๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Cem ul Fevaid => Konuyu başlatan: ღAşkullahღ üzerinde 07 Ocak 2011, 21:27:35



Konu Başlığı: Cihadın sebep ve hükümleri
Gönderen: ღAşkullahღ üzerinde 07 Ocak 2011, 21:27:35
CİHÂDIN SEBEP VE HÜKÜMLERİ

 

6176- Büreyde radiyallahu anh'dan: "Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, bir ordunun ya da müfrezenin başına bir ku­mandan atadığı zaman, kendisine Allah'tan korkmasını, beraberindeki müslümanlara iyi davranmasını tavsiye edip sonra şöyle derdi: 'Allah'ın adıyla, Allah'ın yolunda (rızası için), Allah'ı inkar edenlere karşı .savaşın! Savaşın, ancak aşırıya kaçmayın, (ganimete) hıyanetle bulunup zulmetmeyin, düşman ölü­lerinin azalarını kesmeyin, çocukları Öldür­meyin! Müşriklerden düşmanınla karşılaştı­ğın zaman, onları şu üç hususa çağır: Hangi­si kabul ederse, onlara dokunma ve kabul et! Önce onları İslâm'a çağır, kabul ederlerse, ilişme! Sonra onlara kendi ülkelerinden mu­hacirlerin ülkesine göç etmelerini teklif et ve onlara şunu bildir: Şayet bunu yaparlarsa, muhacirlerin menfaatine olan her şey onların da menfaatine; muhacirlerin zararlarına olan her şey de onların da zararlarına olacaktır. Eğer göç etmeyi kabul etmezlerse: Onların artık müslümanlann bedevileri gibi olacak­larını bildir. Mü'minlere uygulanan Allah'ın hükmü onlara da uygulanacaktır. Müslüman­larla beraber cihad etmedikçe onlar için ne ganimet vardır ve ne defey'. Buna da razı ol­mazlarsa, onlardan cizye iste! Kabul ederler­se ne âlâ, sen de razı ol ve kabul et! Onlara ilişme! Şayet cizyeyi de kabul etmezlerse, Al­lah'tan yardım isteyerek onlarla savaş!

Bu durumdaki bir kale halkını muhasara edip de içindekiler senden, Allah'ın ve Pey­gamberin zimmetini (ahid ve emanını) İsterlerse, onlar için Allah ve Peygamberinin zim­metini verme. Kendi ve arkadaşlarının zim­metini ver! Çünkü kendi ve arkadaşlarının zimmetlerini çiğnemeniz, Allah ve Resulü sal­lallahu aleyhi ve sellem'in zimmetini çiğne­mekten ehvendir.

Eğer bir kaleyi muhasara edip de senden, onlara Allah'ın hükmünü tatbik etmeni ister­lerse, (bunu) uygulama, lâkin kendi hükmünü tatbik et! Çünkü onlar hakkında, Allah' in hük­münün isabet edip edemiyeceğini bilemezsin."

|Ebû Dâvucl, Nesâî ve aynı lafızla Müslim.|

6177- Enes radiyallahu anh'dan: Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem bir ordu gönderdiği zaman, şöyle derdi:

"Haydi Allah'ın adıyla yürüyün! Yaşlı in­sanları, çocukları, kadınları öldürmeyin! Aşı­rı hareketlerden kaçının ve ganimetleri bir araya toplayın (halinizi) düzeltiniz, iyilikle muamele ediniz. Çünkü Allah iyi davrananla­rı sever." [Eba Dâvuıl]

6178- İbn Ömer radİyaüahu anh'dan: "Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, Benû'I-Mustalik'e hücum etti. Onlar ise geli­şinden habersizdiler. Hayvanları suluyorlardı. Savaşanlarını öldürdü, kadın ve çocuklarını esir aldı. O gün (hanımı) Cüveyriye'yi de el­de etmişti." IBuhârî. Müslim ve Ebû Davudi

6179- Semure radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Müşriklerin yetişkinlerini öldürün! He­nüz tüyleri bitmemiş olanları bırakın!"

|Tirmzî ve Ebû Dâvud.]

