๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Cem ul Fevaid => Konuyu başlatan: ღAşkullahღ üzerinde 09 Ocak 2011, 16:02:35



Konu Başlığı: Borç ödeme adabı iflâs
Gönderen: ღAşkullahღ üzerinde 09 Ocak 2011, 16:02:35
Borç, Ödeme Âdabı, İflâs Ve  İflâsa Yakın Olan Durumlar


4763- Ebû Mûsâ radiyallahu anh'dan: "   (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Allah'ın yasakladığı büyük günahlardan sonra kulun karşılaşacak olduğu en büyük gü­nah, kişinin borçlu olarak ve borcunu ödeye­cek kimse bırakmayarak ölmesidir."
(Ebû Dâvud][238]

 

4764- İbn Amr bin el-Âs radiyallahu anh'­dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Şehidin borçtan başka tüm günahları bağışlanır." |Müslim][239]

 

4765- Suheyb radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Herhangi bir kimse ödememek niyetiyle bir adamdan borç para alırsa, Allah'a hırsız olarak kavuşur." [İbn Mâte leyyin bir isnadla.)[240]

 

4766- Semure radiyallahu anh'dan:

Bir gün Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem bize hitap edip şöyle buyurdu:

"Burada falanoğullarından biri var mı­dır?"

Kimse cevab vermedi. Tekrar: "Burada falanoğullarından biri var mıdır?" dedi. Üçüncü (sorusun)da bir adam ayağa kalkıp: "Ben varım, ey Allah'ın Resulü!" dedi.

"İlk iki keresinde bana neden cevap ver­medin? Ben sizin sadece iyiliğinizi isterim. Si­zin arkadaşınız (onlardan ölen birini kastedi­yor) borcu yüzünden mahpus (ve mahkum) ol­du. Borcunun ödenmesini uygun görüyorum ki, kimse ondan bir şey istemesin" dedi. [Nesâî ve aynı lafızla Ebû Dâvud.][241]

4767- Ebû Hureyre radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Kim ödemek niyetiyle insanların malını alırsa, Allah onun namına onu öder (ödeme­sinde kolaylık ihsan eder). Kim de insanların malını, telef etmek niyetiyle alırsa Allah onu telef eder." {Buhârî][242]

 

4768- İmrân bin Husayn radiyallahu anh'­dan:

Meymûne çok para alır ve borcunu de­vamlı çoğaltırdı. Ailesi onu bu hususta kınadı ve o kadar çok borçlanmamasını söyledi. Bu­nun üzerine şöyle dedi:

"Borç almaya devam edeceğim, çünkü dostum ve can yoldaşım sallallahu aleyhi ve sellem'in şöyle dediğini duydum:

«Herhangi bir kimsenin ödemek niyetiyle aldığı borcu Allah bilir ve daha dünyada iken onun borcunu ödemesinde mutlaka ona bir kolaylık ihsan eder»." |Nesâî][243]

 

4769- Abdullah bin Ca'fer radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Allah'ın hoşlanmadığı hususlarda borç­lanmadığı sürece Allah, borcunu ödeyinceye dek, borçlu ile beraberdir."

Abdullah vekil harcına derdi ki:

"Haydi benim için borç al, Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem'den:

«Allah'ın borçlu ile beraber olduğu» sözünü duyduktan sonra, Allah benimle beraber olmadan (yani borç almadan) herhangi bir ge­ceyi geçirmek istemem." (İbn Mâce][244]

 

4770- Ebû Hureyre radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Zenginin, ödeyecek durumu olduğu hal­de borcunu ödemeyi uzatması zulümdür. Biri­niz (alacağı) bir zengine havale edilirse kabul etsin." [Altı hadis imamı.][245]

 

4771- Ali radiyallahu anh'dan: (Allah Re­sulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu.)

"Allah, zalim zengine, cahil ihtiyara ve ki­birli fakire buğzeder." [Bezzâr ve Taberanî, Mu 'ce-mu'l-Kebfr'de leyyin bir senedle.)[246]

 

4772- eş-Şerîd (b.  Süveyd) radiyallahu anh'dan: (AUah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Kişinin zorcunu ödeme imkânını bulup da ödememeyi, (alacaklısı tarafından) şikayet edilmesini ve cezalandırmasını helâl kılar."

