirdiğimi biliyor mu­sun?' 'Allah seni hidayet etsin ve seni bu inancında sabit kılsın!' diye karşılık verdi. Sonra Amr kendisinin her şeyini aldıklarını anlattı.

Sonra Ca'fer'e geldi beraber Necâşî'ye gittiler. Ca'fer Necâşî'ye dedi ki:

'Amr da benim dinimi kabul elti.' Necâşî: 'Hayır' dedi. Ben de: 'Evet' dedim.

Bunun üzerine bir insana dedi ki; 'Haydi onunla git, eğer doğru söylemîşse ne islerse ona (ver) yaz!'

Amr dedi ki: 'Ben söylüyordum, o da ya­zıyordu. Kâseye varıncaya dek her dediğimi yazdı. Paralarından parama bir şey katmak is­teseydim bunu da yapabilirdim'."

6402- Taberânî, Mu'cemıt l-Kebîr'dc, Ebû Musa'dan benzerini şu ilave ile zikrelli:

"Amr bin el-Âs kısa boylu bir adamdı, be­raberinde karısı da bulunmaktaydı. Umâre ise yakışıklı bir adamdı. Necâşî'ye doğru gider­lerken içki içmişlerdi. Umâre, Amr'a dedi ki: 'Haydi karma söyle de beni öpsün!'

'Sen utanmıyor musun?' deyince, tuttu Amr'ı denize atlı. Amr yalvarmaya başlayın­ca, Umâre tekrar gemiye alıp bindirdi. Tabii Amr bu olaydan sonra Umâre'ye kin besle­meye başladı. Necâşî'ye dedi ki:

'Sen çıktığın zaman Umâre karma salaşı-yor.' Bunun üzerine Necâşî Umâre'yi çağırdı ihliline (zekerinin deliğine) ülledi ve böylece o (şişerek) valisi hayvanların yanına uçup gitti."

6403- Onun başka bir yoldan rivayeti: "Necâşî Umâre'nin ihliline üflenmesini

emretti. Uçurulup sahralara iletildi. Orada ya­banî hayvanlarla yalnız bırakıldı. Ondan son­ra ailesi yanına geldi. Ona biraz sevîk içirildi, fakat aradan çok geçmeden öldü."

6404- Urve radiyallahu anh'dan:

"O, Ca'fer ve arkadaşları çıkmazdan önce Habeşistan'a ilk hicret edenlerin isimlerini saydı: Zübeyr bin cl-Avvâm, Sehl bin Beydâ, Âmiı- bin Rabîa, Abdullah bin Mes'ûd, Ab-durrahman bin Avf, Osman bin Affân ve karı­sı Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'in kızı Rukayye, Osman bin Maz'ûn, Mus'ab bin Umeyr, Ebû Huzeyfe bin Utbe ve karısı Sehle bint Süheyl ki o, Habeşistan'da kocasına Muhammed bin Huzeyfe'yi doğurdu, Ebû Sebre bini Ebî Ruhm ve karısı Süheyl'in kızı Ümmü Gülsüm ile karısı Ümmü Seleme ile Ebû Seleme bin Abdilesed.

Necm sûresi nazil olup da Peygamber sal-lallahu aleyhi ve sellem 'Efereeytümül-Lâte vel-Uzzâ ve Menûti's-sâlisetel-uhrâ (~Lât ve Uzzci ve bundan başka üçüncüleri olan Me-nöt' in ne olduğunu söyler misiniz)*i (Necm, 19-20) okuyunca, o anda şeytan tâğutlan zik­redip şu sözleri ortaya atlı: "İnnehunne mi-ne'l-garânîki'l-ûlâ ve irine şefaatehunne letur-câ (~O üç pul yüce turnalardandır ve onların şefaallan umulur)." Bunun üzerine bu iki ke­lime her müşriğin kalbinde yer elti. Dillerine dolanıp sevindiler ve şöyle demeğe koyuldu­lar:

'Muhammed ilk dinine, kavminin dinine döndü.' Peygamber sallallahu aleyhi ve sel­lem sûrenin sonuna ulaşınca, secde etti ve onunla beraber yanında bulunan müslümanlar ve Velîd bin Muğîre hariç, müşrikler de secde

ettiler. Velîd bin Muğîre yaşlı bir adamdı. O bir avuç toprak alıp onun üzerine (alnına gö­türerek) secde etti.

Müslümanlar ise iman etmeden, inançsız olarak müşriklerin secde etmelerine hayret et­tiler. Onlar şeytanın ilkâ ettiği o kelimeyi duy­mamışlardı. Bu kelime insanlar arasında yay­gın hale geldi. Onu şeytan yaydı.

Bu haber Habeşistan'a varıp, bunu Osman bin Maz'ûn ve beraberindekiler duyunca on­ların (müşriklerin) müslüman olduklarım ve Allah'a secde ettiklerini sandılar.

