๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Cem ul Fevaid => Konuyu başlatan: ღAşkullahღ üzerinde 29 Aralık 2010, 21:05:35



Konu Başlığı: Büyük harpler ve kıyamet alametleri bahsi 2
Gönderen: ღAşkullahღ üzerinde 29 Aralık 2010, 21:05:35
BÜYÜK HARPLER VE KIYAMET ALÂMETLERİ BAHSİ 2


9905- Muâz radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Beytü'l-Makdis imar edilecek, Yesrib (Medine) ise harap olacak, Yesrib'in harabı demek, melhamenin (büyük harbin) çıkması demektir. Melhamenin çıkısını Konstantiniy-ye'nin fethi takip edecektir. Kostantiniyye'nin fethini deccâlin çıkısı takip edecektir." Sonra elini anlattığı kimsenin dizine veya omuzuna vurarak şöyle dedi:

"Bu, senin -Muâz'ı kastediyor- burada oturduğun gibi gerçektir."

9906- Diğer rivayet:

"Melhame-i kübrâ (büyük savaş), Kons-tantiniyye (İstanbul)' un fethi ve deccâlin çıkışı yedi ay içinde olacaktır." |Ebû Dâvud ve Tirmizî.]

9907-   Abdullah bin Büsr radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Melhame (Büyük savaş) İle Medine'nin fethi arasında altı yıl vardır. Yedinci senede deccâl çıkacaktır." |Ebû Dâvud.|

9908- İbn Amr bin el-Âs radiyallahu anh'­dan:

"Biz Peygamber sallallahu aleyhi ve sel-lem'in yanında yazarken, biri şöyle sordu:

'Hangi şehir, Konstantiniyye mi yoksa Rûmiye mi Önce fethedilecektir?' Şöyle bu­yurdu: 'Önce Hirakl'in şehri fethedilecek­tir'." [Dârimî.l

9909- Âişe radiyallahu anhâ'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem

buyurdu:)

"Bu ümmetin sonunda, yere batış, may­mun ve domuza çevriliş ve taşlanma vukua gelecektir."

Dedim ki:

"Ey Allah'ın Resulü! İçimizde salih insan­lar bulunurken biz helak olacak mıyız?"

"Evet. Zina çoğalınca" buyurdu. [Tirmizî]

9910- Nâfı' bin Utbe bin Ebû Vakkas radi­yallahu anh'dan:

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem bu­yurdu: Yün elbiseler giyinmiş bir kavim batı­dan gelerek Arap yarımadasında saldıracak ve orayı fethedeceklerdir.

Sonra Fârisîlerle savaşacaklar ve Allah onlara oranın da fethini müyesser kılacak. Sonra Rumlarla savaşıp Allah orasının da fet­hini onlara müyesser kılacak. Sonra deccâl ile savaşacaklar. Allah onun da fethini müyes­ser kılacaktır." |Muslim|

9911- Câbir radiyallahu anh'dan: "Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'in ölmeden bir ay Önce şöyle buyurduğunu duy­dum: 'SİZ bana kıyametten soruyorsunuz. Onu(n ne zaman olacağını) ancak Allah bilir. Allah'a yemin ederim ki, şu anda yaşayanlar­dan yüz sene sonra hiçbir canlı hayatta olma­yacaktır' Hac döneminde hacılara su dağıtan Abdurrahman bunu kısa ömürle tefsir etti. Sa­lim bin Ebu'l-Ca'd ise: "Bu ancak o gün ya-radılmış her nefistir' şeklinde yorumladı."

[Müslim ve Tİrmizî.|

9912-  İkisi, Buhârî ve Ebû Dâvud, İbn Ömer'den aynısını naklettiler. Orada şöyle geçmektedir: "Bununla (yani zaman tahdidi ile) o asrın (o tarihte) son bulacağını kastet­miştir."

9913- Âişe radiyallahu anhâ'dan: "Bedeviler Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem'e geldikleri zaman: 'Kıyamet ne za­man kopacaktır?' diye sorarlardı. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, onlardan yaşça en genç olana bakıp şöyle derdi: 'Bu yaşarsa, henüz ihtiyarlamadan kıyamet üzerinize ko­par.' Hişâm dedi ki: 'Bununla onun ölümünü kastediyor'." [Buhârî ve Müslim]

9914- Ebû Saîd radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Yüz sene geçtiğinde yeryüzünde tek can­lı kalmıyacaktır." [Rezîn]

9915- İbn Mes'ûd radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Dünyada tek bir gün kalsa bile (kıyamet kopmadan) Allah o günü uzatacak, adı adıma, babasının adı da babamın adına uygun Ehl-i beytimden mutlaka bir adam gelecek, daha önce zulüm ve haksızlıkla dolu olan yeryüzü­nü adalet ve insafla dolduracak."