İbnü'l-Mübârek bunu şöyle yorumladı: "Irzını helâl kılar (haysiyetini düşürür)" de­mek "Ona sert ve kaba davranmak helâl olur" demektir. "Cezalandırılması" ise, hapsedil­mesi demektir."

| Ebû Dâvud, Nesâî ve bâb başlığında Buhârî.][247]

 

4773- Âişe radiyallahu anhâ'dan: "Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, iki

kişinin (bir alacak yüzünden) yüksek sesle ka­pıda münakaşa ettiklerini duydu. Birini Ötekin­den borcunun bir kısmını bağışlamasını ve ala­cağını da yumuşaklıkla talep etmesini istiyor­du; öteki de: «Vallahi yapmam» diyordu. Bu­nun üzerine şöyle buyurdu:

«İyilik yapmayacağına dair yemin eden hanginizdir?» Adam:

«Ben ey Allah'ın Resulü deyince (o hal­de)! Artık borçlu nasıl arzu ederse öyle olsun» dedi." [Buhârî ve Müslim][248]

 

4774- Ebû Hureyre radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Bir adam hiç iyilik işlemezdi. Sadece (herkese) borç para dağıtırdı. Tahsil zamanı gelince, tahsildarına: «İmkânı olanlardan al, durumu müsait olmayıp sıkıntıda olanlardan alma, belki Allah da (bu sebeple) bizim gü­nahlarımızı bağışlar» derdi. Nihayet adam öl­dü. Allah ona sordu: «Herhangi bir iyi amelin var mıdır?» «Hayır, sadece halka borç para dağıtırdım, tahsil etme zamanı gelince, hiz­metçimi şöyle diyerek gönderirdim: 'Durumu müsait olanlardan al, olmayanlardan alma! Belki Allah da bunun sebebiyle bizi bağışlar' derdim.» Allah da ona şöyle buyurdu: «Ben de seni affedip, günahlarından geçiverdim»." IBuhârî ve Nesâî.][249]

 

4775- Ebû Hureyre radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Kim güç durumda (borçlu) olan kişiye mühlet verir ya da hiç (borcunu) almazsa Al­lah onu kıyamet gününde, kendi gölgesinden başka hiçbir gölgenin olmadığı günde Arşının gölgesi altında gölgelendirecektir." |Tirmizî][250]

 

4776- Ebû Katâde radiyallahu anh'dan: O, kendisinden alacağı olduğu kişiyi aradi; o da ondan kaçıp gizlendi; nihayet buldu. Borçlu özür dilemeye başladı:

"Ben dardayım; verecek param yoktur." "Allah aşkına doğru mu söylüyorsun?" "Evet, Allah şahit ki doğru söylüyorum." "Öyle ise ben de Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'in şöyle dediğini duydum:

«Kim, Allah'ın kendisini kıyamet üzüntü­lerinden kurtarmasından hoşlanırsa, güç du­rumda olan borçlusuna (alacağını erteleye­rek) rahat bir nefes aldırsın ya da alacağın­dan vazgeçsin» dedi." [Müslim][251]

 

4777- Ubâde bin el-Velîd bin Ubâde bin es-Sâmit radiyallahu anh'dan:

"Ben babamla birlikte Ensâr'ın bir kabile­sinde ilim öğrenmeye çıktık. İlk karşılaştığı­mız insan, Peygamber sallallahu aleyhi ve sel­lem'in sahâbisi Ebu'1-Yüsr oldu. Beraberinde hizmetçisi de vardı. Her birinin sırtında çizgili bir elbise ve meâfîr kumaşı vardı. Ona babam dedi ki:

«Ey amca! Yüzünde bir öfke eseri görüyo­rum.»

«Evet, falan adamda alacağım vardı, ailesi­ne vardım; 'O burada mı?' diye sordum. 'Ha­yır' dediler. Oğlu çıktı bu defa ona sordum: 'Baban nerede?' Bana dedi ki: 'Senin sesini duydu, annemin yatağının altına girdi.' Hemen yanına varıp 'Çık, ben senin yerini biliyorum' dedim. Çıkınca ona sordum: 'Benden gizlen­mene sebep nedir?' Cevap verdi: 'Vallahi şim­di sana doğrusunu söyliyeyim: Seninle konu­şup yalan söylemekten, söz verip sözümü yeri­ne getirememekten korktum. Ben Allah Resu­lü sallallahu aleyhi ve sellem'in sohbetinde bulundum. Ben gerçekten sıkıntılı bir halde­yim' deyince, ben de dedim ki:

'Allah aşkına hakikaten sıkıntılı durumda mısın?'

'Allah şahidimdir ki, gerçekten sıkıntılı du­rumum vardır' deyince, hemen kağıdı (senedi) verdim, kendi eliyle sildi. Sonra dedim ki:

'İlerde bir imkân bulursan ödersin, bula-mazsan sana helâl olsun.

Adam da ellerini gözlerine koyarak: 'Bu iki gözüm gördü, bu iki kulağım duydu'; elle­riyle kalbini göstererek: 'Bu kalbim kavradı, Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem şöy­le buyurdu: «Kim güç durumda olanın borcu­nu ertelerse, ya da hiç almazsa Allah onu ken­di gölgesinde gölgelendirir»' dedi».