6180-  Yahya bin Saîd radiyallahu anh'­dan:

"Ebû Bekr radiyallahu anlı, Şam'a bir ordu gönderdi. Onları uğurlamak üzere beraberle­rinde yürüdü. Ordunun dörtte birine kuman­danlık eden Yezid bin Ebî Süfyan'la yürüdü. Yezîd, Ebû Bekr'e dedi ki: 'Ya sen de bin, ya

da ben hayvandan ineyim.' Şu cevabı verdi: 'Ne sen ineceksin ve ne de ben bineceğim. Ben adımlarımı Allah'dan sevap beklemek için atı­yorum.' Sonra şunu ilave etti: 'Sen kendilerini Allah için inzivaya çektiğini iddia eden bir ka­vim bulacaksın, onlara ilişme, bırak! Sonra saçlarını ortalarından bağlayan bir kavimle karşılaşacaksın, onlara kılıçla saldır ve öldür! Sana şu on şeyi tavsiye edeceğim: Kadın, ço­cuk ve ayakla zor duran ihtiyarı öldürme, mey­ve veren ağaçlan kesme, mamur binaları yık­ma, koyun ve develeri sadece yemek için kes, anları yakma, kovanlarım tahrip etme! İhanet emeyin, ve korkaklık göstermeyin!"' [Mâlik.]

6181-  Nu'mân bin Mukarrin radiyallahu anh'dan:

"Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem ile birçok harplerde bulundum. Tanyeri ağarınca güneş doğuncaya kadar savaş yapmazdı. Gü­neş doğduktan sonra öğleye kadar savaşırdı. Güneş batıya doğru zail oluncaya dek savaşı durdururdu. Güneş zail olduktan sonra ikindi­ye kadar savaşırdı. Sonra ikindiyi kılana ka­dar savaşı durdururdu.

Sonra (ashâb) şöyle diyerek savaşırdı: 'İş­te bu vakitlerde zafer rüzgârları eser, mü'min-ler de namazlarında askerlerine dua ederler'."

[Ebû Dâvud ve aynı lafızla Tirmizî.]

6182- Enes radiyallahu anh'dan: "Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, sabah olunca erkenden hücum ederdi, ezan dinlerdi, ezan duyduğu takdirde savaşı durdu­rurdu. Aksi halde hücum ederdi. Bir adamın 'Allalıü ekber, Allahü ekber!' dediğini duydu; şöyle dedi: O, fıtrat üzeredir.' Sonra Adam: 'Eşhedü en lâ ilahe illallah' deyince, 'İşte şim­di ateşten çıktın ve kurtuldun' dedi. Bîr de bak­tı ki ezan okuyan kişi, bir keçi çobanı imiş."

|Tirmizî, Ebû Dâvutl ve aynı lafızla Müslim. |

6183- İsâm el-Müzenî, babasından: "Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem,

bir ordu  yahut müfreze gönderdiği  zaman şöyle derdi:

'Mescid gördüğünüz, ya da bir müezzinin ezanını duyduğunuz zaman, orada hiç kimse­yi Öldürmeyin!'" |Ebû Dâvud ve Tîrmizî|

6184- Cübcyr bin Hayye radiyallahu anh*-dan:

"Ömer insanları müşriklerle savaşmak üzere İran'ın büyük şehirlerine gönderdi. Bu­nun üzerine Hürmüzân müslüman oldu. (Daha sonra Ömer:) 'Ben seninle bu hususta istişare edeceğim. Ne dersin?' dedi ve şunu İlave etti:

'Müslümanlarla savaşan müşrikler iki ka­natlı, iki ayaklı ve bir başlı kuşa benzer. Ka­natlarının biri knıhrsa iki ayak, bir baş ve bir kanadı ile ayakta durur. Eğer diğer kanadı da koparsa bu defa bîr baş iki ayakla yaşar durur. Başı giderse, iki ayak da, İki kanal da gider. Baş; Kisrâ'dır; kanatların biri Kayser, diğeri ise Fâris'ıir. Müslümanlara emret; önce Kis-râ'ya gitsinler!'

Cübeyr bin Hayye dedi ki: Ömer bizi ha­zırladı ve Nu'mân bin Mukarrin'in kumanda­sı altında bizi uğurladı. Düşman toprağına ayak bastığımızda, Kisrâ'nm kumandanı kırk-bin kişi ile kargımıza çıktı. Tercüman ayağa kalkıp: 'Biriniz benimle konuşun!1 dedi. el-Muğîre (b. Şif be) dedi ki:

'Haydi istediğini sor!