[Ebû Dâvud ve Tirmizî.]

9916-   Ümmü Seleme radiyallahu an­hâ'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Mehdi benim soyumdan ve Fâtıma'mn evladından gelecektir." |Ebû Dâvud]

9917- Ebû Saîd radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Mehdi bendendir. Onun alnı geniş, bur­nu ise ince olacaktır. Zulümle dolu olan yer­yüzünü adalete boğacak, tam yedi yıl hüküm sürecektir." İTirmizî.]

9918- Ali radiyallahu anh'dan:

"O, oğlu Hasan'a bakarak şöyle dedi: 'Be­nim bu oğlum, Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem'in buyurduğu gibi seyyiddir. Onun sulbünden bir adam çıkacak, İsmi Peygambe­rinizin ismi olacak, yaratılışında ona benze­meyecek, fakat ahlâkta ona benzeyecektir'."

[Ebû Dâvud]

9919- Ali radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Mehdi bizden Ehl-i beytten olacak; Allah onu bir gecede ıslah edecek Feyiz ve hikmet­lerle donatacak)." [İbn Mâce]

9920- Fâtıma bint Kays radiyallahu an-lıâ'dan:

"Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem emretti. 'Namaz toplayıcıdır' diye seslenildi. Namazı bitirince gülerek minberin üstüne oturdu ve şöyle buyurdu: 'Herkes namaz kıl­dığı yerde kalsın!' Sonra buyurdu ki: ''Sisi bu­raya neden topladım, biliyor musunuz?'.

'Allah ve O'nun elçisi daha iyi bilir' dedi­ler. Bunun üzerine şöyle buyurdu:

'Vallahi ben sizi bir şeye teşvik etmek için ya da bir şeyden korkutmak için toplamadım. Temîm ed-Darî -ki daha evvel lııristiyan idi de sonra biat edip müslüman olmuştu- bana Mesihu' d-Deccâl' i tıpkı daha Önce size anlat­tığım gibi anlattı ve dedi ki: "Lalım ve Cuzâm kabilelerinden oluşan tam otuz kişi İle birlik­te gemiye binip denize açıldık, tam bir ay de­niz dalgasıyla boğuştuk.

Dalgalar bizi Güneşin batısında bulunan bir adaya altı. Geminin kayıklarına binerek karaya çıktık. Kıllı acâyib bir yaratık yanımı­za geldi. Arkasına baktığımız zaman kılın çokluğundan onun önünü göremiyorduk; dedik ki:

"Yazık sana! Sen kimsin?"

"Ben Cessâse'yim."

"Cessâse nedir?"

"Ey cemaat! Manastırdaki falan adama gi­din, sizi dört gözle bekliyor" dedi. Bize bir adamdan bahsedince korktuk, onun şeytan ol­duğunu sandık.

Hemen manastıra gittik. Hayatımızda gör­mediğimiz büyüklükte ve cesamette sıkı sıkı­ya bağlanmış bir adamla karşılaştık. Elleri boynuna bağlanmış, ayakları dizden aşağı ke­lepçeye vurulmuştu.

Dedik ki: "Yazık sana! Sen kimsin?"

"Siz benim haberimi almışsınız, önce siz söyleyin bakalım siz kimlersiniz?"

"Bİz Arablardan bir kavmiz. Gemiye bi­nip denize açılmıştık, tam bir ay dalgalarla boğuştuktan sonra dalgalar bizi bir adanın kı­yısına attı. Gemiden inip adaya çıktık, derken çok kıllı bir yaratıkla karşılaştık, kim olduğu­nu sorunca bize Cessâse olduğunu söyledi. Cessâse'nin ne olduğunu sorunca, bize: "Şu manastıra gidin! Orada sizi bekleyen haberi­nizi özleyen biri var" dedi ve işte biz de onun tavsiyesi üzerine buraya geldik ve seni gör­dük. "Onun bir şeytan olmayacağından emin değildik" dedik.

"Bana Beysan hurmalığını bildirin baka­lım!"

"Onun nesini soruyorsun ki?"

"Onun hurmasından soruyorum nasıl ağaçları meyve veriyor mu?"

"Evet" dedik.