Ubâde dedi ki: «Ey Amca! Sen kölenin çizgili elbisesini alsaydın da kendi meâfirini ona verseydin bu, (ahirette) hem senin için, hem de onun için birer hülle olurdu.» Bunun üzerine başımı okşadı ve şöyle dedi:

«Allahım, onu mübarek eyle! Bu iki gö­züm gördü, bu kulaklarım duydu, bu kalbim hıfzetti; Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sel­lem şöyle buyurdu: «Onlara yediklerinizden yedirin, giydiklerinizden giydirin.» Ona dünya metâından vermem, benim için kıyamet gü­nünde sevaplarımdan almasından daha kolay­dır»." [Müslim uzun bir metinle.][252]

 

4778- Ka'b bin Mâlik radiyallahu anh'dan: "O, mescidde İbn Ebî Hadred'den borcu­nu istedi; çok geçmeden yüksek sesle konuş­tuklarını Peygamber sallallahu aleyhi ve sel­lem duydu. Hücresinin perdesini açarak çıktı ve şöyle seslendi:

«Ey Ka'bl»

«Buyur ey Allah'ın Resulü!» dedim. He­men eliyle alacağımın yansını bağışlamamı işaret etti.

«Olur ey Allah'ın Resulü!» dedim. Ada­ma da:

«Haydi kalk (şimdi) borcunu öde!» buyur­du." [Buhârî, Müslim, Ebû Dâvud ve Nesâl][253]

 

4779- Ebû Hureyre radiyallahu anh'dan: "Bir adamın Peygamber sallallahu aleyhi

ve sellem'den bir baş deve alacağı vardı. Gel­di istedi.

«Haydi onu verin.'» dedi. Aradılar bula­madılar. Ancak değerde ondan üstün olan bir şey buldular,

«Onu verin!» buyurdu. Bunun üzerine adam:

«Bana borcunu çok güzel şekilde ödedin. Allah sana daha iyisini ihsan etsin!» dedi.

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem de bunun üzerine şöyle buyurdu:

«En hayırlınız borcunu en güzel şekilde ödeyendir.»[254]

 

4780- Diğer rivayet: O, Peygamber sallal­lahu aleyhi ve sellem'den alacağını isterken biraz kaba konuştu.

"Ne yapalım onun devesinin yaşında bir deve bulamıyoruz" dediler. Ve sahabeden biri ona hücum etmek istedi, fakat Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

"Onu bırakın! Hak sahibinin konuşma hakkı vardır." Sonra ona daha iyisinin veril­mesini emretti. Adam da şöyle dedi:

"Bana ödemeyi çok güzel yaptın, Allah da seni en güzel ödülle ödüllendirsin!"

{Buhârî, Müslim, Tirmizî ve Nesâî.][255]

 

4781- İbn Mâce, İbn Abbâs'dan benzerini şu lafızla nakletti:

"Alacaklı olan kişinin borç sahibine karşı ödeyinceye dek daima bir nüfuzu vardır."[256]

 

4782- İbn Ömer ve Âişe radiyallahu anhu-mâ'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Karşısındaki versin veya vermesin hak talep eden kimse, iffet içinde talep etsin." [İbn Mâce][257]

 

4783- Abdullah bin Ebî Rabî'a radiyalla­hu anh'dan:

"Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, benden kırk bin (dirhem) ödünç aldı. Sonra bir yerden ona para gelince borcunu bana ödedi ve şöyle dedi:

«Allah ailene ve malına bereket versin. Selef (alınan ödünç paranın) karşılığı hamd ü sena ve borcu ödemektir»."[258]

 

4784- Muhammed bin Cahş radiyallahu anh'dan:

"Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'in yanında oturuyorduk. Başmı semaya kaldırdı, sonra elini alnına koyup şöyle dedi:

«Sübhanallah! Amma da ağır hüküm indi­rildi.» Sükût ettik ve korktuk. Ertesi gün sordum:

«Ey Allah'ın Resulü! O indirilen ağır hüküm ne idi?» Cevap verdi:

«Nefsim kudret elinde olana yemin ede­rim ki, bir insan Allah yolunda öldürülürse, sonra diriltilip tekrar öldürülse, sonra diril­tilip tekrar öldürülse ve o insan eğer borçlu ise cennete giremez»." [ikisi de Nesâî'ye aittir.][259]

 

4785- Câbir radiyallahu anh'dan:

Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem borçlu olarak ölen kişinin namazını kıldırmazdı.

Bir cenaze getirildi. Resûlullah:

"Bunun borcu var mıdır?" diye sordu.