Bu durum Peygamber sallallalıu aleyhi ve sellem'İn ağırına gitti. Akşam olunca Cibril geldi. Ona durumu şikayet elti. Cibril: 'Oku bakalım" dedi, okudu. O yere gelince, Cibril çekildi, bu da Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'in ağırına gitti. Sebebini sorunca, 'şeytanın sözünü söyledin, (vahiyde) beni Al­lah'ın işine ortak etli' dedi.

Bunun üzerine Allah, şeylan'm ilkâ ettiği o kelimeyi neshetti (kaldırdı) ve şu ayeti inzal buyurdu:

'Ey Muhammed senden önce gönderdiği­miz hiçbir elçi ve peygamber yoktur ki, bir şey arzuladığı zaman, şeytan onun arzusuna ves­vese karıştırmamış olsun. Allah, şeytanın ka­rıştırdığını giderir. Sonra Allah kendi âyetle­rini tahkim eder. Allah bilendir, Hakîm'dir.' (Hacc, 52)


Allah, mel'ûn şeytanın seciye, idlâl ve fit­nesinden beri kıldı. Müşrikler yine sapıklıkla­rına ve düşmanlıklarına geri döndüler.

(Bu sırada) Habeşistan'da bulunan müslü­manlar da nerdeyse Mekke'ye girmek üzerey­diler, müşriklerin o düşmanlıklarını ve saldırı­larını duyunca, başlarına bir şey gelmesinden korktukları için hiç kimse emân sağlamadan içeriye giremedi.

Velîd bin el-Muğîre, Osman bin Maz'ûn'a emân verdi, ancak Osman diğer müslümanların şiddetli eziyet ve işkenceye uğradıklarını görünce onun emânmı geri ver­di ve diğer müslümanlar gibi Allah yolunda eziyet görüp sonsuz mükafaatlara mazhar ol­mayı tercih etti."

|Taberânî, Mu'cemu'l-Kebir'de leyyin ve miirsel bir isnadla daha uzun olarak tahrîc elti.)

Derim ki: Hadis imamları, kıssada geçen şeytanın ilkâ ettiği kısmı kabul etmediler, çünkü vahyin masum ve mahfuz olduğu bilin­mektedir. Bunun dışında kalan hadisin Öteki kısımları sahih ve güvenilir. Allah en iyi bilendir.


6398-Râvilerinden Muh. b. İshâk, burada hadisi dinlediğini "semâını" tasrîh etmiştir (Mecma‘ VI, 24).

6399-Râvilerinden Hadîc b. Muâviye'yi Ebû Hâtim tevsîk etmek ve "Bazı rivayetlerinde zaaf vardır" demiştir. İbn Maîn'e göre de o, zayıftır. Diğer râvileri güvenilir kimselerdir (Mecma‘ VI, 24).

6400-Ahmed (V, 290-1), bunu Ya'k‍b an ebîhî an Muh. b. İshâk an Muh. b. Müslim b. Ubeydillah b. Şihâb an Ebî Bekr b. Abdirrahman b. el-Hâris b. Hişâm an Ümmi Seleme senedi ile tahrîc etti.

Râvileri Sahîh ricâlindendir. İbn İshâk da "semâını tasrîh" etmiştir.

6401-Râvi Umeyr b. İshâk'ı İbn Hibbân ve bir başkası tevsîk etmiştir. Ancak onun hakkında zararsız bir söz de sarfedilmiştir. Diğer râvileri Sahîh ricâlindendir (Mecma‘ VI, 29).

6402-Heysemî'ye göre râvileri Sahîh ricâlindendir (Mecma‘ VI, 31).

6403-Taberânî'nin bu rivayeti mürseldir. İsnâdında yer alan Muh. b. Kesîr es-Sekafî zayıf bir râvidir (Mecma‘ VI, 32).

6404-Bu hadisi Buhârî (bed'ul-halk 7, IV, 83) ve Müslim (cihâd no. 111, s. 1420-1), Yûnus ani'z-Zührî an Urve an Âişe asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.



Konu Başlığı: Ynt: Habeşistana hicret
Gönderen: Mehmed. üzerinde 05 Temmuz 2019, 15:24:49
Esselamu aleyküm Rabbim paylaşım için razı olsun


Konu Başlığı: Ynt: Habeşistana hicret
Gönderen: Ceren üzerinde 05 Temmuz 2019, 16:28:32
Esselamu aleykum. Rabbim razı olsun paylasimdan kardeşim. ..


Konu Başlığı: Ynt: Habeşistana hicret
Gönderen: Sevgi. üzerinde 06 Temmuz 2019, 16:48:29
Aleyküm selâm eğer bir yerde rahatsız ediliyorsak başka bir yere hicret edebiliriz bu Allah yolunda olursa daha makbul olur