"Onun hurma vermemesi yakındır" dedi ve sordu:

"Şimdi söyleyin bakalım, Taberiye gölü ne halde?"

"Neden soruyorsun?"

"İçinde su var mı?"

"Çok su var."

"Onun suyu gidip kuruması yakındır."

"Bana Zuar kuyusundan haber verin!"

"Ne olmuş ona?"

"Nasıl suyu var mı? Onun suyu ile halk sulama yapıyor mu?"

"Onun çok suyu var. Halk hâlâ onun suyu ile arazilerini suluyor."

"Bana şimdi ümmilerin Peygamberinden söz edin!"

"Mekke'den çıkıp Medine'ye yerleşti."

"Arablar onunla çarpıştı mı?"

"Evet."

"Onlara ne yaptı?"

"Onları mağlup etti ve onlar O'na boyun eğdiler."

"Bu (gerçekten) oldu mu?"

"Evet."

"Onların O'na boyun eğmeleri hakkında daha iyi olmuştur. Şimdi ben size kendimi tanıtayım. Ben Mesîhu'd-Deccâl'im. Çıkmama izin verilmesi yakındır; çıkıp yeryüzünü dola­şacağım. Mekke-Medine hariç, uğradığım her memlekette konaklayacağım. Çünkü onların her ikisi bana yasaklanmıştır, giremem. Çün­kü onlardan hangisine girmek istersem, elinde kılıç bir melek beni oradan uzaklaştıracak. Zi­ra onun her gediğinde orasını koruyan melek­ler bulunmaktadır" dedi.

Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem, bu olayı anlattıktan sonra asâsıyla minbere vurarak: "Bu Taybe'dir, bu Taybe'dir, bu Tay-be'dir" dedi ve sonra:

"Nasıl size bunu anlatmıştım değil mi?" dedi. . "Evet" dediler.

"Benim size Deccâl, Mekke ve Medine hakkında anlattıklarım ile Temim'in verdiği bilgilerin aynı olması huşuma gitti. Dikkat edin o, Şam ya da Yemen denizindedir. Bilakis doğudandır. Hayır doğudan değildir. Hayır doğudan değildir. Hayır doğudan..." buyurdu ve eliyle Doğu'yu gösterdi.

(Fâtıma) dedi ki: "Ben bunu Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem'den böyle duyup ezberledim."

9921- Onun rivayetlerinden:

Dedi ki: Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'İn minberden şöyle dediğini duydum:

"Temîm ed-Darî'nin amcaoğulları, gemi­ye binip denize açılmışlar..." İlgili hadisi ser-detti.

9922- Onun rivayetlerinden: "Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Temîm'i (halkın yanma) çıkartıp, (o hadiseyi) anlara anlattı."

9923- Onun rivayetlerinden: "Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle hitap etti: 'Ey cemaat! Temîm ed-Darî bana şunu anlattı: Kavminden birtakım in­sanlar gemi ile denize açılmışlar, gemileri parçalanmış. Bazıları gemi tahtalarına bine­rek adaya çıkmışlar...'" İlgili hadisi zikredip nakletti.

9924- Onun rivayetlerinden:

Dedi ki: "O sallallahu aleyhi ve sellem öğ­leyi kıldırıp minbere çıktı."

9925- Onun rivayetlerinden:

"O, bir gün yatsı namazını biraz geciktir­di. Sonra çıkıp şöyle dedi: 'Beni geciktiren şey, Temîm ed-Dârtnin adada bulunan adam hakkında anlattığı hikâyesi olmuştur' Onda şöyle geçer: 'Cessâse ona: 'Şu köşke git!' de­di. Ben de oraya vardım ki, saçlarını sürüyen, yer ile gök arasında zıplayan zincire vurul­muş bir adam görünüverdi''."

9926- Onun rivayetlerinden: "Filistinlilerden birtakım insanlar gemiye binip denize açıldılar..." Benzeri rivayet. Ay­rıca onda şöyle geçer:

"Ben Cessâse'yim" dedi. Dediler ki: "Haydi bize bildir!"

"Ben size bir şey bildirmiyeceğim ve size bir şey de sormayacağım. Kasabanın en uzak yerine gidin orada, size anlatacak ve sizden bir şeyler soracak olan bir adam bulacaksı­nız." Biz de bunun üzerine kasabanın en uzak yerine vardık, orada zincire vurulmuş bir adam bulduk." Benzeri.

Yine orada şöyle geçmektedir: "Dedi ki: 'Bana Filistin ile Ürdün arasında olan Beysân hakkında bilgi verin! Hurma veriyor mu?' 'Evet' dedik."