"Evet iki dinar borcu vardır" dediler. Şöyle buyurdu:

"Siz arkadaşınızın namazını kıtın!" Bunun üzerine Ebû Katâde dedi ki:

"Onun iki dinar borcunu üzerime alıyorum, ben ödeyeceğim." Ondan sonra onun namazını kıldırdı.

Allah, Resulüne fetihler ihsan ettikten sonra şöyle buyurdu:

"Ben her mü'mine kendi nefsimden daha ileriyim. Kim bir borç bırakmışsa ödemesi bana aittir. Kim bir mal  btrakmışsa o mal vâ-risinindir." fEbö Dâvud ve Nesâî][260]

 

4786- Ahmed ve Bezzâr şu ilave ile aynı­sını rivayet ettiler:

"Sonra Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, Ebû Katâde'ye o günden sonra:

«Ne oldu o iki dinara?» diye sordu. «Dün öldü, yarın ona döner. O iki dinarı ödedim» deyince, şöyle buyurdu: «İşte şimdi derisi serinledi»."[261]

 

4787- İbn Mes'ûd radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Herhangi bir müslüman bir müslümana iki kere ödünç para verirse bu, ona bir kere sadaka vermiş gibi olur."

[İbn Mâce, uzun bir metinle ve zayıf bir senedle.][262]

 

4788- Ebû Ümâme radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Bir adam cennete girdi, kapısında şöyle bir yazı gördü: «Verilen sadakanın karşılığı on sevap, verilen ödünç paranın karşılığı ise onsekiz sevaptır»."

[Taberânî, Mu'cemu'l-Kebîr'âe leyyin bir senedle.][263]

 

4789- fbn Mâce zayıf bir senedle Enes'ten: "Dedim ki ey Cibril! Neden ödünç para sadakadan üstün oluyor?" Cevap verdi:

"Çünkü dilenci dilenirken yanında para bulunabilir. Ama ödünç para isteyenin mutla­ka bir ihtiyacı vardır da onun için istemiştir."[264]

 

4790- Ukbe bin Âmir radiyallahu anh'dan: (AHah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Ruhunuz güven içindeyken onu korkut­mayın!"

"Bu nasıl olur?" diye sorduklarında:

"Borçla olur" buyurdu.

[Ahmed, Taberânî, Mu'cemu'l-Kebtr'de ve Ebö Ya'Iâ.][265]

 

4791- Câbir radiyallahu anh'dan:

Bir adam Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'e gelip:

"Canımla malımla cihad edip, harp ala­nından kaçmadan, düşmana karşı büyük bir sabır ve metanetle savaşıp karşılığım da an­cak Allah'tan bekleyerek öldürülürsem cen­nete girebilir miyim?" diye sordu.

"Evet" buyurdu. Adam aynı soruyu iki ya da üç kere tekrarladı. Her defasında:

"Evet. Eğer üzerinde bir borç yoksa, ya da borç var ancak ödeme imkânını bulamamişsan" buyurdu. [Ahmed ve Bezzâr.][266]

 

4792- Sehl bin Hanîf radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Şehidin ilk kan damlası aktığı zaman borcu hariç, tüm günahları bağışlanır." [Taberânî, Mu 'cemu'l-Kebtr'de.][267]

 

4793- Câbir radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Borç üzüntüsünden başka kayda değer üzüntü yoktur. Göz ağrısından başka kayda değer ağrı yoktur." [Taberânî, Mu'cemu'l-Evsat ve's-Sağîr'de zayıf bir senedle.][268]

 

4794- îbn Ömer radiyallahu anh'dan:Allah Resûlu (sav) :

"Duasının kabul edilmesini ve sıkıntısının giderilmesini isteyen, sıkıntıda olan borçluya yardım etsin." [Ahmed ve Ebû Ya'lâ)[269]

 

4795- Bureyde radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Kim güç durumda olan (borçluy)a müh­let verirse, her gün mühlet verdiği kadar bir sadaka sevabı alır." Dedim ki:

"Ey Allah'ın Resulü! Senin: «Kim sıkıntı­da olana mühlet verirse her gün için onun ka­dar sadaka sevabı alır» dediğini duydum. Sonra şöyle dediğini de duydum: «Her kim güç durumda olana mühlet verirse, verdiği mühletin iki misli kadar sadaka sevabı alır»." Şöyle buyurdu:

"Borcun vadesi dolmadan bir mislini alır, ama vadesi dolduktan sonra ertelerse, o za­man her gün için iki misli sadaka sevabını alır." [Ahmed][270]

 

4796- İbn Abbâs radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Kim borçlusundan (normal şartlar için­de) hakkını istemeye gitmek için yola çıkıp yü­rürse, yeryüzünün tüm canlı varlıkları ve suda­ki balıklar ona dua eder. Attığı her adım karşı­lığında onun için cennette bir ağaç biter ve bir de günahı bağışlanır." [Bezzâr zayıf Ur senedle.)[271]