'Siz necisiniz?" diye sordu. O şu cevabı verdi:

'Biz araplardan birtakım insanlarız. Çok büyük bir sıkıntıdaydık; büyük bir belâda idik; açlıktan cildimizi emiyor, çekirdekler yi­yorduk. Kıldan ve deve tüyünden yapılmış

kaba elbiseler giyer, ağaç ve taşa tapıyorduk. Biz böyle perişan bir haldeyken, göklerin ve yerlerin Rabbi bize, kendi aramızda, babasını ve annesini tanıdığımız bir Peygamber gön­derdi. O Rabbimizin elçisi olan Peygamber bize, Allah'a inanıp ibadet edinceye ya da ciz­ye verinceye kadar sizinle savaşmamızı em­retti. Rabbimızden bize getirdiği emir doğrul­tusunda, yani O'nun namına bizlere şunu bil­dirdi; Bu uğurda (savaşta) bizden kim öldürü-lürse cennete girer ve orada görülmemiş ni­metler içinde yaşar. Bizden geri kalanlar da sizi esir ederek hakim olur.' Ondan sonra Nu'mân şöyle dedi: 'Belki de Allah sana bu­nun gibi pek çok muharebeyi Peygamberle birlikte göstermiştir. Şimdi sabır ve teenni si­ze pişmanlık vermeyecektir. Ben de Peygam­ber sallallahu aleyhi ve sellem ile birlikte sa­vaşta bulundum; sabahleyin savaşmadığı za­man, rüzgârın esmesini ve namaz vaktinin gelmesini beklerdi'."

|Tirmizî ve aynı lafızla Buhârî.|

6185- Ebû Saîd radiyallahu anh'dan: "Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, Huzeyl'in Benû Lihyân'ına bir elçi gönderdi. Şöyle dedi: 'Her iki adamdan biri (harp için) çıksın!' Sonra harbe iştirak etmeyenler için şöyle dedi: 'Hanginiz harbe katılanın ardın­dan onun çoluk çocuğuna ve malına göz kulak olursa, harbe katılanın sevabının yarısı kadar sevap alır'." [Müslim ve aynı lafızla Ebû Dâvud.|

6186- İbn Ömer radiyallahu anh'dan: "Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, bizi bir müfreze içinde gönderdi. (Bir kısım) Askerler tamamen bozguna uğrayıp, dağıldı­lar. Sonra biz Medine'ye geri dönüp gizlen­dik. Sonra aramızda: '(Kaçtığımız için) helak olduk' dedik. Sonra Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem'e geldik ve dedik ki: 'Biz sa­vaştan kaçanlarız.' Şöyle buyurdu: 'Bilakis siz tekrar savaşa dönen kimselersiniz ve ben, sizin birliğinizdeninı'."

| Ebû Dâvııd ve aynı lafızla Tirmizî,|

6187- Abdullah bin Kâ'b bin Mâlik radi­yallahu anh'dan:

"Ensâr'dan bir ordu İran topraklarında ku­mandanları ile beraberdi. Ömer her sene onla­rın arkalarından takviye kuvvetleri göndere­rek, orduyu değiştirirdi. Bir ara unuttu ve tak­viye göndermedi. Derken değişme müddeti geçince oradaki askerler geri dönüp geldiler.

Onlara çok kızdı ve cezalandıracağını söy­leyince, Peygamber sallallahu aleyhi ve sel-lem'in ashabı olan bu askerler şöyle dediler: 'Ey Ömer! Sen bize ilgisiz kaldm ve Resûlul-lah'ın (s.a.v.) bizim hakkımızdaki (sınırda bu­lunan) gazilerin arkasından (nöbet teslim al­mak üzere) başka bir askeri birlik gönderilece­ğine dair ermini lerkettin.'dediler." |Ebû Davud]

6188- İbn Abbâs radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Kim iki kişiden kaçarsa, firar etmiş sayı­lır, kim üç kişiden kaçarsa firar etmiş sayıl­maz." |Taberânî, Mu'cemu'l-Kebîr'de]

6189- Necde bin Âmir el-Harûrî radiyalla­hu anh'dan:

"O, İbn Abbâs'a 'Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem kadınları harbe götürür müy­dü?' diye yazdı. "Ayrıca onlara hisse ayırır mıydı? (Savaşta) çocukları öldürülür müydü? Yetimin yetimliği ne zaman biterdi? Humus (beşte bir) kimin hakkıdır?' diye sordu. İbn Abbâs şu cevabı verdi: 'İlmi gizlemiş olma­yacağımı bilseydim ona cevap yazmazdım. 'Peygamber (kadınları harbe iletir miydi?' di­ye soruyorsun. Onları harbe iletirdi. Kadınla)' savaşta yaralıları tedavi ederlerdi, ganimeten de nasiptar olurlardı. Ama onlar İçin belirli bir hisse belirlememiştir. O, harbte çocukları öl­dürmezdi. Sakın sen de çocukları öldürmeye-sin! Ancak Hızır gibi ileride zararlı olacağını bilirsen, sen de onun gibi Öldürebilirsin'." Diğer rivayette şu ek yer almaktadır: "Mü'mini kâfir'den ayırırsın kâfiri öldü­rürsün, mü'mini bırakırsın. Yetime gelince; hayatım hakkı İçin, kişinin sakalı biter de hâ­lâ alıp vermesini beceremez. Ama kendi çıka­rım ve herkes gibi kârım zararını bilecek bir durumda ise işte o zaman onun yetimliği sona

erer. Humusa (beşte bire) gelince; biz: 'O, bi­ze aittir1 eliyoruz, fakal kavmimiz buna razı olmuyor."

6190- Diğer rivayet:

"Necde, (tbn Abbâs'a) mektup yazdı. Bir­çok hususta ve köle hakkında sordu; 'Kölenin ganimetten bir hakkı var mıdır?' İbn Abbâs cevap verdi:

'Ahmaklıkla suçlanırım korkusu olmasay­dı, yazmazdım: Köleye de ganimetten veri­lir'." |Müslim, Ebû Dâvud ve Tirmizî.]

6191- Nesâî, Yezîd bin Hürmüz'den: "İbn Abbâs'm Necde'ye olan cevabî mek­tubunu ben yazdım. O mektupta şöyle diyor­du: 'Bana Zü'1-Kurbâ'mn payı kime verile­cek diye soruyorsun.

'Pay bizim ehl-i beytindir. Ömer bu payı bize vermek için çağırdı, o paradan dullarımı­zı evlendirmek, muhtaçlarımıza vermek, borçlarımızı ödemek istedi; kabul etmedik, kendi elimize teslim edilmesini istedik, o da bunu kabul etmedi. Bunun üzerine biz bunu ona bıraktık'."

6192-  er-Rubeyyi' bint Muavviz radiyallahu anhâ'dan:

"Biz de Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem ile birlikte, askerlere su taşımak, onla­ra hizmet etmek, ölü ve yaralıları Medine'ye taşımak için harbe giderdik." buhari

6193-   Ümmü  Atiyye  radiyallahu  an­hâ'dan:

"Ben Peygamber sallallahu aleyhi ve sel­lem ile birlikte yedi kere harbe gittim. Binek­lerinin arkasından gider; yemeklerini pişirir, yaralılarım tedavi eder, hastalarına da bakar­dım." | Müslim]

6194- Hamza el-Eslemî radiyallahu anh'-dan:

"Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem, onu bir müfrezeye kumandan yaptı. (Hamza dedi ki): O müfreze ile yola çıktım; bana bu­yurdu ki:

'Falanı bulur, yakalarsanız ateşe atıp ya­kın!' Ayrılır ayrılmaz arkamdan seslendi, geri döndüm; şöyle buyurdu: 'Falana bulur yaka­larsanız, öldürün! Ateşte yakmayın! Çünkü ateşte yakmak ancak ateşin Rabbine mahsus­tur' ." [Ebû Davudi

6195- Üsâme radiyallahu aııh'dan: Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem ona şöyle demiş: "Sabahleyin Übney'e bas­kın yap ve yak!"

Ebû Müshir'e denildi ki: "Übney nedir?" Cevap verdi: "Evet haklısınız, bunu biz daha iyi biliriz. O, (bildiğiniz) Filistin'deki Yüb-nâ'dır." |Ebû DSvud]

6196- İbn Ya'lâ radiyallahu anh'dan: "Abdurrahman bin Hâlid bin el-Velîd'le beraber harbe çıkak. Kendisine düşmandan dorl kişi getirildi. Onları aldı; hedef edilerek ok ile öldürülmelerini emretti."

6197- Diğer rivayet: "Oka hedef tutularak öldürüldüler." Ebû Eyyûb el-Ensârî bunu du­yunca,   şöyle  dedi;   "Peygamber  sallallahu aleyhi ve seliem'in kişinin hedefte tutularak öldürülmesini yasakladığını ve şöyle buyur­duğunu duydum: 'Nefsim kudret elinde olan Allah'a yemin ederim ki: 'Bir tavuğu bile he­def alarak öldürmem.' Abdurrahman bin Hâ­lid bunu duyunca tam dört köle azat etti."