[Müslim, Tîrmizî ve Ebû Dâvud.]

9927-  Onun (Ebû Davud'un) Câbir'den de benzeri rivayeti vardır. Onda Câbir'in

onun (Deccâlin) İbn Sayyâd olduğuna tanık­lık ettiği geçmektedir. Dedim ki "O (İbnü's-Sayyâd) öldü."

Dedi ki: "O ölmüşse de (Deccâldir)."

"O müslüman oldu."

"O müslüman olmuşsa da (Deccâldir)" dedi.

"O Medine'ye girdi" dedim.

"Medine'ye girmişse de (Deccâldir)" dedi.

9928- en-Nevvâs bin Sem'ân radiyallahu anh'dan:

"Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem bir sabah Deccâl'den o kadar çok bahs etti ki, onun hurmalığın içinde olduğunu sandık. O'na doğru gittiğimizde bizim hâlimizin far­kına varmış olacak ki bize sordu:

'Ne'niz vardır?' Dedik ki:

'Ey Allah'ın Resulü, sabahleyin Dec-câl'den o kadar çok bahsettin ki hatta biz onu hurmalığın içinde olduğunu sandık.'

'Benim hakkınızda korktuğum başka bir Deccâl'dır. Zira ben sağ iken Deccâl çıkarsa ona karşı ben sizi savunurum. Eğer çıktığın­da ben yoksam, o zaman herkes kendisini sa­vunsun. Mamafih her bîr müslüman hakkında Allah ona karsı müdafaa etmekte vekilimdir. O (Deccâl) kısa kıvırcık saçlı bir gözü olan bir delikanlıdır, tıpkı Abdu'l-Uzzâ bin Ka-tan'a benziyor. Kim ona erişirse ona karşı Kehf sûresinin ilk ayetlerini okusun. O Şam ile Irak arasından çıkacak; sağa sola saldırıp azgtnlaşacak. Ey Allah'ın kulları sebat edi­niz!' buyurdu.

Dedik ki: 'Ey Allah'ın Resulü! O yeryü­zünde ne kadar kalacaktır?' Şöyle buyurdu:

'Kırk gün kalacak; ancak onun bir günü bir sene gibi, bir günü bir ay gibi, bir günü bir hafta gibi, diğer günleri ise sizin şimdiki günleriniz gibi olacaktır.'

Dedik ki: 'Ey Allah'ın Resulü! Bir sene gibi olan günde bize bir günlük namaz yete­cek mi?' Şöyle buyurdu:

'Hayır (yetmez), siz o uzun günde, normal günlerinizdeki her namaz vakti kadar namazı takdir ederek kılın!'

'Peki onun yeryüzündeki hızı nedir?'

'O, rüzgârın sürüklediği yağmur gibidir. Bir kavme gidecek, onları davet edecek, onlar da ona iman edip onun davetini kabul edecek­ler. Göğe emredecek, yağmur yağdıracak, ye­re söyliyecek bitki bitirecek. Hayvanları ak­şamleyin dönerken, memeleri süt dolu döne­cek, karınları da doymuş olup bol süt verecek­ler. Sonra başka bir kavme varacak onları da­vet edecek, fakat onlar onu reddedecekler. Bunun üzerine onlardan ayrılacak. Sabahle­yin o zümrede bir kıtlık başgösterecek. Elle­rinde mallarından hiç bir şey kalmıyacak. Bir harabeye uğrayacak: 'Haydi hazinelerini çı­kart!' diyecek. Oranın hazineleri arı kovanla­rı gibi kendisini izleyecek. Sonra gençlik ve neşe dolu olan bir çocuğu çağıracak ve ona kılıçla bir darbe indirip onu ikiye bölecek. Sonra ona: 'Haydi kalk!' diye çağıracak. Bü­yük bir sevinç ve parlak yüzle dirilecek. O böyleyken Allah Meryem'in oğlu Mesih'i, gökten, iki boyalı elbise içinde Şam'ın doğu­sundaki Beyaz Mİnare'ye, elini iki meleğin kanatlarına koymuş bir halde indirecek. Başı­nı eğdiği zaman su damlayacak, kaldırdığı za­man ondan inci dâneleri gibi düşecek. Onun soluğunu duyan her kâfir hemen ölecek. Onun soluğu, kendi gözünün görebildiği yere kadar gidecek ve duyulacak. Ondan sonra Mesih onun peşine düşüp, ona Led kapısında yetişe­rek öldürecektir.