 

4797- Ebû Hureyre radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Kim iflas etmiş bir adamın yanında ken­di malını görürse, onu almaya herkesten da­ha çok hak sahibidir."[272]

 

4798- Diğer rivayet: "Eğer müşteri mal sahibine parasından bir kısmını ödemişse, ka­lan kısımda diğer alacaklılar gibidir. Herhan­gi bir kimse (müşteri) ölürse, bir kişinin de onda malı varsa, ondan daha önce parasının bir kısmını alsın veya almasın, mal sahibi di­ğer alacaklılardan herhangi biri gibidir." [Altı hadis imamı.][273]

4799- İbn Mâce, meçhul bir râvi kanalıy­la: "Herhangi bir adam ölürse ya da iflâs ederse, mal sahibi onun yanında gördüğü ma­lını almaya herkesten daha lâyık ve hak sahi­bidir."[274]

 

4800- Semure radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Kim çalınan kendi malınımn aynını bir adamın yanında bulursa onu almaya (herkes­ten çok) hak sahibidir. Bu malı hırsızdan satın alan kimse (kendisine satan) hırsızı takip eder." [Ebû Dâvud ve Nesâî][275]

 

4801- Ebû Saîd radiyallahu anh'dan: "Peygamber sallallahu aleyhi  ve sellem'in zamanında bir adam aldığı meyve­lerde büyük bir afete uğradı. Bu yüzden çok borçlandı. İflâs etti. Bunun üzerine Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem:

«Ona sadaka verip yardım edin!» buyur­du. Herkes sadaka verip yardım etti; fakat borcunu yine de kapatamadı. Bunun üzerine Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem alacaklılarına:

«Onda bulduğunuzu alın, bundan başka herhangi bir hakkınız yoktur." [Müslim ve Sünen ashabı][276]

 

4802- Ömer bin Abdirrahman bin Delâk el-Müzenî'den, o da babasından:

"Cüheyne'den bir adam develer satın alıp onları pahalı satardı, sonra da herkesten önce hacca giderdi. Derken iflâs etti. Durumu Hz. Ömer'e aksedince, şöyle hitap etti:

«Ey Cemaat! Useyfi'a, Cuheynenin Usey-fi'ası, hacılar arasında en dindar ve eminidir, diye övülmeyi seven bir kişidir. Şimdi bu adam borç alarak alışveriş yapmış, ancak bor­cunu ödemeye yanaşmamıştır. Nihayet borcu bütün malını götürür hale gelmiştir. Kimin onda alacağı varsa yarın sabah bize gelsin; malını alacaklıları arasında bölüştüreceğiz. Sakın siz de borçlanmayın. Çünkü borcun ba­şı keder, sonu ise malın elinden gitmesidir»." [Mâlik][277]

 

4803- İbnü'l-Müseyyeb radiyallahu anh'­dan:

Osman şuna hükmetti: Borçlusu iflâs et­meden kim hakkından bir şeyi tahsil etmişse o, artık onun olur." [Rezîn][278]


[238] Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 3342), Sül. b. Dâvud an İbn Vehb an Satd b. e. Eyyûb an Ebt Abdillah el-Kurasî an EbîBüıde an Ebt Mûsâ senedi ile tahrîc ettiler.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/345.

[239] Bu hadisi Müslim (imaret no. 119-20, s. 1502), Ayyaş b. Abbâs el-Kıtbânîan Abdillah b. Yeztd Ebt Abdirrahman el-Hubelîan İbn Amr asl-ı senedi ile tahrîc etti.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/345.

[240] Bu hadisi İbn Mâce (nu. 2410), Hisûm b. Anmıâı an Yû­suf b. Muh. h. Sayfîb. Suheyb an Abdilhamîd b. Ziyâd b. Sayft an Suheyb an Şuayb b. Amr an Suheyb senedi ile tahrîc etti.

Yûsuf b. Muh. hakkında ihtilâf vardır. Diğerleri güvenilir râvilerdir.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/345.

[241] Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 3342) ve Nesâî (buyu' 98/2, VII, 3\5),Satdb. Mesrûk ani'ş-Şa'bîan Sem'ân b. Mü-şennec an Semure asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/345.

[242] Bu hadisi Buhârî (istikrâd 2, III, 82), Abdülazîz b. Abdil­lah el-Üveysf an Sül. b. Bilâl an Sevr b. Zeyd an Ebt'l-Gays an Ebt Hureyre senedi ile tahrîc etti.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/345.