[Ebû Dâvud|

6198-   İbn Amr bin el-Âs radiyallahu anh'dan:

(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Gaziler, bir ganimet elde ederlerse, âhi-ret ecirlerinin üçte ikisi hemen kendilerine peşin olarak verilir, üçte biri kalıt: Ganimet elde edemezlerse, ecirleri tam verilir." (Müslim, Ebû Dâvud ve Nesât.|

6199- Enes radiyallahu anh'dan:

(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Medine'de birtakım insanları bıraktınız, yürüdüğünüz herbir yürüyüşte, kat ettiğiniz herbir mesafede, harcadığınız herbir kuruşta onların da payı olmuştur." Dediler ki: "Onlar Medine'dedirler, bizimle beraber olmaları (ve pay almaları) nasıl mümkün olur?" "Olur, çünkü onları size iştirakten mazeretleri alı­koymuştur" buyurdu. IBuhârî ve Ebû Davudi

6200- Ebû Hureyrc radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Rabbimiz, bukağılarla bağlı olarak cen­nete sürüklenen bir toplumdan hoşnut olmuştur." (Ebû Dâvud diyor ki:) Bu sözüyle zincirlere vurulan esirlerin müslüman olup cennete götürüldüklerini kastetmiştir.

[İkisi de Buhârî ve aynı lafıla Ebû Davud'a aittir.)

6201- Enes radiyallahu anh'dan: Eslem'den bir delikanlı dedi ki: "Ey Al­lah'ın Resulü! Ben harbe katılmak istiyorum; ancak teçhizatım yok." Şöyle buyurdu: "Haydi falana git! O savaşa hazırlık yapıp teçhizat edindi; fakat hastalandığı için gidemiyor, on­dan iste de seni techizatlandırsın." Hemen o adama gitti ve dedi ki: "Allah Resulü sallallahu aleyhi ve seliem'in sana selâmı var, senin teçhi­zatını bana vermeni emrediyor." Hemen hanı­mına dönerek şöyle dedi: "Ey Hanım! Bu ada­ma benim teçhizatımı ver! Hiç bir şeyi verme -mezlik yapma! Çünkü bir şeyi gizleyip vermez­sen o sana kesinlikle mübarek olmaz. —Bere­ketini göremezsin—" [Müslim ve Ebû Davud.]

6202- Semure radiyallahu anh'dan, dedi ki: "Sözün bundan sonrasına gelince, Pey­gamber sallallahu aleyhi ve sellem atlarımıza 'Allah'ın atlan' admı vermiştir. Bir korkuya kapıldığımızda böyle derdi. Yine bir korkuya kapıldığımızda, bizlere birlik olmamızı, sava­şırken sabır, tahammül ve sükûnet gösterme­mizi emrederdi." |Ebû Dûvud]

6203- İbn Abbâs radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"En hayırlı arkadaş (grubu) dört kişilik­tir; en hayırlı müfreze dortyüz kişilik müfreze­dir. En hayırlı ordu da dörtbin kişilik ordudur. Onikilnn kişilik ordu yenildiği zaman az ol­dukları için yenilmiş değildir."

[Tîrmizî ve Ebû Dâvud,]

6204- Ebu Ümâme radiyallahu anh'dan: "Yemin olsun ki birçok fetihleri yapanla­rın, kılıçları ne altın idi ve ne de gümüş. Kı­lıçlarının süsü sadece kınlarına ve kabzalarına bağlanan sırımla kalay ve demirden İbaret

İdi." IBuhârîl

6205- Ebû Talha radiyallahu anh'dan: "Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem (savaşta) bir kavmi mağlup etliği zaman, (fet­hedilen yerdeki bir) arsada üç gece konaklar­dı." [Buharı, Müslim, Ebû Dâvud veTirnıizî.l

6206- İbn Ömer radiyallahu anh'dan:

O, Allah yolunda bir şey verdiği zaman arkadaşına şöyle derdi:

"Vâdi'l-Kura'ya ulaştığın zaman onu ne yaparsan yap, (istediğin gibi hurca) sana ait­tir." (Mâlik. |

6207- îmrân bin Husayn radiyallahu anh'­dan:

"Sakîf, Ukayloğullarının müttefiki ve dostları idi. Sakîf, sahabeden iki kişiyi esir al­dı; sahabe de Ukayloğullarından bir adamı esir aldılar. Onunla beraber Adbâ adlı deveyi de elde ettiler. O adam elleri bağlı iken Pey­gamber sallallahu aleyhi ve sellem onun yanı­na geldi. Bunun üzerine şöyle dedi: 'Ey Mu-hammed!' "Nedir ne istiyorsun, beni ve hacı­ları geçen (bu deveyi) niçin tutuyorsun?" di­ye sordu."