Sonra Isâ, Allah'ın onun şerrinden koru­duğu bir kavmin yanına gelecek, yüzlerini ok-şayıp her birine cennetteki derecesine göre hitap edecektir.

Sonra Allah, İsa'ya: 'Ben bir takım kulla­rımı çıkardım ki, kimse onlarla savaşamaz. Haydi kullarımı Tûr dağına ilet!' diye vahye-decek. Ve her tepeden akın edip gelen Ye'cûc-Me'cûc'u gönderecek. Onların ilk bölümü Ta-beriye gölüne gelip oradaki suyun hepsini içecek. Sonradan gelen bölümü orada su bu-lamıyacak ve şöyle diyecekler: 'Hani bîr za­man burada su vardı, acaba şimdi ne oldu?' Isâ ile ashabı (Tûr dağında) muhasara altına alınacaklar. Hatta o gün onlardan biri için bir öküzün başı bugünkü birinizin yüz dinardan daha değerli olacak.

Bunun üzerine Isâ ve arkadaşları Allah'a yalvaracaklar. Allah Ye'cuc ve Me'cûc'un bo­yunlarına deve musallat kılacak ve hepsi bir­den tek kişinin ölümü gibi yere serilip ölecek­ler. Isâ ve arkadaşları (epeden aşağıya indik­lerinde onların leşleri ve pis kokularından başka bir şey ile karşı {aşamayacaklar. Al-lah'dan onların oradan bir an önce kaldırıl­masını dileyecekler. Allah da oraya deve boy­nu gibi büyük kuşlar gönderecek ve onları alıp Allah'ın dilediği yere götürüp atacaklar.

Sonra Allah bolca yağmur yağdıracak. Orasını ayna gibi tertemiz kılacak. Sonra ye­re şöyle denilecek: 'Haydi meyvelerini bitir, bereketini ver!' Bunun üzerine yeryüzü bitki­sini bitirecek. O günde cemaat nar yiyecekler ve onun kabuğu altında gölgelenecekler. Al­lah her şeye bereket ihsan edecek. Yeni doğur­muş bir devenin sütü bir kitle insana yetecek, yeni doğuran bir ineğin sütü bir kabileye ye­tecek, bir koyunun sütü bir güruha yetecek. Ondan sonra Allah güzel kokulu bir rüzgâr gönderecek hepsinin koltuk altlarından geçe­cek ve her müslüman ve mü'minin ruhunu kabzedecek, geride insanların kötüleri kala­cak, eşekler gibi herc-ü merc olacaklar ve Kı­yamet işte onların üstüne kopacak.'"

Diğer rivayette "Hani bir zamanlar bura­da su vardı" kavlinden sonra şöyle geçmekte­dir: "Sonra yürüyüp Beytü'l-Makdis dağı olan Ağaçlı dağa varacaklar ve diyecekler ki 'Biz yeryüzünde öldürmedik kimse bırakma­dık. Şimdi sıra göktekileri öldürmeye geldi.' Ondan sonra oklarını göğe doğrultup atacak­lar. Allah onların oklarını kanlı olarak geri döndürecektir."  [Muslim, Ebû Dâvud ve Tirmizî.]


9905- Bu hadisi Ebû Dâvud (4294), Abbâs el-Anberî an Hâşim b. el-Kâsım an Abdirrahman b. Sâbit b. Sevbân an ebîhî an Mekh‍l an Cübeyr b. Nüfeyr an Mâlik b. Yuhâmir an Muâz senedi ile tahrîc etti. Elbânî'ye göre isnâdı sahihtir.

9906- Bu rivayeti Ebû Dâvud (4695), Tirmizî (2238) ve İbn Mâce (4092), Ebû Bekr b. e. Meryem ani'l-Velîd b. Süfyân an Yezîd b. Kuteyb an Ebî Bahriyye asl-ı senedi ile tahrîc ettiler. Tirmizî isnâdı hakkında "garîb" hükmü verdi. Elbânî zayıf hükmü verdi.

9907- Bu hadisi Ebû Dâvud (4296), Hayve b. Şurayh an Bakiyye an Bahîr an Hâlid an İbn e. Bilâl an Abdillah b. Busr senedi ile tahrîc etti.

9908- Bu hadisi Dârimî (I, 126), Osmân b. Muh. an Yahyâ b. İshâk an Yahyâ b. Eyyûb an Ebî Kubayl an İbn Amr senedi ile tahrîc etti.