[243] Bu hadisi Nesâî (buyu' 99/1, III, 315) ve İbn Mâce (no. 2408), Mansûr an Ziyâd b. Amr b. Hind an Imrân b. Huzeyfe asl-ı senedi; Nesâî (99/2, III, 315-6), Muh. b. el-Müsennâ an Vehb b. Certr an ebtht ani'l-A'meş un Husayn b. Abdirrahman an Ubeydillah b. Abdillah b. Utbe an Meymûne senedi ile tahrîc ettiler.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/345.

[244] Bu hadisi İbn Mâce (no. 2409), İbr. b. el-Münzir an İbn e. Füdeyk an Satd b. Süfyân Mevlâ' I-Eslemiyyîn an Ca'fer b. Muh. an ebihtan Abdillah b. Ca'fer senedi ile tahrîc etti.

Sindî, isnadının sahîh olduğunu söyledi. Keza, Müsted-rek'te el-Hâkim aynı hükmü vermiştir.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/345-346.

[245] Bu hadisi Mâlik (buyu' 84, s. 674), Buhârî (havalât 1-2, III, 55), Müslim (müsâkât no. 33, s. 1197), Ebû Dâvud (no. 3345), Tirmizî (no. 1308) ve Nesâî (buyu' 101, VII, 317), Ebû'z-Zinâd ani'l-A'rec an Ebt Hureyre asl-ı se­nedi ile; Buhârî (istikrâd 12, III, 85) ve Müslim (müsâkât no. 33, s. 1197), Abdürrezzâk an Ma'mer an Hemmâm b. Münebbih an Ebt Hureyre asl-ı senedi île tahrîc ettiler.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/346.

[246] Bu hadisi Bezzâr (no. 1300), Ah. b. Yahya an Abdirrah­man b. Bişr el-Mellâ'îan Şuayb Beyyâ'il-Enmât an Ebt Ishak ani'l-Hâris an Alt senedi ile tahrîc etti.

Haris hakkında ihtilâf olan bir râvidir.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/346.

[247] Bu hadisi muallak olarak (isnâdsız) Buhârî (istikrâd 13, III, 85), Ebû Dâvud (no. 3628), Nesâî (buyu' 100, VII, 316) ve İbn Mâce (no. 2427), Muh. b. Meymûn b. Mü-seyke an Amr b. es-Şerfd an ebtht asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

İbn Hacer'e göre isnadı hasendir (Neyi V, 255).

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/346.

[248] Bu hadisi Buhârî (sulh 10/1, III, 170) ve Müslim (müsâ­kât no. 19, s. 1191-2), İbn ebt Üveys an ahihî an Süley­man b. Bilâl an Yahya b. Satd an Ebî'r-Ricâl Muh. b. Abdirrahman an Amre an Aise asl-ı senedi ile tahrîc et­tiler.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/346.

[249] Lafız Nesâî'ye ait olup (buyu' 104/1, VII, 318), isnadı şöyledir: Ira b. Hammâd an Leys an İbn Aclân an Zeyd b. Eşlem an Ebt Salih an Ebt Hureyre.

Ayrıca Buhârî (buyu' 18, III, 10), Müslim (müsâkât 31, s. 1196) ve Nesâî (buyu' 194/2, VII, 318), ez-Zührî an Ubeydillah b. Abdillah b. Utbe an Ebt Hureyre asl-ı se­nedi ile tahrîc ettiler.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/346.

[250] Bu hadisi Tirmizî (no. 1306), Ebû Kureyb an İshâk b. Sül. er-Râzt an Dâvud b. Kays an Zeyd b. Eşlem an Ebt Salih an Ebt Hureyre senedi ile tahrîc etti. Tirmizî'ye göre senedi sahîhtir.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/346.

[251] Bu hadisi Müslim (müsâkât no. 32, s. 1196), Eyyûb es-Sahtiyânî an Yahya b. e. Kesir an Abdillah b. e. Katâde an ebthî asl-ı senedi ile tahrîc etti.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/346-347.

[252] Metni daha uzun olan bu hadisi Müslim (zühd ve'r-Rakâik (no. 74, s. 2301-3), Hatim b. İsm. an Ya'kûb b. Mücâhid an Ubâde b. el-Veltd asl-ı senedi ile tahrîc etti.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/347.

[253] Bu hadisi Buhârî (salât 71,1, 117-8; sulh 14, III, 172), Müslim (müsâkât no. 20-1, s. 1192), Ebû Dâvud (no. 3595), Nesâî (kudât 19/1, VIII, 239-40; 25, VIII, 244) ve İbn Mâce (no. 2429), ez-Zührî an Abdillah b. Ka'b b. Mâlik an ebtht asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/347-348.