'Seni işbirliği yaptığın Sakîf in cinayeti yüzünden yakaladım buyurdu ve yanından ay­rıldı. Ardından yine 'Ey Muhammed, ey Mu-hammed!" diye seslendi. Peygamber sallalla­hu aleyhi ve sellem son derece merhametli idi. Onun için dönüp yanına vardı. 'Ne istiyor­sun?' diye sordu. 'Ben müslümanım' dedi.

'Eğer sen bunu bu iş başına gelmeden ön­ce deseydin tamamiyle kurtulurdun' dedi ve ayrılıp gitti. Yine arkasından: 'Ey Muham­med, ey Muhammed!' diye seslendi.

Hemen geldi ve sordu: 'Şimdi ne istiyor­sun?'

'Ben açım, doyur beni, susuzum su ver bana!' dedi.

'İsteğin bu mudur?' dedi. Sonra o adamı, onlara fidye olarak verdi, karşılığında sahabe­den de o iki adamı aldı.

Ensâr'dan bir kadın esir düşmüş, o ünlü Adbâ adlı deve de düşman tarafından kaçırıl­mıştı. Kadın bağlı idi. Halk develerini (evleri­nin önlerinde) dinlendirirken kadın bir gece bağlarından kurtuldu. Hangi devenin yanma vardı ise deve böğürdü, ona binemedi. Niha­yet Adbâ'nm yanına vardı, o böğürmedi. O pişkin, bir rivayette uysal bîr deve İdi. Bu ne­denle ona bindi ve oradan sıvıştı. Derken in­sanlar bunun farkına vardılar, ardına düştüler. Kadın yakalanmamak için Allah'a o deveyi

adadı: 'Ya Rabbi! Medine'ye sağ salim varır­sam bu deveyi senin için kurban edeceğim' dedi. Nihayet deve üstünde Medine'ye varıp kurtulunca insanlar onu gördüler ve deveyi ta­nıdılar. Deve Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem'in Adbâ adındaki devesiydi. Kadın dedi ki: 'Ben bunu adadım, keseceğim.' He­men Allah'ın Resulü sallallahu aleyhi ve sel-lem'e bunu bildirdiler. Peygamber, hayret içinde: 'Sübhanallah! Eğer kurtulursa bunu kesecekmiş, çok kötü bir adak bu! Böyle bîr adak olmaz. Çünkü masiyeti gerektiren şeyde yapılan adak ile kulun sahibi olmadığı şeyde yaptığı adak yerine getirilmez' buyurdu." IMüslim ve Ebû Dâvud.]

6208-İbn Abbâs radiyallahu anh'dan: "Müşrikler, bir müşriğin cesedini satın al­mak istediler. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, onlara cesedin satılmasına karşı çıktı." [Tirmizî.]

6209- Fîrûz ed~Deylemî radiyallahu anh'­dan:

"Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'e el-Esved el-Anasî'nin başını getirdim." ITaberânî, M. el-Kebîr'de]

6210- Amr bin el-Âs radiyallahu anh'dan: "Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem,

onu bir müfrezenin başında Zâlu's-Selâsil'e gönderdiği zaman Amr, üç gün ateş yakmala­rını yasakladı. Düşmanı yendiğinde de ordu­sunu onları takip etmekten menetti. Döndük­lerinde bu durumu Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'e şikayet ettiler. Amr şöyle dedi: 'Ey Allah'ın Resulü! Az idiler. Onun için düşmanın arkasından kovalamalarını hoş karşılamadım, belki düşman onlara bir şey verip merhametlerini çekebilirdi. Bunu da dü­şündüm. Üç gün ateş yakmalarım yasaklama­mın sebebi ise, düşman görüp de az oluşumu­zun farkına varmamalarını sağlamaktı."

Bunun üzerine Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem onun bu davranışını beğendi ve övdü."

| İkisini de Taberânî, Mu'cfmu'l-Kebfr'de rivayet elti.}

6211- Nâfi' radiyallahu anh'dan:

"İbn Ömer'in bir kölesi kaçtı. Bir de at kaçtı, ikisi de müşriklerin eline geçti. Sonra müslümanlar onları yenince, atla köle tekrar Abdullah bin Ömer'e geri verildi. Bu, gani­metler taksim edilmeden önce vâki oldu."