9909- Bu hadisi Tirmizî (2185), Ebû Kureyb an Sayfî b. Rib'î an Abdillah b. Ömer an Ubeydillah b. Ömer ani'l-Kâsım b. Muh. an Âişe senedi ile tahrîc etti.

9910- Bu hadisi Müslim (fiten 38, s. 2225), Kuteybe an Cerîr an Abdilmelik b. Umeyr an Câbir b. Semure an Nâfi' senedi ile tahrîc etti.

9911- Bu hadisi Müslim (fadâilu's-sahâbe 218, s. 1966), İbn Cüreyc an Ebî'z-Zübeyr an Câbir asl-ı senedi ile tahrîc etti.

9912- Bu hadisi Buhârî (mevâkît 40, I, 149), Müslim (fad. sah. 217, s. 1965-6), Ebû Dâvud (4348) ve Tirmizî (2251), ez-Zührî an Ebî Bekr b. Sül. b. e. Hasme ve Sâlim b. Abdillah b. Ömer an İbn Ömer asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

9913- Bu hadisi Buhârî (rikâk 42/2, VII, 192) ve Müslim (fiten 136, s. 2269), Hişâm b. Urve an ebîhî an Âişe asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

9914- Bu hadisi Müslim (fad. sah. 219), Dâvud an Ebî Nadre an Ebî Saîd asl-ı senedi ile tahrîc etti.

9915- Bu hadisi Ebû Dâvud (4282) ve Tirmizî (2231), Âsım an Zir an İbn Mes'ûd asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

Tirmizî, isnâdı hakkında "hasen sahîh" hükmü verdi.

9916- Bu hadisi Ebû Dâvud (4284) ve İbn Mâce (4086), Ebû'l-Melîh el-Hasan b. Ömer an Ziyâd b. Beyân an Alî b. Nufeyl an Saîd b. el-Müseyyeb an Ümmi Seleme asl-ı senedi ile tahrîc ettiler. Elbânî'ye göre isnâdı sahîhtir.

9917- Bu hadisi Ebû Dâvud (4285), Sehl b. Temmâm an İmrân el-Kattân an Katâde an Ebî Nadre an Ebî Saîd senedi ile;

Tirmizî ise yakın mânâsı ve uzun bir metinle (2232), Ebû's-Sıddîk an Ebî Saîd asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

Elbânî'ye göre isnâdı hasendir.

9918- Bu hadisi Ebû Dâvud (4290), Hârûn b. el-Muğîre an Amr b. e. Kays an Şuayb b. Hâlid an Ebî İshâk an Alî senedi ile tahrîc etti.

9919- Bu hadisi İbn Mâce (4085), Osmân b. e. Şeybe an Ebî Dâvud el-Haferî an Yâsîn an İbr. b. Muh. b. el-Hanefiyye an ebîhî an Alî senedi ile tahrîc etti.

İbr. b. Muh. ihtilâflı bir râvidir. Elbânî'ye göre isnâdı sahîhtir.

9920-9926- Bu hadisi Müslim (fiten 119-122, s. 2261-65), Ebû Dâvud (4325-7), Tirmizî (2253) ve İbn Mâce (4074), eş-Şa'bî an Fâtima asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

İlk dört lafız Müslim'e, 9925. nolu Ebû Dâvud'a ve sonuncusu Tirmizî'ye aittir.

9927- Bu hadisi Ebû Dâvud (4328), Vâsıl b. Abdi'l-a'lâ an İbn Fudayl ani'l-Velîd b. Abdillah b. Cumey' an Ebî Seleme b. Abdirrahman an Câbir senedi ile tahrîc etti.

el-Velîd ihtilâflı bir râvidir.

9928- Bu hadisi Müslim (fiten 110-1, s. 2250-5), Ebû Dâvud (4321), Tirmizî (2240) ve İbn Mâce (4075-6), Abdurrahman b. Yezîd b. Câbir an Yahyâ b. Câbir an Abdirrahman b. Cübeyr b. Nufeyr an ebîhî ani'n-Nevvâs asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.



Konu Başlığı: Ynt: Büyük harpler ve kıyamet alametleri bahsi 2
Gönderen: Ceren üzerinde 22 Temmuz 2019, 18:59:05
Esselamu aleykum. Rabbim razı olsun bilgilerden kardeşim. ...


Konu Başlığı: Ynt: Büyük harpler ve kıyamet alametleri bahsi 2
Gönderen: Mehmed. üzerinde 23 Temmuz 2019, 15:33:41
Esselamu aleyküm Rabbim paylaşım için razı olsun