[254] Bu hadisi Tayâlisî (no. 2356), Şafiî (Ümm III, 103), Abdürrezzâk (no. 14157), Ahmed (II, 377, 393, 416, 431, 456, 476, 509), Buhârî (vekâlet 5-6, III, 61; istik­râd 4, 6, 7, 8, III, 83-4; hibe 23/4, III, 139; 25, III, 140), Müslim (müsâkât no. 120-2, s. 1225), Tirmizî (no. 1316-7) Nesâî (buyu' 64/2, VII, 291), İbn Mâce (no. 2423), İbnu'l-Cârûd (s. 372) ve Beyhakî (V, 351-2; VI, 21), Seleme b. Kuheyl an Ebt Seleme an Ebt Hureyre asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/348.

[255] Bu hadisi Tayâlisî (no. 2356), Şafiî (Ümm III, 103), Abdürrezzâk (no. 14157), Ahmed (II, 377, 393, 416, 431, 456, 476, 509), Buhârî (vekâlet 5-6, III, 61; istik­râd 4, 6, 7, 8, III, 83-4; hibe 23/4, III, 139; 25, III, 140), Müslim (müsâkât no. 120-2, s. 1225), Tirmizî (no. 1316-7) Nesâî (buyu' 64/2, VII, 291), İbn Mâce (no. 2423), İbnu'l-Cârûd (s. 372) ve Beyhakî (V, 351-2; VI, 21), Seleme b. Kuheyl an Ebt Seleme an Ebt Hureyre asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/348.

[256] Bu rivayeti İbn Mâce (no. 2425), Muh. b. Abdila'lâ an Mu'temir b. Süleyman an ebthî an Haneş an İklime an ibn Abbâs senedi ile tahrîc etti.

Haneş zayıf bir râvidir.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/348.

[257] Bu hadisi İbn Mâce (no. 2421), İbn e. Meryem an Yah­ya b. Eyyûb an Ubeydillah b. e. Ca'fer an Nâfi' an İbn Ömer ve Âişe asl-ı senedi ile tahrîc etti.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/348.

[258] Bu hadisi Nesâî (buyu' 97, VII, 314), Amr b. Alî an İbn Mehdi an Süfyân an İsmail b. İbr. b. Abdillah b. e. Ra-bVa an ebthî an ceddihî senedi ile tahrîc etti. Münzirî, isnadının zayıf olduğunu söyledi (Tergîb II, 566).

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/348.

[259] Bu hadisi Nesâî (buyu' 98/1, VII, 314), Alî b. Hucr an Ismaîl b. Ca'fer ani'I-Alâ an Ebî Kesir mevlâ Muh. b. Cahş an Muh. b. Cahş senedi ile tahrîc etti. El-Hâkim'in sıhhatine hükmettiği hadislerdendir.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/348.

[260] Bu hadisi Abdürrezzâk (no. 15257), Ahmed (III, 296), Ebû Dâvud (no. 3343), Nesâî (cenâiz 67/2, IV, 65), İbn Hibbân (no. 3053) ve Beyhakî (VI, 73), ez-Zührîan Ebî Seleme an Câbir asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/349.

[261] Bu rivayeti Ahmed (III, 330), Zaide an Abdülah b. Muh. b. Akil an Câbir asl-ı senedi ile tahrîc etti. El-Hâkim ve İbn Hibbân Sahîh'lerinde irâd ettiler. Mün-zirî'ye göre Ahmed'in isnadı hasendir (Tergîb II, 606).

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/349.

[262] Bu hadisi İbn Mâce (no. 2430), Muh. b. Halef an Ya'lâ an Sül. b. Yüseyr an Kays b. Rûmi an Alkame an İbn Mes'ûd senedi ile tahrîc etti.

Kays ve Süleyman sebebiyle isnadı zayıftır.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/349.

[263] Râvilerinden Utbe b. Humeyd hakkında ihtilâf olan bir râvidir (Mecma'IV, 126).

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/349.

[264] Bu hadisi İbn Mâce (no. 2431), Hâlkib. Yezîdb. e. Mâ­lik an ebihî an Enes asl-ı senedi ile tahrîc etti.

Hâlid, zayıf bir râvidir.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/349.

[265] Bu hadisi Ahmetl (IV, 146, 154), Bekr b. Amr el-Maâfi-ri an Suayb b. Zür'a an Ukbe asl-ı senedi ile tahrîc etti. Râvileri güvenilir kimselerdir (Mecma' IV, 127).

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/349.

[266] Bu hadisi Ahmed (III, 325) ve Bezzâr (no. 1337),AW«/-lah b. Muh. b. Akü an Câbir asl-ı senedi ile tahrîc etti­ler.

Heysemî'ye göre isnadı hasendir (Mecma' IV, 127).

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/349.