IBuhûrî, Ebû Dâvud ve aynı lafız ile Muvattâ.]


 
6176-Bu hadisi Müslim (cihâd no. 3, s. 1357-8), Ebû Dâvud (no. 2613) ve Tirmizî (no. 1408), es-Sevrî an Alkame b. Mersed an Sül. b. Büreyde an ebîhî asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

6177-Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 2614), Osmân b. e. Şeybe an Yahyâ b. Âdem ve Ubeydillah b. Mûsâ an Hasan b. Sâlih an Hâlid b. el-Fizr an Enes senedi ile tahrîc etti.

6178-Bu hadisi Buhârî (ıtk 13, III, 122), Müslim (cihâd no. 1, s. 1356) ve Ebû Dâvud (no. 2633), İbn Avn an Nâfi' an İbn Ömer asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

6179-Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 2670) ve Tirmizî (no. 1583), Katâde ani'l-Hasan an Semure asl-ı senedi ile tahrîc ettiler. Tirmizî'ye göre isnâdı "hasen (sahîh) garîb"tir.

6180-Bu mevkûfu Mâlik (cihâd 10, s. 447-8), an Yahyâ b. Saîd an Ebî Bekr senedi ile tahrîc etti.

6181-Bu hadisi Tirmizî (no. 1612), Katâde ani'n-Nu'mân ve Ebû Dâvud (no. 2655), Alkame b. Abdillah an Ma'kil ani'n-Nu'mân tarikleriyle tahrîc ettiler.

6182-Bu hadisi Müslim (salât no. 9, s. 288), Ebû Dâvud (no. 2634) ve Tirmizî (no. 1618), Hammâd b. Seleme an Sâbit an Enes asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

6183-Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 2635) ve Tirmizî (no. 1549), Süfyân b. Uyeyne an Abdilmelik Nevfel b. Müsâhik an İbn İsâm el-Müzenî an ebîhî asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

Tirmizî, isnâdı hakkında garîb hükmü verdi.

6184-Bu hadisi Buhârî (cizye 1, IV, 63-4), el-Fadl b. Ya'k‍b an Abdillah b. Ca'fer er-Rakkî ani'l-Mu'temir b. Sül. an Saîd b. Ubeydillah an Bekr b. Abdillah ve Ziyâd b. Cübeyr an Cübeyr b. Hayye senedi ile tahrîc etti.

6185-Bu hadisi Müslim (imâret no. 137-8, s. 1507) ve Ebû Dâvud (no. 2510), Ebû Saîd mevlâ'l-Mehrî an Ebî Saîd el-Hudrî asl-ı senedi ile tahrîc etti.

6186-Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 2647) ve Tirmizî (no. 1716), Yezîd b. e. Ziyâd an Abdirrahman b. e. Leylâ an İbn Ömer asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

Tirmizî, isnâdı hakkında hasen hükmü verdi.

6187-Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 2960), Mûsâ b. İsmaîl an İbr. b. Sa'd ani'z-Zührî an Abdillah b. Ka'b senedi ile tahrîc etti.

6188-Heysemî'ye göre râvileri güvenilir kimselerdir (Mecma‘ V, 328).

6189-6190-Bu hadisi Müslim (cihâd 137-140, s. 1444-6), Ebû Dâvud (no. 2727) ve Tirmizî (no. 1556), Yezîd b. Hürmüz an Necde asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

6191-Bu hadisi Nesâî (kasmu'l-fey' 3, VII, 129), Amr b. Alî an Yezîd b. Hârûn an Muh. b. İshâk ani'z-Zührî ve Muh. b. Alî an Yezîd b. Hürmüz senedi ile tahrîc etti.

6192-Bu hadisi Buhârî (cihâd 67, 68, III, 222), Bişr b. el-Mufaddal an Hâlid b. Zekvân ani'r-Rübeyyi' asl-ı senedi ile tahrîc etti.

6193-Bu hadisi Müslim (cihâd no. 142, s. 1447), Hişâm b. Hassân an Hafsa binti Sîrîn an Ümmi Atiyye asl-ı senedi ile tahrîc etti.

6194-Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 2673), Saîd b. Mansûr an Muğîre b. Abdirrahman an Ebî'z-Zinâd an Muh. b. Hamza an ebîhî senedi ile tahrîc etti.

6195-Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 2616), Hennâd an İbni'l-Mübârek an Sâlih b. ebî'l-Ahdar ani'z-Zührî an Urve an Usâme senedi ile tahrîc etti.

6196-6197-Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 2687), Saîd b. Mansûr an İbn Vehb an Amr b. el-Hâris an Bükeyr b. el-Eşacc an İbn Ya'lâ senedi ile tahrîc etti.

6198-Bu hadisi Müslim (imâret no. 153-4, s. 1514-5), Ebû Dâvud (no. 2785), Nesâî (cihâd 15, VI, 17-8) ve İbn Mâce (no. 2785), Ebû Hânî an Ebî Abdirrahman el-Hubulî an İbn Amr asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

6199-Bu hadisi lafzıyla Ebû Dâvud (no. 2508), Mûsâ b. İsmaîl an Hammâd an Humeyd an Mûsâ b. Enes an ebîhî senedi ile; yakın mânâsı ile Buhârî (cihâd 35/2, III, 213), Sül. b. Harb an Hammâd b. Zeyd an Humeyd an Enes senedi ile tahrîc ettiler.

6200-Bu hadisi Buhârî (cihâd 144, IV, 20) ve Ebû Dâvud (no. 2677), Muh. b. Ziyâd an Ebî Hureyre asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

6201-Bu hadisi Müslim (imâret no. 134, s. 1506) ve Ebû Dâvud (no. 2780), Hammâd b. Seleme an Sâbit an Enes asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

6202-Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 2560), Muh. b. Dâvud b. Süfyân an Yahyâ b. Hassân an Süleymân b. Mûsâ an Ca'fer b. Sa'd b. Semure b. Cündeb an Habîb b. Sül. an ebîhî Sül. b. Semure an Semure senedi ile tahrîc etti.

6203-Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 2611), Tirmizî (no. 1555) ve İbn Mâce (no. 2827), Vehb b. Cerîr an ebîhî an Yûnus ani'z-Zührî an Ubeydillah b. Abdillah an İbn Abbâs asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

Ebû Dâvud ve Tirmizî'ye göre bu rivayetin sahîhi Zührî mürselidir.

6204-Bu hadisi Buhârî (cihâd 83, III, 228-9) ve İbn Mâce (no. 2807), el-Evzâî an Sül. b. Habîb an Ebî Umâme asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

6205-Bu hadisi Buhârî (cihâd 185, IV, 35), Müslim (cennet no. 78, s. 2204), Ebû Dâvud (no. 2695) ve Tirmizî (no. 1551), Katâde an Enes an Ebî Talha asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

6206-Bu mevkûfu Mâlik (cihâd no. 13, s. 449), an Nâfi' an İbn Ömer sahîh senedi ile tahrîc etti.

6207-Bu hadisi Müslim (nüz‍r no. 8, s. 1262-3) ve Ebû Dâvud (no. 3316), Eyyûb an Ebî Kılâbe an Ebî'l-Mühelleb an İmrân asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

6208-Bu hadisi Tirmizî (no. 1715), Mahmûd b. Gaylân an Ebî Ah. an Süfyân an İbn e. Leylâ ani'l-Hakem an Miksem an İbn Abbâs senedi ile tahrîc etti.

Tirmizî, isnâdı hakkında "hasen garîb" hükmü verdi.

6209-Heysemî'ye göre ricâli güvenilir kimselerdir (Mecma‘ V, 330).

6210-Taberânî, bunu iki isnâd ile tahrîc etti. İlk isnâdın râvileri Sahîh ricâlindendir (Mecma‘ V, 320).

6211-Mâlik (cihâd no. 17, s. 452), bunu belâğan direkt İbn Ömer'den nakletti.




Konu Başlığı: Ynt: Cihadın sebep ve hükümleri
Gönderen: Mehmed. üzerinde 26 Haziran 2019, 16:15:51
Esselamu aleyküm Rabbim bizleri her anlamda cihad eden kullarından eylesin Rabbim paylaşım için razı olsun


Konu Başlığı: Ynt: Cihadın sebep ve hükümleri
Gönderen: Sevgi. üzerinde 27 Haziran 2019, 00:45:27
Aleyküm selâm cihad etmenin bazı sebep ve hükümleri vardır malımıza canımıza namusumuza vatanımıza saldıranlarla cihad etmek caizdir


Konu Başlığı: Ynt: Cihadın sebep ve hükümleri
Gönderen: Ceren üzerinde 27 Haziran 2019, 15:33:50
Esselamu aleykum. Islam için iman için cihad eden ve allahdan hayri bulan kullardan olalim inşallah. ..