[267] Râvileri Sahîh ricâlindendir (Mecma' IV, 128).

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/350.

[268] Râvilerinden Sehl b. Karîn zayıftır (Mecma' IV, 129).

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/350.

[269] Bu hadisi Ahmed (II, 23), Muh. b. Ubeyd an Yûsuf b. Suheyb an Zeyil el-Ummâ an İbn Ömer senedi ile tahrîc etti. Heysemî'ye göre isnadını oluşturan râviler güvenilir kimselerdir.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/350.

[270] Bu hadisi Ahmed (V, 366), Affâtı an Abdilvâris an Muh. b. Hucâde an Sül. b. Büreyde an ebîhi (lafız buna ait) ile (V, 351), İbn Nümeyr ani'l-A'meş an Ebi Dâvud an Bü­reyde senedi ile tahrîc etti.

Heysemî'ye göre râvileri Sahîh ricâlindendir (Mecma' IV, 135).

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/350.

[271] Bu hadisi Bezzâr (no. 1342), İbr. b. Hânî an Yahya b. Osman an ismail b. Ayyaş an Abdirrahman b. Süleyman an Ebi Sa'd an Muâviye b. Ishâk an Saîd b. el-Museyyeb an İbn Abbâs senedi ile tahrîc etti.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/350.

[272] Her iki lafız da Ebû Davud'a (no. 3519) ve 3522) aittir.

Bu hadisi Mâlik (buyu' no. 88, s. 678), Abdürrezzâk (no. 15160-1), Şafiî (Ümm III, 176), Ahmed (II, 228, 247, 249,258,476), Dârimî (II, 262), Buhârî (istikrâd 14, III, 86), Müslim (müsâkât no. 22-23, s. 1193), Ebû Dâvud (no. 3519, 3522), Tirmizî (no. 1262), Nesâî (buyu1 95, VII, 311), İbn Mâce (no. 2358-9), İbn Hibbân (no. 5015), Dârekutnî (IV, 230; III, 29-30) ve Beyhakî (VI, 44, 47), Ebû Bekr b. Abdirrahman b. el-Hâris an Ebî Hureyre asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/350.

[273] Her iki lafız da Ebû Davud'a (no. 3519) ve 3522) aittir.

Bu hadisi Mâlik (buyu' no. 88, s. 678), Abdürrezzâk (no. 15160-1), Şafiî (Ümm III, 176), Ahmed (II, 228, 247, 249,258,476), Dârimî (II, 262), Buhârî (istikrâd 14, III, 86), Müslim (müsâkât no. 22-23, s. 1193), Ebû Dâvud (no. 3519, 3522), Tirmizî (no. 1262), Nesâî (buyu1 95, VII, 311), İbn Mâce (no. 2358-9), İbn Hibbân (no. 5015), Dârekutnî (IV, 230; III, 29-30) ve Beyhakî (VI, 44, 47), Ebû Bekr b. Abdirrahman b. el-Hâris an Ebî Hureyre asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/350.

[274] Bu rivayeti İbn Mâce (no. 2360), İbn e. Füdeyk an İbn e. Zi'b an Ebf l-Mu'temir b. Amr b. Râfi' an İbn Halde ez-Zurakîan Ebî Hureyre senedi ile tahrîc etti.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/350.

[275] Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 3531) ve Nesâî (buyu* 96/3. VII, 313-4) Katâde ani'l-Hasan an Semure asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/350-351.

[276] Bu hadisi Ahmed (III, 36, 58). Müslim (müsâkât no. 18, s. 1191), Ebû Dâvud (no. 3469), Tirmizî (no. 655), Ne­sâî (buyu' 3OK, VH, 265; 95/2, VD, 312), İbn Mâce (no. 2356), el-Hâkim (II, 41) Beyhakî (V, 305; VI, 49), Bükeyr b. el-Eşacc an İyâd b. Abdi İlah an Ebî Saîd asl-ı se­nedi ile tahrîc ettiler.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/351.

[277] Bu mevkufu Mâlik (vasiyyet no. 8. s. 770), doğrudan İbn Delâf 'tan ahzetmiştir.

Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/351.

[278] Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/351.



Konu Başlığı: Ynt: Borç ödeme adabı iflâs
Gönderen: Mehmed. üzerinde 02 Temmuz 2019, 20:36:22
Esselamü aleyküm Rabbim bizleri İslam yolundan ayırmasın


Konu Başlığı: Ynt: Borç ödeme adabı iflâs
Gönderen: Sevgi. üzerinde 03 Temmuz 2019, 01:49:25
Aleyküm selâm affedilmeyen günah kul hakkıdır onun için borçlu olarak ölmeyelim yaşarken mutlaka borcumuzu ödeyelim inşaAllah